Etiket arşivi: 12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE

RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve Ülkeye Muazzam Maliyeti – 4. Güncelleme


RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve 
Ülkeye Muazzam Maliyeti –
4. Günceleme

Devrim Şehitleri Uğur Mumcu’ya ve
Prof. Muammer Aksoy’aArmağan


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

4. Güncelleme notu (08 Mart 2015)                          :

  • ABD Doları tırmanmayı sürdürüyor..Küresel sermaye, Bay RTE’yi bu yolla terbiye ediyor bir anlamda..
    Deliğe süpürüyor yani 12. CB-Yarıbaşkan, totaliter Erdoğan’ı..
    Bay RTE direniyor gitmemek için..

    80 milyon yurttaş, bir avuç yandaş ve “Dolara yataan / yatırılanlar” dışında ağır fatura ödüyoruz, ödeyeceğiz..

Hesapları yenileyelim :

3. Güncelleme 5 Mart’ta idi. 3 gün içinde Dolar 10 krş. daha “değerlendi” ve 2.67 TL oldu!
Buna göre, Tayyip Bey’in TCMB’na çatmaya başladığı ve Kurgunun başladığı gün, 24 Ocak’tan bu yana;

2,67 – 2,27 = 40 krş. Dolarda değerlenme, TL’de değer yitirimi
40 krş / 2,27 TL = % 17,6 devalüasyon oranı.

2014 sonunda 800 milyar Dolar dolayındaki ulusal gelir (GSMH) bu oranda küçüldü :

2014 sonu Ulusal Gelir (GMH) yaklaşık 800 Bn $ x % 17,6 = 141 Bn $..
GSMH 141 Bn $ azaldı.
Türkiye 18. büyük ekonomi değil artık..
İlk 20’nin dışına düştü..

Türkiye artık G20 Ülkesi değil!

%17,6 oranında yoksullaştırıldık.
Kişi başına 10 bin $ dolayında olan yılık gelir %17,6 gerileyerek 8240 Dolara düştü.

400 milyar $ olan toplam dış borçlar %17,6 büyüdü; 470,4 milyar $ oldu.

260 milyar Dolar’a varan dışalım (ithalat) % 17,6 pahalandı..
Tabii bu düzeyde dışalım (ithalat) yapamayacağız.. Pek çok zorunlu ithal girdi, başta akaryakıt – doğal gaz ve onları izleyerek temel mal ve hizmetler zamlanacak..
Aynı düzeyde (260 Bn $) dışalım yapabilmek için % 17,6 oranında daha çok ödeme yapacağız.
Veya 260 milyar $ düzeyinde dışalıma karşılık % 17,6 oranında daha az mal ithal edebileceğiz.

160 milyar Dolara varan dışsatım (ihracat) rakamını tutturabilmek için %17,6 daha çok
mal vereceğiz, %17,6 daha ucuz dışsatım yapabileceğiz. Emeğimiz, alın terimiz dışarıya
% 17,6 oranında daha ucuzlatılmış olarak sunulacak.

Ancak, paramızın Dolar karşısında % 17,6 değersizleştirilmesine karşılık dışsatımımız
Şubat içinde artmadı, azaldı! Ne hazin bir çelişki.. Bunun temel nedeni ise hastalıklı dışsatım (ihracat) yapımız. Açıkçası, 100 Dolarlık dışsatım için 70- 80 Dolar düzeyinde dışalım yapmaya mahkumuz! Bu ithal girdi olmaksızın dışsatım yapamıyoruz. Asıl madde / nesne dışarıdan alınıyor, biz Türkiye’de makyaj, boyama, ambalajlama.. gibi yüksek teknoloji ürünü olmayan ilkel katkılarla, ithal ürünlere ciddi bir katma değer yükleyemeden / katamadan
satmaya çabalıyoruz..

Bir başka hazin anlatımla 160 milyar Dolara yaklaşan dışsatımın % 70-80’i ithalat!

Demek ki, cebimizdeki para Tayyip beyin sorumsuz tutumu yüzünden 43 günde % 17,6 eridi ve bir avuç yandaş ve “Dolara yatan / yatırılanlar” dışında hepimizi yoksullaştırdı.

Dışalımımız % 17,6 pahalandı, dışsatımımız ise tersine % 17,6 ucuzlatıldı..

Dış borçlarımız 400 milyar Dolardan % 17,6 artışla 470,4 milyar dolara tırmandı..

Yineleyelim; Türkiye artık G20 ülkesi değil!
2023’te Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içine girme masalları zaten başından beri matematiğe dayanmayan ham hayaller ve açıkça toplumu aldatma iken, iyice düş oldu!

Tarih ve Türk Ulusu, kendisine yapılan bu eşi görülmemiş derecede büyük ihanetin sorumlularından elbette hesap soracaktır.

Bu ağır fatura ve ezici sorumluluk öylesine geçiştirilebilecek türden değildir.

Bu “ekonomik bunalım” AKP’yi sandığa gömecektir ancak Türkiye’ye faturası ne yazık ki epey ama epey ağır olmaktadır..

Sevgi ve saygıyla.
8.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com 

*********

3. Güncelleme notu (05 Mart 2015)                          :

12.CB – Yarı Başkan Bay RTE‘nin TCMB Başkanı Sayın Doç. Dr. Ercan Başçı‘ya
faiz indirimi dayatarak acul biçimde ilk çatması 24 Ocak 2015 günü idi..

Bay RTE o gün gürleyerek TCMB kurumsal kimliğini haşlamış ve Dolar tırmanmaya başlamıştı. 2,27 TL’den 2,37 TL’ye yükselmişti. Doların 10 kuruşluk bu değerlenmesinin (re-valüasyon) paramızın ise değersizleştirilmesinin (de-valüasyon) faturasını ve ardalanını (background) irdelemiştik o yazımızda.

1 hafta sonra Dolar tırmanmasını sürdürüyordu ve 5 krş. daha değerlenmiş,
1 $ = 2,42 TL olmuştu. % 5 dolayındaki devalüasyon 7,5’lere koşuyordu.
Ülkeye muazzam maliyetini yeniden hesaplamak gerekiyordu.
En azından Dolar karşısında % 7,5 oranında yoksullaşTIRILMIŞTIK..

Yazımızı 2. kez güncellemiştik muazzam zararı yeniden hesaplayarak..

Tayyip bey TCMB’na çatmayı kesmedi..
24 Şubat 2015 günü Banka faiz oranlarında .25 baz puan düzeyinde indirim yptı amaa
RTE’yi “kesmedi” nedense?!..

“Öyle yarım puan yarım puan.. dalga geçerek olmaz..” dedi..

Hem ekonomiyi en iyi bilen adam O idi hem de Anayasa gereği Parlamenter bir rejimde simgesel Cumhurbaşkanı değil; kadir-i mutlak bir Başkan idi Erdoğan..
Ekonomi Profesörü Başbakan Davutoğlu susuyor, iktisat Doçenti TCMB Başkanı susuyor ve yıllardır Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ağzını aç(a)mıyordu!?

Tayyyip bey hala bu anlaşılmaz baskısını sürdürüyor ve kamuoyu önünde,
üstelik TCMB’nı vatan hainliğiyle suçlama derecesine vardırarak..
Dünyada örneği var mı böylesine bir afetin??

Kendi ülkesinin Merkez Bankası yönetimini dış odakların yönetiminde olmakla suçluyordu..

Bu ülke bunca zulmü hakedecek ne yaptı, anlamakta çoook ama çok zorlanıyoruz.

4 Mart 2015 günü akşam saatlerinde 1 ABD Doları 2,57 TL idi.

24 Ocak 2015 günü 2,27 TL iken.. 40 günde 30 krş. değerlendi Dolar.

Hesapları yenileyelim :

2,57 – 2,27 = 30 krş. Dolarda değerlenme, TL’de değer yitirimi
30 krş / 2,27 TL = % 13 devalüasyon oranı.

2014 sonunda 800 milyar Dolar dolayındaki ulusal gelir (GSMH) bu oranda küçüldü :

800 Bn $ x .13 = 104 Bn $.. GSMH 104 Bn $ azaldı.
Türkiye 18. büyük ekonomi değil artık..
İlk 20’nin dışına düştü..
TR artık G20 Ülkesi olma özelliğini yitirdi.
%13 oranında yoksullaştırıldık.
Kişi başına 10 bin $ dolayında olan yılık gelir %13 gerileyerek 8700 Dolara düştü.

400 milyar $ olan toplam dış borçlar %13 büyüdü; 452 milyar $ oldu.

260 milyar Dolar’a varan dışalım (ithalat) % 13 pahalandı..
Aynı düzeyde dışalım yapabilmek için % 13 daha fazla ödeme yapacağız.
Veya 260 milyar $ düzeyinde dışalıma karşılık % 13 daha az mal ithal edebileceğiz.

160 milyar Dolara varan dışsatım (ihracat) rakamını tutturabilmek için %13 daha fazla mal vereceğiz, %13 daha ucuz dışsatım yapabileceğiz. Emeğimiz, alınterimiz dışarıya % 13 daha ucuzlatılmış olarak sunulacak.

Ancak, paramızın Dolar karşısında % 13 değersizleştirilmesine karşılık dışsatımımız
Şubat içinde artmadı, azaldı! Ne hazin bir çelişki.. Bunun temel nedeni ise hastalıklı dışsatım (ihracat) yapımız. Açıkçası, 100 Dolarlık dışsatım için 70- 80 Dolar düzeyinde dışalım yapmaya mahkumuz! Bu ithal girdi olmaksızın dışsatım yapamıyoruz. Asıl madde / nesne dışarıdan alınıyor, biz Türkiye’de makyaj, boyama, ambalajlama.. gibi yüksek teknoloji ürünü olmayan ilkel katkılarla, ithal ürünlere ciddi bir katma değer yükleyemeden / katamadan
satmaya çabalıyoruz..

Bir başka hazin anlatımla 160 milyar Dolara yaklaşan dışsatımın % 70-80’i ithalat!

Demek ki, cebimizdeki para Tayyip beyin sorumsuz tutumu yüzünden 40 günde % 13 eridi ve hepimizi yoksullaştırdı.

Dışalımımız % 13 pahalandı, dışsatımımız ise tersine % 13 ucuzlatıldı..

Dış borçlarımız 400 milyar Dolardan % 13 artışla 452 milyar dolara tırmandı..

Türkşye artık G20 ülkesi değil!

16 milyon nüfuslu Hollanda bile toplam ulusal gelirde (GSMH) bizi geçti..

Yazımızın ilk içeriğinde aşağıdaki paragraf da yer almıştı :

  • Bu arada Bay RTE’nin bu yönde bir açıklama yapacağını öngören, açıklamanın sızdırıldığı kesimler (insider traders) Dolar alımı yaparak, 1 gecede servetlerine % 4,5 değer katmışlardır. Bay RTE, bu sorumsuz (!?) demeciyle “birilerine” 1 günde %4,5 faiz ödetmiştir ulusal servetten, garip – gurebadan… Bunların bir bölümü vakıflar, AKP’ye zoraki – koşullu bağışlar ve cemaatler üzerinden; yoksullaştırılan kitlelere aktarılarak, üstüne üstlük politik avantaja dönüştürülmeye çalışılacaktır hiç kuşku yok.*****Erdoğan TCMB’nı vatan hainliğiyle suçluyor.. Ülkeye zarar verdi, kötü yönetti… vs . diye..
    Yukarıda ve aşağıda özetlediğimiz tablonun asıl sorumlusu kim?
    Tarih ve halkımız en doğru kararı ve yargıyı verecektir.
  • Ulusal Ekonominin uğradığı zarar 40 gün içinde
    100 (yüz) Milyar Doları çook aşmıştır!

  • Geçen hafta, Dolar 2.50 TL dolayında iken, İktisat Profesörü ve eski Bakan Sayın Enis Öksüz, ulusal kanamayı 88 Milyar Dolar olarak açıklamıştı Ulusal Kanal’da.

    Dolar daha ne denli tırman(dırıl)acak, bilen yok..Fakat üretime dayanmayan borç ekonomisiyle duvara dayanacağımız kesindi.
    Yüksek faiz ve düşük kuru yıllarca sürdürerek cari açığı finanse etmeye çalıştı AKP.
    Kasım 2002’de 221 milyar Dolar toplam borç ile aldı, günümüzde son 40 günün % 13 devalüasyonuyla bu rakam 600 milyar dolardan 650 milyar dolara tırmandı!
    (400 Bn $ dış borç % 13 büyüdü)..Doların balonu henüz söndürülebilmiş değil..
    Seçim öncesinde bu zulüm neyin nesi idi ülkeye?
    Dış lobilerin etksinde olan gerçekte kim?
    Bu tablo karşısında TCMB Ulusal çıkarları kahramanca savunmaya çalışmıyor mu?
    Ülkenin Cumhurbaşkanı ise usul – ölçü – nezaket – hukuk… hiçbir şey tanımadan hücumda..
    Kim ve ne adına?
    Üstelik TCMB’nı vatan hainliğiyle suçlarken saydığı gerekçeler
    gerçekte kendi eylemine uyuyor..…. Şeçaat arzederken sirkatin söylemek bu olsa gerek..Tarih, halkımız ve ilahi adalet Erdoğan’ın yakasını asla bırakmayacaktır.

    Zerre huzuru kalmamıştır.. Kaçak sarayında ölüm / öldürülme korkusu / ABD tarafından
    deliğe süpürülme korkusu ile yaşamaktadır.. Yediği – içtiği – giydiği her şey ayrıntılı laboratuvar incelelemerinden geçirilerek..

    Buna yaşamak denirse..

    Bu arada ilk tazminat cezasına da mahkum edildi..

    İlahi adalet tecelli etmeye başladı galiba..

    Hakın parasıyla Umre nereye konacaktır?
    Orada yapılan dualar Allah katında  makbul müdür??

    Dönüşsüz akşamın ufkudur..

    Büyük Anadolu deyişidir; burnunuzdan fitil fitil gelecektir..

    Not : Başbakan yardımcısı bir profesör zat, birkaç gün önce NTV’de hala masal anlatıyor..
    2023’te Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girecekmiş..!?
    Şu anda 17. likten aşağılara düşmüşken, 9 yıl üstüsüte % 20’nin altına düşmeyen bir büyüme ile bu hedef belli varsayımlarla olanaklı. Dünyada örneği var mı? Bu yıl % 3-4 büyüme hedefi var.
    Niçin halka yalan söylüyorsunuz?
    Halkın hiçbir şey anlamayacağını mı düşünüyorsunuz?
    Başbakan yardımcısı bir Profesör bu hedefin olanaksız olduğunu görmekten aciz midir?
    Müslümanlık bu mudur?
    Dürüst olmak, halka yalan söylememek….

Sevgi ve saygı ile, 05.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

============================================

2. Güncelleme notu (09.02.2015)                          :

Bu yazı 24 Ocak 2015 günü yazılmıştı.
Bay RTE o gün gürleyerek TCMB kurumsal kimliğini haşlamış ve Dolar tırmanmaya başlamıştı. 2,27 TL’den 2,37 TL’ye yükselmişti. Doların 10 kuruşluk bu değerlenmesinin (re-valüasyon) paramızın ise değersizleştirilmesinin (de-valüasyon) faturasını ve ardalanını (background) irdelemiştik o yazımızda.
Aşağıda okunmasını dileriz.

1 hafta sonra Dolar tırmanmasını sürdürüyordu ve 5 krş. daha değerlenmiş,
1 $ = 2,42 TL olmuştu. % 5 dolayındaki devalüasyon 7,5’lere koşuyordu.
Ülkeye muazzam maliyetini yeniden hesaplamak gerekiyordu. En azından Dolar karşısında % 7,5 oranında yoksullaşTIRILMIŞTIK..

Başkaca değerlendirmelerimiz de olmuştu aşağıdaki o 2 yazımızda..
Tayyip bey hızını kesmedi ve Dolar bu gün, 9 Şubat 2015 günü 2,5 TL’yi gördü.
Böylelikle 24 Ocak’tan 9 Şubat’a uzanan 2 haftada 23 krş değer kazandırılarak, 23/227=%10,1 oranında bir DEVALÜASYON fiilen (de facto) gerçekleştirilmiş oldu.

Asıl hedefin de bu olduğunu düşünüyoruz. Dışsatım lobisine Dolar pahalı geliyordu, TL ucuzlatılmalıydı ki; dışsatım sudan ucuza da olsa bir parça artsın.
Ülkenin alın teri, kaynakları, putlaştırılan “dışsatım” adına dışarıya peş keş çekilsin..
Ancak dışsatımın %70-80 dışalıma bağımlı olması ciddi bir ayak bağı..
Dışsatımcının kârını düşürüyor ve onları daha da saldırgan (agressif) kılıyor.

Eğer bu % 10’luk “ivedileşen” devalüasyon “böyle” yapılmasa idi nasıl olacaktı?
Fatura AKP iktidarının sırtından alındı.. Ustaca bir manevra ile, Bay RTE
sözde TCMB ve Başkanı Doç. Dr. Erdem Başçı ile çatışıyormuş görünümü verilerek bir tiyatro oynandı ve halk da olup bitenin ayrımına var(a)madı..

Ancak Dolar’a bağlı ithal girdilerde fiyat yükselmesinin bedelini ödemekten
kaçınma olanağı yok.. Yavaş yavaş bu faturayı da Halk yüklenecek.

Bu manevra ile bir kez daha yerel – küresel sermaye lobilerinin diledikleri yapıldı.
İktidarın emekten / halktan yana olmadığı bir kez daha görüldü.
Ayrıca devalüasyon haberinin sızdırıldığı – burnu iyi koku alan yandaşlar ve uyanıklar spekülatif biçimde %10’a varan oranlarda servetini büyüttü. Bu çevrelerin dışında kalanlar ise halka birlikte % 10 eridi, küçüldü.

Bu %10’un yeteceğini sanmıyoruz, ancak hastalıklı sistemin, cılız ve dışa bağlı ekonomimizin direnme – dayanma gücü yoktu.. Arkası yavaş yavaş gelecektir kanısındayız. Ancak seçime dek şimdilik bu %10 ile idare edebiliriz.. Gündelik yaşama yansıması da nasılsa yavaş yavaş olur ve Haziran’a dek ciddi sorun yaratmaz. Önümüz de yaz.. Petrol fiyatları düşük kalırsa, Mart – Nisan’da doğalgaz, akaryakıt fiyatlarında seçim öncesi popülist bir indirim  bile yapabilirler..

7 Haziran Seçimleri AKP ve ülkemiz için yaşamsal önemde.
AKP yeter çoğunlukla kazanırsa, 2023’e,

“100. yıl dış destekli irtica ve dış destekli bölücülük için”

bir uzanmalık iş kalacak.. Hesap bu..

Bu arada, 2002 sonunda AKP iktidar olduğunda, 2003 başı Dolar kuru 1,4 TL idi..
Bu gün 2,5 TL’yi geçti..

2,5 TL – 1,4 TL = 1,1 TL
1,1 TL / 1,4 TL = % 78,6

AKP’nin 12 yılda Dolar temelli devalüasyonu % 80’e yaklaşıyor.

Zat-ı şahanelerinin iktidarlarında paramız Dolar karşısında % 80 değer yitirdi..
TL’nin değeri neredeyse yarıya indi / indirildi ..
Bunun adı “başarılı ekonomi yönetimi”!
Bay RTE şimdiki TCMB başkanı ekonomist Doç. Dr. Erdem Başçı’dan da,
önceki başkan Durmuş Yılmaz’dan da (Londra’dan Ekonomi lisanslı + yüksek lisanslı) …. herkesten ama herkesten daha iyi ekonomi biliyor!?
Bu birikimini ise İİTİA’den aldığı (sonradan Marmara Üniv. İİBM!?),
bir türlü gör(e)mediğimiz diploması ile edinmiş anlaşılan..

Biz ne söylersek söyleyelelim; korkarız taktik operasyon “şimdilik” tamam!?

Sevgi ve saygıyla.
09.02.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================================

2. Güncelleme notu (30.01.2015)                          :

Şu anda 1 ABD $’ı 2.42 TL..
24 Ocak’ta bu yazıyı yazdığımızda 2.37 TL idi..
Aşağıdaki maliyet hesaplarına %50 daha ekleyebilirsiniz..
Dolar’ın 2.27 TL’den 2.37 TL’ye 10 krş. değerlenmesine dayalı idi aşağıdaki
o yazımız.
Ülkeye fatura büyüyor..
“Herkes” TCMB’na gözünü dikmiş “faiz indirimi” bekliyor.
Kurduğumuz moneter sistem (yeni tanrılarımız para, faiz, rant, döviz vb.)
bizi tutsak aldı.
Yeri gelmişken bir kez daha anımsatalım :
Küresel kapitalizmden kurtulma dışında kurtuluş yok..

Bu Kapitalizm hastalığı ölümcül.. Tüm dünyayı felaketten felakete sürüklüyor.
Başımızın beladan kurtulası yok.. Adı üstünde, “kapital – sermaye” odaklı.
Ortada insan yok.. “Human” – “hümanizma” odaklı değil düzen..
Ortada “toplum” yok, sömürü düzeni “sosyal” odaklı “sosyalist – toplumcu” değil..
Dünya nüfusunun 100’de 1’i küresel gelirin yarısına el koyuyor..
Dünya nüfusunun yarısı yoksulluğa mahkum..
Açlık ölümleri 1. sırada.. 1 milyara yakın insan karnını bile doyuramıyor
(800 milyon / 7,3 milyar).. Başta DSÖ ve FAO’nun feryatları boğuluyor..

Bütün insanlık aklını başına almalı.. Bu küresel harakiriden kurtulmaya bakmalı..
Daha insanca, yaşanası, paylaşım – dayanışmayı temel alan yepyeni bir düzen kurulmalı;
geri bıraktırılmış ülkelerin başına getirilen komprador kapitalizmin taşeronları dışlanmalı.
Bunun için, tarihi – insanlığı boğan KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizme karşı 
DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİRMELİ Kanada’dan Prof. M. Chossudovsky‘nin
salık verdiği gibi..

Bu yazdıklarımız da, kalleşçe öldürülmesinin 25. yılında (31 Ocak 1990)
ADD kurucu genel başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy‘a armağan olsun..

Geçen hafta da merhum devrimci şehidimiz Uğur Mumcu‘ya armağan yazmıştık..
Ne biçim armağan ise..

Sevgi ve saygıyla.
Acı ve kaygı içinde ama UMUTLA!..
30.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================

Gerek ülkemizin gerekse dünyanın ekonomik göstergeleri hiç ama hiç iç açıcı değil.
Davos’taki çırpınmalar (!) sistemin yapısal hastalığı yüzünden anlamlı çözümler üretemiyor.
2007’de başlayan küresel ekonomik bunalım 8. yılına girerek bir rekor kırdı.
Daha önceki periyodik ekonomik bunalım dönemleri hem yatay hem de dikey boyutlarda
bunca bunaltıcı olmamıştı. Kapitalizmin onmaz hastalığının ürünü bu bunalımlar, yapısal!

Küresel vahşi kapitalizm, sonuna dek tüm kartlarını oynama kararlılığında anlaşılan.
Gidebildiği yer dek.. Ticaret- finans savaşlarına ek, bölgesel denetimli sıcak savaşlar dahil..
YoksullaşTIRma, işsizlik, küresel gelir dağılımında bozulma akıl almaz bir biçimde,
üstelik hızla sürüyor.. Son verilerle dünya nüfusunun en varlıklı %1’i
yani 73 milyon süper elit, küresel gelirin (>72 trilyon $ / 2013) yarısına el koyuyor. Dolar / Avro milyarderlerinin hem sayısı artıyor hem sahip oldukları servet büyüyor..
Davos’ta küresel firavunlar bu vahşi sömürünün nasıl durdurulacağını değil,
nasıl sürdürülebileceğini irdeliyor kapalı kapılar ardında.

12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE, her türlü devlet terbiyesini ve nezaketini ayaklar altına alarak, yasa gereği özerk olması gereken TCMB‘na çok ağır biçimde saldırıyor ve

“.. uyarılardan nasibinin almamış görünüyor..” 

diye dehşet veren bir tümce kuruyor.. Yetki sınırlarını da aşıyor bu arada.
Bu sözlerin ardından Dolar 2.27 – 2.28 TL’den 2.38 TL üstüne fırlıyor. 10 kuruş pahalanmak ne demek??
10 krş / 2,27 TL = % 4,5 devalüasyon demek!..
Peki yetkililer bu sözlerinin nereye varacağını hesaplayamaz mı,
hesaplamak zorunda değil mi?
“Öfkeli 1 kısa azar tümcesi”, 1 günde yaklaşık % 4,5 devalüasyon getirdi.

Devalüasyon yoksullaşTIRma demektir,
enflasyon (yaşam pahalılığı) demektir,
halkın cebinden topluca çalma demektir.

İktisat okumuş bay RTE ve danışmanları kendisini uyarmamış olabilir mi??

*****
Kim yüksek faizden yana olabilir ki?

Ama 12 yıldır AKP, yüksek faiz – düşük kur ile ülkeyi muazzam borca boğup
sanal bir iyileşme yanılsaması sağlamadı  mı? Şimdi ne değişti?

Hem İslam dininde faiz haram değil mi?

Bay RTE bunu dillendirebilir mi, bu bağlamda “faizsiz bir ekonomik düzen” önerebilir mi?
Hadi canım sen de.. Dostlar alışverişte görsün.. TCMB faiz oranını yarım puan
değil de 1 puan+ düşürmeliymiş..

%4,5 devalüasyon ülkemizin toplam 400 milyar Doları aşan dış borçlarını bu oranda büyüttü. Yani Bay RTE’nin o sorumsuz (?!!?) tümcesinin bedeli 400 x % 4,5 = 18 milyar $ olmuştur.
Ayrıca 260 milyar $ dolayındaki dışalımımızı (ithalatımızı) yine % 4,5 oranında pahalılaştırmıştır;
260 x % 4,5 = 11,7 milyar $.
Dışsatımımız aynı oranda ucuzlatılmıştır; 160 milyar $ x % 4,5 = 7,2 milyar $..

Bu arada Bay RTE’nin bu yönde bir açıklama yapacağını öngören, açıklamanın sızdırıldığı kesimler (insider traders) Dolar alımı yaparak, 1 gecede servetlerine
% 4,5 değer katmışlardır. Bay RTE, bu sorumsuz (!?) demeciyle “birilerine” 1 günde %4,5 faiz ödetmiştir ulusal servetten, garip – gurebadan… Bunların bir bölümü vakıflar, AKP’ye zoraki – koşullu bağışlar ve cemaatler üzerinden; yoksullaştırılan kitlelere aktarılarak, üstüne üstlük politik avantaja dönüştürülmeye çalışılacaktır
hiç kuşku yok.

Doğrusu yaman plan, pes!

*****

Bu 3 görünür kalemi toplarsanız, 36,9 milyar $ gibi muazzam bir “doğrudan”
yıllık maliyet bulursunuz.
2014 için toplam ulusal gelir 800 milyar $ denirse, o tutarın yaklaşık %5’i!
Yandaşlara aktarılan haksız rantın yaratacağı yoksullaşTIRma ve gelir dağılımının
daha da bozulması cabası.. Yandaşların 100 milyar $ bir portföyü olsa,
bir günde 4,5 milyar $ avanta kazanım demektir. Bu, faizden de beter bir spekülatif ve
“külliyen haram” aktarım / gasp / post-modern kitlesel hırsızlık değil midir ??
Müslümanlıkta, İslamiyette, Kuran’da, ahlakta, hukukta yeri var mıdır??
Hiçbirinde olmadığına göre (!?) nerede vardır?

AKP’nin kutsal kırmızı kitabında vardır;
Türkiye bir Dar-ül Harp Alanıdır ve şeriat düzeni kurulana dek her şey
ama her şey mübahtır!

*****

Ülke kravatlı mollaların demir pençesi altında inin inim inlemektedir.

Bu durum sürdürülemez..
Bu dehşet verici bir durumdur..

  • Tüm bunları ülkesini – halkını seven, yurtsever ve sorumlu bir yönetici
    yapabilir mi?

Yapıyorsa bu davranışlara ne ad verilecektir?
Nasıl durdurulacaktır? Kim/ kimler engelleyecektir?
Ensenizde bol sıfırlı maddi – manevi tazminat davası ile durup dururken hakaret suçlaması ile hapis cezası davası açılması tehdidi Demokles’in kılıcı gibi tutulurken,
daha öte hangi sözcükler kullanılabilir ki??
TBMM’deki muhalefet partileri bu çok ciddi sorunun / talanın üzerine eğilmelidir, hem de hızla!

Çıplak söyleyelim; bu rejimin adı asla “ileri demokrasi” değil, tam da tersine
dinci despotizm, irticai totaliterliktir.

Ve de “Uygar Batı” (!?) ikiyüzlülükle yer yer sahnede yer yer perde gerisindedir.

İş başa düşmüştür..

Mustafa Kemal’in askerleri, Uğur Mumcular, kalpaksız kuvayı milliyeciler
O’nun Cumhuriyetini yeniden kurma tarihsel görevi ile
karşı karşıyadır.

Sevgi ve saygıyla.
24.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Not : Tüm yazıyı pdf olarak indirmek için lütfen tıklar mısınız??

RTE’nin_TCMB’na_Catmasinin_Arka_Yuzu_Ugur_mumcu_ve_Muammer_Aksoy’a_Armagan

Döviz açığı ulusal gelirin yarısını aştı ve RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü


RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü

Döviz açığı ulusal gelirin yarısını aştı!

Türkiye’nin döviz varlıkları Kasım ayında 2014 yıl başına göre %3.9 arttı. Yükümlülüklerdeki artış da %8.6 oldu.
Böylece döviz açığı 438.1 milyar dolara çıktı ve
ulusal gelirin %54.7’sine ulaştı.

TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2014 Kasım sonu itibarıyla Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyonu (UYP) verilerini açıkladı.

Buna göre, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2014 Kasım ayı itibariyle bir önceki yıl sonuna göre, % 3.9 artarak 234.9 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde yükümlülükleri ise %8.6 artışla 672.9 milyar $ olarak gerçekleşti.

AÇIK %11 ARTTI

Türkiye’nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net uluslararası yatırım pozisyonu 2013 yıl sonunda 393.5 milyar $ açık vermişken 2014 yılı Kasım sonunda bu açık, 438.1 milyar dolara çıktı. Böylece açık 11 ayda %11.3 artış gösterdi.

Türkiye ekonomisinin 2014 yılında %3 oranında büyüdüğü tahmin ediliyor. Dolar kurundaki gelişmeler ve TÜİK tarafından açıklanan ilk 9 aya ilişkin dolar temelli ulusal gelir rakamlarına baktığımızda, Mart ayında açıklanması beklenen ulusal gelir 800 milyar $ dolayında olarak gerçekleşecek. Buna göre 438 milyar doları aşan döviz açığı ülkemizin toplam ulusal gelirinin %54.7’sine ulaşmış durumda.

MEVDUATLAR AZALDI

Açıklanan rakamlardaki varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi
2013 yıl sonuna göre 2.4 milyar $ artışla 133.4 milyar dolara çıkarken,
öbür yatırımlar kalemi 445 milyon $ azalışla 59.9 milyar dolara geriledi.

Öbür yatırımlar alt kalemlerinden bankaların yabancı para ve Türk lirası cinsinden efektif ve mevduatları, 2013 yıl sonuna göre yüzde 6.3 azalışla 21.8 milyar dolar oldu.

YATIRIMLARDA ARTIŞ VAR

Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde de, Kasım 2014 itibarıyla, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle
2013 yıl sonuna göre %15.6 artışla 172.9 milyar dolara yükseldi. Portföy yatırımları
Kasım 2014 itibarıyla, 2013 yıl sonuna göre 29.1 milyar $ artış gösterdi.

Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2013 yıl sonuna göre %25 artışla 65.4 milyar dolara çıktı. Borç senetleri alt kalemleri olan yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku %3.9 artışla 54.1 milyar dolara, Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) ise %1.8 artışla 38.5 milyar dolara çıktı.

MERKEZ’DE HESAP KAPATILDI

Aynı dönemde, öbür yatırımlar 2013 yıl sonuna göre 928 milyon $ artış gösterdi.
Kasım 2014 itibarıyla, diğer yatırımlar altında yer alan yurt dışında yerleşik
Türk vatandaşlarının Merkez Bankasındaki kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları
2013 yıl sonuna göre %49.7 oranında azalışla 2.6 milyar dolara geriledi.
Bu durum genelde gurbetçi yurttaşların daha önce Merkez Bankasında tuttukları
döviz mevduatlarını özel bankalara yatırmasından kaynaklanıyor.

BORÇ ARTIŞI SÜRDÜ

Öte yandan söz konusu dönemde, yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki
yabancı para mevduatı, 2013 yıl sonuna göre %2.9 azalışla 35.8 milyar $ olurken,
TL mevduatı da %21 artışla 13.4 milyar $ oldu. Bankaların toplam kredi stoku %9.3 artışla 94.7 milyar $ olurken, diğer sektörlerin toplam kredi stoku ise %2.4 azalarak 93.8 milyar $ düzeyinde gerçekleşti.

Buna göre, Türkiye’nin döviz açığındaki artışta özel sektörün borç artışı etkili oldu.

=======================================

Dostlar,

Gerek ülkemizin gerekse dünyanın ekonomik göstergeleri hiç ama hiç iç açıcı değil.
Davos’taki çırpınmalar (!) anlamlı çözümler üretemiyor.
2007’de başlayan küresel ekonomik bunalım 8. yılına girerek bir rekor kırdı.
Daha önceki periyodik ekonomik bunalım dönemleri hem yatay hem de dikey boyutlarda
bunca bunaltıcı olmamıştı. Kapitalizmin onmaz hastalığının ürünü bu bunalımlar, yapısal!

Küresel kapitalizm, sonuna dek tüm kartlarını oynama kararlılığında anlaşılan.
Gidebildiği yer dek.. Bölgesel, denetimli sıcak savaşlar dahil..
YoksullaşTIRma, işsizlik, küresel gelir dağılımında bozulma akıl almaz bir biçimde,
üstelik hızla sürüyor.. Son verilerle dünya nüfusunun en varlıklı %1’i yani 73 milyon
süper elit
, küresel gelirin (>72 trilyon $) yarısına el koyuyor.
Dolar / Avro milyarderlerinin hem sayısı artıyor hem sahip oldukları servet büyüyor..

Davos’ta küresel firavunlar bu vahşi sömürünün nasıl durdurulacağını değil,
nasıl sürdürülebileceğini irdeliyor kapalı kapılar ardında.

12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE, her türlü devlet terbiyesini ve nezaketini ayaklar altına alarak, yasa gereği özerk olması gereken TCMB’na çok ağır biçimde saldırıyor ve
“.. uyarılardan nasibinin almamış görünüyor..” diye dehşet veren bir tümce kuruyor..
Yetki sınırlarını da aşıyor bu arada. Bu sözlerin ardından Dolar 2.27 – 2.28 TL’den
2.38 TL üstüne fırlıyor. 10 kuruş pahalanmak ne demek??

10 krş / 2,27 TL = % 4,5 devalüasyon demek!..

Peki yetkililer bu sözlerinin nereye varacağını hesaplayamaz mı,
hesaplamak zorunda değil mi?

“Öfkeli 1 kısa azar tümcesi”, 1 günde yaklaşık % 4,5 devalüasyon getirdi.
Devalüasyon yoksullaşma demektir, enflasyon demektir, halkın cebinden çalma demektir.
İktisat okumuş bay RTE ve danışmanları kendisini uyarmamış olabilir mi??

*****
Kim yüksek faizden yana olabilir ki?

Ama 12 yıldır AKP, yüksek faiz – düşük kur ile ülkeyi muazzam borca boğup
sanal bir iyileşme yanılsaması sağlamadı  mı? Şimdi ne değişti?
Hem İslam dininde faiz haram değil mi?
Bay RTE bunu dillendirebilir mi, bu bağlamda “faizsiz bir ekonomik düzen” önerebilir mi?
Hadi canım sen de.. Dostlar alışverişte görsün..
TCMB faiz oranını yarım puan değil de 1 puan+ düşürmeliymiş..
%4,5 devalüasyon ülkemizin toplam 400 milyar Doları aşan dış borçlarını bu oranda büyüttü. Yani Bay RTE’nin o sorumsuz (?!!?) tümcesinin bedeli 400 x % 4,5 = 18 milyar $ olmuştur.

Ayrıca 260 milyar $ dolayındaki dışalımımızı (ithalatımızı) yine % 4,5 oranında pahalılaştırmıştır; 260 x % 4,5 = 11,7 milyar $.

Dışsatımımız aynı oranda ucuzlatılmıştır; 160 milyar $ x % 4,5 = 7,2 milyar $..

Bu arada Bay RTE’nin bu yönde bir açıklama yapacağını öngören, açıklamanı sızdırıldığı kesimler (insider traders) Dolar alımı yaparak, 1 gecede servetlerine % 4,5 değer katmışlardır. Bay RTE, bu sorumsuz (!?) demeciyle “birilerine” 1 günde %4,5 faiz ödetmiştir ulusal servetten, garip – gurebadan… Bunların bir bölümü vakıflar, AKP’ye zoraki – koşullu bağışlar ve cemaatler üzerinden; yoksullaştırılan kitlelere aktarılarak, üstüne üstlük
politik avantaja dönüştürülmeye çalışılacaktır hiç kuşku yok. Doğrusu yaman plan, pes!

Bu 3 görünür kalemi toplarsanız, 36,9 milyar $ gibi muazzam bir “doğrudan” maliyet bulursunuz. 2014 için toplam ulusal gelir 800 milyar $ denirse, o tutarın yaklaşık %5’i!
Yandaşlara aktarılan haksız rantın yaratacağı yoksullaşma ve gelir dağılımının daha da bozulması cabası.. Yandaşların 100 milyar $ bir portföyü olsa, bir günde 4,5 milyar $ avanta kazanım demektir. Bu, faizden de beter bir spekülatif ve “külliyen haram” aktarım / gasp
değil midir??

Müslümanlıkta, İslamiyette, Kuran’da, ahlakta, hukukta yeri var mıdır??
Hiçbirinde olmadığına göre (!?) nerede vardır?

  • AKP’nin kutsal kırmızı kitabında vardır;

  • Türkiye bir Dar-ül Harp Alanıdır ve şeriat düzeni kurulana dek her şey ama her şey mübahtır!

*****

Dostlar; bu dehşet verici bir durumdur..

Ülke kravatlı mollaların demir pençesi altında inin inim inlemektedir.

Bu durum sürdürülemez..

Tüm bunları ülkesini – halkını seven, yurtsever ve sorumlu bir yönetici yapabilir mi?

Yapıyorsa bu davranışlara ne ad verilecektir?
Nasıl durdurulacaktır? Kim/ kimler engelleyecektir?

Ensenizde bol sıfırlı maddi – manevi tazminat davası ile durup dururken hakaret suçlaması ile hapis cezası açılması tehdidi Demokles’in kılıcı gibi tutulurken daha öte hangi sözcükler kullanılabilir ki??

TBMM’deki muhalefet partileri bu ciddi sorunun üzerine eğilmelidir, hem de hızla!

Sevgi ve saygıyla.
23.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Doğu Perinçek’in Yurtdışına Çıkış İznini Kim – Neden Engelliyor??


Doğu Perinçek’in Yurtdışına Çıkış İznini Kim – Neden Engelliyor??

Dostlar,

Bu tarihsel eyleme gönülden başarı diliyoruz.
Özlenen sonuca ulaşması içten beklentimizdir.

Şu ana dek AKP hükümetinden tek bir yetkilinin ağzını açmaması çok düşündürücüdür.
İbret vericidir.

23 Nisan 2014 günü hiçbir tarihsel – bilimsel – hakçı gerekçesi yokken dönemin başbakanı Bay RTE‘nin sözde soykırımı adresleyerek özür bağlamında yersiz sözler kullanması
kabul edilemez” bir durumdu. Hem de bir 23 Nisan günü.. Aslında daha net ve ağır sıfatları
hak ediyor bu davranış ancak Bay RTE’nin onlarca avukatı, yüzlerce danışmanı,
binlerce gönüllü ihbarcısı.. akbaba gibi interneti, basını tarıyor..

Bilinçli ve kasıtlı olarak ha bire hakaret davaları açılarak maddi – manevi tazminat
hatta hapis cezaları ile insanlar yıldırılmak isteniyor.. Ağzımızı açmamamız isteniyor
12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE‘nin eylemleri hakkında.. Ne denli yanlış, saçma da, akıl dışı ve ülkemize zarar verici de olsa.
Böyle demokrasi olur mu?
Bu tablo apaçık faşist baskı düzenidir, despotik ve totaliderdir; bunu reddediyoruz!

Örn. son olarak önceki 16 Türk Devleti‘ni temsilen birer askerin ilginç giysileri – donanımı içinde hazırlanan mizansen tam bir komedidir. Dahası trajik bir komedidir.
Bay RTE, gündem olmak için artık bu tür sansayonel yöntemlere başvurarak
Devletimizi gülünç duruma mı düşürecektir? Buna kimin hakkı olabilir??

Gerçekten Bay RTE, Anayasada Cumhurbaşkanı’na tanınan “sorumsuzluk” içinde midir?

Anayasa’nın ilgili 105. maddesinin yan başlığı “E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali”

biçimindedir. Dikkat buyurulsun, 2 kavram birliktedir.
Hukuk devleti kuralsızlık – boşluk ve sorumsuzluk kabul etmez..
Anayasada yazsa bile..

*****

Öte yandan, Sayın Doğu Perinçek‘in yaklaşık 4 ay önce, 28 Ocak 2015 günü
AİHM temyiz duruşmasını gerekçe göstererek yurt dışına çıkış yasağının
geçici olarak kaldırılması istemine bu güne dek yanıt verilmemesi dehşet vericidir.

Apaçık suçtur!
Kamuoyunu tahriktir

Anayasa madde 74 çok açıktır :

“… Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu,
gecikmeksizin dilekçe sahiplerine
 yazılı olarak bildirilir…”

Bu durumda 4 aydır hiçbir yanıt verilmemiş olmasını nasıl açıklayabiliriz?
Üstelik hukuk kurumları – yüksek yargı orunları (makamları) böylesine pervasızca
anayasal haklarımızı çiğnerse; biz sıradan yurttaşlar kendimizi nasıl
demokratik hukuk devleti güvencesi altında duyumsayabiliriz ki?

Örn. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamında oturan Cumhuriyetin 1 numaralı savcısı yüksek yargıç zat, bu dilekçe ile ilgili ne işlem yapıldığını, eğer sonuç almak “zaman alacak – uzayacaksa” bir ara yanıt ile dilekçe sahibi Sn. Perinçek’e bildiremez mi?

Bildirmek zorundadır, Anayasa buyruğu bu yöndedir. Hiç kimse keyfi davranamaz..
Buyurucu hukuk kuralları bir yana, asgari nezaket gereği, yurttaşa saygı gereği değil midir?

Soruyoruz                      :

Bu dilekçe nerededir?
Şimdiye dek ne işlem görmüştür?
İlgili dosyanın bulunduğu Yargıtay 9. Dairesi’ne bir Başsavcılık Tebliğnamesi ile
görüş de belirterek gereği için yollanmış mıdır?

Yollanmadı ise neden ve bu dilekçe halen nerededir?
Niçin sonuca bağlan(a)mamaktadır?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da,
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı da,
Yargıtay 1. Başkanı da derhal kamuoyuna doyurucu açıklama yapmalıdır.
28 Ocak’a 12-13 gün kalmıştır.
Niçin zaman böylesine telafisi olanaksız biçimde hoyratça tüketilmektedir?

*****

Son olarak;

Sn. Doğu Perinçek, İVEDİLİKLE Anayasa Mahkemesi’ne BİREYSEL BAŞVURU yapmalı ve sorunun çözümünü istemelidir. Bu başvuru için koşullar oluşmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 3,5 aydır sorunu çözüme kavuşturmaması
iyi niyetle açıklanamaz ve iç hukuk yollarının, AYM öncesinde bittiği anlamındadır.

Evet, ivedilikle bu yola başvurulmalıdır..

Vee, Hükümet sözcüsü Başbakan yardımcısı hukukçu, avukat Bay Arınç,
yanı başına Adalet Bakanını da alıp kamuoyuna hemen açıklama yapmalıdır.

Türkiye, her şeye karşın bir hukuk devletidir; heniz guguk devletine tümüyle dönüştürülememiştir ve şu ya da bu hanedanın devleti ise asla olmayacaktır.

Davanın temyiz aşamasında yeterince savunulamaması nedeniyle yitirilmesinin
bağışlanmaz sorumlusu doğrudan AKP iktidarı olacaktır. Üstelik lehte bir karar eldeyken!
Üstelik Ermeni diyasporası vargücüyle çabalar, neyi var neyi yoksa sergilerken.
Karşımızda İsviçre hükümeti tüm olanaklarıyla saf tutmuşken..
Türkiye’nin de Devlet olarak müdahil bulunması dengeleme içi yeterli değildir.

Bu savunmayı en ustaca yapacak kişi de, davaları İsviçre’de açan, AİHM’ne dek taşıyan,
bu uluslararası Mahkemede ilk bölümünü kazanan, hem dava sahibi / davacı hem de
usta bir hukukçu ve alanın (sözde Ermeni soykırımının) uzmanı
Sn. Hukuk Doktoru Doğu Perinçek’tir.

Unutulmasın; son söz savunmanındır..
Bu savunma alınmadan AİHM karar da veremeyebilir..
Doğu beyi avukatları ile temsil ettirmek yeterli değildir.
Duruşmada replik – duplik süreci yaşanacaktır.
Temyiz eden taraf önce tezlerini sunacaktır.
Buna Perinçek tarafı yanıt verecektir.
Sonra yine İsviçre hükümeti söz alacaktır ve son olarak söz yine bu aşamada davalı sıfatıyla Sn. Perinçek’e geçecektir. En kritik ve belirleyici aşama bu aşamadır.
Bu sırada en etkili son savunmayı kuşkusuz ve tartışmasız Perinçek’in kendisi yapabilecektir.
Duruşma akışı içinde mola almak ve Sn. Perinçek’in yanıtlarını mahkemeye sunmak olanağı olamayabilecektir, olmayacaktır.

Önceki bir yazımızda değinmiştik; AKP hükümetinin hukuku bunca katleden kasıtlı tutumu karşısında AİHM,

“hukukun çaresiz bırakılamayacağı” evrensel gerekçesi ile, 

çok özel bir içtihat yaratarak, 

AİHM Türk Hükümetinden davacı Perinçek’in duruşmada hazır bulundurulmasını isteyen bir ara kararla müzekkere yazmalıdır.

Daha olmadı,

TELEKONFERANS yöntemi ile Doğu Perinçek
AİHM’nde dinlenmelidir.

Duruşmayı tümüyle izlemesi sağlanmalı, günümüz teknolojisi ile mekandan bağımsız olarak ama çevrim içi (on line), eş zamanlı (real time) katılımı sağlanmalıdır.

UNUTULMASIN; Perinçek kendisini değil, ülkemizi savunmakta, iğrenç bir emperyalist yalan – iftira çamuru karşısında tüm masum Türkiye’nin meşru haklarını korumaktadır.

AKP hükümetinin tutumu; ülkemize dönük sözde Ermeni soykırımı suçlamalarında
nerede durduğunun turnusol kağıdı olacaktır.. Bir kez daha, çok net olarak..

Tarihin nefesi ensenizdedir ve en azından bu izzetinefis sorumluluğundan kaçamayacaksınız..

Hukuk tanımaz fanatik AKP kadrolarına ve
yargıdaki yüksek sorumlu – yetkililere bir kez daha, geç olmadan anımsatmak isteriz.

Sevgi ve saygı ile.
15.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

Prof. Ercan: “YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !” ve bizim RTE’ye diyeceklerimiz..


“YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !” ve bizim RTE’ye diyeceklerimiz..

 

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Değerli arkadaşlar,
Bu gün 1.1.2015, yeni bir yıla giriyoruz.
1 Ocak aslında, astronomi bakımdan, yani Dünyamızın Güneş sistemi içindeki konumu bakımından, hiçbir özelliği olmayan bir gündür.
Yılbaşı için örneğin gece-gündüz süresinin eşitlendiği (Ekinoks) 21 Mart çok daha anlamlı bir Yıl Başlangıç günü olurdu. Nitekim Sümer-Asya Kültüründe insanlar, Doğanın kış uykusundan uyanışının ve yeni bir yaşam sürecinin, Baharın başlangıcı olarak (Farsça New-Ruz yeni Gün, Türkçe ergen-kün ->Ergenekon) 21 Mart gününü Yıl başı olarak kutlayagelmişlerdi..
Öyle ya da böyle, akıp giden zaman boyutunda kendi konumunu belirlemek isteyen insanoğlu, zamanın “süregenliği” döngüsel (periyodik) olaylara dayanan bir sıralama yöntemiyle
(saat, gün, hafta ay, yıl gibi ölçütler kullanarak) bir bakıma “dijital” hale getirmiştir.
Bu biçimde değişik kültürlerde değişik takvim uygulamaları oluşmuştur;
örneğin bugün değişik takvimlerde şöyle gösteriliyor:

Gregoryan (Güneş, Solar) …………… : 01.01.2015 1 Güneş yılı ≈ 1,03 Ay yılı)
Arap (Ay, Kameri, Lunar) ……………: 10.03 (Rebi-ül-evvel) 1436
Yahudi (Ay)………..: 10.10 (Tevet) 5775
Pers (Güneş)……….: 11.10 (Dey).1393
Çin (geleneksel).….: 78 dönem 31 yıl 11 ay 11 gün

Bu takvimlerin başlangıçları da çok ilginçtir; Perslerin (Güneş) takvimi ve Arapların (Ay / kamerî) takvimi Peygamberin (Gregoryan takvime göre 19.07.0622 tarihinde) Mekke’den Medine’ye göç / hicret gününü başlangıç olarak alır: 01.01 (Muharrem).0001.
Çin Takvimi MÖ. 3 binlerde tüm Han-Çinlilerin atasının doğumunda başlatılmış.Yahudi Takvimi daha da iddialı; Tanrının Dünyayı yarattığı günü (!) başlangıç günü olarak alıyormuş.Papa 13. Gregor zamanında (1580’lerde) düzenlenen ve şu anda hemen tüm Dünyada gelişmiş ülkelerde kullanılan Gregoryan takvimi ise biraz daha mütevazı, Gerçekten yaşayıp yaşamadığı kuşkulu olan İsa’nın doğumunu başlangıç olarak almış. Aslına bakılırsa bütün bu başlangıçlar yanlış; en gülünç olanı da Yahudi Takvimi başlangıcı olarak alınan olay, Tanrının güya Dünya’yı MÖ 3600’lerde (!) yarattığıdır…

Bugün biliyoruz ki, Güneş sistemimiz 4,56 milyar yıldır var ve Evrenin yaşı ise 13,8 milyar yıl.
***
Değerli arkadaşlar,Ben bugün aslında sizlere Takvimleri değil, önümüzdeki yıla ışık tutması açısından geçen yılı Dünyada ve Ülkemizde olan bitenin bir özetini anlatmak istemiştim.
Önce Dünya genelinden söz edeyim…
2014 yılında Dünyamızın insan nüfusu 81 milyon arttı ve 7,3 milyara erişti!
135 milyon doğum ve 54 milyon ölüm gerçekleşti.
Yani kaba doğum hızı binde 19, Kaba ölüm hızı binde 8,
  • Dolayısıyla yıllık küresel nüfus artış hızı binde 11 oldu.
Ölümlerin üçte biri Kalp, altıda biri de Kanser nedeniyle;
AIDS nedeniyle ölenler %3 dolayında.
(AS: 8-9 milyon / yıl dolayında AÇLIK ÖLÜMLERİ’ni asla unutmamalı!)
Dünyamızda ortalama yaş 33.4 yıl; ortalama Ömür ise 66 yıl olarak görülüyor.Nüfus toplamı ~1,5 milyar olan 50 dolayında gelişmiş ülkede ortalama ömür 80 yıl dolayında, geri kalan (az gelişmiş / gelişmekte olan) ülkelerde ise 62 yıl;Türkiye’deki ortalama yaş 31 ve ortalama ömür 61 yıl
(Ortalama ömür, ortalama yaşın 2 katından büyük olamaz).
(AS: TÜİK ortalama değil “ortanca – median” yaşı veriyor.. Yaş dağılımı homojen olmadığından ortanca ortalamaya eşit değil. Dolayısıyla TÜİK’in bu hesabında bize göre önemli hata yok..)

2014 yılında doğanlar için ortalama 80 yıllık bir ömür bekleniyor.
Dünyamızın nüfusu böyle (her gün ~220 bin kişi!) artarak devam ederse
(demografik parametreler bakımından Dünya ortalama değerlerine çok yakın olan Türkiye’de günlük nüfus artışı ~2300 kişi) 2050’lerde Dünya nüfusu 10 milyar sınırına,
Türkiye nüfusu da 100 milyon sınırına erişecek demektir…

2014’te tüm Dünyanın toplam ekonomik geliri 90 trilyon Dolara erişti ;
yani kişi başına gelirde Dünya ortalaması (AS: 90 trilyon Dolar / 7,3 milyar nüfus)
35 $ / kişi / gün oldu. Bu rakam Türkiye’de 30 $ / kişi / gün.
(AS: 2014 sonu, 800 milyar Dolar GSMH  / 78 milyon nüfus : 28 Dolar / kişi / gün )
Ancak bu Gelir Dağılımı (AS: üstelik) çok adaletsiz. Öyle ki, Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçütü olan Gini katsayısı Dünya ortalaması ~0,5 dolayında,. Türkiye’de ~0,4 ve gelişmiş ülkelerde 0,3. ( AS : Bu katsayı büyüdükçe gelir dağılımının daha adalersiz olduğu anlamında.)
Dünyadaki GSMH (gayrisafi milli hasıla) (AS: Burada GSMH demek yanlış olur..
GSMH ülkeler için… “Küresel Gelir” uygun terimdir)
toplamının yaklaşık %30’u endüstriyel,
%7’si tarımsal üretimden elde ediliyor; geri kalan %63’ü hizmetler sektöründen.Dünya ülkeleri, ulusal gelirinin ortalama 40’ta 1’ini (%2,5!) askeri harcamalara ayırıyor.
(ABD 20’de birini!) Dünya genelinde (mısır, buğday, patates, pirinç…) tarım ürünleri toplamı yaklaşık ~1 kg/adam.gün, elektrik üretimi ise ~8 kWh/adam.gün oldu.
Buna karşın atmosfere bir yılda kişi başına ortalama 5 ton CO2 salındı.
(ABD de salınım miktarı ~20 ton/Adam.Yıl)
Atmosferde 400 ppm derişim düzeyine dek birikmiş olan CO2 gazının sera etkisiyle Dünyamızın ortalama yüzey sıcaklığı 2014’te 0,02 derece artarak +15 dereceye erişti ve
Deniz düzeyi 3,3 mm daha yükseldi (yani son bir yılda ~1200 milyar ton karasal buzul eridi!)  Dünyamızın son 500 bin yıllık geçmişinde sıcaklık 17 derecenin ve CO2 derişimi de
300 ppm’in üzerine hiç çıkmamıştı.
 Bu arada, son yılda (2014) 81 milyon artan nüfusa karşın ~14 milyon hektar orman kurban edildi. (Yani her gün yaklaşık 20 km x 20 km = 400 km2’lik
bir orman alanı yok ediliyor) 
Anlaşılan o ki, “iklim değişikliği” biçiminde kibarca ifade edilen insan kaynaklı
“Çevre felaketi” maalesef önlenemez gidişini sürdürüyor.Özetle şunu söylemek olanaklı :
  • Dünyamız “kötü” yönetiliyor, özellikle de geri kalmış ülkeler ve bu arada
    Türkiye her bakımdan “çok kötü” yönetiliyor…
    O nedenle sayfalar dolduracak yanlışlıklar ve olumsuzlukları yazmaktan vazgeçiyorum…
Umut edelim ve bu umut doğrultusunda çaba gösterelim ki;
Ülkemiz 2015’te Orta-Doğu bataklığına daha çok saplanmadan,
Laik Cumhuriyeti tasfiye edecek bir Şeriat karanlığına tümden gömülmeden,
Demokratik bir Yönetim değişikliği gerçekleşir
ve Ülkemizin aydınlık yarınlarına güvenimiz artar.Sevgilerimle…æ

=====================================

Dostlar,

Saygıdeğer büyüğümüz Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan’ın 2015 için yazdıkları yukaırda..
Her zamanki gibi çook öğretici ve düşündürücü..
Rakamlarda ve kimi kavramlarda, Sn. Ercan’ın hoşgörüsüyle yer yer görüş ayrılığımız var.  Onları metinde ayraç içinde verdik.

Bu arada TÜİK‘in, tüm elektronik / sayısal kayıt olanaklarına karşın 31 Aralık 2014 günü Türkiye nüfusunu neden ver(e)mediğini anlayamıyoruz.
Oysa her saniye çevrim içi ve gerçek zamanlı (on line – real time) nüfus sayacı önünde!?
Bizlere hala kapalı ama kendilerinin önünde.. Saydam bilmsel yönetim bu mudur??

*****

Ve bizim RTE’ye diyeceklerimiz                     :

Ve 12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE‘nin şu sözlerini son derece yersiz – bilim ve akıl dışı ve saçma bulduğumuzu kaydetmeden, bilimsel ve yurttaş sorumluluğumuz kapsamında geçemiyoruz :
12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE: Bir yaşlı amca bana söylemişti; 1 çocuk garip olur,
2 çocuk rakip olur, 3 çocuk denge olur, 4 çocuk bereket olur, gerisi Allah kerim…
O yaşlı amcanın Tayyip beye latife yaptığı ortada.
Kendisinin 4 çocuğundan 10+ yıldır evli olan 3’ünün 1-2 çocuğu var.
(Bu arada neden 4’te kalmışlar da “gerisis Allah kerim” dememişler??)
Ama Tayyip bey neden bu espriyi anlamaz / anlamazlıktan gelir ve
Türkiye’de Devlet politikası olarak varolmayan bir anti-natalit politikayı “ihanet” ilan eder??

Türkiye’de 1983 tarihli 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ne pro-natalist (nüfusun artırılması yanlısı) ne de anti-natalistittir (nüfusun azaltılması yanlısı).
Türkiye’de erken Cumhuriyet dönemi dışında pro-natalist (nüfusun artırılması yanlısı)
nüfus politikaları güdülmemiştir. Anti-natalistit (nüfusun azaltılması yanlısı) politikaları da.
1965 tarihli 557 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun da, onu güncelleyen
1983 tarihli 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun da
ne pro-natalist ne de anti-natalisttir. Her yasa da bu bağlamda yansız (nötr) kalmıştır.

Dileyene Aile planlaması hizmeti (nüfus planlaması değil!) sunmak heddeflenmiştir,
özellikle 1982 Anayasası’nın 41. maddesi buyruğu nedeniyle.

Ancak AKP iktidarının nüfusu, yasası olmaksızın “artırma” politikaları vardır.
Üstelik Anayasa’nın 41. maddesini apaçık çiğneyerek – görmezden gelerek :

*****

Devletin Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevleri
Ailenin korunması ve çocuk hakları*

Anayasa MADDE 41.– (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.)
Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açık-ça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğ-rudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.
*Bu maddenin kenar başlığı “I. Ailenin korunması” iken, 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.

*****

Bu durumda, aile planlaması (Nüfus planlaması değil!) hizmetlerini Anayasa gereği topluma hiçbir zorlama olmadan sunmak neden ihanet oluyor Bay RTE’ye göre?

Bay RTE “Nüfus planlaması” ve “Aile planlaması” kavramlarını tanımlayıp
aradaki farkı belirtebilir mi??
“Demografik fırsat penceresi” hakkında doğru ve yeterli bilgi sahibi midir??

Bir Anayasa maddesini uygulamak mı ihanetttir, tersini yapmak mı?
Onu da halkımızın ve tarihin şaşmaz yargısına bırakıyoruz..

Bay RTE, ilk fırsatta yansız – namuslu uzmanlardan temel Demografi politikaları hakkında
eğitim almalıdır. Bu bağlamdaki sözleri – önerileri tümüyle akıl ve bilim dışıdır ve ülkemizin çıkarlarıyla son derece ters, ileride giderimi (telafisi) olanaksız zarar verecek içeriktedir.
Üstelik kendi iktidarlarına da çok handikap yükleyebilecektir.
Hiçbir devlet başkanının, politikacının….. buna hakkı olamaz.

Sitemizde bu bağlamda pek çok dosya vardır. Onlara bakılmalıdır.
AÜTF Dönem 2 “Dünyada ve Türkiye’de Demografi Politikaları” ders yansılarına da..

Günümüzde Dünyanın ve Türkiye’nin ilki değilse bile en başta gelen sorunlarından biri,
gereksiz – hızlı – akıl dışı ve tehlikeli nüfus artışıdır.

Herkes bu acı – yalın – stratejik küresel gerçeği bir an olsun aklından çıkarmamalıdır.

Geldiğimiz kritik yer, “HER AİLEYE 1 ÇOCUK” tur..

Tersi; ülkemizi kalabalık – niteliksiz ve 2. Abdülhamit’in deyimiyle bir “sürüye” dönüştürür.
Yoksulluk – yoksunluk – biat / sadaka kültürü tutsağı oy deposu milyonlar…
Yoksa istenen tam da bu mudur??

Sevgi-saygı ve derin kaygı ile,
05.01.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi


Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi

  • AKP hükümeti iktidarda 12 yılı geride bırakırken Türkiye’nin kamu varlıkları için de
    çok şeyler geride kaldı.

Mehmet Akkaya
AYDINLIK
portalı, 31.12.14
http://www.aydinlikgazete.com/emek/bir-yilin-degil-bir-iktidarin-ozellestirme-muhasebesi-h59808.html

Not : Konuya ilişkin kapsamlı makalemiz yazının sonundadır.. (Dr. Ahmet SALTIK)

Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi

12 yıllık özelleştirme politikaları sonucunda elde avuçta ne varsa satıldı. Türkiye ekonomisi
artık üretimle değil, topladığı vergilerle ve sıcak parayla varlığını sürdürmeye çalışıyor.Özelleştirme yalnızca üretimi değil, istihdamı da olumsuz etkiledi.
Özelleştirmelerle birlikte taşeronlaştırma, güvencesizlik, işsizlik, sendikasızlık,
ölümlü iş kazaları, kayıtdışı çalıştırma giderek yaygınlaştı. En stratejik kamu kurumları yabancı sermayenin eline geçti, kimisi tümden kapatıldı. Satışlarında kamu zararı olan kurumlar hakkında özelleştirilmesinin durdurulması veya iptali yönünde verilen yargı kararlarına karşın bu kararlar uygulanmadı. AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarı süresince sattıklarını
tam liste olarak sizlere sunuyoruz.Bir yılın değil, bir iktidarın muhasebesi şöyle:

CAM VE ÇİMENTO SANAYİ

Ünye Çimento A.Ş., Paşabahçe Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş., Trakya Cam, Anadolu Cam,
Soda Sanayi

TARIMSAL SANAYİ

T.Z.D A.Ş. Sakarya Traktör İşletmesi,
SÜTAŞ Malatya İşletmesi,
HEKTAŞ A.Ş. (Veteriner İlaçları ve Halk Sağlığı İlaçları)

TÜRKİYE GÜBRE SANAYİ A.Ş. (TÜGSAŞ)

TÜGSAŞ A.Ş., Gemlik Gübre Sanayi A.Ş., Samsun Gübre San. A.Ş., İstanbul Gübre Sanayi A.Ş., Kütahya Gübre A.Ş., İstanbul Satın Alma Müdürlüğü Binası,  Şanlıurfa depoları arazisi, Tekirdağ Depoları, Fatsa Depoları


METAL SANAYİ
ERDEMİR, İSDEMİR, ÇELBOR, TAKSAN, Oymapınar Barajı,
Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.,
ETİ Alüminyum AŞ’ye ait Antalya Limanı,
Eti Alüminyum’a ait 4 Taşınmaz,
GERKONSAN (Gerede Çelik Konstrüksiyon ve Teçhizat Fabrikaları San. ve Tic. A.Ş.),
DİTAŞ (Doğan Yedek Parça İmalat ve Teknik A.Ş.), TÜMOSAN,
ORTADOĞU TEKNOPARK A.Ş.

ET VE BALIK ÜRETİM A.Ş. (EBÜAŞ)

Manisa Et Ve Tavuk Kombinası, Samsun Soğuk Hava Deposu,
Mersin Soğuk Hava Depoları, Çeşitli illerde 11 Mağaza, 23 büro

TÜRKİYE ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. (TEDAŞ)  

Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş., ARAS Elektrik Dağıtım A.Ş., Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş., Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş., Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş., Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş., Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş., Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş., İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş., Meram Elektrik Dağıtım A.Ş., Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş., Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş., Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş., Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş., Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş.,
Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.

ETİ HOLDİNG

ETİ Bakır A.Ş., ETİ ELEKTROMETALURJİ A.Ş., ETİ Gümüş A.Ş., ETİ Krom A.Ş.,
Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş.

SEKA

Taşucu Tersane Alanı, Afyon İşletmesi, Aksu İşletmesi, Balıkesir İşletmesi,
Kastamonu İşletmesi, Akkuş İşletmesi, Çaycuma İşletmesi, Karacasu İşletmesi,
Ank. Alım Satım Müdürlüğü Binası, Ardanuç İşletmesi Varlıkları, YİBİTAŞ KRAFT
Torba İşletmesi,

ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (EÜAŞ) 

Akarsu Santralları, Ahlat Akarsu Santralı, Akyazı Akarsu Santralı, Anamur Akarsu Santralı, Bayburt Akarsu Santralı, Berdan Akarsu Santralı, Besni Akarsu Santralı, Bozkır Akarsu Santralı, Bozüyük Akarsu Santralı, Bozyazı Akarsu Santralı, Bünyan Akarsu Santralı, Büyükkızoğlu Akarsu Santralı, Cerrah Akarsu Santralı, Çağ Akarsu Santralı, Çamardı Akarsu Santralı, Çemişgezek Akarsu Santralı, Değirmendere Akarsu Santralı, Dere Akarsu Santralı, Dereköy Akarsu Santralı, Derinçay Akarsu Santralı, Derme Akarsu Santralı, Durucasu
Akarsu Santralı, Engil Akarsu Santralı, Erciş Akarsu Santralı, Erkenek Akarsu Santralı, Ermenek Akarsu Santralı, Esendal Akarsu Santralı, Finike Akarsu Santralı, Girlevik Akarsu Santralları, Göksu Akarsu Santralı, Hamitabat Elektrik Üretim Ve Tic. A.Ş., Hendek Akarsu Santralı, Hoşap Akarsu Santralları, İvriz Akarsu Santralleri, Karaçay Akarsu Santralı, Karaköy Akarsu Santralı, Kayadibi Akarsu Santralı, Kayaköy Akarsu Santralı, Kernek Akarsu Santralı, Kısık Akarsu Santralı, Kiti Akarsu Santralı, Koçköprü Hidroelektrik Santralı, Kovada I Akarsu Santralı, Kovada II Akarsu Santralı, Koyulhisar Akarsu Santralı, Kuzuculu Akarsu Santralı, Malazgirt Akarsu Santralı, Otluca Akarsu Santralı, Pınarbaşı Akarsu Santralı, Sızır Akarsu Santralı, Silifke Akarsu Santralı, Sönmez Akarsu Santralı, Suuçtu Akarsu Santralı, Telek Akarsu Santralı, Uludere Akarsu Santralı, Visera (Işıklar) Akarsu Santralı, Zeyne Akarsu Santralı.

TEKEL

Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret A.Ş., Adana Sigara Fabrikası, Tokat Sigara Fabrikası,
Bitlis Sigara Fabrikası, İstanbul Sigara Fabrikası, Malatya Sigara Fabrikası, Samsun-Ballıca Sigara Fabrikası, Ambalaj Fabrikası Müdürlüğü, Ankara Başmüdürlük Binası (İkiz Kuleler), Bodrum Tesisleri ve Taşınmazları, Gemlik Suni İplik Müessesesi Taşınmazları, İnegöl Kibrit Fabrikası Taşınmazları, İstanbul Tütün Mamulleri San. ve Tic. A.Ş., Kastamonu Jüt İpliği Fabrikası Makine ve Teçhizatı, Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi Ltd. Şti., TEKA ile Sigara San. İşletmesi A.Ş.’ye ait puro marka ve varlıklar, İzmir Yaprak Tütün İşletmesi Makine-Teçhizatı, Çamaltı Tuz İşletmesi Müdürlüğü, Ayvalık Tuz İşletmesi Müdürlüğü, Çankırı Kaya Tuzlası, Tuzluca Tuzlası, Yavşan Tuzlası, Kağızman Tuzlası, Kaldırım Tuzlası, Kayacık Tuzlası,
Kristal Tuz Rafine Sekili Tuzlası

SÜMER HOLDİNG

Adıyaman İşletmesi, Bakırköy İşletmesi, Diyarbakır İşletmesi, Malatya İşletmesi,
Sarıkamış İşletmesi, TÜMOSAN İşletmesi, Sarıkamış Ayakkabı İşletmesi, Manisa Pamuklu Mensucat A.Ş., Beykoz Deri ve Kundura İşletmesi, Çanakkale Sentetik Deri İşletmesi,
Yeşilova Halı Yün İplik ve Battaniye Fabrikası T. A.Ş., Akdeniz İşletmesinin Makine ve teçhizatları, ASELSAN Hisseleri, BUMAS, ERYAĞ, İstanbul İmar Ltd. Şti., Mazıdağı Fosfat Tesisleri, Merinos İşletmesinin Makine ve teçhizatları, Merinos Halı Markası, Ortadoğu Tekonpark A.Ş. (%15.00 hisse), SÜTAŞ hissesi, Tercan İşletmesi Makine ve Teçhizatları.

MADENCİLİK

Mazıdağ Fosfat Tesisleri, Divriği Demir Madeni, Hekimhan Demir Madeni, Alümina Madeni, Güney Ege Linyitleri İşletmesi, Bursa Linyitleri İşletmesi, TKİ’ye ait 79528 ve 73021 no.lu maden ruhsatları

TERMİK SANTRALLAR

Çatalağzı Termik Santralı, Kangal Termik Santralı, Kemerköy Termik Santralı, Kemerköy Liman Sahası, Orhaneli Termik Santralı, Seyitömer Termik Santralı, Soma Termik Santralı, Tunçbilek Termik Santralı, Yatağan Termik Santralı, Yeniköy Termik Santralı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET DEMİRYOLLARI (TCDD)

İskenderun Limanı, Derince Limanı Mersin Limanı, Taşucu Limanı Tersane Alanı,
İskenderun İSDEMİR Limanı, Ereğli ERDEMİR Limanı


SİGORTA SEKTÖRÜ
Ray Sigorta A.Ş., Başak Sigorta A.Ş. Ve Başak Emeklilik A.Ş.

ŞEKER FABRİKALARI

Adapazarı Şeker Fabrikası, Amasya Şeker Fabrikası, Kütahya Şeker Fabrikası
ENERJİ SEKTÖRÜ

PETKİM, TÜPRAŞ, BURSAGAZ, ESGAZ, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.


TÜRK HAVA YOLLARI (THY)
Sabiha Gökçen Havaalanı, THY-USAŞ Hisseleri, THY-Lojman, TÜPRAŞ USAŞ Hissesi

EMEKLİ SANDIĞI

Büyük Ankara Oteli, Büyük Efes Oteli, Büyük Tarabya Oteli, Kızılay Emek İşhanı,
Kuşadası Tatil Köyü, İstanbul Hilton Oteli, Bursa Çelik Palas Oteli


AKP DÖNEMİNDE KAPATILAN KURUM VE İŞLETMELER

SSK Eczaneleri (Tasfiye Edildi), Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (Tasfiye Edilerek
İl Özel İdarelerine Devredildi), REYTEK,
Adana, Adıyaman, Besni, Kahta, Malatya, Akçaabat, Akhisar, Aydın, Muğla, Milas, Bafra, Batman, Bekirhan, Beşiri, Kozluk, Kurtalan, Sason, Bitlis, Bursa, İnegöl, Hamdibey, Denizli, Acıpayam, Güney, Tavas, Buldan, Kale, Diyarbakır, Silvan, Bismil, Hatay, İskenderun, Yayladağ, Altınözü, İstanbul, İzmir, Cumaovası, Kemalpaşa, Tuzla, Yazıbaşı, Manisa, Kula, Salihli, Sarıgöl, Selendi, Osmancalı, Saruhanlı, Muş, Samsun, Tokat, Erbaa, Gümüşhacıköy, Taşova Yaprak Tütün İşletme Müdürlükleri ve Diyarbakır Yaprak Tütün İşletme Fabrikası Müdürlüğü Adana, Afyon, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Sivas, Tokat, Trabzon, Van ve Zonguldak Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlükleri


TURİZM VE DİNLENME TESİSLERİ

Erciyes Sosyal Tesisi (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı), Erciyes Sosyal Tesisi (DSİ),
Erciyes Sosyal Tesisi (Karayolları Genel Müdürlüğü), Ataköy Otelcilik A.Ş., Ataköy Marina
Ve Yat İşletmesi A.Ş., Kuşadası Tatil Köyü, Yeditepe Beynelmilel Otelcilik Turizm Ve Tic. A.Ş. (% 26 hisse)

KARADENİZ BAKIR İŞLETMESİ (KBİ)

Samsun İşletmesi, Murgul İşletmesi, Giresun’da 2 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir,
Murgul İşletmesi Hidroelektrik Santrali Samsun’da varlıklar, Sinop’da 1 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir

ÇEŞİTLİ KURUMLAR

OYAK İNŞAAT A.Ş. (%25 Hisse),Araç Muayene İstasyonu I. Bölge, Araç Muayene İstasyonu II. Bölge, MEYBUZ A.Ş., ARÇELİK Hisseleri, ASELSAN Elektrik San. ve Tic. A.Ş. Hisseleri, ASPİLSAN Askeri Pil San. ve Tic. A.Ş. Hisseleri, HAVELSAN A.Ş. Hisseleri, İstanbul İmar Ltd. Şti, KOÇ HOLDİNG A.Ş. Hisseleri, KTHY Kıbrıs Türk Hava Yolları Ltd. Şti Hisseleri, TOFAŞ Hisseleri


BANKACILIK
OYAKBANK, T. Sınai Kalkınma Bankası, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., İş Bankası Hisseleri,
T. Halk Bankası Hisseleri

İLETİŞİM

TÜRK TELEKOM, AyCell

TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMESİ (TDİ) 

Çanakkale’ye ait 9 Gemi, Çeşme Limanı, Deniz Nakliyatı T.A.Ş. 3 Tanker, Dikili Limanı, Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı, Kuşadası Limanı, M/F Ankara Feribotu, M/F Samsun Feribotu, M/S Karadeniz Gemisi, Nakliyat İnşaat Turizm İhracat Pazarlama A.Ş., Salıpazarı Liman Sahası (GALATAPORT), Şehir Hatları Çanakkale Hizmetleri ve 9 Gemi, Trabzon Limanı, Turan Emeksiz Yolcu Gemisi, Yakıt II Gemisi

====================================
Dostlar
,

AYDINLIKın başarılı yazarlarından Sn. Mehmet AKKAYA, önemli bir araştırmacı gazetecilik örneği vererek yukarıdaki derlemeyi yaptı ve yayımladı.
(http://www.aydinlikgazete.com/emek/bir-yilin-degil-bir-iktidarin-ozellestirme-muhasebesi-h59808.html)

AKP iktidarı tek başına 13. yılında ve bu sürede ülkemiz kamu varlıklarını adeta talan ederek haraç – mezat yerli – yabancı sermaye ortaklıklaına – yandaşlarına peş keş çekti.
Yerli sermaye, bizzat Bay RTE‘nin Başbakan iken ağzından dökülen itiraflarla “el değiştirdi”.

Laik sermaye gerilerken “yeşil” sermaye egemenliği siyasal destek – zorlama ile büyütüldü.

On milyarlarca Dolar görünen portföy büyüklüğü ile AKP özelleştirme talanının. 60 milyar Doları aşan özelleştitrme haraç – mezat satışının gerçek değeri ise belki bir o kadar daha..

Ve AKP iktidarında Dolar milyarderleri ülkede sayıca rekorlar kırdı, Türkiye ilk 10’a girdi.
Türk ekonomisi için 2023’te ilk 10’da yer alma ham hayalleri hala topluma pompalanırken..
Elbette gelir dağılımı adaletsizliği tepeye vurdu..
YoksullaşTIRma vahşet düzeyinde sürdürüldü..
Oysa AKP’nin unutulan – unutturulan ACİL EYLEM PLANINDA 3 Y ile savaşım ana ögeydi.
Çok oy getirmişti..

Yolsuzluk – Yasaklar – Yoksulluk.. 

Tersine, Türkiye bu 3’lünün lanetli şeytan üçgeninde kıstırıldı, teslim alındı.Lanetli denklem unutulmasın; 1 Dolar milyarderi = 1 milyon yoksul!

Yoksullaştırılan milyonlar, tarikat – cemaat – siyaset rantları ile gettolarda beslenerek
biat kullarına = oy depolarına = post-modern kent serflerine dönüştürüldü.
12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE‘ye 21 milyon oy akıttı bu devşirilmiş kitleler..

Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek geçen yıl itiraf ettti satacak kamu malı kalmadığını ama Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kurtuluş’taki devasa yer üstü 11 katlı şatosunda
ne yapıp edip hala peş keş çekilecek kamusal varlık bulup buluşturuyor..

Önceki Maliye Bakanı Bay Kemal Unakıtan ise “Babalar gibi satarım” diyerek
açık – örtük bir itirafta bulunuyordu.. (şimdilerde tekerlekli sandalyede..)

Ve üretime dayanmayan bu talan ekonomisinin rantları çirkin siyaseti de finanse ederek
kendi tarikatçı mafyasını yarattı. Rahmetli Uğur Mumcu bu gözlemleri yıllar önce yapmış
ve “Tarikat – Ticaret – Siyaset Üçgeni” başlığı altında yazılarını toplamış, yayımlamıştı.

Böylece AKP rejimi kendisini siyaseten – inanç temelli ve içe + dışa rant dağıtımı ile pekiştiriyor (konsolide ediyor..). Kökü dışarıda bu “ahtopot proje” den ülkenin kurtulması hiç de
kolay gözükmüyor.. 2015’te Ulusalcı güçlerin bu bağlamda da çok kafa yormaları gerekecek..

Prof. Dr. Erinç Yeldan, Cumhuriyet’teki köşesinde çok erken bir tanıyı çarpıcı olarak koymuştu : (AKP’nin SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM MASALI, 12.01.2005, Cumhuriyet)

  • Türkiye, uluslararası işbölümünde yüksek borçlu bir ülke olarak gözükmekte ve öncelikle
    borçlarının çevrilmesi görevi yükümlülüğüyle, IMF ile ulusal ve uluslararası finans sermayesi
    tarafından denetim altında tutulmakta
    dır. Öte yandan 2003 ve 2004 Türkiyesi’nde
    çok yüksek tempolu büyüme ve kamu sektöründe ulaşılan faiz dışı fazla bütçe hedeflerine karşın,

    borç yükünün azaltılamadığı gözükmektedir.
  • Kamu harcamalarındaki kesintilerin ve vergi gelirlerinin de sınırına gelinmiş olduğu izlenmektedir. Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm Programı özünde, gerek IMF’ye gerekse ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerine aktarılacak yeni kaynak arayışı içinde olan
    tarikatlar koalisyonu AKP‘nin kısa dönemde gerçekleştirmeye çabaladığı bir 
    rant transferi ve güven tazeleme operasyonu olarak değerlendirilmelidir.

    Eklemeliyiz; yönetsel yargının özelleştirme işlemlerini iptal etmesi – yürütmesini durdurması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulleri Yasası değişiklikleri ile olabildiğince güçleştirildi.
    Bursa İdare Mahkemesi 50 milyon Dolara peş keş çekilen bir kamu varlığının bedelini bilirkişilerin tam 24 katı, 1.2 Milyar Dolar belirlemesi üzerine satışı “gabin” gerekçesiyle iptal etiğinde, dönemin ABD Büyükelçisi Bay Mark Parris, hiç utanıp sıkılmadan ülkemizin içişlerine bir sömürge valisi edasıyla burnunu sokarak ve Türkçe olarak, “Danistay kalksin..” diyebilmişti. AKP hükümeti sineye çekmiş ve adam persona non grata ilan edilerek ülkesine yollan(a)mamıştı! 
    Osmanlı’dan beri süregelen Şurayı Devlet (Danıştay) kaldırıl(a)madı ama AKP vesayetine alındı, yargılama yetkileri olabildiğine daraltıldı, yeri geldi hiç dinlenmedi (Kaçak AK-SARAY; Danıştay 6. Dairesi), yeri geldi üyeleri cinayete kurban edildi
    (Danıştay 2. Dairesi, öğretmenlere Türban davası, şehit edilen M. Yücel Özbilgin)!
    Sayın Akkaya’ya nitelikli emeği için teşekkür ederiz.

    Kapsamlı ve emekli envanter çalışması özenle okunup okutulmalı ve arşivlenmeli.

    . Ulusal iktidar kurulduğunda tüm bu peş keşler yeniden kamulaştırılarak millileştirilmeli.

    Yazının tümünün padf formatı için lütfen tıklayınız :

    AKP_IKTIDARININ_12_YILLIK_OZELLESTIRME_TALANININ_MUHASEBESI

    Sevgi ve saygı ile.
    01.01.2015, Ankara

    Dr. Ahmet Saltık
    www.ahmetsaltik.net