Dostlar,
ADD Marmaris Şubesi önceki başkanlarından E. Öğr. dostumuz
Sn. Ahmet NİŞANCI‘nın bir yazısını daha paylaşmak istiyoruz.
Bir AKP milletvekilinin “Günah işleme özgürlüğü” (!) üzerine..
(AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün Habertürk’te
yolsuzluklar üzerine yaptığı açıklamada kullandığı bir anlatım..)
Teşekür ederiz Sn. Nişancı..
Sevgi ve saygı ile.
16 Mart 2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
===================================
“GÜNAH İŞLEMEK ÖZGÜRLÜĞÜ” (!) OLABİLİR Mİ?
Ahmet NİŞANCI
Özgürlük, insanların mutluluğu için açılmış bir pencere,
bir anahtar, bir yaşam biçimidir.
“İnsanların günah işlemek özgürlüğü vardır.” diyor herifinoğlu!
İnsanın günah işlemek gibi bir özgürlüğü olabilir mi?
Nedir günah?
Dince suç sayılan, herkesin vicdanını inciten iş. Sorumluluk duygusu olanın
uzak durmak istediği, yerine getirmek istemediği yürütme işi. Hukuksuzluk.
İnsan olan, insanların vicdanını incitecek işler yapar mı? Böyle bir yanlışlığı yapmanın, yani uygunsuz bir işin yapılmasının günah özgürlüğü olarak yorumlanabilmesi olanaklı ve haklı olabilir mi?
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde “Kişiye günah olarak, bakmakla yükümlü olduğu aile üyelerini ihmal etmesi yeter.” diyor.
Ailesine bakmakla yükümlü olan kişi kimdir? Annedir, babadır, bunların yitirilmiş olduğu durumlarda Devlet / Yargıç tarafından vasi olarak atanmış kişidir. Ya da ailenin öbür
ileri gelenlerinden birinin (dayı- amca- dede- hala- teyze vb.) gönüllü olarak
bu görevi üstlenmiş olanıdır.
Aile bireylerine karşı sorumlu olanların evlatlarına karşı görevlerini yaparken
günaha dönüşebilecek bir davranışın içinde olabilecekleri düşünülebilir mi?
Böyle bir anababayı çocuklarına karşı görevlerinde yanlışlık yapmışlarsa anababa olarak görmek olası mıdır? Elbette onların biyolojik anababalıklarının yok sayılması olası değildir. Ama toplumun ve o çocukların anababalarından hesap sorma haklarını yok sayamayız.
Bireylerin eğitimli olarak topluma kazandırılmasında aile önderlerinin vereceği eğitim önceliklidir. Toplumun ve devletin kişinin eğitilmesindeki görevi aileden sonra gelir.
Örneğin ahlâklı insan yetiştirilmesinde geleneksel öğretilerin yetişen kişiye kazandırıldığı ilk eğitim kurumudur aile.
Devlet, okullarında vereceği eğitim ve öğretimle; toplum, çevreci ve birlikte yaşama istencini gerçekleştirmek amacına yönelik öğretilerle kişiyi eğitecektir; kişiin gelecekte yükleneceği görev ve sorumluluklara yönelik çağdaş toplum kurallarını, demokratik hukuk ilkelerini, ulusun yaşaması, kalkınması ve çağdaşlaşmasında uymak zorunluluğunda olacağı ilkeleri bir bütünlük içinde kazandıracaktır.
Ailede, okulda ve çevrede kazandırılacak öğretiler bütünü insanı günah işleme,
bir başka deyişle, hukuksuz iş yapma yanlışlığından uzak tutacaktır.
Kişi eğer günah işliyorsa, sorumluluk öncelikle ona ilk öğretileri doğru veremeyen
aile büyüklerine ait olacaktır. Bir devlet yönetenimiz ne diyordu?
“Hırsızlık oğuldan babaya değil, babadan oğul’a geçer.”
Doğru söze ne denir? Bunun doğruluğu nice örneklerle kanıtlıdır.
Anababa, çocuklarını yetiştirmede maddi olanakları sınırlı olduğu için kimi görevlerini yerine getirmede sıkıntılar yaşayabilir, yeterli destekleri verememiş olabilir.
Ama madde dışı yükümlülüklerin kazandırılmasında gösterecekleri ihmal,
bir günah olarak hanelerine yazılır.
Günahlar Yüce Allah katında, topluma karşı işlenmiş suçlar demokrasi içinde
hukuk yargısı önünde mutlaka değerlendirilmelidir.
“İnsanların günah işleme özgürlüğü vardır.” diyen kişi, bu değer kazanamayacak, çürük, değersiz sözünü neye dayanarak söyledi diye merak etmez misiniz?
Ben de merakla bunu araştırırken bir yerde Hz. Muhammed’e ait olduğu yazılmış
şöyle bir hadisle karşılaştım:
“Eğer hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizin toplumunuzu mahveder ve
yerine günah işleyip af dileyen bir toplum yaratırdı.” demiş Hz. Muhammed.
Acaba demiş mi?
Peygamberimizin böyle bir söylemde bulunması bana hiç akılcı gelmedi.
Bu söylem insanları bir yerde günah işlemeye yöneltmez mi?
Günah işleme özgürlüğü olduğunu savunan Herifinoğlu’nun dayanağı
– benim hiç de akılcı bulmadığım, hatta inanamadığım – bu Hadi olabilir mi?
Günahlar vardır ve bütün insanlar neyin günah olduğunu ve hangi günahları işlediklerini bilirler. “ Ben bu günahları özgürlük adına işledim diyebilmek,
toplumun adaletiyle eğlenmektir, toplumu alaya almaktır.
Günahlılar bir de Allah’ın huzurunda sözde ibadet ediyor görünerek dualar ediyorlar; “Allah’ım günahım varsa bağışla!” diye özürler diliyorlar. Oysa günahlı olduğunu
bilmez mi? Hırsızlık yapmış, kul hakkı yemiş, kendini yargı yerine koyup haklıyı haksız, haksızı haklı kılmış, insanlara eziyetler etmiş, utanmadan hâlâ “günahım varsa” diyor. Dualar ediyor; günaha doymayanların duaları günahları bağışlatmaz, ama gerçekten inananları kandırmada etkili oluyor ibadet eder görünmek, bunu gösteriye dönüştürmek.
Bazı günahlılar o denli utanmazdırlar ki, işledikleri günahları yeterli bulmazlar ve işleyemedikleri günahlar için ah ederler, işlemek için sırasının gelmesini beklerler,
fırsat kollarlar.
En büyük günah ise kişinin kendini günahsız görmesi ve bunu, eğer toplumda önemli bir yer sahibi ise topluma da kabul ettirmek için yalanlar uydurarak, iftiralar ederek
yeni günahlar işlemede cesaret göstermeleridir.
Yanıtlanması zordur “Hatasız insanlar var mıdır?” sorusunun.
Bilgisizlikten, çaresizlikten, eğitim eksikliğinden insanlar hatalar yapar, günah işleyebilir; önemli olan bu hatalardan arınmaya çalışmak, pişmanlık duyabilmek,
hataları yok etmeye çalışmak erdemini gösterebilmektir.
Ölçüsüz, denetimsiz, aşırıya kaçan gösterisel sevgilerle bile çevremizdeki insanları incitebiliriz ve bu sevgi bile hata olarak yorumlanabilir. Öyleyse insanlar hatalardan,
haydi yazımızın başlığına uygun olarak günahlardan tam olarak bağımsız değildirler. Ama bunu özgürlük olarak yorumlamak hatasına düşmemek gerekir.
“İnsanların günah işleme özgürlüğü olamaz!”
Günah işlemekte sakınca görmeyen bilgi, beğeni, beceri yoksunu, insanlıktan eksik, hırsız, arsız, haramzade ve uğursuzlara “Allah utançlarından kurtarsın.” düşüncesiyle;
Özgürlükleri insan ve toplumların mutluluklarının kaynağı olarak düşünen
gerçek insanların sağduyusuna “Allah güzelliklerini artırsın.” düşüncesiyle sunulur.
9 Mart 2014, Ankara