Etiket arşivi: Akil İnsanlar Heyeti

Hanımefendi; Hangi Devletin Mandasını İsterdiniz?


Hanımefendi; Hangi Devletin Mandasını İsterdiniz?

portresi.milletvekilijpg

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
CHP İzmir Milletvekili

İlerici, özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı ve demokrasici, vb. vb… BDP’nin Eşbaşkanı Gültan Kışanak önemli bilgiler veriyor ve davetiyeler çıkarıyor. Yer Almanya, Berlin. Zaman ise Tatlısesli Erdoğan – Şivanlı Barzani buluşması günü.
15 Kasım 2013, Diyarbakır

Bilgiler şunlar:

1. “Çözüm süreci”nin 1. aşamasında “izleme grubu” üzerinde uzlaşma sağlanmış;
“akil insanlar heyeti” bu anlayışla kurulmuş. Ne var ki Hükümet bu heyeti,
“uzlaşmaya aykırı olarak” kamuoyu çalışması gibi yansıtmış ve süreçte eksiklik yaratmış.

2. “Çözüm sürecinde bir yıldır gözlemci konusu” konuşuluyormuş.
İmralı görüşmelerinde bu konu gündeme getirilmiş. Son bir aydır süreç tıkanmış.

Davetiye ise mandacılığa:

Gültan Kışanak “Süreçte demek ki bir sorun var. Bir hakem gerek.
Buna bir 3. göz gerek. Bunun kaçınılmaz olduğu kanıtlanmıştır.” diyor.

Oslo görüşmelerinde, bir İngiliz’in masada hakem olduğunu duymuştuk.
15 Kasım 2013 günlü Tatlısesli Erdoğan – Şivanlı Barzani buluşmasının ardında da bir ‘üçüncü göz’ olduğu sırıtıp durdu. Gültan Kışanak bu gerçekleri açığa çıkaralım diyor.

Sözlerinin devamı, kendisini de hareketini de tarihe geçirecek cinsten:

  • “Bu aşamada doğrudan bir devlet adı söyleyemeyiz. Biz bunu istiyoruz.
    Bunu yapacak bir ülkenin çıkmasını bekliyoruz. Ayrıca bu tür mekanizmalar masanın her iki tarafının oluru ile devreye giriyor. Her iki tarafın kabul edeceği
    3. bir taraf gerek”… “Kışanak, batılı ülkelerden birinin sürece dahil edilerek sürecin sağlıklı işleyebilmesi için mekanizmaların eksiksiz kurulabileceğine inandığını kaydetti.” (http://www.radikal.com.tr/turkiye/kisanak_surec_tikandi_ucuncu_goz_lazim-1161151)

İlerici, özgürlükçü, barışçı….. BDP’nin kadın eşbaşkanı açıktan açığa, emperyalist Batı merkezlerinin kendilerini koruma, kollama, kullanma şiddetini artırmalarını istediğini
ilan ediyor. ‘Gizlice yapmayın, gizlenmenize gerek yok, bizim işbirlikçiliğimiz açık,
haydi gelin, mandacılığınızı açıktan kurun artık..’ diyor.

Kendi ülkesinde yabancı yönetimini istemekte, güttüğü amaçlar için emperyalizmin kollarına atılmakta, ‘manda istiyorum’ demekte hiç sorun görmeyen bu kadın eşbaşkan, emperyalizme açık davetiyle tarihte hangi başlığa ait olduğunu
kendisi belirlemiş durumda.

Manda davetiyesine CHP imzası eklemek?

Hadi diyelim ki, bu kişi bu sözlerle kendisinin ve siyasetinin değerini ortaya koydu, kendileri için ayıp! Ne var ki, konuşan barış ve demokrasi eşbaşkanı burada durmuyor. Bu emperyalizmin mandacılığına çağrı çıkaran kişi, bir de içinde yuvarlandığı onursuzluğa CHP’yi katmaya çaba gösteriyor.

“Özellikle CHP’nin Kürt sorunu konusunda daha evrensel siyaset izleyen bir parti durumuna gelmesi gerektiği”ni buyuruyor. Yani, Kürt sorunu konusunda evrensel siyaset dediği “emperyalist siyaset”e yolladığı çağrıya  CHP olarak bizim de
adımızı eklemeye çalışıyor.

Bu öyle hayret verici bir özgüven ki, böylesine ancak kendini bilmezlik denebilir!

Ama bir dakika!… Kışanak bu sözleri için belki CHP yönetiminde olup, kişisel işlere girişen kimi kişilerin çabalarından cesaret alıyor olabilir. Gerçekten de, örneğin CHP’yi bu işe ortak etmek isteyen bir Sezgin Tanrıkulu araştırma önergesi verilmiş ve AKP ile BDP buna sahip çıkmışlardır. Ancak herkes bilir ki, CHP bu önergeyi TBMM Genel Kurulu’nda tüm halkın gözleri önünde geri çekerek Tanrıkulu’nun ortaklık çabasını
boşa çıkarmıştır. Eğer Kışanak’ın cesareti bu tip çabalardan kaynaklanıyorsa,
aynı çabaların CHP bünyesi tarafından nasıl boşa çıkarıldığına da dikkat etmesi gerekir.

İki gözü de kapalı; üçüncü gözü ise hiç olmamış!

Kışanak, 3. göz olsun diye mandacılığı çağırıyor. Ama kendisinin iki gözü kapanmış. Besbelli ki “üçüncü gözü” de hiç olmamış.

Olsaydı, “Kadim efendilerimiz, biz Irak’taki kuzey yönetiminden hiç de aşağı kalmayız; siz daha istemeden biz her hizmete varız.” yalvarmalarının
‘mazlum milletler’ tarihindeki anlamını görebilirdi. Ve görebilse, işbirlikçiliğini
böyle bir arsızlıkla gözler önüne sermezdi.

  • Emperyalizmin hizmetinde olanlar, tarihte hep gericiliğin; teslimiyet ve esaretin; haksız savaş dalgalarının içinde boğuldular. Madem böyle bir çağrıya sahiptir,
    o halde barış ile demokrasi, BDP’nin yalnızca adındadır; yakışıksız bir yama gibi… [17 Kasım 2013]

Akil insanlar ve aydın sefaleti!

Dostlar,

YURT Gazetesi’nin kurucu genel yayın yönetmeni, yiğit gazeteci – yazar dostumuz sevgili Merdan Yanardağ, Bodrum Cezaevinde 10,5 yıla hükümlü bir
“düşün suçlusu”!?

Geçtiğimiz hafta sonu, zindana konulmadan önce iki arada bir derede acele ile yazımını tamamladığı “TÜRKİYE NEDEN FEDA EDİLDİ” başlıklı kitabı Destek Yayınları eliyle servis edildi.

8 Ekim 2013 günü AKP hükümeti Laik Cumhuriyet’e oy kaygısı (30 Mart 2014
yerel seçimleri) ile ve de ABD-AB güdümünde PKK – BDP pazarlığı ile
tarihsel bir darbe daha indirdi..

Akiller” (!) de çanak tutan raporlarıyla kamuoyunu hazırlamaya çabalamışlardı.
(Bu rapora ve eleştirisine sitemizde yer vermiştik:
AKİL ADAMLAR ve Raporları Üzerine..5.7.13
Akillerin raporu Bumerang oldu, halkı uyandırdı, RTE ve AKP’yi vuruyor! 5.7.13
63 AKİL ADAMA KRİTİK SORULAR.. 11.7.13)

  • Artık Türban kamuda serbest ve ANDIMIZ ilkokullarda da yok..

Üstelik bir yönetmelik – genelge ile..

Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kararlarına karşın..
AİHM Büyük Dairesi’nin temyiz ürünü kararlarına karşın..

De facto, yani fiilen!
Hukuku göz göre göre ayaklar altına alan açık bir darbe ile..

  • RT Erdoğan hükümeti artık dinci-faşist bir rejim inşa ederken
    hukuksal kayıt tanımıyor.
  • Nerede duracağı da kestirilemiyor..
  • Canhıraş biçimde, sonun başlangıcı olabilecek yerel seçimlerde
    bir hezimetten kaçınmaya çabalıyor.

Çok tehlikeli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

Sevgili Merdan Yanardağ’ın aşağıdaki makalesi (Akil insanlar ve aydın sefaleti!)
bu günleri nasıl da öngörmüştü..Bu yüksek çözümleme ve öngörü yeteneği üzerinden kamuoyunu uyarma ve yön verebilme yetisi değil miydi ki, Merdan AKP’yi ürküttü ve “gereken yapıldı”??

Sevgi ve saygı ile.
09..10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

Akil insanlar ve aydın sefaleti!

Akil insanlar ve aydın sefaleti!
Hükümetin hazırladığı “Akil İnsanlar” listesi ağırlıklı olarak, “Yetmez ama evet” çizgisindeki liberallerle iktidarın organik bir parçası olan muhafazakâr, İslamcı ve
diğer faydacı-yandaş isimlerden oluşuyor.Hukuksal zemini hazırlanmamış, yasal çerçevesi oluşturulmamış, dolayısıyla
siyasal güvencelerden yoksun olan bu girişimin diktatörlük anayasasının kabulü için toplumsal bir rıza/onay üretimi amacıyla kullanılacağı açık.Oluşturulan bu heyet Türkiye’yi temsil etmiyor. Anlaşılan AKP muhalif toplum kesimlerinin, yurtseverlerin, cumhuriyetçilerin ve solcuların arasında pek “akil insan” bulamamış.  Durum böyle olunca bu girişimden ne adil bir barış ne de demokrasi çıkar. Bir ülkede ana muhalefet partisinin bile dışında tutulduğu bir “toplumsal barış”
olabilir mi?

Heyette KESK Genel Başkanı Lami Özgen gibi bazı demokratik kitle örgütleri yöneticilerinin, solcu ve sosyalist kimliğiyle tanınan birkaç aydının ya da politikacının bulunması tabloyu değiştirmiyor. Listenin yüzde 90’ını iktidara yakın ya da AKP’nin izlediği politikaları destekleyen isimler oluşturuyor.

  • Listedeki isimler arasında kendisini solda tanımlayanlar, diktatörlük anayasasına “hayır” diyenler, yurtsever ve gerçekten demokrat olduklarını düşünenler varsa derhal heyetten çekilmelidir.

Çünkü AKP iktidarı soyut ve belirsiz bir “barış süreci” karşılığında, faşizan yetkilerle donatılmış bir başkanlık rejimine ve gerici anayasaya “evet” dememizi istiyor.
Bu, müstehcen bir tekliftir. Şantajdır! Reddedilmelidir.

Türküyle Kürdüyle solcular, yurtseverler, cumhuriyetçiler ve gerçek demokratlar
bu şantaja boyun eğmemeli, AKP’nin oyununa gelmemelidir. Çünkü bu girişim toplumsal muhalefeti teslim almayı hedefleyen bir operasyondur. Dolayısıyla
“Akil İnsanlar” heyeti de bu oyunun sefil bir aracından başka bir şey değildir.

Gerçekte AKP, anayasa referandumundan sonra her an bu girişimden vazgeçecek bir çizgide durmayı tercih ediyor. Bu nedenle süreci hukuksal olarak düzenleyecek yasal ve kalıcı bir zemin hazırlamıyor. Meclisi devreye sokmuyor. Muhalefet partilerini içerecek bir adım atmıyor. Her şeyin iktidar partisi ve liderinin inisiyatifinde gelişeceği bir plan hazırlandığı anlaşılıyor.

  • AKP, “Önce başkanlık rejimi ve yeni anayasa, sonra barış” diyor.

Bu tabloya bakıldığında Erdoğan’ın BDP’ye kazık atmaya hazırlandığını görmek için yüksek bir analiz yeteneğine sahip olmak gerekmiyor. AKP önce diktatörlük anayasasını geçirip, sonrası için “Allah kerim” diyor. Bu tutum hiç samimi görünmüyor.

Oysa yurtseverlerin, cumhuriyetçilerin, solcuların, sosyalistlerin olmadığı bir siyasal girişim ve “akil insanlar” topluluğu ile “barış” sağlayamazsınız. Bu girişimin sağlıklı yürümesi, Türk halkının ve kendilerini “Türk” sayanların da sürece dahil edilmesi ve desteğinin sağlanması halinde mümkün görünüyor.

Çünkü bu ülkeyi yalnız AKP ve BDP oylarıyla kabul edilmiş bir anayasa ile yönetemezsiniz.

Tayyip Erdoğan geçen hafta “Akil İnsanlar” ile Dolmabahçe’de yaptığı toplantıda,
‘İkinci Cumhuriyet’i gayri resmi olarak ilan etti. Yeni rejimin anayasasının çok kritik olan başlangıç maddeleri de önceki akşam basına servis edildi. Buna göre eski anayasanın laiklik, cumhuriyet ve egemenlik gibi ilkelerinin düzenlendiği bölümünün değiştirilmesinin dahi teklif edilmesini yasaklayan 4. maddesinin iptal edildiği ortaya çıktı. Yürütme erki ise tümüyle “başkanlık” denilen yeni bir mevkiye bırakılıyor. Bundan sonra gelecek hamlenin ne olacağını tahmin etmek zor değil.

  • Yeni anayasa kabul edildikten sonra laikliğin şeklen de kurucu metinden çıkarılması mümkün olacak.

***

Ülke genelinde giderek katılaşan ve dışlayıcı olmaya başlayan koyu dinsel söylem, bugüne kadar AKP’nin siyasal hegemonyasını kurmasına destek veren
bazı liberal çevreleri bile ürkütüyor. Kendi değerlerine ihanet ederek AKP iktidarına katkı sağlayanlar, yarattıkları sonuçtan korkuyor.

Kuşkusuz ortada inanılması zor bir aymazlık, aldatılmışlık ve bunun yarattığı bir hayal kırıklığı var. Ancak mevcut tabloyu sadece “aymazlık’ ile açıklamak da mümkün değil. Çünkü ortada sadece bir aymazlık yok, insanlığın ilerici birikimine, bu ülkeye ve topluma karşı bir ihanet de söz konusu.

  • AKP iç dinamiklere dayalı bir siyasal hareket olsa da, onun esas olarak
    ABD tarafından projelendirildiği, desteklendiği ve iktidara taşındığı
    fantastik bir komplo teorisi değil, artık bir olgudur.

Çünkü AKP, ABD ve Batı ile çatışarak değil, ancak uzlaşarak iktidar olunabileceğini gören siyasal İslamcıların partisidir. Erbakan’ı bu nedenle terk ettiler.

ANAP hükümetlerinde bakanlık yapan ve Süleyman Demirel döneminde Cumhurbaşkanlığı Danışmanı olan eski MHP’li Namık Kemal Zeybek, Bayburt’ta yaptığı bir konuşmada “Tarihi bir sırrı açıklıyorum” diyerek son derece çarpıcı bir tanıklığını şöyle anlattı:

  • “Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi kurucusu ve başkanı olarak görevimin başındayken, ABD Büyükelçiliği siyasi müsteşarı beni ziyarete gelmek istediğini söyledi. Yanında heyetle geldi. Bana üniversiteyle ilgili sorular sordu, cevaplar verdim ama asıl geliş sebepleri başkaymış. O zaman AKP diye bir hükümet yoktu, 57. Koalisyon Hükümeti vardı. ‘AKP diye bir parti kurulursa nasıl olur’ dedi.
    ‘İyi olmaz’ dedim. ‘Biz onu destekleyeceğiz, siz de içinde var olur musunuz?’ diye sordu. Ben bu sırrı açıklamak için çok düşündüm. ABD ve yandaşları tarafından verilen bu görevle AKP iktidara getirildi.” (Namık Kemal Zeybek, 9 Mayıs 2011, Bayburt)

                                                     ***

Bütün iktidarı isteyen ve sonuçta ele geçiren, ılımlı da olsa Batı’nın ve ABD’nin desteğinde İslami bir rejim kurmaya yönelen AKP, ‘I. Cumhuriyet’i sonlandırmış durumda. Liberallerin ürkmeye başladığı ve şaşkınlıkla izlediği eğitimin ve toplumun dinselleşmesi, totaliter eğilimlerin güç kazanması, devletin laikliği koruma refleksinin kırılması, salt AKP ve Cemaatin yarattığı bir sonuç değildir. Liberallerin nicel (sayısal) gücüyle ters orantılı olan etkisi, toplumdaki direniş refleksinin kırılmasında oynadıkları belirleyici rolden kaynaklanıyor.

Oysa liberallerin fark etmediği gerçek şu; Türkiye iddia edildiği gibi zaten “katı laik” bir ülke değildi. Bu iddia, entelektüel ortamı terörize eden İslamcıların hiçbir temele dayanmayan ve fakat sürekli olarak tekrarladıkları için genel kabule dönüşen palavranın ötesine geçemez. Tam tersine Türkiye zaten ılımlı bir İslam ülkesiydi. Bundan sonra ancak ya daha demokratik ve laik bir ülke olabilirdi ya da daha İslamcı bir devlet ve dinselleşmiş bir toplum… İkincisi oldu.

  • Türkiye, ucu iç savaşa kadar gidebilecek tehlikeli bir yeni çözülme ve çatışma dönemine giriyor.

Çünkü ülkenin 200 yıllık bir derinliğe sahip ilerici, aydınlanmacı, cumhuriyetçi ve devrimci damarları kesilmek, toplum bir önceki çağın değerler dünyasına iade edilmek isteniyor. Kürt siyasal hareketi de bu toprakların ilerici ve aydınlanmacı geleneğiyle bağlarını koparıyor. Solla arasındaki mesafe derinleşerek bir uçurum boyutuna ulaşıyor. Daha da önemlisi, seküler bir karaktere sahip olan Kürt siyasal hareketi, Türkiye ve Ortadoğu gericiliğinin bir parçası olmanın eşiğinde duruyor.

Oysa Türk halkının, solun, yurtseverlerin, cumhuriyetçilerin içinde yer almadıkları ve destek vermedikleri bir barış sürecinin başarılı ve kalıcı olması mümkün değildir. Durumu “Akil İnsanlar” heyeti de kurtaramayacaktır.

Rifat Serdaroğlu : TOMA TEYYİP


Dostlar
,

Yürekli ve yurtsever yazar Sayın Rifat Serdaroğlu‘nun 19 Haziran 2013 günlü yazısını biraz bekletelim ve önümüzü görelim.. diye tutarak yayımlamadık..

Geçen zaman ne yazık ki Sayın Serdaroğlu’nu doğruluyor..

AKP politikaları olmaktan çıkan tümüyle dış güdümlü bu RTE politikalarını bilerek / bilmeyerek destekleyen AKP’li, AKP’ye oy veren yurttaşların sorumluluğu
çok ağırlaşıyor, büyüyor..

Sevgi ve saygı ile.
25.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

TOMA TEYYİP

portresi3

RİFAT SERDAROĞLU
rifaterdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu

Türkiyeli Toma Teyyip’in Taksim Gezi Parkı’nda demokratik direniş haklarını kullanan gençlerin üzerine bu kadar acımasızca gitmesinin sebebi anlaşıldı.

Sebep, bu kargaşada Türkiye’nin
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
PKK’nın emrine verildiğinin gizlenmek istenmesiymiş!

AKP’ye oy vermiş, hala vermeye düşünen insanlarımızın vicdanlarına seslenmek istiyorum. Lütfen şu sorulara kendi vicdanınızda cevap verebilir misiniz?

  1. Türkiye Vatanı, hepimizin ortak vatanı değil midir?
  2. Türk Bayrağı, hepimizin onuru-şerefi değil midir?
  3. T.C Devleti, hepimizin devleti değil midir?
  4. Türk Milleti, bizim hepimizin müşterek adı değil midir?
  5. Türkçe, tüm milletimizin “Resmi Dili” değil midir?

75 milyon insanımızın, PKK Narko-Terör örgütü taraftarları dışında,
tümü bu sorulara;

  1. Evet, Vatan ortak malımızdır
  2. Türk Bayrağımız onurumuzdur
  3. T.C. Devleti bizimdir
  4. Hepimiz Türk Milletinin bireyleriyiz
  5. Türkçemiz hepimizin resmi dilidir diye yanıt vereceklerdir.

Hangi partiye oy verirlerse versinler, millet olmanın gereği zaten budur.

Türkiyeli Toma Teyyip ve O’nun Akil İnsanlar Heyetinin gönülden destekledikleri

  • Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı

Ankara’dan sonra Diyarbakır’da da yapıldı ve sonuç bildirisini yayınladı.

Özet olarak 12 maddeden oluşan bildirinin bazı maddelerine beraberce bakalım;

  1. Kürtler, Özerklik-Federasyon-Bağımsızlık gibi siyasal talepleri belirleme hakkına sahiptir. Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması Konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir.
  2. Konferans, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep eder.
  3. Konferans, Kürdistan’ın bir statüsü olmadan
    Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır.
  4. Anadilde eğitim ve Kürtçenin “Resmi Dil” olarak kabulü,
    anayasal güvence altına alınmalıdır.

AKP’ye oy vermiş ve hala destekleyen vatandaşlarımız şu sorulara yanıt vermek zorundadırlar :

  1. AKP Hükümetinin ve Başbakan Erdoğan’ın izni olmadan Güneydoğu Anadolu Bölgemize, Akil İnsanlar ve Konferansa katılanlar, Kuzey Kürdistan”
    diyebilirler mi?
  2. Hepimizin ortak vatanı olan Türkiye’den ayrılma ve toprak koparma hakkını Kürtçülere kim verdi? Öcalan ile yapılan görüşmelerde, böyle bir şey konuşulmasa ve anlaşmaya varılmasa bu katiller açıkça “Türkiye’yi Böleceğiz” diyebilirler mi?
  3. AKP’ye oy vermiş ve hala vermeyi düşünenler,
    İmralı canisinin özgür bırakılmasını isterler mi?
  4. Kürdistan” denen bir bölgemiz oldu da biz mi bilmiyoruz?
  5. Kürtçenin “Resmi Dil” olması ve yeni anayasaya yazılması için AKP Hükümeti
    ve Erdoğan garanti verdi mi?
  6. PKK Narko-Terör örgütünün Türkiye’deki silahlı unsurlarından kaç tanesinin
    sınır dışına çıktığını Erdoğan veya Özel Paşa, Türk Milletine açıklayabilirler mi?
  7. Son üç aydır, dağa çıkışlardaki artış ne kadardır?

Sayın AKP’liler;

Parti “Din” değildir!

Partiniz yoldan çıktıysa, Genel Başkanınız Amerika ve PKK dışında herkese bağırıyor fakat bunların karşısında dilsiz oluyorsa, lütfen parti yöneticilerini sorgulayınız.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin geleceğini yakından ilgilendiren
bu duruma kayıtsız kalamazsınız.

Ya Kürtçü-Bölücülerden yana olacaksınız, ya da Türk Milletinden yana olacaksınız.

Bunun bir üçüncü yolu yoktur.

  • Bölücülere karşı tek söz söylemeyen, aksine Akil İnsanlar aracılığıyla
    bunları destekleyen Erdoğan’ın,

Taksim Gezi Parkındaki gençlere nasıl zulmettiğini sizler görmediniz mi?

  • Sizce Taksim-Gezi direnişçileri, PKK’lı katillerden daha mı tehlikelidirler?

Başta Türkiyeli Toma Teyyip, Akil İnsanlar denen malum heyet ve tüm dünya gayet iyi bilmeliler ki;

  • Türkiye’nin tek karış toprağını kimse alamaz!
  • Gezi parkındaki ağaçlar ve demokratik hakları için direnen Türk Milleti,
  • aziz vatanı için dünyanın altını üstüne getirmekten asla çekinmez.

ABD, CIA yardakçısı Cemaat, Barzani çocukları bölücüler ve AKP yöneticileri, varsa akıllarını başlarına almalıdırlar.

Türk Milleti, bu bölücü tuzağı bu anki nesil ile çözmeye karar vermiştir.
Çocuklarımıza bu problemi devretmeyeceğiz.
Onlara tertemiz bir Türkiye bırakmak, can borcumuzdur.

  • Herkes ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti çatısı altında özgür vatandaşlar olarak yaşamaya, her türlü sosyal-etnik-kültürel haklarını korumayı kabullenecek, ya da başına geleceklere razı olacaktır.

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Sağlık ve başarı dileklerimle.
19 Haziran 2013

RİFAT SERDAROĞLU
rifaterdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

Akillerin raporu Bumerang oldu, halkı uyandırdı, RTE ve AKP’yi vuruyor!

Akillerin raporu Bumerang oldu, halkı uyandırdı, RTE ve AKP’yi vuruyor!
Dostlar,

“Akillerin” raporu malumun ilanından başka birşey değil..

BOP eşbaşkanlığı kapsamında ülkemizi bölme amaçlı planın 11. yılda
artık kemale erdiği düşünülüyor ve halkımız AKP’yi kovmadan tamamlanmak istiyor..

Özet ve çıplak anlatım budur.

Atlantik ötesinin bölücü planları doğrultusunda misyonla göreve getirilenler,
acı hatta kan kusturucu ilacı sevimli hale getirmeye çabalamaktalar.

Ancak bu halk sanıldığı gibi koyun ya da aptal asla değil.

Raporun bu 1/3 özet metninde (8/25 sayfa) “Kürt” sözcüğü 24 kez, “Türk” sözcüğü ise 21 kez geçmekte.

  • Yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı.. denilmekte.
  • Anadilde eğitim istenmekte!
  • Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı.
    Artık kandırılmak istemiyoruz. Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.” denmekte.
  • “Öcalan” metinde 7 kez geçiyor ve “Öcalan’ın serbest bırakılması ” istenmekte!
  • PKK 7 kez geçmekte ve “PKK ve silahlı güçler muhatap alınmalı” denmekte.
  • Genel af istenmekte..
  • Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması istenmekte..
  • “İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan‘a yeni fetihler düzenledi.” denilmekte.

Anayasasına göre ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütün olan
Türkiye
Cumhuriyeti’nin hem halkı hem de toprakları fiilen bölünmek istenmekte.

Yürürlükteki anayasa buna izin vermediğinden, bir YENİ ANAYASA yutturmacası tutturulmuş durumda.

Sözde akillerin raporu her şeyi apaçık etti. Halkımızın da gözünü iyice açtı..

Her şeyde bir hayır varmış, AKİLLER RAPORU bumerang oldu ve RTE ile AKP’sini vurdu. Akiller (akıllı adamlar!? / sakiller? / yiyiciler?) aklınızla yaşayın e mi!?

Mızrak artık çuvala sığmamaktadır ve halk, “trajik müttefik”ten önce RTE’yi deliğe süpürmek üzere 36 gündür sokaklarda tencere tava çalarak..
“Tayyip istifa” çağrısı
yapmakta..

Anlayana..

Sevgi ve saygı ile.
5.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================


İşte Akillerin Erdoğan’a sunduğu rapor                      :

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın ev sahipliğinde Çalışma Ofisi’nde
Akil İnsanlar final toplantısı gerçekleştirildi. Saat 14:00 sıralarında başlayıp
17:30 sıralarında sona eren toplantıda Akil İnsanlar heyetleri Başbakan Erdoğan’a raporlarını sundu. (http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htm, 26.6.13)

İşte Akillerin Erdoğan'a sunduğu rapor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Çalışma Ofisi’nde Akil İnsanlar final toplantısı gerçekleştirildi. Saat 14.00 sıralarında başlayıp 17.30 sıralarında sona eren toplantıda Akil İnsanlar heyetleri Başbakan Erdoğan’a raporlarını sundu.

Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu’nun “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu rapor ortaya çıktı. Rapora göre heyet, Malatya, Elazığ, Hak, Van, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum ile birlikte 14 il, Yüksekova, Tatvan, Doğubeyazıt, Mutki, Güroymak ile birlikte 5 ilçe ve Altınova, Hasköy, Digor, Dağpınar, Susuz beldeleriyle birlikte toplam 24 yerleşim biriminde çalışmalar yürüttü.

Başkanlığını Can Paker ‘in yaptığı ve Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker ve Mehmet Uçum’un yer aldığı heyetin 171 ayrı yerde 29 bin 546 kişiyle görüşmeler yaptığı belirtildi. Bu görüşmelerde 2 bin 10 kişi söz alarak, 159 kişi ve kurum hazırlık yaparak yazılı 860 kişi de toplantılar sırasında yazılı görüş bildirdi.

SÜRECE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

Raporda sürece ilişkin öneri ve talepler 6 başlık halinde toplandı.
Bu talepler şöyle sıralandı:

1-SOSYAL PSİKOLOJİYE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı
-Bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için gayret gösterilmesi
-İnsani taleplerin Türkiye’nin farklı bölgelerindeki insanlar tarafından “bölünme hassasiyetiö olarak değerlendirilmemesi
-Diyanetin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi, veda hutbesi ekseninde kardeşlik hukukunu öne çıkarması
-Sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması
-Psikolojik travmaların izalesi için sosyal projeler geliştirilmesi
-Devlet tarafından haksızlığa uğratılmış tüm kişilerin itibarların iade edilmesi
-Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi
-Kardeş şehir, kardeş aile uygulaması yapılmalı
-Kanaat önderleri devreye sokulmalı
-1937 ve 1938 Dersim soykırımlarının kınanması
-Etnik ve mezhebi ayrımcılıklara ve asimilasyon politikalarına son verilmesi
-Batı bölgelerinde yaşayanlar için doğuya turizm seferberliği başlatılmalı. Batı doğuyu tanımalı, doğu batıya kendini tanıtmalı.
-Bu ülke artık tek din, tek dil gibi söylemleri kaldırmıyor.
-Tekçilikten vazgeçilmeli. Tek dil, tek millet değil, ortak vatan, ortak devlet denmeli.
-Devlet hem Kürt halkından hem de (yanlış ve eksik bilgilendirdiği için) Türk halkından özür dilemeli.
-Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmeli: Türk bayrağı, Türk milleti, ne mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, ürkiye Türklerindir, bir Türk dünyaya bedeldir gibi.
-CHP ve MHP olumsuz tavrını bırakmalı. Siyasiler aralarındaki cedelleşmeyi bırakmalı. Başbakan kıymetli bir iş yapıyor, işine odaklanmalı. Muhalefet de sürecin başarısı için çağırılmalı. Başbakanın davetine gelmezlerse cumhurbaşkanı çağırmalı. Kavl-i leyyin öne çıkmalı. Barış sürecinin sorumluluğu tek başına Ak Parti’nin üzerinde kalmamalı.

2-SİYASİ ÖNERİLER VE TALEPLER
A-HUKUK DÜZLEMİNDE
Yeni anayasa
-Anadilde eğitim
-Seçim barajının kaldırılması
-Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi
-Yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi
-TMK’nın kaldırılması
-Siyasal genel af
-Öcalan’ın serbest bırakılması (bu talep Öcalan’a yakın siyasi hareketler tarafından örgütlü olarak dile getirilmiştir, ancak diğer bazı Kürt siyasi grupları da (azadi gibi) bu talebe katılmıştır. Bu talep Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi olarak ifade edilen ve ilgili bölümde yer verilen talepten farklı olarak gündeme getirilmiştir.)
-Gerçek demokrasi olmadan barış olmaz. Süreç karşılıklı konuşabilme, bir masa etrafında buluşabilme anlamında başarılı ama barışın tüm boyutlarıyla olabilmesi için gerçek demokrasi olması lazım.
-Türkiye milletvekilliği, yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı
-Diyanet yeniden yapılandırılmalıdır.
-Sivil temsilciler meclisi.
-Cemevleri ibadethane statüsünde yasal zeminde ifadesini bulmalıdır: 2009’da Demokratik Açılımla birlikte Alevi çalıştayları üzenlendi. Ama Alevilerin beklentilerine cevap verilmedi. Mesela Cemevlerine izin çıkmadı. Alevilerin ödedikleri vergilerle camiler inşa ediliyor ama hiç Cemevi yapılmıyor.
-Tüm mağdur edilenlere tazminat ödenmeli.
-Teorik demokrasiden pratik demokrasiye geçilmeli.

B-YÜRÜTME / İDARE VE GÜVENLİK DÜZLEMİNDE

-Sadece PKK ve silahlı güçler muhatap alınmamalı. Bölge halkı topyekün muhatap alınmalı. Şeyhleriyle, Seydalarıyla ve diğer yapılanmalarıyla birlikte.
-Yol kontrollerinin kaldırılması
-Mayınların temizlenmesi
-Köylere geri dönüş
-Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması
-Koruculuğun kaldırılması
-Koruculuk yapanların sosyal haklarının güvenceye alınması
-Bölgeye atanan yöneticilerin halkla uyumlu olması
-Çatışma dönemlerinde görev yapanların rotasyonu
-Atamalarda “doğu hizmetiö ifadesinin kaldırılması
-Yer isimlerinin iadesi (Dersim, Gever, Çolemerik, Elaziz)
-Cadde, okul, havaalanı gibi yerlerde İnönü, Fevzi Çakmak, Abdullah Alpdoğan, Sabiha Gökçen gibi isimlendirmelerin terk edilmesi
-Sol örgütler: Özellikle Tunceli’de PKK sonrası dönemde TİKKO ve MKP gibi yapılanmalara dikkat edilmeli. PKK’nın ağır silahlarının bu örgütlere bırakılacağı ifade ediliyor. Tunceli halkı bu örgütlere silahlı mücadelenin çıkmaz yol olduğunu anlatmalı.
-Tunceli’de şehri BBG evi gibi gözetleyen kameraların kaldırılması
-Tunceli’de baraj yapımlarının durdurulması
-Seyyid Rıza’nın mezarının gösterilmesi
-Dindarların sorunları da görülmeli. Devlet dinle de barışmalı. Bölgede hala Kur’an öğretenler cezalandırılıyor.
-Başörtüsü sorunu halledilmeli.
-Üniversitelerde ajanlaştırma faaliyetlerine son verilmeli.
-Diyanet İşleri Başkanlığıyla görüşün: ümmet dili kullanılsın. Kavmiyetçi ifadeleri çıkarsınlar. Türk kelimelerini çıkarıp Kürt yazsanız ve aynı hutbeleri Yozgat’ta okusanız ne olur?
-Öcalan serbest bırakılmazsa bile barışı yönetmesi sağlanmalı. Hiç olmazsa şartları iyileştirilmeli.

C-YARGISAL SÜREÇLER BAKIMINDAN

-Ergenekon operasyonlarının Fırat’ın doğusuna da taşınması
-Roboski olayının çözülmesi
-Uludere katliamından dolayı özür dilenmeli ve failleri cezalandırılmalı.
-Toplu mezarların ortaya çıkarılması
-Hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılması
-Geçmişte yanlış yapan yönetici, asker ve polislerin yargılanması
-Korkmaz Tağma gibi alenen zulmeden ve bilinen askerler yargılanmalı.

3- İKTİSADİ SÜREÇLERE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Yayla yasaklarının kaldırılması
-Sınır ticaretinin açılması
-Sınırların önemsizleştirilmesi politikası çerçevesinde serbest dolaşım düzenlemelerinin yapılması
-Yargı paketleri yanında ekonomik paketler de olmalı.
-Bölgenin hayvancılık, tarım (özellikle bazı bölgelerde organik tarım), arıcılık potansiyeli harekete geçirilmeli.
-Bölgenin turizm potansiyelini harekete geçirmeye yönelik özel girişimler olmalı.

4-KÜLTÜREL ÖNERİLER VE TALEPLER

-Eğitim sistemi baştan aşağı sıfırdan yenilenmeli. Sıkıntıların temelinde eğitim sistemi var.
-Medyanın kullandığı dili değiştirmesi, süreci destekleyen bir dil kullanılması
-Eğitim programlarının bölgeye göre yeniden yapılandırılması. Tarih ve mantık dersleri üzerine eğilmek gerekiyor.
-Sürece zarar veren dizilerin kaldırılması
-Diyarbakır cezaevinin insan hakları müzesine dönüştürülmesi
-Irkçı, şoven ifadelerin dağlardan ve tabelalardan kaldırılması
-Andımızın kaldırılması
-Demokrasi üniversitelerde de olmalı. Üniversitelerden siyasi baskılar da kaldırılmalı. Özgür bilim ve sanat olmalı. Gerici ve faşist uygulamalara son verilmeli. Öğrencilerin kulüp kurmasına izin verilmiyor. Hocalar ayrımcılık yaparak Kürt öğrencilerin kulüp danışmanlığını kabul etmiyor.
-İslami STK’lar laik ulusalcı yaklaşımlardan uzak durmalı. Hakiki İslam anlayışı uygulanmalı. Medreselerin ihyası ve toplumsal barışa katkısı sağlanmalı. Islah ve irşad hamlesi başlatılmalı. Kur’an ve sünnet ekseninde olmazsa nasıl olacak? Hamas ve El-Fetih arasında arabulucu olanlar burada niçin hamle yapmıyor? İki pınar Şeyh Said ve Said- Nursi. İade-i itibar olmalı.
-Akil insanlar heyeti genişletilmeli ve kalıcı olmalı. Konumunuzu biliyoruz. Karar verici değilsiniz. Ama “hakikat arayıcısıö olduğunuzu görüyoruz. Adalet adına mağdurlardan mazlumlardan yana olmalısınız. “Barış elçileri” ve “umut elçileri” denebilir. “Cemaat-i Hak”. Hakkı ortaya çıkarmak için teşkil olunan ve cemaat yapan kimselersiniz. “Bilge kişiler heyetiö.
-Devlet anlayışı değişmeli. Bir akil insanlar heyeti de devletin askerini, polisini sürece hazırlamalı. Türk kurtlaşmasının çözümü Kürt kurtlaşması değildir. Devletin mankurtlaştırması da değildir. Ulus devlet ve kutsal devlet algısından sarf-ı nazar edip, kerim, müşfik, hâdim ve munis devlet anlayışına geçilmeli. Cumhuriyet herkese (Sünniye, Aleviye, Kürde vb.) sınır getirdi. Zaman içerisinde herkes kendisi olmaktan çıktı. Barış sürecinin selameti için devlet dinle, Ankara Anadolu’yla barışmalı.
-Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar yanında Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu gibi kurumlar da olmalı.
-Yaşayan Diller Enstitüsü mezunlarına öğretmenlik hakkı verilmeli.

5-SOSYAL ADALET TALEPLERİ (İstihdam, gelir güvencesi ve teşvikler vb.)
-İşsizlik çözülmeli
-Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı
-Gelir güvencesi için sosyal politikalar geliştirilmeli
-Bölgeye yönelik teşvikler artırılmalı
-Bölgede görev yapan özellikle polislerle ilgili çalışma koşulları düzeltilmeli ve terfi uygulamalarında eşitlik sağlanmalı (akademi mezunlarıyla yüksekokul mezunları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi, yani standart polis olarak mesleğe başlayanlar ile polis akademisi mezunu olarak başlayanlar arasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması)

6-DOĞAYA İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Toplumsal barış tabiatı da görmeli. Ormanlar, dereler, toprak, su bunlar da yok ediliyor.
-Bölgenin yok edilen, yakılan ormanları yeniden kazandırılmalı. Bölgenin ormanları yok edildi. Köy korucuları ağaç dikmekle vzifelendirilsin
-Bölgede (özellikle Tunceli Munzur ve Pülümür vadilerinde) yapılması düşünülen HES’ler bir kez daha düşünülmeli.

SÜRECE İLİŞKİN ENDİŞELER
Raporda görüşmelerde sürece ilişkin öne sürülen endişeler de paylaşıldı. Endişeler “Güvence” ve “Yöntem” başlığı altında anlatıldı.

1-Güvence çerçevesindeki endişeler
-Yine kandırılacak mıyız?
-8 defa yaşanan bu süreç 9. defa akamete uğrayacak mı?
-Fail-i meçhul deniyor oysa hepsinin failleri bellidir.
-Hiç kimse boşu boşuna dağa çıkmamıştır.
-Başbakan dün söylediğini bugün nakzedecek açıklamalar yapıyor.
-Hükümet samimi değil.
-Önümüzde seçimler var ve Suriye politikasından dolayı konjonktürel olarak barış istiyorlar.
-Sistemler zaten barışı sağlamak istemezler.
-Birileri bu ülkenin sahibi birileri de misafir değil.
-Operasyonlar durdurulmadı, yeni korucular alınıyor, yeni çete örgütler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor.
-Akrabalarımın kanını helal edebilirim ama boşa gitmemeli.
-Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin mi olacak?
-Kürt halkının önderini 4 duvar arasında tutarak nasıl barışacaksınız?
-Dilinizi değiştirmeden nasıl barışacaksınız?
-Akil insanlar terör ifadesini kullanabiliyor. Bu tarafsızlığı zedeler.
-Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı. Artık kandırılmak istemiyoruz.
-Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.
-Bölgede kontrol noktaları, akrepler, namlular çok fazla.
-Türk devlet aklı ve vicdanına güvenemiyoruz. Bize bu konuda nasıl bir garanti verilecek?
-Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor.
-Doğduğumdan beri hep kardeş olduğumuzu söylediler. Oysa bunu göremedik. Dolayısıyla ben artık kardeşlik değil hukuk zemininde eşitlik istiyorum.
-Türk Kürt kardeşliği de eşitliği doğurmayabilir. Birebir eşitlik olmadan kardeşlik söylemi de doğru olmaz.
-Cemaat dernekleri, vakıflar vb. kurduruluyor. Sanki Hamidiye alaylarının modernizasyonu gibi.
-Barış ama hangi barış? Rencide eden bir barış olmaz. Psikolojik savaşı devam ettirenler var.
-Yeni Şark Islahat Raporları istemiyoruz.
-Türk basını hala aynı kötü dili kullanıyor.
-İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan’a yeni fetihler düzenledi. 205’te Başbakan güzel şeyler söyledi ama sonrasında yanlış adımlar atıldı. Her iki liderin de tutumu takdire şayan. Ama kaygılarımız var.
-Kürtlerde şu anlayış gelişti: DEVLETE GÜVEN OLMAZ. Bu süreç umarız bu ifadeyi yalanlar. Bizlere ne verildiği soruluyor: biz kimseden lütuf beklemiyoruz, gasp edilen haklarımızı talep ediyoruz.
-Gerilla anneleri yavrularına kavuşabilecek mi?
-Geri çekilmeler için yasal güvence olacak mı?
-Hakikatleri Araştırma Komisyonu olacak mı?
-Kimlik ve inanç hakları tanınacak mı?

2-Yöntem ve sonuçla ilgili endişeler
-Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması doğru mu?
-Bölünme kaygısı. Kürtlere bağımsızlık mı veriliyor?
-Neler verildi?
-Proje yerli mi yoksa hâkim güçlerin dayatması mı?
-AKP, BDP, PKK ekseninde yürütülen bu süreçte kim kiminle?
-Bu heyette bulunmak sizleri vicdanen rahatsız etmekte midir?
-Dağda öldürülenlere şehit denilebilir mi?
-PKK siyasi parti olarak kabul ediliyor sizler bundan rahatsızlık duymuyor musunuz?
-PKK’lılar serbest bırakılacak mı?
-TC ifadesi çıkarılacak mı?
-Özerk bir yönetim kurulacak mı?
-Silahsızlandırma sürecinde karşı tarafa verilen tavizler nelerdir?
-Anayasal süreçle tatmin olunacak mı? Yoksa başka talepler mi var?
-Kürt siyasi hareketi ne istediğini, devlet de ne verdiğini anlatmalıdır?
-Barışa taraftarız ama içinde ne olduğunu bilmiyoruz.
-Diğer ülkelerin dayatmasıyla mı oluyor?
-Kürtlerle oluyor da Alevilerle niçin olmuyor?
-BOP kapsamında mı hareket ediliyor?
-İran, Irak, Suriye hep birlikte düşündüğümüzde acaba mezhep kavgasına mı çekiliyoruz.
-Sınır dışına çıkanlar, Suriye’de Kürt Bölgesi kurulması için mi savaşacak?
-Sınır dışına çıkanlar, daha sonra çok daha güçlü bir biçimde içeri girip tekrar sorun olmayacaklar mı? Bunun güvencesi nedir?
-Öcalan ne olacak? İçeridekiler ne olacak. Af var mı?
-Örgüt her şeyiyle çekilecek mi?
-İlerisinin neler getireceğini hiç kimse bilmiyor. Neticelerden endişe edenler var. Devlet parçalanacak mı? Bu konulara tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Daha açık konuşulmalı. Sürecin adımları anlatılmalı. Kitleleri tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Süreç seçimlere ve iç siyasete malzeme yapılmamalı.
-Bölünme olacak mı? Öcalan serbest bırakılacak mı?
-Mesela sadece etnisite sorunu değildir. Mesela Hanefilik bize dayatılıyor oysa biz Şafii’yiz.
-Süreç, şehit ailelerine zarar verecek mi? Haklarında gerileme olacak mı? Şehitlere verilen değer azalacak mı?
-Terörle mücadele döneminde görev alan güvenlik güçlerinin itibarsızlaştırılmasından endişe ediyoruz. Yakın zamana kadar kahramanken, şimdi “hain” gözü ile bakılmaktan korkuyoruz. Bizlerin yaşadığı sorunların da dikkate alınması gerekir.

RAPORUN SONUÇ KISMI

Raporun sonuç bölümünde ise değerlendirme ve tespitlere yer verildi. Bu değerlendirmeler şu şekilde dile getirildi:
“Bizler ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır.

Bu sebeple başlatılan çözüm süreci son derece önemli. Çünkü çözüm süreci, bu ülkenin büyümesinin önündeki engelleri kaldırmanın, var olan problemleri çözebilme iradesinin zeminidir. Barış içinde ve birliğimizi muhafaza ederek hem bölgede hem de bütün dünyada Türkiye’nin daha etkin bir ülke konumuna gelmesini sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır. Ülkemizde ve bölgemizde istikrarın sağlanabilmesi, ekonomik yatırımların yapılabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz açısından öncelikle silahların susması, güvenlik eksenli endişelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Bu süreçle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceğine, bölgeye huzur ve refah gelebileceğine, bölge insanının şu anda 3000 dolarlarda seyreden yıllık gelir payının onlarca kat artabileceğine inanıyoruz.

1.Çözüm süreci, ayrılma değil, bir arada aydınlık yarınlara umutla bakabilme sürecidir.
2.Çözüm süreci, bir arada, eşit, kardeşçe, dostça yaşayabilme adına, geleceği hep birlikte kurabilme iradesinin cesurca ifade edilmesidir.
3.Türkiye’de yaşayan herkes artık bölünme endişelerini bir kenara bırakmalıdır. Çünkü bölge insanları bölünmeyi değil, dmokratikleşme ekseninde eşit vatandaşlar olarak Türkiye’nin büyümesine katkıda bulunmayı istemektedir.
4.Silahların susması ve çatışma ortamının ortadan kaldırılması yolunda Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar, bölünme değil, barış ve huzur ortamımızın inşası anlamına gelir. Türkiye Toplumu bir bütün olarak kan ve gözyaşı istemiyor. Artık barışın hâkim olması arzu edilmektedir.
5.Çözüm ve barış süreci devam ettirilmelidir. Bu sadece bir bölgenin değil, hepimizin meselesidir. Süreci her kesimin sahiplenmesini ve desteklemesini umuyoruz.
6.Türkiye geldiğimiz bu noktada eş zamanlı olarak hem yirminci yüzyıldan bugüne aktardığımız demokrasi eksiğini gidermek hem de yirmi birinci yüzyılın yeni demokrasi ihtiyacına yanıt vermek şansını yakalamıştır. Siyasal demokrasi açısından çağ atlamanın eşiğindeyiz. Bu şansı ancak demokrasi koalisyonunu güçlendirerek ve demokratik merkezi destekleyerek gerçeğe dönüştürebiliriz”
http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htmhttp://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htm

Rifat Serdaroğlu : HAYVANLAR BİLE ANLADI

 
Rifat Serdaroğlu

portresi3

HAYVANLAR BİLE ANLADI

Akil İnsanlar Heyetinin Karadeniz Grubu üyesi ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu;

Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor.. dedi.

AKP güdümünde Sarı Sendikacılık” yapmanın son örneği Ahmet Gündoğdu,
bu görüşünü Ağrı’da “Sığırlarla” konuştuğunu söyleyen bir çobandan aldığı
bilgi doğrultusunda söylemiş!

Badem sendikacı doğruyu söylemiş;

  • Uyuşturucu Kaçakçısı- Bölücü Terör Örgütü ile müzakere değil,
    mücadele edilmesi gerektiğini bazı hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Kürtçü-Bölücü-Silahlı hareketin gerçek amacının, bir kısım kültürel haklar
    elde etmek değil, Bağımsız Kürdistan Devleti kurmak olduğunu
    bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Türk Devletinin-Türk Milletinin-Türk Bayrağının- Türk Dilinin adının anılmasına
    bile tahammül edemeyen bu katiller sürüsünün hedeflerini,
    bazı hayvanlar hâlâ anlayamadılar.
  • 119 gündür şehit cenazesi gelmiyor diyenler, T.C. Devleti’nin sınırlarının yolgeçen hanına döndüğünü, 54 bin insanımızın canını alan eşkıya sürüsünün yalnızca
    çok az bir bölümünün güle oynaya seyahat etmelerinin, öbürlerinin silah depoladıklarının “Anayasa İhlal Suçu” olduğunu, bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Akil İnsan denen kişilerin bir bölümünün “Ermeni Yanlısı” olduğunu,
    diğer kısmının da Türk Ordusu ile PKK’yı bir tuttuklarını, Türk Milleti anladı ama
    bir kısım hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Akil İnsanlar denen bu heyetin, bir kısmının Cani Öcalan tarafından seçilen Devlet Düşmanları olduğunu, bir kısmının şeriatla yönetilecek İslam Devleti taraftarı olduğunu, tümüne yakınının Türk – Türkiye ve Atatürk düşmanı olduğunu, Türk Milleti anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Başbakan Erdoğan ve AKP’nin iki kesime, “Kefil” olduğunu,
bunlara ölümüne sahip çıktığını dikkatinize sunmak isterim.

Bunlara bakınca AKP’nin gerçek yüzünü ve hedefini net olarak anlamış oluruz.

Bunlar;

1) Akil İnsanlar Heyeti,

2) Başta El-Kaide olmak üzere Suriye’de para karşılığı savaşan katiller.

Akil İnsanlar Heyetinden biri, Devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ü, Hitler’e benzetir, AKP ve Erdoğan bunları baş tacı yapar.

Biri, Türk Bayrağına hakaret eder, AKP yine bunları tebrik eder.

Biri, “Ben Şeriatçıyım, demokrasi istemem” der, AKP alkışlar.

AKP, tüm Güney sınırımızı kevgire çevirdi. Ortadoğu’da ne kadar militan-katil-paralı asker varsa sınır il ve ilçelerimize yerleştiler. Herkesi haraca kestiler, polis dövdüler yaraladılar. En sonunda da tonlarca bombayı patlatıp insanlarımızı öldürdüler, sakat bıraktılar, yaraladılar.

Cumartesi günü, Reyhanlı vatandaşlarımızın itibar etmediği, taşıma ile getirilen insanlardan Başbakan Erdoğan, Suriye’den gelenlere sahip çıkılmasını istedi.

Türk Milleti, Akil İnsanların ne olduklarını, Suriye’den gelen kaçkınların ne olduklarını çok iyi anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Hayvan bunlar, ne yaparsanız yapın anlamıyorlar!

Sağlık ve başarı dileklerimle. 

(İlk KURŞUN, 27 Mayıs 2013)