Erdoğan ve uygarlık
AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan, 19 Ekim 2020 tarihinde İbn Haldun Üniversitesi’ndeki konuşmasında, şu açıklamaları yapmıştı:
“Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır.
Aynı şekilde gerçek iktidarın, fikri iktidar olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Tek tek bireylerden başlayarak toplumun tamamına ve oradan da insanlığa uzanan fikri iktidar yolu gerçekten zor ve zahmetli bir süreçtir. Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebe ile geçen 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı, ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.
Eğitim-öğretim görüyorlar, ama çoğu alanda hepimizi mutmain edecek düzeyde yetişmiş insan gücüne sahip değiliz. Genç bir nüfusa sahibiz hamd olsun, ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz.
Medyamız en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. İşte bunun için de fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim.
Taklitçilik, mevcudun ardından gitmek demektir. Halbuki bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Elbette dünyanın bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta geldiği yeri toptan reddedecek, görmezden gelecek kadar gerçeklerden kopuk değiliz. İletişim mecralarının böylesine geliştiği, tüm dünyanın adeta küçük bir köy hükmünü kazandığı günümüzde, başka türlü hareket etmenin mümkün olmadığını da gayet iyi biliyoruz. Günlük hayatımızda otomobili bırakıp, atı ulaşım vasıtası haline getirmek gibi bir düşüncemiz tabii ki yok. Bilgisayarın getirdiği kolaylıkları bir kenara bırakıp, taşa, tahtaya, parşömene yazarak konvansiyonel yöntemlerle işlerimizi yürütmek gibi bir saplantımız da bulunmuyor.
Türkiye, kuru kuruya Batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir.”
***
İnsanlar gerçek bir nedensellik ilişkisi kuramazlarsa, yaptıkları samimi itirafların bir anlamı kalmaz.
- Türkiye’nin son 18 yılda uygarlık, bilim, eğitim, kültür ve sanat alanındaki geri kalmışlığının en büyük nedenlerinden birisi, Erdoğan’ın izlediği siyasettir.
Anayasal düzenin yıkıldığı;
Yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı; Anayasa Mahkemesi kararlarının yok sayılarak hukuk devletinin çökertildiği;
düşünce, ifade, yayın, örgütlenme özgürlüğünün darbe yediği;
laiklik ilkesinin bertaraf edildiği;
eğitimin, “4+4+4” modeliyle, imam hatip okulu, Kuran kursu, ilahiyat fakültesi enflasyonuyla dinselleştiği;
Batı düşmanlığının ve Doğu taklitçiliğinin egemen olduğu,
Batı’daki yararlı unsurların teknolojiye indirgendiği,
Batı’daki bazı ideolojilerin ve akımların “sapkın” olarak damgalandığı;
“fikri iktidarın” dinci dogmatizmin iktidarı olarak görüldüğü bir ortamda,
uygarlık, bilim, eğitim, kültür ve sanat alanında ileri bir seviyeye ulaşılamayacağı kesindir.
Uygarlık, bilim, eğitim, kültür ve sanat, bir Batı, Doğu, kuzey, güney konusu değildir. Bunlar dünyaya ve insana özgü konulardır. Doğu ve Batı karşıtlığı üzerinden bu alanlarda bir ilerleme sağlanamaz.
Doğuda yaşamış olan Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd, Razi, Harezmi ve İbn Haldun da bunun farkında olan bilim insanları arasında yer alırlar.
***
Erdoğan, uygarlık, bilim, eğitim, kültür, sanat alanında ilerlemek istiyorsa, insan, doğa ve hayvan sevgisiyle herkese örnek olan, halkın cehaletten kurtulması doğrultusunda ömür boyu süren bir mücadele veren gazeteci-yazar Bekir Coşkun için bir başsağlığı mesajı yayımlayarak, işe buradan başlayabilir.