YAZIK

YAZIK
YAZIKDr. Birgi TUNA
(birgituna@gmail.com)
15 Ekim 2020

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup toplantısındaki konuşmasının çok önemli bir bölümünü Türk Tabipler Birliğine ayırması tam da Aydın, Nazilli’de COVID-19’dan vefat eden Aydın Tabip Odası Başkanı, Op. Dr. Esat Ülkü’nün cenazesine denk geldi.

TTB’yi yöneten “Etkin Demokratik TTB” adlı grup ve arkasındaki üst akıl hakkında henüz beş gün önce yazdıklarımın buharı tüterken iktidardan öngördüğümüz çıkış geldi. Lafı hiç uzatmaya gerek yok:

Aslında “Etkin Demokratik TTB” adlı grubun, Merkez Konsey Başkanlığı’na Şebnem Korur Fincancı’yı getirirken tam da amaçladığı buydu. Mağdur edebiyatını ve “sözde” demokrasi havariliğini çok seven ikinci cumhuriyetçiler, köklü bir örgütü 30 yılda yok olma noktasına getirdikten sonra, tükenen enerjilerini mağduriyet edebiyatının arkasına gizleyip yeniden enerji depolamaya çalışacaklar.

İktidar cephesinde ise, yandaşlara anlatılacak yeni bir kahramanlık hikayesi doğuyor.

Barolardan çok daha kolay lokma olarak görünen Türk Tabipleri Birliği için tam da pandemi sırasında diledikleri gibi bir düzenleme yapmak mümkün olacak. Üstelik bunu yaparken Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından da anlaşıldığı üzere “terör” motifleriyle süslemeler de şimdiden hazır gibi.

Görünürde gündemi işgal edecek, karşılıklı atışma ve polemiklerle hareketlenecek bir süreçle karşılaşacak gibi olsak da, aslında tam da bir “al gülüm, ver gülüm” ya da “kazan – kazan” durumu…

İkinci cumhuriyetçilerin dışında kalan muhalefet için ise oldukça zor bir durum. TTB’ye yönelik MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “kapatılsın” çıkışından sonra tüm siyasi partiler ile demokratik kitle örgütleri hep bir ağızdan hekimlerine ve TTB’ye sahip çıkmıştı. Şimdi sivil toplumcu, teröre terör demeyen, günün birinde Öcalan serbest kalabilir demiş olan Cumhuriyet’in kuruluş değerleriyle çok da barışık görünmeyen TTB Başkanını savunur duruma düşmeden bir şeyler söylemenin yolunu bulmaya çalışacaklar.

Son günlerde iktidar kanadından İmralı ile ilgili gelen duyumlar ise işi biraz daha ilginç hale getiriyor. TTB’nin adındaki “Türk” ibaresine takılan aslında sadece Cumhurbaşkanı değil. “Al gülüm, ver gülüm” operasyonunun bir işlevi de bu isim sorununu çözmek olabilir. Sonra sen sağ ben selamet…

Keşke tüm hekimler, meslek onuru için Tabip Odalarına ve Türk Tabipleri Birliği’ne zamanında sahip çıkmış olsaydı. O zaman iktidarda yine Etkin Demokratik TTB olsaydı bile bu ölümcül hatayı yapmazdı veya yapamazdı… En azından ben öyle düşünüyorum…

Olan Türkiye Cumhuriyeti’nin aydın ve yurtsever hekimlerine ve Türk Tabipleri Birliğinin üretmesi gereken politikalardan yoksun kalacak olan Milletimiz’e olacak…

Boğazıma bir şey düğümleniyor. Gözlerim doluyor ve tek kelime geliyor dilimin ucuna:

Yazık !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir