Etiket arşivi: Adalet Bakanı Sadullah Ergin

KADERİNDEN KAÇAMAYACAKSIN!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bu laf, kendini dünyanın lideri ve dünyanın sahibi zannedip, kibre saplananlara..
Dünya kurulduğundan bu yana, kaderden kim kaçabilmiş ki!
Ülkelere hükmeden nice Padişahlar, Sultanlar, Krallar kaderlerinden kaçamadılar.

  • Herkes yaptıklarının hesabını önce bu dünyada verecek.

Bu dünya “Etme-Bulma Dünyasıdır!” Kötülük yapan, kötülük bulacaktır.
Bir de şu kural var : Siyasette iki kişinin bildiği, sır olarak kalmaz!

Ne haldeyiz?

  • Yargı bağımsızlığını tamamen (tümüyle) yitirdi, adalet sizlere ömür.
  • Laiklik tümüyle devre dışı, İmamlar “Kürsü Dokunulmazlığı” istiyor.
  • Liyakat sahibi kişilere yaşam hakkı tanınmıyor.
  • Demokrasi katledildi, sandık demokrasisi peydah oldu.
  • Ekonomi akıl dışı uygulamalarla perişan edildi, toplum açlığa mahkum edildi.
  • Yolsuzluk sıradan hale geldi. Her varlığımız yabacılara peş keş çekildi.
  • Eğitim sistemi tarikat ve cemaatlerin yobaz ellerine teslim edildi.
  • Milyonlarca sığınmacı ülkeye sokuldu, daha da geliyor.

Bu durumlara düşmemizin nedeni,
AKP yönetiminin ahlakı ve İslam’ı perişan etmesidir

Nasıl bu hale geldik?

ABD eski Dışişleri Bakanı ve Başkan Adayı H. Clinton’un e-postaları Wikileaks tarafından ele geçirilmişti. Sızanlar çok ilginç! Bunlar görmezden gelinemeyecek olan ciddi iddialardır. Mutlaka açıklanması gerekir. İddia şu :

IŞİD, Amerika tarafından “Petrol Devleti” olarak gördüğü Suriye ve Libya yönetimlerini devirmek için kurduruldu!

Suriye ayağında IŞİD’in denetimini Dönemin Başbakanı Erdoğan sağlayacaktı
ve IŞİD’in ele geçirdiği petrol havzalarındaki işlenmemiş petrol,
Rus ekonomisini zayıflatmak amacıyla
Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak tarafından karaborsaya sürülecekti…

– Başbakan Erdoğan, 07 Temmuz 2005 / ABD World Affairs Council Toplantısında :

  • Türkiye’nin, Amerika Birleşik Devletleri’yle yapabileceği çok şey var.
  • Türkiye’nin, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika inisiyatifinde EŞBAŞKAN olarak yer almış olması bundan kaynaklanmaktadır.”

Türk Devleti tarihinde ilk kez, emperyalist devletlerin tetikçisi, kullanılabilir malzemesi, petrol kaçakçısı durumuna getirildi.)

Bir başka iddia yurtiçinden :

29 Aralık 2010’da, Türk tarihinde ilk kez,
Genelkurmay Başkanlığı Kozmik Odasına mahkeme kararı ile girildi!

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Erdoğan’a Kozmik Odaya girilmesinin doğru olmayacağını söylediğini fakat buna karşın, Başbakan’ın emriyle girildiğini açıkladı.

-Dönemin Kozmik Oda Savcısı Mustafa Bilgili, Kozmik Odada yapılan aramanın dönemin Başbakanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bilgisi dahilinde yapıldığını söyledi!

  • Erdoğan/Aralık 2013; “O Cemaat, Türk Ordusuna KUMPAS kurdu” dedi!

(Türk Devletinin binlerce yıllık belge ve bilgileri, ilk kez kendi hükümeti tarafından, terör örgütlerinin eline geçirildi. Buna içten ihanet, denir.)
Bu iddia değil, bir gerçek!
***
28 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Olayları başladı.

Erdoğan bu olayları hükümetine karşı bir kalkışma olarak yansıttı. Önce gezi direnişine katılanları illegal örgüt üyeleri olmakla suçladı.

Aralık-2016 ise, Gezi direnişini FETÖ’nün düzenlediğini söyledi!
Söylemesine söylüyor ama FETÖ’cular hala Bakanlıklarda ve Yargıda, suçsuz insanlar hapiste! (MV Can Atalay ve arkadaşları)

16 Haziran 2013 günü Polis, Erdoğan’ın emriyle aşırı güç kullanarak Gezi alanını boşalttı. Bu olaylarda 12 kişi öldü, 7 kişi kör oldu, binlerce insan yaralandı.

Aynı günün akşamı, 16 Haziran 2013 tarihinde yani 17-25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarından yalnızca 6 ay önce Gülen Cemaati‘nin düzenlediği 11. Türkçe Olimpiyatlarında yaptığı konuşmada FETÖ için bakın ne dedi :

  • Bozkurttaki Fidan gibi
    Çölün ortasında vaha gibi,
    Kuruyan dudaklarda bir damla su gibi,
    Kararmış yüreklerde bir nebze merhamet gibi,
    Pörsümüş dimağlarda aydınlık bir ufuk gibi,
    Bize güzeli anlattınız, bize güzeli hatırlattınız…
    Muhterem Hocaefendi’ye saygılarımı sunuyorum. Gel artık, bitsin bu hasret!
  • Türk tarihinde ilk kez, seçimle gelmiş bir hükümet,
    CIA uşağı silahlı terör örgütü ile beraber çalışıyordu!

11 yıl boyunca emperyalist devletlerin hatırına Türk Devleti, Libya’dan Mısır’a, Suriye’den Irak’a sürüklendi.

  • Tarikat ve Cemaatler Türk Devletine girdi.

Onlara güç verildi. Cumhuriyet düşmanları “Darbe” yapacak güce ulaştırıldı.
En sonunda da vatanımız, Gri Listenin içine atıldı.
(Türk Devleti ilk kez, uyuşturucu ticaretine göz yummak-Teröre finansman sağlamakla yeterince uğraşmamak gibi ağır suçlara muhatap oluyordu.)

Aziz Türk Milleti,

Kimi suçlar zaman aşımına bağlı olamaz!
Suç işleyenler kendilerini yasaların zırhına sığınmakla kurtulacaklarını sanıyorlarsa, aldanırlar. Tek maddelik bir Anayasa değişikliği, Türk Milleti tarafından onaylanırsa,
kimse yargıdan kaçamaz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 04 Temmuz 2023

Yandaş yazar Cem Küçük’ten yolsuzluk açıklaması: Rüşvet aldıkları doğru..

Yandaş yazar Cem Küçük’ten
yolsuzluk açıklaması:

Rüşvet aldıkları doğru..

Yandaş yazar Cem Küçük’ten yolsuzluk açıklaması: Rüşvet aldıkları doğru
Star gazetesi yazarı Cem Küçük, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında
adı geçen 4 bakanın rüşvet aldığını söyledi.

Gazeteci yazar Cem Küçük, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ın kendisinden korktuğunu iddia etti. Küçük, “Aydın Doğan benimle görüşmek için daha 2 gün önce bir sürü aracı koyuyor araya ‘görüşelim edelim’ diyerek.” dedi. Küçük, ayrıca 17-25 Aralık yolsuzluk
ve rüşvet operasyonlarında adı geçen bakanlarla ilgili “Bana sorarsanız 4 bakanla ilgili
rüşvet kısmı doğru. Yani bu zaten doğru olmasa sayın Erdoğan onları görevden almazdı.”
diye konuştu.

Samsun Canik Belediyesi tarafından Canik Kültür Merkezi’nde düzenlenen
‘Yeni Türkiye Yolunda’ adlı konferansa konuşmacı olarak katılan gazeteci-yazar Cem Küçük, Aydın Doğan, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, MİT krizi ve Gezi olayları ile ilgili açıklamalarda bulundu.

‘AYDIN DOĞAN BENDEN KORKUYOR’

17-25 Aralık sonrası muhafazakâr yazar ve gazetecilerin kendisi kadar cesur yazılar yazamadıklarını savunan Küçük, “Ben Zonguldaklı bir madencinin oğluyum. Ortalama ömür 75 yıl. 36 yaşındayım, 40 yıl ömrüm var veya yok. Ben de korku diye bir şey yok. Bunu bana babam ve annem eskiden beri söylerdi. Bir koku şeyi duymuyorum ben. Yani Aydın Doğan beni görünce o benden korkuyor, ama öte yandan bizden rahatsız olan AK Partililer de çok. Bunu her yerde duyarsınız ‘biraz fazla ileri gidiyor’ diye. Şundan o; zannediyorlar ki karşı tarafı entelektüelliğinle yenebilirsin. Onlar bu savaşı kazansaydı, acaba bizi ne yapacaklardı. 28 Şubat’ta gördük. Ben buradaki şeyi korku olarak görüyorum. Bu korku Müslümanlar’da çok fazla var. Hala biz muhalefetteyiz gibi yazı yazıyorlar. Adam hala Ertuğrul Özkök bir şey yazınca etkileniyor. İşte ben bunu görünce çıldırıyorum. Kurtulun bundan, daha sert yazın diyorum. Yönetin onu. Dalga geç, sen onu aşağıla, o sana telefon açmak zorunda kalsın. Aydın Doğan benimle görüşmek için daha 2 gün önce, dün bir sürü aracı koyuyor araya ‘görüşelim edelim’ diyerek. Şimdi adamı korkutacaksın. Zaten kimden korkarlar? Korkmayandan korkulur. Adam bakıyor ki, korkmuyor. Şu da var: Sol bir yayınevinden kitabı çıktığı için ben 1 hafta mutlu gezen yazar biliyorum.” ifadelerini kullandı.

‘4 BAKANLA İLGİLİ RÜŞVET KISMI DOĞRU’

17-25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasında 4 bakanın rüşvet aldıklarına inandığını kaydeden Küçük şöyle konuştu:

“Bir iktidarı yıkmak için önce en güçlü liderin etrafına vurursunuz.  Yani liderin kendisi hedef alınmaz, etrafına vurulur. Orada da 4 bakan seçildi. Bu 4 bakanla ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddiası… Bana göre yolsuzluk yoktu. Yani bana göre değil, savcıya göre de yolsuzluk yoktu. Yolsuzluk; devletin ya da belediyenin parasını alırsın, hiçbir iş yapmazsın
cebine atarsın, bu yolsuzluk. Rüşvet öyle değil; bir iş yaparsın, işin karşılığını alırsın. Bunun karşılığı bir rüşvet alırsın. Bana sorarsanız 4 bakanla ilgili rüşvet kısmı doğru.
Yani bu zaten doğru olmasa sayın Erdoğan onları görevden almazdı.”

‘SADULLAH ERGİN GÖREVDEN ALINMAYI İSTEDİ’

Küçük, 17 Aralık operasyonundan iki gün sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve o dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında yaşanan ve görevden almayla sonuçlanan, iddia ettiği konuşmayı da anlattı. 19 Aralık gecesi Sadullah Ergin’in uykulu gözlerle Erdoğan’ın yanına getirildiğini öne süren Cem Küçük, “Polisler eşliğinde uykulu gözlerle Sadullah Ergin’i Başbakanın karşına getirdiler. Sayın Başbakan dedi ki;

‘Bu yasaların değişmesi lazım. Yani HSYK’nın değişmesi lazım, tedbir almamız lazım. Polislerde bazı değişiklikleri yapmamız lazım. Bunları hazırla Meclis’e getir, tedbir alalım.’ diye söyledi.

Sadullah Ergin’in uykulu gözlerle söylediği şey;

‘Sayın Başbakanım, ben bu söylediklerini yapamam. Siz beni görevden alın.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığım söz konusu, siz beni Hatay’a gönderin.’

Erdoğan, bu sözleri duyunca burada ifade edemeyeceğim sözleri sıraladı:

‘Bir sürü yasa geçmesi lazım. Biraz cesur ol, niye böyle yapıyorsun?’

Ergin de ‘Hayır efendim, ben bunları yapamam. Ya istifa ederim ya da beni görevden alın.’ dedi. O gece Erdoğan O’nu da görevden aldı. Bekir Bozdağ’ı O’nun yerine göreve getirdi.
Bu bire bir yüzde 100 doğru bir olaydır.” diye konuştu. (CİHAN haber ajansı, 09.01.2015)

=================================

Dostlar,

Bu muazzam yolsuzluk dosyası kapatılmak isteniyor..
3. yıla girdik.. 17-25 Şubat 2013 ve 9 Ocak 2016..
Eminiz, belgelerin örnekleri hala biryerlerde vardır.. Burası Türkiye..
Türk Ceza Yasası’nda öngörülen ceza ve dava zamanaşımı süreleri dolmadann yeniden yargı önüne gelir ve hesabı sorulur.. Örtbas etmek isteyenlerden de..

Mazlumun ahı yerde kalmaz..

Sevgi ve saygı ile.
09 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

AİHM’den Türkiye’ye rekor tazminat cezası

AIHS

‘Köy bombalaması’na AİHM’den rekor ceza

  • AİHM, Şırnak’ta 1994 yılında askeri uçaklar tarafından köylerin bombalandığı ve olayda 38 kişinin yaşamını yitirdiği savıyla açılan davada
    Türkiye’yi suçlu bularak 2 milyon 305 bin €’luk rekor ceza kesti…

AİHM’den Türkiye’ye rekor tazminat cezası

STRASBOURG AA

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Güneydoğu Anadolu’dan 38 vatandaşın, 1994’te köylerinin savaş uçakları tarafından bombalandığı ve yakınlarının yaşamını yitirdiği gerekçesiyle yaptığı başvuruda Türkiye’yi haksız buldu.
AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkı, etkili soruşturma hakkı ile kötü muamele ve işkencenin yasaklanması ile ilgili maddelerini ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM’nin kararı gereği Türkiye, 38 kişiye 2 milyon 305 bin euro maddi tazminat ödeyecek. AHİM, tek olayda verdiği rekor cezanının yanı sıra,
Türkiye’yi 5700 € mahkeme gideri ödemeye de mahkûm etti.

Türkiye itiraz edebilir

AİHM’ye 2006’da ortak yakınmada bulunanlar, “korucu köyleri olmayı” reddettikleri gerekçesiyle Türk savaş uçaklarının 26 Mart 1994 tarihinde Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerine düzenlediği bombalı saldırıda 38 yakınlarının yaşamını yitirdiğini
iddia etmişti. Türk hükümeti ise daha önce dava ile ilgili duruşmalarda, söz konusu kişilerin “örgüte yardım etmediği gerekçesiyle PKK militanları tarafından öldürüldüğü” görüşünü savunmuştu.

Başvuru sahipleri bombalamalar sonucu yakınlarının ölümü dışında, mal ve mülklerini tahrip olduğunu ayrıca canlı hayvanlarının telef olduğunu bildirmişti. Türk hükümetinin, karara itiraz edip, AİHM’nin temyiz organı niteliğindeki Büyük Daire’ye başvurma hakkı bulunuyor.

Uludere ile örtüşüyor’

Köylülerin avukatı Diyarbakır Baro Başkanı TahirElçi şunları söyledi:

  • “Yani bu ölümlerden doğrudan resmi makamların sorumlu olduğunu, bu nedenle yaşam hakkının ihlaline hükmetti. Soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediği gerekçesiyle de Sözleşme hükümlerinin yaşam hakkını düzenleyen 2 ve
    insanlık dışı işlemi yasaklayan 3. maddenin ihlal edildiğine karar verdi.
    Mahkeme, tarihinde ilk kez bu kararında çok farklı bir şey söylemiş.
    Failllerin kimliklerinin tespiti ile cezalandırılmalarına gerektiğine ilişkin hükümetin
    bir an önce adım atması gerektiğine de karar vermiş. Yani Mahkemenin kararlarının icrasından sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gözetiminde, bombalama faaliyetini gerçekleştiren personelin kimliklerinin
    belirlenmesi ve cezalandırılmaları gerektiğine ve bu işlemin bir an önce olması gerektiğine karar verdi.”

Kararın buna benzer davalarla örnek (emsal) oluşturup oluşturmayacağı ile ilgili
bir soru üzerine Elçi, “Olay Uludere olayı ile önemli derecede örtüşmektedir.
Örnek oluşturmaktadır.” dedi. AİHM, yine bir hava saldırısı nedeniyle rekor düzeyde
bir tazminat cezasını Rusya’ya vermişti. Rusya’nın 2000 yılında Çeçen köylerini bombalaması nedeniyle verilen ihlal kararına davacılara 1.3 milyon € tazminat cezası verilmesi kararlaştırılmıştı. AİHM kaynakları, davanın Uludere olayıyla benzerlik taşıdığına dikkat çekiyor. Dün (bugün) Strasbourg’a gelen Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in iki gün boyunca AİHM’de resmi temaslarda bulunması bekleniyor.

(http://gundem.milliyet.com.tr/-koy-bombalamasi-na-aihm-den-rekor/gundem/detay/1791234/default.htm, 13 Kasım 2013)

 

AKP’nin 11 yıllık iktidarında cezaevlerinde 1989 kişi yaşamını yitirdi


Dostlar,

Cumhuriyet iyi bir habercilik yaptı.. Cezaevinde ölümler…

Birkaç tane de biz ekleyelim..cezaevinde_olum_albay_mehmet_hasimoglu
Albay Mehmet Haşimoğlu..

 

Kuddusi_Okkir_cinayeti_gorduk

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

portresi

 

Ölümü bekleyenlerden..

Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu

 

 

Ve de konuya ilişkin açık yasa hükmü..

Ceza_Muhakemeleri_Yasasi_infazi_erteleme

 

Cezaevlerinde 258 ağır hasta, bakıma muhtaç tutuklu ve hükümlü bulunuyor

Ölümü bekliyorlar

 

 

Sevgi ve saygı ile.
23.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

AKP’nin 11 yıllık iktidarında cezaevlerinde 1989 kişi yaşamını yitirdi

Ceza değil ölümevi

464’ü tutukluydu Cezaevindeki hastalar hastalıktan önce duyarsızlıktan yaşamını yitiriyor. Son 8 yılda ölenlerin 464’ü daha suçlu olup olmadıkları bile belli olmayan tutuklular. Ölen hükümlü ve tutuklu sayısının her yıl neredeyse düzenli biçimde arttığı gözlendi. Adalet Bakanlığı ise, ölüm oranının Avrupa ortalamasının altında olduğu savunmasını yaptı.

  • Cezaevlerinde halen ağır hasta ve bakıma muhtaç 196 hükümlü ve 62 tutuklu olmak üzere 258 kişi ölümü bekliyor.

Cezaevlerinde 258 ağır hasta, bakıma muhtaç tutuklu ve hükümlü bulunuyor

Ölümü bekliyorlar

*Cezaevlerinde son 11 yılda 1989 kişinin yaşamını yitirmesine karşın Adalet Bakanlığı, ölüm oranının Avrupa’nın altında olduğu savunmasını yaptı.

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre AKP’nin iktidarda olduğu 11 yılda cezaevlerinde 1989 kişi yaşamını yitirdi. Son 8 yılda ise ölenlerin 464’ü daha suçlu olup olmadıklarına ilişkin hüküm verilmeyen tutuklulardan oluştu. Cezaevlerinde halen ağır hasta ve bakıma muhtaç olan 196 hükümlü ve 62 tutuklu olmak üzere 258 kişi bulunuyor. Adalet Bakanlığı, Türkiye’deki cezaevinde ölüm oranının Avrupa ortalamasının altında olduğu savunmasını yaptı.

CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in verdiği bilgiye göre, 2002 yılında 89, 2003 yılında 163, 2004 yılında 54, 2005 yılında 59 olmak üzere 368 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi.
Cezaevlerinde yaşamını yitiren hükümlü ve tutuklu ayrımının UYAP kayıtları üzerinden 2006 yılında yapılmaya başlandığını belirten Ergin, 2006 yılından sonra yaşamını yitiren hükümlü ve tutuklu sayısını da şöyle açıkladı:

“2006 (69 tutuklu, 88 hükümlü), 2007 (58 tutuklu, 118 hükümlü), 2008 (75 tutuklu, 136 hükümlü), 2009 (66 tutuklu, 130 hükümlü), 2010 (70 tutuklu, 182 hükümlü), 2011 (67 tutuklu, 201 hükümlü), 2012 (53 tutuklu, 207 hükümlü), 2013 (20 Mayıs itibarıyla 6 tutuklu, 95 hükümlü).”

Şaşırtan açıklama

Ergin, Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri 2009 yılı verilerine göre Türkiye’de cezaevlerinde yaşamını yitiren tutuklu ve hükümlü oranının Avrupa ortalamasının altında olduğunu bildirdi. Her 10 bin hükümlü ve tutukluya göre ölüm oranının Avusturya’da 29.7, Belçika’da 41.3, Danimarka’da 29.6, Almanya’da 21.8, İtalya’da 24.7, Hollanda’da 24.9 olduğunu kaydeden Ergin, Avrupa Konseyi üye ülkeler ortalamasının 28.9, Türkiye’de ise 21.8 olarak gerçekleştiğini bildirdi.

İki bin kişi yaşamını yitirdi!

cezaevinde
AKP’nin iktidarda olduğu 11 yılda cezaevlerinde 1989 kişi yaşamını yitirdi.
Son 8 yılda ise ölenlerin 464’ü
daha suçlu olup olmadıklarına ilişkin
hüküm verilmeyen tutuklulardan oluştu.

(Cumhuriyet, 23.9.13)

TBB Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu’nun Adli Yıl Açılış Konuşması – 02 Eylül 2013

Dostlar,

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 

yürekli çıkışlarını sürdürüyor.. Bu yılki Adli Yıl açılış töreninde de sözlerini çok net olarak Devletin tepe yöneticilerine iletti. Konuşması bir demokrasi ve insan hakları dersi gibi.. Doğallıkla anlayana..

TBB_Baskani_Metin_Feyzioglu_cuppeliBu konuşmadan önemli alıntılar aşağıda.. Tüm metni okumak için ise lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

http://www.barobirlik.org.tr/Detay20193.tbb, 2.9.13
(Konuşmanın İngilizce metni için tıklayınız
Video için tıklayınız)

 

Bu arada, Adalet Bakan Sadullah Ergin de, bu konuşmadan hiç ders almadığını belli eder biçimde bilinaçtını dışavurdu.. TBB seçim sistemini değiştireceklerini belirtti.. Sanki yürürlükteki sistem anti-demokratikmişçesine!? Açık – örtük gözdağı verdi..
Tüm Kurumları ele geçirme doyumsuz iştahının devamı.. Yargıtay ve Danıştay Başkanlarının seçiminde getirdikleri ucube yöntemi, Anayasa’nın 135. maddesi bağlamında her biri özel yasalarla kurulan kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları
na da dayatmak istiyorlar.. TMMOB yasasına saldırı ortada,
İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası’na mali denetim (!?) tacizi ortada..

AKP için sınır yok..
Yürü eyy AKP, memleketin en küçük birimi bile, ailelerin yatak odalarına varane dek senin gözetiminde (zaten dinlemeler ve gizli kameralarla öyle değil mi!?)
ve mutlak denetiminde olmalı..

Senin için hükümranlığın, despotiizmin sınırı yok..
Tam despot olmalı ve karşıtlarını sallandırmalısın bir emrinle..

Fakat Tarih, büyük güçlerin – elitlerin yükseliş ve çöküş öykülerinin döngüselliği ile dolu.. Ve bu olgu artık yasalaşmış durumda.. AKP de tarihsel periyodiseteye (döngüselliğe) mahkum elbette ve eğri çıkışını, plato dönemini tamamladı, inişte.. Çıplak gerçek bu!

Aklı başında AKP’liler bu bilimsel gerçeğin ayırdında.. Örn. Prof. İdris Bal..
Ama eğitimi elvermeyenlere anlatamıyorlar.. O yüzden de

  • “Tayyip’i tasfiye ederek kendimizi ve AKP’yi kurtarabilir miyiz?”
    aranışı içindeler.. öbür seçeneklerin yanı sıra..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 2.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Başbakan’ın yüzüne karşı bunları söyledi

Adli Yıl açılış törenine Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun
sert eleştiriler içeren konuşması damga vurdu.

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de katıldığı açılış töreninde konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu,
Türkiye gündemine ilişkin çok sayıda konuda sert eleştirilerde bulundu.

İşte konuşmadan kimi satırbaşları:

“MİLLİ İRADE DİYENLER OTORİTERLEŞTİ”

‘Milli irade’ tabiriyle ilgili konuşan Feyzioğlu, “Dünya ve Türkiye tarihine bakıldığında,
milli irade tabiri daha ziyade, seçimle iş başına gelmiş ancak çoğulculuk yerine çoğunlukçuluğu benimsemiş ve giderek otoriter eğilimler sergilemeye başlamış
siyasal iktidarların tercihi olmuştur.” dedi.

Çağdaş demokrasilerin çoğulcu olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “milli irade tabiri, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, siyasal iktidarın her kurumu ele geçirdiği ve yaşamın her alanını düzenlemeye soyunduğu, insanların yaşam biçimine müdahale ettiği dönemlerdeki içeriğinden elbette ki farklı anlaşılmak zorundadır.” diye konuştu.

Cumhuriyetin temel niteliklerinin çoğunluğun azınlığa tahakkümünü sınırladığını belirten Feyzioğlu, “Bu sınırlamalarla kastedilen, bazılarının ileri sürdüğünün aksine, azınlığın çoğunluğa tahakkümü asla değildir; kastedilen, demokratik uzlaşma kültürüdür, katılımcı demokrasidir, geçici bir çoğunluğun geçici bir azınlık üzerinde mutlak egemenlik kurmasının önlenmesidir; nasıl yaşayacağını, hangi okula gideceğini,
hangi inanca sahip olacağını, nerede ibadet edeceğini, hangi ahlak kuralını benimseyeceğini kişilere dayatmaya kalkışmamasıdır.” ifadelerini kullandı.

“DEMOKRASİ SANDIKLA SINIRLI DEĞİL”

Feyzioğlu eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü:

– Demokrasilerde “seçim sandığı” kuşkusuz vazgeçilmezdir. Ancak demokrasi, sandıktan sandığa oy vermekle sınırlı bir rejim değil, bir yaşam biçimidir.
– Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar, parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu bilir.
– Hukuk kurallarını uygulayanlar da daima özgürlükçü pencereden bakarlar.
– Çünkü demokratik hukuk devletinde özgürlükler esas, özgürlüklerin kısıtlanması ise istisnadır.

“KUTSAL OLAN DEVLET DEĞİL İNSANDIR”

– Çağdaş devlet anlayışında kutsal olan devlet değil, devletin hizmetleyükümlü olduğu insandır. Devleti kutsallaştırmak isteyenler, aslında kendilerini kutsallaştırmak ve dokunulmaz ilan etmek isterler. Bu düşüncede olanlar halka sundukları hizmetleri bir görev olarak değil, bir lütuf olarak görürler. Kendi kendilerini halka hizmet ederken lütufta bulunduklarına inandıranlar, bireylerin muhalif düşünceler açıklamasına, toplulukların toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasına öfkelenirler ve halkı kadir bilmezlikle suçlarlar.

“İKTİDARLAR DEMOKRASİ DALINI KENDİ ELLERİYLE KESMEZLER”

– Siyasi iktidarlar, demokratik kitle örgütlerinin eleştirilerinden elbette haz etmek zorunda değildir; ancak çoğulcu demokrasilerde, siyasi iktidarlar, bu eleştirileri değerlendirmek ve hoşgörüyle karşılamak zorundadır. Çoğulcu demokrasilerde siyasal iktidarlar hoşlarına gitmeyen siyasal düşünceleri hedef almazlar, parlamentodaki çoğunluklarına dayanarak demokratik kitle örgütlerini yok etmeye kalkışmazlar; bunları demokrasinin vazgeçilmezi olarak kabul ederler ve birlikte yaşarlar. Böylece bindikleri demokrasi dalını kendi elleriyle kesmezler.

– Esasen çoğulcu demokrasi, gerçek demokrasinin tek modelidir. Çoğunlukçu rejimler kendi kendilerini demokrasi olarak ilan etseler de, o düzenlerde özgürlük yoktur,
siyasi iktidarın lütufları vardır.

ADALET BAKANI’NDAN YANIT

Törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Feyzioğlu’nun bu sözlerine yanıt verdi.

Sadullah Ergin, “Barolar Birliği seçimlerinin de çoğulcu şekilde yapılması için öneriler yapacağız. Umarım sayın Başkan bunu kabul eder” diye konuştu.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=438864&kn=7&ka=4&kb=7, 2.9.13)