Erdoğan vesayeti
Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul’daki belediye seçimlerini iptal etmesi bir kez daha şu gerçekle yüzleşmemizi sağlamıştır:
- Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan vesayeti sona ermedikçe, ülkede demokratik bir düzenin kurulması olanaksızdır.
Erdoğan’ın baskısıyla YSK’nin İstanbul seçimlerini anayasaya ve hukuka aykırı bir biçimde iptal etmesi, tarihe kara bir leke olarak geçecektir.
- Daha önce askeri darbe dönemlerinde rafa kalkan demokrasi, şu anda sivil bir siyasetçi tarafından, bizzat Erdoğan tarafından rafa kaldırılmıştır.
Erdoğan’ın ve AKP’nin sivil darbe gerçekleştirme sürecinin son aşaması, İstanbul’daki belediye seçiminin iptal edilmesi olmuştur.
Erdoğan ve AKP, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34., 138. ve 148. maddelerini daha önce kezlerce ihlal etmiştir ve ihlal etmeye de devam etmektedir.
- Türkiye’de laiklik ortadan kalkmıştır; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ortadan kalkmıştır; düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme özgürlüğü büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.
Türkiye’de demokrasinin temel unsurlarından geriye sadece çok partili serbest seçimler kalmıştı. Şimdi Erdoğan ve AKP, YSK üzerinden, onu da ortadan kaldırmıştır!
- Seçimle iktidara gelmiş olsa da, demokratik ve anayasal düzeni ortadan kaldıran, sivil darbe yapan bir yönetici ve iktidar, siyaset bilimine ve hukuka göre, meşruiyetini kaybetmiş sayılır.
Erdoğan ve AKP iktidarı da bu bağlamda meşruiyetini kaybetmiştir.
- AKP, Türkiye’deki demokratik düzeni ortadan kaldıran bir örgütlenmeye, Erdoğan da bu örgütlenmenin lideri konumuna düşmüştür.
- Erdoğan’ı bir Cumhurbaşkanı, AKP’yi de bir siyasi parti olarak görme olanağı kalmamıştır.
- Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokrasi karşıtı güç odaklarının işgali altındadır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçimin bir çete tarafından iptal edildiğini söylemesi, dikkatle incelenmesi ve araştırılması gereken bir konudur. “Her şey güzel olacak” söyleminin unutturamayacağı son derece ciddi ve tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız.
- YSK’nin aldığı bu utanç verici ahlaksız ve hukuksuz kararla birlikte, Türkiye’de geçmişte yapılan bazı seçimlerle birlikte, bundan sonra yapılacak seçimler de tartışma konusu haline gelmiştir.
Geçmişte de, sandık kurulu başkanlığı için kamu görevlisinin bulunamaması durumunda özel kurumlardan kişiler sandık kurulu başkanı olarak görevlendirildiğine göre,
- Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı “seçildiği” seçim de tartışmalı hale gelmiştir.
Bundan sonra yapılacak olan seçimlerde de, sandık kurulu başkanlarından bazılarının kamu görevlisi olmaması gerekçesiyle, seçimler iptal edilebilecektir, YSK’nin 6 Mayıs 2019 tarihinde aldığı skandal karar, emsal oluşturacaktır!
YSK, sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, sonuca etki edecek bir usulsüzlüğün, hilenin, oylara müdahalenin, yanlış sayımın gerçekleştiğini kanıtlamış mıdır? Hayır! Bu sandıklarda seçim sonucuna ve iki adayın arasındaki farka etki eden bir durum var mıdır? Hayır! Hatta söz konusu sandıklarda AKP’nin oyu CHP’nin oyundan daha fazla çıkmıştır. Buna rağmen YSK, Erdoğan’dan ve onun aracılarından gelen baskıyla seçimi iptal etmiştir, bu iptal kararına da, “bazı sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmaması” gibi bir kılıf uydurmuştur!
“Cumhurbaşkanı” baskısıyla seçim iptali Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa yaşanmıştır. Bu utanç verici karar dünya siyaset tarihi literatüründe de şimdiden yerini almıştır. Sadece demokrasi ve hukuk değil, ahlak ve erdem de, 6 Mayıs 2019 tarihinde katledilmiştir.
Türkiye’yi bu hale getirenler ve sivil darbeyle dikta rejimi kuranlar, elbette bir gün yargı önünde bunun hesabını vereceklerdir!