Türker Ertürk : AN MESELESİ

Dostlar,

E. Amiral Türker Ertürk’ten son derece ustalıklı bir Suriye çözümlemesi yazısı.
Özellikle AKP milletvekiileri ve yöneticileri büyük dikkatle okumalılar..
TSK komutanları ve TBMM üyeleri de..
Yangına körükle giden işbirlikçi basın da..

Sevgi ve saygı ile.
11.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

E. Amiral Türker Ertürk 

AN MESELESİ..

Suriye’de Beşar Esad’ı yıkmak, rejim değişikliği yapmak, bu ülkeyi bölmek ve
Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli bir ayağını gerçekleştirmek maksadıyla kısmen açık, kısmen de örtülü olarak sürdürülen savaşın 21’inci ayı içindeyiz.

Bu süre içinde aynı zamanda uygulanan siyasi ve ekonomik yaptırımlarla Suriye
iyice hırpalanmıştır. Ülkede ticaret ve normal yaşam ciddi anlamda sekteye uğratılmıştır. Daha da kötüsü ülke içinde daha güvenli bölgede yaşamak arzusu ile demografik ağırlıklı nüfus hareketleri yaşanmaktadır.

Batı medyasında yalan ve sahte haberlerle arzu edilen amaca yönelik olarak farklı bir Suriye algısı yaratma çalışmaları tam gaz devam etmektedir.
Ülkemiz medyası açısından durum çok daha kötüdür. 3 tür yaklaşım söz konusudur :

1. İşbirlikçiler,
2. Yurtseverler,
3. Çiçek, böcek, dizi ve futbol konuları ile oyalanan duyarsızlar.

  • Başlangıçta Suriye için planlanan Libya stili askeri müdahale idi.

Fakat bu plan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki Rusya ve Çin vetoları yüzünden gerçekleştirilememiştir. Bunun üzerine B planı uygulamaya konmuştur.
Bu plana göre bir yandan örtülü vekalet savaşına hız verilecek ve diğer yandan yaptırımlarla Suriye’nin boğazı sıkılarak nefes almasına müsaade edilmeyecektir.

B planı ile ulaşılmak istenen; ya rejimin dış destekli olarak içerden sürdürülen vekalet savaşı ile çözülmesini sağlamak ya da Suriye’yi iyice yıprattıktan ve dünya kamuoyunu iyice hazırladıktan sonra yine askeri müdahale seçeneğini uygulamaktır.

Alevi Devleti

ABD bir koldan Türkiye dahil vekalet verdiği işbirlikçileri vasıtası ile Suriye’de örtülü savaşı sürdürürken ve bu ülkeyi dizleri üstüne çökertecek yaptırımları uygularken
diğer koldan da özellikle Rusya’yı çeşitli yöntemlerle ikna etmeye çalışmaktadır. Suriye’nin batısında Lazkiye ve Tartus’u içine alacak bir şekilde Rusya’nın Akdeniz’deki çıkarlarını devam ettirebileceği Alevi Devleti kurulması teklifi
bu ikna çalışmaları içindedir.

ABD ikna etme çalışmalarını yaparken Rusya’nın Suriye için siyasi, ekonomik ve askeri yardımın dışında daha neleri yapıp yapamayacağını ve askeri müdahale karşısında sıcak çatışmayı göze alıp alamayacağını değerlendirmeye ve hareket serbestisini kısıtlamaya çalışmaktadır.

2012’nin son ayı itibarıyla geldiğimiz durumda ABD açısından Suriye’ye müdahale artık an meselesidir. Askeri kuşatma ise hızla devam etmektedir. ABD ve İsrail’in acelesi vardır. Çünkü 2013 içinde İran’a müdahale edilmesi planlanmaktadır. Daha önce Suriye’nin işi halledilmelidir.

Suriye’ye müdahalenin gerekçesi “ Beşar her an halkına karşı kimyasal silah kullanabilir “olarak belirlenmiştir. Sadece bu gerekçenin içini dolduracak kanıt fırsatına ihtiyaç vardır. ABD’nin stratejik müttefiki olan ve Anglosakson dayanışması içinde bulunduğu İngiltere’nin Dışişleri Bakanı William Hague’in “Suriye, halkına karşı kimyasal silah kullanabilir.“ açıklaması ve NATO Genel Sekreteri Fogh Rasmussen’in “NATO kafasını kuma gömemez, teklif edilirse Suriye’ye müdahaleye hazırdır.“ demesi savaşa gidişin emareleridir.

Fransız uçak gemisi Charles De Gaulle ayrıntılarını geçen hafta Cuma günkü
köşe yazımda belirttiğim kuşatmanın batı kanadında görev almak üzere
Suriye yaklaşma sularına intikal etmiştir.

İngiliz ve Fransız Özel Kuvvetleri şu anda muhtemel bir müdahalede El Nüseyriye diğer adıyla Alevi Dağları’nda yapacakları noktasal uçar birlik ve komando harekatı için aynı coğrafi özellikleri gösteren Arnavutluk’ta prova yapmaktadır.

İskender Füzeleri

Suriye müdahalesinin ABD ve İsrail açısından diğer bir avantajı da İran’a müdahalenin bahanesini hazırlayabileceği şansıdır. Sıranın kendisine geleceğini bilen İran, böyle bir müdahalede kayıtsız kalmayabilir ve kendisine karşı başlatılmak istenen savaşın gerekçesini yaratabilir.

Suriyeliler çok pis ve ahlaksız bir savaşla karşı karşıyadırlar. 

Fakat uzun soluklu bu mücadeleye direnmekten başka yolları yoktur.

Yoğun psikolojik saldırı morallerini bozmamalıdırlar ve hukuki olarak müdahalenin başlamasına bahane olabilecek yanlışlık içine asla girmemelidirler.

Bilmelidirler ki; eğer güçlü değilsen hukuku terk eden en son sen olmalısın.

Suriye ile savaş çıkarmak, Suriye’nin kuzeyinde de facto (fiili) uçuşa yasak bölgeyi uygulamak ve balistik füzelere karşı Türkiye’deki ABD’ye ait üs ve tesisleri korumak için getirilen Pariotlara karşı Rusya’da satıhtan satıha atılan İskender balistik füzelerini Suriye’ye göndermiştir.

Patriotların İskender balistik füzelerine karşı etkinliği çok sınırlıdır.

Bu tırmanmanın sorumlusu emperyalizme tam teslim olmuş Erdoğan ve AKP’dir.

  • Suriye’ye müdahale başlarsa, bunun İran’ı tetiklemesi ve bölgemizi
    bir ateş topuna çevirmesi işten bile değildir
    .

Ne yazık ki ülkemizin yöneticileri, bölgemizin ateş topuna dönmesinden yarar görenlerin yanında yer almıştır.

Bu müdahale ve savaş artık bu safhadan sonra yeni yıla sarkabilir ama an meselesidir.

Bu savaş ancak Rusya’nın yardımlarının ötesinde sıcak bir çatışmayı da
göze aldığını fiili olarak göstermesi ile engellenebilir.

Ruslar da bilmektedir; kuşatma, istikrarsızlaştırma ve bölünme tehdidi
kendi topraklarına gelecektir.

143 milyon nüfus için 17 milyon km² yüz ölçümü çok görülmektedir.

Gelir bölüşümündeki adaletsizlik, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkları,
emperyalizm güdümlü siyasi Sünni İslam, çok sayıda farklı etnik yapılar,
azalan Rus nüfusu gibi hassasiyetleri çoktur. Bunları kaşıyacaklar.
En iyi savunma kendi kalenden uzakta kurulandır.

Cuma günü İran’ın sahip olduğu nükleer silah gücünü yazacağız.

Saygılar sunarım. 11.12.12

Türker Ertürk : AN MESELESİ” hakkında 3 yorum

  1. Rıza GÜNER

    ALEVİ DEVLETİ FİKRİ, TÜRKER ERTÜRK’ÜN İÇGÜDÜSEL ALEVİ DÜŞMANLIĞINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!..

    Baas Siyasal sistemi, devlet başkanını azınlık içinden seçerek, hem din adamlarının Halifelik ve Engizisyon faaliyetini durdurmakta, hem gerçek anlamda Laikliği getirmektedir.

    Saad Sünni idi ve çoğunluğun Şii olduğu Irak’ta devlet başkanlığına getirilmişti. Din Adamları, Saidi Nursi gibi bir Halifenin etrafında toplanıp devletin altını oyamadılar. Diyanet İşleri Başkanlığı adıyla devletin sırtında kambur olamadılar. ABD ve emperyalizm de din adamlarını kullanarak iktidarı elegeçiremediler… Kendilerine göbekten bağlı bir yönetici sınıf yaratamadılar.

    Hafız Esat, Aleviliğe yakın olan Nasuri mezhebindendi. Çoğunluğun Sünni olduğu Suriye’de devlet başkanlığına getirildi. Suriye’de de din adamları Saidi Nursi gibi bir Halifenin etrafında toplanıp devletin altını oyamadılar. Diyanet İşleri, Başkanlığı adıyla Halifelik örgütleri kurup devletin sırtına kambur olarak binemediler.

    Baas Siyasal Sistemi, Türkiye gibi Anayasa kitapçığına “Türkiye Laik Cumhuriyettir!” gibi bir cümle yazmakla kalmaz… Ülkeye gerçek anlamda Laikliği ve uygarlığı getiren bir sistemdir.

    Rusya’nın çıkarlarını koruyacak bir “Alevi Devleti Fikri,” yalnızca; Sünni İçgüdüselliğiyle içindeki Alevi düşmanlığını yenemeyen Türker Ertürk gibi kişilerin aklına gelebilir.

    Türker Ertürk içinde yer eden bu Alevi düşmanlığıyla Ak Parti’ye ve Sayın Başbakan’a “siz Sünnisiniz, Alevi devleti kurulmasını siz de istemezsiniz!” demek istiyor. Bu safsatayı icat etmekle çok akıl olduğunu sanarak; Ak parti ve Sayın Başbakan’ın Alevi devleti safsatasına inanacağına inanıyor.

    Sayın Başbakan da, Ak Parti de; Sünni Din Adamlarına sınırsız yetki veren, hem devletin sırtında kambur olarak, hem devletin karnında ur olarak örgütlenmelerine izin ve imkan veren, ALEVİLERE de HİÇBİR HAK VE HUKUK TANIMAYAN Türkiye’nin Laikliğini İslam Ülkelerine örnek olarak gösteriyorlar.

    ABD ve Emperyalist güçler ise; Baas gibi güçlü şiyasal sistemleri ya içerden, ya dıaşrdan etki ile tasfiye etmeyi, yerlerine; hiçbir başarı şansı olmayan, 10 Kasım 1938’den sonraki Atatürkçülük gibi başarısızlığa mahkum siyasal sistemler kurmak isterler.

    Baas gibi, din adamlarının Halifelik ve Engizisyon faaliyeti durduran, gerçek anlamda Laiklik ve Uygarlık mücadelesi veren Güçlü Siyasal sistemleri tasfieye etmekten, Askerlikte, Siyasette, Ekonomi’de gelişmeyen, Roma Gladyatörleri gibi kendi içlerinde çatışıp duran ülkeler istemekten başka, Emperyalizm bir projesi yok. Büyük Ortadoğu Projesi diye de bir projesi yok… Ama, Rusyanın çıkarlarını koruyan Alevi devleti olabileceğini düşünen generalleri var… Ve bunlar varken başka hiçbir şeye gerek yok!.

    Cevapla
    1. Ahmet SALTIK Yazar

      Değerli Rıza Güner,

      Büyük Ortadoğu Projesi – BOP, İngilizce’den Türkçemize çeviridir :

      “Greater Middle-East Project”.

      ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice döneminde, Başkan
      oğul Bush yönetiminde ortaya atılmıştır. Bilinen yöntemler gereği,
      Haziran 2006’da ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde (US Armed Forces Journal) Em. Albay ama Başkan Danışmanı Ralph Peter tarafından haritalı olarak kaleme alınmıştır.

      Arından, ertesi yıl NATO Kolejinde Roma’da bir toplantıda
      Türk subaylarına gösterilince, yurtsever subaylarımız salonu terketmişlerdir.

      General Wesley Clark da “5 yıl içinde bölgedeki ….. 7 ülkeyi ele geçireceğiz” demeci vermiştir.

      Bütün bunları görmezden gelerek “BOP diye bir şey yok..” diyebilmek için ille de Rıza Güner olmak mı gerekiyor?

      Haydi yabancı kaynakları izleyemiyorsunuz, bu yazılanlar
      salt yabancı literatürde değil, Türkçe kaynaklarda da yer aldı üstelik..

      Lütfen Rıza bey.. lütfen..

      Sevgi ve saygı ile.
      17.12.12, Ankara

      Dr. Ahmet SALTIK
      http://www.ahmetsaltik.net

      Cevapla
  2. Rıza GÜNER

    ABD’NİN GERÇEK ORTADOĞU POLİTİKASI “KONTROL EDİLEBİLİR KRİZ BÖLGELERİ” OLUŞTURMAKTIR!..

    BOP’ü bir kez Bush’un, bir kez Rice’ın ağzından söylenirken tvden duydum. Türkiye’nin ABD’nin stratejik müttefiki olması gibi, Büyük Ortadoğu Projesinin de; İslam Ülkelerinin kendi halklarını düşünmekten aciz yöneticilerini ve generallerini aldatmak için söylendiği sonucuna vardım.

    ABD’nin stratejik mütefikleri; 1-Birleşik Krallık, 2-Kanada, 3-Avustralya, 4-Yeni Zelanda, 5- Singapur, 6-İSRAİL’dir.

    AB ve ülkeleri ise; ABD sistemi çökerse, sistemin yedek gücü olarak kapitalizmin en az zarar görmesini sağlayacaklardır. Yani AB ülkeleri bile ABD’nin yedek stratejik mütefikleridir.

    Türkiye ise; ABD sistemine 2. Dünya savaşından sonra Kontrol Edilebilir Kriz Bölgesi olarak iltihak etmiştir. Kontrol Edilebilir Kriz Bölgeleri, SİLAH VE BOMBA TÜKETİM BÖLGELERİDİR.

    “Üç asker şehit oldu… On beş terörist ölü olarak elegeçti… Beş asker şehit oldu, 25 terörist ölü olarak ele geçti… On asker şehit oldu, yüz terörist ölü olarak geçti…” denile denile ABD silah ve bomba fabrikalarına otuz yıldır üretim yaptırılmaktadır. Bunun Kontrol Edilebilir Kriz Bölgelerinin gereği olduğu, YURTSEVER ASKERLER tarafından bile idrak edilmemektedir.

    Bir ordunun askeri sistemini koruyabilmesi için, TÜMEN DÜZEYİNDE HAREKET ETMESİ gerekirken; GAYRİ NİZAMİ HARBİN GEREĞİ OLARAK ORDU TAKIM DÜZEYİNDE HAREKET ETMEKTE ve bu kimse tarafından idrak edilmemektedir. Ama bu durum, “Türkiye bölünecekmiş de buna engel olunuyormuş gibi yapılarak” gizlenmeye çalışılmaktadır.

    Kontrol Edilebilir Kriz Bölgesi’nin yanında BOP, UÇAKTAN İNİP EŞEĞE BİNMEK GİBİDİR. Ve ABD politikaları, BOP düzeyindeki zeka ve akılla düşünülmez… KEKB’nin 2.Dünya Savaşı’ndan sonraki icraatından dolayı, MUSTAFA KEMAL GİBİ ASKERLER VE YÖNETİCİLER TÜRKİYE’DE yetişmedi… Sözde BOP karşı olan askerler ise; bir Türkiye ve Dünya tahlili yapmaktan acizdir.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir