T24 Haftalık Yazarı
Özdemir Aktan
ao.aktan@gmail.com
03 Aralık 2023
Toplum sağlığının hastane ve ilaç ile sağlanamayacağını artık anlamamız gerek
(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)
Ülkelerde ve dünyada gelir dağılımını belirlemek üzere Gini katsayısı oluşturulmuş. İtalyan Corrada Gini tarafından oluşturulan katsayı 0-1 arasında bir rakam olarak belirleniyor. 1 rakamı gelir dağılımının en kötü olduğu durumu belirliyor, tüm gelirin bir kişi veya grup tarafından sahiplenildiği anlamına geliyor. Sıfır ise tüm gelirin toplumda eşit olarak paylaşıldığına karşılık geliyor ki, hayal bile edilemez.
Benden ekonomi yazısı elbette çıkmaz ama sağlık konuları ekonomiden bağımsız düşünülemiyor. Gini katsayısı ile ülkelerin sağlık verileri birebir paralellik gösteriyor. Bir ülkenin sağlık parametrelerinin iyiliği sahip olduğu modern hastaneler ve teknoloji yardımı ile yapılan ameliyatlarla ölçülmüyor. Bir toplumun sağlık düzeyini yaşam süreleri, anne ölüm hızı, bebek ölüm hızı gibi veriler belirler.
Özlenen bir sağlık sistemi öncelikle “iyi” bir sağlık hizmeti vermeli ve bunu da çok küçük farklarla “eşit” dağıtmalıdır. Gelir dağılımı bozuldukça yüksek gelirli gruplar daha iyi bir sağlık hizmeti alabilirken yoksul kesimin “iyi” sağlığa ulaşabilmesi imkansıza yaklaşır.
Dünyada 1820 yılında saptanan Gini katsayısı 0,50 iken, 1990’da 0,657 olmuş. Üstelik de katsayı her yıl 1,2-1,5 puan artmaya devam ediyor. Özetle, dünyada gelir dağılımındaki eşitsizlik hızla artıyor. Aynı durum Türkiye’de de geçerli. TÜİK verilerine göre 2014 yılında 0,391 olan katsayı, 2022 yılında 0,415’e yükselmiş. 37 OECD ülkesi arasında en kötü dağılıma sahip dördüncü ülkeyiz. AB ülkelerinden sadece Bulgaristan bizden kötü. Haritada en koyu renkle gösterilen ülkeler en kötü dağılıma sahip olanlar.
Gelelim sağlık verilerine. Sağlık verilerinde iyilik ülkelerin sağlığa ayırdığı para ile paralellik göstermiyor. OECD ortalamasının iki katından fazla harcama yapan ABD bunun en belirgin örneğini oluşturuyor: ABD’de ortalama yaşam süresi, anne ve çocuk ölüm hızları, kronik hastalık oranları gibi veriler hep OECD ortalamalarından daha kötü.
Söylemeye gerek yok ama bizim verilerimizin de OECD ortalamalarından çok daha kötü olduğunu belirtmeliyim. En iyi veriler ise haritada en açık renkle işaretlenmiş olan ülkeler. En başta da İskandinav ülkeleri geliyor, zira gelir bu ülkelerde daha adaletli bir şekilde paylaşılmakta.
Yıllardan beri bilinen ama görmezden gelinen bir gerçek toplum sağlığının ilaç, ameliyat, hastane gibi faktörlerden çok, sağlığın sosyal belirleyicilerine bağlı olduğudur. Sağlığın sosyal belirleyicileri erken çocukluk gelişiminden başlar ve eğitim, istihdam ve çalışma koşulları, barınma ve mahalle koşulları, yaşam standartları ve toplumsal zenginliklerden yararlanmaktaki eşitsizlikleri de kapsayarak devam eder.
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir” diye tanımlıyor. Bu tanıma “Sosyal yönden tam iyilik hâli” sonradan eklendi.
Türkiye’de bedensel ve ruhsal iyilik halini geçtim, sosyal iyilik halinden söz etmek imkansız. Geçim derdi, gelecekten umutsuzluk, etrafımızda yaşanan savaşlar tedirginlikten öte artık korku yaratıyor. Bunlarla birlikte her gün ortaya çıkan yeni bir yolsuzluk haberi, gelir dağılımının adaletsizliğinin belirgin hale gelmesi ve ayaklar altına alınmış bir yargı sistemi ile iyilik halinin yanına bile yaklaşamıyoruz. Bu durum haliyle ruhsal iyilik halini de olumsuz olarak etkiliyor.
Toplum sağlığının hastane ve ilaç ile sağlanamayacağını artık anlamamız gerek.
===============================
Dostlar,
Web sitemiz izleyicileri Prof. Dr. Özdemir Aktan‘ı iyi tanırlar.
Dr. Aktan ünlü ve alanında çok başarılı bir genel cerrah.
Kuşkusuz web sitemiz okurları dışında da iyi bilinir.
T24‘te her hafta tadına doyulmaz makaleler kaleme (klavyeye!?) alıyor.
Bu hafa bir başka yakıcı konuyu işliyor.
Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımız “Sevgili Özdemir“, Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci “Tıbbiyeli Nusret Fişek” in izinden gidiyor..
“Tıbbiyeli Nusret Fişek” söyleminin (mottosunun) “Tıbbiyeli Hikmet“e bir gönderme olduğu gözden kaçmamıştır. Hani şu İstanbul Tıbbiyesinin 3. sınıf öğrencisi.. Merhum Orhan Baran’ın da babası.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi‘ne katılım çağrısı yapınca, taaaa 1919’larda… İstanbul Tıbbiyesi öğrencileri toplanır ve üç öğrenci göndermek isterler. Ancak onca yoklukta harçlıklarından zar zor ayırabildikleri, tek kişiye zar zor yeterlidir. Hikmet’i yollarlar. Gerisi yaygın bilinir. Sivas Kongresinde “Manda” yandaşlarına tarihsel bir red çıkışı yapar Tıbbiyeli Hikmet.. Kongreden “Ya istiklal – ya ölüm; tam bağımsızlık” kararı çıkar..
***
İşte o Nusret Fişek biz tıp öğrencilerine Toplum Hekimliği Halk Sağlığı derslerinde
- “Tüm hekimlerin Toplum Hekimliği – Halk Sağlığı felsefesi ile davranması ve
meslek uygulaması gerektiğini”
belletmişti. Prof. Özdemir Aktan, hekim olduğu 1977’den beri o pusulayı izliyor.
***
Özlemsel (nostaljik) değinmeler bir yana, 2024 Merkezi Yönetim Bütçesi bir facia.
Sağlık hizmetleri yine öksüz ve 21 yıldır AKP’nin yapageldiği bu bütçe de yerli-yabacı yandaş sermayeye rant aktarma amaçlı. 1/5’i, salt sayısı 20’yi bulmayan şehir hastanelerine!
Üstelik kurgulu sistematik talana ikincil yakıcı ekonomik bunalım ve türevi çok ağır siyasal baskılar, deprem vd. toplum sağlığı için son derece ciddi ciddi tehditler oluşturmuş, oluşturmakta iken. Küresel koşular da çok ağır.. Çatışmalar, on milyonlarca göçmen, iklim faciası ve neo-liberalizmin hala tırmanan insanlık dışı sömürüsü ve “uluslararası toplumu bekleyen ardışık afetler” (son öge 2021, G20 Ülkeleri toplantısı sonuç bildirisinden)..
Usumuzu başımıza devşirmemiz ve Halk Sağlığını “bütüncül” olarak ele almamız gerek.
Sosyal – ekonomik – kültürel belirteçlerinden kalkarak “insan – çevre – hayvan” sağlığını “tek tıp – tek sağlık” olarak kavramak ve kamu sorumluluğunda öncelikle sürekli – nitelikli – yaygın koruyucu sağlık hizmetlerinden başlamamız gerek.. Bütüncül, planlı, insancıl (hak temelli)..
Ayrıca, nesnel gerçeklik : Sosyo-ekonomik kalkınmada en temel girdi / itici güç sağlıklı ve eğitilmiş insangücü. Yani sağlıklı – eğitimli toplum keyfe keder bir siyasal tercih ögesi değil; mutlak bir zorunluluk, karşı konması anlamsız – us ve bilim dışı, boşuna.
Sevgi ve saygı ile. 03 Aralık 2023, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik X : @profsaltik