Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.net

‘IMF’ye 5 milyar dolar’ yalanı belgesiyle çürütüldü…

‘IMF’ye 5 milyar dolar’ yalanı belgesiyle çürütüldü…
‘Battı denilen Yunanistan bile listede var’

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü konuşmasında IMF’nin, Türkiye’den 5 milyar dolar borç istediğini, kendisinin de “verin” dediğini ve bunun ardından IMF’in borç istemekten vazgeçtiğini söyledi. Cem Toker, IMF’den yapılan açıklamada, 2008 kriz sonrası ek kaynak arttırım kararına Türkiye’den ‘moral’ destek verdiğini aktardı. (cumhuriyet.com.tr20 Kasım 2017)

[Haber görseli]

Cumhurbaşkanı Erdoğan Rize İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “IMF’e borç kaldı mı kalmadı. IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi. Arkadaşlara dedim ki verin. Baktılar ki Türkiye verebiliyor, vazgeçtiler.” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasının ardından sosyal medya hesabı üzerinde açıklama yapan Cem Toker, “IMF’ye yazdım sordum, Türkiye’den borç istediniz mi? Resmi yanıt geldi… 2008 kriz sonrası ek kaynak artırım kararına Türkiye’den ‘moral’ destek verdi diyorlar. Kasım 2017 kaynak aktaranlar listesinde, Yunanistan bile var ama Türkiye görünmüyor.” paylaşımında bulundu. Cem Toker, paylaşımına IMF’ye yazdığı mektup ve yanıtı da ekledi.
==========================================
Dostlar,

Siyaset böylesine yozlaştırılınca aktörlerine neler neler yaptırıyor değil mi??
Birlikte batıyorlar gerçekte..
Oysa siyaset kurumu, taa Platon döneminde 2500 yıl kadar önce saygın bir kurum olarak tanımlandı. Platon;
Filozoflar – bilgeler kral olsunlar dedi.
Filozof kral – bilge kral mitosunu yarattı.
O güzelim politik metafor, özellikle gelişmekte olan – geri ülkelerde paramparça edildi..

Türkiye de ne yazık ki bu ülkeler arasında kaldı; Cumhuriyet düşmanları temel sorumlu!

Siyaset kurumu yaşamı güzelleştirmeye hizmet etmiyor ülkemizde;
tam tersine cehenneme dönüştürüyor.

Öyle ki, KüreselleşTİRmeciler = Yeni emperyalistler Devleti elimizden aldılar.

Devleti Halkın sırtında sopalı tahsildara indirgeyerek sömürülerini vahşice sürdürüyorlar.
Bu sefil – alçak rolü benimseyen / boyun eğen işbirlikçi siyasileri,
entrika dolu operasyonlarla iktidara taşıyorlar..

İnsanlığın bu kabul edilemez tuzakları hızla görmesi ve deli gömleğini yırtması gerek.

Aydınların kitlelere namuslu – bilimsel öncülüğü kesintisiz – kararlı – örgütlü sürmeli..

Elbette insanlık onuru / aklı ve bilim kazanacak.. Er ya da geç. er ya da geç..

Sevgi ve saygı ile. 20 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Kasım 2017

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Kasım 2017

Naci BEŞTEPE

BİLGİ
Barzani, “Kerkük’e girişimizden İngiltere ve ABD’nin bilgisi vardı”
Sadece bilgi değil; ilgi, istek, yönetme, zora girince dirsek gösterme…

GÖRÜŞME
Başbakan Yıldırım, ABD görüşmesini,” samimi, dürüst ve verimli” olarak tanımladı.
“Samimiyet ve dürüstlük” ABD’ye bulaşmaz,
“Verimlilik” kimin için oldu bilemem…

ORTAK
Başbakan Yıldırım’la ABD Başkan Yrd. görüşmesi sonrasında “stratejik ortaklık teyit edildi” denildi.
Yine bir şeyler koparacaklar…

YANIMIZ
ABD, PKK ve öbür terör örgütleri ile mücadelede yanımızda imiş.
Görünmeyen yanımızda …

İMAM
Başı açık Kadınları ambalajı açılmış ürüne benzeten müftü terfi ettirildi.
AK iktidar menzile yürüyor…

BASKI
NATO yetkilisi, S-400 konusunda Türkiye’ye baskı yapmaya devam ettiklerini açıkladı.
Bağımsız Türkiye’nin Bakanı da ortak üretim açıklaması yaptı…

SUÇLU
15 Temmuz şehidinin oğlu,” asıl suçluların en başından beri bunlarla (FETÖ’cülerle)
iş yapanlardır” dedi.
Kimmiş onlar?…

BETON
RTE, şehirlerdeki betonlaşmadan yakındı.
25 yıl yap, işlet; 26. yılda şikayet et…

2010
RTE, 2010’dan başlayarak FETÖ’yü işaret ettiğini söyledi.
Kişiler yalan söyler arşiv söylemez…

OFFFFF!
Başbakan’ın oğulları ve akrabalarının Malta’da off-shore şirket kurup vergi kaçırdıkları iddialarının araştırılması istemi TBMM’de AKP oyları ile reddedildi.

  1. Yıldırım; dışarıya “araştırılsın”, içeriye “kapatılsın” dedi,
  2. AKP grubu “bize de dönerse” diye korktu,
  3. “Belediye başkanları bile araştırılmıyor, haksızlık etmeyelim” dediler,
  4. “Görünen köy kılavuz istemez, boşuna uğraşmayalım” dediler…

GELİYORLAR
Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, ”Kemalistler geri mi geliyor?” diyerek AKP’nin dikkatini çekti.
Bu ne korku?…

ŞEYTAN
Karamanoğlu Mehmet Bey Ünv. doçent alım ilanında şeytan kovma niteliği istedi.
İlanı vereni kovacak nitelik gerekli bize…
==============================

Teşekkürler değerli dostumuz Sn. Neci Beştepe paşamız..
YÖK, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nin “doçent alım ilanında şeytan kovma niteliği” arayan ilanını iptal etti.

Ne yapsak, sevinsek mi acaba??

Tavşana aç, tazıya tut…
Kötü polis Üniversite, iyi polis YÖK.. Ama ikisi de polis!
Yeter mi, o üniversite rektörü, ilgili fakülte ve birim sorunluları hakkında yasal işlem de yapacak mı / yapabilecek mi YÖK acaba???

Sevgi ve saygı ile. 16 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

Atatürk ile 15 yıl AKP ile 15 yıl…

Atatürk ile 15 yıl AKP ile 15 yıl…

Erdal Atabek
Cumhuriyet, 13.11.2017,

Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk ile 15 yıl iktidar dönemi yaşadı, 1923-1938. 
Bu iki dönemde bakalım neler oldu?
1. Atatürk, siyasal iktidarı sultan ve halife olan tek adamın elinden alıp kurduğu Büyük Millet Meclisi’ne devretti.
AKP ise, Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini “Tek Adam Olarak Cumhurbaşkanı”na devretti.

2. Bağımsızlık Ata’nın karakteri, Cumhuriyetin siyaseti oldu.
AKP, Amerika himayesinde İslamcılıktan, Rusya himayesinde İslamcılığa savruluyor. 

3. Hukuk alanında uygar Batı’nın laik hukuku temel alınarak devrim yapıldı.
AKP, adım adım Sünni İslam hukukunu geri getirmeye çalışıyor. 

4. Eğitim laik temelde köylerden üniversiteye kadar bilimsel yapıda yeniden kuruldu.
AKP, imam hatipler yoluyla Sünni İslam temelli eğitimi yaygınlaştırıyor.
5. Halkevleri kurularak halkın bilimsanat alanında bilinçli eğitimi yaygınlaştırılıyordu.
AKP, camiler, imamlar ve Kuran kursları yoluyla halkı tarikatların elinde inanç alanına yönlendiriyor.
6. Atatürk, halkın dinini öğrenmesini, aracılık yapan yobazların etkisiz kılınmasını amaçladı. Laikliğin amacı buydu.
AKP, tersine, halkı tarikatların, şeyhlerin, şıhların eline bıraktı, onlardan siyasetinde yararlanmayı esas yaptı.
7. Atatürk köylüyü milletin efendisi kabul etti. Kalkınmayı, eğitimi köyden başlattı.
AKP, köyü kente getirdi, varoşları yarattı. Onlardan oy deposu olarak yararlandı. Kentleri betona çevirdi.
8. Atatürk, tarımı kendine yeterlilik amacına göre destekledi. Ülke, her ürünü üretti, ihraç etmeye başladı.
AKP tarımı yok etti. Artık buğday ve saman dahil her ürünü dışarıdan getirip dövizle ödeyen ülke olduk.
9. Atatürk, yerli sanayi hamlesi başlattı. Bankalar kuruldu, yerli sanayi desteklendi. Karma ekonomi esas alındı.
AKP, kapitalist özelleştirmeyi temel yaptı, her şeyi satarak bugün halkı şirketlerin eline bırakan ortamı yarattı. Hiçbir şey artık ‘yerli’ ve ‘milli’ değil.
10. Atatürk, ülkeyi savaştan barışa taşıdı. Komşularla barış antlaşmaları gerçekleştirdi.
AKP ise ülkeyi barıştan savaşa soktu. Bugün, ülke içeride de dışarıda da savaşıyor. Geleceği belirsiz bir dönem yaşanıyor.
11. Atatürk, dost komşuları olan bir ülke yaratmıştı.
AKP döneminde ülkenin hiç dostu kalmadı. Her komşu bir anlaşmazlık konusu ile kavgalı hale geldi.
12. Atatürk dönemi, bütün çağdaş sanatların toplumun içinde yaşadığı bir dönem oldu. Klasik müzik, tiyatro, opera, bale, resim, heykel, mimarlık toplumun can damarı oldu.
AKP dönemi, sanatın küçümsendiği, önemini yitirdiği bir dönem oldu. Resim, heykel sanatı terk edildi. Müzik bir yana bırakıldı. Opera, bale geleneğe uygun bulunmadı. Böyle de sürüp gidiyor.
13. Atatürkkadın’ gerçeğini toplumda layık olduğu yere yüceltti. Kadını kafesten ve peçeden kurtardı. Erkekle eşit yerine koydu.
AKP kadının erkeğe itaatini esas olan bir din temelli sistem yarattı. Örtünme, çarşafa girme geri getirildi. Kadın cinayetlerinin böyle yaygınlaşması rastlantı değildir.
14. Atatürk döneminin Köy Enstitüleri salt bir eğitim kurumu değildir. Köyden başlayan kalkınmanın simgesidir.
AKP için ise, köy bir propaganda alanıdır. Muhtarlar toplantıları, kutsal söylemler eğitilecek topluluklar değil, destek verecek alanlardır.
15. Atatürk, Türkiye için “çağdaş uygarlık” hedefini göstermişti.
AKP için “çağdaş uygarlık”, İslam ülkelerinin birleşmesi, İslami yaşam biçiminin topluma kabul ettirilmesidir.
***
İşte, Mustafa Kemal Atatürk ile yaşanan 15 yılın,
AKP ile yaşanan 15 yılla, 15 maddede özetlenen karşılaştırması.
Öyle Anıt-Kabir’e zoraki gidip Atatürk’e içinden gelmeyen saygı gösterişi ile aslında bir şey yapılmış olmuyor.
Olan biten, Atatürk’ün yattığı yerden AKP zihniyetini yenmiş olduğudur.
Bu gerçek de sizin kabul edip etmemenize bağlı değildir.
Atatürk mü? Sonsuza kadar…
====================================
Dostlar,

Saygıdeğer meslek büyüğümüz Dr. Erdal Atabek çok etkili bir karşılaştırma yapmış sağolsun. 18 Kasım 2017’de AKP iktidarı 16. yılına giriyor. Kültürümüze de önemli katkısı oldu AKP’nin! Halk arasında

  • “Yiyo ama çalışıyo; emme alnı secde görüyo..”

    Neciiiip mi necip milletimiz / ümmetimiz psikolojik savunma düzeneklerinden biri olan mantığa bürünme (Rasyonalizasyon) aracını büyük bir ustalıkla kullanmakta ve dünyaya özgün örnekler vermekte..

Sevgi ve saygı ile. 16 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kılıçdaroğlu: Lafla Atatürkçülük olmaz

Kılıçdaroğlu: Lafla Atatürkçülük olmaz

Kemal Kılıçdaroğlu CHP Grup Toplantısı’nda konuştu. Kılıçdaroğlu kamuoyunda tartışılan Atatürkçülük söylemine ilişkin olarak,

* “Atatürk olmasaydı bizim minarelerimizden 5 vakit ezan okunur muydu?” diye sordu.

SGK ile ilgili CHP lideri, “Kurumun açığı 2 milyardan 21 milyara çıktı. SGK’yı sen batırdın sen” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:

“Biz depremden büyük acılar yaşamış bir ülkenin yurtdaşları olarak onların acısını paylaşıyoruz, yürekten geçmiş olsun diyoruz.”

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bizim baş tacımızdır”

“Bugünlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sevgi var, bu bizi mutlu ediyor. Ortak değerlerimize nasıl sahip çıkıyorsak hemen hemen her alanda Türkiye’nin çağdaşlaşmasına katkı veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bizim baş tacımızdır. Düşmanları bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı gösterdiler. O savaşı da kurallara uygun olarak yaptı. O ülkenin insanlarının onurunu korudu.”

“Kocatepe Cami yaptırma derneği kurucusu İnönü’dür”

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim dışımızda dünyanın da ortak değeridir. Zaman zaman eleştiriler yapıldı. Camileri kapattılar, bir sürü laf. Bunlar rivayetler, yok böyle bir şeyler. Kızgınlıklarını bu rivayetlerle götürmeye çalışıyorlar. İnönü’ye her türlü hakaret ediliyor. Kocatepe Cami yaptırma derneği kurucusu İnönü’dür.”

“Atatürk olmasaydı minarelerimizden 5 vakit ezan okunur muydu?”

“Emin olun şunu merak ediyorum: Siz tarih de mi bilmiyorsunuz?. Tarihi de mi okumuyorsunuz? Nasıl oluyor da siz bunları ifade edebiliyorsunuz? Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmasaydı bizim minarelerimizde 5 vakit ezan okunur muydu?
Bu gerçeği herkesin bilmesi lazım.”

“Devleti kim yönetiyor belli değil”

 “Devlet şu anda yönetilmiyor. Devleti kim yönetiyor belli değil. Araçlara cam filmi taktırılması, 5.5 milyon kişi, 3.3 milyon araca cam filmi taktırdı. Her birisi 600 lira verdi.”

“Cam filmi cezaları geri ödenecek mi?

“Aynı hükümet cam filmini yasaklıyor. Siz bir araya gelmediniz mi? Millet ayağa kalktı, yanlıştır dedi. 427 lira ceza dediler. Araba başı söküm bedeli 150 lira. Ne hakla alıyorsun sen bu parayı. Tepki gelince Bakan açıklama yapıyor. Ceza yazdırmayı kaldırdık diye. Ceza ödeyenler ne oldu? Onların parasını iade ediyor musun? Hayır etmiyor. Cam film yasağında ceza alan sürücülerin nasıl bir yol izleyeceklerine dair görüşünü bildiren Avukat Mücahit Günay Ertopuz, “İdarenin cam filmi konusunda para cezası yaptırımını tesis ettiği genel-düzenleyici işlemi yürürlüktedir.”

“70 bin kasap cezalandırılıyor”

7 yıldır et ithalatı yapıyorsunuz hani üretim artacaktı. Yapmadılar, üretim azaldı. Sanki bu ülkede meralar yok, besici yok, kasabı yok. Senin kasabın cezalandırılıyor. 70 bin kasap esnafına sesleniyorum. Sen bunun hesabını sandıkta sormak zorundasın kardeşim.”

 “Atatürk dışarıdan löp et ithal etmedi”

Besmelesiz eti getirdiler halka yedirmeye çalışıyorlar. Sen onu sarayında kendin ye. Atatürkçülük milletin çıkarlarını savunmaktır. “Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir?” diyor Mustafa Kemal, “Türkiye’nin sahibi ve efendisi gerçek üretici ve köylüdür” diyor. Atatürkçülük budur. O gidip dışarıdan çöp et ithal etmedi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aşar vergisini kaldırdı, çiftçiye yük olmayacak dedi. Çiftçilerin önünü açmak için. Bu milletin hakiki efendisi köylüdür diyordu. Aynı köylü perişan hale getirildi şimdi. Herkes perişan vaziyette.

  • 330 bin 306 KOBİ icra takibinde.
  • İcra dosyaları zaten her vatandaşın, neredeyse 2 kişiden 1’inin icra dosyası var.

“SGK’yı kim batırdı?”

“Bütün emeklilere sesleniyorum, ağlayacağınıza sandığa gittiğinizde oy vereceksiniz. Bana “Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı” diyorlardı. 3 sosyal güvenlik kurumunun benim emekli olduğum tarihte açığı 2 milyar 341 milyon liraydı. Şimdiki açığı 21 milyar lirayı aşıyor. Ben Erdoğan ve Binali Yıldırım’a soruyorum bu rakam doğru mudur, yanlış mıdır? Sosyal Güvenlik Kurumu’nu kim batırdı? Benim zamanımda kadın 34, erkek 43 yaşında emekli oluyordu. Sayın Erdoğan beni duyacaksın, beni dinleyeceksin. Sen batırdın sen!”

 “Tarım politikası saray hükümetine bağlı”

“Şeker Kurumu yönetim kurulu üyeleri uzun süredir atanmıyor. Niçin atama yapılmıyor? Atanması gerekiyor 2016’dan beri atanmıyor, denetlenmiyor. Eğitim politikası saray hükümetine bağlı, tarım politikası saray hükümetine bağlı.”

“İki hükümet var; Saray hükümeti ve Yıldırım hükümeti”

Günümüzde aynı menzile yürüyen iki hükümet var; Saray hükümeti ve anayasal Binali Yıldırım hükümeti.

“Siz çocuklarınızı niteliksiz okula göndermeye razı mısınız?”

“İlgili Bakan açıkladı, bizim okullarımızın %10’u kaliteli, %90’ı niteliksiz dedi. Siz çocuklarınızı niteliksiz okula göndermeye razı mısınız? Bunun hesabını sevgili anneler sandıktan bu hükümete soracak mısınız? Çocuklarınızı seviyorsanız, onların iyi okula gitmesini istiyorsanız, 15 yılda okulların %90’ını niteliksiz hale getiren bu hükümete sandıkta gereken dersi vermek sizin görevinizdir.”

 “Saray hükümeti gayri meşru, bir de yasal hükümet var”

“Saray hükümeti gayri meşru, bir de yasal hükümet var Binali Yıldırım. Dış politikayı Saray belirler. Eğitim politikasını Sarayın hükümeti belirler. Yasal hükümetle gayri meşru hükümet arasındaki ilişkide gayri meşru hükümet daha baskın. Otomobillere cam filmi taktırmak meşru hükümetin görevi. Vatandaş bağırıyor, gayri meşru hükümet cezaları kesmeyin diyor.”

15 yılda 145 milyar dolar faizi kimin parası ile ödediniz?”

15 yılda bir avuç faiz lobisine 145 milyar dolar faiz ödediniz.

Kimin parası ile? İçeride bizim vatandaşlarımız eski para ile 620 katrilyon lira, 620 milyon lira faiz ödedi. Bu 620 katrilyon lirayı kim aldı, 145 milyar doları kimler aldı?

  • “Saray ve hükümet nasıl oluyor da ayrı ayrı örtülü ödenek kullanıyor?”

“Nasıl oluyor da saray hükümeti ile Binali Yıldırım hükümeti ayrı ayrı örtülü ödenek kullanıyorlar? Bunun hesabı var mı? Yok.

BDDK’ya 5-6 aydır neden, hangi gerekçe ile atama yapmıyorsunuz, niçin yapmıyorsunuz?Neden hiç kimse bu soruyu sormuyor?

Türkiye yönetilmiyor. BDDK böyledir, Şeker Kurumu böyledir, TÜİK böyledir…
=============================================
Dostlar,

CHP Gn. Bşk. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu günkü Meclis grubu konuşmasından satırbaşları yukarıda.. (Cumhuriyet gazetesi web sitesi, 14.11.17)

Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz Türkiye’nin AKP = RTE iktidarıyla nasıl sefil bir duruma düşürüldüğünü.. Halkın geniş biçimde bu acı gerçekleri öğrenmesi gerekiyor. İktidar sıkıştıkça demagojiye, çamur atmaya ve geçmişe dönük gündem oyunlarına yöneliyor..

Ama nereye dek??

Qou vadis AKP = RTE, qou vadis??

Sevgi ve saygı ile. 14 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Şahin Filiz : DİYALOG ve ÇATIŞMA

DİYALOG ve ÇATIŞMA

Prof. Dr. Şahin Filiz
Aydınlık, www.aydinlik.com.tr, 02.10.2017

(AS: Bizim notumuz yazının altındadır..)

Türkiye’de düşünce ve inanç özgürlüğü sorunlar ve tartışmalar

Dinler ve inançlar arası diyalog veya çatışmadan söz edebilir miyiz? Başka türlü sorayım. Farklı dinler ve dinlere bağlı insanlar bir arada yaşayabilirler mi? Yoksa bu mümkün değil, kesinlikle çatışırlar diyebilir miyiz? İnançlar çatışır ya da uzlaşırlar mı ?

Bu sorularının hepsine hayır cevabı verebiliriz. Çünkü çatışan veya diyalog kuran, ne dinler, ne de inançlardır. Başka başka din ve inançlara sahip insanlar, ne çatışırlar, ne de aralarında pürüzsüz bir ittifak kurabilirler.

İNANÇ BİR SÜREÇTİR

Dinler ve inançlar, bir toplum veya milletin kültürünü oluşturan en önemli unsurdur. Modern yaşamda şu ya da bu dine mensup olmak, kültürlerarası geçirgenlik nedeniyle başkasından ayrıcalıklı olma şansını ortadan kaldırmıştır. İnançların değil de kültürlerin uzlaşı veya çatışma içinde olması, laiklik ilkesini açıklamak için yeni bir kapı açıyor demektir. Çünkü bir dine inanmak, en nihai noktada kişinin kendi iç dünyası içinde olup biten bir süreçtir.

Düşünün ki, en basit olayda bile kişi kendi iç dünyasında, aklında veya vicdanında, hesabı kapatılmamış bir yığın sorgulamalara başvurur. En somut ve gündelik bir durumda kişi, düşündüğünü sonuçlandırsa bile, evvelini ve ahirini hala ölçüp tartmayı sürdürür. Üstelik oldubitti diye baktığımız nice sıradan işlerin beklenmedik sonuçlarıyla karşılaşabiliriz. Basit olgu ve olaylarda dahi kesintisiz bir süreç varsa, inanç konusunda bu süreç daha ince ayarlı ve
son derece karmaşık olacaktır. Karmaşayı zihninde ve ruhunun derinliklerinde yaşadıkça inanç, her an tazeliğini korur; canlıdır ve bitimsizdir. Olmuş bitmiş bir şey değildir. Sonuçlanmaz ve kalıcılığını da bu iç mücadeleye borçludur. İnanan insanın bu anlamda belki kafası karışık değildir ama zihninde ve ruhunda bin bir çeşit sorular ve cevaplar birbiriyle sürekli çarpışır durur. Kendi içinde süreç olan inanç, başkalarına kesinleşmiş ve en son cevabı bulunmuş bir meta olarak takdim edilemez. İnanç, zihin ve ruhun ortaklaşa beslendikleri, sürekli de beslenmek zorunda oldukları bir erdemlilik halidir. Erdemlilik ise, sonu gelmeyen bir ahlaksal değer mücadelesini gerektirir. Ahlak somut cevaplar ve sonuçlar değil, erdemsizliği, her başkaldırışında öncelikle iç dünyamızda bastırmaya yarayan bir ruh disiplinidir.

ÇATIŞAN YA DA UZLAŞAN KÜLTÜRLERDİR
…………………..
…………………..
LAİKLİK OLMASA

Laiklik işte tam bu noktada doğal olarak kendini dayatmaktadır. İtikadi değil ama siyasi bir tavır olan laiklik, hem aynı din içindeki hem de farklı dinlerdeki farklı inançların yarattıkları kültürleri uzlaştırabilecek henüz daha iyisi icat edilmemiş bir çaredir. Gerçi inançların çatışması ya da uzlaşımını sağlayan laiklik değildir. Çünkü inancın, insanın kendi iç dünyasında ve ruhunun derinliklerinde devam ede gelen diyalektik bir süreç olduğunu söylemiştik. Laikliğin bu noktada insanın vicdanı ve zihinsel süreçleriyle ilgili yapabileceği olumlu ya da olumsuz bir katkısı yoktur. Asıl katkısı, bu inançlardan kalkılarak yaratılan farklı kültürler arasındaki çatışmayı önlemede ve bunu uzlaşıya dönüştürmede görülecektir. Din ve inanç, vicdanda yaşanan kesintisiz ama sonuca bağlanmamış bir iç tecrübe olduğu için, laiklik bu aşamada istese de kişiye müdahil olamaz; hem müdahil olması için de bir sebep yoktur. Laiklik, kültürlerin en önemli kaynağı olan inançları zaten denetleyemez. Ancak onların ürettikleri yaşam biçimleri, ibadet tarz ve şekilleri, davranış ve yapıp-etmelerden doğan somut unsurları tüm farklılıkları ve çeşitlilikleriyle uzlaştırmak için zemin hazırlar. Çatışmaları önlemeye çalışır.

Şu halde, dinler ve inançlar, iç süreçler oldukları için, ne diyalog ne de çatışma tesis edebilir; ancak ürettikleri kültürler bakımından olumlu ya da olumsuz etkileşime girebilirler. Eğer Türkiye diğer İslam ülkelerine benzeseydi, çatışma, aynı din içinde farklı inançların çatışmasına sahne olurdu. İslam ülkelerindeki iç çatışmalar, ironik biçimde benim tezimi alt üst etmektedir. Bu hiç olmazsa görünüşte böyledir. İslam içinde Müslümanlar, kabile içinde kabileler ve çöl içinde çöller aynı dinin inancını paylaşmalarına karşın birbirini kıyasıya boğazlamaktadırlar. Oysa çatışan inançlar değildir. Çünkü İslam ülkelerinde düşünce ve inanç üretilmeyeli beri asırlar olmuştur. Çatışan, kültürsüzlüğün kültürleridir.

Türkiye çok şanslıdır. Aynı din içinde farklı inançların varlığını ve birlikteliğini sağladığı gibi, bunların ürettikleri farklı kültürleri de laik cumhuriyet geleneğiyle uzlaşı içinde tutabilmektedir. Hatta farklı dinlerin kültürleri ile İslam kültürünü laik tavrı nedeniyle uzlaşmış bir güce dönüştürmesini bilmiştir.

Atatürk’ün dehasını yeniden keşfediyoruz.

İNANÇ VE ÖZGÜRLÜK ETİK KAVRAMLARIDIR
……………………..
……………………..
Din kimseyi inanmaya ve inandıklarını uygulamaya zorlamaz. İnanmak zorunlu olmadığı gibi,
inandığını yapıp yapmamak da zorunlu değildir.

“Dinde zorlama yoktur.”10

“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı.
Öyle iken inanmaya sen mi zorlayacaksın?”
11

İslam kelamı, başka bir deyişle İslam ilahiyatı, Allah’ın iradesini ikiye ayırır. İlki, Tekvini İrade’dir: doğum, ölüm, güneşin doğup batması, mevsimlerin birbiri ardına gelmesi gibi doğa yasalarıyla ilgili olan iradededir ki burada zaten kendiliğinden zorlama vardır. Canlı cansız tüm varlıklar, doğal süreç içinde tekvini iradeye ister istemez bağlıdır. Hiçbir varlık bu irade dışında ve ona rağmen ne var olabilir, ne de ölebilir. İkincisi Teşrii İradedir ki bunda ilahi ve doğal bir zorlama söz konusu değildir. Allah bu iradesiyle, insanların kendine ve yolladığı dinlere inanmalarını arzu eder, ama yaratılış ve doğa ile ilgili iradesinde olduğu gibi, kimseyi doğa kanunlarına boyun eğdirdiği gibi inanmaya boyun eğdirmez, her insanı inanç konusunda özgür bırakır. İnanmalarını arzu etmesi, insanların iyiliğini dilemesinden dolayıdır. İsteseydi, doğa kanunlarındaki doğal zorlamayı bu iradesiyle de gerçekleştirebilirdi. Ancak bu zorlamayı kendi şanına uygun görmemiş; insana değer vermekle kalmayıp onun özgür tercihine de değer atfetmiştir. Kimseyi doğa yasalarındaki zorunlulukta olduğu gibi zorla inandırmayı kendi yüceliğine münasip görmeyen Allah, bu konuda bu ve benzeri birçok ayette12 ifade edildiği gibi kendi Peygamberine bile herhangi bir yetki ya da izin vermemiştir. Dolayısıyla inanç özgürlüğünü yine Allah kendi katında ve şanında himayesi altına almıştır.

Türkiye’de inanç ve düşünce özgürlüğü, uluslaşma ve dolayısıyla bireyleşme süreçlerinde yaşadığımız toplumsal sancılar hafiflediği zaman yerli yerine oturacaktır. Uluslaşma ve buna bağlı olarak bireyleşme gerçekleşmeden inanç ve düşüncenin konusu olan konuların doğasında olgunlaşma beklenemez. Bireye sunulan inanç ve düşünce konularının bilim, aydınlanma ve insan merkezli felsefi birikimle yeniden gözden geçirilmesi, özgürlük ve onun sınırlarını da
doğal olarak yeniden belirleyecektir. Felsefi sorgulamaya karşı derin kuşku, bilimsel yöntembilim eksikliği, okuma-yazma oranındaki düşük seviye, kısacası bilgi aleyhine inancın her şeyi belirlemesi gibi düşünsel sorunlar aşılmadıkça; aşiret, bölge ve etnik temelli sosyal yapının ulusal yapıya beklenen hızda dönüşememesiyle ilgili sosyolojik sorunlar çözülmedikçe, inanç özgürlüğü ve sınırları her zaman birbirini tamamlayan unsurlar olarak değil,
birbirine karşıt iki cephe olarak konumlandırılacaktır.
==============================================

Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Prof. Şahin Filiz‘in önemli yazılarından birini, günümüz koşullarında paylaşmak istiyoruz.. DİYALOG ve ÇATIŞMA başlıklı inceleme ve kaynaklar – dipnotlarla 10 sayfa (A4). Giriş, orta bölümler ve sonuçtan bir-iki paragraf yukarıya aktardık. Tümünü okumak için aşağıdaki pdf dosyası erişkesini tıklamanızı dileriz.

Diyalog_ve_Catisma_Sahin_Filiz

Özellikle “Atatürk’ün dehasını yeniden keşfediyoruz” başlıklı bölüm dikkati çekiyor

  • Zerrece kuşkumuz yok, Ulusumuz AKP = RTE‘nin bu ucuz politik manevrası
    asla yutmayacaktır.
  • İğrenç takiyye çuvala sığmamaktadır, sığmayacaktır..

Sevgi ve saygı ile. 14 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

 

ATATÜRK’E ‘FATİHA’YI ÇOK GÖRDÜLER..

ATATÜRK’E
‘FATİHA’YI ÇOK GÖRDÜLER..

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Cuma günü Ata’mızı andık.. Saat dokuzu beş gece saygı duruşundaydık..

Kimimiz Anıtkabir’e gitti..  Kimimiz Dolmabahçe’ye koştu..
İki mekân da doldu taştı.. Aynı safta omuz omuza yürüdük..
Öğlen hep birlikte cuma namazına gittik.. Cumada yeniden bir araya geldik.. Yine omuz omuzaydık..
***
Ama.. Zannettim ki; imam vaazında Atatürk’ü anlatacak..
Zannettim ki; imam vaazında Cumhuriyet’in kazanımlarına değinecek..
Zannettim ki; imam vaazının sonunda bu ülkenin kurucusu için Fatiha okuyacak, okutacak..
Nerde!. Adını bile anmadı..
***
Dedim ki, herhalde hutbede bu konu ele alınacak.. Çünkü..
Hutbe imamların inisiyatifinde değil.. Diyanet Başkanlığı hazırlıyor, müftüler aracılığıyla imamlara dağıtılıyor.. Her camiden farklı ses çıkmıyor..
Bütün camilerde hutbede aynı metin okunuyor..
***
İmam hutbede de Atatürk’ün adını anmadı.. O an içim acıdı..
Diyanet Atatürk’ü yok saymıştı.. Hutbede her konuya değinen, her konuda hutbe hazırlayan, kimi zaman subliminal mesajlar bile veren Diyanet İşleri, Atatürk’ün ölüm yıl dönümünü görmezden geldi.. Ruhuna bir Fatiha okumayı çok gördü..
İnsan üzülüyor.. İnsan kabullenemiyor..
***
Oysa o Diyanet’in de camilerde görev yapan o imamların da varlık nedeni Cumhuriyet..
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet..
Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhuriyet rejiminin ürünü..
İmamlar da bu ülkenin memurları..
Vergilerimizle maaşlarını alıp bize hizmet veriyorlar ama Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar.. Ülkenin kurucusuna saygı göstermiyorlar.. Çok yazık..
***
Cuma günü Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki adama kadar herkesin gündemi Atatürk’tü..
Cumhurbaşkanı’ndan ilkokul öğrencisine kadar milyonlar Atatürk’ü andı.
Ülkenin kurucusuna şükranlarını sundu.. Diyanet İşleri Başkanlığı hariç.. İmamlar hariç..
Camilerde Atatürk’ün adı anılmadı.. Yazık çok yazık..
***
Diyanet İşleri Başkanı’nın cevabını merak ediyorum.. Atatürk’ün adını camilerde anmamasını, hutbede yer vermemesini, ruhuna bir Fatiha okutmamasını bakalım nasıl izah edecek?
Yoksa sessiz kalıp, üstüne mi yatacak? Kuvvetle muhtemel..
***
Muhalefete görev düşüyor.. Bu meseleyi Meclis’e taşımalı, gündem yapmalı..
Diyanet’in bu ülkenin kurucusuna tavır alması kabul edilemez.
Camiden çıkarken yüreğim sızlıyordu..
Biliyorum, pazar pazar bunları dile getirerek sizi de üzdüm ama maalesef durum bu..
Maalesef, Diyanet Atatürk’ü camilere sokmadı..
=====================================
Dostlar,

Atatürk’ümüzün Osmanlı’dan kalan Şer’iye ve Evkaf  Vekaletini (Şeriat ve Vakıflar Bakanlığı) 3 Mart 1924’te kaldırmasından sonra, Din İşleri ile Laiklik kapsamında görevli kılınarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştu. Ankara’nın aydınlık müftüsü Rifat Börekçi ilk başkan olmuştu. Börekçi, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi‘nin Kurtuluş Savaşımızı reddeden ve Mustafa Kemal Paşa için “katli caizdir” (öldürülmesi gerekir) fetvasına karşılık tam tersi içerikte açıklama yapmıştı.

Mustafa Kemal ATATÜRK Kurtuluş Savaşımızı başlatmasa ve başaramasa idi, günümüz Anadolu topraklarının 1/3’ünde, salt Karadeniz’e açılabilen, avuç içi kadar bir toprak parçasında kıstırılmış olacaktık. Çoğumuz dünyaya gelemeyecekti. Çoğumuz assimile edilecek, başka din ve milliyetten olacak, soyumuzu yitirecek, giderek tarihten silinecektik. Mustafa Kemal Paşa Sevr ile Lozan’ı karşılaştırırken SÖYLEV’inde bu kritik noktayı açıklar. Sevr’in salt yenilen bir devlete zorla dayatılan bir yenilgi anlaşması olmadığını fakat Türk ulusunu tarih sahnesinden silmeye dönük bir “suikast planı” olduğunu vurgular. O’nın başkanlığında toplanan ilk Meclis Sevr’i reddeder ve ne yazık ki imzalayan son Osmanlı Padişahı Vahdettin’i  hain ilan eder.

Dolayısıyla günümüzde Halk Camilere gidemeyecek, dininden de olacaktı. Tipik ve yakın örneği Batı Trakya Türkleridir. Yunan ve geçmişte Bulgar hükümetleri bu topraklarda kalan soydaşlarımızın pek çok inanç – ibadet özgürlüğü hakkını ağır düzeyde kısıtlamaktadır.
Dinler iyi ahlak içindir. Vefa, iyi ahlaklı olmanın en temel insanlık erdemlerindendir. Kimi hayvanlar bile iyi eğitimle vefa erdemini edinebilmektedir..
Bu ülkenin insanlarının vergileriyle, Diyanet vakıflarına cömert bağışlarıyla ciddi bir malvarlığına erişen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu kabul edilemez davranışı vefa dışıdır. Üstelik sayıları 80 bini aşan camilerin toprağı genellikle Hazinenindir, aydınlatmassını, temizliğini, bakımını sıklıkla belediyeler karşılıksız yapmaktadır ve vergilerimizle tüm halk bu akçalı (mali) yükü omuzlamaktadır.

Yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın ve Kurumun bu tutumu kabul edilemez.
Diyanet, laik rejim ve Atatürk’e dönük açık – örtük düşmanca davranışlarına son vermelidir.
Kamuoyundan özür dilemeli ve hurafe üretmeyi bırakıp tüm toplumun din işleri kurumu olmalı; İslam Dininin tüm yorumlarına (mezheplere) eşit uzaklıkta durarak İslam’ı akla – bilime dayalı yorumlamalıdır. Kendisini vergileriyle finanse eden herkese adil – eşitlikçi hizmet vermelidir.

Din de bunu buyurur, ahlak da, etik de, hukuk da, akıl ve vicdan da.. Lütfen..

Hele hele Suudi Arabistan bile Vahabi İslam’dan ılımlı İslama geçerken..

Sevgi ve saygı ile. 13 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Paylaşılamayan Atatürk!

Paylaşılamayan Atatürk!

Güngör Mengi
VATAN Gazetesi, 11 Kasım 2017
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Dün, 10 Kasım 2017’de vatanımızın kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, dahi asker ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 79’uncu yıldönümünde büyük bir özlemle andık.
Saat 9’u beş geçe Türkiye’de çocuk- genç-yaşlı milyonlarca vatandaş saygı duruşundaydı. Yollarda, Boğaz köprülerinde araçlar durdu, insanlar dışarı çıktı, uçaklarda yolcular ayağa kalkarak saygı duruşunda bulundu.
O’na olan özlem giderek öyle arttı ki; ellerini açıp dua edenler arasında ağlayanlar vardı. Uluslararası haber ajansları “Türk milleti modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e saygısını gösterdi” şeklinde dünyaya yansıttılar bu görüntüleri…
Atatürk kendi döneminin tüm ünlü liderleri, komutanları arasında 21’inci yüzyıla geçen ve “ölümsüzlüğe uğurlanışının 79’uncu yıldönümünde” hala aynı sevgiyle, takdirle anılan tek liderdir.
Partilerin değil milletin!
UNESCO’nun “Eşsiz, benzersiz lider” olarak tanımladığı, birçok yabancı ülkede heykelleri, büstleri yapılan, liderlerinin bugün bile saygı duruşunda bulunduğu bu büyük devlet adamının bizim önderimiz olması ne büyük gururdur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada
* “Birileri çıkmış biz Atatürk’e Atatürk dedik diye senaryolar yazıyor… Ülkemizin, milletimizin bu önemli değerini darbecilerin, vesayetçilerin, ruhu faşist, söylemi Marksist ve marjinal çevrelerin tekeline mi bırakacağız? CHP gibi bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyiz.” dedi.
* CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise hemen “Atatürk’e ilk kez Atatürk demenizin nedeni 16 Nisan’dır… Yapılacak ilk seçim, dikta heveslileri ile Cumhuriyet sevdalıları arasındaki bir referandum olacaktır.” cevabını verdi.
Burada siyasetçilerin ve hepimizin unutmaması gereken nokta,
* “Atatürk’ün daha çok kime ait olduğunun” tartışılamayacağı, tartışılmaması gerektiğidir.
* Atatürk kimsenin ve hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir,
bundan sonraki yüzyıllarda da olmayacaktır. 
Kürtçe ağıt
O, siyasi görüşü veya inancı ne olursa olsun bütün bir milletin Ata’sıdır, büyük önderidir.
Atatürk’ün izinden giden, O’nun ilke ve devrimlerine, inşa ettiği demokratik ülkeye sahip çıkanlar “bir parti” değil, “bir millet”tir, O’nun büyük bir mücadeleyle, askeri dehayla kurtardığı ve kurduğu ülkenin “takdir edebilen tüm vatandaşları”dır.
Bunu anlamak için her 10 Kasım’da, 9’u 5 geçe nerede bulunursa bulunsun derin bir saygıyla -O’nu anan milyonlara bakmak,
* Batman’da diz çökerek “Atatürk için Kürtçe ağıt yakan” lise öğrencisi genç kıza veya
* ABD’den gelerek Anıtkabir’i ziyaret eden, mozolesine çiçek bırakıp hayranlığını bildiren Amerikalı milyardere bakmak yeterli değil mi?
Bundan sonra Atatürk’ün adını siyasi tartışmalarla birlikte anmamaya özen göstermemiz gerekiyor.
O’nu hatırlamadığımız, takdir etmediğimiz bir gün bile yok;
* “laik, demokratik, çağdaş hukuk devletini korumak” bu takdirin en önemli ifadesi olacaktır.
==================================
Dostlar,
Teşekkürler değerli ve kıdemli yazar Sayın Güngör Mengi..
Sayın Mengi hep dengeli, ağırbaşlı, tutarlı bir çizgide kaldı..
Adının çevresinde bir saygınlık çerçevesi (halesi) oluştu böylelikle..UNESCO‘nun, 156 ülkenin oybirliği ile Atatürk’ümüzün 100. doğum yılına armağan olarak benimsediği metin örnek ve gurur vericidir :

O’na = kutsal emanetlerine sahip çıkmak ve Türkiye’mizi çağdaş uygarlık düzeyinin de ötesine taşımak, borcumuzu ödeyebilmek için tek yol! Türkiye gereğini yapacaktır. Nankör, takiyyeci, vefasız, maskeli Atatürk düşmanı, dinci – kinci… sefil yarasalara karşın..
10 Kasım 2017’de Anıtkabir’de gerçek anlamda bir izdiham yaşandı.. Ekim ayı boyunca ziyaretçi sayısı 985 bin olmuştu, biz Mozole’ye giremeyen onbinlerden biri idik. Salt 10 Kasım’da 1 milyon rakamının aşılmış olması çok olasıdır. Anıtkabir Derneği henüz son sayıyı yayınlamadı.

Sevgi ve saygı ile. 13 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

EŞSİZ LİDERİMİZ BÜYÜK ATATÜRK’Ü ÖLÜMÜNÜN 79. YILINDA ÖZLEM, SAYGI VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ.

EŞSİZ LİDERİMİZ BÜYÜK ATATÜRK’Ü ÖLÜMÜNÜN 79. YILINDA
ÖZLEM, SAYGI VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ.

SUAY KARAMAN…
(10 Kasım 2017)
================================
Sevgili dostumuz Suay Karaman’ın hazırladığı power point görsellerini Johann Strauss’un “Bahar sesleri” adlı yapıtının ezgisiyle kendi akışında izlemek için lütfen tıklayınız… Behçet kemal Çağlar‘ın şiirini de okuyunuz..
Kendisine çok teşekkür borçluyuz..

10_KASIM_2017_Suay_Karaman

Sevgi ve saygı ile. 12 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dr. Ceyhun BALCI : BÜYÜK ATATÜRK!

BÜYÜK ATATÜRK!

Uz. Dr. Ceyhun BALCI

Atatürk, yokluğunun ardından geçen yıllar biriktikçe büyümeyi sürdürüyor! Kemalizm’le davalı, Atatürk’ü hedef alan iktidar partisinin 10 Kasım’da Atatürk’ü anma hevesi O’nun büyüklüğünün ve büyümeyi sürdürdüğünün güncel kanıtı sayılmalıdır.
Yazının başlığı pek çok kişinin aklından geçen bir durumu yansıtır. Bu 10 Kasım’da duygularımızın değil de bir araştırmanın, dolayısı ile de bilimin sesine kulak verelim.
Araştırmayı yapan Arnold Ludwig aynı zamanda psikiyatrist! İnsanlık tarihine şu ya da bu şekilde damga vurmuş, etki etmiş devlet adamlarını konu etmiş çalışmasına!
Aşağıdaki 11 ölçüt üzerinden değerlendirme yapmış!

  • SIFIRDAN ÜLKE YARATMA

  • TOPRAKLARI GENİŞLETME

  • İKTİDARDA KALINAN SÜRE

  • ASKERİ BAŞARI

  • SOSYAL TASARIM GÜCÜ

  • EKONOMİK BAŞARI

  • DEVLET ADAMLIĞI

  • İDEOLOJİ ORTAYA KOYMA

  • AHLAKEN ÖRNEK OLMA

  • SİYASİ MİRAS

  • ÜLKENİN NÜFUSU

Ölçütler 0-3 ya da 0-5 arasında puanlarla karşılıklandırılmış. Sonuçta Atatürk, Mao ve Franklin Delano Roosvelt’in önünde 31 puanla en BÜYÜK LİDER olarak göğüslemiş ipi.
Bu nesnel ve bilimsel çalışmaya eklenecek bir başka nokta olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Artık ezberlenmiş olsa da Atatürk’ün göreceli olarak kısa yaşamına 3997 kitabı sığdırmış olduğu gerçeği her fırsatta anımsanmalıdır. Bir de o yaşamın savaş alanlarında, sıcak çatışmalar içinde geçtiği düşünülürse Atatürk’ün kitaplarla ilgili başarısı daha da belirginleşmiş olur.

“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir!”

diyen Atatürk bu sözlerini eylemleriyle de taçlandırarak Arnold Ludwig’in çalışmasında yer almayan bir başka önemli ölçüt olan “akılcı ve bilimsel” olmayı da fazlasıyla başarmıştır.
Dün bizlerin, bugün çocuklarımızın okullarda öğrendiği geometri terimlerinin Türkçe karşılıkları Atatürk tarafından kazandırılmıştır dağarcığımıza. Bu eylemi matematik bilimine değerli bir katkı olarak algılanabilir.

geometriii

Afet İnan’la birlikte yazdığı “Medeni Bilgiler” kitabı da sosyal bilimler alanına katkısı olarak görülebilir.

medeni-bilgiler10 Kasım’ı ağlama, sızlama günü değil de O’nu anlama ve dolayısı ile umutlanma günü olarak değerlendirmek gerekir.
Karşıtlarının bile (görünürde olsa da, içtenlikli olmasa da) Atatürk’e sarıldığı, O’nun büyüklüğünü kabullendiği göz önüne alınırsa umutları yeşertme, umutsuzluk döngülerini sonlandırma zamanıdır diyebiliriz.
Yalnız biz Türklerin değil, bölgemizin ve elbette dünyamızın önde gelen değeridir Atatürk. UNESCO’nun O’nun değerini teslim eden saptamaları herkesçe bilinmeli ve paylaşılmalıdır.

son yılBÜYÜK ATATÜRK’ün ANISINA SAYGIYLA!

========================================
Dostlar,

Değerli meslektaşımız sevgili Dr. Ceyhun Balcı’ya bir kez daha teşekkür ederiz. Az önce bir yazısını daha yayınladık sitemizde :

BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİNİZ?

Lütfen tıklayınız, okuyunuz ve okutunuz…

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİNİZ?

BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİNİZ?

Uz. Dr. Ceyhun BALCI

Atatürk’ün söylediği öne sürülen bu söz sayamayacağmız kadar çok sağlık kuruluşunun bir yerlerine işlenmiştir. Biz hekimlerin hoşuna gitmemesi ne mümkün bu sözlerin! Gerçekte böyle sözü yoktur Atatürk’ün! En azından doğrudan böyle söylememiştir. Bu anlama gelen davranışı olduğu kesindir.

Atatürk, kendisini bizlerin arasından alacak hastalığın pençesindedir. Yıl 1938 başlarıdır!
Atatürk’ün bedeni bir ölüm kalım savaşı vermektedir. Zihni ise bir başka ölüm kalım savaşıyla meşguldür!

HATAY!

hatayinanavatanakatilmasi-afqmn3papng-728x728

Lozan’da karara bağlanamayan, Türkiye’nin istediği biçimde sonuçlandırılamayan bir konudur. Birkaç yıl önce Türkiye’nin bağımsızlığıyla uyumlu şekilde sonuçlandırılan Boğazlar konusundan sonra çözüm bekleyen sıradaki sorundur!
Biraz daha geriye gitmek gerekir!
6 Kasım 1918! Mondros’u izleyen günlerde Atatürk İskenderun’da görevlidir. Kenti işgal etme girişimindeki İngilizlere karşılığı kısa ve özdür! “Karaya çıkanı vururum!” Bu kararlılığını İstanbul’a çektiği telgrafla yetkililere bildirir. İskenderun’u teslim edecek birisini kendi yerine atamalarını salık verir.
Böylesi kararlılık sergilemiş Mustafa Kemal’in Hatay duyarlılığına şaşırmamak gerekir. Bedeni yaşam savaşı verirken Hatay’a odaklanması bundandır.
Rahatsızlığı için yurtdışından doktor çağırılması önerileri bir kulağından girer, diğerinden çıkar. Kesin bir dille karşı çıkar! Hastalığının yabancılarca öğrenilmesi Hatay’ın vatan toprağı yapılması önündeki önemli engeldir O’na göre! Bu nedenle yabancı hekim şöyle dursun! İnsan içine çıkmaktan kaçınır. 1938 yazının kavurucu sıcaklarını Savarona’da geçirmesi deniz keyfinden değil hastalığının öğrenilmesi korkusu ve Hatay’ın Türk toprağı olması çalışmalarına zarar vermemesi içindir.
Atatürk çok iyi bilir ki;

“YAŞANACAK VATAN YOKSA GERİYE KALAN HİÇBİR ŞEYİN ÖNEMİ YOKTUR!”

İşte o koşullar altında Atatürk Türk hekimlerinin muayenesine ve tedavisine razı olur.
Dolaylı yoldan kendisini Türk hekimlerine emanet etmiş olur.
Bu kararıyla her zamanki gözü pek, kararlı ve ilkeli Atatürk vardır karşımızda! Vatanseverliği sağlığını tehlikeye atmasını gerektirmiştir. Bu yaşamsal kararı alırken gözünü kırpmamıştır!
Sayısız örnekten birisidir!

Bu nedenle

ATATÜRK YENİLMEZDİR,
ATATÜRK’ÜN ESERLERİ YIKILMAZDIR!
ATATÜRK YERYÜZÜNÜN GÖRDÜĞÜ
EN BÜYÜK DEHALARDAN BİRİSİDİR!
IŞIKLARDA UYUMAKTADIR!
Utanmaz, sıkılmaz güruhunun saldırılarına karşın
dimdik ayaktadır!

=======================================
Teşekkürler çok değerli meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı’ya…

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com