Dünya düzeni ve medya

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen

Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet, 20 Kasım 2023

Medyanın görevi, halkı doğru bir biçimde bilgilendirmektir. Medya bu anlamda kamu hizmeti vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, bir medya organının, kamu kurumu veya özel sektör kurumu olmasından bağımsız bir konudur. Medya organı, kamu/devlet kurumu da olsa, özel sektör kurumu da olsa, kamuya hizmet vermekle yükümlüdür.

Devlete, hükümete, siyasi partiye, sermaye sınıfına hizmet veren bir medya organı, kamu hizmeti vermiş olmaz, bu güç odaklarının çıkarlarına hizmet veren bir propaganda aygıtına dönüşür.

Medya, bir başka deyişle kitle iletişim araçları, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Halkın doğru bilgilenmediği bir ortamda, halk seçimlerde de doğru karar veremez.

Bu nedenle, nasıl ki yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığının var olmadığı bir ülkede, demokrasiden ve halkın egemenliğinden söz edilemezse, medya ile devlet, hükümet, siyasal parti, sermaye sınıfı arasında güçler ayrılığının olmadığı bir ülkede de, demokrasiden söz edilemez.
***
Dünyadaki güç odakları bunu çok iyi bildikleri için, medyayı her zaman kontrol etmeye (denetlemeye), kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışırlar.

Televizyonlarda hangi konuklara ve yorumculara yer verileceği; gazetelerde, haber portallarında hangi köşe yazarlarının köşe yazısı yazacağı; televizyonlarda, gazetelerde, haber portallarında hangi haberlere, hangi oranda ve genişlikte yer verileceği; hangi siyasetçilere ne kadar sıklıkta ve genişlikte ekranların ve sayfaların açılacağı gibi konular, genellikle nesnel ve bağımsız hareket eden medya yöneticileri tarafından değil, bu güç odaklarının kontrolündeki (denetimindeki) piyonlar tarafından karara bağlanır.

Dünyada bu bozuk düzene direnebilen az sayıda medya organı bulunmaktadır.

Noam Chomsky’nin ve Edward Herman’ın “Manufacturing Consent” (Rızanın Üretimi) kitabı bunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyan ve kanıtlayan eserlerin (yapıtların) arasında yer alır.

Orson Welles’ın “Citizen Kane” (Yurttaş Kane), Sidney Lumet’ın  “Network” (Şebeke), Oliver Stone’un “Salvador” (Salvador) filmleri de, bu konuyu işleyen çarpıcı eserlerin arasında sayılırlar.
***
Dünyadaki emperyalizm ve kapitalizm sorunu kökten çözülmeden, bu sorunun tamamıyla (tümüyle) çözülmesi olanaksızdır. Ancak emperyalizm ve kapitalizm sorunu kökten çözülene dek, bu konuda alınabilecek kimi önlemler de vardır.

Özel sektörde medya kurumu sahibi olanların, medya dışında ticari faaliyetler içinde olmalarının önlenmesi; medyada tekelleşmenin engellenmesi ve medya sahiplerinin birden fazla medya organına sahip olmasının önlenmesi; medya kurumu sahiplerinin kamu ihalelerine katılmalarının yasaklanması; kamu sektöründeki ve özel sektördeki medya kurumlarının nesnel ve bağımsız yayın yapıp yapmadıklarının ve söz konusu güç odaklarıyla açık veya gizli çıkar anlaşmaları içinde olup olmadıklarının, bağımsız denetim kurumları tarafından denetlenmesi; bu denetimlerden geçemeyen medya organlarına ağır cezai yaptırımların uygulanması; bu doğrultuda yasal düzenlemelerin yapılması; iletişim fakültelerinde medya etiği ve ahlakı konusundaki derslerin daha etkin ve yaygın verilmesi; medyada işe alımlarda liyakat ölçütlerinin uygulanması ve bunların denetlenmesi, bu önlemlerin bazıları arasında sayılabilir.
***
Halkın medyaya olan güvenini yitirdiği bir ortamda, komplo teorileri (tuzak kuramları), hurafeler (boşinanlar), safsatalar, söylenceler daha da yaygın duruma gelir. Başka bir deyişle, halkın medyadan kopması sorunu çözmediği gibi, bu durum, emperyalizm ve kapitalizm sorunlarının, komplo teorileriyle, hurafelerle, safsatalarla, söylencelerle örtbas edilmesine ve bozuk düzenin devam etmesine yol açar.

Emperyalizmin ve kapitalizmin hedeflediği şey de zaten budur.

Medyanın halk düşmanları tarafından işgal edilmesine son vermek, bu nedenle yaşamsal önemde bir konudur.


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

CHP kurultayı6 Kasım 2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir