Etiket arşivi: Abdullatif Şener

ÇİN ABD’ni Geçer mi??

Dostlar,

Bu sitede, Cumhuriyet’imizin 100. yılında, 2023’te Türkiye, AKP sözcülerinin masalsı anlatımları ile Dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi içine girebilir mi.. sorunsalını kapsamlı bir makale ile matematiksel olarak işlemiştik..
(Top 10 Biggest Economies in the World 2013; http://ahmetsaltik.net/2013/09/19/top-10-biggest-economies-in-the-world-2013/, 9.10.13)

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan da bizim görüşlerimize destek veriyor..

Matematiksel olarak Türkiye’nin Hindistan’ı (2 Tr $) yakalaması, Hindistan’ın bu tempo ile gitmesi (ort. %7 büyüme) durumunda, araya başka bir ülkenin de girmeyeceği varsayımı ile, Türkiye’nin 800 Bn $’dan +2 Tr $’a erişmesi 2023’e dek 10 yıl boyunca sürekli, yaklaşık % 20’ye yakın (yıllık!) büyümesine bağlı… Böylesi bir ekonomik performasn Dünya iktisat tarihinde yok… diye değerlendirmiştik..

Ne var ki, İktisat eğitimli Başbakan R.T. Erdoğan’dan Maliya Bakanı Mr. M. Simsek ve Kalınma Bakanı Cevdet beye dek AKP öncüleri bu masalı halka anlatmayı sürdürüyorlar..

“Apaçık yalan söylüyor” ve az eğitimli, matematik bilmez ve kullanmaz,
halkı kandırıyorlar.. desek suç olur mu?

“Matematiksel düşünce” diye bir olgunun düşsel kaldığı bir kalabalık ülke halkına
bu yolda fantezileri politika adına sunmak mı daha ahlak dışı, bizim bunu yapanlara “yalan söylüyorlar” dememiz mi??

Son olarak;

“Ekonomik büyüme” (Economic growth) ile
“Ekonomik Kalkınma” (Economic Development)

kavramlarının aynı olmadığını belirtelim..
İlki, ekonomik göstergelerin büyümei – şişmesidir; halkın gönencine adaletli yansıması dikkate alınmadan..

İkincisi ise; “Ekonomik Kalkınma” (Economic Development)” büyüyen ekonominin nimetlerinin hakkaniyetle paylaşımı; Gelir Dağılımının Gini katsayısı üzerinden iyileşmesi (küçülüp kuramsal olarak sıfıra yaklaşması; Lorenz eğrisinin tam lineer-doğrusal oluşu – bel vermemesi), UNDP‘nin (UN Development Programme)
BM Kalkınma Programı) İGİ (İnsansal Gelişim İndeksi – HDI; Human Development Index) sıralamasında yukarılara tırmanması.. demektir..

Türkiye Kasım 2002’de HDI sıralamasında 82. sırada idi AKP iktidar olduğunda..
Kasım 2012’de .722’lik skor ile  84. sırada (http://countryeconomy.com/hdi);
yani 11 yıldır ilerlemek şöyle durun, 2 sıra daha gerilemiş durumda..

AKP ekonomisinin somut sınavı bu ölçüt.. gerisi boş laf..
AKP’nin eski Maliye Bakanı ve Başbakan Yrd. Abdüllatif Şener‘in söylemiyle 17 Aralık 2013’te patlayan yüzyılın devlet soygununda mali portre 630 milyon Dolardır..
Prof. Sinan Sönmez’e göre 10 yılın toplam soygunu 342 milyar Dolardır..
(342 Milyar Doları Kim Yedi ??, http://ahmetsaltik.net/2014/01/09/342-milyar-dolari-kim-yedi/, 09.01.2014)

Bu muazzam soygun ile 2013 ve 2014 Türkiye HDI verileri kaç çıkar dersiniz??
Ve de 2023’te hala ilk 10 ekonomi içine girebileceğimizi hülyasına inanıyor musunuz?

Sevgi ve saygıyla
07.02.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================

Çin ABD’ni geçer mi? 

 Portresi_gulumseyen

Prof. Dr. D. Ali Ercan
 

“2023’te Türkiye’nin Dünyadaki ilk 10 Büyük ekonomi arasında yer alacağı” yönündeki resmi demeçlere karşın, IMF tarafından yayınlanan kestirimler arasında büyük farklılıklar var. Örneğin IMF‘nin 2018 kestirim listesi (yuvarlatılmış yaklaşık rakamlarla) aşağıdaki gibidir. Türkiye 1 trilyon 200 milyar $ GNP (AS: GNP, İngilizce “Gross National Product” ın uluslararası kısaltması olup GSMH ile eş anlamlıdır..)
ile 17. sırada; daha doğrusu şu andaki sıralamada büyük bir değişiklik yok.
21 trilyon $ ile ABD yine başı çekiyor.

İki ay önce sizlere Çin’in ekonomik sıralamada ABD’yi yakalaması üzerine bir öngörümü yollamış ve şunu sorgulamıştım;

Çin ABD’ni geçer mi?

Çin’in zaman ortalamasında kararlı bir biçimde ilerlediğini,
her yıl ABD ekonomik gücüne biraz daha yaklaştığını söyleyebiliriz.

Cin_ABD_ekonomik_yarisi1975’te Çin’in GSMH’sı ABD’nin 1/5’i kadardı, şimdi yarısına geldi. Dünyanın 2. büyük ekonomisi oldu. Böyle giderse en geç 2040’ta Çin’in ABD’ni yakalayıp geçeceğini söyleyebiliriz. Bir yandan nüfusunu “kadın başına 1 çocuk” programıyla dizginlemeye çalışan Çin, gönenç katsayısını kesinlikle daha da yükseltecektir. Bu koşullarda, 2050’de Çin’in ABD ayarında bir süper güç olacak görünüyor.

Şimdi 1,35 milyar olan  Çin nüfusunun 2050’de 750-800 milyon ve kişi başına
ulusal gelirin 50 bin $ düzeyinde olacağını kestiriyorum. 

IMF’nin bu kestirimine göre 2040’ta değil, çok daha önce,
2030’larda Çin ABD’nin önünde olacak demektir.

Ve iletiyi şöyle bitirmişim:

Çin, kuruluşunun 100. yılında Dünyanın doruğunda olacak.
Peki, Türkiye kuruluşunun 100. yılında hangi düzeyde olacak dersiniz? (æ)

Doğallıkla, hüner Dünyanın ekonomisi en büyük ilk 10 ülkesi arasında olmak değil;
hüner Dünyanın en gelişkin ilk 10 ülkesi arasında yer almaktır.
Türkiye bugün 90-100 arası bir yerde bulunuyor gelişmişlik sıralamasında. æ

 

2018’de Ülkeler ve GNP

ABD 21,0  trilyon $
AB 20,0
Çin 15,0
Japonya 6,0
Almanya 4,0
Brezilya 3,4
Rusya 3,2
Fransa 3,1
İngiltere 3,0
Hindistan 3,0
İtalya 2,3
Kanada 2,2
Avustralya 1,8
G. Kore 1,7
Meksika 1,7
İspanya 1,5
Endonezya 1,5
Türkiye 1,2
Hollanda 0,9
S. Arabistan 0,9
İsveç 0,7
Tayvan 0,7
İsviçre 0,7
Polonya 0,7

Not        : Şu anda ~800 milyar $ GNP olan Türkiye’nin 5 yıl içinde 1200 milyar $’a çıkması için yıllık %8,5 gelişme hızı varsayılmış ki, hiç gerçekçi değil.

2018 Dünya GNP toplamı ~100 trilyon $, 2000 rakamı olan ~40 trilyon $’la kıyaslanırsa,
18 yılda ortalama % 5,2’lik gelişim var demektir; ~ %1,2 nüfus artışını çıkarırsak, küresel ölçekte net % 4/yıl gelişim hızı varsayılmış demektir.

İktisatçılar ne der bilmiyorum ama, bence bu  küresel finans balonunun ~% 4/yıl oranında şişirilişi ve Doların değer yitiğinden başka bir şey değil. Eğer Doların değer yitiği (enflasyon) %2,5/yıl dolayında ise o zaman küresel ölçekte yaratılan gerçek artı değer %1,5/yıl olurdu… æ

YILMAZ ÖZDİL: YEDİ KAMYON DOLUSU PARA


Dostlar
,

Yılmaz Özdil‘den müthiş bir yazı..

Başbakan R.T. Erdoğan’ın SABAH gazetesini kurtarmak (!) için birilerine ihale vaadi ile özel “salma” salarken bu “seçkin” kişiliklerin aralarında geçen dehşet verici konuşmalar!

Bu “gazete” (?) zaten birkaç yıl önce, devlet bankasından güvencesiz 750 milyon dolar kredi ile Başbakan’ın yakınlarına ikram edilmişti.. Kredi ödenemeyince “sorun” (!) doğdu anlaşılan.. Eee, koca Başbakanın yakınlarının şirketleri, ceridesi (gaz tenekesi!) batabilir mi? Banka alacağı için haciz yürütebilir mi, haddine mi?

S. Demirel‘in söylemiyle Demokrasilerde çare tükenir mi??

Bunlardan “Nihat”, “..daha gör bak diyor..”

  • bu milletin a..ına koyacağız diyor!

Eğer Yüce Tanrı’nın adaleti varsa bu alçaklara haddini mutlaka ama mutlaka bildirecek;
dünyayı başlarına yıkacaktır. Ve artık daha fazla gecikmeden..
Sabrımız kalmadı..

İğrenç projelerini mutlaka engelleyecektir..

Bu millet, birtakım gelmiş geçmiş en sefillerin

  • ..”bu milletin a..ına koyacağız..” 

diyerek aşağılayabilecekleri bir güruh – sürü asla değildir..

Ben değilim.. Bu sözleri sahiplerine iade edecek terbiye yoksunluğu içinde de değilim.

Allah belanızı versin sonuna dek… diyorum.. Topunuzun hem de..
Bütün kalbim, gönlüm, hücrelerimle ürpererek ve isyan ederek bunu diliyorum..

“Malsahibi” 3 maymunu oynarsa ben istifa ediyorum..

Kurulu – yıkılmış düzenin adaleti (nerede??) bir yana;
İlahi adalet daha da ayağını sürürse, milletin meşru direnme – isyan ve ihkak-ı hak doğacağını sanırız

  • ..”bu milletin a..ına koyacağız..” 

diyebilen gelmiş geçmiş en sefil insan müsvetteleri ve ülkede güç sahibi
öteki zevat da biliyordur!?

Artık bıçak kütür kütür kemiği kesiyor..

Bu gidiş hayra alamet değil, mutlaka belanızı bulacaksınız..

Sevgi ve saygı ile.
06 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================


Yedİ kamyon dolusu para


YILMAZ ÖZDİL

Beyefendi diyor ki…

Pamuk eller cebe!

Mehmet’le Celal, tiko para 100’er milyon dolar veriyor.

Nihat’a telefon ediyorlar, madem beyefendi istiyor, lafı bile olmaz,
bi 100 milyoncuk da ben toka edeyim bari
 diyor.

İbrahim’in haberi oluyor, daha cazip bi öneri getiriyor, üçüncü havalimanı ihalesine beni de dahil edin, 150 vereyim diyor.

*

Biri kıllık yapıyor; kardeşim diyor, sen 100 milyon dolar veriyorsun ama,
şakır şakır ihale kaptın, ben henüz ihale mihale almadım, niye para ödeyeyim?
 Makul bi soru tabii… Alt tarafı 20 bin liraya köşe yazarı kiralamak varken, niye 100 milyon dolar ödesin?
Ayda 5 bin lira maaşa yalama yapan gazteci bile var.

*

Kıllık yapanı ikna ediyorlar.

Kardeşim diyorlar, henüz ihale kapmadım diye endişelenme, biz de keriz değiliz herhalde, bu paraları sokaktan toplamıyoruz, verilmesi gerekiyor ki, veriyoruz, nasıl olsa bir yerlerden katbekat çıkaracağız bu parayı diyorlar.

*

Kıl’ın aklına yatıyor, ödüyor.

*

Bir başkası, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez, ödemesine ödeyeyim ama, o kadar nakdim yok diyor.

Dert ettiği şeye bak Allah aşkına… İleri demokrasilerde çare tükenmez. Akıl veriyorlar, yol yordam öğretiyorlar, Ziraat bankasına koş, selamımızı söyle, tıkır tıkır kredi çek, kap getir papelleri diyorlar.

*

Getir demesi kolay…

100 milyon dolar bu.

Ayakkabı kutusuna sığmaz.

Üstelik…

Memleket hırsız dolu.

Maazallah çalınırsa?

*

Düşünüyorlar, taşınıyorlar.

Zırhlı minibüslerle taşıyorlar.

*

(Önceki akşam, Halk TV’de Abdüllatif Şener’i seyrediyorum,
sırf bu mevzuda dönen 630 milyon doları hesap etti…

Türk Lirası’na çevirdiğinde, yedi kamyon dolusu para ediyor,
anca sığıyor.)

*

Neyse… Teslimat tamamlanıyor. Keyifler yerine geliyor. Sohbet başlıyor. Biri gevrek gevrek gülerek, bak görüyorsun yeraltından nasıl çalışıyorum diyor. Öbürü, biliyorum diyor, Nihat’ın ağzı kulaklarına vardı diyor. Gevrek gevrek gülen arkadaş,

daha gör bak diyor,

  • bu milletin a..ına koyacağız diyor!

*

Ben en çok bu müteahhidimizin görüşlerini takdir ettim.

Yerden göğe kadar haklı…

Çünkü, milleti donuna kadar soyuyorlar, millet itiraz edeceğine, soyuyorsa beni soyuyor sana ne diye savunuyor, kavga ediyor.

*

E bu şartlarda n’aapsın Nihat?

Koymazsa kabahat.

E. Tuğa. Türker ERTÜRK : STRATEJİK BAKIŞ


STRATEJİK BAKIŞ

portresi_sade
E. Tuğa. Türker ERTÜRK

 

 

Temel Fadime’ye Bu yaz seninle evleneceğiz” diye söz vermiş. Yaz geçmiş,
güz gelmiş. Fadime “Hani delikanlıydın, söz vermiştin seninle evleneceğiz“ diye Temel’e sitem etmiş. Temel’de Fadime’ye dönmüş “Deme Fadime! Sen geçtiğimiz yaza yoksa yaz mı diysun?“ demiş.

Trabzon’dan arayan okurum bu fıkrayı anlattıktan sonra bana “Amiralim sen  yoksa bu Ordu’ya Ordu mu diysun da onun evine giremiysun?“ dedi. Sonra ekledi

“Benim evim senin Orduevindir“ diye. Bana getirilen orduevi yasağına karşı hala çok yoğun destek mesajları alıyorum. Buna görevdeki askerler de dahil.
Görevdekiler “Hangi suçu işlediyseniz biz de aynı suçu işlemek istiyoruz.“ diyorlar. Sanırım bunun bir anlamı var! Ama Anlayana!

Zekasına şaşarım

  • Ülkemiz dörtnala bölünmeye, parçalanmaya ve Ortaçağ karanlığına doğru giderken 

ansızın bir şey oldu ve onu bu sürece sokan iki işbirlikçi birbirlerine girdiler.
Görünürdeki neden pastanın (Devlet gücünün) paylaşılması sorunuydu.
Ama gerçek neden bunun daha ötesindeydi.

Hırsızlıklarla ve yolsuzluklarla suçlanan bakan çocukları, bakanlara dek uzanan rüşvet iddiaları, ayakkabı kutuları içinde çıkan milyon dolarlar, soruşturmayı engelleyebilmek için emniyet müdürlerinin görevden alınması ve savcı operasyonları. Anlayacağınız tam bir kepazelik.

Eğer bu olanlara şaşıran varsa ben de onun zekasına şaşırırım.

  • Erdoğan ve AKP hükümetinin gırtlağına dek suç ve ihanet içinde olduğu çok açıktı.

Halk bunları duymasın diye medya operasyonları yapıldı ve sansür uygulandı.

Eski Bakan ve AKP kurucusu Abdüllatif Şener’in

  • “Tüm Cumhuriyet tarihi AKP dönemindeki kadar büyük bir hırsızlığa ve soyguna tanık olmadı..“

sözleri hala kulağımda.

Ahlaksızlıklar kutsiyet içinde 

Cemaat ve AKP savaşa tutuşmasaydı geniş halk kitleleri bu ahlaksızlıkları
hiç duymayacaktı. Eskisi gibi Allah, kitap ve türban söylemleri ile halka din ve iman satacaklar ama kendileri han ve hamamları götürmeye devam edeceklerdi. Ahlaksızlıklar daima kutsiyet içine daha iyi gizlenirler.

“ Birbirlerine düştüler. Daha beter olsunlar. Az ağlatmadılar bu milleti.
Şimdi ağlama sırası onlarda. Yesinler birbirlerini. Bu dünyada hak mutlaka yerini bulacaktır.“
gibi basında ve sosyal medyada kimi değerlendirmeler okuyorum. Bu değerlendirmeleri iyi niyetli fakat çapsız ve sığ bulurum. Hak, ancak ve ancak o hakkı savunanların akıllı ve güçlü olmasıyla yerini bulabilir. Aksi, iyi niyetli ve saf bir arzunun ötesine geçemez.

Bugün AKP ve cemaat arasında izlediğiniz bu savaş dört dörtlük bir emperyal operasyondur. Cemaat Pirus zaferine (Kazananın başkaca bir zafer kazanamayacağı) zorlanmıştır. Bu savaşta kazanan, savaşın tarafı olanlar değil, savaşı planlayanlar ve tetikleyenler olacaktır.

İnisiyatif dış dinamiklerde

Eğer siz iç dinamiklerinizle ülkenizdeki kötüye gidişe dur diyemez, aydın olduğunuzu iddia ettiğiniz halde uzlaşma kültürünü geliştiremez ve birleşemezseniz dış dinamikler inisiyatifi ele alır. Ne yazık ki Millici kesim bu savaşı yalnızca izliyor, tam olarak değerlendiremediği için de buradan kendisine fırsat doğabileceğini sanıyor.

Bu savaşta her iki taraf da yaşamsal olarak yara alacaktır. Savaşı planlayanlar, geçmişteki tetikçilerini ve işbirlikçilerini birbirlerine kırdırmaktadır. Şurası kesindir;

  • Erdoğan’ın ipi çekilmiştir.

İtibarsızlaştırma ve hukuk operasyonları ile askere ne yapıldıysa
Erdoğan ve arkadaşlarına onlar yapılmaktadır ve yapılacaktır.

Dün askere, bugün ise Erdoğan’a karşı yapılan operasyonların stratejik direktifi, planlaması ve zamanlaması emperyalizme aittir.

Bu savaş Türkiye’nin yeniden tasarımında (dizaynında) önemli bir hamledir.

  • Artık daha az otoriter ve daha laik bir düzen istenmektedir. 

Eski politikaların hem Türkiye’de hem bölgede İslami radikalleşmeyi getirdiği yaşanarak görülmüştür.

Aldatma operasyonu

Bu savaş, dış dinamiklerin sahneye koyduğu bir aldatma operasyonudur.
Erdoğan kuvvetli direnç gösterir ve çözülmez ise ekonomik yıkım ile operasyonu destekleyeceklerdir. Bu savaşın tetiklenmesinin nedeni Türkiye’de ve bölgede düşünülen tasarım ve getirilmek istenen düzendir. Bu savaş, Suriye’de, Kuzey Irak’ta, İran’da, tüm Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Asya Pasifik bölgesinde kurgulanan geleceğe Türkiye’nin uyumlu hale getirilmesi çalışmasıdır.

Slogan atarak, emperyalizm yenildi bölgeyi terk ediyor diyerek, birbirini suçlayarak, birbirinin önünü keserek, birleşmenin bolca lafını edip onun arkasını doldurmayarak
bu gelişmeler engellenemez. Olsa olsa bu gelişmeler locadan izlenir ama asla gelişmeleri ülkemiz lehine değiştirebilecek oyuncu konumuna gelinemez.

*****

Bugün Kanlı Noel’in 50’inci Yıldönümü.

Bu katliam Türklüğü Kıbrıs’ta yok etmenin başlangıcı sayılabilecek önemli kilometre taşıydı. Son taş ise günümüzde Erdoğan ve AKP aracılığı ile Kıbrıs Türküne baskı yaparak konmak üzeredir.

Saygılar sunarım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAĞLIK BAKANLIĞINDA BÜROKRAT-DERNEK-ŞİRKET ÜÇGENİ


Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası Genel Yazmanı değerli meslektaşımız Dr. Selçuk ATALAY, Cumhuriyet gazetesinden 2 kesi (kupür) göndermiş..

Sağlık Bakanlığında saadet (sefalet!) zinciri sürüyor..
Başbakan R.T. Erdoğan ise, bu sefaletin en büyük halkalarından biri olan onmilyarlarca dolarlık ŞEHİR HASTANELERİ projesi için “Fakir’in rüyası” (!) masalları anlatmayı sürdürüyor.. Talan perdeleniyor..

Bugünkü SÖZCÜ Gazetesi kapağı da çok sarsıcı bir habere yer veriyor..
Uğur Dündar gene bir araştırmacı – gazetecilik klasiği yarattı ve yazdı..
Biz de bu gün sitemizde yer verdik bu haberlere..
(http://ahmetsaltik.net/2013/12/13/ugur-dundar-kayinpeder-eniste-rusvet-var-bu-iste%EF%BB%BF/, 13.12.13)

Kayınpeder-enişte rüşvet var bu işte!

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/kayinpeder-eniste-rusvet-var-bu-iste-423107/

Katki_paylari_carcur_ediliyor1

  • Bakanlık bürokratları, yurttaşın parasıyla lüks otellerde kurultaylar yapıyor..

Katki_paylari_carcur_ediliyor2İktidardaki siyasal partinin adı “Adalet” ve “Kalkınma” Partisi..

Pek çok toplumun hülyası olan 2 hedef..

  • Adalet ve Kalkınma..

Bu 2 sözcük, çekimine dayanılmaz bir metafor oluşturuyor ve gelmiş geçmiş
en büyük retorik tuzaklardan (takiyye!) birini Türk halkına kuruyor;
11+ yıldır da acımasızca yaşatıyor..

Elbet bu “kan uykusu” sonsuza dek sürmeyecek..

Halkın uyanışı da kendisine kurulan hain tuzağa denk bir silkiniş olacak.
Sorumluları hesap vermekten kurtulamayacak..

TBMM’de dehşet ve ibretle izlediğimiz son günlerin iyice tırmanan akıl almaz hırçınlığı – kör öfkesi, boz bulanık bilinç durumu (konfüzyon mental, bilinçsizliği!) başka nasıl açıklanabilir..

AKP ve aymaz kadroları, artık durdurulamaz eğik düzlemdedirler;
sonucuna katlanacaklardır..

AKP Kütahya Milletvekili Sayın Prof. İdris Bal, istifa ederek,
bu kahredici sonucu görece “erken” ayrımsayabilen vicdan ve zeka sahibi
bir örnek olmuştur.

AKP içinde başkaca “İdris Bal feraseti” gösterecek kimsecikler kalmamış mıdır?? Vardır vardır.. Ama bizce zaman zannettiklerinden çok daha hızlı akıyor.. Bizden anımsatması..

AKP kurucularından ve Başbakan Yardımcılığı yapmış
Sn. Abdüllatif Şener de bu sabah Halk TV’de;

  • “Başbakan Erdoğan, bu ölçüsüz üslubu ile Türkiye’nin başındaki en büyük felaketttir..” saptaması yaptı.

Aşkolsun Türkiye’ye ki, mazohistçe, Stokholm sendromu çağrıştırıcasına
bu siyasal kadrolara katlandı 11+ yıldır.. Artık kara görünüyor..

Sevgi ve saygı ile.
13.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

AKP’den teröristlere ağır silah yardımı

Dostlar,

Bunu da gördük..

Mısır’da ölenlere ağlayan (!?) Başbakan RT Erdoğan,
Suriye’de sayısı yüzbini aşan masum insanların ölmesinden sorumlu tutuluyor..

  • AKP iktidarı, Esat karşıtı terör örgüterine her türlü desteği sağlıyor..
    Ağır silah, eğitim, sığınma, lositik, politik.. destekler..

En yetkili ağızlar, bu acı gerçekleri kamuoyu ile paylaşıyor.

Geçen Pazar, AKP kurucularından ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır Cumhuriyet’te

  • “Erdoğan’ın yaptıkları Yüce Divan’lık suç!” dedi..

Önceki gün yine eski AKP kurucularından ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,

  • AKP hükümetinin El Nusra terör örgütüne ağı silahlar sağladığını söylüyor.

Dün – bu gün de yine AKP’li eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış‘ın

  • AKP’nin izlediği dış politikayı son derece yanlış ve tehlikeli bulduğunu

açıkladığını basından okuyoruz..

Sn. Yakış, eleştirilerinin AKP içinde yandaşları olduğunu da belirtiyor.

Evet.. artık vicdan ve akıl sahibi hem de en yetkili eski AKP’liler konuşmaya başladılar..

Dileriz bu yöndeki çağrılarımız etkili olmuş olsun..

Üstelik artık RTE’nin AKP’si / AKP’nn RTE’sinin yapageldiklerinin savunulur yanı kalmadı..

Dehşet verici politikalar..
İçeride de dışarıda da..

Yapılan her hata ise RTE’nin eğik düzlemdeki kayışını hızlandırıyor..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener :

portresi_bayraklajpg
AKP’den teröristlere ağır silah yardımı

10elnusra

AKP’den teröristlere ağır silah yardımı

Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,

  • Ankara’nın Suriyeli terör gruplarına ağır silah yardımı yaptığını
    ifade ederek 
    bunun olumsuz sonuçlar doğuracağuna dikkat çekti
  • AKP kurucularından eski Başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener,
    hükümetin El Nusra’ya silah yardımı yaptığını söyledi.

Fars Haber Ajansı’na konuşan Şener, Ankara’nın başta El Nusra Cephesi olmak üzere Suriye’de ki terörist gruplara ağır silahlar sağladığını ve bunun tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirtti. Şener, açıklamasında ABD’nin El Nusra’yı terörist bir grup olarak tanımasına rağmen Erdoğan hükümetinin El-Kaide bağlantılı El Nusra Cephesine ağır silahlar gönderdiğine dikkat çekti. Türkiye’nin komşusunun içişlerine karışmasının hata olduğunu bildiren Şener, “Bölgeyi silah ticareti yapılan bir yere çevirmek ve bu ticareti desteklemek Erdoğan hükümetinin hatalı politikasıdır” şeklinde konuştu.

nusra

El Nusra’nın Türkiye’de kimyasal silah ürettiği tescillendi

Adana’da yakalanan El Nusra Cephesi’ne bağlı grubun temin ettiği kimyasallarla
“sarin gazı” yapabileceği savcılıkca doğrulandı.

Adana’dan, Suriye’deki El Kaide örgütüne bağlı Ahrar-ı Şam ve El Nusra Cephesi‘ne kimyasal silah yapımında kullanılan maddelerden temin etmeye çalıştığı ileri sürülen Suriyeli 35 yaşındaki Hytham Qassap ile ona yardım ettiği ileri sürülen 5 Türk hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve ‘silahlı terör örgütüne silah sağlamaya teşebbüs’ suçlarından hapis cezası istemiyle dava açıldı.

‘Sarin gazının oluşturulması muhtemeldir’

Türkiye’de ‘sarin’ adlı kimyasal silah ele geçtiğine ilişkin haberler ve yetkililerin ‘sarin değil antifiriz’ yönündeki açıklamaları nedeniyle sonucu merakla beklenen savcılık soruşturması sonunda hazırlanan iddianame bu tartışmalara da son noktayı koydu.
Elde edilen ya da teminine çalışılan maddelerin sarin gazı niteliği kazanmadığı, yapımında kullanılabilecek maddeler olduğu bilgisine yer verildi.
(http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/24896-nusra-tuurkiyede-sarin-uretti.html, 12.9.13)

AKP’ye Kritik Çağrı, Uyarı, Rica..

Dostlar,

İçimiz yanıyor..
10 Eylül 2013, Ahmet Atakan adlı 22 yaşındaki bir gencimiz daha Polis şiddeti ile “Hatay’da” yaşamını yitirdi.

22 Yaşındaki Ahmet Atakan'ı Kaybettik

AKP katletti: Ahmet Atakan’ı kaybettik!

Antakya’da polisin attığı gaz bombası ile vurulan Ahmet Atakan yaşamını yitirdii!!!

Ahmet’in facebook sayfasından paylaştığı son iletiler çok şey anlatıyor:

ALİ İSMAİL’İ VE ABDULLAH’I POLİS ÖLDÜRDÜ
GENÇLİK YEMİN ETTİ : POLİSLE BARIŞ YAPMAYACAĞIZ…
DİREN ODTÜ.. AYAĞA KALK ANTAKYA….

LAZKİYE’de TECAVÜZE UĞRAYAN ANALAR – KADINLAR
BİZİM ANALARIMIZ- BACILARIMIZ..

ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR KARDEŞİMİZ – OĞLUMUZ ..
ÖLÜM BİZİ ÇAĞIRIYOR, HOŞ GELDİ SAFA GELDİ…..

Haber Kaynağı: Sol Portal
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akp-katletti-ahmet-atakani-kaybettik-haberi-79379

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si ülkede örtük bir politik sıkıyönetim uyguluyor.

Görülmemiş bir polis baskısı yaşanıyor..

Açıkça anlaşılıyor ki, AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’sinin ödü kopuyor..
Kendince ipleri elinden kaçırmamaya bakıyor..
Ama kullandığı araç başlıca, -belki de biricik- POLİS ŞİDDETİ!
Dolayısıyla kısır döngüye girildi..

Bundan sonraki adım halka gerçek mermi kullanmak!
AKP bunu da mı yapacak?
Halkına kanlı savaş mı ilan edecek?
Eleştirdiği Esad’ın terine mi geçecek?

*****

Bunu yapamayacağına göre, giderek öfkesi ve hıncı hatta intikam dürtüleri beslenen kitlelerle nasıl baedecek?

Yaşanan ve giderek ağırlaşan ekonomik bunalım – yoksullaşma – işsizleşme ile
nasıl başedecek?

ODTÜ’den tutunuz Adliye önlerine, Hatay’dan tutunuz İzmir’e, cami gölgesinde cemevi istemeyen alevilere Tuzluçayır ve Mamak’ta aynı polis şiddeti..

Evlerin, işyelerinin içine keyfi gaz bombası atan denetimsiz bir kolluk gücü..

En küçük toplanma protesto da polis halkın silahsız gösteri – protesto hakkını kullanabilmesi için güvenlik sağlayacağına, kitlelerin yasal girişimlerini engelleyen ve şiddet kullanan, insanları yaralayan ve öldüren bir dehşet örgütüne dönüştürüldü..

Bu gidişin sonu yok..
Halka karşın yönetim olmaz..
ODTÜ’den geçirilmesi düünülen yol ile ilgili olarak da  RT ERdoğan Gezi’deki kibrini ve dayatmasını sürdürüyor.. Acı olaylardan hiç ders almamış görünüyor.

Başbakan RT Erdoğan’ı kim, hangi güç, hangi yöntemle durduracak?

Anne ve babası da yaşamda değil ki, belki onlar ikna edilirdi oğullarıyla konuşmaları için.. Artık baba korkusu da yok ayağından tavana asıp sallandıracak!
Çocukluğunda yaşadığı şiddeti (baba dayağı) yansıtıyor kitlelere. özellikle gençlere!
Bu durum hiç ama hiç sağlıklı değil Tayyip beyin ruh sağlığı adına..

Laiklik tabii elden gidecek bu millet isterse..” diyordu Tayyip bey..
Yaşamın giderek dincileştirilmesi de bir yandan sürüyor.. Haremlik – selamlık yüzma havuzu, İHL öğretmenlerinin halka her yerde dinsel telkin yapması, içki yasakları..

Peki bu millet isterse Tayyip bey gitmeyecek mi??..

*****

Bu siteden sık sık sağduyulu AKP’lilere seleniyor ve Tayyip beyi durdurmalarını diliyoruz.

Polis hala gaz bombası kapsüllerini uygun açıyla, insanların yüzünü – evini hedef göstermeden kullanmayı öğren(e)meyecek mi? Yersiz kullanımı bir yana korsak..

Polis hala, plasitk mermileri -yersiz kullanım bir yana- insanların yüzüne sıkmamayı öğrene(e)meyecek mi?

Stadlarda ilan edilen sıkıyönetim neyin nesidir?

Saymakla bitmez..

Pazar günü Cumhuriyet’te AKP kurucularından, parti genel sekreterliği ve başbakan yardımcılığı yapmış bir hukukçu AKP’liden ağır eleştiriler – suçlamaar geldi.
Leyla Tavşanoğlu’na uzun bir söylem (mülakat) verdi Sayın Yalçınbayır.. Sitemizde yayımladık. (http://ahmetsaltik.net/2013/09/09/akp-kurucusu-yalcinbayir-erdogan-yuce-divanlik-olacak/, 9.9.13)

AKP kurucusu Yalçınbayır : ‘Erdoğan, Yüce Divan’lık olacak’..  dedi!

Önceki gün, yine AKP kurucularından, bakan hatta başbakan yardımcılarından Sn. Abdüllatif Şener, AKP’nin Suriye’de yönetime karşı isyan eden El Nusra örgütüne ağır silahlar sağladığını ve bunun AKP adına ağır bir hata olduğunu belirtti Aydınlık’ta.

Bütün bunlar Tayyip bey için bir anlam taşımıyor mu?
O zaman durum gerçekten ürkünçtür (vahimdir) ve Başbakanın gidişi daha da yakındır.
Bu halk bedel ödemeyi bilir..
Dün öldürülen Ahmet Atakan’ın son yazdığı iletiyi Başbakan ibretle okumalıdır.
80 milyonu aşkın nüfuu olan bir ülke, gerekiyorsa daha çok özveriye katlanır, bedel öder ama Tayyip beyi de AKP’sini de siler, deliğe süpürür. Ödeyeekleri yasal fatura da iyice kabarır..

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si her iktidar gibi gidince, şimdiki polisler ve
şefleri de yasa dışı emirleri uygulamaktan hesap vermeyecekler mi?

Halkın içine nasıl, hangi yüzle çıkacaklar??

Sonuç olarak                   ;

Türkiye’nin hızla bir dinginliğe gereksinimi vardır.
İçte ve dışta savaş çığırtkanlığı DER-HAL durudurulmalıdır.
Olimpiyat oylamasından ders alınmalıdır.

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si 
külahı önüne koyarak iyice düşünmeli ve
bu şiddet sarmalına derhal son vererek toplumla zıtlaşmayı bırakmalıdır.

Ahmet Atakan’dan başlayarak polisin katlettiği cinayetlerin sanıkları yargıya
teslim edilmeldir.

Bu ailelerden devlet özür dilemeli, baş sağlığı dilemeli, tazminat ödemelidir..

  • Tayyp bey, kamuoyu önünde açıkça ve içtenlikle KOLLUĞU uyararak
    bu vahşi ve hukuk dışı şiddeti engellemelidir..
  • Halkla barışmanın yollarını aramalıdır..

Yarın çok geç olmadan..

Bir kez daha çağrı, uyarı ve de ricadır..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 11.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AKP kurucusu Yalçınbayır : ‘Erdoğan, Yüce Divan’lık olacak’


Dostlar
,

Cumhuriyet‘in deneyimli yazarlarından ayın Leyla Tavşanoğlu, bu günkü Cumhuriyet‘te (8.9.13) oldukça önemli bir söyleşi gerçekleştirdi..

Sn. Ertuğrul Yalçınbayır, AKP’nin genel skreterliğini üstlenen,
Kabinede Başbakan Yardımcılığına dek yükselen bir ad..

Halen de bu partinin üyesi..

Dürütçe ve yüreklice, bir hukukçuya yakışır biçimde yalın gerçekleri dile getirmiş.
Tavşanoğlu ustalıkla sormuş, Yalçınbayır da açıklıkla yanıtlamış..

Örn. Suriye’de kimyasal silah kullanımı konusunda “kuşku” nun aşılamdığını belirttikten sonra, hukukçu kimliğinin gereğini yaparak, “Bundan Suriye yararlanır” diyor ve Ceza hukukunun evrensel bir ilkesini öne çıkarıyor.. (Kuşku sanığın lehinedir!)

Umut oldu bu söyleşi bizim için..
326 milletvekilinin tümünün RT Erdoğan’ın kulu – kölesi olduğu savlanabilir mi?

Elbet içlerinde çok iyi eğitimlilier, vcdan – namus sahibi yurtseverler, gerçek dürüst dindarlar vardır ve hatta pek çoktur.

Örn. Obama, Suriye politikası için Kongre üyelerini tek tek ararken, RTE’nin milletin seçilmiş vekillerine bile bu konuda konuşma yasağı koymasının parti disiplini vb. sudan gerekçelerle kabul edilemeyeceğini görmektedirler, göreceklerdir, içlerine simmez..

Sayın Yalçınbayır gibilerin öne çıkmasını, konuşmalarını, RTE’nin ülkemizi felaketlere sürükleyen politikalarını dizginlemelerini yaşamsal önemde buluyoruz.

Teşekkürler Sn. E. Yalçınbayır, dürüstlüğünüz ve yurtseverliğiniz için..

Siz de sağolun Sn. Leyla Tavşanoğu, çok değerli bir söyleşi oldu.

Tüm metni pdf olarak görmek için lütfen tıklayınız :

YUCE_DIVANLIK_OLACAKLAR_ERTUGRUL_YALCINBAYIR

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 9.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Leyla Tavşanoğlu söyleşisi                      :

‘Erdoğan, Yüce Divan’lık olacak’

AKP kurucularından eski Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır’dan
hükümete ağır sözler:
Ertugrul_Yalcinbayir_AKP_kurucusu_8.9.13_Cumhuriyet
  • Acaba dünyada kuvvetler ayrılığını benimsemiş hangi parlamento, 
    mahkeme kararlarının bakanlar kurulu tarafından sonuçsuz ve etkisiz hale getirilmesine
    göz yummuştur?
    Bunlar Yüce Divan’lık suçtur.

 

Ertuğrul Yalçınbayır AKP’nin kurucularından. Partinin genel sekreterliğini ve başbakan yardımcılığıyapmış bir isim. İsminin üzerine Başbakan Erdoğan tarafından ilk çizik atılanlardan. Şimdi sade üye. Hükümetin icraatlarını çok sert bir dille eleştiriyor. Tayyip Erdoğan’ı halka şikâyet ediyor. Yüce Divan’lık suçlar işlendiğini söylüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu da halka doğruları söylemeye çağırıyor.

– Kurucuları arasında yer alıp programı ve tüzüğünün hazırlanmasında
emek verdiğiniz 2001’in AKP’siyle bugünkü AKP’yi kıyasladığınızda
nasıl bir resim görüyorsunuz?

E.Y.- Abdüllatif Şener başkanlığında bir ekiple yazdığımız Ak Parti programının referans noktası evrensel değerlerdi. İnsanoğlunun ortak aklıydı. Partinin tüzüğüyle ilgili Mehmet Ali Şahin başkanlığında bir ekip vardı. Ben zaman zaman oraya da girdim. Orada parti içi demokrasi hakem kurulu kurulması önerisini getirdim. Çünkü demokrasinin hem parti hem ülke içinde derinleştirilmesi ve genişletilmesi lazımdı. Bu kurul hem genel merkezde hem iller düzeyinde olsun nitelikli elemanların bulunduğu genel başkanlara karşı bağımsız ve tarafsız davranacak bir kurul olacaktı.

Biz başlangıçta bu kurulun başkan ve üyelerinin milletvekili adayı olamayacaklarını da tüzüğe yazdık. İlk kurul başkanı Burhan Kuzu’ydu. Kuzu bir gün bana aday olamamaktan yakındı. Ben de o sırada Ak Parti genel sekreteriyim. Bana aday olamamanın insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. Ben de madem aday olmak istiyorsunuz, istifa edin, yedekler gelsin, dedim.

Burhan Kuzu hem kurul başkanı olarak kalmak hem de aday olmakta ısrar etti.
Daha sonra Tayyip Bey’i de ikna etmek suretiyle kurul üyelerinin aday olma engelleri kaldırıldı. Sade milletvekillerini kurula, milletvekillerini, bakanları, Tayyip Bey’i bile şikâyet etme hakkını veriyorduk.

– Siz kurula Tayyip Erdoğan’ı şikâyet etmiştiniz. Bunu anlatır mısınız?

E.Y.- O dönem kurul başkanı olan Nurdoğan Topaloğlu’na, “Size Tayyip Bey’i şikâyet edeceğim” dedim. Şaşırdı. Ben sözüme devam ettim: “Tayyip Bey parti programının
şu şu noktalarına muhalefet etmektedir. Bu nedenle onu şikâyet etme hakkımı kullanıyorum.”

Daha da ötesi var. Emin Şirin partiden istifa etmeye karar vermişti. Beni aradı. Şikâyetlerini anlattı. Söylediği hususları Parti İçi Demokrasi Kurulu’na iletmesini, bunların parti içinde düzeltilmesi hususunda demokratik haklarını kullanmasını öğütledim. Nitekim de öyle yaptı.

Emin Şirin daha sonra Ergenekon davasında yargılandı ve 7.5 yıl hapse mahkûm oldu. Emin Şirin demokratik hak arama mücadelesini parti içinde sürdürmüş birisi.

– AKP kurulurken hiçbir biçimde ayrımcılık yapılmayacağına
söz verilmemiş miydi?

E.Y.- Ak Parti’yi kurarken din, bölge, ırk, parti milliyetçiliği yapmamaya söz vermiştik. Yani, partizanlık yapmayacağız, demiştik. Partizanlık ve despotluk partimizin en yoğun mücadele alanları olacaktı. Ama olamadı.

İsyan hakkını kullanıyorlar

Gezi Parkı protestolarına katılanlar baskı altında olduklarını görmüşlerdir.

– Bu uygulamalar çağdaş bir zulümdür.

– İnsanlar BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki isyan etme hakkını kullanmışlardır.

– Yıllarca Tayyip Erdoğan hakkında ağzına geleni yazıp söyleyen Yiğit Bulut’un Başbakanlık başdanışmanlığına getirilmesini nasıl karşıladınız?

E.Y.- Biz etik değerlere önem veren bir parti olarak kurulduk. Bu etik değerler dikkate alınmak suretiyle görevlendirmeler yapılmalıdır. Ben Ak Parti’nin bir üyesi olarak
Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu’na bu etik değerlere uygun olmayan tasarruflarla ilgili şikâyet etme hakkına sahibim. Ben şimdi, Sayın Bulut’un Tayyip Bey’in başdanışmanı olmasının partinin ilkelerine aykırı olması nedeniyle şikâyet ediyorum. Partimizin
genel başkanının, başbakan demiyorum, tasarrufu etik değerlerle bağdaşmamaktadır.
Türkiye’de etik değerlerin hem kamuda hem özel sektörde önde gelmesi lazım.
Bütün partilerin el birliğiyle çıkan kanun hemen kişiye özel düzenlemeler için değiştirilebiliyor. Böyle bir yasama meclisi olmaz. Bunlar Türkiye’nin itibarını favkalade zedeleyen hususlar. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Kamuda liyakatın ön plana çıkarılması lazım. Bunlar yapılmıyorsa daha kat edeceğimiz çok mesafe var.

– Güneydoğu için yapılan demokratik açılımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

E.Y.- Demokratik açılım sadece bir yöreye yapılan özel düzenlemelerle olmaz.
Genel demokratik açılımlarla olur. Türkiye demokrasisi dünyada 88. sıradaysa bunun standardının yükseltilmesi hepimizin sorunudur. Yani Türkiye’nin sorunlarına el birliğiyle sahip çıkılması gerekir.

Onların (BDP) farklı düşünceleri olabilir. Ben Tayyip Bey ve Abdullah Gül’e 2005 ve 2015 yılları arası dönemin Türkiye ve dünyanın cebir ve şiddetten arınmış on yılı ilan edilmesini önermiştim. Sadece ilan etmek yetmiyor. Bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmasını söylemiştim. Türkiye’nin zafiyeti sözler ve eylemler arasındaki uyumun sağlanamamasıdır.

– Hükümetin çevreye duyarlı olmadığını biliyoruz. Buna en güzel örneklerden birisi Gezi Parkı’nın yok edilmek istenmesiyle patlak veren ve insanların canlarına mal olan olaylar. Yöneticilerin rant uğruna çevreyi yok etme yerine çevreye olan duyarlılıkları nasıl sağlanır?

E.Y.- Türkiye bilgi edinme hakkını, çevreye saygıyı düzenleyen Aarhus Sözleşmesi’ni 2001’den beri imzalamamakta direniyor. Türkiye dışında Andorra ve Rusya bu anlaşmayı kabul etmiyor. Biz çevre mevre, çevrecinin daniskasıyım, yeşilin hastasıyım diyen başbakanlar gördük. Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığı gibi çevrecilik de yeşili sevmekten ibaret değildir. Acaba dünyada kuvvetler ayrılığını benimsemiş hangi parlamento, mahkeme kararlarının bakanlar kurulu tarafından sonuçsuz ve etkisiz hale getirilmesine göz yummuştur?

  • Bunlar Yüce Divan’lık suçtur.

TBMM’de çevre hakkı ihlali nedeniyle hiç bakan ya da bakanlar kurulu hakkında gensoru verildiğini gördünüz mü? Bu seviyeyi, mahkeme kararlarına saygısızlığı gösteriyor.
Bu, toplam demokrasi ayıbımızdır. Gezi Parkı protestolarına katılan insanlar baskı altında olduklarını görmüşlerdir. Bu baskı çevrecilikte katılımın olmaması, mahkeme kararlarına uyulmaması, denetimin sağlanmamasıdır. Bu uygulamalar bana göre çağdaş bir zulümdür.

  • Bu (Gezi direnişi), işkenceye karşı duran insanlar BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki isyan etme hakkını kullanmışlardır.

Halkın görüşlerini almadan karar verirseniz, bu demokrasi bakımından maluldür.
3. Boğaz köprüsü, 3. havaalanında halkın katılımı, bilgilendirilmesi tam olarak sağlanmalıdır. Bunları yapmamak apaçık insan hakkı ihlalidir.
İyi yönetime ulaşamazsanız kaliteyi yakalayamazsınız.

Davutoğlu gerçekleri itiraf etsin

– AKP, milyonlarca Müslümanın katledilmesine yol açan Irak işgaline hiç ses çıkarmadı. Mısır’da Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen Mursi’yi iktidara getiren darbeyi neredeyse kutsarken, Mursi’yi deviren darbeye karşı çıkıyor. Türkiye’yi bir maceraya sürüklediğini düşünmeden Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi için çırpınıyor. Acaba bunları neden yapıyor?

E.Y.- Mısır’la, Irak’la ve diğer komşularla “sıfır sorun” derken “sırf sorun” haline gelindi. Buradan Sayın Davutoğlu’na şunu söylemek istiyorum:

Sevgili Davutoğlu, 1 Mart (2003) tezkeresi öncesindeki gece Sayın Başbakan Gül’le görüşmeye girmeden önce elime sarılmıştınız. ‘Abi, ne olur görüşlerinde ısrarlı ol. Israrla Irak’a girilmemesini söyle’ diyen sizdiniz. Bu sadece Irak değildi. Sizin barışla ilgili düşüncelerinizdi. Ya da ben öyle algıladım. O zamanki samimiyetinizi niye şimdi devam ettirmiyorsunuz? Şu anda yapılmak istenenler anayasaya aykırıdır. Uzun yıllar onarılması güç zararlar verir. Sizin, Irak’ın ya da bundan sonra Suriye’nin inşasında kârınız olmaz. Sizin büyük bir zararınız var. Tarihe not düşürüyorsunuz.

  • Demokrasinin en önemli hususu halka bilgi vermektir.”

Erdoğan, Gül ve Davutoğlu vebal altında

– Siz Irak işgali öncesi de ABD’ye uyarıda bulunmamış mıydınız?

E.Y.- Hukuka uygun olmadan, halkları yanıltarak, yalan söyleyerek iş yapıyorsunuz, dedik. O kimyasal silahlar kim tarafından kullanıldı? Onu bilemeyiz ki. O şüpheden Suriye istifade edecektir.

Siz bir taraftan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik toplantılarını, eğitim çalışmalarını burada yapacaksınız…
Siz gelip geçeceksiniz. Ne iktidarlar geldi, geçti. Ama bizim o halklarla ilişkilerimiz
hep oldu ve olacak. Bunları zedelemeye hakkınız yok. Burada hem Tayyip Bey’in,
hem Davutoğlu’nun hem Sayın Gül’ün büyük veballeri var. Bu vebalin altından kalkabilmek zordur. Kendilerini tatmin etmeye kalkmasınlar. Halkın seçilmiş temsilcileri onların değil bu milletin vekilleri. Onlar özgürleşmedikçe bu ülke de özgürleşmez.

  • Barack Obama tek tek kongre üyelerini arayıp görüşlerini alıyor.
    Bizimki ise nasıl bir yönetim anlayışıdır?

Geri demokrasi böyle olur

– AKP Hükümeti’nin işine gelmeyen herkes hemen kara listeye alınıyor.
En son da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun boy hedefi haline getirilmesini nasıl karşılıyorsunuz?

E.Y.- Sayın Gül’le 2004 ya da 2005’teki bir konuşmamızda; iyi ki Irak’a gitmemişiz, Sayın İhsanoğlu, seçimle işbaşına gelen ilk İİT genel sekreteridir. Büyük çoğunlukla seçilmiştir. Bizim için İslam ülkeleriyle diyaloğumuz bakımından bir şanstır, dedim. Birkaç defa Suriye’ye iyi ki müdahale edilmediğini söyledi. Yani, kendi çıkarımıza geldiği zaman öyle, gelmediği zaman böyle. Hiçbir demokratik ülke sürpriz bir kararla başka bir ülkeye saldırı ilan edemez; sürpriz bir kararla kendi topraklarının kullanılmasına
izin veremez. Sürpriz bir kararla kendi ordularını başka bir ülkeye gönderemez.
Bu demokrasinin evrensel standardıdır. Biz bunlara ulaşamadığımız için demokraside çok gerilerdeyiz.

PORTRE : ERTUĞRUL YALÇINBAYIR

Hasköy, Bulgaristan, 1946 doğumlu. Dört yaşında ailesiyle birlikte Türkiye’ye
göç etti. Ortaöğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde, yükseköğrenimini İ.Ü. Hukuk Fakültesi’nde yaptıktan sonra avukatlığa başladı. Bursaspor genç takımında
futbol oynadı. 1970’lerde bir süre CHP içinde yer aldı. 1980’li yıllarda Milli Görüş Hareketi’ne yakınlık duydu. 1995’te RP’den Bursa milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Kısa sürede parti yönetimini eleştirince RP’den koptu. 1999’da ANAP’tan
Bursa milletvekili olarak yeniden seçildi. ANAP yönetimiyle de sorunlar yaşayınca 2001’de partiden istifa etti. AKP’nin kurucu kadrosu içinde yer aldı. Bir dönem
AKP Genel Sekreterliği’ni yürüttü. Kasım 2002 seçimlerinde AKP’den
Bursa milletvekili seçildikten sonra Abdullah Gül başkanlığında kurulan
58. hükümette başbakan yardımcılığı görevini üstlendi. Ancak parti içi muhalefet yapması nedeniyle ismi Tayyip Erdoğan tarafından çizilerek 2007
genel seçimlerinde aday gösterilmedi.
(Cumhuriyet portal, 8 Eylül 2013)

Abdullatif Sener’in AKP hakkında son roportajı

 

Dostlar,

2 gün önce i-ileti kutumuza düşen bir el-mek (elektronik mektup) aşağıda..
Sanıyoruz Ulusal Kanal’daki söyleşi yazıya aktarılmış..

Özellikle AKP’i iyiniyetli kardeşlerimizin ilgisine sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
12.6.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================

Sayın Abdullatif Şener‘in AKP iktidarını değerlendirmelerini içeren
görüşme gerçekten ilginç.. İlk kaynaktan AKP..

Abdullatif Sener’in AKP hakkindaki son roportaji

İŞTE AKP NİN GERÇEK YÜZÜ

Abdüllatif Şener : Eski Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı

“Onunla ilk kavgamız özelleştirme ile bağlantılıydı. Ben Başbakan Yardımcısı olurken bütün bakanlardan peşin istifa dilekçesi almıştı. Ben de vermiştim. Daha sonra iki bakanı o dilekçelerle görevden aldı. Dilekçem çantasındayken bile beni görevden alacak gücü yoktu…”

İslamcı aydınların durumu nedir bugün?

“Bunların çıkar ilişkileri önemlidir. AKP menfaat dağıtıp hoşlanmadıklarını cezalandırdığı için, İslamcı aydın geçinenlerin hepsi daha fazla çıkar elde etmek için ilkelerini bir tarafa bırakmış durumda. Gençliğin bunlara itibar etmemesi gerekir.”

İktidarın dış politikası?

“Şu anda doğrudan doğruya İsrail’in yapmak istediklerini yapıyorlar. İsrail’in genişleme alanına hizmet eden bir dış politika eksenine oturmuş durumdalar. Başlangıçtaki çizgilerini koruyamadılar. Milli Görüş gömleğini çıkarmış olmak da bu anlama geliyor zaten. Ben İslamcı bir bakış açısına sahibim. Bunlar yoldan sapmış bir güruh.
AKP dünya kapitalist sisteminin yerli işbirlikçiliğini üstlenmiş,
İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir partidir.”

* * *
Başlangıçta sizin de bulunduğunuz AKP iktidarı geçmişten bu yana
nasıl bir değişim gösterdi?

“Başladığı gibi gidiyor! Başlangıcında biz de olduğumuz için bazı günahlarına
ortak olduk, bazılarına direndik. Ortak olduğumuz günahlar için gece gündüz
tövbe istiğfar etmemiz gerekir. Aklımıza geldikçe de tövbe ediyoruz o dönemle ilgili.
Başladığı andan itibaren bu iktidarın siyaseti şudur:

Birincisi, uluslararası güçlerin arzuları doğrultusunda İslam dünyasını perişan etmek.
İlk anından itibaren bu vardır AKP’nin tarihinde. Irak tezkeresi budur. Başbakan
bu tezkerenin Meclis’ten çıkması için korkunç çaba harcadı. Buna oy vermeyenleri
hain noktasına getirmişti.”

Tezkere çıkmadı!

“Bugün olsa hiçbir AKP milletvekili gıkını çıkaramaz ve herkes oy verir.
İkincisi, Suriye politikası. Bu, Suriye’yi parçalama işidir. Büyük İsrail’e zemin hazırlayan sürecin ismidir. Bu sürecin sonunda İsrail mesafe alacaktır ve Başbakan bunun bir numaralı savunucusudur. Çok ilginçtir, Erdoğan ‘Ey Batılılar, ey NATO neredesiniz,
niye vurmuyorsunuz burayı?’ diye bağırıyor. Bir Müslüman ülkeyi gayrimüslimlerin vurması için çağrı yapıyor… Ve halen de bunun çizgisinin İslami bir çizgi olduğuna inanıyor bazıları!”

Ya parasal olaylar?

“Paraya pula çok düşkün bir iktidar. Böyle bir iktidar yapısının daha önce geldiğini zannetmiyorum. İşin içinde, Bakanlar Kurulu’nda olduğum için biliyorum, pek çok şeyi de konuşmam gerekmez. Türkiye’de halkın malı korkunç bir şekilde yağmalanmıştır
ve bu yağma devam etmektedir. Özelleştirmelerin her biri bir yolsuzluk hikayesidir.

  • Mevcut iktidar yapısını İslami saymak, İslam’a leke vurmaktır. 

Aksi takdirde ‘İslam yolsuzluktan, hırsızlıktan ibaretmiş’ diye kayıt düşülür tarihe.
Bir gün ‘Bu Müslümanlar ne kadar aç gözlüydü, korkunç bir yağma yapıp gittiler’ diye yazılır. Çünkü bu olup bitenler günün birinde hep ortaya dökülecek.
Siyasetçi-işadamı işbirliği ile devlet kesesinden gayrimeşru yağma
yapılarak zenginleştiler… Sadece siyasetçiler ve işadamları değil, İslamcı aydınlar bile!..”
* * *

Bu konuda nelere tanık oldunuz?

“Bir ABD Başkanının belgesiz ve kayıtsız 5-10 bin $ bile harcama yetkisi olduğunu zannetmiyorum. Bu ülkenin Başbakanı ise hiçbir kayda, hiçbir belgeye geçmeyen
örtülü ödenekten senede yarım katrilyon para harcıyor. Bu 500 trilyon demektir.
İstediği yere harcıyor. Belge melge yok. ‘Bu para usulüne uygun harcanmıştır’ diye bir tutanak düzenler, altına imza atar. Varsa harcama evrakları, onlar yırtılır ve çöpe atılır. Sadece o tutanak kalır kayıtlarda, başka hiçbir şey yok!

Şimdi soruyorum, Hazreti Peygamber’in böyle bir yetkisi veya harcama biçimi
var mıydı? Hazreti Ebubekir’in, Ömer’in Osman’ın, Ali’nin böyle bir harcama prensibi
var mıydı? Bu miktar, daha önceki harcamaların yüz bin katı fazla harcamadır.
Ben Erbakan Hoca döneminde Maliye Bakanı idim, biliyorum rakamları.
Bu rakamları da biliyorum çünkü hükümette idik, Bakanlar Kurulunda idik.
Başbakan Yardımcısı olarak ekonomik işlerde trafiği gören bendim.”

Başka ne gibi yolsuzluklar var?

“Artık hükümetin üzerinde ne medya denetimi var, ne de kamuoyu denetimi.

  • Nasıl olsa hiçbir şey ortaya çıkmıyor diye yağma yapılıyor.
    Cumhuriyet dönemi boyunca bu kadar büyük yağma olmadı.

Herkesin cebindeki paranın üçte birini iktidar kullanıyor.

Başbakan ve bakanların harcadığı paralar, herkesin yıllık gelirinin % 30’u kadardır.
Eleştirilemeyen, vatandaşın baskısını üzerinde hissetmeyen siyasal iktidarlar ve
güç sahipleri, giderek azgınlaşır… Ve şu anda azgınlaşmış bir iktidar partisi vardır.

  • Bunların para pul işleri çürük olduğu için,
    uluslararası tehditlere de açık hale geliyor ülkenin başındaki insan!
  • Wikileaks belgelerinde ortaya çıktı… Küresel güçler ona diyor ki ;‘
  • İsviçre’de tam sekiz adet banka hesabın var. Biz senin saçının telini bile biliyoruz. Uyumlu ol ve görevlerini yerine getir. Yoksa itibarın 10 dakikada paçavraya döner.‘”

* * *

Suriye ve Davutoğlu konusunda ne diyeceksiniz?

  • Davutoğlu tam bir fiyasko ve yüz karasıdır. 

Birleşmiş Milletler’e gidip ‘300 milyon dolar harcadık, desteğinizi bekleriz’ diyebildi!

Amaç Esad’ı devirmek değil, Suriye’yi parçalamaktır.

Suriye’de kimdir bu muhalif dediğiniz adamlar? Parayla tutulmuş, oradan buradan giden adamlar. % 80’i zaten Suriyeli değil ve çoluk çocuk katliamı yapıyorlar.
Nerede ipsiz sapsız, yağmacı eşkıya varsa muhaliflerin içinde. Muhalefet ilk günden beri elinde silahlarla çıkmıştır ortaya. Hangi devlet elinde silahla ortalığı tarayan insanların varlığına izin verebilir. Devletin birinci görevi onu yok etmektir. Kimin ülkesinde olsa
aynı şeyi yapar.

Türkiye, NATO ile birlikte aylarca Libya’yı vurdu ve 60 bin insan hayatını kaybetti.

Başbakan Meclis’e tezkere gönderdi ve geçti.
İktidarda Tayyip Erdoğan değil de örneğin Bülent Ecevit olsaydı,
Libya bombardımanları aylar önce bittiği halde Cuma namazından sonra Türkiye’nin bütün camilerinde iktidara ve başbakana yönelik protestolar devam ediyor olurdu.
Asıl isyan edilmesi, demokratik eylemlerin yapılması gereken ortam bugünkü ortam.

Bu ülkede Müslümanların duyarlığını öldüren bir siyasi iktidar ve Başbakan var.”