Etiket arşivi: VI. Mehmet Vahdettin

19 MAYIS’A DOĞRU…

19 MAYIS’A DOĞRU…

Dr. Ceyhun BALCI

“Mustafa Kemal yenmeden önce İngilizleri Tanrı sanırdım.”
Gandi

Trablusgarp’ta başlayan, Balkanlarda süren savaşlar Türklerin karanlık döneminin önemli köşe taşlarıdır. Birinci Dünya Savaşı yenilgisi karanlık sayfaların yıkımla bütünleşmesi anlamı taşımıştır.

Çanakkale’yi topla, tüfekle geçemeyenler donanmalarını muzaffer edayla demirlemişlerdir Boğaziçi’ne!

Fransız Generald’Esperey’in at üstünde Fatih’e öykünmenin yanı sıra yaklaşık 500 yıl sonra İstanbul’a girişi, alınan öcün fotoğrafı gibidir.

Dünya paylaşım savaşının önde gelen amaçlarından birisi olan Osmanlı’nın yıkımı ve paylaşımındadır sıra.

Tam da o günlerde, Kasım 1918’de istanbul’a gelen Mustafa Kemal, umutların en solgun ve ölgün olduğu sırada “Geldikleri gibi giderler!” diyerek tam bir hesap ve tasarım insanı olduğunu ortaya koymuştur.

İstanbul’un işgal edildiği günlerde son padişah VI. Mehmet Vahdettin’in öncelikli ve belki de tek derdi kendisiyle birlikte saltanatını kurtarmaktır. Ingilizlerin gözüne girme, onları güzelleme aşkı bundandır.

Padişah taht derdindeyken “Geldikleri gibi giderler!” diyebilecek denli özgüven sahibi Mustafa Kemal ise İstanbul’da ilk iş olarak Minber gazetesini çıkartmaya başlamıştır. Çalışmaları kamuoyu oluşturmayı gerektiğine göre son derece yerindedir bu davranışı. Tıpkı Sivas’ta İradei Milliye’yi, Ankara’da Hakimiyeti Milliye’yi çıkarttığı gibi.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ve sonrasında Anadolu’da Milli Mücadele’yi örgütleme çalışmaları şu ya da bu biçimde yazılmış ve belgelenmiştir. Kasım 1918’den Mayıs 1919’a kadarki zaman aralığı ise hak ettiği ilgiyi görmemiştir her nedense. (AS: Dr. Alev Coşkun, “6 Ay” adıyla bu dönemi kitaplaştırdı..)

Öncelikli amacı ve hedefi Osmanlı kabinesinde Harbiye Bakanı olarak yer almak olsa da bu amacına erişememiştir. Boş durmamış, bu kez Meclisi Mebusan üzerinde etkili olmaya çalışmış ve Osmanlı meclisinin aldığı son karar olan Misakı Milli kararının ortaya çıkmasındaki etkisiyle başarılı da olmuştur. Bilindiği gibi bu önemli karar Milli Mücadelenin de çerçevesi olmuştur ve.

İstanbul’da bir gününü bile boşa geçirmeyen Mustafa Kemal’in bu zaman aralığında padişahı tahttan indirmeyi de içeren bir dizi köktenci yaklaşımı denediği ve bu doğrultuda gereken her şeyi yaptığı belgelidir.

İzmir’in işgalinin ertesinde Samsun’a yola çıkışı son ve kaçınılmaz seçeneğidir. Öne sürüldüğü gibi Bandırma vapuru tıka basa altınla da dolu değildir. Zaten o günün Osmanlı Devleti’nin elinde Bandırma’yı dolduracak kadar altının bulunması da söz konusu değildir. Başka açıdan bakıldığında bu ve benzeri çoğu gülünç ve gerçeklikten yoksun savın Mustafa Kemal’in başardıklarının yüceliğini onayladığı bir gerçektir.

Yazının başındaki Gandi sözüyle de vurgulandığı gibi Mustafa Kemal’in başarısı Tanrısallıkla bile özdeşleştirilebilir. Mustafa Kemal’in bundan 100 yıl önce Samsun’a attığı ilk adımın her şeyin ötesinde inancın, kararlılığın ve önceden tasarlılığın gereği bir eylem olduğunun altı çizilmelidir.

Pek çok kaynakta Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi sırasında Cumhuriyet’i kurma kararlılığında olduğu yazıldır. Hatta, bunu öğrenen Mazhar Müfit’in geçirdiği şaşkınlık da çok etkileyici biçimde betimlenmiştir pek çok kaynakta. Eğer şaşırılacaksa Mustafa Kemal’in şu sözleri çok daha etkileyicidir : Yıl 1906!

“Milleti egemen kılmak” “bunaltıcı bir mutlakiyetçiliğe devrimle karşılık vermek ve çürük ve külüstür bir yönetimi yıkmak” “ülkeyi kurtarmak” gibi sözler o zamanlarda çılgınlığın ve isyancı yapının göstergesi sayılmış olsa da gerçekleştirileceğine olasılık tanınmamış olmalıdır. (*)

Yüzyılın başında söylediklerini yüzyılın çeyreği sonlanmadan yaşama geçirmiş olması çok söze gerek bırakmıyor.
____________________________

* Muhammed Sadiq, Çeviren  Funda Keskin Ata, Türk Devrimi ve Hindistan Özgürlük Hareketi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2018.

30 Ağustos Zaferi 91. Yaşında


30 Ağustos Zaferi 91. Yaşında

PERİHAN ERGUN

Bu zafer öyle sıradan bir galibiyetin sonucu değildir.
Çünkü, I. Dünya Savaşı’nda Türk askeri yenilgiye uğramadığı halde Osmanlı’nın müttefiklerinden Almanya’yla beraberindekilerin yenilgiye uğraması sonucu o günkü devletin boynuna idam fermanı niteliğindeki Sevr Antlaşması geçirilmişti.
Bu fermanın getirisi olarak İngilizlerin planlaması doğrultusunda İstanbul -onlara göre Kostantinopolis- Trakya dahil yakın çevresi, Ege kıyılarının önemli yöreleri Yunanlara, Güney ve Güneydoğu Fransızlarla İtalyanlara, Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu Ermenilerle kısmen Kürtlere bırakılmış, kuzeyde tarihi Pontus devletinin merkez Trabzon olarak yeniden canlandırması istemiyle yurdumuz yamalı bohça örneği parçalanmıştı. Bize kalan yalnızca Ankara -Engürü- ve yöresiydi.

*** 
Vatanın tümüyle elden gidişi, Osmanlı saltanatını işgalcilerle birlikte sürdürmek
isteyenlerin başta VI. Mehmet Vahdettin olmak üzere umurlarında değildi.
Buna karşın yurtseverler Kurtuluş’un çarelerinin ara planlarını oluştururlarken, Anadolu halkı da işgale karşı isyandaydı. Anadolu İsyanı’nın başını
Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak çekiyorduAnkara’da padişahın Meclis ve hükümetine karşı, Kurtuluş ve İstiklal Meclisi oluşturuldu. Sakarya ile I.
ve II. İnönü savaşlarındaki başarıdan sonra 26 Ağustos 1922’de M. Kemal’in başkomutanlığında Kocatepe’de başlayacak olan meydan savaşına Ankara’daki Milli Meclis’te karar verildi. 4 gün süren meydan savaşı 30 Ağustos’ta zaferle sonlandırıldı. Kurtuluş mücadelesi Yunan askerlerinin 9 Eylül’de İzmir’den denize dökülmeleriyle sonlandı.

***

30 Ağustos zaferi öyle sıradan bir başarı değildir. O işgal koşulları ortamında dünyada görülecek tek örnektir. Rahmetli büyükanneciğim iki oğlunun büyüğünü cephede, küçüğünü Kuvayi Milliye’ye yemek taşırken Yunan efsonunun (askeri) serseri kurşunuyla vurulan dizinin kangrene dönüşmesiyle şehit olmalarıyla,
büyük kızını da o günlerin koşullarında veremin getirdiği ölümle kaybetmiş.
Bu acılarının eşliğinde aralıksız Mustafa Kemal’le arkadaşlarına Yasinler okuyarak dualar gönderirdi. Mal ve mülklerini yağmalayan işgalcilerin denize dökülüşünü görmesi en büyük kıvançlı tesellisiydi.

Atatürk’le arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı’na kahramanca soyunmaları birçok şair
ve yazarımızın da destansı satır ve dizelerine konu olmuştur. Örneğin, evrensel şairimiz Nâzım Hikmet, “Büyük Taarruz” başlığı altındaki dizelerinde -aklımda kaldığınca-;

“Mavi gözlü Başkumandan,
Baktı saatine – 5.30 –
Top atışıyla zaferini başlattı…”
diye duygularını kaleminden akıtmış.

*** 
Bunca ocaklara ateş düşüren acılarla elde edilmiş olan bağımsızlık ve özgürlük savaşı sonucu kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş değerleri, kimi iktidar tutkunlarının sapkınlıklarına feda edilemez. Sonsuza kadar da edilmeyecektir. Ata’mızın emanet ettiği Cumhuriyetimizi Türk gençliği direnişleriyle aralıksız savunmaktadır. 26 Ağustos 2013 günü oluşturulan Kocatepe’ye yürüyüş,
bu inancın canlı yansımasıdır
.

Zindanlarda haksız, hukuksuz yere tutuklanıp bir de mahkûm edilen seçkin yurtseverlerimizin özgürlüklerine tez elden kavuşturulmaları dileğiyle tüm yurttaşlarımın Zafer Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum. (Cumhuriyet, 29.8.13)