Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.net

Hakkari’de çatışma: 8 şehit

Hakkari’de çatışma: 8 şehit

Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nden Türkiye’ye sızmak isteyen PKK’lilerle çatışmaya giren 6 asker ve 2 korucu şehit oldu, 19 PKK’li öldürüldü (AS: rakam 46 olarak güncellendi; 03.11.17; 01:17)
(DHA, yayınlanma tarihi: 02 Kasım 2017 Perşembe, 09:22)
Bu sabaha karşı Türkiye’ye sızmaya çalışan bir grup PKK’liler ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Çatışmada, ilk belirlemelere göre, 6 asker ile 2 korucu şehit oldu. Çatışmada 19 PKK’li de öldürüldü. Bölgede helikopter desteğinde kapsamlı operasyona başlandı. Bölgede havanın sisli olduğu ve görüş uzaklığının yer yer 1 metreye kadar düştüğü belirtildi.

ŞEHİT KORUCULARIN YAKINLARI ÇATIŞMA BÖLGESİNDE
Çatışmada şehit olan güvenlik korucuları Osman Yeşil ve Alaattin Tekin’in Derecik beldesinde bulunan yakınları, çatışmanın çıktığı bölgeye akın etti. Şehit yakınlarının bölgedeki sessiz bekleyişleri sürerken, kaçan PKK’lilerin etkisiz hale getirilmesi için bölgede hava destekli operasyonların  devam ettiği belirtildi.

TSK’DEN AÇIKLAMA: KÖTÜ HAVA KOŞULLARINI FIRSAT BİLDİLER
Genelkurmay Başkanlığı, Şemdinli’deki çatışmayla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: ”02 Kasım 2017 Perşembe günü Hakkâri ili Şemdinli ilçesi Ortaklar bölgesinde, bölücü terör örgütü tarafından yoğun sis ve kötü hava koşullarından faydalanarak gerçekleştirilmeye çalışılan saldırı girişiminin tespit edilmesi sonucunda meydana gelen çatışmada altı kahraman silah arkadaşımız ile iki güvenlik korucumuz şehit olmuş, biri ağır olmak üzere iki kahraman silah arkadaşımız yaralanmıştır. Yaralılar derhal hastaneye sevk edilmiş olup tedavilerine devam edilmektedir. Çıkan çatışmada beş bölücü terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. Bölgedeki operasyonlara devam edilmektedir. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu saldırıda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar dileriz. Türk Silahlı Kuvvetleri asil Türk milletinden almış olduğu güç ile tüm terör örgütleriyle mücadelesine en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar azim ve kararlılıkla devam edecektir.”

İÇİŞLERİ AÇIKLAMA YAPTI
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Hakkari Şemdinli kırsalında 19, Tunceli Nazimıye Kadısırtı Dokuz Kayalar bölgesinde 9 ve Şırnak’ta 3 olmak üzere toplam 31  PKK’linin öldürüldüğü ve operasyonların devam ettiği belirtildi.

[Haber görseli]ŞEHİTLERİN KİMLİKLERİ BELLİ OLDU
Çatışmada şehit olan güvenlik korucularının Osman Yeşil ve Alaattin Tekin olduğu öğrenildi. Şehitlerin yapılacak törenin ardından Toklu köyünde defnedileceği belirtildi.

BURSA’YA ŞEHİT ATEŞİ DÜŞTÜ
Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Ortaklar bölgesinde, sınırın sıfır noktasında PKK’lilerle sabaha karşı çıkan çatışmada şehit düşen 6 askerden birinin 24 yaşındaki Bursalı Sözleşmeli er Emre Karaaslan olduğu öğrenildi. Saldırıda şehit olan Sözleşmeli Er Emre Karaslan’ın ateşi Bursa’nın Kestel ilçesi Vani Mehmet Mahallesi Gökpınar Sokak’taki baba ocağına düştü. 34’üncü Hudut Tugay Komutanlığına bağlı hudut karakolunda sözleşmeli piyade er olarak görev yapan Şehit Karaaslan’ın 9 ay önce göreve başladığı öğrenildi. Şehit Emre Karaaslan’ın aslen Erzurum Tortum nüfusuna kayıtlı olduğu bildirildi.

ŞAMSUN’A ŞEHİT ATEŞİ DÜŞTÜ
Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Ortaklar bölgesinde PKK’lilerle çıkan çatışmada şehit düşen Jandarma Sözleşmeli Er 28 yaşındaki Erkan Karaca’nın memleketi Samsun’daki ailesi, acı haberle gözyaşına boğuldu. Bekar olan Jandarma Sözleşmeli Er Erkan Karaca’nın acı haberi, babası Ayhan Karaca’ya ilçe protokolü tarafından verildi. Baba Ayhan Karaca gözyaşlarına boğuldu. Şehidin evine Türk bayrakları asılırken, anne ve babasının 11 yıl önce boşandığı, 1 kız kardeşinin olduğu öğrenildi.

[Haber görseli]

ZONGULDAK’A ŞEHİT ATEŞİ DÜŞTÜ
Hakkari’nin Şeamdinli ilçesinde, PKK’lilerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş 28 yaşındaki Gökhan Kurak’ın, Zonguldak’ın Çaycuma ilçesi Karapınar beldesinde oturan babasına acı haber verildi.
Şehit Piyade Uzman Çavuş Gökhan Kurak’ın demirci ustası babası Sezgin Kurak, acı haberi Bartın Devlet Hastanesi’ne muayene olmaya gittiği sırada gelen telefonla aldı. Şehidin bir silah arkadaşı baba Sezgin Kurak’ı arayarak oğlunun şehit olduğu bilgisini verdi. Ardından Karapınar Beldesi Merkez Mahallesi Cumhuriyet Caddesi’ndeki evine giden şehit babasını, Çaycuma Kaymakamı Serkan Keçeli ile İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Selçuk Özen ziyaret etti. Türk bayrağı asılan evinin önünde gözyaşlarına boğulan 2 çocuk babası Sezgin Kurak’ı, Kaymakam Keçeli teskin etmeye çalıştı. Baba Sezgin Kurak, “Arkadaşı telefon etti. ‘Nesi oluyorsun?’ dedi. ‘Babası oluyorum’ dedim. ‘Kardeşimizi şehit verdik’ dedi. İnanamadım. ‘Ne diyorsun sen?’ dedim. 7-8 şehit varmış orada. Yazık günah değil mi? Allah belalarını versin. Kökleri kazınsın” dedi. Anne Bahriye Kurak da acı haberi aldıktan sonra sinir krizi geçirdi. Bahriye Kurak, ambulansla Çaycuma Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

‘EVLENECEKTİ, HAYALLERİ VARDI’
Şehit Gökhan Kurak’ın arkadaşı Uğur Kara da “Biz uzman çavuşluğa beraber başvurduk. O İstanbul Tuzla’ya gitti, ben Amasya’da eğitim aldım. O doğuda görev yapmaya başladı, ben Tekirdağ’da görev yaptım. Evrakı da beraber hazırlamıştık. İzinlere geldiğinde görüşürdük. En son sevgilisi olduğunu söyledi. Evlenecekti, hayalleri vardı. Ev almak istiyordu. Buralarda uzman çavuş olmadan önce düğünlerde keman ve saz çalardı. En son düğün için izin alacağını söylemişti. Düğün yapacağını söylemişti ama nasip olmadı. Gitti bir daha da göremedik. İnanamadım şehit olduğuna. Daha 1 ay önce beraber çay içiyorduk. Ben evlendiğimde o bana saz çalmıştı. O da evlenince ben ona yardımcı olacaktım. Kardeşi de uzman çavuşluğu tercih yapmak istedi ama babası izin vermedi. ‘Biri olursa biri olmasın’ dedi. Gökhan olunca kardeşi vazgeçti. Ailesi vazgeçirdi yani. ‘Biri yanımızda kalsın’ dediler” diye konuştu. Şehit Kurak’ın, bir düğünde keman çalarken çekilen videoyu 2013 yılında sosyal medya hesabında paylaştığı görüldü.

[Haber görseli]“BU HABER İÇİN KAPIYI AÇAMAM”
Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde ilk görev yerinde şehit düşen Tayfun Kavun’un acı haberini vermeye gelen görevlilere seslenen şehidin kız kardeşi, “Bu haber için kapıyı açmam” diye feryat etti.  Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde, sızma girişiminde bulunan PKK’lilerle çıkan çatışmada şehit düşen Tayfun Kavun’un ailesine acı haber Vali Yardımcısı Adnan Kayık, Askerlik Şubesi Personel Yüzbaşı Harun Ağaç, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Ramazan Baykara ve Şehit Aileleri Sosyal ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mutlu Kılıçaslan tarafından verildi. Heyeti binanın önünde gören şehidin kız kardeşi Sultan Kavun, “Bu haber için kapıyı açmam” diyerek feryat etti. Şehit Tayfun Kavun’un ilk görev yerinin Hakkari’nin Şemdinli ilçesi olduğu, göreve başladıktan sonra kredi çekerek araba aldığı öğrenildi.

KILIÇDAROĞLU: GÜNE ANALARIN GÖZYAŞIYLA UYANDIK
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 8 güvenlik görevlisinin şehit olmasına ilişkin kişisel Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı: Güne şehit haberiyle, anaların göz yaşıyla uyandık. Şemdinli’de şehit düşen asker ve korucularımıza rahmet, milletimize sabır diliyorum.
========================================
Dostlar,

Acımız çok büyük…
Şehit vatan evlatlarını şükran ve minnetle selamlayarak önlerinde eğiliyoruz. 1984’ten bu yana Batı emperyalizminin taşeronu bu kanlı bölücü örgütle 33 yıldan bu yana savaşmaktayız. Akla gelen 10 çözüm önerimiz şöyle sıralanabilir :

  • 1. Bu örgütü her bakımdan destekleyen, kurup – kurdurup üzerimize salan Atlantik sisteminin öncüsü devlet ile stratejik müttefik olma “aptal masalları“na artık son verilmelidir.
  • 2. NATO’nun en azından askeri kanadından çekilmeli, üsler kademeli kapatılmalıdır.
  • 3. ABD’ye, bu örgüte tüm desteğini derhal kesmesi için diplomatik nota verilmelidir.
  • 4. PKK salt basit bir terör örgütü değildir; terörü araç olarak kullanan emperyalizmin maşası
    bir taşeron örgüttür. Kullandığımız nitelemelere dikkat edelim.
  • 5. Bu örgüt ile çatışma artık düşük yoğunluklu olmakta çıkmış, orta yoğunluklu bir vekalet savaşına dönüşmüştür.
  • 6. Sorun TBMM’de kapsamlı tartışılmalı salt AKP = RTE‘nin politikalarına değil,
    geniş tabanlı stratejilere dayandırılmalıdır.
  • 7. FETÖ için yapıldığı gibi PKK’nın mali kaynakları mutlaka kurtulmalıdır.
  • 8. Doğu – Güneydoğuya daha çok kamusal – özel yatırım götürülerek başta işsizlik ve yoksulluk olmak üzere sağlık, eğitim, konut, ulaştırma… altyapı yatırımları öncelik almalıdır.
  • 9. Bölge ülkeleri ile ortak – dayanışmacı politikalar izlenmeli; uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm haklarımız sonuna dek kullanılmalıdır.
  • 10. Her durumda sağduyu, serinkanlılık ve HUKUK DEVLETİ değerleri asla çiğnenmemelidir.

Sevgi ve saygı ile. 03 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

NACİ BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ / 01 Kasım 2017

NACİ BEŞTEPE :
ÇARŞAMBA İĞNELERİ / 01 Kasım 2017

ATATÜRK
15 yıldır Gazi M. Kemal diyen RTE, “Atatürk” demeye başladı.
“%50’yi bulamazsın” denilince büyük adama teslim oldu…

KINA
ABD Gnkur. Bşk.” PKK’yı terör örgütü olarak kınıyoruz”
Kına yakar gibi…

ÇER-ÇÖP
AKP’li Metiner, İYİ partilileri çer-çöp olarak niteledi.
Partisine mi benzetti?…

MÜFTÜ
Müftülere nikah kıyma yetkisi veren yasa
görüşülürken CHP genel başkanı ve milletvekillerinin bir kısmı katılmadı.
Laiklik tehlikede değil ki!..

PİÇ
“Piç” yazarı, Feto’nun gelini Elif Şafak, biseksüel olduğunu açıklamış.
İki ne ki…

ÖNEMSİZ
RTE, “Sen benim seviyemde değilsin.. Kalitemde değilsin…Muhatabım değilsin” dediği
Irak Başbakanı İbadi’ye, bir yıl sonra ”Kardeşim” dedi, ortak açıklama yaptı.
Seviye, kalite önemli mi canım! Dün dündü. Vatan sorunu yoktu, bugün var…

RUHANİ
RTE, “Eski Ankara her köşe başında camisi olan ruhaniyetli bir şehirdi”
O köşe başlarını din tüccarları tuttu…

DONDURMA
Barzani, referandumu dondurmayı önerdi.
Dondurmayı geç KAK, Maraş dondurması varken seninki yenmez…

NEREYE
Barzani “sonunda ölüm de olsa referandum” demişti Yaptı, istifa etti.
Dondurmayı yemeden nereye?…

DİK
Almanya bastırınca, ajan ilan edilen Alman serbest bırakıldı.
Millet boşuna bağırmıyor “Dik dur eğilme” diye…

ZAT
RTE, Cami açılışına katılan B. Arınç’a teşekkür etti.
“Malum zat” yeniden oldu zevat…

FAŞİST
Bekir Bozdağ, CHP’lileri RTE’yi faşistlikle suçlamasına karşılık CHP’nin geçmişte faşist olduğunu söyledi.
Dertleri Cumhuriyet tarihi…

DİKTATÖR
RTE’ye diktatör diyenlere kızıyorlar, dava açıyorlar.
Seçilmiş başbakanı, il başkanlarını, belediye başkanlarını istifa ettirene ne denir bilelim de yanlış tabir kullanmayalım…

TEHDİT
RTE tarafından istifa ettirilen Balıkesir BŞB Bşk. evine kadar tehdit edildiğini açıkladı.
B. Bozdağ ise “AKP’nin kimseyi tehdit etmesi asla kabul edilemez”
Kimse etmiyor da…

ARMAĞAN
Atatürk düşmanı Mustafa Armağan, hakaretten 1 yıl 3 ay hapis yedi.
Türk milletinden armağan olsun…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

==================================================
Teşekkürler çoooooook  değerli dostumuz Sayın Naci Beştepe…
Yüksek zekanızı ve üstün mizah yeteneğinize selam olsun!

Sevgi ve saygı ile. 02 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞEHİR HASTANELERİ TALANI Konferansımız

ŞEHİR HASTANELERİ TALANI

Yukarıdaki başlığı taşıyan görsel konferansımızı bu gün, 1 Kasım 2017’de verdik.

Bizim de üyesi olduğumuz Mülkiyeliler Birliği konferans salonunda, geleneksel
Çarşamba Söyleşileri kapsamında sunumumuzu yaptık. 25 yansı eşliğinde sorunun yakıcı boyutlarını sergilemeye çabaladık.

Tıbbiyeli şapkamızla sağlık, Mülkiyeli yanımızla da kamu yönetimi bakımından ülkemizi içine sürükleyeceği ağır bunalımı örnekleriyle paylaştık.

Konferansı izlemeye gelenlere, bize bu fırsatı sunan Mülkiyeliler Birliği yönetimi ve emekçilerine teşekkür ederiz.

Hemen hemen hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç ümidimiz olmamakla birlikte AKP iktidarını,
bu yıkım getirecek kökü dışarıda dayatmayı geri çekmeye bir kez daha çağırıyoruz.
Uygulandığı hiçbir ülkede ülkeye- halka yarar sağladığına ilişkin hiçbir bilimsel kanıt yok..

Yansıları izlemek için lütfen tıklayınız..

SEHIR_HASTANELERİ_TALANI_1.11.2017

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

95. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

95. YILINDA
SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Bu bağlamda önceki yıllarda yazdıklarımızı yeniden paylaşalım..
1 Kasım 1922 idi Mustafa Kemal Paşa’nın başında olduğu yeni kurulmakta olan Türk devletinin saltanatı kaldırması. Lozan görüşmelerine Sevr’e imza koyan Osmanlı Saltanatı da çağrılınca, Kemal Paşa’nın sabrı taşmıştı. Gerçekte içinden çürümüş bu kuruma daha fazla dayanılamazdı. Halifelikten ayrılarak Saltanat kaldırıldı. Zaten Sevr’i onayladıkları için Millet Meclisince “hain” ilan edilmişlerdi.

Kutluyoruz bu büyük Devrimci adımı atan eylemcileri.. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere O’nun dava ve silah arkadaşlarını. Ne var ki, geçen yıla göre AKP = R.T. Erdoğan saltanatı son 1 yılda biraz daha pekiştirildi. Hele gayrımeşru = geçeresiz = yok hükmünde olan 16 Nisan 2017 halkoylamasının kıl payı farkla “evet” yönünde çıkarılmasının ardından Erdoğan AKP’li Cumhurbaşkanı oldu ve eylemli olarak yarıbaşkanlık rolü üstlendi. Uluslararası kamuoyu Türkiye’yi bir saltanat, diktatörlük gibi görmeye başladı, dışlamalar, vize yasakları vb. başladı!
O denli ki, CHP Gn. Bşk. Yrd. Bülent Tezcan, AKP Gn. Başkanı Erdoğan için “Faşist diktatör, diktatörün şeddelisi” ifadelerini kullandı ve saatler içinde hakkında adli inceleme başladı ve Erdoğan suç duyurusunda bulundu..

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştirilerinde, siyaset yaparken AKP Gn. Başkanı gibi davranıyor, ağır – ölçüsüz bir dil kullanıyor sıklıkla ama benzer – yakın ton ve dozda eleştiri aldığında Cumhurbaşkanı kalkanının ardına geçerek bu sıfatla davacı oluyor!? Bu durum siyaset etiğine asla sığmadığı gibi adil, hakkaniyetli, dürüst, eşitlikçi, hukuka uyarlı değil ve silahların denkliği ilkesine de açıkça ters düşüyor.

  • 2019 yerel – genel ve Cumhurbaşkanlığını da AKP = Erdoğan alırsa karşı devrim tamamlanabilir!

Türkiye’de pek çok insan bu ciddi tehdit ve tehlikenin ayrıdında; sorun dağınıklıkta. Etkili bir siyasal önderlikle AKP = RTE karşıtı toplum kesimlerini bir seçim ittifakında toplamak olanaklı. Dileriz bu siyasal girişim önümüzdeki aylarda gerçekleşir ve Türkiye 21. yy’da çağdışı bir yönetime savrulmaktan kurtulur.

AKP = RTE saltanatına da bir kez daha sağduyu diliyor;
– Cumhuriyetin temel değerlerine saldırıya son vermeye,
– Anayasaya tam saygılı olmaya,
– laik – demokratik – sosyal – hukuk devletine içtenlikle bağlı kalmaya çağırıyoruz.

Bu halk başkasını asla kabul etmiyor ve bir yolunu bulup bu gibileri başından defetmeyi
mutlaka başarıyor..

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

=====================================================
94. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Önceki yıl bu gün,

“90. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

başlıklı bir makalemizi sizlerle paylaşmıştık.. Artık “94 yıl önce..” oldu.. Ama minik bir farkla : Artık nur topu gibi bir “yeni Saltanat” ımız var..

– AKP Saltanatı.. : 2002 – ….
Recep Tayyip Erdoğan Sultan Saltanatı : 2002 – …
– Tayyipgiller Saltanatı : 2002 – …
Devr-i AKP Saltanatı : 2002 – ….
– Reis saltanatı.. uğruna idam cezası geri getirilmeye çalışılıyor..
– Başkanlık Saltanatı
– Türk tipi Başkanlık saltanatı )!?)
– %90 ABD benzeri Başkanlık Saltanatı!
– Halife-Sultan saltanatı.. (Irak ve Suriye “Topraklarımdan çekil; vururum!” diyor?!)
……
Ya da benzerleri.. Acaba gelecek yıl ne adlar koyabiliriz?
Koyabilir miyiz? Yazabilir miyiz??
Uğruna memleketin tüm tersanelerine girildi, tüm kaleleri işgal edildi…..
Ama direneceğiz.. Parlamenter Demokrasiyi koruyacak, güçlendirecek ve Cumhuriyetimizi taçlandıracağız. 1876’da başlamıştık Parlamento’lu yaşam kavgamıza.. Onun gerisine kimler düşürebilir ki Türkiye’yi?? Hangi güç ya güçler??

Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
============================================
90. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Günümüzden 90 yıl önce bu gün, Devrim tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri yaşandı. Ulus’taki küçük, mütevazi binada toplanan yurtsever milletvekilleri, 600 yıllık kadim Osmanlı Saltanatına son verdiler! Söylemesi dile kolay.. Bozkırın ortasındaki
25 bin dolayında nüfusu olan bir Anadolu kasabasının bağrında toplanan Milletin Meclisi, İstanbul’daki Halife-Sultanı artık tanımadığını tüm dünyaya ilan ediyordu.

30 Ağustos 1922 büyük utkusu ve 9 Eylül 1922’de emperyalistlerin maşası işgalci Yunanların denize dükülmesinin ardından, Batı emperyalizmi sıcak savaşa son vermek zorunda kalmıştı. Lozan’da barış görüşmelerine başlanacaktı. Batılı emperyalistlerin işlerine geliyordu 2 başlı bir Türkiye. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları elbette bu oyunu yutmayacaklardı. Ayrıca diyalektik olarak, çürümüş ve
içi boşalmış Osmanlı Saltanatı’na son ölümcül darbeyi vurmanın da tam zamanıydı.
Taktik ve strateji ustası Gazi Mareşal ve TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa,
tarihin deterministik gereklerini yerine getirmde çekince göstermedi. Aşağıda SÖYLEV‘inden aktardığımız paragraf, 31 Ekim / 1 Kasım 1922 gecesi
TBMM Komisyonunda Saltanatı kaldırmada ayak sürüyen vekillere söylendi.
Devrim, kararlılığını elbet vurgulayacak ve demir yumruğunu gerektiği yerde kaçınılmaz biçimde indirecekti. Yapılan, tam da buydu.

Kısa makalemizi ilgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Şu sözler, son (36.) Osmanlı Padişahı Halife-Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in :

     “Koşullar ne denli ağır olursa olsun kabul edelim. İngiltere’nin doğudaki bize dost politikası değişmemiştir. Daha sonra bağış ve iyiliklerini kazanabiliriz.”

Ardından, Paris Konferansı’nda Vahdettin’in Sadrazamı ve damadı Ferit Paşa, İzmir için İngiliz işgalini önerir. Buna karşılık, ekonomik, parasal, hukuksal bağımsızlık.. gibi en yaşamsal istemlerden vazgeçer. Hatta, Bakanlıklarda İngiliz Müsteşar bulunması, illerde vali yardımcılığı görevini İngiliz konsolosların yapması ve maliyenin tümüyle İngilizlerin denetimine bırakılması bile Vahdettin tarafından önerilir. Yeter ki, son Osmanlı Padişahı “Halife-Sultan” VI. Mehmet Vahdettin taht ve tacından geri kalmasın. Ülke parçalanmış, açıkça sömürgeleşmiş, ulus tutsaklaşmış ve vatan toprakları bir avuç kalmış olsa da..

Ülkeyi böylesine satan, hain bir Osmanlı saltanatının daha fazla tutulmasının ulusa hiçbir yararı olmadığı ortadayken, Lozan Konferansı’na bağlaşıklarca taraf olarak çağrılınca, Mustafa Kemal Paşa’nın sabrı taşar. Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca emperyalistlerle işbirliği yaparak ülkeyi arkadan hançerleyen Osmanlı Saltanat kadrosunun artık ulusa daha fazla ihanetine katlanılamazdı. Mustafa Kemal Paşa ve Türk ulusu “ya bağımsızlık ya ölüm” ilkesiyle şanlı Kurtuluş Savaşı’nı verirken, Vahdettin ve tayfası düşmanla işbirliği içindeydiler. Yıllarca savaş alanlarında kan, can ve gözyaşıyla kazanılan ulusal bağımsızlığın ve utkunun Lozan Konferansı’nda masada tehlikeye atılmaması gerekiyordu.

İşte bu gerekçelerle, 1 Kasım 1922’de Saltanat ve Hilafet birbirinden ayrılarak Saltanatın kaldırılması, TBMM’de Mustafa Kemal Paşa’nın şu kararlı sözlerinin ardından oybirliği ile kabul edildi :

  • “Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına zorla el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır… Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir.”

İşgalci İngiliz dostlarının (!), kendisinin istemini izleyen gün Malaya zırhlısıyla 17 Kasım 1922’de İstanbul’dan Malta’ya kaçırdıkları son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in (Osmanlı tarihinde hiçbir padişahın düşmana sığınmak gibi davranışı görülmemiştir!) Halifeliği de kaldırıldı ve yerine Abdülmecit Efendi seçildi. Böylece ulus yönetiminin demokratikleşmesi ve Cumhuriyet rejiminin yerleşmesi için çok önemli bir adım daha atılmış oldu. Kimi aymazların dediği gibi Mustafa Kemal Paşa diktatör olsaydı, kendisine önerilen Halife-Padişah makamını kabul ederdi. Oysa O, en “büyük yapıtım” dediği Cumhuriyet’in, TBMM istenciyle seçilen demokrat Cumhurbaşkanı olmayı yeğlemiştir.

Böylelikle; Padişahın tebası-kulu olan insanımız, Cumuriyetin yurttaşı olma yolunda çok önemli bir kazanım sağlamıştır. Egemenliğin kaynağı, gökyüzünden yeryüzüne indirilerek Anadolu Aydınlanma Devrimi’nin en önemli adımı atılarak, Türkiye’nin çağdaş dünyada kendine yaraşır yeri pekiştirilmiştir.

Türk Ulusu’na; Anayasamızın 2. maddesinde 6 temel niteliği tanımlı –insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti– olan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetimizde sonsuza dek onurlu bir yaşam dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yakup Kepenek : Devrimlerin ekonomisi

Devrimlerin ekonomisi

Yakup Kepenek
Cumhuriyet, 30.102017
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Türkiye’nin Cumhuriyet ve Rusya’nın Ekim Devrimlerinin kuruluş yıllarının ekonomi politikaları, çok kısa olarak iki başlık altında toplanabilir: var olmak için sanayileşme ve ekonomik ve toplumsal gelişmenin bütünlüğü.

Var olmanın zorunlu kıldığı
Gerek Cumhuriyet Türkiye’si gerekse Sovyet Rusya varlığını sürdürebilmek için sanayileşmek zorundaydı.
Sovyetler Birliği, varlığını sürdürmek için onu beşiğinde boğmak isteyen emperyalizme karşı, üstelik, tek sosyalist ekonomi olarak olabildiğince hızla sanayileşmeliydi. Dünyada bir ilk olan planlı kalkınmayı uygulayan Sovyetler, dışarıdan hiçbir destek alamayacağı bilinciyle kendine yeterli gelişebilmesi için sanayileşmesini yatırım malları üretimine öncelik vererek gerçekleştirmeliydi. Bu zorunluluk tüketim mallarının üretimine yeterince önem verilememesiyle çok pahalıya mal olarak sonuçlandı.
Dışa bağımlı ekonomiden üreten ekonomiye geçmeye kararlı olan Türkiye ise sanayileşmesine başta şeker ve dokuma olmak üzere temel tüketim mallarından başlamalıydı. Kapitalizmin Büyük Bunalımından yararlanmasını bilen Türkiye, 1930’larda, bu sanayileri devlet eliyle kurdu. Sanayileşme, yerli hammadde ve insan gücü kullanılarak; fabrikaların ülke düzeyine dengeli yayılması ve iç pazarının gereksinmelerini tamamıyla karşılayacak miktarda üretim amacıyla, Sovyetler’den esinlenerek oluşturulan bir sanayileşme planıyla gerçekleştirdi. Sovyetler Birliği, Türkiye’nin sanayileşmesine sıfır faizli, yirmi yılda ve tarımsal ürün verilerek ödenecek ve toplam sanayi yatırımlarının yaklaşık 1/3’üne ulaşan ekonomik ve teknik yardım sağladı; ayrıca çok sayıda uzman ve teknisyen ile destek verdi.
Böylece Türkiye, kendine özgü bir sanayileşmeyi başarı ile gerçekleştirdi.

Gelişmenin bütünlüğü 
Cumhuriyet ve Ekim Devrimleri, sanayileşmelerini, kendi insanının yaratıcı yeteneklerini geliştirmeye dayanan eğitim, bilim, kültür, sanat ve spor politikalarıyla tamamlamaya çalıştı. O kadar ki Türkiye’de Sovyet desteğiyle kurulan sanayi tesisleri tiyatro ve sinema salonları ve kütüphaneleriyle bu anlayışa uygun birer sosyal etkinlik merkeziydi; kimilerinde tenis kortu ve yüzme havuzu vardı.
Ekim Devrimi, insanlığa uzay yolunu açan büyük başarısına karşın II. Dünya Savaşı sonrasının kapitalist dünyayı saran özel tüketim çılgınlığının ve kapitalizmin saldırılarına karşı koymak için yapmak zorunda kaldığı silahlanma harcamalarının ağır baskısına dayanamadı, 1990’da kendi kendisini sonlandırdı. Kapitalizm için silahlanma özel sermayenin büyümesi demekti; sosyalizm için ise silahlanma halkın ekmeğinin küçülmesi demekti.
Türkiye’nin yerli üretim olanaklarını barış içinde artırmasına destek olmak için gelen Sovyet uzman ve teknisyenleri, 1935’te Kayseri Dokuma fabrikasının açılışında Rusça “Hoşgeldiniz” diye karşılanmıştı; bundan tam 11 yıl sonra 1946’da Türkiye’yi tüm varlığıyla Sovyetler’e karşı savaşan bir ülke çizgisine çekmek için Missouri zırhlısıyla gelen ABD askerleri, Dolmabahçe Camisi’ne asılan İngilizce “Hoşgeldiniz” mahyasıyla karşılanıyordu.
Böylece Türkiye’yi sanayileşme ve bütüncül gelişme yolundan çıkararak bugünlere taşıyan büyük siyasal aks kayması başlıyordu.
Ekim Devrimi insanlığın gelişme doğrultusunun çok özgün ve sürekli olarak ders çıkarılması gereken bir büyük deneyimi olarak tarihteki seçkin yerini aldı.
Cumhuriyet Devrimi ise özellikle kendi içinden çıkanların ihanet edercesine sürekli saldırılarına karşın yıkılamıyor. Düşmanları çok sevinmesin, onlara rağmen, halkın bugünlerde gösterdiği olağanüstü duyarlılığın da kanıtladığı gibi, Cumhuriyet, kendi evrensel değerleriyle güncelleşerek varlığını sürdürecek!
=======================================
Dostlar,

Prof. Yakup Kepenek hocamızın Ekonomi alanındaki uzmanlık birikimine ve yazı yeteneğine diyecek yok elbette. Ancak 1946’da Missouri zırhlısı Türkiye’ye gelmeden önce 1945’te Sovyetlerin Stalin döneminde Kars ve Ardahan’ı istemesi, Boğazlarda askeri üs dileği de yazılmalıydı. Bu fırtınadır ki Türkiye’yi Sovyetlerin ezici askeri gücü karşısında denge aramaya itmiş ve ne yazık ki NATO üzerinden Batı emperyalizminin kucağına itilmiştir.

Ancak 1952’den beri NATO üyesi olan Türkiye, bağımsızlığını yitirmiş, neredeyse Batı emperyalizminin bir uydusu derecesine indirgenmiştir. NATO-ABD ülkemizde gladyo – kontrgerilla örgütlenmesi ile iç karışıklıklar çıkarmış, siyasal cinayetlere bulaşmıştır. Çok sayıda (15 dolayında) askeri üssü ve 90 dolayında nükleer başlık ile ülkemiz adeta işgal edilmiştir. Atom bombalarının denetimi TSK’nın dışındadır ve bu kabul edilemez asimetrik durum ülkemizi kendi istenci dışında nükleer savaşa sürükleyebilecek çok ağır bir risk ve tehdittir.

Konjonktür, artık bu asimetrik askeri – siyasal saldırı örgütünden ayrılmayı zorunlu kılmaktadır. Gerçekte NATO’ye gerek de kalmamıştır. Soğuk savaş bitmiş, Varşova Paktı dağıtılmıştır. Türkiye TAM BAĞIMSIZLIĞI merkeze koyan çok yönlü ve dengeli, bölgesel ağırlıklı diplomasi rejimlerine yönelmelidir. En azından ABD üslerine sınırlama getirilmeli, NATO’nun önce askeri sonra da siyasal kanadından ayrılma planları geliştirilmelidir.

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

‘Aileme kadar tehdit edildim’ diyerek istifa eden AKP’li Uğur sansürlendi

Aileme kadar tehdit edildim diyerek
istifa eden AKP’li Uğur sansürlendi

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Pazartesi günü istifa edecek’ dediği Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur, ‘aileme kadar tehdit edildim’ dediği açıklamasında hem belediye başkanlığından hem de AKP’den istifa etti. Daha önceki başkanların istifa açıklamalarını canlı olarak yayınlayan, CNN Türk, Habertürk ve NTV gibi kanallarının, Edip Uğur’un açıklamasını canlı vermemesi dikkat çekti.
[Haber görseli]
BALIKESİR Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Edip Uğur, düzenlediği basın toplantısında, görevinden ve partisinden istifa ettiğini açıkladı.

Ahmet Edip Uğur ‘Tehdit edildim’ dedi… Hem başkanlıktan, hem de AKP’den istifa etti

Erdoğan’dan Balıkesir Belediye Başkanı için istifa açıklaması

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istifasını istediği belediye başkanlarından Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur, bugün saat 17.00’de, Avlu Kongre Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda kararını açaklayan Uğur, şunları söyledi:

  • “Yolsuzluğunuz yok, usulsüzlüğünüz yok, başarısızlığınız yok, FETÖ bağlantınız yok ama ailenize ve evinize kadar ulaşan tehditler. Katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir.
  • AK Parti’de siyaset yapma imkanımız ortadan kaldırılmıştır.
  • Partimden ve belediye başkanlığı görevimden ayrılıyorum.
  • Tek endişem başladığımız projelerin yarım bırakılarak insanlarımızın beklentilerinin
    boşa bırakılmasıdır.
  • Bundan önce veda ve vefa vurgusu yapmıştım. Şimdi bütün varlığımla külli iradeye
    teslim olarak cüzi irade ile milletime vefa gösteriyorum. Partime ve başkanlık görevime burada veda ediyorum. İnancım ve itikatım gereği, olanda hayır vardır.
  • Üzgünüm, kırgınım ama huzurluyum. Çünkü vicdan rahatlığı ile bu kararı almış bulunuyorum. Bugüne kadar aldığım görevlerde hemşehrilerime hizmet etme
    gayretinde oldum. Bana destek olan herkese ve aileme teşekkür ediyorum.”

Konuşması sırasında gözyaşlarını tutamayan Uğur, “Allah’a emanet diyorum” diyerek,
salondan ayrıldı.

 HABER KANALLARI CANLI VERMEDİ

Belediye başkanlığı görevlerinden istifa etmelerine rağmen AKP’den istifa etmeyen ve Erdoğan’a bağlılıklarını belirten daha önceki başkanların istifa açıklamalarını canlı olarak yayınlayan, CNN Türk, Habertürk ve NTV gibi kanallar, açıkça ailesiyle tehdit edildiğini söyleyen Edip Uğur‘un açıklamasını canlı olarak yayınlamadı. Haber kanallarının bu tavrı, Edip Uğur’un sert ve duygusal bir açıklama ile istifa edeceğinin önceden bilinmesi ve bu tablonun başta AKP seçmeni olmak üzere kamuoyundan saklama çabası olarak yorumlandı.
=========================================
Dostlar,

ERDOĞAN ÖYLESİNE ÇARESİZ Kİ;
TÜM GEMİLERİ YAKIYOR, YAKACAK..

Göze al(a)mayacağı şey yok gibi..
Baskın seçimler, başta ekonomiye indeksli olmak üzere her an olası..
Dış politikada askeri serüvenlerle ateşle oynama da dahil..

16 Nisan 2017’de yapılan tuzak anayasa değişikliği halkoylaması, YSK’nın açık usulsüzlükle desteği ile meşruluğunu yitirerek geçirilmiş ve hepsi de kritik 18 maddenin çok önemsenen 3’ü hemen yürürlüğe konmuştur :

1- HSYK yerine HSK yeniden yapılandırılarak yargının beyni tümüyle ele geçirilmiştir.
2- Anayasa Mahkemesinden 2 üye atılarak hizaya sokulmuş ve uslanarak OHAL KHK’sı sayılması olanaksız dolayısıyla anayasaya açıkça aykırı hükümet düzenlemelerini denetlemekten kendini alıkoyarak ülkeyi faşist yönetime açmıştır. Oysa geçmişte (1991) tersine içtihatları vardı.
3- Erdoğan, partisi AKP’nin de başına geçerek fiilen TEK ADAMLIĞINI yürürlüğe sokmuştur.

AKP = Erdoğan‘ı 2019 seçimlerini yitirme telaşı ve korkusu feci biçimde sarmıştır.
Erdoğan 40 katır – 40 satır ikileminde adeta bir siyaset cehennemindedir; ama yara onmazdır.
O denli ki; bilmediğimiz daha eskisi bir yana, %24 oyla 1994’te İstanbul Belediye Başkanı seçilmesinden bu yana ağzına almadığı hatta Gezi olayları öncesi “2 ayyaş” deme gözükaralığını dahi gösterdiği Mustafa Kemal Paşa (ve İsmet İnönü) için “Gazi Mustafa Kemal” söylemine 29 Ekim 2017 anmasında Anıtkabir defterinde “Aziz Atatürk” diyerek apaçık takiyye kokan noktaya savruldu. Tek tük “Türk milleti” demeyi de deniyor..

Süslenip püslenip vitrine konan, “kimi parti kadrolarında metal yorgunluğu” dur; yerseniz.
Şimdilik, seçimle gelmiş AKP’li 6 belediye başkanı baskılar – tehditlerle istifa ettirilmiştir. Bu insanların kimi yolsuzluk dosyaları bu yolla kapatılıyorsa açıkça suça ortak olunmaktadır. Asıl metal yorgunu Erdoğan’ın ta kendisidir. Yabancı devlet başkanları ile uluslararası toplantılarda kameralar karşısında uyuklayan kendisidir. Seçilmiş belediye başkanlarının istifaya zorlandığı 6 ilin nüfusu 25 milyona yakındır. Erdoğan giderek net, açık – seçik, ayan – beyan TEK ADAM olmaktadır. Kendince pek haklı olarak “yaşamsal” hatta ölüm – kalım sorunu  olarak nitelediği 2019’daki 3 seçimi de alırsa, artık hiçbir biçimde durdurulması olanağı kalmayacaktır. Bunun tersi de doğrudur; 2019’un ilk seçimi olan Mart’taki yerel seçimleri yitirmesi durumunda, izleyen 2 seçimde tutunması ve orada durması da olanaksızlaşacak, yargıda hesap verme dönemi başlayacaktır. Gözükara hazırlıkların hedefi bellidir.

  • 2019 seçimleri için EN YAŞAMSAL ÖNLEM, SEÇİM – SANDIK GÜVENLİĞİDİR!

16 Nisan 2017 anayasa halkoylamasında son anda YSK devreye sokularak mühürsüz oy ve zarflar ilgili yasa açıkça çiğnenerek geçerli sayılmış ve kıl payı farkla “evet” oyları öne geçirilmiştir. Bu örnek çok tipiktir ve AKP’yi net olarak meşruluk dışına itmiştir; illegal bir zeminde sürüklenmekteyiz. Basın – yargı – yerel yönetimler – bürokrasi – üniversiteler bastırılıp susturulmuştur. Dış politikada ciddi açmaz ve çatışmalara düştük. Bu son dinamik AKP = Erdoğan’a nefes aldırdığı gibi, şahin görünümlü politikalarla seçmen tabanını toparlama olanağı dahi sunabilmektedir! Toplumu – yaşamı – devleti giderek yemyeşil İslami sosa bulama da bonustur AKP tabanının elde tutulabilmesi için!

Ne var ki Ekonomi, tüm çabalara, “Varlık Fonu kumarı”na karşın bir türlü dikiş tutmamaktadır. Ancak küresel sermaye, AKP = Erdoğan’ı devirme yerine bıçak sırtı sırat köprüsünde tutarak, hala Bizans siyasetiyle borç sağlayarak tüm rantını devşirmektedir.

  • Her 1 Dolar borç sıcak para, ülkemizin bağımsızlığının ve barışının, geleceğinin emperyalizme rehin edilmesidir ve mali tablo Osmanlı’nın 1881’de içine düşürüldüğü iflastan farklı değildir.O dönemde Osmanlı ne denli borç aldığının hesabını – defterini bile tutmamıştı! 6 milyon altın dolayında borç alınarak Boğaz doldurulmuş ve Dolmabahçe sarayı borçla yapılmıştı. Şimdi ise tek adam, Ankara’da devasa ve 1000’den çok odalı ultra lüks sarayla yetin(e)memekte, Marmaris’te birkaç yüz odalı yazlık saray yaptırmakta, İstanbul’daki sarayları tepe tepe kullanmakta ve tuhaf biçimde “İtibardan tasarruf edilmez..” buyurmaktadır! Bu söz, nasıl bir bilinçaltının dışavurumudur acaba?
  • Cumhurbaşkanlığı; uçakları, helikopterleri, 300’e yaklaşan lüks makam araçları, sayısı ile ücretleri bilinmeyen ve açıklanmayan  danışmanları ve çalışanları, Başbakanlıktan alınan MİT‘i, yüzlerce koruması, kartopu gibi büyüyen ve milyarlarla ölçülen örtülü ödeneği ile… Türkiye için başlıca sorun odağı olmuştur.

Umarız AKP’ye milyonlarca oy veren neciiiip mi necip milletimiz, sandıkta seçtiği belediye başkanlarının nasıl hoyratça hatta Balıkesir örneğinde olduğu gibi aileye dek varan tehditlerle görevden alındığını ve millet iradesinin hiçe sayıldığını…. görür.. Kul mudur, sultanın tebası mıdır, Cumhuriyetin başı dik onurlu yurttaşı mıdır, bağımsız seçmen midir.. kendine sorar.. Dince kutsal değerleri dahil hatta başta olmak üzere nasıl acımasız ve ölçüsüz sömürüldüğünü kavrar ve ülkemizin önünü açar…

  • Muhalefet partilerinin – aydınların – basının – üniversitelerin elde kalan tüm olanakları ile kamuoyuna öncülük etmesi, halkı örgütlemesi, bir OLAĞANÜSTÜ DEMOKRATİK İTTİFAK zemininde program ve kadro oluşturarak halka iktidar seçeneği sunması gerekmektedir.

Sevgi ve saygı ile. 30 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Ekonominin Con Ahmet’leri

Ekonominin Con Ahmet’leri

Ege CANSEN
SÖZCÜ, 26 Ekim 2017

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Evren, cansız şeylerden (non living things) oluşur. Zaten canlılar (living things) da cansız maddelerden meydana gelir. Canlılar ölünce her şey cansız olur. Canlılık fani, cansızlık bakidir. Cansız maddelerin hal ve hareketlerini inceleyen bilim dalına Fizik denir. Burada kullanılan fizik sözcüğü Kimyayı da kapsar.

Fizik kanunları zaman ve mekân boyunda evrenseldir, Müslümanlar da Fizik kanunlarına tabidir. Bilim insanları, gözlem ve deney yoluyla Fizik yasalarını idrak etmiş ve bunları sözel ve sayısal dille (matematikle) ifade etmiştir. Bu idrak süreci halen sürmektedir. Bir Amerikalı profesörün “Nerede ısı varsa, orada hareket; nerede hareket varsa orada ısı vardır” (Where there is heat, there is movement; where there is movement, there is heat) diye tanımladığı termodinamik, iktisadın da temelidir. Termodinamiğin iktisattaki karşılığı “Nerede hareket, orada bereket; nerede bereket, orada hareket vardır” kuralıdır. İktisatta bereket, para demektir, Fizikteki karşılığı ısı enerjisidir.

AKP’NİN İKTİSAT POLİTİKASI

AKP, termodinamiğin bu kuralını biliyordu. Karşısında iki yol vardı. Ya Japonya, Kore veya Çin gibi “hareketi” iç kaynaklarla yaratacak bundan “bereket” (para) çıkaracaktı, ya da dışarıdan “bereket/sıcak para” getirip içeride hareket yaratacaktı. İkincisini tercih etti. Birincisini yapmak zordu. Çünkü “kaynak yaratmak için” içeride ne petrol gibi doğal kaynaklar vardı, ne de sömürülecek emekçi yığınlar. İktisat ödünleşme demekti. Yatırımı artırsa, tüketimi kısmak gerekecekti. İkisini de artırmak istiyordu.
Bu sebeple Türkiye’yi “açık sistem” haline getirdi. İçeriden daha fazla “harç” (vergi) almak yerine, dışarıdan “borç” aldı. Nasıl olsa seçmen, üzümü yiyecek, bağını da sormayacaktı. Oylar da düşmeyecekti. AKP, bu amaçla: Kamu yatırımlarını yabancılara sattı ve satmakta.
Özel sektörün, bankalarını, fabrikalarını ve her tür işe yarar firmasını yabancılara satmasını kolaylaştırdı.
Kamu arazilerini imara açarak veya özel arsaların inşaat emsallerini artırarak mekân rantı yaratıp, az sayıda çok zengin yarattı.
Özel sektörün yurt dışından borçlanmasını teşvik etti.

ŞAŞAA VE DEBDEBE DÖNEMİ BİTTİ

Her şey çok iyi gidiyordu. Sadece köprüler, tüneller, hastaneler, AVM’ler, duble yollar yapılmamıştı. İşsizler de “sosyal transferlerle” gelir sahibi olmuştu. Üretmeden, çalışmadan geçinmek mümkündü. Üstelik ülkeyi yönetenler en lüks arabalara biniyor, en şaşaalı binalarda yaşıyordu. Ancak dışarıdan borçlanmak giderek zorlaşıyordu. Sıra “yakıtsız çalışan motor” mucidine benzer ekonomi “Con Ahmet”lerine geldi. Onlar “yoktan varlık fonu” kurdular. Varlığa darlık olmazdı. Derken ne olduysa oldu. Bir gün baktık AKP iktidarının başbakanı

  • “2018 yılı tasarruf yılı. Şaşaa, debdebe bitiyor. Hiçbir şekilde güvenlik ve acil konular dışında devlete, belediyelere, oraya buraya yeni araç alımı yok, dükkânı kapattık.” diye beyanat (AS: demeç) verdi. Yoksa seçilen yolun sonuna mı gelindi? Bu bir politika değişikliği sinyali mi? Yaşayacak ve göreceğiz.
    Son söz: Dışa açılan, dışarıya kulak verir.
    =======================================
    Dostlar,

    İrrasyonel (akılsız, akıl dışı) ekonomi politikalarının / kumarının sonuna gelinmiş görünüyor. İçeride ve dışarıda “seferber” edilecek (talan edilecek!?) kaynak kalmadı gibi. Ayaklar yere eriyor. Son derece zor bir döneme sürüklenmiş bulunuyoruz. Biten iktidar, vergiye yükleniyor!

    Döviz son birkaç günde neredeyse %10 yükseldi; henüz akaryakıt ve zincirleme öbür mal ve hizmetlere yansıtıl(a)madı.

İnşaat sektörü lokomotifti, bitkin düştü.. Hatta çakıldı.. Müthiş, yüzbinlerce konut arz fazlası var.

AKP’nin tüm siyasetini köktenci biçimde değiştirmesi zorunlu..
Bunu nasıl ve ne yönde yapacak, yapma gücü kaldı mı?
Yakıcı konjonktürden payını hemen hemen herkes alacak..
Altta kalan daha çok diyet ödeyecek her zaman olduğu gibi.
Bunların içinde 15 yıldır AKP’ye gözü kapalı milyonlarca oy boca eden, necip millet de var.
Üstelik dince kutsal tüm değerleri de sefilce sömürülerek; dindar geçinenlerce,
Yazık ve çoook acı..
Cumhuriyetin 94. yılında üstelik!

Sevgi ve saygı ile. 28 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

PAZAR’LIK : ÇEKİRDEKSİZ İNCİR

PAZAR’LIK : ÇEKİRDEKSİZ İNCİR

Ahmet GÖKSAN
ahmetgoksan45@gmail.com, 27.10.2017 

(AS: Bizim katkımız azının altındadır.)

“Hıristiyan bir devlet yalnız kendi çıkarları, kendi menfaatleri olduğu zamandır ki dost görünebilir. İstediğini kopardıktan sonra da arkasını dönüp uzaklaşır. Hala bugün için yürürlükte olan budur. Kıyamete kadar da böyle olacağına şüphe yoktur. İslam ülkeleri, dertlerini ancak kendilerinin ilaç olabileceklerini anladıkları gündür ki özgür yaşama imkânlarını sağlayabilirler.” Dr. Fazıl KÜÇÜK (1977)

İspanya’dan önce Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen referandum Irak’ın derdi olmaya devam ederken İspanya’nın Katalan bölgesinde yapılan referandum da benzer kaderi paylaşıyor. İspanyol Hükümeti anayasanın 155. maddesine dayanarak Katalan Hükümeti’nin yetkilerini askıya aldığını açıklayıp 6 ay içinde seçime gidilmesi kararını aldı. İlgili madde de “Eğer özerk bir bölge anayasal yükümlülüklerini ihlal eder ya da İspanya’nın çıkarlarını ciddi anlamda tehdit edecek davranışlar sergilerse, Madrid genel çıkarlarını korumak için gerekli önlemleri alabilir” vurgusu yapılıyor.

AB ülkelerinin genelinde yaşamakta olan azınlıkların önünün kesilebilmesi için İspanya’nın uygulamaları bir laboratuvar olacaktır. Bu nedenle Hükümet 6 ay içinde bölgeyi seçime götürüyor. Katalanların alınan bu karara karşı tavırlarını sertleştirmeleri sürpriz olmayacaktır. Uzun soluklu düşünüldüğünde de diğer AB üyesi ülkelerin kendi gelecekleri için İspanyol Hükümetinin kararına zorunlu olarak destek veriyorlar. Kısa sürede olumlu bir sonucu beklememek gerektiğini kaydetmek istiyoruz.

Bu yönlü gelişmeleri kendi açılarından değerlendirme gereğini duyan mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinden DİSİ’nin Başkanı Bay Averof Neofidu, Katalonya örneğinden yola çıkarak Kıbrıs Türklerini tehdit etmeye çalışıyor. Filelefteros gazetesinin haberine göre Bay Neofidu “Sadece evimizin içine bakmaktan vazgeçmeliyiz. Pencereyi açalım ve dünyada ve bilhassa Avrupa’da ne olduğunu izleyelim” diye konuşuyordu. Katalonya da yaşananları Kıbrıs Türklerinin ciddi bir şekilde dikkate alması gerektiğini savunuyor. Eski yıllardaki gibi şehir devletlerine de değinen Bay Neofidu, bu tür devletlerin modern dünyada yerinin olmadığını söylüyordu.

Bu yönlü bir açıklamanın karşıdaki siyasiler arasında ılımlı olduğu kabul edilen kişiden geliyor olması ayrıca düşündürücüdür. Yapılan açıklamasından sonra müzakere sürecinin neden havaya uçurulduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kıbrıs Türklerine önerilen barışın onursuz bir öneri olduğu görülüyor. Önerilen bu onursuz barışın Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmeyeceğinin bilinmesi gerektiğini kaydetmek istiyoruz.

Akel’in adayı olarak seçime katılmadan önce Londra’da düzenlenen bir toplantıda konuşan Bay Dimitris Hristofyas, seçimi kazanması halinde “Kıbrıs Türklerine ne tür haklar vereceksiniz” sorusuna verdiği yanıtta “Kıbrıs Türklerine uluslararası hukukta ön görülen en üst düzeyde AZINLIK hakları vereceğini ve bu yönde çalışacağını” söylüyordu. Son açıklamanın da Bay Hristofyas’ın yaklaşımından farklı olmadığını rahatlıkla söylemek olasıdır. Bunun ötesinde Bay Neofidu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bu açıklaması ile şehir devletçiği düzeyine düşürmekte bir sakıncayı da görmüyor.

Erken seçime hazırlanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki siyasi partilerin eteklerindeki taşları dökerek Bay Averof Neofidu’ya hak ettiği gerekli yanıtı vereceklerini düşünüyoruz. Seçime gidilirken gerçekleşmesi belki olmayabilir. Buna karşın seçimden sonra mutlaka Ulusal bir Konsey’in kurulması yönünde adımlar atacakları ve atmaları gerektiğini yinelemek istiyoruz.

Seçimden sonra önümüzdeki dönemin zorluklarla geçeceği belli olmuştur. Bu nedenle onurlu bir barış için çalışmalar yapılması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…
==================================
Dostlar,

Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı Sayın Ahmet Göksan dostumuzun Kıbrıs konusundaki uzmanlığı iyi bilinmektedir. Türkiye, uluslararası ilişkileri bakımından son derece girift, sorunlu ve sorumlu bir dönemde. Hiçbir ciddi hatayı konjonktürel olarak kaldırma olanağı yok.
Ekonomi yangın yerine döndü. Borçlar ancak borçla döndürülebiliyor. Bu tür ekonomik boyunduruk Osmanlıyı iflasa (Moratoryum!) ve parçalanmaya götürmüştü, bir borçlandırma kurgusu ürünüydü!

AKP iktidarının, –yaratılmasında başlıca sorumlu doğrudan kendisi olmakla birlikte– bu bunaltı altında ciddi yanlışlar yaparak ulusal çıkarlarımızdan ve onurumuzdan kabul edilemeyecek ödünler vermesinden endişe etmekteyiz. Kıbrıs görüşmelerinde açık diplomasi yürütülmesini, konunun yurtsever uzmanlarından yararlanılmasını diliyoruz. Sayın Onur Öymen, bu makalenin yazarı Sn. Ahmet Göksan, KKTC eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, Prof. Erol Manisalı gibi uzmanlara mutlaka danışmalıdır AKP iktidarı.

İdeal çözüm 2 bölgeli – egemen eşit 2 devletli bütünleşik Kıbrıstır.

Sevgi ve saygı ile. 28 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Abdulhamit Han beklerken bakarsınız ATATÜRK çıkagelmiş

Bize gelen bir e-ileti…

Abdulhamit Han beklerken bakarsınız ATATÜRK çıkagelmiş!

ÜMİT            
Mustafa ACER
macer@ttmail.com, 27. 10. 2017

(AS: Bizim katkımz yazının altındadır..)

Sayın Prof. İlber ORTAYLI,

  • Bir tarafta Abdulhamit Han beklerken, bakarsınız ATATÜRK çıkagelmiş diyor.

Siz Osmanlı dönemi özlemleri çekerken, bir de bakmışsınız ki M. K. ATATÜRK’ün fikir ve düşüncelerine hakim olan bir yönetim geleceğimize sahip çıkar.

Ülkenin geleceği ve çağdaş uygarlık düzeyine erişmesi; ancak Atatürk İlke ve Hedeflerine bağlı kadroların iktidara gelerek “Mustafa Kemal gibi düşünmesi ve yapması” ile mümkün olacaktır.

  • Atatürk İlke ve Hedeflerini silmek için uğraşan,
  • Ülke içinde ayrımcılık yaratarak toplumu geren,
  • Hırsızlık ve yolsuzlukları ayyuka çıkmış olan,
  • Egemen Dış güçlerin etkisinde ülkeyi bölmeye,
  • Totaliter Din devleti kurma yolunda değişim uygulamaya çalışanlardan

    kurtulmanın tek yolu kendi özümüze dönmektir.

Türk Milleti’nin gerilimden uzak, ortamı normalleştirmesinin yolu,
Atatürk İlke ve Hedeflerinde birleşmektir.

Türkiye’nin Huzura erişmesi için, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Fırkası (CHP)’nin, kurucu değerlerine dönmesi kaçınılmazdır.

CHP’nin; Konfiçyus’un “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil” sözü gereğince, bir çözüm bulmak, Atatürk İlke ve Hedeflerine inanan kadroları yönetime getirerekMevzubahis Vatansa, gerisi teferruattır” diyerek ülkenin geleceğine sahip çıkması kaçınılmazdır.

  • Bugün CHP yönetimi Egemen Dış güçlerin etkisi altında kuşatılmış durumdadır.

Ülkenin içeride ve dışarıda birikmiş çok büyük sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar ancak Atatürk gibi düşünen ve yapan kadrolarla aşılacaktır.

Sayın Prof. Ümit Kocasakal Başkanlığında Atatürk İlke ve Hedeflerine sahip çıkan kadroların Yönetime gelmesi durumunda, Türkiye geleceğe Ümit ile bakacaktır.
=======================================
Teşekkürler Sayın Mustafa Acer..

Prof. Ortaylı’nın saptama ve uyarıları Dikkate almaya değer..

– AKP’si malum, Atlantik ötesinin proje partisi
– Bahçelisi malum, AKP stepnesi..
– HDP’si malum, PKK’nın siyasal uzantısı olmaktan kendini soyutla(ya)madı..
– İYİ Parti daha doğarken Atlantikçi – NATO’cu..
– CHP yönetimi ne yazık ki belli ölçülerde kuşatma ve işgal altında..

İş gene başa düşüyor..
Çizmeleri giymenin zamanı geldi.
Mustafa Kemal’in kutsal emanetinin bekçileri “davranmak” zorundalar..

Anadolu’da gene ve bir kez daha AYDINLANMA kazanacak..
Hiç kimse tersine bir hedefe boşu boşuna kilitlenmesin..

Cumhuriyetimizin 94. yaşı bitiyor..
Kutlu ve mutlu olsun!
O’nu sonsuza dek yaşatacağız; hem de başı dik ve onurlu..
Mustafa Kemal Paşa boşuna söylemedi; “hedefe ok attı”!

  • ..Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır..

    Sevgi ve saygı ile. 27 Ekim 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

Naci BEŞTEPE – ÇARŞAMBA İĞNELERİ / 25 Ekim 2017

ÇARŞAMBA İĞNELERİ / 25 Ekim 2017

Naci BEŞTEPE
Türk Vatandaşı

KEDİ
Çipras, Trump’a, Ege’deki faaliyetlerimizin ihlal edici ve saldırganlığından şikayetçi oldu.
Ege kedisi…

TÜRK
RTE, ”Kürdüm diyebilirsin Kürtçülük yapamazsın, Türküm diyebilirsin Türkçülük yapamazsın”
“Türküm” diyebilsen Türkçü olursun…

DİKKAT
“Fethullah Gülen Amerika’da, fikirleri iktidarda” (Rıza Zelyut, 20 Ekim 2017 – Aydınlık)
“Biz AKP’ye yanaşmadık, AKP bizim politikalarımızı uyguluyor.” (Doğu PERİNÇEK)
Birisi doğruysa Vatan Partililer açısından sorun yok…

SATIŞ
RTE’nin görevden almak istediği Melih Gökçek son altı ayda 1.4 milyarlık arazi satmış.
Satan satana…

TEHDİT
RTE ve Bekir Bozdağ, istifasını istedikleri belediye başkanları direnirlerse sonucun ağır olacağını söylediler.
Biz tehdide alıştık da kendi içlerinde olması ilginç. Bagajları kokuşunca…

KÜLLİYE
İstifası istenen Balıkesir Belediye Başkanı, “İrade-i külliye” diyerek her şeyin tek kişiye bağlı olduğunu söyledi.
Daha önceleri neredeydiniz?…

PİSLİK
Arınç, Hint atasözü ile İ. Melih’in yolsuzlukları olduğunu ima etti.
Koltuktan kalkmak istemeyenin altı pis de, bildiğini söylemeyeninki temiz mi?…

BAGAJ
Fazla direnemediler. Bursa BB istifa etti. İ. Melih “Cumartesi” dedi.
Bagaj sağlam olmayınca, direnmek sıkar…

YAĞMA
Saraydaki 268 araca 38 daha ekleniyor.
Yiyin efendiler yiyin, aksırınca tıksırıncaya kadar…

CEZA
Önümüzdeki yıl için araç başına ortalama 148 TL ceza bütçelenmiş.
Hata yapsanız da yapmasanız da…

BARZANİ
Devlet kurmaya yeltenen Barzani işgal ettiği yerleri üç günde boşalttı.
Ordunun kıymeti…

YOLSUZLUK
Soylu, “Yolsuzluk yapan belediye başkanı da olsa artık gözünün yaşına bakmayız”
“Şimdiye kadar baktık” diyor. Yani, akım derken…

TİP
RTE, “Trump medeniyet olayını şekil olarak değerlendiren bir tipolojidir”
Onun dikte ettiği 11 milyar dolarlık alımı imzalayan ne tiptir?… (AS: THY’ye uçak alımı..)

İHANET
RTE; “İstanbul’a ihanet ettik”
Nereye etmediniz?…

RANT
Kamudaki kömür işletmeleri daha rantabl olması için özelleştirilecekmiş.
RANT tamam da ABL ne ki?…

ŞÜPHELİ
Şamil Tayyar, Gnkur. Bşk. Akar’ın darbe gecesi tarafsız kaldığından ve
taraf değiştirebileceğinden şüphelendiğini söyledi.
İnsanlar şüpheleniyor  işte…

FETÖ
FETÖ’den yargılanan iş adamı Yağmur Akkülah, “Abdullah Gül, Kongo’daki okula maaşından 10 bin Euro bağışladı. Adana Valisi H. A. Coş okul açılışına katıldı, İlhan Atış 546 bin TL yardım etti. THY, Türkçe olimpiyatlarının ana sponsoruydu..”
“ RTE olmasa FETÖ ile mücadele edilemez” demiyorlar mı, bayılıyorum…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE
===================================

Siz çok yaşayın değerli dostumuz Sn. Naci Beştepe Paşamız; e mi??

Sevgi ve saygı ile. 26 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com