Etiket arşivi: 12. CB – Yarıbaşkan RTE

TÜRKİYE AKP-RTE’nin CEHENNEMİ KISIR DÖNGÜSÜDEN ÇIKARILMALIDIR..


TÜRKİYE AKP-RTE’nin
CEHENNEMİ KISIR DÖNGÜSÜDEN ÇIKARILMALIDIR.. 


Dostlar
,

Saygıdeğer okurumuz – yazarımız Prof. Dr. D. Ali Ercan Hocamız,
Özgecan Aslan cinayeti üzerine sitemizde yer verdiğimiz

Özgecan Aslan‘ın katil zanlılarından baba Necmettin Altındöken’in
dehşet dolu ifadesinde, kan donduran ayrıntılar ortaya çıktı..
(http://ahmetsaltik.net/2015/02/18/ozgecan-aslanin-katil-zanlilarindan-baba-necmettin-altindokenin-dehset-dolu-ifadesi/başlıklı yazımıza bir yorum getirmiş :

***

Özgecan cinayetinin, 2015 Türkiye toplumu için beklenmeyen, çok sürpriz bir olaymış gibi algılanmasını garipsiyorum. Ortalama zekası 90 olan ve kadını 2. sınıf gören bir dinin etkisinde henüz bir Ortaçağ’ı yaşayan geri bir (Ortadoğu) toplumunda, örneğin 7 yaşındaki çocukların eline bıçak verilip Kurban Bayramında kuzu kesmeleri teşvik ediliyorsa,
yani genç erkekler potansiyel birer katil olarak yetişiyorsa,
hangi insancıl değerlerden bahsedebiliriz ki?

Bence Türkiye’deki 30±10 yaş aralığındaki ergen erkeklerin en az yarısı psikopattır
ve bunların en az binde 5’i derhal bıçağa sarılacak yapıdadır.
Yani en az 100 bin katil adayı serseri mayın gibi aramızda dolaşıyor.æ

*****
Sayın Prof. Ercan’ın öngörüleri dehşet verici..

..“30±10 yaş aralığındaki ergen erkeklerin en az yarısı psikopattır..” saptaması
umarız epey abartılıdır. Çünkü “Psikopati” ağır bir ruhsal bozukluk kategorisidir.

DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) 2001’de yıllık Raporunu (World Health Report 2011)
“World Mental Health” olarak yayımlamıştı. Verdiği rakamlar ürkütücü idi :

The world health report – 2001 Mental health : new understanding, new hope

  • ” The 2001 report focuses on the fact that mental health -neglected for far too long- is crucial
    to the overall well-being of individuals, societies and countries. 
    The report advocates policies that are urgently needed to ensure that stigma and discrimination
    are broken down and that effective prevention and treatment are put in place.”

Bir alıntı daha :

Dünya nüfusunun ¼’ü ruhsal olarak rahatsız!
450 milyon insan ruhsal açıdan sıkıntı içinde..
Depresif bozukluklar 4. sırada hastalık nedeni (15-44 üretken yaş diliminde)
Dünyada her yıl 1 milyon insan intihar ediyor!
– Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının nedendir…

****
Burada kullanılan terminolojiye dikkat; altını çizdik :
– ruhsal olarak rahatsız
– ruhsal açıdan sıkıntı içinde

***
10 Ekim 2007 Dünya Ruh Sağlığı Günü açıklaması özetle şöyle :
10 Ekim 2007 : DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ Türkiye’nin ruh sağlığı bozuk !

  • “Türkiye’de 18+ yaş kişilerde ruhsal bozukluk görülme sıklığı % 17.2 !
    Her 5 kişiden birinin de ruhsal sağlık sorunu yaşadığı ortaya çıktı. Bu durum, Avrupa’da
    her 4 kişiden birinin ruh sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Ruh Sağlığı Platformu üyeleri, Türkiye’de Ruh Sağlığı Yasası‘nın en geç 2008 yılına dek çıkarılması gerektiğini belirterek,
    ruh sağlığının koruyucu sağlık hizmetleri ile entegre edilmesi gerektiğini söylediler.
    (
    Cumhuriyet, 11.10.07)

*********
Şimdi yapılması gereken belli :

  • “Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
    GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
    yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının neden..”
  • DSÖ saptamasının gereklerini yapmak.. =
    Türkiye özelinde AKP ve RTE’den kurtulmak!

Ama Yüce TBMM ne ile meşgul??
İÇ GÜVENLİK YASA TASARISI (!)..
Meclis’te kafa göz kırarak, nerdeyse CHP’lileri – HDP’lileri öldürecek kadar…

Ve bu gün 3-4 kadın cinayeti – şiddeti – ırza geçme daha var ülke genelinde…

Biz de itiraf edelim, hiç bu denli gerilmemiş ve kaygılanmamıştık..

12. CB – Yarıbaşkan RTE Elazığ’da bu gün da Anayasayı bir kez daha çiğneyerek
Başkanlık rejimi için halktan “partisine” oy istedi. “Partisine” diyoruz çünkü ilişkisini kesmiş değil. Anayasa gereği CB görevine başlarken ettiği yemini ayaklar altına almış durumda..
Yarın da Malatya’da benzer çağrıyı yapacak.. Halkın %70’i Başkanlık sistemine yandaş imiş..
Tam bir algı yönetimi.. Oysa gerçek veriler tam da tersi..

Ayrıca Bay RTE TBMM’deki sözde “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” nın da er ya da geç geçeceğini söyleyerek bir kez daha yansızlığını yitirdi.. “Partisine” kamuoyu önünde apaçık talimat verdi..
Ek olaraki bu Tasarı TBMM’den geçerek önüne geldiğinde hiç sorun çıkarmadan, yayımlanmak üzere hemen Resmi Gazete’ye yollayacağını da açıklamış oldu..
İhsas-ı rey oldu Anayasa gene çiğnenerek..

***

Yurt genelinde şiddet, yoksulluk, ağır kış koşullarında iflas eden yerel yönetimler ve
ulaşım hizmetleri sorunu sürüyor.  İŞSİZLİK artık saklanamıyor..
Resmen % 10,7 ve son 4 yılın en yüksek rakamı..
Son 1 ayda TL 1 Dolar = 2,27 TL’den 2,47’ye değer yitirerek % 9 dolayında enflasyon yaşanmış ve insanımız – ülkemiz yoksullaştırılmıştır. Bu hazin tablodan da Bay RTE, TCMB Başkanı’na “çatarak”, “faiz indirimi dayatarak” -ama bunu da başaramadan- doğrudan sorumludur.
(Bu konuyu sitemizde kapsamlı yazdık (http://ahmetsaltik.net/2015/02/09/29809/):

RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve Ülkeye Muazzam Maliyeti..

*****
Bay RTE’nin ödü patlıyor 2013 Haziran Gezi eylemleri benzeri bir direniş olur mu diye!
O yüzden daha şimdiden gözdağı ve polis devleti uygulaması ile faşizme kayıyor..
Hem 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonuçlarından kaygılı hem de öncesinde sivil itaatsizlik eylemlerinden, meşru direniş hakkını kullanarak sokaklara inecek kitlesel eylemlerden..

On milyonlarca insanımız ise ay – nen Dünya Sağlık Örgütü’nün çizdiği ağır tablo içinde..

  • “Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
    GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
    yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının nedendir…”

Bu tablodan AKP’ye iktidar çıkmaz!
Herkes, öncelikle de AKP ve Erdoğan derhal aklını başına almalıdır.

11. CB Abdullah Gül bile bu gün verdiği demeçte söz konusu yasa tasarısının düzeltilmesi gereken yanları olduğunu, bunu tavsiye ettiğini, geçmişte polisin kimi yetkileri istismar ettiğini gördüklerini, yasal düzenlemelerin konjonktürel (duruma göre..) olmaması gerektiğini vurguladı.

AKP ve Erdoğan Türkiye’de fiili bir sivil darbe yapmışlardır.
ANAYASA ASKIDADIR ve Bay Erdoğan mutlak – tek egemendir.
Bu durum Türkiye’yi neredeyse 1. Meşrutiyet öncesine savurmuştur.

  • Erdoğan, 2. Abdülhamit kadar / belki daha fazla yetki kullanmaktadır!

  • Ülkemiz, artık “meşruluğunu yitirmiş” bir siyasal iktidarca yönetilmektedir.

    Tarih bize bu dönemlerin çok uzun sürmediğini – sürdürülemediğini,
    HALKLARIN HAKLARINI ER YA DA GEÇ ALDIKLARINI öğretiyor..
    Despotlaşan – Neronlaşanlardan – Hitlerleşenlerden… de hesabını mutlaka
    ve acı biçimde sorarak!

    Bir kez daha çağrımızdır : Ülke hızla normalleştirilmelidir.
    Başbakan Davutoğlu yaşamının kumarını oynamaktadır.
    Üstüne düşen tarihsel görevden, sorumluluktan kaçmamalı ve bu cehennmi kısır döngüyü durduracak tüm çabaları hem de ivedilikle sergilemelidir.

    Sevgi ve saygı ile.
    20 Şubat 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net

“Korku iklimi herkesi etkiliyor; Gazeteciler dirensin – pes etmesin”


Dostlar,

AYM Başkanı Haşim Kılıç‘tan zehir zemberek açıklamalar geliyor..
2 Ekim 2014 günü, hukuk ucubesi – AKP dayatması sayısız “Torba yasa”lardan (!?) birinde yer alan 4 önemli maddeyi iptal eden Yüksek Mahkemenin Başkanı,
tarihe geçecek şu sözleri kritik kullanıyor :

  • “….korku iklimi gazetecileri de etkiliyor.
  • Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir.
  • Gazeteciler de direnmeli. Pes etmemeleri gerekir.”

Siyasal iktidar ise “ileri demokrasi” teraneleri ile resmen halkla dalga geçiyor..
Apaçık İslami faşizme sürüklenişin adı “ileri demokrasi” oluyor!. Yuh olsun!
Bunca iğrenç – mide bulandıran takiyye (retorik) herhalde yeryüzünde görülmemiştir!

AYM Başkanı,

– AKP’nin “korku iklimi” yarattığını,
– gazetecileri baskıladığını vurguluyor.

Ayrıca temel hak ve özgürlüklerin de gasp edildiğini ima ile
bunlar için mücadele edilmesi gereğini vurguluyor..

Gazetecileri, AKP iktidarının yarattığı korku iklimine direnerek
PES ETMEMEYE çağırıyor!
Daha ne yapsın???

Bakalım AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si (Davutoğlu’nu ayrıca bir teferruat olarak anmaya gerek var mı??) ne diyecek ??

12. CB – yarıbaşkan RTE, AYM Başkanında da efelenerek “cübbeni çıkar da gel!” mi diyecek?? En yüksek yargı organının başkanının bu tür toplantı zeminlerini araç olarak kullanıp siyasal iktidara yönelik açık – örtük uyarılarını nimet sayarak,
rejimin sigortası görerek, özenle değerlendirerek ayağını denk alacak mı??

Ve de 312 AKP’li vekil… Hiç ders çıkarmayacaklar mı bu ciddi söylemlerden?
Kurşun asker gibi blok oy kullanmayı sürdürecekler mi??

Her – kes ama her  – kes bu ülkede kendilerine düşman, karşıt mı?
Bu ne derin – dipsiz paranoyadır?

Bir tek “Tek Adam” mı doğru, mazlum, masum, masun ve mağdur???
Prof. Örsan Öymen‘in bu günkü AYDINLIK’ta yer alan makalesinin adıyla :

DESPOT RUHLU SAHTE MAĞDURLAR!

Bunca rolü sokaktaki insan artık yutar mı??

Ve de bunca uyarıya karşın siyasal iktidar hukuku çiğner – demokrasinin enaz (asgari) gereklerini ayaklar altına alır ve ülkede bir “korku iklimi” yaratır,
“temel hak ve özgürlükleri askıya alır”, gazetecileri de baskılarsa…

Bu işin sonu nereye varır?

AKP’nin 12 yıldır yapageldiği AÇIK SEÇİK KARŞI DEVRİM – SİVİL DARBEDİR!
Kendi darbeciliklerini örtmenin yolu, saldırgan savunma ile, kendilerini deşifre edenleri darbecillikle suçlamaktır. Ergenekon, Balyoz. vb. davalarla bu iğrenç yolu kullanmışlardır.

Halk artık bu hain tuzakları yutmayacaktır.
AKP’nin de kendilerinin itiraf ettikleri gibi Cemaat ile ortak yeni kumpas kuracak gücü kalmamıştır. Cephane tükenmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı’nun sözleri hukuksal bir ültimatom,
bir hukuk muhtırası gibidir.

AKP iktidarı meşruluğunu yitirmenin sınırlarını aşmıştır.

3 maymunu oynayıp “cambaza bak” taktiklerini sürdürme olanağı kalmamıştır.
AKP için yolun sonu gözükmüştür, artık geriye sayım dönemi başlamıştır.
Onu kendi haline bırakınız..

Temel sorun AKP değil, yurtsever – ulusalcı bir muhalefet yokluğudur.
Türkiye, 2015 kritik genel seçimleri öncesinde bu yakıcı soruna ivedilikle odaklanmalıdır.  Sınırlı enerji bu kulvarda kullanılmalıdır.

Sevgi ve saygıyla.
05.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================================

AYM Başkanı Haşim Kılıç:

“Korku iklimi herkesi etkiliyor; Gazeteciler dirensin – pes etmesin”

© Copyright (c) Hürriyet Haşim Kılıç:
“Korku iklimi herkesi etkiliyor. Gazeteciler dirensin, pes etmesin”
http://www.msn.com/tr-tr/haber/turkiye/, 5.10.14

Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) ortaklaşa oluşturduğu misyon, Ankara’daki temaslarının
ilk günü olan 1 Ekim’de Anayasa Mahkemesi yerleşkesinde Kılıç ile görüşmüştü. Başbakanlık Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) verilen
“4 saat içinde internet sitesi kapatma” ve internet trafiği bilgilerini toplama yetkisini
2 Ekim’de iptal eden Mahkemenin başkanı Kılıç, kurula şunları söyledi:

EN BÜYÜK GÖREV YARGININ

– En önemli, 1. derecedeki özgürlük ifade özgürlüğüdür.
Hatta bence aşırı olacak ama yaşam hakkından bile daha çok değere sahiptir.

– 2004’te Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, temel hak ve özgürlükler konusunda yerel hukuk ile imzalanan uluslararası antlaşmalar arasında çatışma olduğunda, uluslararası antlaşmaların esas alınması öngörüldü. Bu bir dönüm noktasıdır, devrim niteliğindedir. Ancak buna karşın bugün ifade özgürlüğünde
sorun yaşanıyorsa bu maddenin uygulamaya geçirilememesinden kaynaklanıyor.
Bu konuda en büyük görev yargıya düşüyor. Sıkıntının temel kaynaklarından birisi, temel haklar konusunda davalara bakan yargı mensuplarının bu algıya sahip olmaması.

HUZUR KAÇIRICI İFADELER DE HAK

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Türk yargısı arasında ciddi anlayış farklılığı çıkıyor. Avrupa hukuku, ifade özgürlüğünün sınırlarını çok şok edici,
rahatsız edici, huzur kaçırıcı ifadeleri de kapsayacak şekilde çizer.
Sıkıntı, son tahlilde bu davaların Türkiye’de bu anlayışı içselleştirememiş yargı mensuplarının önüne gelmesiyle çıkıyor. Avrupa Konseyi ile Türk yargıç ve avukatların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları konusunda bilgilendirilmesi için
üç yıllık bir projeye başlıyoruz. Yargı mensupları konusunda dile getirdiğim sorunun böyle çözüleceğini ümit ediyorum.

ÖZGÜRLÜK AÇILINCA, KAPATMAK ZORDUR

– 2010 anayasa değişikliği ile AYM’ye bireysel başvuru hakkı tanınması bir şanstır. Çünkü AYM’nin ifade özgürlüğü meselesine bakışı tam da AİHS ile AİHM’in bakışıyla örtüşüyor. Twitter ve Youtube kararları buna örnektir. Özgürlük alanlarını açtıktan sonra kapatmak zordur. Ben arkadaşlarıma güveniyorum; bizden sonra da AYM’nin görevi özgürlük alanını genişletmek olacaktır.

SİYASET KURUMLARI SORUMLU

– Beni endişelendiren konu, Türkiye’de giderek artan kin ve nefret söylemi.
Bu iklimin oluşmasında siyaset kurumlarının sorumluluğu var.
Bu sorunun siyasi tansiyonun düşmesiyle azalacağını tahmin ediyorum.

– Bu ortamda oluşan korku iklimi gazetecileri de etkiliyor.
Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir.
Gazeteciler de direnmeli. Pes etmemeleri gerekir.

Dolar neden artıyor?


Dolar neden artıyor?


Dostlar
,

Yetkin ekonomist Sn. Mutafa Pamukoğlu’nun yazısı önemli.. (aşağıda)

ABD Doları adı başını gidiyor.. Eylül başında 2,15 TL iken artık 2,30 TL.
1 ay içinde 15 kuruş, 0,15 / 2,15 =  %7 değer kazandı. Ulusal gelirimiz (GSMH)
o oranda azaldı, dış borçlar % 7 büyüdü, dışsatımımız (ihracat) %7 ucuzladı, dışalımımız (ithalat) %7 pahalandı.. Doğalgaz ve elektirik %9 zamlandı, SGK da pek çok önemli ilaçta yurttaşın katkı payını artırarak ilaç maliyet artışını vatandaşa yükledi..

GSS’nin (Genel Sağlık Sigortası) içi iyice boşaldı, haydi iflas etti demesek de fiyaskoya dönüştü!

Dışsatım % 80’lere varan ölçüde dışalıma bağımlı olduğundan, yani ihracat yapabilmek için el mahkum ithal girdi çok yüksek oranda olduğundan, dışsatımcının işi daha da zor..
Bu dönemlerde ihracat ürünlerinizin değeri düşüp yabancı için alımı ucuzladığından
(TL karşısında güçlenen Dolar nedeniyle) ihracatınız nominal olarak artabilir de!
Ancak ülkenin alınterini, hammadesini… ucuza dışarıya peş keş çekmiş olursunuz. Dahası, pahalandığı için ithalatınız düşebilir ve dış ticaret açığı ile cari açığınız da düşebilir.. Ancak bunlar aldatıcıdır.. Çünkü sürdürülebilirliği yoktur bu tablonun. Enflasyon yükselecektir kaçınılmaz olarak (2 rakamlı enflasyona hazırlıyorlar ülkeyi pikolojik olarak) , büyüme hızı düşecektir (ha bire revize edip aşağı çekiyorlar..) , istihdam azalıp işsizlik artabilecektir ve en ürküncü durgunluk içinde enflasyon (Stagflasyon) yaşanabilecektir. Hatta cari açığınız açıklanamaz biçimde büyüyebilecektir.

Ntekim IMF geçtiğimiz günlerde yayımladığı Türkiye raporunda 11 madde açıklarken ülkemizi cari açığı en yüksek birkaç ülke içinde saymıştır! (Bu raporu sitemizde yayımladık : IMF’den 11 maddelik Türkiye raporu (http://ahmetsaltik.net/2014/10/03/imfden-11-maddelik-turkiye-raporu/..)

Fakat 12. CB – Yarıbaşkan RTE 1 Ekim 2014 günü TBMM açış konuşmasında
gene ortalığı güllük gülistanlık gösterdi! Sokaktaki yurttaş bu kuramsal gevezeliklerden
hadi diyelim ki çok birşey anlamıyor, anlamaz.. Yaşamın iğneden ipliğe pahalandığını, cebindeki paranın alım gücünün eridiğini, geçimin daha da zorlaştığını algılamaz mı?

Sorun burada ve bizler uzuuun uzun bayram (!) tatilleri ile oyalanıp devekuşu gibi davranıyoruz.. Gündem saptırıp sorunları öteliyoruz. Tezkere ve IŞİD benzeri
gündem başlıkları daha ne denli oyalayıcı olabilir? 1,5 + milyon göçmene harcanan
5 milyar Dolara yakın para (daha da harcanacak!) kimin sırtına yüklenecektir??

ABD Başkan Yardımcısı Biden
Türkiye’yi suçlamayı sürdürüyor ve
Türkiye’nin silahlandırdığı IŞİD ile savaşa zorluyor!

  • Onbinlerce ton silahı Türkiye IŞİD’e yolladı.. diye..

Bu nedenle 1,5 milyon sığınmacı (mülteci), Suriye – Irak pazarının elden çıkması, Tezkerenin askeri maliyetleri ve Batı’nın mülteci (sığınmacı) yükünü omuzlamaya yanaşmaması.. Ve RTE’nin “hata yaptığını” ABD Başkan Yrd. Biden’e itiraf etmesi..
Deliğe süpürülmemek için insanımızın sırtından ucuz (!) bir manevra daha..

Yazık günah değil mi Suriye – Irak’ta öldürülen yüz binlerce insana, ırzına geçilen kadınlara, masum çocuk ve yaşlılara ve ülkemiz ekonomisine binen çooook ağır yüke.. Tüm bunlar “Tek adam – RTE yönetimi” nin ağır – altından kalkılamaz faturaları ve hala ülkenin tepesinde afra – tafrasından geçilmiyor!?..

Ne bahtsız  – talihsiz ülke bu Türkiye..
Yığınlar uykuda, çaresiz ve muhalefet yok gibi..
Bu atipik – kural dışı tablo sürdürülemeyeceğine göre, Türkiye neye gebe acaba??
Bu arada devekuşu boğulmasın!?

Sevgi ve saygıyla.
05.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dolar neden artıyor?

Mustafa_Pamukoglu

 

MUSTAFA PAMUKOĞLU
AYDINLIK, 3.10.14

 

Doların Eylül başında (2014) 2.15 TL iken 2.29 TL’ye gelmesi, Merkez Bankası’nın döviz satım ihalelerinde günlük alımı 40 milyon Dolara çıkarmasına karşın yükselişin durmaması ve devam edeceği hususundaki beklentiler, dikkatleri FED’e ve
küresel gelişmelere tekrar çevirdi.

FED YOLUN SONUNDA

2007 krizinde FED piyasalara fon desteğini kesmek üzere iki şey yaptı.

1- Faiz oranlarını sıfıra çekti.
2- Piyasadan devlet tahvilini ve ipoteğe dayalı tahvilleri satın alarak yatırımcıları
özel sektör tahvillerini ve hisse senetlerini almaya yöneltti.
3- Piyasadan tahvil alımlarını Ekim ayında sonlandıracak ve tahvil alım programı bitecek.

FAİZ ARTIRIMI KAPIDA

FED, ABD ekonomisinin durumu düzelinceye dek faiz artırımı yapmama kararı almıştı.
Şu anda ABD ekonomisinde FED’in dikkate aldığı göstergelerde belirgin iyileşme var.

1- Aylık istihdam artışı 200 bin ortalamayı aştı.
2- İşsizlik maaş başvuruları aylık 400 binin altına düştü. FED işsizlik oranının % 6.5’un altına düşmesini bekliyordu. Bu gerçekleşmiş durumda.
3- ABD büyümesi % 2-3 aralığına ulaştı.
4- Enflasyon oranının %2’lerde olmasını istiyordu. Enflasyon, resesyon tehlikesini yaratan %1’in üstüne çıktı. Korkular ortadan kalktı.
Bu göstergeler artık faiz artırımına gitmeyi olanaklı kılıyor.
2014 sonu veya 2015 yılı ilk yarısında FED faiz artırımına gidecek.

FED FAİZİ BİZİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR

FED faizleri sıfır olarak tuttukça, Amerika’dan sıfır maliyetle kredi bulan yatırımcı,
soluğu Türkiye gibi yükselen piyasalarda aldı. Bu yüksek bir geliri ifade ediyordu.
Bir de politik riskler bu kadar değildi. Türkiye hem güvenilir hem de kazançlı pazardı.
Ama devran değişti. Faiz artırımından sonra yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelirken
artık şunları hesaplayacak ve eskisi gibi kolay gelmeyecek:

1- Kazancım azaldı. Türkiye’nin politik ve ülke riski ciddi biçimde artmış durumda.
Değer mi, değmez mi?
2- Türkiye cari açıkta Hindistan, Brezilya, Endenezya ve Meksika ile birlikte dünyanın en tehlikeli sınırında.

Yani ekonomimizin kırılganlığı her kesim tarafından dillendiriliyor.
Bu da FED faiz artırımından sonra en çok dikkat edilecek husus olacak.

PARANIN PATRONU RAHATLIYOR

Dünya para musluğunu açan ve kapatan FED rahatladıkça ve Dolar lehine kararlar aldıkça ve alacağını bildirdikçe Dolar değer kazanacak.
Avrupa’daki gelişmeler ters yönde olsa bile, Doların Avro karşısındaki değer artışı sürecek.

ÇEVREDE TEHLİKE İŞARETLERİ VAR

IŞİD ve Güney’imizdeki olaylar bizi tahmin edemeyeceğimiz yerlere sürüklüyor.

Savaşa girme korkusu insanları dövize yöneltmiş durumda.
Piyasalar, FED faiz artırımı ve savaş risklerinin çok az bir bölümünü fiyatladı.
Büyük bölüm duruyor. Bu nedenle Dolardaki artış devam edecek, diye bekleniyor.
Bütün bu gelişmeler, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci tarafından tehlikeli
bulunmazsa da ekonomimiz açısından kaygılanmaya yetiyor ve artıyor bile…

AYM’den çok sevindirici kararlar


AYM’den kritik – sevindirici kararlar
02 Ekim 2014 Perşembe, 17:51


Dostlar
,

Anayasa Mahkemesinden çok sevindirici kararlar..

Hukuk tanımayan, hukuku oyuncak durumuna indirgeyen, TBMM’yi iktidarın noterine çeviren (TBMM de bunu reddetse ya!?) AKP – RTE’ye tokat gibi kararlar…

Hem bu 6552 sayılı hukuk garebeti – ucubesi Torba Yasanın Anayasaya
apaçık aykırı 4 maddesini AYM’ne hızla taşıyan CHP’ye, hem de hızla, 15 gün içinde başvuruyu sonlandıran ve demokratik hukuk devleti ile bağdaştırılması olanaksız
kritik yasal düzenlemeleri iptal eden AYM’ne burada açıkça teşekkür ediyoruz..

TBMM’nin de artık iktidarın oyuncağı olmaktan çıkarak, Güçler Ayrılığı‘na uygun
kimlikli – kişilikli bir duruşun yakıştığını özellikle anımsatmak isteriz.
Parlamenter demokrasilerde Meclisler, Yürütme’nin hukuk içinde kalmasını sağlayan temel kurumdur. Meclis siyasal iktidarın noteri değildir.

Cumhurbaşkanlığı makamı da bir başka denge – denet makamıdır (check & balance).
12. CB – Yarıbaşkan RTE, önüne gelen (10 Eylül 2014) 146 maddelik kırkambar
Torba Yasayı ertesi gün (11 Eylül) yayımlanmak üzere yolladı.
Bunca kapsamlı yasayı 1 günde nasıl da irdeleyebildi??

TİB BAŞKANI’NIN SİTE KAPATMA YETKİSİ İPTAL

Anayasa Mahkemesi aldığı kararlarla, hükümetin TYorba yasayla, Başbakanlık Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) verilen “4 saat içinde internet sitesi kapatma” yetkisini iptal etti. İnternet sitesi kapatmak ya da erişimi engellemek için
ancak mahkeme kararı geçerli olabilecek. Cumhurbaşkanı seçiminin hemen ardından TBMM’den geçen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın da onayladığı ilk yasa olan Torba Yasada yer alan düzenlemede, TİB Başkanı’na “Milli güvenlik”, “kamu düzeninin korunması” ve “suç işlenmesinin önlenmesi” gibi nedenlerle ve “gecikmesinde sakıncalı bulunan hallerde” bir internet sitesini 4 saat içinde kapatma yetkisini verilmişti.
AYM kararı sayesinde, artık internet siteleri idare tarafından değil, ancak bir yargı kararı olursa kapatılabilecek.

BİLGİLERİNİ TOPLAYAMAYACAK

Yine AYM kararı uyarınca, Torba Yasayla TİB’e verilen internet trafik bilgilerini toplama yetkisi de kaldırıldı.

Abdullah Gül’ün “RAHATSIZ OLDUM” DEDİĞİ DÜZENLEME İPTAL EDİLDİ! 

Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği TİB konusundaki düzenleme, daha önce de
Türkiye gündemine girmiş ve tartışmalara neden olmuştu.

İnternet Yasası TBMM’ye geldiğinde, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
yasada TİB başkanı’na doğrudan site kapatma yetkisi veren hükümlere itiraz etmişti.
Nitekim o dönemde Cumhurbaşkanı olan Gül’ün isteği üzerine TİB Başkanı’na verilen bu yetki kaldırılmış, Gül de bunun üzerine yasayı onaylamıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra TBMM’de kabul edilen son Torba Yasaya bir madde eklenerek, TİB Başkanı’na site kapatma yetkisi tanınmıştı. Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan ise, bu makamda önüne gelen ilk yasa olan torba yasayı onaylayarak, TİB Başkanı’na site kapatma yetkisinin yürürlüğe girmesini sağlamıştı. Anayasa Mahkemesi, Gül’ün o dönemde “rahatsız oldum” dediği  düzenlemeyi iptal etmiş oldu.

ÖZELLEŞTİRME İPTAL KARARLARI UYGULANACAK

Anayasa Mahkemesi, özelleştirmeler konusunda da çok önemli bir karara imza attı.
Daha önce Çeşme Limanı, Kuşadası Limanı, ETİ alüminyum gibi büyük özelleştirmeler yapılmış, ancak mahkemeler uzun bir inceleme süresinin ardından bu özelleştirmelerin kimisi hakkında, çeşitli nedenlerle iptal kararı vermişti.

AKP Hükümeti de bunun üzerine, özelleştirmelerin üzerinden beş yıl geçtikten sonra mahkemelerin vereceği “iptal” kararlarının uygulanmayacağı yolunda bir
Bakanlar kurulu kararı almıştı.

Danıştay bu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmişti.
Danıştay’ın bu kararı üzerine, AKP Hükümeti konuyu yasalara taşıyarak, özelleştirmelerin üzerinden 5 yıldan çok zaman geçmesinin ardından mahkemelerin vereceği iptal kararlarının uygulanmayacağına ilişkin bir yasa çıkarmıştı.
Anayasa Mahkemesi 2012’de bu yasayı iptal etmişti. Ancak Torba Yasaya (6552 sayılı, 11.9.14 tarihli) konulan yeni bir hükümle, bu konu yeniden yasalaştırılmak istendi.
Anayasa Mahkemesi bu gün (02.10.14) aldığı kararla, ikinci kez bunu iptal etmiş oldu.

MEMURLAR, MAHKEME KARARIYLA ESKİ GÖREVLERİNE “HEMEN” DÖNECEK

Anayasa Mahkemesi’nin bugün verdiği kararlardan biri ise, 17 ve 25 Aralık 2013 soruşturmalarının ardından başta Emniyet olmak üzere, Devlet kadrolarındaki görevden almaları yakından ilgilendiriyor.

Çıkarılan Torba yasalar konan hükümlerle, görevden alınan Daire Başkanı ve üzerindeki kadrolar ile Emniyet personeli hakkında mahkemelerin vereceği “iptal”
ve “göreve iade” kararlarının “2 yıl içinde uygulanabilmesinin” önünü açmıştı.
Oysa eski düzenlemelerde, mahkemelerin vereceği göreve iade kararlarının
en geç bir ay içinde uygulanması öngörülüyordu.

(AS: Bu en geç “1 ay içinde uygulanacak” yargı yaygın ama yanlıştır. Mahkeme kararları hemen – gecikmeden uygulanır. İptal kararı verildiğinde idarenin hukuk dışı işlem – eylemi bütün sonuçlarıyla “hemen” ortadan kalkar.. İdarenin bu doğrultuda adım atması için 30 gün zamanı yoktur! Kaynak : AÜ SBF Prof. Onur Karahanoğulları;
İdare Hukuku ders notları..)

Anayasa Mahkemesi, “göreve iade kararları iki yıl içinde uygulanır” hükmünü iptal etti.
Böylece, görevden alınan kamu görevlilerinin mahkemeye gidip, “göreve iade” kararı almaları halinde, en geç bir ay içinde eski görevlerine atanmalarının yolu yeniden açılmış oldu.

GÖREVE İADE ETMEYEN AMİR CEZA GÖREBİLECEK

Yine görevden almalar konusunda Anayasa Mahkemesi bir başka önemli karara daha imza attı. AKP Hükümeti Torba Yasa ile görevden alınan kamu personelini, aksi yöndeki mahkeme kararlarına karşın eski görevlerine iade etmeyen amirler hakkında
“ceza soruşturması açılmayacağını” yasalaştırmıştı.
Bir bakıma Türk Ceza Yasası’nın ilgili hükümlerini ortadan kaldırıyordu!

Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Böylece, görevden alınıp, mahkeme kararıyla göreve iade edilen memurları, eski görevlerine atamayan amirler hakkında
ceza soruşturması açılabilecek.

Anayasa Mahkemesi, görevden alınan memurların iki yıl göreve dönmelerini engelleyen yasayı iptal etti. AYM, TİB’in yargı kararı kararı olmaksızın internet sitelerini 4 saat içinde kapatma yetkisi veren düzenleme ve internet trafiğini
kayıt altına alma yetkisini de iptal etti.

AYM'den kritik kararlar
ANKARA – Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) başvurusu üzerinde Torba Yasada yer alan 4 maddeyi iptal etti.
Torba Yasayla (AS: 6552 sayılı 11.9.14 tarihli RG’de yayımlanan) getirilen;
– Üst düzey bürokrat ve kolluk kuvvetleri ilgili yapılan görevden alınma gibi kararların 2 yıl içinde yerine getirilmesini öngören yasa maddesini anayasaya aykırı bularak iptal etti.
– Mahkeme kararlarını yerine getirmeyen kişilerle ilgili ceza soruşturması açılamayacağı yönündeki hükmü iptal eden AYM,
– Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) internet sitelerini 4 saat içinde kapatma yetkisi veren düzenleme ve
– TİB’e verilen internet trafiğini kayıt altına alma yetkisini de iptal etti.
148 maddelik (AS: 146 madde) (6552 sayılı) Torba Yasa başlangıçta
Soma’da yaşamını yitiren 301 madenci ve madencilerin sorunlarını çözmek için hazırlanmıştı ancak ilerleyen süreçte madencilikle ilgili olmayan birçok düzenleme yasaya dahil edildi. CHP, 148 maddelik (AS: 146 md.) Torba Yasada yer alan kimi maddelerin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için 15 Eylül 2014 Pazartesi günü AYM’ye başvurmuştu. Torba Yasada anayasaya Aykırılık oluşturan 11 madde belirlediklerini belirten CHP, 4 madde için 60 günlük süreyi beklemeden AYM’ye başvurmuştu. CHP, kalan 7 maddeyi de 60 günü beklemeden AYM’ye götüreceğini belirtmişti. (Cihan)

**********

Biraz nefes alma olanağı bulduk..

AKP faşizmi artık ülkeyi yaşanmaz duruma getirmiştir.
Türkiye, kurumlaşmış yapıları ile AKP – RTE’nin çağdışı rejim heveslerini önleyecek güçte ve birikimdedir. Hiç kimsenin gücü ülkemizi çağdışı bir rejime sürüklemeye yetmeyecektir.

Ankara’da yargıçlar vardır ve olmaya devam edecektir.
AKP – RTE ayağını denk almalı, haddini bilmelidir.
RTE sık sık söylerdi : “Herkes haddini bilecek..”
Sen de bileceksin..

Sevgi ve saygıyla.
02.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

AİHM Türkiye’den zorunlu din dersi uygulamasına derhal son verilmesini istedi

AİHM’den Türkiye’de ‘zorunlu din dersi’ne son verilmesi kararı..


Dostlar
,

Kanayan yaradır.. 1982 Anayasası ile birlikte 32 yıldır zorunlu din dersleri tam bir İSLAMCI faşist baskı İLE SÜRDÜRÜLÜYOR.. AİHM kezlerce bu konuda kararlar verdi ama özellikle AKP hükümetleri hukuka karşı hile ile AİHM kararlarının arkasından dolanarak (hile-i şeriye) kararları özüyle uygulamadılar. Söz konusu derslerin içeriklerinde yüzeysel ve kandırmaca amaçlı değişikliklere gidilerek
AİHM kararlarının içi boşaltıldı, pişkinlikle AİHM aldatılmaya çalışıldı!

Ciddi ölçüde zaman kazanıldı.. Bu arada “12 yıllık zorunlu kesintisiz” eğitim sistemi 4 + 4 + 4 ile parçalanarak ve İHL’ler sayıca ezici biçimde artırılarak İmam hatip Ortaokulları (IHO) da açıldı. Yetmedi, kimi derslerin İngilizce verilmesi bahanesiyle
İHL ve IHO’nın başına bir de “Anadolu” sözcüğü getirilerek var olan okul binaları
bu kayırmalı okullara verildi.

Yetmedi, bir de haremlik – selamlık ayrımı ile kızlar için IHO – IHL açıldı..
Oysa İslam dini kaynaklarında kadınlar İmam – Hatip olamıyor.
Bu gerçeğe karşın kızlar için ayrı İHO – İHL açmak, apaçık beyin yıkama,
Başbakan iken RTE’nin itiraf ettiği üzere “inançlı” nesil yetiştirmektir..

Bu neyin “inancı” dır?? Başka inanç sahipleri ve sistemleri yok mudur Türkiye’de?
Salt Hıristiyan ve Museviler bağışık tutuldu bu zorunlu derslerden
(Lozan Antlaşması güvenceleri ve Batı korkusu!).

Yetmedi; bilinçli TEOG rezaletiyle (TEOG : Temel Eğitimden Ortaöğrenime Geçiş) öğrenciler utanç verici biçimde seçeneksiz bırakılarak İHL’lere yerleştirildiler.. IHO – IHL yapılanması 4 + 4 + 4 sistemini son 2 bölümünde başlıca sistem ve omurga oldu.. Laik bir ülkede yapıldı bunlar.. Anamuhalefet partisi başkanı “Türkiye’de laiklik tehlikede değil” dediğinden olacak..

Yetmedi, İHL bitirenleri (mezunları) meslek sahibi olmak üzere eski Yüksek İslam Enstitüleri – yeni İlahiyat Fakülteleri’ne (sayıları 30’dan çok!) yönlendirilmek yerine
tüm eğitim alanlarına girebildiler. Ezici çoğunlukla AKP kadroları bu okullardan mezun.
Farklı inançtan, örneğin Alevi, tek 1 orta- yüksek bürokrat 12 yıldır atanmıyor!

Yetmedi, Harpokulları için zorlama yapılmakta..
Polis okulları, Hukuk ve Mülkiye zaten öncelikle tercih edildi.
Fethullah Gülen’in hedefleri doğrultusunda Devletin can damarlarına girildi..

Yeter mi? Bilmiyoruz??

20 – 25 milyon Alevi insanımız İslamı çok farklı yorumluyor ve Sünni İslamın devlet eliyle – kendi vergileriyle kendilerine dayatılmasına çoook haklı olarak isyan ediyorlar.
Cemevleri tapınç (ibadet) yerleri olarak kabul edilmiyor, tek kuruş devlet desteği görmüyor. Ama cami sayısı yüz bini aştı, ayrıca ilkokullarda bile mescitler doldu.
Bu bağlamda ağzını açanlar çok merkezli ve sistematik biçimde linç edildi, susturuldu, vuruldu.. Ama hoparlörlerden sanal ezan kayıtları 5 vakit çok yüksek sesle dinletiliyor.

DİB (Diyanet İşleri Başkanlığı) muazzam bir İmparatorluk oldu.
Bütçesi çok sayıda bakanlığın ödeneğini aşıyor. TÜBİTAK bütçesinin 4 katı! Ayrıca Diyanet Vakfı çok ciddi parasal kaynaklara hükmediyor. İki yüz bin dolayında Sünni imam – vaiz -mele vb. nin aylıklarını tüm vatandaşlar ödüyor ama DİB’de Alevilik ve başka inançlara yer yok! DİB SÜNNİ İSLAMIN Dükalığı! Oysa “Diyanet” sözcüğü salt “Sünni” İslam demek değil ki!

Başbakan Davutoğlu bu gün hemen savunmaya geçti ve terör örgütlerini örnek göstererek Ortadoğuda din eğitiminin zorunlu olduğunu.. savundu. “İslamcı terör” ü engellemek için bu dersler gerekliymiş.. Hatta uygulamalı, Kilisede veriliyormuş yer yer.
Oysa hiçbir AB ülkesinde 12 yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim tamamlanmadan zorunlu din eğitimi yok’

Yine bu gün 12. CB – Yarıbaşkan RTE de Esnaf Birlikleri toplantısında “İslami terör” diye bir kavramı kesinkes reddetiklerini söyledi. RTE de Davutoğlu da “IŞİD unsurları” demeyi sürdürürken, tüm dünya “kanlı IŞİD terörü” diyerek şiddetle lanetliyor,
kendi yarattıkları canavarla başetmek için çabalıyor….

Büyük atasözüdür.. “Zırva tevil götürmez..”
Ne yaparsanız yapınız, bu politikayı artık daha fazla sürdüremezsiniz.

AİHM’nin kararı oybirliği iledir. Temyiz etme pişkinliğine girilmez umarız.
Çünkü tazminat istemi de hükmü de yoktur kararda.
Uluslararası Yüksek Mahkeme, kararının nasıl uygulanması gerektiğini de açıkladı.

Eh artık yeter..
Bu dinci faşizme son verin..
Zaten okullarda Arapça, Peygamberin Yaşamı gibi dersler de koyarak dinci içerik
iyice zenginleştirildi..

İnsaf artık..

  • Toplum bo-ğu-lu-yor, bo-ğu-lu-yor, bo-ğu-lu-yor..
    anlıyor musunuz, duyuyor musunuz, görüyor musunuz?

Yoksa kör ve sağır mısınız?

Bu yaptıklarınızın İslam’a uyan neresi var? Kuran’da karşılığı var mı??
Kuran’ın neresinde insanlara zorla din öğretmek, Arapça sure ezberletmek yazıyor? Zorla abdest, namaz, oruç.. Hangi ayette, hangi ayette??
Tek bir ayet gösterebilir misiniz herkese ZORUNLU DİN DERSİ için??
Yoksa tam tersine “tebliğ” den öteye geçmek Kuran’da yasak, değil mi!?

AİHM kararını kıvırtmadan artık uygulayın..
Mahkeme uyarıyor; Türkiye’de sorun “yapısal” diye!
(Karar özeti aşağıda.. dikkatle okunmalı..)

Sevgi ve saygı ile.
17 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================

AİHM’den ‘zorunlu din dersi’ kararı..

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 
Türkiye’den zorunlu din dersi uygulamasına derhal son verilmesini istedi!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),eğitimde zorunlu “Din Bilgisi ve
Ahlak Kültürü Derseri” ne karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının
2011 yılında açtığı davada kararını bugün açıkladı.

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) eğitim hakkıyla ilgili maddesinin ihlaline hükmetti.

Mahkeme, oy birliğiyle aldığı kararda,
Türk hükümetinden

Zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden
bağışık (muaf) tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini.”
istedi.

Kararda, Türkiye’de din ve ahlak kültürü kitaplarının içeriğinde yapılan son değişikliklerin“yetersiz” olduğu belirtilip; Devletin dinsel konularla ilgili düzenlemelerde “yansız ve tarafsız olma yükümlülüğü” anımsatıldı.

AİHM, kullanılmakta olan “Din ve Ahlak Kültürü” kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun
ait olduğu Sünni İslam’a daha çok yer ayrılmasının “beyin yıkamak” anlamına gelmediğini belirtmekle birlikte;

Alevi inancının özellikleri dikkate alındığında, anababaların çocuklarında
okul ile kendilerine özgü değerler arasında bir “bağlılık çatışması” 
yaratabileceğini
düşünmekte haksız olmadıklarına kanaat getirdi.

Türk eğitim sisteminin yalnızca Hıristiyan ve Musevi öğrencilere zorunlu din derslerinden bağışık (muaf) tutulma hakkı tanıdığına işaret eden AİHM’nin gerekçeli kararında,

“Bu durum, çocukları okulda gördükleri eğitim ile ailelerinin dinsel veya
felsefi inançları arasında çatışmaya itebilir..
” sonucuna vardı.

Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun öğrencilere din derslerine girmeme veya
bu ders yerine başka bir derse girme hakkı tanıdığını da anımsatan AİHM,
Türk eğitim sisteminin anababaların (ebeveynlerin) inançlarına saygı konusunda
hâlâ Avrupa standartlarında olmadığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nin
eğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM, sorunun “yapısal” olduğunu da belirterek, kararın nasıl uygulanması gerektiği konusunda Ankara’ya mesaj da verdi.

Mahkeme, en kısa sürede “Din ve Ahlak Kültürü” derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılıp, öğrencilerin bağışık tutulabilecekleri bir sisteme geçilmesi
gerektiğine hükmetti.

Davacılar maddi veya manevi tazminat talep etmediğinden,
bu konuda herhangi bir hükümde bulunulmadı.

Karar, benzer olası davalar için örnek oluşturması (emsal teşkil etmesi)
bakımından önem taşıyor. (Kaynak: Ntvmsnbc, 16.9.14)

***********

Bu dosyanın tümünü pdf olarak okumak – indirmek için lütfen tıklayınız…

AİHM’den_Turkiye’de_‘zorunlu_din_dersi’ne_son_verilmesi_kararı

Gnk. Bşk. Org. Necdet ÖZEL’in başına gelenler.. ve dostça öneriler..


Gnk. Bşk. Org. Necdet ÖZEL’in başına gelenler.. ve dostça öneriler..


Dostlar
,

Gnk. Bşk. Org. Necdet ÖZEL paşanın başına gelmedik kalmadı..
Önceki ay ağır bir zona enfeksiyonu geçirdi ve günlerce hastanelik oldu, birkaç hafta çalışamadı. O günlerde kendisine bir açık mektup yayımlayarak, kimi yüksek rütbeli kendisini eleştiren yurtsever ve tertip davalarla ağır biçimde mağdur edilmiş subay ve eşlerinin Orduevlerine girişini yasaklamak, başkaca haklarını sınırlamak, yeni yasaklar getirmek.. gibi yersiz işlerle uğraşacağına ülke sorunlarına odaklanması çağrısı yapmıştık (16.7.14). Bu mektubumuz binlerce kez tıklanmış ve çok okunmuştu..
(Genelkurmay Başkanı Sn. Org. Necdet ÖZEL Paşa’ya Açık Mektup
http://ahmetsaltik.net/2014/07/16/genelkurmay-baskani-sn-org-necdet-ozel-pasaya-acik-mektup/). Şimdilerde, elverişli konjonktür gereği olsa gerek, Yargıtay C. Başsavcılığı Paşa hakkında dava açmak istiyor. Paşa’nın “Rahatsız edici” (!?) sözlerinden  2 yıl geçtikten sonra.. Kimi “akiller” in suç duyurusu demek ki zaman aşımına uğramadı.. Koca C. Başsavcısından daha iyi bilecek değiliz ya..
Sn. Hasan Erbil 21.5.2011’de bu göreve atanmıştı Görev süresi 4 yıl.. 8 ayı kaldı..

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen 5 adaydan biri olursa, 12. CB – Yarıbaşkan RTE tarafından gene atanabilir bu yüksek ve saygın göreve.. (Anayasa md. 104 ve 154)

Her neyse..

Necdet paşa 2 yıl önce doğruları / yap(ıl)ması gerekenleri söylemişti.
Keşke daha çok yapabilseydi ya da çoğunu yapabilseydi de bugün bu açmazda olmasaydık..

Gene de Paşa’yı bu sözlerinde içtenlikli ise, bize O’nu bu konjoktürde desteklemek düşer.

T.C.’nin 28. Genelkurmay Başkanı değil ama Türkiye’yi bölünme eşiğine getirenler, soyup soğana çevirenler yargılanmalıdır. Başsavcı o zaman halkın C. Başsavcısı olur…

T.C.’nin Genelkurmay Başkanı sıradan bir devlet memuru değildir

ve kamuoyu O’nun -dolayısıyla TSK’nın- görüşlerini merak etmekte,
bilmek istemektedir. Bu durum demokrasinin bir gereğidir. Sıradan bir
devlet memurunun konuşmasını yasaklamak da demokrasi dışıdır üstelik.
Bu AKP rejiminin karşı olduğu 3 Y’den biri “Yasaklar” değil miydi??

“3 Y karşıtlığı” ile iktidar olmadılar mı 3 Kasım 2002 seçimleriyle?

  • Yasaklar – Yoksulluk – Yolsuzluk… 

3’ünde de yerin dibine batmadılar mı??
Akiller” in buna hiç aklı ermez mi??

Bakın dostumuz Duran Aydoğmuş neler yazmış??

*******

Sevgili Dostlar, !!!

Şimdilerde böyle paşalarımız var mı? Ben yine de umudumu kesmiyorum.
Haklı olarak diyeceksiniz ki;

“TR’nin getirildiği şu yürekler acısı durumunda da meydana çıkmayan paşa
daha ne zaman çıkar meydana?

Bade-i harab-ül Basra (Basra harap olduktan sonra mı?!”)

 
Geldiğimiz şu duruma bakın hele! Şimdiki paşamız her nasılsa birkaç yıl önce“PKK’yi bitireceğiz, ülkeyi böldürmeyeceğiz”

demiş…Demez olay-mış; paşayı yargılayacaklar-mış böyle dediği için!
Keşke seslendirmeseydi de, fiiliyata geçseydi şimdilerde bu durumları ne kendi
ne de ülke insanı yaşardı. İşte fiiliyatla neticeyi alacak yerde, lafı ile uğraşırsan,
günün birinde bunun hesabını sorarlar birileri!

Sana ne yani, 600 bin kişilik silahlı gücünle ülkeyi kurtarmak!
Senin görevin mi yani memleketi kurtarmak!
Senin görevin, amirlerine iyi itaat etmek, susmak oturmaktır!

Eğer bu sözlerinden dolayı yargılanırsan, senden sonraki meslektaşlarından
birisi de senin gibi konuşursa, onun başına da aynı senin başına gelen gelecektir. İşte konunun özeti ve püf noktası da budur aslında.
Degül mi?
 
Saygılarımla.
Duran Aydoğmuş
13.09.2014

**************************************

Bir emekli deniz tabip albay meslektaşımız Dr. Aytekin Ertuğrul daha da öfkeli :

  • Artık sözün bittiği yerdeyiz. Genelkurmay başkanımızın görevi PKK’yı bitirmektir.
    TBMM görevi denk bütçe yaparak enflasyonu bitirmektir. TBMM Denk Bütçe yaparak enflasyonu bitirmezse PKK silahla bitirilemez. 14 Mayıs 1950’den bu yana Ankara’ya Anayasaya ve Atatürk ilkelerine uygun bir hükümet ve
    TBMM gelmemiştir. 
    Balık baştan kokar. Genelkurmay başkanımız bunları söyledi diye O’nu yargılayacak babayiğıtin aklından kuşku duyulur. Artık  Ankara’da Anayasaya uygun yemin ettiğiniz Atatürk ilkelerine uygun hükümetler ve TBMM’ni Türk Milleti dört gözle bekliyor. 

    Kömürle odunla fasulye ile, hayali vaatlerle kandırılarak kazanılan oylar esas değildir.

    Esas, bu yurdun her yanını kanları iler sulayan “Ya istiklal ya ölüm” diyen şehitlerimizin amaçlarıdır. Bu amaçlara uygun hareket etmeyenlerin
    tek adı vardır… 

*******************

Evet Sayın Özel,

T.C.’ne sıtkı sadakatle ve 4 elle sarılmanın zamanı geldi de geçiyor da..

Ne yapacaksanız tez elden yapmalısınız..
Görünen o ki yarın ağzınızı bile açamayabilirsiniz!..

Sevgi ve saygıyla.
13.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net