YOKSA BEN BİR KOMÜNİST MİYİM?


YOKSA BEN BİR KOMÜNİST MİYİM? 

Zeki Sarıhan

Zeki_Sarihan_portresi

Bu yaşıma geldim, şimdiye kadar hiçbir yerde, hiç kimseye
komünist olduğumu söylemedim. Çünkü bundan ben de emin değilim!
1960’lı yıllarda Çetin Altan, komünist olduğu suçlamasını savuşturmak için “Komünist demek, komünist partisine üye olmak demektir.” diyordu.
Benim durumumun da O’ndan farkı yoktu.

Komünist olduğumu nasıl söyleyebilirdim ki, devletimiz

 

  • Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her göründüğü yerde ezilmeli” 

ilkesine göre hareket ediyordu. Bu ezilme işine daha 1920 yılı sonlarında başlamışlar, bu cümleden olmak üzere 28/29 Ocak 1921’de
Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını Sürmene açıklarında öldürerek denize atmışlardı! Ne tek parti döneminde ne de Demokrat Parti döneminde komünistlere göz açtırmışlardı. Nazım Hikmet’e 1938’de verilen 28 yıllık
hapis cezası 
bu ezmelerin en ünlüsüdür. Komünistler, daha sonraki yıllarda rahat çalışabildiler, düşüncelerini ifade edebildiler mi ki? Cumhuriyet’in ilik yıllarında komünistlikten tutuklanan ve hüküm giyen Şevket Süreyya gibi kimileri, yaşamlarını böyle eziyet içinde geçirmemek için arabanın yüksek yanı olan Devlet tarafına geçmişler ve
çeşitli yerlerde “saygın” görevler almışlardır.
 

Annem bana ne derdi? 

Komünist olmanın yarattığı bu tehlikenin yanında benim komünist olduğumu hiçbir yerde söylemeyişimin başka bir nedeni var:
Annem buna ne derdi? Nedense ben kendime yaptığım her şeyin, taşıdığım düşüncelerin hesabını anneme vermek zorunda hissetmişimdir. Anneciğim bir emekçi kadındı. İnsanların eşit olması gibi düşüncelere karşı olamazdı. Halk için mücadelemizi gördükçe ve düşüncelerimizi öğrendikçe “Oğlum, derdi, bir de namaz kılsanız peygamber gibi adamsınız!”
Bir ara bizimle birlikte Türkiye İşçi Partisi’ne bile oy verdi ama komünistliğin iyi bir şey olduğunu ona anlatmam çok zor olur ve
çok zaman alırdı. En iyisi ben sosyalistlikle idare etmeliydim

Sosyalizm, üretim araçlarının mülkiyetinin toplulaştırılması, komünizm ise herkesten yeteneği kadar alıp herkese ihtiyacı kadar verilmesi ilkesini anlatan sınıfsız bir toplumu tanımlar. Özel mülkiyeti reddeder.
Doğrusu topluma yeteneğim kadar vermeye ve toplumdan da
ihtiyacım kadar almaya her zaman ağzımın suyu akmıştır.

Komünist olduğumu söylemeyişimin bir nedeni daha var.
Ben fena halde ulusalcıyım. Komünistlik, hatta onun ön aşaması olan sosyalistlik kavramları, Türk diline dışarıdan gelmeydi. Bunların Türkçesini bulsak ve kullansak daha iyi olmaz mıydı? Daha 1908’den sonra Türkler öz Türkçe değilse de bize daha yakın olan 
“İştirakçilik” kavramını bulup kullandılar. 1920’de Ankara’da
Halk İştirakiyun Fırkası’nı bile kurdular. Ama birçok ülkede kullanılan, Üçüncü Enternasyonal’in de kullandığı komünistlikte ısrar ettiler, partilerini bu adla uzun süre gizli olarak yaşatmaya çalışmışlardı. Gerçekte sosyalistliğin de, komünistliğin de “Toplumculuk, Halkçılık” gibi karşılıkları vardır. Gerçi esas olan sözcükler değil, programdır.
Adı Türkçe diye Türkiye egemen sınıflarının bu akım mensuplarına
iyi davranacağını beklemek de hayaldir. Her halde o zaman da
Türk âleminin en büyük düşmanı toplumculuktur.”  fetvaları verilecekti.

1960’lı yılların sonlarında bile durum değişmiş değildi. Prof. Turhan Feyzioğlu ile TİP Genel Başkanı Behice Boran’ı bir gün televizyona çıkardılar. Feyzioğlu daha başlangıçta Boran’a sordu:

– Sen önce komünist misin, değil misin söyle bakalım! dedi.
Böylece hem on yıllardır komünizme karşı koşullandırdıkları halkın tepkisini Boran üzerine yöneltecek hem de onu Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri ile karşı karşıya getirecekti. Böylece sözde tartışmadan yengin çıkacaktı. Behice Hanım buna zeki bir yanıt verdi:

Siz önce komünizmi suç olmaktan çıkarın öyle cevap vereyim…

Neyse… Ben hiçbir yerde komünist olduğumu söylemedim ama zaman zaman komünistlikle suçlandım. Şimdi bunun birkaç örneğini vereceğim. 

Doğanın cömert sofrası 

Daha öğretmenliğimin 2. yılında, Fatsa’nın bir köyünde cevval bir öğretmenim. İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Delice, 23 Nisan Bayramı’nda ilçenin hükümet konağı önünde yapılacak törende
benim konuşmamı istiyor. Kürsüye çıkıp Türkiye’nin kalkınması,
halkının aydınlanması konusunda romantik bir konuşma yapıyorum.
Her bayram töreninde olduğu gibi çocuklar ve büyükler kendi aralarında konuşuyorlar. Benim konuşmamı dinleyen belki de pek az insan var.

Ertesi gün bir müfettiş, çalıştığım köye damlamaz mı? Dinleyicilerden
bir dava vekili hemen ihbarda bulunarak konuşmamda suç olduğunu
ileri sürmüş. Allahtan, konuşma metni elimdeydi. Müfettişe verdim. İnceledi. “Bunun neresinde suç bulmuşlar ki?” dedi. İfademi alarak gitti.
Bu konuşmada suç olacak hangi ibare olabilirdi?

Sanırım

“Doğanın cömert sofrasına oturuncaya dek” tümcesi.

Ben bu cömert sofraya birlikte oturmamızın her zaman özlemini çekmişimdir. Doğa bize birçok nimetler veriyor, biz ise bundan eşit yararlanmıyorduk. Bir bölümü açlık çekerken, kimileri döke saça yiyordu. Hemen hiçbir saf dinleyici bundan komünist olduğumu çıkaramazdı ama sınıf güdüleri güçlü bir dava vekili, komünist olduğumu şıp diye anlamıştı… 

Geçen yüzyılın Amerikalılarını daha çok sevmek… 

1997’de Robert Kennedy İnsan Hakları Vakfı tarafından verilecek
İnsan Hakları Ödülü’nü almak için Washington’a giden eşimin peşine takıldım. Kennedy’lerin bir koruluk içinde 150 yıllık köşkünde öğle yemeği yiyoruz. Protokol konuşmaları yapıyoruz. Sıra bana gelince dedim ki:

– Biz Türkler Amerikalıları severiz. Özellikle geçen yüzyılda yaşamış Amerikalıları daha çok severiz. G. Washington’u, T. Jefferson’u, John Steinbeck’i, Mark Twain’i,
Martin Luther King’i (1929-68)…

Daha sözüm bitmeden müteveffa Robert Kennedy’nin eşi Eli Hanım, biraz da heyecanlı bir sesle:

– Sen bir komünistsin! dedi.
– Nerden anladınız, ben öyle bir şey söyledim mi? dedim.
– Ben anlarım, sen dersini iyi almışsın! diye yanıt verdi.

Kongre binasında ertesi gün ödül töreni için bir odada beklerken
gene yanıma geldi, elimi tuttu. Odadaki kerli ferli Amerikalılara beni göstererek:

– Bu bir komünist! diye tanıttı.

Eli Hanım, gerek evde, gerek buradaki konuşmasında bu tümceleri öyle bir ses tonuyla ve yüz hareketiyle söylüyordu ki, bunda ben içten içe bir sempati sezdim. İşte uzak diyarlardan gelen bir komünistle karşılaşmıştı ve bundan son derece hoşnuttu. O sıralarda öğrendik kii meğer kızları da sosyalistmiş.

Kenedy ailesi, Amerika’nın İnönüleri olarak biliniyordu. Bunu bana eşime verilen bu ödülü almamızın doğru olup olmadığını danıştığım
Prof. Alpaslan Işıklı söylemiş, ödülün alınmasında bir sakınca olmadığını da anlatmıştı.
 

“Ben bir Marksist-Leninist’im…” 

Yazıyı kısa tutmak için, birçok benzerleri arasında bir olay daha yazarak bitireyim:

1971 sonbaharında İzmir’den Ankara’ya tutuklu olarak getiriliyorum: Mamak’ta Dev-Genç davasının savcısı Ali Hüner beni sorguya çekiyor. (Bereket işkenceye göndermedi, o denli gaddar değildi). Epey soru sordu, yanıtlarını verdim. İfade tutanağının sonuna şu cümleyi yazdırdı:

“Ben Marksist Leninist’im!”

Savcı bu sonuca benim bir yıl önce yazdığım bir mektupta bu kavramın geçmesi nedeniyle varmıştı. Bu kavramın o zamanlar insanın başına
ne işler aşacağını düşünün lütfen. Hemen itiraz ettim:

 Ben böyle bir şey söylemedim ki, dedim.

Cümleyi şöyle düzelttirdi:

“Yanlış oldu. Ben Marksist-Leninist değilim.”

Hayda… Bu da iyi bir cümle değildi. Sanki ben ceza almamak için böyle ifadede bulunmuş gibi oluyordum. Fakat savcı ya Marksist Leninist olduğumdan ya da olmadığımdan başka bir ifadeye razı değildi.
İfade öylece kaldı. Fakat bu durum çok canımı sıktı. Cezaevine gönderildiğimde oradaki tutuklu arkadaşlara bu sıkıntımı anlattım.

– Adam sen de.. Üzerinde durma! dediler de beni rahatlattılar.

O zaman da şimdi de

  • Doğanın cömert sofrasına birlikte oturulmasından,
    sınıfsız bir toplumdan yanayım.

Marks’ı, Lenini’i, emekçileri savunan öbür büyük insanları olduğu gibi çok seviyorum. Ama komünist olup olmadığımdan yukarıda belirttiğim gerekçelerle emin değilim… 

Benim gibi çok aydın olduğunu biliyorum. Ölmesinden bir süre önce
Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı Kadıköy’deki evinde bir küme arkadaş ziyaret ettik. Bendeki meraka bakın, O’na sorduğum sorulardan biri şuydu:

—     Sosyalizmle aranız nasıl?

Bana ne dedi biliyor musunuz?

—     Ben daha ilerisindeyim…

Komünist demek, iyi insan demek mi? 

Kuzey Kore’ye üç kez gittim. Bu ülkede kıtlık ve açlık kol geziyordu.
Halkın üç öğün yemeği iki öğüne indirdiği bile yaygın bir görüştü.
Gerçi Kuzey Koreliler bu konudaki sorumuzu yanıtsız bırakıyorlardı, sanki kan kusuyorlar da “Kızılcık Şerbeti içtim” diyorlardı. Ne var ki konuklarının önüne koydukları sofralarda neredeyse kuş sütü eksikti.
Bir kezinde:

– Sizin halkınız aç iken ben bu yemekleri yemek istemiyorum,
boğazımdan geçmiyor!
 deyince, Koreli rehberimiz yüzüme bakıp:

– Sen gerçek bir komünistsin! dedi. Yani “İyi insansın” demek istiyordu. Yoksa “Komünist” demek, “iyi insan” demekti de Türkiye’de şiddetli yasaklar bunun için miydi? 

Benim ne olduğumu varın siz tayin edin artık…
Doğrusu ben de zaman zaman kendimden kuşku duymuyor değilim… (21.1.2014)

YOKSA BEN BİR KOMÜNİST MİYİM?” hakkında 5 yorum

  1. Aydemir Ceylan

    Zeki Sarıhan kendi öz eleştirisini yapmış, bir ölçüde rahatlamış. Kim bilir iç dünyasında daha nelerle boğuşuyor! Keşke herkes özellikle de aydın geçinenler onun kadar dürüstçe kendisini sorgulayabilse ve sonucunu paylaşabilse!

    Cevapla
    1. Zeki Sarıhan

      Yazım ile Sayın Ceylan’ın yorumu arasında herhangi bir bağ göremedim. Yalnız dürüstlüğüm konusunda koyduğu teşhiste haklı.

      Cevapla
  2. güner atakurt

    Kominizmi yok eden sovyetlerbirliği olmuştur. Temeli, sınıfsız bir toplum oluşturmak olan koministliğin,özüne aykırı ,kominist partisi üyelerinden bir sınıf yaratan sovyetler kominizmin temeline kibrit suyu dökmüştür. uzun yıllar sonra tekrar yeşerecektir.Fakat sizin anladığınız anlamda değil.Teknolojide acayip ilerliyen faşit toplumlar ,kimin nerde kaç yaşına kadar yaşaması lazım geldiğini hesaplıyarak dünya nufusunu belli bir sayıda tutarak ,mevcut dünya imkanlarınıda eşite yakın paylaştırarak yeni kominizmi mutlaka kurucaklardır.Dünya nufusunu tahminimce bir milyarda donduracaklardır.Ülkemizin şansı tahminen 7 veya 8 milyon insanın sağ bırakılacağı tahminime dayanmaktadır.Şanslı guruba dahil olmanız için çok donanımlı ve kültürlü olmanız lazım gelmektedir.Şansınız bol olsun.

    Cevapla
  3. Ahmet SALTIK Yazar

    Yazıma e-posta ile gelen yanıtları aşağıya aktardım. Ayrıca Mehmet Sazak onu e-posta grubuyla paylaştı.
    Yazı facebook’ta 50’den çok kişi tarafından beğenildi. 18 kişi tarafından paylaşıldı.
    8 internet sitesine konuldu:

    Süvari,
    Ahmet Saltık, http://www.ahmetsaltik.net
    Yeni Muhalefet,
    Harbi Gazete (İsveç),
    Kotanlartr,
    Didim Özgür Ses,
    Türkiye için El Ele,
    Gölbaşının Sesi.

    Facebook’ta 10 kadar yorum aldı.

    “Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her göründüğü yerde ezilmeli” sözünü hatirladigim kadariyla (Komünizmle Mücadele Dernegi Baskani)F.Tevetoglu uydurmustu K.Atatürk imzasinin ona ait olmadigini Isvec Kriminologlarina inceleten Cetin Altan o zaman gazetede yazmisti. Sen bunu unutmus olamazsin !Gerisi dogrudur. Komünistlikle suclanmayan ,hapse atilmayan kalmadi. aslinda onlarin cogu da komünist olmaktan cok demokrat fikirliydiler… Ömer Özerturgut

    Ömer Özerturgut’a
    Sözünü ettiğin el yazısının Atatürk’ün ele yazısı taklit edilerek Münir Hayri Egeli tarafından yazıldığı ileri sürülmüştü. Ancak…… Atatürk bu sözü 1928’de Eskişehir’de söyledi. Hem de hakimlere hitaben… Zaten Tek Parti döneminde bütün uygulamalar da buna uygundu. Zeki Sarıhan

    —————————————————————————–
    Hocam çok güzel bir yazı. Düşüncelerinizi paylaşıyorum. Saygılarımla. Albay Doktor Naki Selmanpakoğlu
    ———————————————————————————-
    Zeki bey,

    Yazınız sitemizde yayında.. Profesör Dr. Ahmet Saltık

    ————————————————————————————-
    Günaydın Zeki Sarıhan,

    Hep bir halliyiz / Biz bize benzeriz

    Çok beğendim yazıyı; sıkıştırılmış bir düşünce dünyasında yaşarken insanın imgelem dünyası bile yönünü şaşırıyor.

    Sevgi ve selamlar…
    Alper Akçam (Yazar, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Ankara Şube Başkanı)

    —————————————————————————-

    Mükemmel bir yazı
    Orhan Bursalı (Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı)

    ————————————

    Çok hoş bir yazı..
    Sevgiler…
    Tuncer Cücenoğlu (Tiyatro yazarı)

    ————————————-
    Sevgili Zeki Sarıhan,
    Anınızı, düşünce yoğunluğuyla olduğu kadar arada yüzümden gülücükler geçirerek de okudum. Bu, akıcı anlatımınızdan, o anlatımı besleyen ince alaylı söyleminizden geliyor. Az yazarda kesişen bir biçemdir bu.
    Kuşağınız çok baskılar gördü, acılar çekti. Şamatanın tuzağına düşmeden, acıyı “bal” eylemeyi bildiniz. Cervantes, Don Quijote’nin bir yerinde “Gücümü güçsüzlüğümden alıyorum,” der. Sizin kuşağınıza da uyarlanabilir bu sözün derin anlamı.
    Cumhuriyet döneminin olaylarını yorumlamada büyük emeğiniz oldu. Olacak da. Uzun yıllarım yurtdışında geçtiğinden bütün yazdıklarınızı çok iyi izlediğimi söyleyemem. Önereceğim belki gözümden kaçmıştır; yine de anımsatayım: Bu yoldaki anılarınızı bu biçemle anlatmanız, yeni kuşakların aydınlanmasında kuşkusuz etkili olacaktır.
    Sağlıkla, mutlulukla nice yıllara, nice başarılara…
    Sevgiyle, saygıyla
    Adnan Binyazar (Yazar)

    —————————————————————————–

    Sen çok yaşa emi sevgili kardeşim,evet komünist olmak iyi insan olmak gibi geliyor bana da.Bu dünyadan öbür tarafa bir şey götüremeyince…Tabiatın cömert sofrasında bir araya gelebilmek çok güzel.Selam ve sevgilerimle. Şükrü Ertürk-Grafiker

    Abdurrahman Mülazımoğlu

    Teşekkürler hocam emeğinize ve dilinize sağlık. Ben de Dünyayı Komünizm Kurtaracak diye haykırıyorum sağda solda epeydir. Aslında Komünizmi de ilk bu topraklarda biz haykırmışız 1400’lerde. Karaburun’da-Ortaklarda Manisa’da. Marks tan 350 yıl önce en az. Belki bilmiyorsunuz diye yazmak geldi içimden. Şeyh Bedreddin in ataları Selçuklu Sultanı Alaattin ya da onun kardeşi Osmanlıya ilk bağımsızlık tuğunu vermişler. Osmanlının torunu ise Selçuklunun torununun kellesini almış yüzyıl sonrası. Hikmet Kıvılcımlı nın yazısı benim bloğumda Nazım Hikmet sayfasında var dilerseniz bir göz atın. Saygı ve sevgilerimle.2101.2014 BURDUR

    ————————————————————————————-

    Yoksa be bir komünist miyim “yazını diğer yazıların gibi zevkle okudum. Oldum olası, için neyse dışın ; dışın neyse için de öyle. Ne varki, düzenin baskısı, yasaklamalar.komünizme yapıştırılan kasıtlı, kötü şöhret, senin gibi bir adamı bile ne düşündüğünü açıklamaktan alıkoymuş.
    Yazıyı okuyanlar ve geri bildirimde bulunan, ya da eleştirenlerin neler yazdıklarını merak ediyorum ama açıp okuyamıyorum. Şu anda elimdeki eski bilgisayarım. Fesbuku açamıyorum. Bir takım komutlar veriyor, yerine getiremiyorum. Yenisi tamirde.
    Çok şükür şimdi yasal ya da legal olan bir komünist partimiz var..Geçen yıl İstanbul Taksim’de kutladığımız,1 mayıs işçi ve emekçi bayramında epey kalabalık oldukları ilgimi çekti. Ne kadar ses getirebiliyorlar bilemiyorum. O korkunç cinayetler ve yasaklar ,ceza evlerinde çürÜttükleri insanlar unutulur mu? Dünya ve Türkiye yerinde duruyor..Demek ki oluyormuş. Fatma Sarıhan Türkmen (Emekli ebe)

    ———————————————————————-
    facebookta yazının altına yapılan yorumlar

    Secaatin Elikçi Ben ne komünistim ne faşistim, ala bula sosyal demokrat hiç değilim.Ben ödünsüz bir Kemalistim, Atatürkçüyüm.Eloğlunun görüşünden bize fayda gelmez.
    21 Ocak, 17:03 · Beğen · 1

    Elmas Okumus Bence siz ekmeğin hepsini yemek değil onu paylaşmak isteyen çok güzel bir insansınız.Sizin gibi bir eğitimcinin öğrencisi olmaktan gurur duyuyorum öğretmenim..
    21 Ocak, 18:49 · Beğen · 3

    Hüsamettin Yaylaçiçeği Zeki Bey Kardeşim;Bizöğretmenlerin adı, çalıştığımız köylerde dinsiz komnist idi.Ben lakabın bize verilmesini şöyle tanımlıyordum:Bizler okulda aldığımız eğitimin gereği,yanlış olan inanış ve davranışlara karşı çıkıyorduk.Bunu yapmayın diyorduk.İnançlı halkın tepkisi o şekilde oluyordu.EN BASİT YÖNTEM O YAFTAYI YAKIŞTIMAKTI.
    21 Ocak, 19:08 · Beğen · 1

    Zeki Sarıhan Bu da Almanya’dan e-posta ile gelen bir yorum: Sevgili Zeki Sarıhan,
    Anınızı, düşünce yoğunluğuyla olduğu kadar arada yüzümden gülücükler geçirerek de okudum. Bu, akıcı anlatımınızdan, o anlatımı besleyen ince alaylı söyleminizden geliyor. Az yaz…Daha Fazlasını Gör
    21 Ocak, 19:19 · Beğen · 6

    TC Cevat Şakir Ulakoğlu ÇOK GÜZEL ANILAR BUNLAR:) ÜZÜCÜ, DOĞRU…
    21 Ocak, 19:46 · Beğen

    Ali Düzgünoğlu “” Tabiatın cömert sofrasında hep birlikte yiyebilmektir komünistlik ….”” tanımınız harika .Her zaman öğretmenimizsiniz, teşekkürler.
    21 Ocak, 20:23 · Beğen · 2

    Ozan A. Mesin Bende diyorum ki “komunist olabilmek insan olabilmektir”Yukarida ben “Kemalistim”diye Beyefendi bu ulkede Komunistleri yaftalayanlarin bir coguda sozum ona Kemalisttiler uzun bir sure.Ancak Buyuk Ataturku gerecekten anlayanlar onu gerecekten sevenlerde yine Gercek Komunistler olmustur bu ulkede!Bilimsel Sosyalistim bu arada.
    Dün, 08:35 · Beğen

    İlhan Temur ÜLKEMİZDEKİ İRİLİ UFAKLI BİR ÇOK PARTİ DE DEĞİŞİK ADLARLA VARLIKLARINI SÜRDÜRSELERDE KENDİSİNİN EN İY KOMİNİST OLDUĞUNU İDDA EDERLER…DÜRÜST ,DOĞRUDAN YANA,İYİ İNSAN OLMAK,ÇEVRESİNE GÜVEN VEREN BİREY OLMALI ADINA NE DERLERSE DESİNLER.

    Cevapla

Ahmet SALTIK için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir