Etiket arşivi: Yüce Atatürk

Dr. Serdar ŞAHİNKAYA’dan konferans : 1930 SANAYİ KONGRESİ

YÜKSEK TİCARETLİLER DERNEĞİNDE KONFERANS…

Yuksek_Ticaretliler_Dernegi_Logosu

1

1930 SANAYİ KONGRESİ..

Dr. Serdar ŞAHİNKAYA

Yüksek Ticaretliler Derneği yöneticisi dostlarımız, önemli bir konferansa daha evsahipliği yapıyor..

Sunucu Dr. Serdar Şahinkaya dostumuz, Mülkiye’nin emektatlarındandır ve halen yarı zamanlı olarak lisansüstü dersler vermektedir İktisat Bölümünde.. şimdilerde yaşaı 80’i aşan ama bilimsel olarak hala üretken efsane hocalar  Prof. Korkot Boratavların, Prof. Bilsay Kuruçların öğrencisidir ve o ekolden (okuldan) gelme bir ulusalcı – cumhuriyetçidir.

YuksekTicaretliler-1930SanayiKongresi (3)

“Gazi Mustafa Kemal ve CUMHURİYET EKONOMİSİNİN İNŞASI”

başlıklı, ODTÜ Yayıncılık basımı, 285 sayfalık nefis bir belgesel kitabın yazardır.

Gazi Mustafa Kemal Ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası

Konununn uzmanı Sayın Dr. Serdar Şahinkaya‘yı dinlemek ve Cumhuriyetimizi kuran
Yüce ATATÜRK ile dava – silah arkadaşlarının bu alanda da (ekonomide) yarattığı tansığı (mucizeyi) anımsamak  çok yerinde olacaktır.. Prof. Mustafa Aysan‘ın da yazdığı gibi;
Mustafa Kemal’in
Ekonomi Mucizesi.
.

Ya da Dr. Tahir Kumkale‘nin nefis yapıtı;

Son olarak da temel kaynaklardan ikisi, Prof. Bilsay Kuruç‘tan…

Dr. Şahinkaya, haklı olarak dilinden düşüremiyor o zorlu dönemi tanımlarken :

  • Yollar Dikensiz Gül Bahçesi Değildi

Emek verenlere teşekkür etmek ve gidip dinlemek gerek..
Not almak, gerçekleri paylaşmak ve günümüzün mirasyedi haramzadelerini teşhir ve
alaşağı etmek gerek..

Üstelik yarın 27 Mayıs!

27 Mayıs 1960 Devrimi‘nin 56. yılı!

Sanırız bu toplantı biraz da bu yıldönümünü anmaya, ona bir armağan sunmaya dönük..

Doğrusu değer ve yakışır..
Yarın 27 Mayıs Devrimini yazarız ..

Sevgi ve saygı ile.
26 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Diyarbakır’da Görevli Hemşire: Askere Polise Müdahale Edilmedi; Öldüler

Diyarbakır’da Görevli Hemşire:
Askere Polise Müdahale Edilmedi; Öldüler!

Diyarbakır'da Görevli Hemşire: Askere Polise Müdahale Edilmedi, Öldüler

(AS: Bizim kapsamlı değerlendirmemiz yazının altındadır..)

Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde görevli PKK yandaşı doktor ve sağlık personelinin yaralı teröristleri tedavi etmek için Sur’a gittiği, ancak ilçeye girmeden önce gözlerinin bağlandığı ortaya çıktı.

GÖREVLİ HEMŞİRE ANLATTI

Diyarbakır‘daki Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde PKK‘lıların sahte ad ya da kayıtsız tedavi edildiğinin ortaya çıkmasının ardından bir doktor, bir sağlık memuru ve bazı hemşirelerin çatışmada yaralanan teröristlerin tedavisi için gizlice Sur ilçesine götürüldüğü de belirlendi. Star gazetesine açıklamada bulunan hemşire B.T., Sur’a giden PKK yandaşı sağlık personelinin ihanetini ilgili tüm detayları ile anlattı.

 “GÖZLERİMİZİ BAĞLAYIP SUR’A TEDAVİYE GÖTÜRÜYORLARDI”

Sokağa çıkma yasağının sürdüğü dönemde PKK‘lıların kendisinin de aralarında bulunduğu sağlık görevlilerini Sur’a götürdüğünü belirten hemşire B.T., “Biri kadın iki kişi gelip bizi alırdı. Sur’a girmeden önce gözlerimiz bağlanırdı. Gözümüzü açtığımızda sığınak gibi bir yerde olduğumuzu gördüm” dedi. Hastanede şahit olduğu tüm ihanetleri polise haber verdiğini ifade eden hemşire B.T, “Çatışmalar devam ederken Dr. E.D., sağlık memuru U.K., hemşireler G.D., B.K ve ben; akşam mesai saatinden sonra gizlice Sur’a götürülüyorduk. Dr. E.D.’nin talimatıyla yanımıza aldığımız serum, ağrı kesici, antibiyotik ve pansuman malzemelerinden oluşan paketleri teröristlere veriyorduk. Kiminin durumu ağırdı, kimi ise sadece bacaklarından yaralanmıştı” diye konuştu.

“TERÖRİSTLERİ HASTANEDE GİZLİCE TEDAVİ EDİYORLAR”

Hemşire B.T. aranan teröristlerin yakalanmaması için tedavilerinin yanı sıra röntgen ve tomografi çekimlerinin de kayıtsız yapıldığını anlattı. B.T. “Hastanın yatması gereken durumlarda ise başkasının adıyla kayıt açıyorlardı. 8 yıl önce dağa çıkan bir teröristi bu şekilde tedavi ettiler. Bu tür işlerin başında Dr. E. D. ve sağlık memuru U.K. vardı. Röntgende çalışan B. adında bir kız vardı. Deşifre olduğu için O’nu hastaneden aldılar. Bu kız, dışarıdaki PKK‘lılarla sürekli bağlantıdaydı.” ifadesini kullandı.

“YARALI ASKERLERE MÜDAHALE EDİLMEDİ, ÖLDÜLER”

B.T. çatışmalarda yaralanarak hastaneye getirilen asker polislerle ilgilenilmediğini de dile getirdi. B.T. “Sırtı ile karın boşluğu arasından vurulmuş bir polis memurunu getirdiler. İri yapılı bir polis memuruydu. Müdahale etmeyip, araştırma hastanesine sevk ettiler. Başka bir gün ise yaralı bir uzman çavuş getirildi, kanaması vardı ve acil müdahale edilmesi gerekiyordu. Bir doktora söyledim ‘bu senin işin değil’ diyerek beni acil servisten çıkardı. Hiç müdahale etmediler, hastaneden cenazesi çıktı. Bunu gözlerimle gördüm.” dedi.

“TERÖRİSTİ KAÇIRMAYI PLANLADILAR”

Yaralı teröristlerin tedavisi için adı geçen kişilerin olağanüstü bir çaba sarf ettiklerini belirten B.T., “Yakalanan bir PKK‘lı muayene için hastaneye getirildi. Dr. U. ile röntgen teknisyeni olarak bildiğimiz B. telefonla birilerini aradı, Bir süre sonra taksi ile iki bayan yanlarına geldi. O PKK‘lıyı kaçırmayı planladıklarını anladım. Polise haber verdim planları bozuldu” diye konuştu.

“HASTANEYE PERSONEL ALIMI BİLE PKK‘NIN ONAYINDAN GEÇİYOR”

Terör örgütüne yardım eden doktor ve hemşirelerin hala hastanede çalıştığını belirten B.T., hastaneye hizmet veren taşeron firmaların da PKK‘nın denetiminde olduğunu söyledi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası SES’in PKK‘nın hastanedeki sözcüsü ve eli olduğunu belirten B.T. “Temsilcileri de hemşire G.D.’dir. Personel alımı dahi örgütün onayından geçiyor. İstedikleri gibi hareket etmeyenlere her türlü mobingi uyguluyorlar. Kadın çalışanlara yönelik ise ciddi tacizler var” dedi.

Haberin filmini izlemek için tıklayınız..
blob:http%3A//www.dailymotion.com/fa5a085d-dbed-4fea-b195-9dea25ded452

http://www.haberler.com/diyarbakir-da-gorevli-hemsire-askere-polise-8470739-haberi/
26 Mayıs 2016

===============================

Durum budur dostlar…

Her tahrike, her türlü kışkırtmaya karşın Devletimiz gene de, sebatla Hukuk Devleti sınırları içinde kalarak, ondan asla ödün vermeden, yapılabilecekleri bir kez daha gözden geçirmek ve bölücü örgütü bir an önce bitirmek için elden gelen yapılmalı.
Planlar, aksayan bu gibi yönleri bakımından hızla gözden geçirilmeli.

Can ve mal yitiklerini olası en az düzeyde tutmak için ne gerekiyorsa yapılmalı.

Ama asla ödün vermeden, asla geri dönmeden.. Bu sorun artık bir beka sorunudur
ve Devletin varlığını koruma – sürdürme refleksi egemendir. Bu bağlamda aşağıdaki yazımıza bakılmasını dileriz 07 Nisan 2016) :

*****
“..Yola el yapımı patlayıcı yerleştiren teröristler, saat 17.00 sıralarında zırhlı araç geçerken bombayı uzaktan kumandayla patlattı. Ardından da teröristler zırhlı araçlara roketatarla ateş açtı. Çatışmada 1’i binbaşı 6 asker şehit oldu, 3 asker yaralandı.
(bkz.  http://ahmetsaltik.net/2016/05/25/vanda-bombali-saldirida-6-sehit/)

*****

Dostlar, 

Dünkü gazetelere baktık;

BİRGÜN 7. sayfada sağ altta yaklaşık 8,5×12 cm boyutunda yer ayırmış ve 6 şehit için
“6 asker öldü” fiilini kullanıyor. Özne olarak PKK’yı telaffuz etmiyor..

SÖZCÜ, ilk sayfasında gereğince işlemiş haberi.. YURT da öyle..(13 x 12,5 cm)

Cumhuriyet ilk sayfada altlarda 13,5 x 22,5 cm gibi büyük bir alan ayırarak şehit haberini vermiş : Komutana tuzak ; 6 şehit..
Ayrıca 6. sayfada da epey yer ayırmış; 25 x 21 cm..

AYDINLIK, çok şaşırdık ama bu haberi vermemiş!?
…..
Hepsini saymaya gerek var mı?
Saflar, ne yazık ve ne ürkütücü ki, giderek ayrışıyor..
Kutuplaşma (polarizasyon) yıkım ve bölünme getirir..
Bu tablo da özellikle kışkırtılıyor, mutlaka ve hızla önlemler almak gerek..

Türkiye’de yaşayan tüm yurttaşlar, bir çiçek bahçesinin renkleridir..
Birlikte ve rengarenk çok güzel ve çok uyumludurlar..
Gelinciktir, glayördür, papatyadır, dikeniyle güldür, orkidedir…
Birlikte çiçek tarlasında – bahçesinde simbiyotik (dayanışmacı) ve komünal (ortak) bir yaşam sürerler doğa yasalarına uyarak..

Ama hepsinin birden “ortak bir adı” vardır : ÇİÇEK!

Ülkemizde de değişik inanç ve etnisite öbekleri vardır farklı çiçekler gibi.
Örneğin Hatay’da, 3 büyük dinin üyeleri yan yana barış ve dostluk içinde yaşarlar. Birbirlerinin törenlerine, acı – tatlı günlerine giderler, kız alıp – oğlan verirler..

Halkımız da Doğa gibi en iyi çözümü bulmuştur..
İğrenç siyasetçiler, ikiyüzlü Batı emperyalizmi karıştırmasalar sorun yok..

Ulusumuzun = Türkiye halkının = Türk Milletinin = Türkiye çiçeklerinin..

Yüce ATATÜRK‘ün son derece yerinde – birleştirici – insancıl – gerçekçi tanımı :

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına / ahalisine Türk Milleti denir.”

“Fransa Cumhuriyetini kuran Fransa halkına / ahalisine Fransız Milleti denir.”

“İtalya Cumhuriyetini kuran İtalya halkına / ahalisine İtalyan Milleti denir.”

“ABD Cumhuriyetini kuran Amerika halkına / ahalisine Amerikan Milleti denir.”
….
Tanım evrenseldir, Atatürk uydurmamıştır.. 1776 ABD, 1789 Fransız devrimlerinin (her 2’si de çok kanlıdır..) ardından imparatorluklar sonrası tarihsel dönem için bulunan çözüm
ULUS DEVLETTİR.. Bu sayededir ki, 50 farklı millet (“etnisite – milliyet” değil, geçmişte devlet kurmuş millet!) büyük bir uzlaşma ile tümüyle yapay – sentetik biçimde
Amerikan milletini yaratmışlardır.. En büyük ulsu devlet olarak ABD’nin gücü ortadadadır.

Tek devlet + Tek resmi dil + tek bayrak + tek Amerikan milleti..

3. ABD Başkanı T. Jefferson’un aşağıda sunduğumuz sözüne / uyarısına çook dikkat etmeli.. Yoktan yaratılan bir sentetik Amerikan milleti..
Buna karşılık en az bin yıldır Anadolu coğrafyasında kaynaşıp milletleşmiş (integrasyon),
Türk Milleti olmuş (assimilasyon yok!) Anadolu halkı/ahalisi..

Thomas_Jefferson_Bir_Ulus_Yarattik

 

Yazık ve günahtır efendiler, yapmayın, kan dökmeyin,
insana kıymayın..
İğrenç bölücü – sömürücü 500 yıllık hastalığınızdan artık kurtulun,
Özde Uygarlaşın, ADAM OLUN!

 

İçerideki zavallılar, işbirlikçiler, hainler, aymazlar, saflar, gafiller, sapkınlar..
Bölücü emperyalist projeye el ve gönül veren insan kılıklılar..
Artık kendinize gelin.. Çocuklarınız – torunlarınız ve tarih sizi asla bağışlamayacak!
Dileriz Diyarbakır Tabip Odası ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) de üzerine düşeni yapar!?

Çare; ülkemizdeki her-kes için zerre ayrım ölçütü koymadan en yüksek demokratik rejimdir.. Ulusa dayalı, Ulus Devlet.. Yoksa ucu iç savaşa varır ama Türkiye gene yoluna devam eder..
Bu da böylece bilinmeli ve hiç ama hiç akıldan çıkarılmamalıdır..

Ve vazgeçilmez not : Bunca kan – can – mal – güven – saygınlık… yitiğinin dönüşümsüz yaraların, onarımı olanaksız yıkımların… siyasal sorumlusu AKP iktidarıdır, BOP eşbaşkanıdır!. 2002 sonunda iktidar olduklarında nerdeyse bitirilmiş olan PKK’yı sözde “AÇILIM” süreciyle – ihanetiyle besleyerek bugünlere taşıdılar.. Bunun hesabı elbette sorulacaktır…

CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gırtlağını paralıyor :

  • “Teröre yardım ve yataklık yapan bunlardır.. “ diye ve dava açıyor..Dün teslim olan 25 PKK’lının, bu gün Nusaybin’de teslim olan 42 PKK’lının hazin,
    yürek paralayan ama acı gerçekliğini, bölücü terör örgütünün iğrenç içyüzünü
    herkes ibret için izlemeli, okumalıdır.. Videoyu izlemek için lütfen tıklayınız :
    blob:http%3A//www.dailymotion.com/5523e28a-292d-4908-8330-305cf7b9587d

Sevgi, saygı ve acı ile.
26 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : VAN’da_6_SEHIT_ve_CAGRISIMLARI

YASA ve DÜZEN

YASA ve DÜZEN

Coşkun GÜREL
E. Dz. Albay, ADD Kadıköy Şb. Önceki Başkanlarından

(A.S. : Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

İngilizce “Law and Order” tanımın Türkçe karşılığıdır “Yasa ve Düzen”. Toplumun esenlik, güvenlik ve erinci (huzuru) için en temel, vazgeçilemez gereklerinin başında gelir. Açılımında ise öncelikle yasa sözcüğüne vurgu yapmak zorunlu olmalı. Yasa (lar)’ın; bir toplumun tümünü kapsayacak içeriklerde kurumlaştırılması zorunludur. Bu şu demektir ki; toplumu oluşturan bireyler arasında yasa (lar) ayırımsız uygulanmalıdır. Kişilerin, ya da kurumların tamamını kuşatmalı;, ün, konum, varsıllık (zenginlik) ya da yoksulluk gibi bireysel olgu ve derecelendirmeleri hiç umursamadan, dışarıda tutmalıdır. Düzen ise; değinilen yasal ortamın, toplumun tamamına yaygın bir duruş ve değerlendirmenin hiç aksamadan, bağımsız ve özgür görevliler tarafından sağlanması anlamındadır. Bu görevi üstlenmiş olanların gücüne “Yargı Erki” diyoruz. Adalet; bu erkin aksamadan, düzenli ve kapsamlı olarak kullanılması bağlamında gerçekleşebilir. Simgesel olarak gözü kapalı bir bayanın elinde tuttuğu terazi ile bütünleşik bir kavram olan adaletin uygulayıcılarının dayanacakları, gözetecekleri başlıca değer yargıları, kuşkusuz şunlardır :

  • Yasama ve yürütme erklerinin, ayrıca varsılların (zenginlerin) etkisi ve telkinlerinden, özel çıkarlarının baskısından uzak ve bağımsız olmak, vicdani değer yargılarında da yansızlığını korumak.

Türk Ulusu‘nun genel birlik ve bütünlüğünün korunması ve topluca kalkınma, uygarlaşma ve ileri gitme, erinç (huzur) içinde geleceğe yönelme bağlamında Yüce Atatürk’ün  öngördüğü ayrıcalıksız, sınıfsız bir toplum olma ereği nin dile getirilişi işte bu açıdan son derece doğru, geçerli ve uygun bir özdeyiş niteliğindedir.

Şu sıralar giderek koyulaşan, artık taşınamaz ağırlıklara dönüşen, karanlık, ürkütücü ve bunaltıcı çirkinlik, çirkeflik, haddini bilmezlik, bunaltıcı baskıcılık, dayatmacılık ve rezillik ortamında  yaşadıklarımıza bakılırsa; yurdumuzda adalet kavramının yerle bir edildiği açıkça görülmektedir. Bir belirgin mahkeme ile bir başkasının aynı konuda çelişik ve birbirine aykırı kararlar verebilmesi de, artık genel olarak adalete güven duygusunun kalmadığı kaygısını doğruluyor. Durum; çeteleşmenin, elinde şu ya da bu güç elde etmiş olanın, keyfiliğin, haksızlığın, şiddetin ve kaosun derinleştiği, yarınların değil, günün bile güvensizliğinin egemen olduğunu en çarpıcı biçimlerde gündemde tutulduğunu apaçık yansıtıyor.

Bu bir çöküştür, bitiş, tükeniş ve yokoluşa yönelmedir!

Kimse kendi konumunun aynen süreceği ya da, daha üst düzeylere tırmanabileceği aymazlığına düşmemelidir. Hepimizi kuşatan girdap (burgaç), ayrım gözetmeksizin tümümüzü yutacak boyutlara varmıştır artık.

Duraksamanın, bu körlemesine doludizgin gidişin karşısında beklemenin, şu ya da bu safsatalarla eylenmenin zamanı geçmiştir. Yasa ve Düzenden eser kalmadığını anlayamamanın, tam tersine gücü gücüne yetenin ön aldığını görememenin ve engellememenin, tarihsel ölçeklerde çok büyük, ileride taşınması olanaksız bir suç niteliğine dönüştüğünü algılamak artık kaçınılmaz zorunluluk olmuştur.

===========================================================

Değerli Sitemiz okurları,

Dostumuz Sayın E. Dz. Alb. Coşkun Gürel‘in yazısını kaygı ile ürpererek okuduk ve paylaşma zorunluğu duyduk..

ADD Kadıköy Şubesi’nin başkanlığını yaptığı 90’lar sonu – 2000’ler başındaki yıllarda son derece başarılı ve verimli hizmeleri olnuştu. Biz de ADD Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve Marmara Bölge sorumlusu idik. İşbirliğimiz çok keyif verici ve verimli idi. Dayanışma ve destekleri için bir kez daha buradan açıkça teşekkür ediyoruz. 80’i geçen yaşına karşın Sn. Gürel pırıl pırıl bir zihne sahip.. Yukarıdaki yazısı da bu gerçeğin kanıtı değil mi?? Bu önemli yazının kritik son bölümünü, yineleme pahasına aşağıda bir kez daha sunmak istiyoruz hoşgörünüzle :

  • Bu bir çöküştür, bitiş, tükeniş ve yokoluşa yönelmedir!

  • Kimse kendi konumunun aynen süreceği ya da, daha üst düzeylere tırmanabileceği aymazlığına düşmemelidir. Hepimizi kuşatan girdap (burgaç), ayrım gözetmeksizin tümümüzü yutacak boyutlara varmıştır artık.

  • Duraksamanın, bu körlemesine doludizgin gidişin karşısında beklemenin, şu ya da bu safsatalarla eylenmenin zamanı geçmiştir. Yasa ve Düzenden eser kalmadığını anlayamamanın, tam tersine gücü gücüne yetenin ön aldığını görememenin ve engellememenin, tarihsel ölçeklerde çok büyük, ileride taşınması olanaksız bir suç niteliğine dönüştüğünü algılamak artık kaçınılmaz zorunluluk olmuştur…

    *****

    AKP iktidarının kendisi ülkemiz ve hatta bölgemiz için en büyük güvenlik sorunu hatta tehdit durumuna gelmiştir..

    Bu durum kabul edilemez, sürdürülemez ve katlanılmaz aşamadadır.
    Dün 24 insanımızı yitirdik ama RTE bu akşam kızını nikah kıyıyor..
    Olacak şey midir??
    Hangi vicdana sığar ve gerçekte anlamı nedir bu davranışın??

  • Ya AKP aklını başına alacak yola gelecektir, ya AKP’nin sağduyulu yöneticileri vahim gidişe “dur” diyeceklerdir ya da Ulusumuz bir kez daha kendi yazgısına el koyacaktır. 

    Başka yol var  mı, kaldı mı ? AKP – RTE bıraktı mı??

  • RTE, Türkiye’yi ve AKP’yi daha da öte felaketlere sürüklemeden mutlaka frene basmalıdır 
  • Ya da mutlaka engellenmelidir, engellenecektir..
  • Bir faninin akıl dışı kör hırslarına 80 milyonluk bir ülke ve ulusun geleceği
    feda ve kurban edilemez..

    Asla ve kat’a!

    Böylece bilinmesinde ve bu şaşmaz tarihsel gerçeğin tez elden kabulünde sayısız yarar var..

    Sevgi ve saygı ile.
    14 Mayıs 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Altın kemerini Atatürk’e götürdü

Altın kemerini Atatürk’e götürdü

Altın kemerini Atatürk’e götürdü

Dünya Boks Şampiyonu Ünsal Arık, altın kemerini Atatürk’ün naaşının bulunduğu
Anıtkabir’e götürdü. (SÖZCÜ, 09 Ocak 2016)

Dünya Boks Şampiyonu Ünsal Arık, kazandığı Dünya Şampiyonluk kemerini,
Atatürk’ün naaşının yattığı Anıtkabir’e götürdü. Aslanlı yoldan yürüyerek mozoleye gelen Arık, saygı duruşunda bulundu, ardından Anıtkabir önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.
Misak-ı Milli Kulesi’ne geçen Arık, özel deftere şunları yazdı:

  • “Çocuklarımıza seni ve kurduğun Cumhuriyeti anlatacağım.
    Doğruyu bilen yanlışı görür.”

Ancak Ünsal Arık, kemerini TSK Spor Okulları ve Özel Eğitim Komutanlığı’na armağan edemedi. Arık, bu konuda, “Bize kötü bir haber geldi. Önce müzeye kabul edilir mi edilmez mi karar verilecekmiş. Ben o kararın niye böyle verildiğini biliyorum.
Ama onu da konuşmaya gerek yok” dedi.

Henüz yöneticilerden tebrik telefonu almadığını da belirten Arık, “Benden sonraki nesiller
bu sorunu yaşamasın. Ben artık biliyorum. Ünsal Arık’ın önü kolay kolay açılmayacak.
Benim önüm her zaman kapanacak. Çünkü ben yolumu belirledim.

Bugün bu bayrak dalgalanıyorsa Ata’mın sayesinde..
Bunu hiç kimse unutmasın
” diye konuştu.

Bundan sonraki kariyerinin sponsorlara bağlı olduğunu belirten Arık,

  • “Her kapı kapalı. Sponsor olmak isteyenler veremiyor,
    şirketleri kapanacak diye korkuyorlar.

    Türkiye bu hale geldi.” dedi.

“TÜRKİYE’den ÇOK BİR ŞEY İSTEMİYORUZ, DESTEK OLSUNLAR YETER”

Ünsal Arık’ın babası Mustafa Arık ise şöyle konuştu:

“Şu ana kadar buralara kendi tırnaklarımızla kaza kaza geldik. 4500 lira Tekirdağ’a giderken
ben verdim. Allah oğluma dünya şampiyonluğunu nasip etti, bunun gururunu yaşıyorum. Almanya’da dünya şampiyonu olduğunda doğduğu şehrin belediye başkanı tören düzenledi. Altın defterlerine imza attı bizi onurlandırdılar. Biz Türkiye’den çok bir şey istemiyoruz, sırtımızı sıvazlasınlar yeter. Biz sadece destek istiyoruz. Maalesef bütün kapılar kapalı.
Yapmak isteyenler de yapamıyorlar.”

==============================

Dostlar,

İnsanın içi kararıyor, yüreği sızlıyor..
AKP’nin ülkemizde kurduğu baskı düzeni bunaltıcıdır ve kabul edilemez!
Dünya Boks Şampiyonu Ünsal Arık kardeşimizi gönülden kutluyoruz.
Ülkemizin adını yücelttiği için O’na ve yanındakilere şükranlarımızı sunuyoruz.
Hele altın kemeri ile Yüce ATATÜRK‘ü ziyaret etmesi ve başarısının Türkiye Cumhuriyeti sayesinde olduğunu belirtmesi göğsümüzü kabarttı.
NOBEL ödüllü Prof. Aziz Sancar hocamız da benezer bir vefa örneği vermişti..

Umuyor ve diliyoruz ki, Dünya Boks Şampiyonu Ünsal Arık ve babası yanılırlar ve
bu ülkenin Gençlik ve Spor Bakanlığı başta olmak üzere Başbakanı, Devlet Başkanı da
Dünya şampiyonu olması ndeniyle kendisini kutlar, ilgili mevzuat uyarınca
(Gençlik ve Spor Bakanlığı, “Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösterenlerin Ödüllendirmesi Hakkında Yönetmelik“) ev ve altın armağanı verir, sistematik – profesyonel destek verirler. Basın danışmanları sorunu elbette devlet büyüklerimize iletirler ve
önümüzdeki 1-2 günde olumlu sonuçları görürüz.

Ayrıca sponsor olmak isteyen kişi ve kurumlara da Hükümet – RTE çağrı yapmalı ve
iktidardan baskı göreceklerine ilişkin endişe edecek hiçbir durum olmadığını vurgulamalı,
kamuoyu önünde açık güvence vermelidirler.

Bu yazdıklarımız bizim de bu bağlamda açık görev çağrısıdır.
İnsanlar arasında ayrım yapmayınız, kul hakkı yemeyiniz, yasalar önünde herkesin eşit olduğunu unutmayınız.. Seçinden sonra artık tüm yurttaşların hükümeti olduğunuzu aklınızdan
hiç çıkarmayınız.

Dünya Boks Şampiyonu Ünsal Arık olarak ülkemizi onurlandıran sporcumuza
Türkiye Cumhuriyeti Devletine yakışır desteği  hemen ve yeter miktar, nitelik ve sürede veriniz..

Sevgi ve saygı ile.
09 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ömer HAYYAM : Celladına aşık olmuşsa bir millet



Ömer HAYYAM’dan Dörtlükler

1048-1131 yılları arasında yaşayan İranlı ünlü şair, yazar, matematikçi, filozof ve astronom Ömer Hayyam‘dan: 900 yılda çok değişen olmamış! 

divider_yesil_fiyonk

Celladına aşık olmuşsa bir millet
İster ezan, ister çan dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
Müstehaktır ona her türlü zillet.      

Dünya üç beş bilgisizin elinde
Sanırlar ki tüm ilim kendilerinde
Üzülme, eşeği eşek beğenir
Bir hayır var sana bana kötü demelerinde.        

Felek ne cömerttir aşağılık insanlara
Han, hamam, dolap, değirmen hep onlara
Kendini satmayan adama ekmek yok
Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya.
        
Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeye
Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye
Tam işleri dilediği düzene sokar
Ecel çıkıverir pusudan: Benim, ben diye.

Ömer HAYYAM

divider_cizgi

Hayyam ustanın bu anlamlı dizelerini gönderen web sitemiz dostlarımıza teşekkür ederiz..
Günümüzde buna “Stockholm sendromu” deniyor tıpta ve siyasal yazında (literatürde).
Sado-mazohistik kişilik yapısının (ya da tıbbi terimle “bozukluğunun”) ana ögelerinden..
Ancak halkımıza gerçekler anlatılabilse sağduyuyu elden bırakmayacaklarına inanıyoruz.
Basın (medya) egemenliği kurmak için AKP iktidarının neleri göze aldığı ortada..

Son söz Yüce ATATÜRK’ün (1923) :

“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.”

=================

Güncelleme ve düzeltme notu, 22.12.16                                                        :

Yusuf Şahin Ceritli senin bağlantına yorum yaptı.

Yusuf Şahin Ceritli
22 Aralık, 00:43
CUM 19:31 http://ahmetsaltik.net/2015/09/05/omer-hayyam-celladina-asik-olmussa-bir-millet/ Ömer HAYYAM : Celladına aşık olmuşsa bir millet – Prof. Dr. Ahmet SALTIK Ömer HAYYAM : Celladına aşık olmuşsa bir millet Ömer HAYYAM’dan Dörtlükler 1048-1131 yılları arasında yaşayan İranlı ünlü şair, yazar, matematikçi, filozof ve astronom Ömer Hayyam‘dan: 900 yılda çok değişen olmamış! Celladına aşık olmuşsa bir milletİster ezan, ister çan dinletİtiraz etmiyorsa sür… ahmetsaltik.net *** sayfanızda yayınladığınız bu eser bana aittir ve bazı emek hırsızları tarafından ömer hayyam adı ile internette dolaşmaktadır. düzeltirseniz sevinirim *** http://www.antoloji.com/dortlukler-1-22-siiri/ Dörtlükler 1 Şiiri – Yusuf Şahin Ceritli Şair Yusuf Şahin Ceritli’e ait Dörtlükler 1 adlı şiiri okumak için tıklayınız. antoloji.com şiirin aslı antoloji com sitesindedir. 

Sevgi ve saygı ile.
05.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Necip Hablemitoğlu’nu kitabını bastır(a)madan kim öldürdü?

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU için
bir yazı güncellemesi…

Dostlar, 

AKP Kasım 2002 ortasında tek başına iktidar oldu, 1 ay sonra Sevgili dostumuz – kardeşimiz Necip kahpece öldürüldü..

AKP’nin tek başına iktidarı 13. yılını bitirdi, Necip’in katilleri hala ortada yok;
FAİLİ MEÇHUL (!)

Şimdi birileri kalksa, katilleri bulmuyor – yakalamıyor – cinayeti aydınlatmıyorsunuz…
diye isyan ederek “.. kardeşim suça ortak mısınız??”” gibisinden yüreğinin yangınıyla haykırsa suç mu olacak?

AKP iktidardan gitmeden ve halkçı – ulusalcı bir iktidar bu cinayetler aydınlatılmayacak.
Ve bu Halk, herhalde çok da geç kalmadan bu mucizeyi de gerçekleştirecek..
Kurtuluş Savaşında olduğu gibi..

Sevgi ve saygı ile.
19 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=================================

Kitabı basılmamış yazarı kim öldürdü?

Kitabı basılmamış yazarı kim öldürdü? Sözcü yazarı Soner Yalçın 12 yıl önce evnin önünde öldürülen Necip Hablemitoğlu‘un Cemaatin hedefinde olduğunu yazdı. Ölmeden kısa bir süre önce Devlet içindeki Fethullahçıları araştıran Hamlemitoğlu, Köstebek kitabını tamamlayamadı. Hablemitoğlu’nun çalışmaları Fethullah Gülen soruşturmasının da dellilerini oluşturuyordu.

Kitabı basılmamış yazarı kim öldürdü?

Dr. Necip Hablemitoğlu öldürülmesinde Cemaatin rolü neydi?

Soner Yalçın, köşesinde bu soruyu ışık tututacak önemli bilgiler aktardı.
Suikastten bir buçuk yıl önce Hamblemitoğlu’nun başlattığı
“Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar” adlı çalışmaya dikkat çekti.
Dönemin DGM savcısıcı Nuh Mete Yüksel‘in Cemaat hakkında 2000 yılında yürüttüğü Cemaat soruşturmasında Hablemitoğlu’nun bu çalışmasından yararlandı.
Tarih: 11 Ağustos 2000.
Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen hakkında yaşa dışı örgüt kurmak
ve yönetmek iddiasıyla iddianame hazırladı. Savcı Yüksel, Hablemitoğlu ile görüşmeye başladı ve 4 Ocak 2001 günü, mahkemeye Hablemitoğlu’dan aldıklarını ek kanıt olarak sundu. Yalçın, daha sonra Nuh Mete Yüksel’in kasetinin ortaya çıkmasının çıkmasının ardından görevden alındığını hatırlattı. Hablemitoğlu “Köstebek” kitabında Cemaatin Devletin istihbarat birimlerini kullandığını, hedefine koyduğu kişiler hakkında da şantaj belgeleri hazırladığını yazmıştı. Ve Hablemitoğlu kitabın basım aşamasında öldürüldü.
  • Gazeteci Soner Yalçın, “Basılmamış kitabın yazarı Necip Hablemitoğlu’nun katilleri 12 yıldır neden bulunamıyor?” diye sordu.
Cemaatçi polislerin Hrant Dink ve Malatya’daki misyoner cinayetlerine göz yumduklarını,
suçu da Ergenekon’a yıkmak istediklerini vurguladı. (Ulusalkanal.com.tr)

 =============================================

Dostlar,
Dr. Necip Hablemitoğlu dostumuz ve dava arkadaşımızdı.
Katıksız bir yurtsever Kemalist idi.

Ankara Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim görevlisi idi.
Bu Enstitütü’de “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” dalında doktora (PhD) yapmıştı ve yoğıun bir ders yükü altında pek çok Bölüme derse giriyordu.

O, Mustafa Kemal’in askeri idi ve aşkla Mustafa Kemal Paşa ile yarattığı görkemli
Türk Devrimi’ni öğrencilerine anlatıyordu.

Çok yönlü bir baskı hatta kuşatma altında idi ve adeta öldürüleceğini biliyordu!
KÖSTEBEK adını verdiği bir kitap yazmıştı.. Türkiye’yi silkeleyecek, gözünü açacaktı.
Ancak taslağı okuyan hiçbir yayınevi basmaya cesaret edemiyordu.

18 Aralık 2012 günü gece karanlığı çöktüğünde, evinin yakınında aracından çıkmış ve
eli kanlı kiralık profesyonel katillerce gözünden vurulmuştu! Azmettirenler ise belirsiz!?

Sevgili Necip, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanarak % 34 oyla, ucube barajlı seçim sistemi sayesinde TBMM’de hemen hemen oy oranının 2 katı milletvekili kazanarak (!)
tek başına iktidar olan AKP ve RTE‘ye ağır ve sert eleştiriler yöneltiyordu.

Öldürülmesinden 2 hafta kadar önce Ankara’da epey sohbet etmiştik ve bizi aracıyla Esenboğa Havalanı’na bırakmıştı. O söyleşiden belleğimizde iz bırakan 4 sorunu vardı :

1. Aracının plakasına arkasından para cezası yazıyorlar ve her ay yüklü ceza ödeyerek maddi açıdan bunaltılıyordu!?

2. Ankara Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim görevlisi olmasına karşın bu Enstitü’de bir odası bile yoktu ve yoğun dersleri dışında, ders aralarında
çay ocağında bir sandalyede zaman geçiriyordu..

3. Yukarıda da değindiğimiz üzere, KÖSTEBEK adını verdiği bir kitap yazmıştı..
Türkiye’yi silkeleyecek, gözünü açacaktı. Ancak taslağı okuyan hiçbir yayınevi
basmaya cesaret edemiyordu..4. Özellikle kız öğrencilerinin kullanılarak bir komplo kurulacağından kaygılıydı ve derslerinde fırsat yaratarak eşinden, kızlarından ve onları aşkla sevdiğinden söz ediyordu.*****Dr. Hablemitoğlu özellikle günümüzün moda Cemaat’ını – Fethullah Gülen ve tarikatını derinlemesine incelemişti. Bu cemaat hakkında açılacak davada bilirkişi olarak müdahil olması bekleniyordu. Gülen o tarihlerde Türkiye’de idi  ve Ankara C. Savcılarından Nuh Mete Yüksel dava açmıştı.. Alman Vakıflarını da Ceviz Kabuğu programında bunaltmış,
Vakıf Başkanı Alman canlı yayını terk etmişti.

Necip karanlık bir cinayete kurban edildi ve Gülen davasına elindeki çok ciddi belgeleri sunamadı.. Dava da çok kısa sürede kapandı.. Cemaat bu günlere dek geldi..

Bay RTE Cemaat’a “Ne istedilerse verdik..” demişti geçen yıl.. 18 Üniversite dahil..
Günümüzdeki ise iktidarı paylaşma / paylaşamama kavgasıdır. AKP iktidarı 13. yılına girmiştir ve Hablemitoğlu cinayetini aydınlat(a)mamıştır. Mihenk taşı bu cinayetin çözülmesidir. Gerisi boş sözdür, ayinesi iştir kişinin.. Bay RTE şimdilerde Cemaat’ı karanlıkcinayetlerle bile suçlayabilmektedir. Oysa dün kanka idiniz!? Aydınlatın bakalım Hablemitoğlu cinayetini, masumluğunuzu görelim.. Bu cinayet karanlıkta kaldığı sürece AKP RTE’nin de şaibeden kurtulma olanağı yoktur!

Lütfen aşağıdaki erişkeyi tıklayarak Ulusal Kanal’ın haberini izler misini? (85 saniye).

http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/kitabi-basilmamis-yazari-kim-oldurdu-h44178.html..

*****

Sitemizde 18 Aralık 2012 ve 2013’te de (aynı gün veya 1 gün öncesinde..) Sevgili Necip için yazılar yazmış, konferans yansılarımızı (örn. Necip Hablemitoğlu anması 18.12.11, Çayyolu)
paylaşmıştık. Onlara da bakılmasını dileriz.

KÖSTEBEK kitabını, Necip’in eşi sevgili kardeşimiz Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
sonraki yıllarda büyük cesaretle bastırdı. Günümüzü anlamak için bu kitap okunmalı ve okutulmalıdır. Şengül hocanın ve kızları – kızlarımız Kanije ve Uyvar’ın dinmez – sonsuz acılarını paylaşıyoruz.

Kanije Uyvar
İnsanlık onuru bu karanlıkları da aşacak..
Yarasalardan bu gün değilse bile yakın gelecekte tarihsel hesabı sorulacaktır.Sevili Necip de içlerinde, başta YÜCE ATATÜRK olmak üzere Anadolu AYDINLANMASI’nın özverili kahramanlarının hedefine mutlaka erişilecektir. Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek başı dik ve onurlu yaşatılacaktır. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine uygun temel nitelikleri ve 6 Ok korunacak ve yaşama geçirilecektir. Tarihin akışı bu yöndedir; herkes bu gerçeği içine sindirmelidir.
(Cenaze töreninde Şengül – Kanije – Uyvar ailesi)
Necip hocanın çok önemli Fethullah Gülen raporunu  bilgi ve ilginize sunuyoruz..

ETKI_AJANLARI_NUFUZ_CASUSLARI_ve_Fethullah_Gulen_raporu

Sevgi ve saygı ile.
19 Aralık 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ERDOĞAN’ın YEŞİL EKONOMİ HAYALİ ve KÜRESEL PİYASALARIN GAZABI


ERDOĞAN’ın
YEŞİL EKONOMİ HAYALİ ve

KÜRESEL PİYASALARIN GAZABI


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ekonomideki çok olumsuz gelişmeleri derin kaygı ile izliyoruz. Tepedeki adam, dinsel / dinci inanç dünyasının pek çok gereğini kamusal alana – yaşama ve yönetime giderek daha çok yansıtıyor.. Artık türbanlı rektör ve Bakandan sonra yargıcımız da var.
Nerede dur(durula)acak? Cumhuriyetin tepesine türban sarıldı.. Sıra asker ve poliste..

RTE 2015 başında, 24 Ocak günü Merkez Bankası yönetimine (Ali Babacan ekibinden Başkan Erdem Başçı’ya) ağır biçimde çatarak, “.. siz kimin çıkarlarına hizmet diyorsunuz??..” diyecek ölçüde öfke sarhoşluğuyla AÇIK hakaret ederek faiz indirimi istediğinde, döviz kurları
hemen tırmanmaya başlamıştı. Konuyu sitemizde ayrıntılı olarak, sayısal verilerle irdelemiş ve
bu çıkışın ardalanına (background) ışık tutmuş, dikkat çekmek istemiştik.
Lütfen aşağıdaki kapsamlı irdelememize bakar mısınız??
(http://ahmetsaltik.net/2015/08/18/dolar-3-tlye-kosuyor-ya-akp-rte-ve-surukledikleri-turkiye/)

“DOLAR 3 TL’ye KOŞUYOR.. Ya AKP – RTE ve SÜRÜKLEDİKLERİ TÜRKİYE ??”

Saatler hatta dakikalar içinde, böylesine kurgulu bir senaryo, birilerine onlarca milyar Dolar servet kazandırabilirdi, kazandırdı belki de! Bu muazzam spekülatif hesap hareketleri başta MASAK ve MİT olmak üzere BDDK, SPK ve yabancı finansal istihbaratçıların arşivlerine girmiştir mutlaka..

Tayyip bey faiz artırımı istemiyor, arka düzlemde İslamcı tercihine dayanarak.
Gelin görün ki piyasa hazretlerinin son derece nazlı ama keskin kararlı – doğrayıcı kuralları – yasaları var.. Nitekim Erdoğan’ın 24 Ocak 2015 günü yaptığı malum gürleme ardından
döviz fiyatları çok kısa sürede “epey” yükseldi. 1 Dolar 2,23 TL iken günümüzde 2.92 TL.. Yaklaşık 0,69 TL / 2,23 TL = %31 değer kazandı. Paramız 10 aydan kısa sürede %31 değer yitirdi. Neredeyse 1/3’ü eridi, eritildi, fiilen bunca yüksek düzeyde bir devalüasyon demektir yapılanlar! 2015 sonu GSMH tutarı geçen yıldan (yaklaşık 800 milyar $) 100 milyar $ daha aşağı düşer ve 700 milyar doların altına çekilirse şaşırmayacağız.  O zaman G20’den de düşeceğiz

Hani 2023’te en büyük ilk 10 ekonomisi olma hayali?? Hayaldi, artık iyiden iyiye olanaksız.
OVP’dan Dolar olarak kişi başına gelir rakamları neden çıkarıldı da SGP (PPP) verildi??
Ne hooş rastlantıdır ki, petrol fiyatları önceki yılın yarısı gibidir ve cari açık açısından
AKP için bulunmaz bir şanstır… Buna karşın iç piyasada fiyat indirimi komiktir ve
halkımız içeride AKP’nin bütçe açığını da büyük özveri ile epey (birkaç on milyar Dolar!) azaltmaktadır.

Yıl sonuna daha 6 hafta var.. Erdoğan’ın, uluslararası rasyoneli olan ekonomi kurallarına Donkişotça direnmesinin yüz milyarlarca dolarlık bedelini, ulusal ekonomiye – halka yükünü kaldırmak olanaklı mıdır? Ayrıca bu süreçte Dolara yatırım yapan kimi “insider trader” ve / veya yandaşların muazzam haksız kazançları ne olacak? Haydi faizi reddetmeyi anladık,
dinci faiz inadının birilerini ölçüsüz zengin eden bu boyutu İslam’ın neresinde var??

Acaba bu olup bitenlere ceza hukukçuları – mali hukukçular, Cumhuriyetin başsavcısı,
CHP ve öbür muhalefet, akademia, basın, kaldıysa azıcık vicdanlı yabancı basın.. ne der?

Bir ülkenin yöneticisin kasten olmasa bile ülkesine bunca büyük zarar vermesinin adı ve
politik, hukuksal bedeli nedir? Bunu da olsun sor(a)mayacak mıyız? Adını biz koyarsak hakaret davası mı gelecek? Saray güvence versin dava etmeyeceğine ilişkin, adı konsun.

Ekonomi üstadı Sayın Uğur Civelek öylesine kapalı yazmış ki
(http://ahmetsaltik.net/2015/11/09/eknomide-gorunum-baska-gercekler-bambaska/) ..
Sanki bir ekonomi kongresi teknik uzmanlık bildirisi..
Acaba otosansür mü AKP – RTE’nin ileri demokrasisinde??

*****

Bu gün 10 Kasım.. 1938’in 10 Kasım‘ından bu yana 77 yıl geçti.. Yüce ATATÜRK’ü öyle çok arıyoruz ki! 17 Şubat 1923’te, Türkiye İktisat Kongresi Açış Konuşması’nda neler söylemişti?Gereğini de yapmıştı.. Onca yokluklar içinde, Lozan borçları altında, yoksul köylünün belini büken Aşar’ı da kaldırarak, borçlanmadan ve bütçe açığı vermeden, 15 altın yılın ardından (1923-38) ortalama %6,5 kalkınma ile ekonomiyi 100 birimden 198 birime çıkartarak 2’ye katlamak.. Bir yandan da Merkez Bankası 1929-30’a dek yokken, Lozan’ın gümrük kısıtları varken.. İnanılır gibi değil.. Batılılar hayret içinde, Mustafa Kemal’in bir de Ekonomi mucizesi!

  • “Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken birçok siyasal, askeri, toplumsal neden bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok; bütün bu nedenler, toplumsal olaylarda rol oynarlar.
    Bir milletin doğrudan doğruya yaşamıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan,
    milletin ekonomisidir
    . Tarihin ve deneyimin belirlediği bu gerçek, bizim ulusal yaşamımızda
    ve ulusal tarihimizde de tümüyle belirmiş bulunmaktadır.
    Gerçekten Türk tarihi incelenirse, bütün yükseliş ve çöküş nedenlerinin ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya yenilgiler, yokluk ve yıkımlar..
    bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir.
    Yeni Türkiye’mizi yaraşır olduğu düzeye eriştirebilmek için,
    kesinlikle ekonomimize 1. derecede önem vermek zorundayız.
    Çünkü zamanımız, tümüyle bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir.”

Sevgi, saygı ve kaygı ile.
10 Kasım 2015, Ankara

“KÜRT SORUNU”nun ÇÖZÜMÜ TOPRAK REFORMU!

“KÜRT SORUNU”nun ÇÖZÜMÜ TOPRAK REFORMU!


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net,
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın çok önemli bir yazısı, AYDINLIK Gazetesi haber kapısında (portalı) 02.11.2015 günü yayımlandı : (http://www.aydinlikgazete.com/ozgurluk-meydani/ulkede-topraksiz-ciftci-birakilmamalidir-h78146.html)

 – Ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır..

Son zamanlarda okuduğumuz en iç açıcı yazılardan biri.. Sayın Prof. Mustafa Kaymakçı, uzun yıllardır tanıştığımız bir bilim emekçisi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden emekli.. Bu önemli yazıyı biz de web sitemizde paylaştık ve alt bölümünde irdelemelerimiz oldu.
(http://ahmetsaltik.net/2015/11/03/ataturk-ulkede-topraksiz-ciftci-birakilmamalidir/)

Sayın Prof. Kaymakçı, ufuk açan bu önemli yazısını şu önerilerle bağlıyor :

Özetle çözüm                   :

Emek ekseninde, emek ve sermaye ilişkisinde aranmıyor. Aslında hiçe sayılan ya da
emeği ile üreten Türk ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın çıkarları ortak.
Bu konunun farkına varıldığında çözüm kendiliğinden gelecektir.

Ancak Kürt sorununun çözümü, egemenler arasında etnik kökenli kültürel zeminde ve kimi zamanlar açıkça dile getirilen ucu açık özerk yapılanmalarda aranıyor. Sanki bunlar gerçekleştirildiği zaman Kürt kökenli yurttaşların yoksulluk sorunları çözülecekmiş gibi bir görüntü yaratılıyor.

Çözüm; kırsallığın ağır bastığı

  • Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da toprak devrimi temelinde ve Kooperatifleşmeyle sağlanabilecektir.

Bu durum Türkiye’nin başka bölgelerine de örnek olabilecektir.
Ancak bu örnek, Kürt egemenleri kadar en az Türk egemenleri tarafından istenmeyen
bir örnektir.

Köylülerin örgütlenmesi, işçilerin de, diğer emeği ile geçinenlerin de örgütlenmesine
hız getirecek ve daha eşitlikçi bir düzeni Türkiye’de oluşturacaktır.

*****

Gördünüz mü AÇILIMCILAR, burnundan kıl aldırmayan akiller,
yarı tanrı (!) politikacılar??

Ülkemizin; kökleri çok gerilerde, Osmanlı’da yatan ve kapitalistlerle – feodal toprak ağalarının işbirliği ile günümüze dek bilerek çözülmeyerek,
halkımızın kanlı bir iç savaşla bölünmesi için kama olarak kullanılan
yapay bir sorun! Çözüm önerisi de yurtsever bir Ziraat Mühendisinden geliyor!

Yüce ATATÜRK, yaşamı boyunca TOPRAK REFORMU için çabaladı. Ancak verili koşullar bu tasarımını yaşama geçirmesine olanak vermedi. Cumhurbaşkanı İnönü
önderliğinde Atatürk’ün partisi CHP 1945’te son bir atak yaptı, 4753 sayılı
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu kabul edildi ancak
o da mütegallibe ittifakı ile ne yazık ki kadük edildi.

Günümüzde “KÜRT SORUNU” diye utanmazca adlandırılan ve yüz kızartıcı biçimde sömürülen yapay sorun, aslında bir ekonomik-politik demokrasi sorunudur ve sorumlusu başta Kürt toprak ağaları ile onları açıktan destekleyen sermaye sınıfıdır.

Ne hazindir ki, günümüzde özerklik – bölünme uğruna emperyalizm adına vekaleten savaşan HDP – PKK ve öbür yapılanmalar hiçbir biçimde

* Doğu – Güneydoğuda toprak reformundan, feodalitenin tasfiyesinden söz etmiyorlar!?

“Kürtlerin Kürtçü önderleri”nin (!) binlerce dönüm toprakları, onlarca köyleri ve
binlerle marabaları (toprak köleleri, reaya) vahşice sürdürülüyor.

  • Ahmet Türk’ün Mardin’de, E. Sedat Bucak’ın Urfa’da… uçsuz bucaksız toprakları kilometrelerce / otomobille saatlerce git git bitmiyor!? Niçin ??
  • Narko- Dolarlar Narko-sektör boyutuna vardı ve PKK’nın başlıca finansman kaynağı oldu..
  • T.C. Devleti neden bu sefil halkaları kırmıyor da “AÇILIM” tiyatrosu oynuyor onyıllardır??
  • Üstelik 30 yıldır onbinlerce masum cana, yüzmilyarlarca dolar korkunç faturaya karşın??

Öcalan, Demirtaş vd. neden bu konuda tek bir tümce (cümle) kurmuyor, kurAmıyorlar??

Üsüne üstlük, emperyalizmin taşeronu bölücü terör örgütleri, T.C. Devletinin bölge insanına götürdüğü kamu yatırımlarını engellemeye çabalıyor, okulları, dozerleri… yakıp yıkıyor, inşaatlarda çalışan yoksul Kürt işçileri öldürüyor!

Bu son olgu bile, oynanan oyunun gerçek niteliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu?

Hal böyle iken, “başka başka notalar“dan çalanlar için geriye 2 hazin trajik damga kalıyor..

Aptal ve / veya Hain!

Sevgi ve saygı ile.
04 Kasım 2015, Ankara

Erdoğan, Menderes’e Benzetilebilir Ama…

Erdoğan, Menderes’e Benzetilebilir Ama…

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), kendisini Demokrat Parti’nin (DP) ardılı olarak sunup
dinsel duyarlığı olanları yanıltmaya çalışıyor. Kandırılmayı o kadar kanıksamışlar ki kendilerinin de herkesi kandırabileceklerini sanıyorlar.

Gerçek öyle değil. Belki yaptıkları ile DP’ye rahmet okutur duruma geldiler,
ama milletvekilleri yönünden irdelenince yaya kalıyorlar.
***
Menderes’le Erdoğan’ın sonları dışında kimi benzer yönleri var.

İkisi de dini, dince kutsal sayılan kavram ve kişileri kullanarak oy almaya, iktidarlarını kurtarmaya çalıştılar. Dinselliğin ağır bastığı Arap ülkeleri halkının ikisini de
“Sizi halife olarak görüyoruz” pohpohlamasına inandılar.

Menderes, Fransa’nın sömürgeliğinden kurtulma savaşı veren Cezayir’deki toplu kıyımların Birleşmiş Milletler’de ele alındığı durumlarda Fransa lehine oy kullandırmıştı.
Fransa da Menderes’e katkıları nedeniyle Legion d’Honneur nişanı vermişti.

Sonradan Menderes’in bu süreçte gizlice silah ve para yardımı yaptığı,
yazılan anılarla ortaya çıktı.

Erdoğan’ın başbakanken de kimi dış olaylarda benzer bir yaklaşımı izlediği,
gazetelere düşen haberler ve bant kayıtları nedeniyle biliniyor.

Erdoğan da katkıları nedeniyle ABD’deki Yahudi örgütünden “Cesaret Madalyası”almış durumda…
Benzerlikleri sıralamak olası, ama ikisi arasındaki benzerlikler, iş partilerinin milletvekillerine ve TBMM Grup toplantılarına gelince değişiyor.
Menderes’in genel başkanı olduğu DP’nin Meclis Grup toplantılarında kendisine açıktan
karşı çıkan, eleştiren milletvekilleri, hatta Bakanlar var.

Bunlardan birini, Samsun milletvekili Naci Berkman’ın sözlerini bu köşede aktarmıştım. (08.08.2008)
Bir grup toplantısında, Bakanları teker teker istifa ettirilmiş, kendisini kurtarmak için milletvekillerini, “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” sözleriyle ikna etmiş,
ama Bakanları bulunmayan ilk Başbakan olma özelliğini kazanmıştır.

Peki, AKP Meclis Grubu’nda böyle cesur milletvekilleri ve Bakanlar var mı?
Var diyenin alnını karışlarım. Çünkü bu bir kimlik ve kişilik sorunudur.
***
AKP’nin afişlerinde Menderes’le birlikte yer verilen Turgut Özal’ı da es geçmeyelim.
Medya düşmanlığını “2.5 gazete kalacak” diyerek açıklamış olan Özal,
Cumhurbaşkanlığına çıkmış, ardından da partisi ANAP sıfırı tüketmişti.
***
Menderes, yargıya istediği kararları aldıramadığı için kurdurduğu Tahkikat Encümeni’ndeki belirlediği milletvekillerine yargıç ve savcı yetkisi vermişti.
AKP’nin böyle bir sorunu yok.
Ama kimi milletvekilleri, kendiliklerinden yargıç ve savcılığa soyunup yayın organlarını cezalandırmaya niyetleniyorlar.
***
“Aç tavuk, rüyasında kendisini arpa ambarında görürmüş” derler.
Yarın sandığa giderseniz, Hanya’yı da Konya’yı da görmelerini sağlarsınız.

Unutmayın Osmanlı saltanatı da oylamayla 1 Kasım’da kaldırılmıştı.
Sıra niye ardıllarında olmasın…

=======================================

Dostlar,

Erdoğan bir an olsun aklından geçiriyor mu Menderes’in idam edilişini?? (ve 2 Bakanının)

Geçelim bir an için olsun aklından geçirmeyi, hiç aklından çıkaramadığından eminiz.

Yapıp ettikleri Yüce Divan’da yargılanmaya kezlerce yetecek düzeyde..

Yaklaşık 20-23 saat kadar sonra AKP – RTE’nin Saltanat heves ve dayatmalarına
Ulusumuzun ne diyeceğini göreceğiz..

Yüce ATATÜRK ne buyurmuştu : 

“..Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacak
ama Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır!

Ülkemizin bu ağır sorun – dayatma ve kuşatmayı da yaracağına inancımız tamdır.

Haydi yurttaşlar seçime… Katılım oranı yükseldikçe AKP’nin oy oranı düşüyor..

Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bunlar benim başörtüsüz bacıma vals yaptırdılar…

Bunlar benim başörtüsüz bacıma
vals yaptırdılar…

portresi_Yimaz_Ozdil_yazdi

 

 

Yılmaz ÖZDİL,
SÖZCÜ, 30 Ekim 2015

 

 

Şeriatçıyım.
Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok.
Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız.
Dindar nesil yetiştireceğiz, dininin, kininin davacısı bir gençlikten bahsediyorum,
dindar olmasınlar da tinerci mi olsunlar?
İki ayyaş…
Kadın erkek eşitliği fıtrata ters.
10’uncu yıl marşında geçer, demir ağlarla ördük falan, neyi ördün?
Hiçbir şey örmüş değilsin, biz örüyoruz.

Hem laik, hem müslüman olunmaz, ya müslüman olacaksın, ya laik.
Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, yahu millet istedikten sonra laiklik
tabii elden gidecek.

Ben laik değilim.
Türkiye Cumhuriyeti 1923’ten beri gerileyiş içindedir, 70 yıllık tarihi boşa harcanmış zamandır.
İstanbul’un imamıyım.
Hedefimiz İslam devletidir.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan, egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.
Mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur, söz söyleme hakkı din ulemasınındır.
Danıştay kim oluyor, Mecelle karar verir. Hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz,
Mecelle’de böyle bir kaide var.
Bakın size tarihten bir vesika göstereceğim, Türk Antropoloji Enstitüsü tarihçesi,
kafatası fotoğrafları var, raflarda yüzlerce kafatası var, Reisicumhur Mustafa Kemal, İsmet Paşa’nın da başbakan olarak imzası var, insani midir, vicdani midir,
bunun bizim dinimizde yeri olabilir mi?

Zorunlu fizik dersi, zorunlu kimya dersi, zorunlu matematik dersi tartışılmıyor,
din dersi neden tartışılıyor?
Hitler sevdalısı arıyorsan, dönüp cehape’nin tarihine bak.
İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek, öğretilecek, bu dinin bir sahibi var.
Türkçe’yle felsefe yapamazsınız.
Türk Arapsız yaşayamaz, kim ki yaşar der, delidir, Türk Arap’ın hem sağ gözüdür,
hem sağ elidir.
Teksas Tommiks okumak serbestken, Kuran-ı Kerim’e neden mani olunuyor?
Namaz kılacak yer kalmamıştı, tek parti döneminde camileri ahır yaptılar.
Cumhurbaşkanlığı külliyesinde Osmanlı’yı görürsünüz, cumhuriyetin sembolü cumhurbaşkanlığı külliyesidir.
*
En son ne dedi?
*
Bunlar cumhuriyet bayramında vals yaptılar, insanımızı istiskal ettiler,
cumhuriyet adına milleti taciz ettiler.
*
E, iki cümle de ben kurayım bari.
1 Kasım’da Saltanat lağvedildi.
Tekerrürün böylesi, tarihin fıtratında var demek ki.

==================================

Dostlar,

Ne diyelim??
Seçime saatler kaldı.. Gündelik politikaya girmeyelim..
Cumhuriyet’in erdemi, tüm yurttaşlarımızı aydınlatsın diliyoruz..
En başta Bay RTE‘ye, hakkında demediği söz bırakmadığı Cumhuriyet sayesinde
o makama geldiğini bir an olsun aklından çıkarmaması gerektiğini anımsatıyoruz…
Sözlerinde öylesine çok yanlış, tutarsızlık, çelişki… var ki, hangisini açıklayalım?
Örn. Danıştay‘a çatıyor.. Danıştay Osmanlı’da Şurayı Devlet olarak 1860’larda kurulmuştu. Ayrıca Osmanlı’nın Mecelle‘si Medeni Yasa yerinde idi.. Cumhuriyet onun yerine
4 Ekim 1926’da yürürlük alan Medeni Yasa’yı getirdi. Ceza Yasası, Ticaret Yasası… da yoktu Osmanlı’nın, onları da Batı‘dan aldı..
*****
Kafatasları
Fiziksel Antropometri denen bir bilm dalından Bay RTE gerçekten habersiz.. (mi?)
Bu ırkçılık – kafatasçılık değil.. İnsanların soyağaçlarını, göçlerini, kökenlerini.. anlamak için yürütülen bir bilimsel çalışma.. Dünyanın her yerinde yapıldı, yapılıyor..
Yeni biçimiyle ise, radyoaktif C14 (Karbon 14) testi ile arkeolojik buluntuların yaş belirlemesi yapılıyor.. O zaman dünyada bu teknoloji yoktu. Yüce Atatürk‘ün devrimci Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, kafataslarında bilimsel ölçümler yapıyor ve yaptırıyordu. Anadolu uygarlıklarının aydınlatılması başlıca amaç idi.. Bay RTE bunları gerçekten bilmez mi??

%52 oyla seçildiği masalına kendisi de inanıyor.. Seçime katılanların % 52’si bu..
Toplam seçmenin ise % 38’i… Ayrıca son 7 Haziran seçiminde sahaya indi, partisi AKP’ye
var gücüyle çalıştı ve %41 aldı.. Bu da Bay RTE‘nin son oy durumu.. İstifa etmesi gerekmez mi demokrasi terbiyesi gereği?? Dahası, tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı bunu yapar mı??

*****

Türk Ulusu, olup bitenleri gereğince değerlendirecek demokratik olgunluğa erişmiştir.
1 Kasım 2015 günü, Bay RTE’nin yeniden Saltanata dönüş ham hayallerinin,
sonsuza dek tarihin çöplüğüne atıldığı bir tarihsel tekerrür olacaktır ders alamayanlar için!.

Herkese serinkanlılık ve sağduyu içinde bir seçim iklimi diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
31 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com