Suay KARAMAN
Azim ve Karar, 29 Kasım 2021
24 Ocak 1980 kararları ile devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alındı ve ülkemiz serbest piyasa ekonomisine geçti. 24 Ocak kararları dünyada yaygın olarak kullanılan IMF politikalarından oluşan bir programdır. Bu programın ilkeleri faizlerin yükseltilmesi, sıkı para ve maliye politikaları, emek ücretlerinin baskı altında tutulması, kamu hizmetlerine zam yapılması, kamumun piyasadan çekilerek özel sektörün önünün açılmasıdır.
Planlı kalkınma modeliyle ülkenin gereksinim duyduğu her türlü mal ve hizmetin ülke içinde üretilmesi anlayışıyla dış alımın yerini tutan (ithal ikamesi) Türkiye, bu kararlar ile dış satıma (ihracata) dayalı bir ekonomik modeli benimsedi. Ayrıca döviz alım satımı serbest bırakıldı, dış alım (ithalat) serbestleştirildi. Yabancı sermaye yatırımları teşvik edildi, kademeli olarak sosyal devlete son verildi. Döviz piyasası üzerindeki denetimler kaldırıldı, faiz oranları serbest bırakıldı, fiyat denetim ve sınırlamaları kaldırıldı, özelleştirmeler başladı.
Alınan kararlar kapsamında %33 oranında devalüasyon (Türk Lirası’nın değerinin düşürülmesi) yapılarak günlük kur uygulamasına gidildi ve 1 Dolar 47 liradan 70 liraya yükseltildi. Kamu İktisadi Teşekküllerinin ürettikleri ürün fiyatları artırıldı, tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırıldı; gübre, enerji ve ulaştırma dışında sağlanan destekler kaldırıldı. 1980 yılında enflasyon %107 olarak gerçekleşti.
Aradan geçen yaklaşık 42 yıla karşın, serbest piyasa ekonomisine teslim edilen ekonomimiz hiç ayar tutmamış, sürekli iniş ve çıkış yaşayarak, büyük sıkıntılara neden olmuştur. 1994 ve 2001 yıllarında da krizler yaşanmış ve hep kemer sıkma politikasıyla bugünlere gelinmiştir.
AKP iktidarıyla sürdürülen serbest piyasa ekonomisi ile bugün daha da büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Planlamaya son vererek, üretimden uzaklaşmak, dış alım, yanlış kur politikası ve dövize bağımlı olmanın sonucunda gelinen nokta üzücüdür. Türk Lirası’nın sürekli değer yitirmesi, yurttaşların alım gücünü düşürmektedir. Bunun yanında yaşam pahalılığının artmasına neden olduğu gibi yoksulluk, işsizlik ve hiperenflasyon sarmalı sürmektedir. Kasım ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 3.192 TL, yoksulluk sınırı 10.396 TL oldu. Enerji fiyatlarındaki büyük artış ve yüksek dış borç ekonomiyi zorlamaktadır.
2021 yılı Ocak başında 7,4 TL olan dolar, bugün 13 TL’ye dayandı; 9,1 TL olan € 14 TL oldu. Paramız Dolar karşısında yaklaşık %70, Euro karşısında %55 değer yitirdi. 2021 Ocak ayında litresi 7,1 TL olan benzin 9,7 TL, litresi 6,6 TL olan motorin 9,8 TL olmuştur. Her şeye sürekli zam yapılmaktadır.
- Böylece korkunç bir yoksullaş(TIR)ma ve dibe vuruş ile karşı karşıyayız.
Bu yılın Kasım ayı başında 9.50 TL olan Dolar, dün 12.50 TL oldu. Böylece Dolar, 27 günde 3 TL yükselirken TL %32 değer yitimine uğradı. Aynı biçimde Kasım ayı başında 11 TL olan €, dün 14 TL oldu. Euro da Dolar gibi 27 günde 3 TL yükseldi ve TL %28 değer yitirdi. Enflasyonun yükselmesini göze alarak kuru başıboş bırakan siyasal iktidar, ‘ihracatta rekabet gücü kazanacağız, Çin’e göre daha ucuz olacak mal ve hizmetleri dünyaya satacağız, TL değer kazanacak ve enflasyon düşecek’ kuramının boş olduğunu anladığı zaman, belki ekonomiyi düzeltebilir.
- Ekonomik sorunlar dış güçlerin oyunu diye açıklanamaz.
Ekonominin kitabını yazanlar (!), doğru ekonomi politikası izlediklerini söyleyenler, “ekonomistim” diye övünenler şimdi, “ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” düzeyine geldiler. Ancak “ekonomik kurtuluş savaşı” söylemi inandırıcı değildir, çünkü serbest piyasa ekonomisine bağlılık içinde ekonomik kurtuluş savaşı verilemez. AKP iktidarı en katı biçimde liberal ekonomi programı izlemektedir. Özelleştirmelerle yoluna devam eden, planlamaya son veren, üretimden vaz geçen, dış alım odaklı bir kapitalist sistemle yürüyen bir iktidar, nasıl ekonomik kurtuluş savaşı verir?
Krize neden olanların, krizi yaratanların aynı zamanda çözüm üretemeyecekleri bilinmelidir. Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelecek 10 milyar Dolarlık yatırım ile ya da Katar’dan gelecek paralarla, ekonominin düzelemeyeceği çok açıktır. Ekonomik kurtuluş savaşı dış ülkelerden gelecek paralarla verilmez.
Türkiye eğer gerçekten ekonomik kurtuluş savaşı verecekse,
- Bu ancak Atatürk’ün modeli ile gerçekleştirebilir.
- Neo-liberal ekonomiyle kurtuluş savaşı verilmez.
Bunun için kamucu ve halkçı girişimler yapılmalı, sosyal devlet yeniden yapılandırılmalı, planlı üretime geçilmelidir. Ülkemizi ekonomik bataktan çıkarmak için öncelikle yolsuzluk, rüşvet ve israfa son verilmelidir. 128 milyar doların hesabı sorulmalıdır, yap-işlet-devret projeleri için garanti ödemelerine son verilmelidir.
24 Ocak 1980 kararlarından beri uygulanan ekonomik modelin özü, dövize bağımlılık ve sürekli borçlanmadır
Bu model Türkiye’yi üretmeden tüketen, borçlanarak lüks yaşayan bir topluma dönüştürdü. Çözüm bu modelde değildir. 1923-38 arasındaki Cumhuriyet ekonomisine dönülmelidir. 1961 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı’nın öncülüğünde planlı ekonomiye geçilmelidir.
- Çözümün anahtarı : Halkçılıktır, Devletçiliktir, Planlamadır, Üretimdir, Karma Ekonomidir ve Denk Bütçedir.
Bu siyasal iktidar tükenmiştir, bitmiştir. Yerine gelecek muhalefet partileri de neo-liberal ekonomik modele, serbest piyasa ekonomisini sürdürecekse, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Bu durumda bizlerin de “ekonomi tıkırında” demekten başka sözümüz olamaz. Eşsiz önderimiz Atatürk’ün
- “Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.”
sözünü unutmamamız gereken günlerden geçtiğimizi bilmeliyiz.
Tümüyle GÜNCEL ve SOMUT, HAKLI ve TEMELLİ, NESNEL ve GEREKLİ, BİLİMSEL ve ATATÜRK’CÜ YURTSEVER, baştan sona MUHTEŞEM ve MÜKEMMEL ekonomik ve politik teşhisler, saptamalar, irdelemeler, yorumlar, genellemeler, sonuçlar, teşhirler, kınamalar, öngörüler ve öneriler. Ünlü ve üstün ve ünlü akademisyen ve özgün ve uzman araştırmacı sayın KARAMAN’a en yürekten tebrikler, derin saygılar, en iyi dilekler, yeni başarılar ve konuyla ilgili özel bir adak :
HER BABAYİĞİDİN KARI DEĞİLDİR
Ekonominin kitabını yazmak ve ekonomik kurtuluş savaşı yapmak
Her babayiğidin harcı ve karı değildir.
Bunun için, İktisat bilgini ve ATATÜRK gibi dahi devrimci olmak
En kesin öz ve biçim olarak gereklidir.
Anayasası başta olarak tüm yasalarını ve kurallarını reddettiği,
Adını, sanını ve markasını,yüce anıtını,şanını ve anısını sildiği,
Fabrikalarını, işyerlerini, ürünlerini yokpahasına özelleştirdiği,
Tüm yerel, bölgesel ve küresel pazarlara arzederek pazarladığı,
İç ve dış, açık ve gizli, özel ve tüzel kişilere ve rakiplere sattığı
İşcilerini, emekcileri ve çiftcilerini işsiz bırakarak yoksul ettiği,
Korkunç bir krize, konkordatoya, iflasa ve felakete düşürdüğü,
Ulu ulusal ve uluslararsı İktisat Tarihi’nden silmeyi düşündüğü
Bir ‘Ekonominin Kıtabını Yazdığını’ konuşmalarunda söylemek
Ve ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ ılanını ve iddiasını ileri sürmek,
Kitlelere yönelik tam ve tüm bir algı, kurgu, yılgı operasyonudur
Ve maddi ve manevi imaj türetme propogandası ve ajitasyonudur.
Bu operasyonu,propogandayı ve ajitasyonu teşhir ve tel’in etmek şarttır,
İlahi, insani, vatani, milli,hukuki,askeri,idari ve ahlaki bir hak ve farzdır.
Bu kutsal şartı,farzı ve hakkı ifa ve icra edecek özel ve tüzel güç bellidir.
Ve ulu adı ve soyadı, tek ve en geniş bir Hak,Vatan Ve Halk Cephesi’dir.
Bu Cephe’yi kuracak ve utkuya ulaştıracak bütün genç ve yaslı insanlar,
En yürekten bir sevgi ve çok derin bir saygı ile kucaklanıp kutlanacaklar.
İşte o zaman özgür bir ekonominin bilimsel kitabı yazılarak önerilecektir
Gerçek bir ekonomik kurtuluş savaşı utkusuna erişilip bayram edilecektir.
Gönül Pınar Atacı, 30.Kasım.2021