Etiket arşivi: 1946 seçimlerinden sonraki en şaibeli seçim

TBMM’de 4 ESKİ BAKAN’ın AKLAMA OYLAMASININ ÇAĞRIŞIMLARI


TBMM’de 4 ESKİ BAKAN’ın AKLAMA OYLAMASININ ÇAĞRIŞIMLARI

AKP kurucularından ve bir zamanlar 2 numara olan eski vekil Dengir Mir Mehmet Fırat‘ın çarpıcı çağrı yazısını sitemizde yayımladık : VİCDANLARA SESLENİYORUM
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/21/ahirette-dokunulmazlik-yok/)

Dilerdik bir işe yarasın.. Yaramadı da denemez sanırız.. Ama yetmedi.. 47-48 fire hiç de az değildir. 5-6 eksikle direkten dönmüştür bu 4 talihsiz şaibeli vekil. Bu milletvekillerine teşekkür ederiz.

AKP 312 vekil sahibi.. 48’i düşerseniz 264 kalıyor. Bir de değişik gerekçelerle oylamaya gelmeyen AKP’li vekiller var.. Kritik durumlarda 276’yı bile bulamayacaklarını, belki uygun bir gensoruda düşürülebileceklerini )?!) düşünebiliriz. Erdoğan –ve söylemeye gerek var mı bilemiyoruz?Başbakan olmaya nafile çaba gösteren / göstermeyen A. Davutoğlu
artık topal ördektirler siyasal lüteratürdeki karşılığıyla (lame duck).

Dünya nimetleri daha tatlı geldi bu vekillerin çoook büyük bir bölümüne (250’den fazla..)
Sonrası için Allah kerim.. dediler sanırız. Hac’a giderler, kurban keserler, fitre – zekat verirler, efendime söyleyeyim oruç tutarlar, dua eder ve hocalar tutarak dua ettirirler (!?); “milletvekili kalayım da daha büyük kötülükleri önleyeyim” (!?) diye düşündüklerini ileri sürerek geliştirdikleri psikolojik savunma düzeneklerini kullanarak kendilerini ve rüşvet vererek Tanrı’yı iknayı – kandırmayı denerler (!).. Nasılsa han-hamam bu dünyada kendilerine, gariban Müslümana ise din-iman burada; Ahiret’te Allah kerim..

Muhammet Peygamber yaşasaydı herhalde bu AKP zihniyetini ve şürekasını, İslama şimdiye dek bunlardan çok zarar verenin zinhar çıkmadığını haykırarak bütün gücüyle lanetler, din dışı ilan ederdi.

Önceki günlerde sitemizde “AKP’liler üslüman mı?” başlıklı bir yazı yayımlamıştık (Prof. Örsan K. Öymen, bir kez daha okumanın tam da zamanıdır : AKP’liler_MUSLUMAN_mi.pdf, 18.1.15) Eski AB Bakanı Egemen Bağış “tweet olarak sallıyor bakara-makara” nasılsa!
Bu adam müslüman sayılabilir mi??

Klavyemizden başkaca daha uygun tanımlayıcı – betimleyici sözcükler dökülecek isyanımızı haykırma adına ama, başta Erdoğan olmak üzere AKP’liler dava şampiyonu ve de tazminat zengini... Oysa biraz daha tahammüllü olsalar haklarında toplumdan daha fazla geribildirim alabilecekler. Bundan yoksun kalışları ise dava şampiyonu olmayı seçmelerinin bedeli olmalı.

Başbakan (?) A. Davutoğlu gerçekten çoook zor durumlarda.. Oylama günü kalkıp, hiç de zorunlu olmadığı halde İngiltere’ye gidiyor (kaçıyor desek!?), oylamaya katılmayarak vicdanına ve politik kimliğine bir manevra alanı yaratmaya çabalıyor kendine gelecekte. Öte yandan TBMM’deki talihsiz oylama sonucuna da ister istemez, gönüllü gönülsüz sahip çıkma gereği duyuyor.. Vekillerin özgür iradeleriyle oy kullandıklarını söyleme zorunluluğu duyuyor gerçeği çarpıtarak ve bilinç altını ele veriyor. Tersi çıksa da aynı eylemde olacaktı Davutoğlu emin olunuz.. Bunlar ince diplomasi olmalı, bizim aklımız pek ermiyor!?.. [ Bu arada “diplomasi” sözcüğünün Latince “diplo” (iki, çift) ve “macia” (maske) anlamına gelen 2 sözcüğün bileşiminden oluştuğunu…. anımsamakta yarar var sanırız..]

Bir son nokta çok önemli   :

TBMM üyelerine 3 farklı renkte oy pusulası ve beyaz zarf verildi. Oy pusulaları KIRMIZI, MAVİ ve BEYAZ.. Beyaz zarf içindeki oy pusulasının rengini saklayacak kalınlıkta olmadığı gibi, AKP’li vekillerden daha sonra kullanmadığı 2 oy pusulasını göstermesi  istenerek apaçık bir oy denetimi ve politik baskı uygulanmış olması..

Bu uygulama doğrudan gizli oy – açık sayım döküm ilkesine aykırıdır, Demokrasinin temel ilkelerine, Anayasaya terstir ve AYM’ne taşınırsa iptal nedeni olabilir. TBMM Başkanı Cemil Çiçek neden bu oyunları engellemez, neden koskoca vekiller iradelerine böylesine ağır ve açık ipotek koyan uygulamalara itiraz etmez??

1946 seçimlerinde ilk kez DP de katılmış ve oylar açık kullanılırken sayım-döküm gizli yapılmıştı. Osmanlı’da da böyleydi. DP’liler, sonra AP’liler ve tüm CHP karşıtları bu konjonktürel hatayı acımasızca kullanmışlardır. 12 Eylül Anayasası oylamasında da “hayır” oy pusulaları mavi ve zarflar beyaz, ince – geçirgen idi. Bu son TBMM oylaması ise hepsinin üstüne tuz biber ekmiştir. Vekillere 3 farklı renkte oy pusulası ve beyaz zarf verildiğini, oy pusulalarının KIRMIZI, MAVİ ve BEYAZ renkte olduğunu.. beyaz zarfın içindeki oy pusulasının rengini saklayacak kalınlıkta olmadığını ve de AKP’li vekillerden daha sonra kullanmadığı 2 oy pusulasını göstermesi istenerek apaçık bir oy denetimi ve politik baskı uygulanmış olduğunu yukarıda vurgulamıştık.. AKP’liler ve Davutoğlu komik oluyor! Demokrasimizin bu çocukluk hastalıklarından artık kurtarılması gerek..

*****

Neden AKP’liler bunca korku – panik içindedirler ve yolsuzluk savlarının AYM’de yargılanarak gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye çabalamaktadır? Var güçleriyle, Yüce Divan kararının çıkmamasına adeta gövdelerini koymuşlardır. Bu olgu bile tek başına AKP aleyhine bir karinedir. Oysa gerçekten masum iseler, dik durabilir, “korkacak bir şeyimiz yok” derler, “veremeyecek hesabımız da bulunmuyor” derler ve Bay RTE’nin utandıran duygu sömürüsüyle “Allah’tan başka kimseden korkumuz yok, kefeni giydik bu yolda..” diye meydan okuyabilirlerdi. Üstelik AYM, Yüce Divan sıfatı ile yargılamalarında tutuklama kararı da vermiyor, tutuksuz yargılıyordu. Çoğunu AKP’li önceki CB Abdullah Gül’ün atadığı 17 yargıç önüne çıkmaya cesaret edemediler. (Yasaları çiğneyerek hala Huber Köşkü’nde!?) 

Yapamadılar, yapamazlardı çünkü yolsuzluk belgeleri gün gibi somut, açık ve gerçekti.
Cemaat komplosu fetişi – miti yaratılarak arkasına sığınıldı ve mağdur rolü oynandı.
Bu Cemaat neymiş ki; 12 yıldır iktidarda olan, kahir çoğunluğu ile TBMM dahil Devletin
tüm birimlerini ele geçirmiş ve demir yumrukla yöneten AKP iktidarına komplo kurabiliyor? Yoksa, çıkar çatışması – iktidar kavgası çıkıp yollar ayrılınca Cemaat, –dış destekle edindiği?– elindeki “gerçek” kozlardan en esaslılarından birini mi çekti?! Ve AKP, 3 günde, “şüpheli” sıfatıyla  ifadeye çağrılan MİT Müsteşarı için TBMM’yi itibarsızlaştırarak “özel yasa” çıkarmak dahil, savunma için acil Majino hatları mı döşedi?

Zaman, bugün örtülen vahim gerçekleri hiç ama hiç kuşkunuz olmasın, öyle çok da gecikmeden ortaya dökecek ve ilgililerinden suç ve dava zaman aşımı oluşmadan yasal hesabı sorulacaktır.

Topluma karşı haksızlık öyle büyük ki, en azından böyle olması gerek ve şart!
Yoksa düzenin – evrenin adalet üzre durduğu (durmadığı??!!) gerçeği bile sorgulanacak!

Sevgi ve saygıyla.
21.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Rifat Serdaroglu : TAŞLAR YERİNDEN OYNADI

portresi3

TAŞLAR YERİNDEN OYNADI

Rifat Serdaroglu

Siyaset iddia işidir. “Sabır-Sebat-Cesaret-Fedakârlık” ister. Siyasette mucize yoktur. Ancak, çalıştığınız kadarının karşılığını alırsınız. Kazanmak için milletinizi ve rakiplerinizi çok iyi tanımak zorundasınız. Milletinizi iyi tanımıyorsanız,
asla kazanamazsınız. “Millet seçmesini bilmiyor” sözü boş bir laftır ve demokrasiye inanmayanların sözüdür. Milletle kavga ederek siyaset yapamazsınız.
Hatayı kendinizde arayıp, çözüm üretmek siyasetçisinin işidir. Cemil Meriç’in sözü, herkesin kulağına küpe olmalıdır;

Aydınların aydınlatamadığı halkı, soytarılar aldatır…”

Bizim siyasetteki iddiamız “zamanla” sınırlı değildir. Ömürle de sınırlı değildir.
Bizim Atatürkçülük – Çağdaşlık – Lâik Cumhuriyet – Hukuk Devleti – Demokrasimizin Standartlarını Uygar Ülkeler Düzeyine Çıkartma mücadelemiz hep devam edecektir.

Gelelim 30 Mart seçimlerinin ön yorumuna      :
(Sandık-sandık sonuçlar alınıp, sonuçlar kesinleşince daha geniş bir değerlendirme yapılacaktır.)

Bu seçimler, Erdoğan’ın hem Türk Milletinin bir bölümünü, hem de kendi siyaset arkadaşlarını kandırdığı son seçimdir. Erdoğan bundan böyle, ne siyasal kadrolara
ne bürokratik kadrolara ne de yargıya “Yanlış bir iş” yaptıramaz, “kupon arazileri
bana ayırın” diyemez. Yargıyı-Polisi baskı altına alamaz.

Erdoğan, kendisinin – aile üyelerinin  -Bakanlarının sırtlarındaki yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet dosyalarıyla bir adım ileri atamaz.

30 Mart seçimleri gerek seçim süreci, gerekse oy verme ve oy sayımı olarak,
1946 seçimlerinden sonraki en şaibeli seçimdir.

Erdoğan’ın seçim sonrası her biri ayrı ayrı yolsuzluk suçlamasına muhatap olmuş
aile bireylerini yanına alarak yaptığı konuşma tam bir demokrasi ayıbıdır.

Erdoğan, kendisine oy vermeyenlere kin kusmakta, kendisini “Yargı” yerine koyup, insanları, toplulukları tehdit edebilmektedir.
AKP bunların üzerini örtemez.

Türk Milletinin % 55’i Erdoğan ve AKP’yi tümüyle reddetti. Kalan % 45 oy’un önemli bir bölümü, Yerel Seçimlerin özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Şu gerçeği siyaseti bilenler çok iyi görmektedirler :

AKP, gerek aday belirlemek, gerekse seçim stratejisi oluşturmak ve seçim çalışması yapmak konularında öbür partilerden çok daha öndedir. Örgütü en iyi çalışan parti
AKP’dir. Çünkü AKP normal bir siyasal parti değildir.

  • AKP; bir cemaatler ve tarikatlar kolisyonudur.

Bu seçimde AKP Adaylarının, Erdoğan ile birlikte çekilmiş posterlerini kullanmadıklarını gördük. Sürekli işledikleri tez şu idi :

“Hırsızlıkları-ihanetleri ben de görüyorum. Bırak şimdi Tayyip’i, bu seçim onun seçimi değil, benim seçimim. Sen Tayyip’e değil bana oy vereceksin.”

Çünkü geçen seçimlerde “oy getiren” Erdoğan, artık “oy götüren” haline gelmişti.
Yani AKP’liler, seçim kazanmak için Genel Başkanlarını bile sakladılar.
Öbür partilerin, mevcut kadrolaşma ve çalışma sistemleri ile AKP karşısında
başarılı olmaları olanaklı değildir.

  • Türkiye, ABD-Avrupa-Rusya-Müslüman ülkeler ile
    tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır.

Dış saygınlığımız yerlerde sürünmektedir.

  • Yakında Erdoğan,
    “Terör Örgütlerine Yardım Etmek” suçundan yargılanabilir. 

Erdoğan’ın yurt içi ve yurt dışı kişisel “Para Hareketleri” çok iyi izlenmekte ve bilinmektedir. Yakında bu paralar dünyanın gündemine gelecektir.

AKP’yi veya AKP gibi dini siyasette kullanmaktan çekinmeyen kuruluşların panzehri, Merkez Sağ’da konumlanacak yeni bir parti olacaktır.

Türk Milletinin duyarlıklarını iyi bilen, her biri siyasetin gerçek ustası olan
namuslu kişilerin organize edeceği, iyi yetişmiş kişilerden, özellikle gençlerden
ve kadınlardan oluşacak kadrolara, iş-çalışma yaşamı- akademik kariyer sahibi kişilerin katılımıyla oluşacak yeni Merkez Parti, AKP’nin çanına ot tıkayacaktır.

Bu konuda herkes elinden geleni yapmak zorundadır. Bu toparlanma ve
Türk Milletinin yazgısına sahip çıkma hareketi ya olacak, ya olacaktır.
Kimse bu olayın önemini anlamasa bile, biz savaşıma ve anlatmaya devam edeceğiz.

Sağlık ve başarı dileklerimle,
01 Nisan 2014