Etiket arşivi: Ahmet Saltık ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı

SEVR Antlaşması’nın 94. Yıldönümü…

SEVR Antlaşması’nın 98. Yıldönümü....

Dostlar,

Geçtiğimiz yıl bu gün, son Osmanlı Padişahı Vahdettin‘in onadığı lanetli Sevr Antlaşması’nın 93. yılında sizlerle paylaştığımız dosyayı güncelleyerek sunuyoruz.

Türkiye yangın yeri,, Ekonomi çöktü.. Tek sorumlu AKP = Erdoğan..

Bu gün Sevr’e kimse değin(e)medi dolayısıyla..
Oysa bu gün yaşadığımız 1920’nin Sevr’inin güncel uzantısı gibi değil mi??
Tam bağımsızlığınızı yitirirseniz olacağı budur..

10 Ağustos 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK

=======================
Türkiye’nin 12. CB / Yarıbaşkanı seçimi ne yazık ki ülkemizin gündemini kilitledi.

Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nu resmen bitiren ve anayurt Anadolu’nun bile işgalini öngören bu lanetli Antlaşma’nın unutulmaması ve genç kuşaklara tarih bilinci verecek biçimde sürekli işlenmesi gerek..

SEVR paçavrasını yırtan ulus kahramanlarına, başta önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, 94 yıl sonra bitmeyen bir şükran ve minnetle..

Yeni Osmanlıcıların da aklını başına alması dileğiyle..
Böylesi bir yok edici Antlaşmaya Vahdettin’in onay verdiğini unutmadan..

Bir de, 2. Padişah Orhangazi’dan başlayarak tüm Osmanlı Padişahların eşlerinin, dolayısıyla 3. padişah sonrası padişah analarının Türk olmadığını unutmadan..

Basit ama, anlayana anlamlı bir hesap yapalım :

36. ve son Padişah Vahdettin’in Oğuzların Kayı boyundan genetik kalıtım oranı
(1/2)^34 = 11 milyarda 6’ya düşmektedir. Hala biyolojik – etnik olarak Asya Türkmen genetiğinden söz edilebilir mi? O halde bu “Atalarımız Osmanlılar” ne demektir??

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

==============================================


SEVR ANTLAŞMASI’nın 93. YILDÖNÜMÜ..

Bu gün, 10 Ağustos 1920’de hain Osmanlı Padişahı 6. Mehmet Vahdettin ve
Sadrazamı Damat Ferit’in Sevr Anlaşması’nı Fransa’da bağıtlayışlarının
93. yıldönümü..

1. Dünya Paylaşım Savaşı sonunda 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkesi ile fiilen çökertilen Osmanlı Devleti, Sevr Antlaşması ile tümüyle parçalanıyor ve hukuksal olarak da ortadan kaldırılıyordu. Türklere, İstanbul dolayı ile Anadolu’nun ortasında Akdeniz ve Ege’ye kapalı küçük bir toprak parçası (280 bin km2, şimdiki topraklarımızın 1/3’ü kadar) bırakılıyordu. Aşağıdaki haritaya bakınız lütfen..

Bu sınırlı toprakların bile Yengin (galip) İtilaf Devletleri gerek görürse (!) işgali
Sevr Antlaşması’na göre olanaklıydı (md. 206).

Bu boğulmaya isyan, zincirleri kırma bağlamında Mustafa Kemal Paşa tarafından
30 Ağustos 1922’de “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” buyruğu ile veriyordu. Ege ve Akdeniz’i bir bütün görerek denizlere açılmak, özgürleşmek, Sevr’i yırtmak için..

İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Ermeni birlikleri öz yurdu bile tümüyle işgal ediyordu. Boğazlar uluslararası güce bırakılıyordu. Ordu’nun tank, ağır top, uçak ve gemilerine el konuyor; asker sayısı elli bin ile sınırlanıyordu. Azınlık hakları Türklerin haklarını aşıyordu.

Tam bir aşağılanma, onursuzluk ve tutsaklık hatta Türkleri tarihten yok ediş belgesi idi Sevr!

  • Bir Ulusa topyekun suikast (soykırım!) girişimi!

Atatürk Sevr Antlaşmasıyla ilgili olarak şunları söylemişti SÖYLEV‘inde :

  • “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak
    yaşama hakkımızı inkar ve ortadan kaldırmaya yönelik olan
    Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.”

Gazi Mustafa Kemal Paşa ile İnönü, başta dava ve silah arkadaşları ulusumuza öncülük ederek, tarihte benzeri olmayan bir Kurtuluş Savaşı verdiler ve bu uğursuz ihanet belgesini, şanlı İstiklal Savaşımız ile yırtıp attılar. Bize, Lozan Antlaşması ile Ulusal And (Misak-ı Milli) sınırları içindeki bugünkü güzelim yurdumuzu, özgürlüğümüzü ve onurumuzu sağladılar (24 Temmuz 1923).

Bizler; yüce önder ATATÜRK’ün bize armağanı ve kutsal emaneti olan
bağımsız, özgür, demokrat, halkçı, laik ve insan haklarına saygılı, çağdaş
Türkiye Cumhuriyeti’mizi sonsuza dek yaşatacağız.

Tüm Türkiye toplumunu (Atatürk’ün deyimi ile “ahalisini”) bilinç ve kararlılıkla,
varlığımızın özü ve güvencesi olan bu temel değerlere sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Özellikle BOP vb. AB-ABD süreçleriyle sinsice tuzaklanan kimi uluslararası girişimlere karşı son derece uyanık olmak zorundayız. Sözde “Yeni Anayasa”,
dünkü İtilaf Devletleri’nin, günümüzün ise sözde stratejik / trajik müttefiklerinin diplomatik “Yeni Sevr” dayatmasıdır. AB yasama organı AP’nin (Avrupa Parlamentosu), açıkça Sevr’in uygulanmasını isteyen utanmaz istekleri olmuştur
ne yazık ki! Hem de kezlerce..

Ama köprülerin altından çok sular akmıştır.

  • Artık Türkiye halkı uluslaşarak TÜRK MİLLETİ olmuştur

ve bu tür bildik oyunlara gelmeyecek denli deneyimlenmiş, bilinçlenmiştir.

Tarihin “aptallar için tekerrürüne” asla izin vermeyecektir.

Atatürk’ün SÖYLEV’inde vurguladığı üzere;

  • Türk Ulusu’nu tarih sahnesinden silme amaçlı olup, yüzyıllardan beri hazırlanagelen bir “suikast planı” (apaçık SOYKIRIM!) olan meş’um (lanetli) Sevr paçavrasını 

yırtarak bizlere Lozan Antlaşması ile günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukukta adeta tapusunu sunan Anadolu İhtilalcilerini ve Anadolu Aydınlanmacılarını, Türk Devrimi’nin harcını kanları ve canları ile karan tüm şehit ve gazilerimizi
(artık hiçbiri yok galiba!?) sonsuz bir minnetle anıyor; kutsal emanetlerini sonsuza dek tam bağımsız ve dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olarak yaşatacağımıza söz veriyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
Elazığ, 10.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bu Sevr haritası ile Lozan’da sağlanan ve Atatürk’ün büyük çabalarıyla 1939’da Hatay’ın anavatana katılımıyla; ayrıca yine Atatürk’ün başarısı 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile tamamlanan günümüz T.C. sınırları (Musul – Kerkük dışında ne yazık ki) Misak-ı Milli karşılaştırıldığında, her şey çok daha net anlaşılacaktır..

Not     : Fransız işgal bölgesi neredeye Karadeniz’e ulaşacak! Niye acaba?
Divriği demir madenlerini de ele geçirmek için!

İşsizlik verileri : TÜİK ve Çağlayan’ın Tehlikeli İllüzyonu..

İşsizlik verileri : TÜİK ve Çağlayan’ın Tehlikeli İllüzyonu..

3 Ayda 2 Milyon Yeni İstihdam !?!
-.. bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik..-

Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

TÜİK, işsizlik rakamlarının son 10 yılın en düşük düzeyine çekildiğini açıklıyor..
Karşılaştırma için ilginç bir süre “son 10 yıl” seçiliyor.
Sanki TÜİK teknik açıklama vermiyor, verileri politikacı ağzıyla yorumluyor..
Eee, RT Erdoğan’ın beklediği gibi.. Kurum, Başbakanın beden dilinden anlıyor..

Bu arada CIA Türkiye nüfusunu 2011 sonunda TÜİK’in verdiği gibi 74,7 milyon değil,
tam 5 milyon fazlasıyla 79,7 milyon olarak veriyor.

TÜİK’ten ya da Dışişlerinden, Hükümetten tık yok..

CIA, TÜİK’i yalanıyor, kendi verisini paylaşıyor.

Daha vahimi : TÜİK kayıtlarında görülmeyen bu 5 milyon insan seçimlerde ne yapacak ?

Yüksek Seçim Kurulu seçmen listelerini hangi veri tabanına göre düzenleyecek ?

TÜİK’in mi, CIA’nın mı ?
Sn. Prof.Dr.Ali Ercan, bu matematiksel çelişkileri çok sorguladı yazılarıyla.
(18.8.12 günü sitemizde yer alacak yazısına bakılması dileğiyle :
Resmi, formal ve gerçek işsizlik..)

* * * * *

Bu gün de Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan bir açıklama yaptı (ANKA, 16.8.12):

“.. Sadece 2. çeyrekte yani Nisan-Mayıs-Haziran aylarında ekonomimiz 1 milyon 994 bin istihdam yarattı. Bu muazzam bir artış. Daha önceki 2. çeyreklerde hiç bu kadar
yüksek istihdam artışımız olmamıştı.”

3 tümcenin ilk 2’si YANLIŞ! Sonki de zoraki yanlış..
Bir bakan düşünün, uzmanlık alanında arka arkaya 3 yanlış tümce kurabiliyor.
AKP kadroları işte böylesine seçkin, nitelikli.

Toplam resmi istihdamın 24,8 milyon olduğu, 2011’de 105 milyar $ dış ticaret açığı veren, dışsatımın dışalıma oranı % 80’lere yaklaşan yani 100 $’lık dışsatım için
80 $’a yakın dışalım yapma zorunluğu olan, ulusal gelirinin %10’unu aşan (80 / 772 milyar $) cari açık veren, resmi toplam borçları ulusal gelirinin 2/3’ünü aşan
(550 milyar $/772 milyar $) …. hiçbir ekonomi; 3 ay gibi “çok kısa” bir dönemde, hiçbir olağan dışı konjonktür yokken 1,994 milyon / 24,85 milyon = % 8 oranında
yeni istihdam yaratamaz! Böylesi bir makroekonomik performans matematiksel
olarak olanaklı olmadığı gibi, dünyada örneği de yoktur.

2011’de % 8,5 büyüyen ekonomi, tüm yıl boyunca 2 milyon yeni istihdam yaratmamışken,
2012 için % 4 hatta biraz altında büyümeyi ancak hedefleyebilen (Babacan, NTV)
bir ekonomi üstelik de yılın başında, 2.çeyrekte nasıl olur da 2 milyon
yeni istihdam kapasitesi yaratır?

Ağırlığı hizmetler sektöründe, kalitesi çok düşük (birkaç günlük, çok düşük ücretli, güvencesiz..) hatta sanal istihdam.. Yıllardır iş arayıp bulamayan ve umudunu kesenlerden “Son 1 haftadır iş arıyor musunuz?” sorusuna yılgınlıkla, öğrenilmiş çaresizlik sendromu ile pes ederek “hayır” diyenleri işsiz saymayarak. Özellikle tarımda aile içi gizli işsizliği dikkate almayarak.. Ev kadınlarını istihdam sorunu dışında tutarak.. Ve TÜİK bilimsel veri veriyor öyle mi? Ne denli hüzün verici..

İşte düşünüp sorgulamayan, temel matematiği bile günlük yaşamında kullanamayan,
ezberci bir toplumun hazin tablosu.. Siz 4+4+4 ile yeni ezberci kuşaklar yetiştirmeye devam edin. Matematik, mantık, felsefe.. seçmeli ama Din dersi vb. zorunlu olsun!

Bu rakamlar aklımıza Nasrettin Hoca’nın bir dersini (fıkra değil!) anımsatıyor :
Hoca bir suç işler ve yargılanır. Zamanın yargıcı kadı efendi Hoca’ya 100 sopa
ceza verir. Hoca isyan eder ve “Kadı efendi ya sen hiç sopa yemedin ya da
sayı saymayı bilmiyorsun!..” der..

Nitekim yaşamın somut yanıtı Kütahya Tavşanlı’dan geliyor.
220 kadro için 8220 kişi başvuruyor.
Görüşmeler (mülakat) ve kura çekimi “düğün salonunda” yapılıyor.
Kurada bir Sivaslı’nın çıkmasına bile Kütahyalılar isyan ediyor.
Halkın ne denli burnundan soluduğunun kanıtıdır ve iç barış bakımından da
alarm vericidir!

Ne demiş Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan :

Ekonomi 2012’nin ikinci çeyreğinde % 8, tam 2 milyon “YENİ” istihdam yaratmış!
Bakan Makine mühendisiydi galiba değil mi??
Bakan Zafer beyin ağzından mucizeler çağlıyor..
Soyadı da bu espriye dayalı galiba : Çağlayan..

Yaşasın!

Tüm dünya işsizlikten kırılırken Türkiye tam tersine harikalar yaratmayı sürdürüyor..

Herhalde Yeşil Kartlı sayısı, yardım paketi alanlar.. ciddi azalma gösterecektir..
3,5 milyon Yeşil Kartlının yarısı silinecektir, SGK’nın 2012 bütçesinin yarısı
(69 milyar TL/ 141 milyar TL) Merkezi Yönetim Bütçesinden aktarılmayacaktır.
Ki bu aktarım, bütçenin 69 / 351 milyar TL olmak üzere 1/5’ine karşılıktır.
Öte yandan 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi 21 milyar TL açık verecek.
Bu bütçenin 71 milyar TL’si kamu borcu faizi (51 milyar TL!) ve kalan 21 milyar TL’si
borç ana parası = Faiz dışı fazla ! Daha açığı : Bütçenin 1/5’i borç ve faizine!

Dolayısıyla tefeci faizi ile Türkiye’ye borç veren yerli yabancı kreditörler
paniğe kapılmasın.. (Yüksek faiz + düşük kur üzerinden haraç gibi faiz ödeterek;
dışsatımını pahalılaştırarak..);

“İnek” bu yıl da ölmeyecek/öldürülmeyecek, sütü sağılmaya devam edilebilecektir.
Gerektiği kadar “net-hata noksan” kalemiyle de (ülkeye giren kaynağı belirsiz para!)
yoğun bakımda solunum-dolaşım desteği verilecektir. Nasılsa Suriye’de, ABD vekili
BOP Eşbaşkanlığı eliyle örtülü savaşın finansmanı büyük ölçüde zoraki finansör
Katar ve S. Arabistan’dan gelmektedir.

Makro bütçe dengeleri bakımından rahat edeceğiz görünenler doğru ise..
Ama T.C. Maliye Bakanı “Mr. Simsek” ise geçen ay ilk yarıda bütçe dengelerinde sıkıntı olduğunu, gerekli önlemlerin 2. yarıda alınacağını söylemişti.
(=kamu harcamalarını kısma + vergileri artırma!)

AKP hükümetinin ekonomi orkestrası da iyice detone oldu.. Şef kimdir,
nerededir, neyle meşguldür; gören bilen var mı? Sahi, böyle bir ulusal orkestra
gerçekten var mıydı?

Yoksa Şefler IMF-DB uzmanları mıydı?

Ya Ekonomik ve Sosyal Konsey ??

“Özerk” MB da başına buyruk ve “olabildiğince düşük kur + olabildiğince yüksek
faiz” amenütsüyle “yaşamsal önemdeki cari açığın finansmanı” na kilitlenmiş.
Ülkenin sürgit kanatılması pahasına!

* * * * *
Bayram öncesinde tam da bayramlık şeker gibi haber; yerseniz..

İyi bayramlar Türkiye..

Sevgi ve saygı ile.
16.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıya ek, gelişmeler Bakan Zafer Çağlayan’ı bütünüyle yalanıyor (21.8.12, Cumhuriyet):

Büyümenin lokomotif sektörleri otomotiv, inşaat, tekstil, turizm ve beyaz eşya bu yıla yitik yıl olarak bakıyor

2012 daralma yılı

© % 20’ye varan küçülme: 2012’nin 7 ayını pek de parlak geçirmeyen Türk ekonomisi,
orta vadeli programa göre yılı % 4’lük büyümeyle kapatmayı planlarken kimi sektörlerde bırakın büyümeyi küçülme % 20’lere varmış durumda.

© Türkiye’nin işi zor: Avrupa’daki durgunluğun merkezdeki ülkelere yayılması da Türkiye’nin işini zorlaştırıyor. Ayrıca Avro Bölgesi ve ABD’ye ilişkin kaygıların sürmesi, Türkiye ekonomisine ilişkin risklerin artmakta olduğuna işaret ediyor.

Genç, güzel, büyük olasılıkla eğitimli de..
Ama hastalıklı kapitalizm işsizlik sorununu çözemiyor; tersine nedeni, üretiyor..
Hanımefendi ne diyor ?
“Beni kirala, bana iş ver..” Onurunuz kırılmıyor mu, içiniz cız etmiyor mu?
Yoksa “de-serebre” (beyinsizleştirilmiş!) toplumun “kimi animal refleksleri” mi (hayvansal dürtüleri mi) uyanıyor?? Zavallı insanlık.. Bu kapitalizm ve veled-i zinası uğursuz evladı emperyalizm illetinden kurtulmak için daha çok çalışmalıyız..

Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ…

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), Bakanlar Kurulu Kararı ile “kamu yararına çalışan dernek” nitemi (statüsü) taşımaktadır. 19 Mayıs 1989’dan günümüze, çeyrek yüzyıldır ATATÜRK AYDINLANMASI için kesintisiz, çok özverili (Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı… pek çok yönetici ve üyesini şehit verme pahasına) olarak sürdürmektedir. Biz de
bu 150 bin üye yurtseverlerin arasında 3223 sayılı üye olarak 1990’lar başından beri bulunmaktan, Genel Başkan Yardımcılığına dek (2004-2006) görev üstlenmekten onur duyuyoruz.. Sevgi ve saygı ile. 9.8.12
Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

ADD Genel Merkezinden son derece yerinde, mükemmel bir değerlendirme..
Soruna doğru tanı koyan ve çok yerinde çözüm önerilerini de sunan..

Mutlaka okuyalım, okutalım, paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
9.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

===================================================

İktidarın Geleceği Göremeyen Sığ Politikalarının Sonucu:
Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ..

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
www.add.org.tr, 9.8.12

Alışılmadık hatta görülmedik şekilde Şemdinli’de 15 günü aşkın bir süredir terör örgütü ile TSK unsurları arasında çatışmalar devam ediyor. Olayın baş oyuncusu durumundaki TSK, kendi sorumluluk alanındaki bu konuyla ilgili açıklama yapmadı.

Yetkili siyasi otorite tarafından da doyurucu bir açıklama yapılmadı.

Bölgeye incelemeye giden bir grup milletvekili de resmin tamamını göremediği ve uzmanlık alanı olmadığı için aydınlatıcı olamadı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Çukurca şehitleri ile ilgili yaptığı açıklamada kullandığı; “Terör örgütü bu Ramazan ayında pervasızca bir plan içinde” ifadesi, olayın boyutları açısından fikir verici oldu.

Terör örgütü gemi azıya almış, belirli bir bölgede ALAN KONTROLÜ hatta ALAN HAKİMİYETİ sağlama iddiası ile saldırılarına hız vermiştir. Eşkıya liderlerinden Murat KARAYILAN’ın basına yansıyan

“Sınırın ötesi berisi kalmadı” ifadesini doğrulamaya çalışmaktadır.

ŞEMDİNLİ, terör örgütü açısından bu amaca en uygun yerlerden biridir.
Üzüntü duyulması gereken husus ise örgütün bunları yapar ve söyler hale gelmesidir.

2002 yılı itibarıyla marjinal düzeye indirilmiş ve eylem yapamaz hale getirilmiş örgütün, tekrar 1990’lı yıllardaki konumuna dönmüşçesine saldırılar düzenlemesi ve toplu şehitler verdirmesinin birincil nedeni siyasal yönetimlerin yanlışlarıdır.

1. İlk yanlış; bir koyup üç alma sevdası ile Irak’ın parçalanmasında taraf olmaktır. Irak kuzeyinde Kürt oluşumuna destek olarak Türkiye, kendi ayağına ilk kurşunu sıkmıştır.

Sıkılan kurşunun neye mal olduğu ortada iken, Irak kuzeyinde bağımsız veya özerk bir Kürt bölgesi oluşması kırmızı çizgimizden eser kalmamışken, Suriye olaylarında öncekinden beter bir gaflet içine düşülmüştür.

Bu kez kurşun ayağa değil gövdeye yöneltilmiştir.

İç işlerine karışmadan, terör örgütü konusunda merkezi yönetimle iş birliği yapılması gereken Suriye ile hiçbir alıp-veremediğimiz olmadığı halde, kanlı-bıçaklı düşman olunmuş, parçalanmasında başrollerden biri oynanmıştır. Şimdi Suriye’deki Kürt oluşumu da engellenemez boyuta doğru tırmanmaktadır.

2. Yanlışlardan biri belki de en önemlisi ise, adı bile zor konan AÇILIM ile başlamıştır. Öyle bir açılım olmuştur ki, bir delinin çukura attığı taş misali kırk akıllı ile çıkarılamamaktadır.

“Açılım” adı altında açık veya gizli verilen ödünler ile terör örgütü ve ayrılıkçı Kürtlerin isteklerine ulaşacakları umudu yükselmiştir.

Hedeflerine yaklaştıklarını düşünen bu kesimler, geriye dönmemek ve kazandıklarını hep bir adım ileri götürmek için terörü tırmandırmışlardır.

İşte terör bu nedenlerle, bu yanlışlarla süreç ŞEMDİNLİ’ye getirilmiştir;
kendiliğinden gelmemiştir.

* * * *
Türkiye’nin bu gidişe dur demesi için 2 alanda çok güçlü adımlar atması gerekmektedir :

Birincisi; terör örgütünü başarılı kılacak veya başarılı görüntüsü verdirecek gelişmelere izin vermemektir.

Bu, başta TSK ile birlikte tüm kurumların görevidir.

Teröristle mücadeleyi yapacak olan TSK’ya sorumluluğu oranında yetki verilmesi, olmazsa olmaz koşuldur.

Bugün, terörün azmasında ve şehitlerin artmasında temel sorun budur.

TSK, inisiyatif (ön alma) kullanamaz ve kendini savunan konumuna düşürülmüştür.

Oysa 1990’lı yılların başlangıcında uyguladığı ALAN KONTROLU ve ALAN HAKİMİYETİ ile teröristlere göz açtırmayan bir konuma gelmişti.

Arayan, bulan ve vuran hep askerimizdi.

Terörle yıllarca ve başarı ile mücadele eden askerlerin sudan nedenlerle hapishanelere doldurulması da mücadele için gerekli moral motivasyonu en düşük düzeye indirmektedir.Bu konumda ve durumda askeri başarı beklemek hayaldir.

Bunun sorumlusu da çözüm makamı da SİYASİ İRADE’dir.

İkincisi ise insanların birlikte yaşama arzu ve kararlılığını güçlendirmektir.

Bunun yolları çok çeşitlidir ve siyasi otoritenin ellerindedir.

İçeride ve dışarıda inatlaşma, ulusal çıkarları düşünmeden hareket etme devam ettiği sürece de çözüme ulaşma yerine soruna boğulma kaçınılmazdır.

O takdirde; yeni ŞEMDİNLİLER, ÇUKURCALAR beklenmelidir.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
9.8.12, www.add.org.tr