Etiket arşivi: Venielos ATATÜRK’ü NOBEL Barış Ödülüne aday gösterdi

Bugün 26 Ağustos

Bugün 26 Ağustos

Şahin MengüŞahin Mengü

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Bugün 26 Ağustos, Büyük Taarruzun başlayışının 95. yıldönümü. Bu gün 30 Ağustosta, kan ve gözyaşı ile yoğrulmuş bir kuşağın, emperyalizmin uşaklarına karşı kazandığı zaferin başlangıcıdır. 20. Yüzyılın başından beri cepheden cepheye koşmuş, cephelerde en yakınlarını yitirip kendi elleriyle toprağa bırakan yorgun gövdelerin zaferinin başlangıç yıldönümüdür.

26 Ağustos 1922 sabahı Afyonkarahisar çevresinde toplanmış, İngilizlerin deyişiyle “kiralık silah” Yunan mevzilerine topçu bataryalarının açtığı ateş, Akdeniz kıyılarında sona erecek Büyük Taarruzun başlama işareti oluyordu.

30 Ağustosta kazanılan bu zafer sadece emperyalizme karşı bir başkaldırının simgesi değildir. Yorgun, bitap bir ulusun kendisine duyduğu özgüvenin, Misak-ı Milli sınırlarını korumak için nasıl harekete geçtiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.

Sakarya Meydan Savaşı ile Mustafa Kemal’in emir ve komutasındaki Türk Orduları stratejik bir zafer kazanmışlardı. Sakarya Meydan Savaşı ve onu izleyen başarıların gerçek anlamını kavrayabilmek için bu gelişmelere ulusal sınırları da aşan bir açıdan bakmak gerekir. Emperyalizme karşı kazanılan bu büyük zafer ile, sömürülen bütün doğu halkları, Mustafa Kemal’de bir ön savaşçı, bir gün bağımsızlığa açılacak olan girişimin ışıklarını görüyorlardı.

Nitekim, Hint Ulusal Kongresi Önderi Gandi, Mısır VAFT partisi kurucusu Said Zaglul, Rif Boylarında Fransız ve İspanyol sömürgecilerine karşı savaşan Faslı önder Abdülkerim, Afgan Kıralı Emanullah’tan gelen yüreklendirici mektuplar, Mustafa Kemal’in evrensel mesajının tüm ezilen uluslarda karşılık bulduğunun birer belgesiydi.

Hindistan’da Türkiye çalışmalarının öncüsü olan Prof. Dr. Mohammed Sadig Türk Devrimi ve Hindistan Özgürlük Hareketi adlı önemli araştırmasında diyor ki:

  • “Onun etkisi Türkiye’nin sınırlarını aşarak çok uzaklara uzanmış ve sömürü tutsaklığı altında inleyen herkese esin kaynağı olmuştur. O yeni bir uyanışın kapısını açmış, Asya’da özgürlüğü başlatmıştır. O yeni bir uyanışın kapısını açmış. Asya’da Özgürlüğü başlatmış. Türkiye’deki kurtuluş akımıyla Ankara’da sömürgeciliğin ölüm çanlarını çaldırmıştır.”
    (Prof. Dr. Türkkaya Ataöv’den naklen)

Mustafa Kemal’in bu büyük askeri başarıları, sömürülen bütün doğu halklarına bir ışık olurken, bu ülkede bugün olduğu gibi o gün de emperyalizmin uşakları vardı. Dış düşmanla uğraşan Mustafa Kemal ve arkadaşları aynı zamanda iç isyanlarla da uğraşıyorlardı.

26 Ağustostan başlayarak Mustafa Kemal Türk Ordusunu zaferden zafere koşturdu, Türk ulusu bağımsızlığını , Türkiye ülke bütünlüğüne kavuştu. Atatürk’ün deyişiyle

  • “Amacımız ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü, aynı zamanda da tam egemenliğimizi elde etmektir. Bizi bu amaçtan alıkoyacak herhangi bir güce karşı savaşacağız.”

Ulusal kurtuluş hareketinin lideri, düşmanı salt askeri olarak yenmenin yetemeyeceğini Osmanlı İmparatorluğu deneyinden ötürü çok iyi biliyordu. Askeri alanda düşünülen taktik ve stratejik planların siyasal alanda da uygulanması gerektiğinin bilincindeydi.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşının mağlubu (AS: yenileni) dört devlet içinde yalnız Türkiye, kendine galip devletlerin zorla imzalattıkları Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı kabul ettirerek savaştaki zaferinin ardından bir de diplomasi zaferi eklemiştir. Birinci Dünya savaşının 4 mağlubundan (AS : yenileninden) ne Almanya Versay, ne Avusturya St Germain, ne Macaristan Trianon ve ne de Bulgaristan Neuilly antlaşmalarını kendileri değiştirebilmiştir.

Bize tam bağımsız bir ülkenin çocukları olma hakkını veren başta Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, acılı ve yorgun savaşçılarını saygıyla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
==========================================
Dostlar,

95 YIL SONRA BİR 26 AĞUSTOS SABAHI…

Sayın Av. Şahin Mengü’ye teşekkür ederiz bu yazısı ile verdiği sıcak iletiler için..
Evet, tam 95 yıl önce bu gün, Afyon Ovasında cehennem gibi bir savunma savaşı başlatılmıştı.
Dönemin dünya hegemonu İngiltere (günümüzde ABD… yarın hangi ülkeler??), Yunanistan’a Batı Anadolu’yu vaadetmişti. Böylelikle, Megali İdea denen Büyük İdeal gerçekleşecek, Ege bir Yunan iç denizi olacak ve yüzyılların hülyası Büyük İyonya yeniden kurulmuş olacaktı. 1830’lara dek yaklaşık 400 yıl Osmanlı valileriyle yönetilen Yunanlar, bölüşülen Osmanlı İmparatorluğundan önemli bir pay kapacaklardı. Böylesine tarihsel fırsatlar ender düşerdi. Dolayısıyla uğruna neler feda edilmezdi ki! O zamanki nüfuslarına göre (1930-34 döneminde 6,5 milyon nüfus!) çok ciddi bir rakam olan 250 bin kişilik ordu hazırlayıp 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal ettiler. Ağababaları İngiltere silah ve mühimmat da satacaktı kendilerine.. İşgal Batı Anadolu’da yayıldı. 1921 yazında Polatlı’ya dek uzandı. Bir de Trabzon tarafında Rum Pontus devleti kurulacaktı ki, Kral Venizelos yönetimindeki Yunanlar için Zeus ve yardımcısı Tanrıları seferber olmuştu adeta!

O Venizelos ki, 1934’te T.C. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK’ü NOBEL Barış Ödülüne aday gösterecek denli uygardı..

  • Günümüzde Büyük ATATÜRK’ün aziiiiiiz anısına saldıranlar insan olabilir mi? Erdoğan neden gürlemiyor ATATÜRK‘ün yontularına, yapıtlarına bitmeyen saldırılar karşısında?? İçten bir kararlılık gösterse duracaktır bu iğrenç saldırılar. Net ve kararlı tutum almadığı sürece bu saldırılarda iktidar suç ortağı hatta azmettirici olarak suç işlemektedir!

Ne var ki önce 1. ve 2. İnönü muharebeleri ile önleri kesildi, Temmuz 1921’de ise Sakarya’da
Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusuna yenilerek geri çekilmek zorunda kaldılar. Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılmasından sonra, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya, Millet Meclisi, 19 Eylül 1921’de yasayla ”Müşir” (Mareşal) rütbesi ile ”Gazi” unvanı verdi. Yaklaşık 13 ay sonra ise, 95 yıl önce bu gün, şafak atarken bu kez yine Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusu, Sakarya’dakinin 4 katı dolayında asker ve çok daha güçlü lojistik destek ile, işgal ettikleri Türk yurdunu Yunan askerlerine cehennem etmeye başlamıştı. Öylesine berkitilmiş (müstahkem) askeri mevziler yapmışlardı ki, kolay kolay 6 aydan önce hiçbir saldırı çökertemezdi. Ne var ki yalnızca 4-5 gün dayanabildiler. 30 Ağustos günü arkalarını dönmüş, her yeri yaka – yıka Afyon ovasından Ege’ye doğru kaçmaya başlamışlardı. Ordu komutanı general Trikopis bile tutsaktı ve Mustafa Kemal Paşa’nın çadırında konuk edilmiş, kahve ikram edilmiş, kılıcı alınmamıştı. Atina’daki başkomutan Hacı Anesti öfke bunalımlarındaydı.

Büyük Taarruz sürdürüldü ve kaçabilen Yunan birlikleri 9 Eylül 1922 günü İzmir’de denize döküldüler. Bu gün, salt Türkiye ve biz Türkler için değil, dünya tarihi açısından da bir dönemeçtir. Hem bizim hem Yunanların.. Hem de emperyalizmin sömürgesi mazlum uluslar için bağımsızlık savaşımı meşaleleri yakılmıştır.

Başta Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, utkuda (zaferde) belirleyici işlev gören Fahrettin Altay paşa ve süvarilerine, emeği geçen her-ke-se, şehit ve merhum gazilerimize vefa borcumuzu ödeyebilmenin tek 1 yolu var.. Atatürk’ün belirttiği gibi Türk Ordusunun utkusuyla (zaferiyle) sonuçlanan Büyük Taarruzdaki temel amaç, yalnızca düşmanı yenmek değil; Kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak olduğuna göre,

  • Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi ”kayıtsız şartsız bağımsız” bir Devlet olarak
    sonsuza dek hep ilerleme içinde yaşatmak, çağdaş uygarlık düzeyinin ötesine taşımak!

Gerisi hamasi söylevler, boş laflar..)

Ağzına ”Türk” sözcüğünü almaksızın, özellikle … bakın Türk demiyorum! dahi diyebilen ülkemiz yöneticileri (http://ahmetsaltik.net/2017/04/02/pamukoglu-hayir-onde-yuzlerinden-belli/) Hacca da gitseler ihramlara bürünerek, 26 Ağustos’larda Malazgirt’e de gitseler, 26 Ağustos’un ruhu ile barışık olmadıklarını yadsıyamazlar; bu çok utandırıcıdır ve Türk Ulusu böylesine bir aşağılanmaya asla yaraşır olmadığı gibi, kabul de etmeyecektir..

Mustafa Kemal Paşa‘nın kurduğu bu devlette, demokratik cumhuriyetin nimetleriyle ATATÜRK‘ün koltuğunda oturan Erdoğan‘ı bu davranışları nedeniyle esefle karşılıyoruz, kendisini tarihsel gerçeklerimize saygılı olmaya, insafa ve vefaya çağırıyoruz.

Önümüzdeki günlerde de bu konuyu işlemeyi sürdüreceğiz.

Sevgi ve saygı ile. 26 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com