Etiket arşivi: ” Yurtta barış dünyada barış!” (Peace at Home peace in the World!”

Dr. Alper AKÇAM : RAKI MASASINDA MEMLEKET KURTARANLAR!…



Dostlar,


Çok değerli meslektaşımız Dr. Alper AKÇAM’ın nefis bir yazısı aşağıda..

Tüm CHP’liler okumalı ve ders almalı..

Sevgi ve saygıyla.
7.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================================

RAKI MASASINDA MEMLEKET KURTARANLAR!…



portresi

Dr. Alper AKÇAM

 

CHP Kurultayı’nda konuşan Kılıçdaroğlu’nu dinlerken memleketim Ardahan geldi gözümün önüne. Kendisi, “sol”, “sosyal demokrat”, hatta “sosyalist” sayan, konuştuğunda mangalda kül bırakmayan birçok aydını bulmak için ya taş ve kâğıt oynanan, belden aşağı fıkralardan başka ortam teması bulunmayan Şehir Kulübü’ne gideceksiniz, ya da akşam üzerleri ve hafta sonları yakındaki Gölebert veya Ölçek ormanlarında rakı kokularını izleyeceksiniz.

Birçoğunun “hadi gidelim” dediğinde arkasından gelecek tek bir köylü ya da şehirli yurttaşımızı bulamazsınız. Halkla en küçük bir temasları yoktur… Gece gündüz gördükleri düşlerdeki tek hedefleri, ileride milletvekili olabilmektir. Eleştirmeyi çok severler ama… On bir yıldır Ardahan’da kültür adına, sanat adına yapılan, yerel ve çoğul kültürün yaşatılması, devrimci estetikle çoğaltılması çabası olan Dursun Akçam Kültür Sanat Günleri’ne birçoğu hiç uğramaz bile. Ama eleştirmeyi çok severler. En çok da “haber verilmiyor” eleştirisi gelir. Oysaki, birçoğuna, örgütlerine tek tek davetiye dağıtılır, Şehir Kulübü’nün camına, sokaklara afişler yapıştırılır…

06 Eylül akşamı da CNN Türk’te Muharrem İnce’yi dinledim. O da örgütünü korumaya çalıştı ve “rakı içme” deyimiyle çağrıştırılan yasakçı anlayışa karşı çıktı.

Bu tartışmayı bir kenara bırakıp, asıl konuşulması gereken yere gelmek gerek. Kılıçdaroğlu’nun ikide bir söylediği “çalışma” kavramının içinde ne var? Neyi ve nasıl çalışacaksınız? Parti merkezi, taşradaki, çevredeki örgütlere, partililere doğru hedefler, devrimci yönelim için yollar gösterebiliyor mu? “Ben devrimci Kemal”im demekle devrimci olunabiliyor mu?

Hani senin doksan yıldır CHP’nin ağzını açıp tek söz edemediği toprak ağalığına karşı devrimci tutumun? Hani Anadolu köylüsünün yedi bin yıldır sırtına yapışmış tefeci -bezirgân – aracı soygununa karşı önlemin? Hani üretici örgütlenmesi hedefin? Ardahan’da 1200 çiçekten süzülmüş Omega 3’lü, dünyanın en zengin içerikli, en doğal sütünü köylü 85 kuruştan satıyor, Ardahan’daki memur çocuğu nereden geldiği belli olmayan UHF (AS: UHT olmalı?) sütü 250 kuruşa alıp içiyor. Mersin’de limon 10 kuruş, şehirdeki manavda 100 kuruş, domates tarlada 20 kuruş, pazarda 200 kuruş.
Bir litre mazot alabilmek için beş litre süt satman gerekiyor.
Böyle çılgın üretici – köylü sömürüsünün olduğu başka kaç ülke var?

Bıraktık sosyalizmi, halk iktidarını filan… Gidin gezin kapitalizmin merkezi olan
Batı ülkelerini… Tüm üreticiler örgütlü… Her köyde kooperatif, üretici birliği var…
Hani özelleştirmelere karşı kamulaştırmalarla halkın ve yurdun malını sahibine paylaştırıp iş alanları yaratma hedefin? Özelleştirmelere, yağmalara, kesilen ormanlara, karayolları politikasıyla kurulan petrol saltanatlarına, trafik kazalarında insanların parçalanmasına, derelere kurulan HES’lere, şehirleri betona boğan AVM’lere ne diyorsun?

Ülke zenginliklerinin yerli-yabancı bir avuç parababası tarafından yağmalandığı bir ülkede halkın iktidarının hedefi ne olacak?

Yeryüzünü kana ve savaşa boğan ABD emperyalizminin yöredeki politikaları,
İslam üzerinden oynanan oyunlara karşı devrimci tutumun nedir?

Halka, “AKP tu kaka, onu bırak beni seç”, “ABD ve AB”ye, “Ben Batıcı ve Laikim,
beni tercih et” demek devrimci bir seçenek olabilir mi?

Kendi devrimci geleneklerinden, halk kültürlerinden esin almış, Morales’ten, Chavez’ten, Küba’dan, ABD’nin burnunun dibinde ona kafa tutan devrimci önderlerden
biraz utanmak gerekmez mi?

Emperyalizme karşı dişle tırnakla savaş vermiş bir önderin kurduğu partinin mirasını taşırken, emperyalizmle aynı yatağa girmek çabası içinde olmak doğru mu?

NATO’ya, ikili anlaşmalara, hiç koşulsuz kabul edilmiş Gümrük Birliği’ne karşı bir sözünüz var mı?

Bunlara karşı susulacaksa, seçenek olacak devrimci politikalar üretemeyecekseniz, bırakınız partinin tabanındaki arkadaşlarınız da rakı sofralarında memleket kurtarsınlar!

İnsan olarak o kadar hakları olduğunu sanıyorum.

Ne yazık ki, CHP’de yıldızı parlamaya başlayan Muharrem İnce’den de bu konulara ilişkin en küçük bir değini olmadı…

Hem parti merkezi, muhalefeti, hem partinin taşradaki temsilcileri olarak, “Halk Partisi” olabilmenin ilk gereğini de hemen yerine getirin… Anadolu’nun dört bucağında AKP’nin dağıttığı onca bedava olanağa, kendi yandaşlarına tanıdığı önceliğe karşın, sizin için mücadele eden, muhalif olmayı sürdüren köylülerin, halktan insanların elini öpün.

Eğer isterseniz kendi köyümden, Ölçek’ten böyle adlar verebilirim size…
Devrimci taban için, önce devrimci merkez olmalı.
Yoksa, babamın çok sevdiği o söz gelir hemen akıllara.

“Tezekten terazinin boktan olur dirhemi!”

07 Eylül 2014, Alper AKÇAM

1 Eylül Dünya Barış Günü : Dünyanın 34 ülkesinde 78 şehitliğimiz var ve…


1 Eylül Dünya Barış Günü : Dünyanın 34 ülkesinde 78 şehitliğimiz var… 

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında geldiği Kütahya’da,
Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 92. yıl dönümü törenlerine katıldı.
Bakan Kılıç, Zafertepe’de düzenlenen törende yaptığı konuşmada,“Arnavutluk,
Japonya,
Letonya,
Suudi Arabistan,
Malta ve
Myanmar’da, ……………..
Dünyanın 34 ülkesinde….. 78 şehitliğimiz var.

Bunun ne anlama geldiğini ve manasının ne olduğunu iyi anlamanız lazım.

‘Bugün komşularımızla, oradaki sıkıntılarla neden ilgiliyiz, neden bu kadar içindeyiz?’ diye soranların cevabı işte bu şehitliklerde gizlidir. İstiklal söz konusu olduğunda, vatan ve millet söz konusu olduğunda, huzurumuz tehdit edildiğinde, milletimiz
bütün unsurları ile Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Boşnak’ı ile yani Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak her zaman dik duracaktır, her zaman istiklalini koruyacaktır. Hiç kimse kusura bakmasın, bizler bugüne kadar nasıl olduysa, bundan sonra da İstiklâl mücadelemizde yanımızda duran, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Kocatepe’de, Zafertepe’de bizimle beraber duran, geçmişte
bizim yanımızda olanlarla, bugün biz onların yanında durmaya, onlara destek olmaya devam edeceğiz.
” dedi.

**************

Dostlar,

Keşke “BARIŞ” bu denli ağır bedelli olmasaydı...

Hele hele 1914 – 18 ve 1939 – 45 arası 2 Büyük Dünya PAYLAŞIM Savaşı

1. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı 9 milyona yakın cana mal oldu. 
8 milyona yakın insan ise kayboldu.. Dünya nüfusu o dönemde 1,8 milyardı.
Bu rakam, o dönemde her 1000 kişiden 5’inin ya da her 200 kişiden 1’inin
bu kanlı savaşta öldürüldüğü anlamına gelir.

2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı 40 milyon cana bedeldi!
Bunların yarısı SSCB yurttaşı idi.. Dünya nüfusu o dönemde 2,3 milyardı.
Bu rakam, 6 yılda Dünyada her 58 kişiden 1’inin bu kanlı savaşta öldürüldüğü
anlamına gelir. 1. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı’na göre 4 kez daha kanlı – öldürücü olduğu söylenebilir.

Bu 2 dev PAYLAŞIM savaşının sorumlusu eli kanlı emperyalist ülkeler..

İnsanlık tarihinin bu en kanlı 2 savaşında, günümüz dünya nüfusunun
(yaklaşık 7.25 milyar!) 1/100’ü.. her 100 insandan 1’i şöyle veya böyle telef oldu..
Ekonomik, psikolojik, doğal, sosyal – kültürel – sanatsal… bakımlardan yaşanan yitiklerin hesaplanması ve giderimi (telafisi) olanaksız..

2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşının sonlanmasının ardından, günümüze dek geçen
69 yılda ise yine milyonlarca insan dünyanın pek çok yöresinde sürdürülen
yerel – bölgesel ölçekli çatışmalarda – çıkartılan iç savaşlarda telef edilmiştir.

Örn. Türkiye’ye dayatılan yapay – kurgu Kıbrıs sorunu, Güneydoğu – Kürt (PKK) sorunu, Ermeni sorunu… etnik çatışmalarla yitirilen on binlerce insanımız…
ve heba olan – ettirilen yüzlerce milyar dolar değerinde ulusal varlığımız..

Bu kabul edilemez sürecin ana sorumlusu emperyalistleşen kapitalizm
ve onun bitmeyen el koyma – egemen (hegemon) olma dayatmasıdır

Günümüzde bu egemen olma – KÜRESEL EGEMENLİK savaşı daha çok eko-politik düzlemde teknoloji – ticaret temelli yürütülmektedir. Bu postmodern sürecin adı “KÜREELLEŞ-tir-ME” dir.. “tir” hecesi bize aittir ve yapanı – edeni yani dünün
eli kanlı emperyalistlerini adreslemektedir. Günümüzün savaşları konvansiyonel,
onu izleyen NBC (Nükleer – Biyolojik – Kimyasal) savaşları da geride bırakan postmodern 3. kuşak savaşlardır.

Bu savaşın 4 mahşeri atlısı

  • DB –  DTÖ – IMF – FED‘dir (ABD Merkez Bankası – Hazinesi) !

Prof. J. Stiglitz’e göre;

  • “Liberalleşme programı, batılı ülkelerce salt kendi çıkarları için organize edilmiştir. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi kuruluşlar; yoksul ülkelerin katilleridir! IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarafından yoksul ülkelere dikte ettirilen programlar,
    çağdaş savaşın araçları’dır!”
    (Küreselleşme ve Büyük Hayal Kırıklıkları adlı kitabından..)

Cagdas_savas_STIGLITZ

*****

Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 savaşın başladığı tarih olarak
genel kabul görür. Barış da bu tarihe uyarlanmıştır..

Dolayısıyla, her yıl 1 Eylül günü, Berlin’in SCCB tarafından işgaliyle Hitler Almanya’sının teslim olması ve Japonya’nın da ABD’nin attığı 2 atom bombası (Hiroşima ve Nagazaki’ye) sonucunda 15 Ağustos 1939’da bağsız – koşulsuz (kayıtsız – şartsız) teslim olması ile biten 2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında
DÜNYA BARIŞ GÜNÜ olarak değerlendiriliyor..

*****

İşte Dünya barışı için izlenecek evrensel yol :

* “Eğer sürekli barış isteniyorsa, insan yığınlarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün gönenci, açlık ve baskının önüne geçmelidir. Dünya yurttaşları çekememezlik, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir.”

Mustafa Kemal ATATÜRK… 

*****

Aynı Yüce Kişi, yıllarca nice kanlı savaşın içine olmuş, göğsünden şarapnelle yaralanmış bir Gazi (Conkbayırı, 10 Ağustos 1918) olarak ekliyor :

* ” Milletin yaşamı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir!

* ” Yurtta barış dünyada barış!” (Peace at Home peace in the World!”

Daha iyi bir önerisi olan var mı??

******

Evrenel – Küresel onurlu Barışa özlem
ve bu uğurda en küçük emeği geçen ve geçecek olanlara en derin hürmetlerimizle..

Sevgi ve saygıyla.
1.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net