2025 yılında 22.104 TL olarak belirlenen asgari ücretle ilgili RT Erdoğan açıklamada bulundu. “Asgari ücreti 22.104 lira olarak açıkladık. Birileri çatladı patladı. Kusura bakmayın, biz adımlarımızı hesaplayarak atacağız. İşveren daha fazla vermek istiyorsa versin. Elini tutan yok.” dedi.
(AKP Bursa Kongresi, 28.12.24)
“Hiçbir insanımızın serzenişine kulak tıkamıyoruz, yaşanan her zorluğun farkındayız.” diye ekledi.
“Bize güvenen millete hayal kırıklığı yaşatmak istemiyoruz.” bile dedi!
Şu sözler de O’nun: “Her zorluğun farkındayız. Hangi işi yaparsa yapsın 85 milyon vatandaşımızın her ferdinin derdini, talebini ve sorunlarını çok ama çok iyi biliyoruz.”
“Faiz inecek ki enflasyon da insin.” sözleri de döküldü RTE’nin ağzından. Eylül 2021’de yapılan ürkünç (vahim) hata yinelenecek mi? O zaman “nass” gerekçeli idi faiz karşıtlığı!? Nedense 19 yıllık iktidarın sonunda akla gelmişti!? Şimdi “nass” gerekçesi görünür değil ama “Faiz inecek ki enflasyon da insin.” bilim dışı takıntı sürüyor!?
RTE hızını alamayarak “%30 artış enflasyon hedefinden yüksek olmasına rağmen bu bizim de içimize sinen, emekçimizin alın terinin tam karşılığı olan, belki birilerine göre tutar değildir
ama rakam ortada görünen o ki bu hesap yerine oturdu.”
Soralım : 2024 içinde adeta eriyen emekçi geliri nasıl karşılanacak (telafi edilecek) ?
***
“İşveren daha fazla vermek istiyorsa versin. Biz tabanı belirliyoruz. Daha fazla vereceksen ver,
elini tutan yok.”
Bursa kongresinde salonda AKP müritleri, “bizimkisi bir aşk hikayesi” ezgisi ile sıcak karşıladı RTE’yi!?
Bu demeç nasıl değerlendirilebilir? Neresinin iler tutar yanı vardır? Metin yazarı kim(ler()dir,
RTE gerçekten bu içeriğin ayırdında olarak mı önündeki metni camdan okumuştur?
Yarım yüzyıllık hekimlik ve siyaset bilimci deneyimi ile hemen söyleyelim ki; bu söylem şizofrenik bir ruhsal durumun apaçık dışavurumudur, asla sağlıklı değildir ve derinden hastalıklıdır!
TÜİK’in bastırılmış politik enflasyonu 2024 Kasım sonunda %47,1’dir. 12 aylık ortalama %60,5’tir; bu oran ENAG’a göre %87,8 ve İTO’ya göre %48’dir. Nedense RTE’nin TÜİK’I hep
en düşük enflasyon düzeyi açıklamakta. Bu hesabına dayanak sepetin içeriğini, yargı kararına karşın gizlemekte. 2025 bütçesinde yeniden değerleme oranı (kamusal mal ve hizmetlere, harç ve vergilere zam oranı) %44. Bu oran için 2025’te hedeflenen enflasyon düzeyi değil, 2024’te gerçekleşen oran temel alındı. Oysa asgari ücret artışı, 2025 enflasyon hedefinin üstünde RTE’ye göre!
Ama RTE’nin içine siniyor!?
Fazla vermek isteyenin elini tutan da yok RTE’ye göre.
Ne denli tutarsız-gerçek dışı bir söylem…
Gerçekte tam bir akıl tutulması eyyy AKP!
Çok yalın bir soru : Asgari ücretli kamu işçisi ne olacak? Hangi kamu idaresi 22.104 TL üzeri ödeme yapabilir? Türkiye’de yaklaşık 7,1 milyon emekçi asgari ücretle çalışıyor, bir o kadarı da asgari ücretle iki katı arasındaki aralıkta. Temmuz 2024’te 16,8 milyon 4/a’lı çalışan var.
TÜİK geçen hafta yoksul sayısını 18 milyon açıkladı. Dört kişilik aile için yoksulluk sınırı BİSAM’a göre 72,500 TL’yi aştı. Asgari ücretin iki katını bulmayan aylıklı emekçi sayısı 13+ milyon ve ortalama hane halkı büyüklüğü 3,14. Bu insanların tümü yoksulluk sınırının altında. 13 milyon X 3,14 = 40 milyon! Ama majestelerinin TÜİK’ine göre yoksul sayısı salt 18 milyon. Böyle bile olsa, RTE’nin masalları ve sanrılarına göre dünyanın kıskandığı ülkemizde 86 milyon yurttaşın 1/5’I, RTE=AKP iktidarının 23. yılında hala yoksul!
Oysa 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi AKP=RTE’nin propagandası “3 Y” temelli idi :
Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar..
AKP=RTE, bunlarla savaşacak ve yok edecekti. Çeyrek yy sonra gelinen yer tam bir yıkımdır ve bu yıkımı AKP=RTE ve kadrolarının beceriksizlikleriyle açıklama olanağı yoktur. Yerel-uluslararası sermayenin örtük IMF güdümlü çok ağır ve vahşi sömürü politikaları ulusa dayatılmaktadır.
- Bir ULUSAL AFET tablosu ile karşı karşıyayız.
- İktidar halkla apaçık alay etmekte ve hiçbir demokratik hukuk devletinde asla söylenemeyecek sözlerle “çatlasanız da, patlasanız da..” diyerek ulusal onuru çiğnemektedir.
Oysa Anayasada ve TBMM’de “Ulusal Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur” yazmaktadır. AKP=RTE, Ulusun egemenliğine el koymuştur (gasp etmiştir) ve seçim kazanarak onu tümüyle kendisi kullanabileceğini dayatmaktadır (çoğunlukçuluk diktası).
Böylesi bir tablo örneği Afrika’nın bebek demokrasilerinde bile hayal edilemez.
Durum olağan dışı ve üstüdür!
23 yıldır tek başına iktidarda olan, artık çok deneyimli siyasal kadroların “abesle iştigal etmeyeceği” olgusundan kalkarsak, bu gözü kara meydan okumanın ardında ne yatmaktadır?
Ekonomisi çökmüş/çökertilmiş, ordusu dahil kurumları çökertme eşiğinde bir siyasal iktidarın
iç ve dış politikada bağımsızlığı düşünülebilir mi?
O halde AKP=RTE iktidarı tutsak mıdır? Kendisine ne yaptırılmak istenmektedir?
***
28 Aralık Tandoğan mitingi, sayısı 200’e varan STK-DKÖ desteği ile anamuhalefet CHP teşvik edilerek yapılmıştır.
AKP=RTE’nin hedefi sokak eylemlerini kışkırtmak ve OHAL gerekçesi yaratmak olabilir. Ardından, RTE’nin ağzından çıkan, CBK’ler yasa!
AYM denetimine kapalı. RTE ya bu CBK’lerle Anayasa değişikliği yaparsa??
15 Temmuz kurgusundan eksik ne kaldı ise yerle bir ederek devam, hedef tam despotizm. Diktatoryal yönetimde en büyük tehdit ise “ülke ve ulus bölünmezliği”!
Emperyal oyun pek yaman ve kahpece!
İktidarsa meşruluk dışında!
Türkiye bu oyuna izin vermez, vermemelidir, vermeyecektir.
CHP, tam ulusal seferberlik-öncülük, ÇOK ACİL!
Tek sözle : MUHTEŞEM.
DAHİ bilgin sevgili hocamız Prof.SALTIK’ın gerçek yurtsever ve cesur kalbine, derin bilge ve akıcı diline, öpülesi usta ve nasırlı ellerine, en pak ve parlak kalemine sağlık dilekleri ve en mutlu ve kutlu BİR YENİ YIL VE NİCE YILLAR.