Emperyalizmin maskeleri

Örsan K. Öymen

Örsan K. Öymen

Kapitalizm, sermaye sınıfının, çalışan, üreten, hizmet veren emekçi sınıfı sömürdüğü düzendir. Sermaye sınıfı bu sömürü düzeni sayesinde zenginleşir.

OXFAM adlı araştırma kurumunun verilerine göre, dünyadaki refahın (gönencin) %82’si, nüfusun yüzde 1’inin elindedir. 

Gelir dağılımındaki dengesizliğin kaynağı olan kapitalizm, yalnızca sermaye sınıfının çıkarlarını koruyan bir düzendir.

  • Kapitalizmden, halkın ve toplumun yararına bir şey beklemek,
    boş bir umuttan ve zaman yitirmekten ibarettir.

Emperyalizm, kapitalizmin küreselleşmiş biçimidir.

Kapitalizmden bağımsız olarak emperyalizmi anlamak olanaklı değildir. Yasal, idari (yönetsel), siyasal ve ekonomik nedenlerle ve sınırlamalarla, kendi ülkesindeki vatandaşları sömürme kontenjanını dolduran veya azami seviyeye (en üst düzeye) çıkartan sermaye sınıfı, başka ülkelerdeki insanları sömürme yoluna başvurarak, emperyalist bir eyleme girişmiş olur.

Ancak kapitalizmle ve emperyalizmle ilgili bu gerçeği örtbas etmek için çeşitli yöntemler kullanılır. Kamuyu doğru bir biçimde olgularla bilgilendirmekle yükümlü olan medyayı denetim altına almak, bu yöntemlerden biridir. Medya bu yolla, bozuk olan düzeni ayakta tutmak işlevini gören bir propaganda aygıtına dönüşür.
***
Medyanın meydanı boş bırakmasının da etkisiyle, olgulara aykırı kurgusal komplo teorileri (tuzak kuramları) yaygınlaşır. Bu komplo teorileri (tuzak kuramları), kapitalizm ve emperyalizm gerçeğini örtbas etmek işlevini gören mekanizmanın (düzeneğin) bir parçasıdır.

Dünyayı 5-10 ailenin ve ezoterik gizli örgütlenmelerin yönettiği; İlluminati”, “Masonluk”, “Siyonizm”, “Musevilik”, “Evangelizm gibi örgütlenmelerin dünyadaki her şeyi veya hemen hemen her şeyi denetlediği gibi uydurma savlar, bunlara ilişkin örneklerin arasında yer alırlar.

Bu tür komplo teorileri (tuzak kuramları) özellikle ırkçı, dinci, popülist ve cahil ortamlarda ve ekonomik krizlerin (bunalımların) büyük sarsıntılara neden olduğu koşullarda büyük yandaş kitlesi bulurlar.

Örneğin 1920’li ve 1930’lu yıllarda Almanya’da, Adolf Hitler’in öncülüğündeki Naziler, komünistlerle birlikte Musevileri ve Siyonistleri de hedef haline getirdiler ve onları dünyadaki adaletsizliklerin kaynağı olarak ilan ettiler. Hitler, anti-komünist ve anti-semitist bir temel üzerinden, Almanya’da faşist ve ırkçı bir diktatörlük rejimi kurdu; Avrupa’nın yarısını işgal etti; Musevilere soykırım uyguladı.
***
İslamcı faşizmin yaygın olduğu ve ekonomik bunalımlarla boğuşan Türkiye gibi ülkelerde de, bu tür komplo teorilerinin (tuzak kuramlarının) yandaş bulması boşuna değildir.

Bu sayede kapitalizm ve emperyalizm gerçeği kamufle edilir, bozuk düzenin üzerine bir maske takılır ve hedef şaşırtılır. Böylece insanlar, ekonomik, siyasal ve bilimsel analizler (çözümlemeler) yapamaz duruma gelirler, çektikleri tüm acıların ve mağduriyetlerin nedeni olarak, kapitalizmi ve emperyalizmi görmek yerine, belli başlı kişileri, aileleri, örgütleri, dinleri, mezhepleri, etnik kimlikleri görürler, olayları basite indirgemiş olurlar, işin kolayına kaçarlar.

Bu yanılsama, kapitalizm ve emperyalizm için bulunmaz bir fırsattır. Çünkü bu sayede kapitalizm ve emperyalizm deşifre olmaz ve hedef durumuna gelmez.

İnsanların Karl Marx’ın, Friedrich Engels’in, Vladimir Lenin’in, Leon Trotsky’nin, Karl Kautsky’nin, Eduard Bernstein’ın ve Rosa Luxemburg’un kitaplarını okumak yerine, masal kitabı okur gibi komplo teorileri (tuzak kuramları) kitabı okumaları, uyuşturucu işlevini görür.

Laiklik karşıtı hareketler, dincilik, tarikatlar ve cemaatler nasıl ki kapitalizm ve emperyalizm gerçeğini örtbas etmek işlevini gören uyuşturucular ise, kurgusal komplo teorileri de (tuzak kuramları) aynı işlevi görürler.

Olguyla kurguyu ayırmamızı engelleyen post-modernizm saçmalığının ve şarlatanlığının bertaraf edilmesi (dışlanması), bu nedenle de yaşamsal önemde bir konudur.


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

Ukrayna ve Filistin27 Kasım 2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir