Kategori arşivi: Hekim Saltık

Vaccination & Public Health

Dear Phase 2 Students of Atılım Univ. Medical School


All medical students,

Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 8th October 2024, we’ll conduct a 1 hour lecture for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Vaccination & Public Health

Here are 50 main (+25 for further reading) power point slides having a rich and up to date content including COVID-19 vaccines.. (PDF 6 MB)

IMMUNIZATION & PUBLIC HEALTH

With respect and love. 8th October 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X @profsaltik

What is Evidence Based Medicine?

Dear Phase 1 Students,
Research Assistants of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A two hour lecture with the title What is Evidence Based Medicine?will be conducted on 02nd October 2024, a.m. 11:30 – 12:20 p.m.

This lecture is consisted of 42 slides (6,5 MB) and can be downloaded by the following link :

What is EBM

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical training at Atılım Medical School..

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
Atılım University School of Medicine

LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Basic Concepts of Health & Disease

Dear Phase 1 Students,
Research Assistants of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A one hour lecture with the title Basic Concepts of Health & Disease” will be conducted on 02nd October 2024, 09:30 – 10:20 a.m.

This presentation is consisted of 47 slides (6,7 MB) and can be downloaded by the following link:

CONCEPTS_of_HEALTH&DISEASE, Ahmet SALTIK

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical education at Atılım Medical School..

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website..

2 hours lecture with the subject

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function” 

will be conducted on 30th September 2024.

This presentation is consisted of 66 slides (4,2 MB) and can be downloaded by the following link in addition to Moodle media of Atılım University Medical School.

Causality in Medicine, Meaning and Critical Function

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you enjoy this important topic… (29.09.2024)

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Nükleer savaşın eşiğinde dolaşmayı bırakın

Bayazıt İlhan

Bayazıt İlhan

Güncel 27.09.2024, BİRGÜN

Gazetelerde Rusya’nın nükleer doktrinini gevşettiği, konvansiyonel silahlarla yapılacak saldırılara karşı da nükleer silah kullanabileceği açıklamaları yer alıyor. NATO ise geri adım atmıyor, Ukrayna’ya desteğini sürdüreceğini belirtiyor. Ukrayna üzerinden bir NATO-Rusya çatışması devam ediyor. Hayırlara vesile olmayacağı belli.

Nükleer silahların ve genel olarak nükleerin yarattığı tehdit azalmıyor, artıyor. Ölümü değil yaşamı savunanlar, insanı, hayvanı, bitkiyi, börtü böceği düşüneler de ısrarla akıl-fikir çağrısı yapmaya devam ediyor.

Bir yıl önce aralarında Lancet, British Medical Journal, New England Journal of Medicine ve JAMA’nın da bulunduğu en saygın yüzün üzerinde tıp dergisinin ortak çağrısını yazmıştım. Çok nadir ortak yazı yayımladıklarını, “nükleer silahlar bizi yok etmeden biz onları yok etmeliyiz” başlığıyla yaptıkları çağrının çok önemli olduğunu, mutlaka dinlenmesi gerektiğini hatırlatmıştım. Belli ki dünyada muktedirlerin, gözünü para ve güç hırsı, kan bürüyenlerin öncelikleri farklı, tehdit büyüyor.

Bir parantez, nükleer enerjiyi de nükleer silahlardan ayrı düşünmeyin. “Barışçıl nükleer” ya da “temiz enerji”, hatta iklim krizinin çözümü olarak propagandası yapılsa da birçok başlıkta bunlar etle tırnak gibidir.

NÜKLEER SAVAŞI KİMSE KAZANAMAZ

Önceki gün de Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) öncülüğünde bir bildiri yayımlandı. İmzalayanlar arasında yine öncü hekimler, Nobel ödüllü bilim insanları, eski başbakanlar, sağlık meslek örgütü yöneticileri, eski milletvekilleri, askerler, tıp dergisi editörleri var. Başlığı:

  • “Nükleer Savaşın Eşiğinden Geri Adım Atmak İçin Acil Bir Çağrı”

Demek ki bir uçurumun kenarı, felaketin eşiğinde dolaşma hali var. Ukrayna savaşı, Filistin ve genel olarak Ortadoğu’daki savaşlar, Çin-ABD başta Asya’daki gerginlikler, çözülemeyen Hindistan-Pakistan sorunları, her yerde yaşanan çatışmalar tehlikeyi büyütüyor.

Bildiri son bir yılda nükleer savaş tehdidinin daha da arttığını, soğuk savaşın bitiminden bu yana en tehlikeli noktaya gelindiğini vurguluyor. Nükleer silah üreten dokuz ülkeyi milyarlarca insanı öldürecek ve modern uygarlığı yok edecek bu eşikten geri adım atmaya çağırıyor. Bu ülkeler, sayalım;

  • ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Pakistan, Hindistan, İsrail ve Kuzey Kore

öncelikle bu silahları kullanmayacaklarını açıklamalı, sonra bir araya gelip bu silahların imha edilmesi için program ve takvim belirlemeli.

Bir de Türkiye, İtalya, Belçika, Almanya, Hollanda gibi ABD’ye ait nükleer silahları ülkesinde bulunduran ülkeler var.

Bu ülkelerin hiçbiri BM’de karara bağlanan Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nı (TPNW) imzalamadı. Şu ana kadar yüzün üzerinde ülkenin onayladığı anlaşmayı imzalamamak, yaşama geçmesini engellemek artık yasa dışı olan bu silahları üretmek ve bulundurmak,
yaşama karşı düşmanlık anlamına geliyor.

Bildiri daha büyük bir tehlikeye de işaret ediyor.

Bu silahların devletlerin denetimi olmadan,
kazayla ya da dışarıdan müdahalelerle ateşlenme tehlikeleri de bulunuyor!

Nükleer silahların istem dışı fırlatılmasına yol açabilecek teknik arıza veya insan hatasına ilişkin birçok belgelenmiş olay yaşandığı anlatılıyor.

Tek çare, bu silahları ortadan kaldırmak.

Yaklaşan BM Gelecek Zirvesi’nin bunun tartışılması için fırsat olduğu, nükleer silah üreten ve bulunduran ülkeler üzerindeki baskının artırılması gerektiği belirtiliyor.

YAPAY ZEKANIN ASKERİ KULLANIMI

Tehlikeyi büyüten bir unsur da bu. Yapay zekanın askeri alanda kullanımı ile çatışmalarda karar almanın hızlandığı belirtilerek, nükleer silah kullanımının kolaylaşabileceğinden korkuluyor. Üstelik yapay zekanın ve yazılım teknolojilerinin gelişimi, nükleer silahların ateşlenmesine yol açabilecek siber saldırı ve terör faaliyetleri ihtimalini de güçlendiriyor.

İsrail’in Lübnan’da çağrı cihazları ve telsizleri uzaktan patlatması, insanların ölümüne, kör olmasına, yaralanmasına yol açması neyi gösteriyor? Başta nükleer silahlar olmak üzere, kitle imha silahlarını bulundurmanın güvenliğini sorgulatmıyor mu?

COVID-19 ve yeni pandemi olasılıkları, iklim krizi, azalan biyoçeşitlilik, yaşamı tehdit eden çok şey var. Nükleer tehdit de bunlardan biri, şakası yok.

Kapitalizm, sermayenin iktidarı ve doymak bilmez hırsı, bunun taşıyıcısı dünya liderleri…
Büyük insanlık bunların iktidarını sorgulamaz, itiraz etmezse felaketler yaşanmaya devam edecek.
Sorgular ve başka bir dünyayı gerçekten hedeflerse, hele bir de kurarsa o zaman barış içinde güzellikler yaşanacak.
=================================
Yazarın Son Yazıları

Basic Philosophy of Medicine & Health Services

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A one hour lecture with the theme Basic Philosophy of Medicine & Health Services
was held on 27th September 2024.

This presentation is consisted of 52 slides (3,9 MB) and can be downloaded by the following link:

Basic_Philosophy_of_Medicine__Health_Services

This pdf file was also uploaded to the Moodle system of Atılım University Medical School.

With the hope and expectations of being useful..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical education..


Ahmet SALTIK, MD

Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Sağlıkta sorun büyüyor

ImageDr. Derya Uğur

Genel Sağlık-İş Genel Başkanı
Atatürk’ün izinde (Yurtta Barış Dünyada Barış)

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)

22 yıllık siyasal iktidar döneminde halkımızın sağlığı ve sağlık emekçilerinin refahı (gönenci) için çözülmesi gereken sorunlar çığ gibi büyümüştür.

  • Sağlık çalışanları, yoksulluk sınırının çok altında ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmaktadır.

Genel Sağlık-İş’in yaptığı alan araştırması sonuçlarına göre; her 10 sağlık çalışanından 8’i gündelik yaşamın devamı (sürmesi) için borçlanmak durumunda kalmakta ve bu borçlanma, araştırmanın yapıldığı günden bu yana artarak sürmektedir.

  • Yaşam emanet edilen sağlık çalışanlarının, geçim derdi içinde bırakılması kabul edilemez.

Sağlık emekçileri, yoğun iş yükü altında çalışmak zorunda kalmaktadır.
Sağlık hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşlarındaki personel eksikliği, uzun çalışma saatleri ve aşırı iş yükü, çalışanları fiziksel ve zihinsel olarak yıpratmaktadır. Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları elverişsizdir. Çalışanlar iş yaşamında fiziksel ve ruhsal sağlığı “çok olumsuz” etkileyen faktörlere maruz (etmenlere sunuk) kalınmaktadır.

ÖNLEMLER YETERSİZ

Sağlık çalışanlarının neredeyse tamamı şiddet olayları konusunda alınan önlemleri yetersiz görmektedir. Artık sağlık hizmeti veren kamu kurum ve kuruluşlarında şiddetsiz gün geçmemektedir. Çıkarılan “Sağlıkta Şiddet Yasasıyetersizdir ve mevcut (verili) durumuyla bile uygulanmamaktadır.

Siyasal iktidarın “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında uyguladığı yanlış politikalar kışkırtılmış bir sağlık hizmeti talebi (istemi) doğurmuş, sağlık emekçileri itibarsızlaştırılmış ve sonunda, yaşam veren ellere kıyılır duruma gelinmiştir. Sağlık çalışanları, liyakatsiz yöneticilerin baskı, yıldırma ve mobbingi (bezdirisi) ile yüz yüzedir.

Sağlık emekçilerini köle olarak gören zihniyet neticesinde (anlayış sonunda), oturdukları koltukları kaybetmemek adına (yitirmemek için) idarecilerin (yöneticilerin) işbilmezlikleri,
sağlık emekçileri üzerinde baskıları artırmaktadır.

Bugüne değin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin insan onuruna yaraşır yaşam ve çalışma koşullarına kavuşması için mücadele (savaşım) verdik ve vermeye devam edeceğiz (vermeyi sürdüreceğiz). Bunun için kimi temel istemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir.

NE YAPILMALI?

  • Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ağır ve kötü çalışma koşulları acilen (ivedilikle) düzeltilmelidir.
  • Sağlıkta şiddete sıfır tolerans (hoşgörü) gösterilmeli ve bunu önleyecek etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır.
  • Sabit ödeme/teşvik ödemesi/taban ödemesi gibi sağlık çalışanlarının mağduriyetine sebep (incinmesine neden) olan ve çalışma barışını bozan uygulamalara son verilmeli; en düşüğü yoksulluk sınırının üzerine olacak biçimde, kadro derecesine göre maaşlarda kademeli (aylıklarda basamaklı) artış yapılmalıdır. Maaş ödemelerinin tümü emekliliğe yansıyacak biçimde tek kalemde olmalıdır.
  • Sağlık emekçilerinin çocuk bakımı sorununun çözümü için haftanın 7 günü, 24 saat kesintisiz hizmet veren bakımevi, kreş ve anaokulu düzenlemesi yaşama geçirilmelidir.
  • Yeterli sayıda sağlık çalışanı istihdam edilmeli (işe alınmalı), personel (çalışan) açığı kapatılmalıdır.
  • Tüm sağlık emekçilerine, geçmişe etkili olarak yıllık 90 gün yıpranma payı hakkı verilmelidir.

Sağlığı piyasalaştıran politikalara son verilmeli,
Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu ve halkçı sağlık politikaları yeniden yaşama geçirilmelidir.

HALKÇI POLİTİKA

Ulusal, kamucu, halkçı sağlık politikaları için;

Sağlıkta eşitlik esastır (temeldir).
Tüm bireylerin sağlık hizmetine eşit erişimi sağlanmalıdır.
Eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmeti herkesin hakkıdır.
Sağlık hizmetlerine yeterli kamu kaynağının ayrılmasını sağlayacak bir sistem (dizge) kurulmalıdır.

Sağlık harcamalarında (giderlerinde) ülkenin Epidemiyolojik yapısı dikkate alınarak
sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetleri önceleyen planlama yapılmalıdır.
Sağlık hizmetlerine olan kışkırtılmış talebi (istemi) olabildiğince ihtiyaç (gereksinim) ölçüsü ile sınırlayacak bir mekanizma (düzenek) geliştirilmelidir.
Birinci Basamak sağlık hizmetleri başta olmak üzere, sağlık hizmetlerine erişim olanakları iyileştirilmelidir.

Başta koruyucu sağlık, ana-çocuk sağlığı, ergen sağlığı hizmetleri olmak üzere,
Birinci Basamak sağlık hizmetleri güçlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Aile hekimliği modelinde etkili bir sevk zinciri kurulmalıdır.
Sağlık çalışanı yetiştirme politikaları bilimsel temellerle yeniden düzenlenmelidir.

Türkiye’de sağlık cihazlarına (aygıtlarına) yönelik sanayi gelişmektedir. İleri teknoloji gerektiren cihazlar ithal edilmektedir (dışalım). Yerli sanayi bu alanda üretim yapmaya teşvik edilmeli ve tıbbi cihaz üretimine ve kullanımına yönelik insangücü yetiştirilmelidir.

Yerli ilaç sanayisi teşvik edilmeli, dünya pazarlarına uyum konusunda desteklenmelidir.

Güvenli gıda, içinde yaşadığımız çevrenin korunması ve iyileştirilmesi bir sağlık sorunudur.

  • Küreselleşmenin gıda ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri ve bunların insan sağlığı üzerindeki riskleri, küreselleşmiş bir sağlık sistemi ile çözülemez.

Sağlığı birinci derecede etkileyen güvenli gıda ve çevre üzerinde oynanan oyunlara göz yumulmamalıdır.

Sağlık politikalarının belirlenmesinde halkın, meslek örgütlerinin ve sendikaların katılımı sağlanmalıdır.
======================================

Dostlar,

Meslektaşımız Dr. Derya Uğur’a bu özlü yazısı için teşekkür ederiz.
Sendikanın web sitesinde adının hemen altında yer alan

Atatürk’ün izinde (Yurtta Barış Dünyada Barış) söylemi de çok değerli.

Ama, yazıda kullanılan dili adeta Türkçeleştirmek gerekti..
Nasıl ayrımında olunmaz bu durumun, bu sorunun, anlamakta zorlanıyoruz.

Büyük ATATÜRK‘ün Dernek olarak kurduğu, akçalı desteğini de sağladığı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘nun, ATA‘nın yasal bırakıt (vasiyet) hakkı çiğnenerek devletleştirilmesi böylesine ağıt bir görünüm oluşturdu. Anayasa’ya “yüksek” nitemiyle de (sıfatıyla) koysanız, bu 2 Kurum günümüzde işlevsiz.

  • Türk Dili de Türk Tarihi de sahipsiz ve fatura çok ağır.

Bir sağlık emekçisi hekim ve Dil Derneği üyesi olarak, olarak yakıcı sağlık sorunlarını ben de yaşıyorum, gözlüyorum ve yazıyorum. Yanı sıra, değindiğim çağrışımlarım da oldu ve burada paylaşmak istedim.

Dün Dil Bayramımız idi.. Türk Dil Kurumu’nun 1932’de kuruluşundan bu yana 94 yıl geçti.

DİL DERNEĞİ‘nde  Türkçemizi korumaya çabalıyoruz..

Harf Devrimi 1 Kasım 1928’de idi, 96 yaşına girdi.

Karşı devrimi durdurmak zorundayız.

Halk Sağlığında yaşanan yıkımlar da emperyalist karşıdevrim ürünü..

Dilimiz ve Tarihimizde de..

“Bizi biz yapan” tüm değerlerimiz, emperyalistler ve yerli taşeronları eliyle, SÖYLEV – NUTUK’un sonunda tarihe haykırılarak not düşüldüğü üzere ciddi kuşatma ve tehdit altında, hatta yok edilmek isteniyor.

Ulusça direnecek ve bu hayın dönemi de kapatacağız.

Sevgi ve saygı ile. 27 Eylül 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Toplum Sağlığında Yeni Tehlike : Yenidoğan Taramalarının Reddi

Dostlar,

Dün, 17 Eylül 2024 Salı günü, öğlen 12:30’da başlayarak 1,5 saat süren bir zoom oturumu gerçekleştirdik.
Düzenlemeyi, doğallıkla bizim de üyesi olduğumuz HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) yaptı. Konumuz TOPUK KANI VERİLMESİNİN REDDİ – ONAYLAYAN YARGI KARARI idi..

Başlık ise, yandaki görselde (posterde) duyurulan biçimde oldu :

  • Toplum Sağlığında Yeni Tehlike :
    Yenidoğan Taramalarının Reddi

Dr. İpek Gündoğdu, Uzm. Dr. Onur Acar, Prof. Dr. Lütfü Saltuk Demir ve Derneğimiz emekçileri, Yönetim Kurulu çok emek verdiler. Hepsini kutlar ve teşekkür ederiz.

Biz konuya giriş yaptık ve Kars Aile Mahkemesinin, ailenin topuk kanı vermeyi reddeden davranışını hukuka uygun bularak Kars Sağlık Müdürlüğünün “sağlık tedbiri” istemini reddeden kararını sağlık hukuku açısından irdeledik.

Adana’da Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Halil Volkan Tekayak, uygulama süreçlerini aktardı ve topuk kanı ile sürdürülen yenidoğan tarama programı hakkında genel bilgi verdi.

Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı, Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Metin Gümüş, konunun Halk Sağlığı boyutunu ve Manisa’daki süreci, ailelerin artan “red” sorununu işledi. Aşılara karşı da seçici ve saçma – sapan isteklerin, redlerin tırmanmakta olduğunu aktardı.

Türkiye’de Fenilketonüri taramalarını 40 yıl önce başlatan saygın hocamız Prof. Dr. İmran Öktem‘in 21 Ağustos 2024 günlü “Kamuoyuna Çağrı” sını biz ekranda paylaştık (öğrencisi Prof. Dr. Ayşegül Tokatlı tarafından kaleme alınan) : İmran ÖZALP, KAMUOYUNA AÇIK MEKTUP 

Katılımcıların sorularını yanıtladık son bölümde ve önerilerle kapattık.
Sorunu biz Cumhuriyet gazetesinde köşe yazımızda işlemiştik (29.8.24) :

  • “Cumhuriyet’in Yargıcı mı, Molla Kadı mı?!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-saltik/cumhuriyetin-yargici-mi-molla-kadi-mi-2242336?utm_medium=KoseYazarlari&utm_source=YazarDetay 29.8.24
https://x.com/profsaltik/status/1828964861167931520 29.8.24
Cumhuriyet’in Yargıcı mı, Molla Kadı mı?! | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
26. Cumhuriyet yargıcı mı, molla kadı mı! 29.8.24

Aşılar ve bu tür koruyucu tıbbi işlemler, 2015 AYM kararı vd. gözetilerek yasal düzenleme ile zorunlu kılınmalıdır.. bağlamında önerilerle programı kapattık.

HASUDER‘in youtube kanalından oturum izlenebilir.

https://youtu.be/cfm1gxd1Xb0?t=1371

(324) Yenidoğan Taramalarının Reddi – YouTube

İzlenmesi, paylaşılarak yayılması ve gereklerinin yapılması dileğimizdir.

Sevgi ve saygı ile. 10 Eylül 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Introduction to Public Health

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website..

A one hour lecture with the theme

Introduction to Public Health 

will be held on 20th September 2024, at 15:30 – 16:20 in Hall 207.

This presentation is consisted of 59 slides (4.1 MB) and can be downloaded by the following link in addition to Moodle media of Atılım University Medical School.

INTRODUCTION_to_PUBLIC_HEALTH

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical training ..

18th September 2024, Ankara

Ahmet SALTIK, MD

Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Ülkemizin beka sorunu: Sığınmacılar

Prof. Dr. Kaya Özgen
İTÜ Em. Öğretim Üyesi

29 Ağustos 2024, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız, derin sayısal çelişkiler yazının altındadır..)

ABD’nin girdiği her ülkeye büyük zararlar vererek ayrıldığı biliniyor. Afganistan ve Irak’ın işgali, son olarak Suriye’deki varlığı. Bu bağlamda bizim yöneticileri de “BOP eş başkanlığı” diye dolduruşa getirip bir bataklığa sürüklediler. Nasıl çıkılacağı da belirsiz bir bataklık. “Kardeşim Esad” bir anda “katil Esed”e dönüştü. Oysa Esad, devletinin kimliğini korumaya çalışıyordu.

Ortaya çıkan kargaşada iktidar, başını sonunu düşünmeden “ensar” diye diye sınırları açtı; akın akın kontrolsüz “büyük göç” başladı. Sığınmacı almanın belli kuralları vardır. Sayıları sınırlı ve kayıtlı olur. Bizim durumumuzda kesin sayı bilinmese de resmi rakamlara göre 3 milyon 105 bin 539 kişi kayıtlı Suriyeli sığınmacıdan söz ediliyor.

  • Bu durum artık bir tür istiladır.

Günümüzde yaşanan sorunların giderek artacağı, sığınmacılar geri gönderilmezlerse çok uzak olmayan gelecekte demografik yapının bozulacağı ve çok daha büyük sorunlar yaşanacağı bir gerçektir. Bu yetmezmiş gibi, birçok ülkeden kaçak göçmen, ellerini, kollarını sallayarak ülkemize girdi. ABD Afganistan’ı karıştırıp Taliban’a terk ettikten sonra, bölgede desteklediği grupların bir bölümü ülkelerine gitti; gidemeyenler İran’ı da geçerek gruplar halinde ülkemize girdi; nerede oldukları bilinmiyor, haklarında yeterli kayıt ve bilgi yok.

Belirtilen ülkelerin dışında daha az sayıda da olsa Özbekistan, Kırgızistan, Afganistan, Pakistan ve Afrika’dan gelen kaçak göçmenler de cabası!

  • Bu durumda ülkemiz adeta “Birleşmiş Milletler Mülteci Kampı”na dönüştü;
    hem de tüm yurdu kapsayacak şekilde.

Siyasal iktidar, Suriye devletine karşı ayaklanan ÖSO benzeri terör örgütlerine de destek verdi, maaşa bağladı. Şimdi yaşanan bunca kargaşanın sonunun nereye varacağı bilinmiyor. Buna karşın arada bir Batı ülkelerine “Sınırları açarız” diyerek tehdit savruluyor.

DEMOGRAFİK TEHDİT

Sığınmacılara sağlanan imkânları da unutmayalım. 2022 yılı rakamlarına göre Suriyelilere yaklaşık 97 milyon poliklinik hizmeti verilmiş, 3 milyonun üzerinde yataklı tedavi hizmeti sunulmuş, yataklı tedavi hizmetinin yanında 2.6 milyon ameliyat yapılmış. İlaçlar da ücretsiz. Türk vatandaşının sağlığına gelince 3-5 ay sonrasına gün veriliyor; ölmez de sağ kalırsa…

Klasik söylemle, ülke yol geçen hanına döndü. Öyle ki halkımız arasında,

“Araplar için darphane,
Bulgarlar için AVM,
Suriyeliler için doğumhane,
Türkler için tımarhane

söylemi yayılır oldu.

Kendi öğrencilerimizden esirgenen haklar, sığınmacı öğrencilere bol keseden veriliyor. Sınava girmeden üniversitelere giriyor, burs ve yurt olanaklarından yararlanıyorlar. Bizimkilere gelince ihtiyaç sahiplerine “kredi” veriliyor, yurtlarda yer bulmaları da çok güç.

Ülkemize daha önce Yugoslavya ve Bulgaristan’dan daha az sayıda soydaşımız göçmen olarak gelmişlerdi. Onların bile topluca bir yere yerleşmelerine izin verilmedi, yurt geneline dağıtıldılar. Onlar bizim insanlarımızdı, ülkeye hızlı uyum sağladılar. Şimdiki durumda sığınmacıların Fatih, Esenyurt, Bağcılar, Sultangazi, Küçükçekmece gibi ilçeleri adeta işgal ettikleri biliniyor. Öyle ki bu bölgelerde yurttaşlarımız tutunamaz olup taşınmak zorunda kalıyorlar. Sığınmacılar kendi marketlerini kurup tabelalarını asıyor, vergi vermeden çalışıyorlar. Tarihi Malta Çarşısı, Suriye çarşısına dönüşmüş durumda, ne denetim var ne de ceza.

Ülke çıkarları ve geleceğimiz açısından mevcut durumun sürdürülmesi mümkün değildir. Geçen aylarda Kayseri’de çıkan olaylar geleceğe ışık tutar nitelikte; toplum pimi çekilmiş bomba gibi, patlamaya hazır. Bu bağlamda 1.5 milyon nüfuslu Kayseri’de sayısı 120 bini aşan sığınmacının bulunması durumun vahametini gösteriyor.

SONUÇ

Sığınmacılara sağlanan haklar ve harcandığı söylenen milyarlara karşın, halkımızın büyük bölümünün yaşadığı yokluk/yoksulluk büyük bir çelişki. Bunun 31 Mart seçimlerine de yansıdığı kabul edilmektedir.

Ülkenin bu kadar çok sayıda sığınmacıyı barındırmayı sürdürmesi mümkün değildir; bir an önce ülkelerine geri gönderilmeleri planlanmalıdır. Vatandaşlık verilmesi olanağına da son verilmelidir.

Suriyelilerin büyük bölümünün bayramlarda ve özel günlerde ülkelerine gidip geldikleri düşünüldüğünde geri gönderilmelerinin büyük bir sorun olmayacağı kabul edilmelidir.

Bu arada Suriye Devlet Başkanı Esad, yurtdışında olup altı ay içinde malına sahip çıkmayanların mülklerine el konacağını ilan etmiştir. Bu fırsat değerlendirilmeli, zaman yitirmeden harekete geçilmelidir; bu bağlamda asıl “normalleşme”nin Suriye ile ilişkilerde olması gereği ortaya çıkmaktadır. Böylece ülkenin sırtından büyük bir yük kalkmış olacaktır. Bunca anlamsız/gereksiz didişmelerin sonunda, bir hiç uğruna verdiğimiz şehitlerimizin acısıyla kalacağız.
==================================================
Dostlar,

Bu önemli ve çok uyarıcı yazının sağlık verilerini içeren paragrafını irdelemek istiyoruz.

  • “2022 yılı rakamlarına göre Suriyelilere yaklaşık 97 milyon poliklinik hizmeti verilmiş, 3 milyonun üzerinde yataklı tedavi hizmeti sunulmuş, yataklı tedavi hizmetinin yanında 2.6 milyon ameliyat yapılmış. İlaçlar da ücretsiz. Türk vatandaşının sağlığına gelince 3-5 ay sonrasına gün veriliyor; ölmez de sağ kalırsa…”

Resmi verilerle 3,1 milyon Suriyeliye, 2022 yılında 97 milyon poliklinik hizmeti verilmesi ne demektir? 97 milyon / 3,1  milyon =  Kişi aşına 1 yılda 31 kez muayene anlamına geliyor. Bu sayı yurttaşlar için ortalama 10. Kişi başına 1 yılda 31 kez muayene kabul edilebilir bir veri değil. Yurttaşlar için aynı ortalama (yılda 10 kez hekim muayenesi / kişi) Suriyeliler için de geçerli ise, Suriyeli sayısının 3,1 değil 9,7 milyon olması gerekir.

“3 milyonun üstünde yataklı tedavi hizmeti..” 2022’de, ülkemizdeki 3,1 milyon Suriyeli’nin “hepsi” yıl içinde en az 1 kez hastaneye yatarak sağaltım (tedavi) hizmeti almışlardır, ÖYLE Mİ!?

2022 boyunca 1 yılda, 3,1 milyon Suriyeliye 2.6 milyon ameliyat yapılmış! Yoruma gerek var mı? Bu verinin çarpıklığını hatta olanaksızlığını görebilmek için hekim olmak gerekmez sanırız..

Sonuç olarak; ülkemizde “sığınmacı” sayısı, iktidar tarafından kanımızca en az %75 saklanarak, 1/4’ü düzeyinde verilmektedir. En güvenli veriyi Prof. Ümit Özdağ sunuyor… 13 milyonun üstünde!! 85 milyon yurttaş nüfusuna oranlanırsa, 98-100 milyon nüfusta her 100 kişiden en az 13’ü “sığınmacı” dır. Böylesi bir yüksek oran dünyada hiçbir ülkede yok! Bu yük kaldırılamaz!

Bu tablo, apaçık DEMOGRAFİK İŞGAL VE İSTİLADIR.
AKP İktidarının ürkünç (vahim) durumu göremeyecek ölçüde gaflet ve dalalet içinde olduğu savunulamaz. Bu politika apaçık İHANETTTİR!

İhanet içindeki bir iktidar meşruluğunu yitirmiştir.

Anamuhalefet CHP bu korkunç durumla yüzleşmeli ve gereklerini buna göre yapmalıdır. Gecikmeden, oyalanmadan..

Sevgi, saygı ve kaygı ile. 01 Eylül 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli  
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik