Yetti gari!..

Yetti gari!..

Zafer ArapkirliZafer Arapkirli

Çarşamba günü Türkiye’nin başkentinde AKP isminde bir siyasi teşekkül, “Bir PR felaketi ve PR rezaleti nasıl hazırlanır ve icra edilir” başlıklı bir belgesel çekip dünyaya yaydı. O kadar ki dünya çapında bu konuda bundan sonra kitap ya da tez yazacak olanlar, bu belgeselden büyük ölçüde ilham alabilirler.

AKP Genel Başkanı, günler öncesinden halka “Kongremizde 2023 manifestosu niteliğinde çok önemli bir konuşma yapacağım. Yeni bir vizyon açıklaması olacak. Meraklanın. Bekleyin” mealinde bir mesaj verdi. Tabii “Vaatte bulundu, yerine getiremedi. Boş bir konuşma yaptı… Sana ne, bize ne bundan?.. Kendi sorunu… Daha fazla oy yitirir…” diyebilirsiniz.

Ama mesele o kadar basit değil. Bu beklentiyi yaratan, bu “ön duyuruyu-reklamı” yapan siyasetçi, aynı zamanda bu ülkenin en üst düzey (ve tek) yöneticisi ise on milyonlarca insan, o siyasetçinin ağzından sorunlarına biraz olsun çözüm duymayı bekliyorlarsa, mesele sadece “partinin ve liderinin sorunu” olmaktan ibaret değildir. Ülkenin itibarı ve güvenilirliği de beraberinde zarar görür, yıpranır. Ekonomiden sosyal sorunlara, iç siyasetten demokrasi sorunlarına, hukuktan dış politikaya kadar pek çok alanda hiçbir yeni şey söylemeyip, hiçbir “vizyon” ortaya koyamayan bir liderin, aynı zamanda “bu ülkenin lideri” olduğu hatırlanırsa, geleceğe dönük umutlarımız da zedelenir. Dışarıda da bu ülke ile ilgili olumlu ve olumsuz niyetleri ve planları da paralel olarak etkiler.

Zaten, yazboz tahtasına dönüşmüş ekonomi yönetiminin kayıplarına paralel olarak uluslararası piyasalara verilen olumsuz sinyaller, insan hakları alanında (özellikle de İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp atarak kadın hakları konusunda) verilen utanç verici fotoğraf, kelimenin tam anlamıyla “tüy dikmişse.”

‘LEBALEB’ REZALETİ

AKP’nin ve liderliğinin yaptığı ikinci önemli PR hatası, daha doğrusu altına imza attığı felaket ve rezalet de kongrede sergilenen manzaraydı. Virüsün her geçen gün daha fazla can aldığı, vaka sayılarının arttığı, milyonlarca insanın pandemi koşulları nedeni ile evine ekmek götüremediği, hastanelerde sağlık emekçilerinin kan ter içinde hastalıkla savaştığı ve canlarını verdiği, 83 milyonun topluca bir sürü şeyini erteleyip yaşamlarından (telafi edilemez) fedakârlıklar yaptığı bir ortamda “lebaleb” kalabalıkları toplayıp coşturmak, milletle alay etmektir. Bu olay, artık bir “PR felaketi ve rezaletinin” de önüne geçmiştir.

Senin İçişleri Bakanı kalkıp “300 kişiden fazla insan kongrelerde bir araya gelemez. Nikâhlar, düğünler cenazeler vs. 25’ten fazla insanla yapılamaz” içerikli genelgeler yayımlayacak, senin Sağlık Bakanı’nın kalkıp “Maske, mesafe ve temizliğe riayet etmiyorsunuz” diye, kendi başarısızlığını örtmeye yönelik açıklamalar yapacak. Ama sen, binlerce insanı üst üste adeta yığarak büyük bir rezaleti TV ekranlarından adeta milletin geri kalan kısmına “nanik” yaparak sergileyeceksin. Bununla da iftihar edeceksin.

Kendi siyasi hareketinin “ihtişamlı ve büyük bir siyasi gösteri” yaptığı görüntüsü için ağır bir sorumsuzlukla adeta “virüse bayram ettireceksin.”

Kim bilir kaç cana mal olacak bir utanmazlığa ve sorumsuzluğa imza atacaksın.

Bundan daha büyük bir PR felaketi düşünülebilir mi?

BEDELİNİ ÖDETELİM

Dün muhalefetten bir siyasetçinin şu lafı ettiğini duydum:

“Bu millet susuyorsa, asaletindendir…” 

Hayır efendim. Bu işin “asalet”le filan izah edilebilecek bir tarafı yoktur. Bu millet susuyorsa, sindirilmişliğinden ve korkutulduğundandır. Ağzını açanın tepesine devletin (AKP devleti) tüm gücüyle balyoz gibi inme tehdidindendir.

Bu korkuyu kırmak, bu tehdidi geri püskürtmek, her alanda örgütlü biçimde sesimizi duyurmanın yollarını bulmak ve hayata geçirmek, bu işin tek panzehiridir.

Anayasa ve yasalardan kaynaklanan tüm haklarımızı kullanarak örgütlenip yüksek sesle her yerde; fabrikada, tarlada, işyerinde, medyada, çarşıda, pazarda, meydanda haykırmalıyız.

“Bıktık sizden! Bıktık bu sorumsuzluklarınızdan! Bıktık halkın canını da özgürlüklerini de her türlü hakkını da yok sayan hoyratlıklarınızdan, vicdansızlıklarınızdan! Bıktık sizin bu faşizan ve ceberut tavrınızdan!..” diye bas bas bağırmalıyız.

Ve bir yandan da bir dahaki seçimde tüm bunların faturasını (aynı 2019 Mart ve Haziranı’nda yaptığımız gibi) bu küstah ve kibirli iktidar sahiplerine ödetmek için örgütlenmeliyiz.

Sendikal hareketi ve demokrasiden yana tüm muhalif partilerin örgütlülüğünü güçlendirmek için haydi kalkın ayağa!

Başka çare yok.

Bu bedeli, insan canına zerre kadar kıymet vermeyenlere ödetmeliyiz.

Çünkü…

Yetti gari!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir