ÖZDEN SÖZE
Dr. Necmi AKYALAÇIN
Dilbilimci
BUGÜN Gazetesi, Çanakkale
07.02.2025
FETÖ elemanlarının Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde beni hedefe koyduğu günlerdi.
Bir yandan uydurma soruşturmalarla uğraşıyor, bir yandan derslerimi yapıyor, bir yandan da Atatürkçü Düşünce Derneği Çanakkale Şube Başkanlığını layıkıyla yürütmeye çalışıyordum. Böylesi günleri yaşadığım süreçte, öğrendim ki, dönemin birinci sicil amiri (Dekan) o yılki sicilimi olumsuz vermiş. Çanakkale İdare Mahkemesinde dava açtığımda öğrendim ki, olumsuz sicil almama gerekçe gösterilen iki maddeden birisi, “Öğrencilere Atatürk İlke ve Devrimlerini aktarma konusunda yetersiz kalmam” imiş! Oysaki, o tarihlerde hem Üniversitenin Atatürkçü Düşünce Topluluğu Akademik danışmanı hem de Dernek (ADD) başkanıydım. Aziz Nesin’in kara mizah öykülerini aratmayacak bu süreçte, İdare Mahkemesinde (davam duruşmalıydı) savunmamı kendim yaptım ve bu işlem iptal edildi. Stajyer avukatlar da bu duruşmayı izlemişlerdi. Sonrasında bana, duruşmadaki yaptığım savunmamla ilgili onurlandırıcı sözler söylemişlerdi.
Bu bilgiyi aktarmamın nedeni, güzel ülkemizde her zaman Atatürk üzerinden bir şeyler yapılıyor olmasını örneklendirmeye çalışmaktır. Ülkemizde, Atatürk’e İlke ve Devrimlerine
tam bağlı değilsin denerek de Atatürk’e tam bağlısınız denerek de insanlara haksız işlemler yapılabiliyor demek ki! TSK’nin (Harbiye) her mezuniyet töreninde yapılan yoklama sırasında 1283 (Büyük Atatürk’ün öğrenci numarası) okunduğunda tüm askerler ayağa kalkarak İÇİMİZDE diye hep bir ağızdan gururla haykırırlar.
2024 yılı 30 Ağustos tarihinde de, KHO’nda yapılan resmi törenden sonra, “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz” diyen, büyük ATATÜRK’ü iliklerine dek özümsemiş Teğmenler:
- “Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır.
- Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız.
- Ne mutlu Türk’üm diyene!” NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!
Diyerek vatanlarına, Atatürk İlke ve Devrimleriyle Cumhuriyetimize bağlılıklarını haykırmışlardır. İçlerinde olan 1283’e yani, BÜYÜK ATATÜRK’e olan bağlılıklarını, mezun oldukları günde büyük bir heyecan (coşku) ve gururla dile getirmişlerdir. Bu davranıştan, belli ki rahatsızlık duyanlar olmuş, adeta bu gençlere hücum edilmeye başlanmıştır. Sonuçta, bu Teğmenlerden 5’i
–ki Ebru EROĞLU adlı kızımız dönem birincisidir– TSK’den ihraç edilmiştir (çıkarılmıştır).
Teğmenlerle birlikte sicil amirleri de ihraç edilmiştir. Halbuki, sicil amirleri olumlu rapor vermemiş olsa; bir Teğmenin dönem birincisi olması olanaklı mıdır? Burada büyük bir yanlışlık vardır. Şu tarihsel gerçekleri anımsamanın da zamanıdır, sanırım :
1402 Ankara Savaşı, Timur ve Yıldırım Bayazit orduları arasında olmuştur. Timur’un ordusundan sayıca çok fazla olan Yıldırım Bayazit’in ordusunun içinde belli Cemaat ve tarikatlarla bağlantılı askerler, savaş sürecinde bağlı bulundukları o odaklardan aldıkları talimatlarla davrandıkları için Timur, savaşı kazanmıştır. Sonrası Osmanlı’nın Fetret dönemi. Beyliklere bölünme sürecinde Çelebi Mehmet, Devşirme yöntemiyle Yeniçeri düzenini belli ilkelere bağlayarak devlete bağlı bir ordu oluşturup Osmanlı Devletini toparlamıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde de Orduda, cemaat ve tarikatlara yönelim ile alaylı subaylar, çöküşte büyük rol oynamışlardır. Bütün bu deneyimlerin üzerine, Kurtuluş Savaşı sürecinde büyük ATATÜRK önderliğinde oluşturulan Kuvva-yı Milliye ile düzenli ordu sistemi, Cumhuriyetle birlikte modernleştirilmiştir. Yetiştirilen subaylar Devletine bağlı, cemaat – tarikatlardan uzak, birer Cumhuriyet neferidirler. Bu durum, uzun süre böyle sürmüş, Cumhuriyete, Atatürk ilkelerine bağlı askerler ile güçlü bir TSK dosta güven vermiş, düşmana korku salmıştır. Ancak gelinen son dönemlerde, tarikat – cemaat bağlantıları saptanıp askerlikle ilişiği kesilen birçok askerlere, amiral üniforması üzerine giydiği tarikat giysileri (cübbe ve sarık) ile basının da dikkatleri üzerine çektiği Amiral eklenmiştir. İşin en ilginç yanı ise; bu amiralin TSK’den uzaklaştırılmayıp, aylarca YAŞ beklenerek tüm haklarıyla emekli edilmesidir. Bu topraklar, 1402’de ve Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşadığı bu bozulmaları yine mi yaşayacak??? Göz göre göre, ülkemizin güvencesi olan TSK böylesi bir talihsizliği yeniden yaşamamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk Devletidir,
olmak zorundadır. Bunu, Teğmenlerimizin idari yargılamaları aşamasında hep birlikte göreceğiz. Teğmenlerimize yapılanlar, Yargı duvarına çarpacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ordusu, Kemalist ve anti-emperyalist
bir gelenekten süzülerek bugünlere gelmiştir.
İçindeki subayların genlerinde de bu kodlar vardır.
Birtakım yalpalamalar, kimseyi yanıltmasın, umutsuzluğa düşürmesin.
- MUSTAFA KEMAL’in ASKERLERİYİZ!…