Etiket arşivi: VATAN PARTİSİ

Şahin Mengü : LAİKLİK DEMOKRASİ ve ANAYASA

LAİKLİK DEMOKRASİ ve ANAYASA

Dostlar,

Yüksek Ticaretliler Derneği yönetici dostlarımız,
Ankara Şubesi olarak düzenli Çarşamba konferanslarını sürdürüyorlar..
Bu kez Cumhuriyet Kadınları Derneği ile birlikte konferans düzenliyorlar.

Tarih : 10 Şubat 2016 Çarşamba günü, saat 16:00

LAİKLİK DEMOKRASİ ve ANAYASA

konulu konferans verilecek..

Konuşmacı, CHP önceki dönem Manisa Milletvekili Sayın Av. Şahin MENGÜ..

portres_yakisikliŞube Başkanı dostumuz Sn. Davut Özdemir ve çalışma arkadaşlarına AYDINLANMA çabaları için teşekkür borçluyuz..

Bu toplantıya geniş katılım sağanması çok yerinde olacaktır.
AKP – RTE kamuoyunu yönlendirmek üzere ellerinden gelen
tüm olanakları seferber ettiler..  Devlet gücüyle üstelik..

Yandaş basın, kamuoyunu koşulandırıcı, mide bulandıran, gerçek dışı çaba içinde..

Bu bakımdan, yeni Anayasa tuzağına düşmemek üzere,
CHP’nin ve MHP’nin masadan çekilmesini sağlamak üzere bu bağlamdaki çalışmalara mutlaka etkin destek verilmeli..
Daha önceki sözde “Yeni Anayasa” salvosu halkımızın direnci ile kadük edildi.
Bu kez de başarabiliriz ve başarmalıyız..

VATAN PARTİSİ, bu kez de öncekinde olduğu (o zaman İşçi Partisi idi) ciddi ve özverili bir çalışma başlattı. Ona da mutlaka omuz vermek gerek..

Sayın Av. Şahin Mengü‘nün değindiğimiz konferansını yer ve zaman bilgisi :

– 10 Şubat 2016 Çarşamba, saat 16:00, Mithatpaşa Cd. 16, Kat 2

Bize ulaşan SMS’te;

  • Katkı ve katılımlarınızla KARANLIKLARI AYDINLATALIM… denmekte..İlgi ve bilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
7 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

HDP’den Seçimleri ‘Boykot ve İç Savaş’ Tehdidi

HDP’den Seçimleri ‘Boykot
ve İç Savaş’ Tehdidi

Yüksek Seçim Kurulu’nun, sandıkların taşınması kararlarını görüşmesi öncesinde HDP’den seçimleri boykot ve iç savaş uyarısı geldi.

HDP'den 'Boykot ve İç Savaş' Tehdidi

HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, YSK‘den sandıkların birleştirilmesi istemlerinin reddi yönünde bir karar beklediklerini söyledi. Bilgen, aksi durumda parti olarak seçim boykotunu tartışabileceklerini belirtti. Sandık birleştirme kararı sonrasında oluşabilecek tepkilerin HDP‘nin seçime girmemesi ile de sınırlı kalmayabileceğini bildiren Bilgen,

“HDP’nin seçime girmemesi en küçük olay olarak kalabilir. Bu gibi durumlarda ülke iç savaşı bile tartışabilir.” dedi. (http://www.haberler.com/hdp-li-bilgen-sandiklari-birlestirirseniz-ya-7727027-haberi/, 28.9.2015)

“BASKI OLUŞTURMA HAMLESİ”

Sandık taşıma kararlarının olağanüstü gelişmeler ışığında seçime kısa bir süre kala da alınabileceğini belirten Bilgen, “Daha seçimlere bir ay varken sandık taşıma kararı çıkartmak demek, katılım hakkının engellenmesi demektir. YSK‘nin aklıselim davranarak bu kararı iptal etmesini bekliyoruz. Bu, sistematik bir baskı oluşturma hamlesi ve YSK‘yi buna mecbur bırakan gelişmeler yaşanıyor.” diye konuştu.

“DARBE TAMAMLANIR”

İl ve ilçe seçim kurulları tarafından HDP‘nin seçmenlerinin yoğun olduğu bölgelerde alınan sandıkların taşınması ve birleştirilmesi kararının HDP‘nin seçime girmemesi için provokasyon amaçlı olduğunu belirten Parti Sözcüsü Bilgen,

“Türkiye’de birlikte yaşam eğer hâlâ bir anlam ifade ediyorsa, bunun yolu birlikte yönetmeyi de kabullenmektir. Biz YSK‘nin böyle tehlikeli bir kararı vereceğini düşünmüyoruz. Çünkü bu karar fiilen darbenin tamamlanması anlamına gelir. Şu anda seçime girmeme ihtimalimizi düşünmek bile istemiyoruz çünkü HDP‘yi siyaset dışına itmenin arkasından hangi sonuçları doğuracağını bu ülkede her kesimden insan kestirebiliyor. Biz inadına barış, inadına HDP, inadına öncelikle yaşam diyeceğiz ve bunun için gerekli her şartı zorlayacağız.” diye belirtti.

“İÇ SAVAŞI BİLE TARTIŞABİLİR”

YSK‘den sandıkların taşınması hakkında çıkacak olası bir olumlu kararı sonrasında seçim boykotu kararının Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) tartışılacağını açıklayan Bilgen,
şöyle konuştu:

“Bizim YSK‘nin kararına göre HDP‘nin seçim boykotu kararı alabileceğine yönelik
söylemimiz bir tehdit değil, uyarıdır. Hayatın gerçeği budur. Eğer insanlara siyaset yapma hakkı tanımazsanız, bunun neye hizmet edeceği, hangi koşulları doğuracağı bellidir.
Biz, her şeye rağmen sağduyunun egemen olmasını tavsiye ediyoruz. Bunu kabullenip ona göre adım atmalılar. Herkes bilmeli ki, şimdiye kadar doğuda ve batıda en zor şartlarda zulüm altında bile Kürtler gidip oylarını kullandı. Şu an HDP‘nin seçime girip girmemesi büyük bir mesele gibi gözüküyor ancak öyle bir karar alınırsa, en küçük durum bu olur.
Bu gibi durumlarda ülke iç savaşı bile tartışabilir.”
(Kaynak: Birgün)

=================================

Dostlar,

Evet, kesinlikle sağduyu ve onun türevi olarak srinkanlılığı bırakmayalım
ama tanıları da doğru koyalım..

7 Haziran 2015 seçimlerinde Doğu – Güneydoğu’da PKK’nın silahlarının gölgesinde
Kürt yurttaşlara HDP’ye oy kullandırılmasının savunulacak neresi olabilir??
Bu durumda Kürt olmayan yurttaşlar mı “iş savaşı” düşünmeli??

“İç savaşı düşünmek” öylesine ucuz bir kavram mıdır??
Gelişigüzel telaffuz edilebilir mi??
Yapılmak istenen, Kürt yurttaşların PKK’nın baskılarından kurtarılarak özgürce oylarını kullanmaları, HDP’ye oy kullanmaya zorlanmamalarıdır.

HDP bundan neden rahatsız olmaktadır?
Tersine, PKK’yı seçimlerde gölge etmemeye çağırabilir mi??
Yapamaz çünkü ikisi birbirinin organik parçaları..
Bu yapılan açıktan şantajdır, tehdittir ve suçtur. Yasal bir siyasal partiye yakışmamaktadır.

CHP’nin bu bağlamda “sandıkların birleştirilmesine” karşı çıkmasını (Levent Gök ağzından) anlamak olanaklı değildir. MHP destek vermektedir bu girişime. CHP, AKP’yi zayıflatma, iktidar yapmama anahtarını HDP’nin başarısına mı bağlamıştır? Bu ne hazin çelişkidir?
Bu görevi anamuhalefet CHP’nin üstlenmesi gerekmez mi? HDP ve MHP de kendi kulvarlarında bu amaçla yarışır.. Vatan Partisi başta olmak üzere soldaki yurtsever – sosyal demokrat partilerle seçimde ittifaka yanaş(a)mayan CHP, bir kez daha HDP ile örtük işbirliğine mi soyunmaktadır??

Sevgi ve saygı ile.
28 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 92. Kuruluş Yıldönümü

Cumhuriyet Halk Partisi’nin
92. Kuruluş Yıldönümü

CHP_LOGO1

Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP heyeti, partimizin 92.Kuruluş Yıldönümü sebebiyle
Anıtkabir’i ziyaret etti.

Büyük Atatürk, Sayın Genel Başkanım,

Devrimlerinin ve Cumhuriyetin yılmaz savunucuları olarak sizi şükranla anıyoruz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP Heyeti,
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 92. Kuruluş Yıldönümü sebebiyle Anıtkabir’i ziyaret etti.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığındaki heyet, CHP’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle gerçekleşen ziyarette saat 09.30’da Aslanlı Yol’un başından hareket etti, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün Mozolesi’ne çelenk koymasından sonra saygı duruşunda bulundu. Daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’ne geçen Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP’nin Kuruluş Yıldönümü nedeniyle Anıtkabir Özel Defteri’ne Kurucu Genel Başkan Atatürk’e hitaben
bir mesaj yazdı.Genel Başkan Kılıçdaroğlu Başkanlığındaki Heyet, CHP’nin 2. Genel Başkanı İnönü’nün
anıt mezarlarını da ziyaret ederek çelenk bırakarak saygı duruşunda bulundu.Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Anıtkabir Özel Defterine şunları yazdı:

Büyük Atatürk,
Sayın Genel Başkanım,

Kuruluşumuzun 92. yılında, devrimlerinin ve Cumhuriyetin yılmaz savunucusu olan arkadaşlarımızla birlikte sizi şükranla anıyoruz.

Büyük eserin olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu demokratik, laik,
sosyal hukuk devleti modelinin değeri her geçen gün daha iyi anlaşılmakta,
bölgemizde ve dünyada milyonlarca insana ilham vermektedir.

Türkiye bugün, çetin bir toplumsal barış sınavından geçmektedir.
İlkelerinin ışığında bütün sorunları aşabilecek güce, imkana ve inanca sahibiz.
Ülkemiz, Cumhuriyet’e gönülden bağlı ve her zaman “Önce Türkiye” diyen yurttaşlarımızın verdiği güçle çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma hedefine mutlaka ulaşacaktır.

CHP, birlik ve bütünlüğümüzü korumak, demokrasimizi güçlendirmek ve sosyal adaleti sağlamak için aydınlattığın yolda büyük bir azim ve kararlılıkla yürümeye devam etmektedir.

Ruhun şad olsun,

Kemal Kılıçdaroğlu
Genel Başkan

====================================

Dostlar,

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 92. Kuruluş Yıldönümü kutlu olsun!

Her şeye karşın CHP bize Yüce ATATÜRK’ün emanetidir.
O’nu koruyup kollamak ve gerçek Atatürkçü kadroların yönetiminde tutmak da
biz yurttaşların ödevidir.

Ancak CHP politikalarının özellikle son yıllarda Büyük ATATÜRK’ün devrim ve ilkelerinden önemli düzeyde saptığı da acı bir gerçektir.

92. yıl kutlamalarında, ilgili herkesin yakından bildiği çok sayıda olumsuz hatta can yakan örneği sıralamak istemiyoruz. Fakat Yönetimin bu tür hatalardan dönmesini istiyoruz.

CHP’nin gerçek bir Kemalist çizgi ile Türkiye’yi yeniden Atatürk Aydınlanma Devrimlerinin
rotasına sokmasını diliyoruz..

Ne yazı ki bu dileğimiz, günümüze dek olumlu yankı bulmadı.
Oluşan ciddi boşluğu, siyaset boşluk kaldıramayacağı için Vatan Partisi hakkıyla yüklendi.
Bu partinin (Vatan Partisi) 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde 162 bine yakın oy alması küçümsenmemeli ve görmezden gelme gibi ciddi yanılgılara düşülmemelidir.
Vatan Partisi‘nin aldığı % 0,3 dolayındaki oy, buzdağının su üstündeki tepesi gibidir.
Tabanı çok daha köklüdür ve çok da karmaşık olmayan nedenlerle yurttaşlar oylarını
Vatan Partisi‘nden esirgemişlerdir. Y-CHP olarak adlandırdıkları CHP’ye de haklı nedenlerle oy ver(e)memişler; ya sandığa gitmemiş ya da geçersiz oy kullanmışlardır.
40+ yıldır CHP’ye oy veren biz, 7 Haziran’da Vatan Partisi’ne oy verdik bu gerekçelerle..

Bu son seçimde (7 Haziran) 9,1 milyonluk, % 16’ya denk gelen muazzam bir kitle
neden oy kullanmamıştır acaba? Neden geçersiz oy sayısı 1,3 milyonu aşmıştır?
Böylelikle 18,8 milyonluk AKP oyları, son derece haksız biçimde % 41’e yükselmiş,
TBMM’de ise ucube barajlı D’hondt sistemiyle % 47 vekil temsiline ulaşmıştır.
Oysa toplam 56,6 milyon seçmen içinde AKP oyları gerçekte 1/3 düzeyindedir!

Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni ayın Turhan Özlü‘nün somut belgelere dayalı olarak kaleme aldığı Y-CHP adlı kitaba CHP’den ciddi bir itiraz gelebilmiş midir?? Niçin??

Vatan Partisi ile CHP’nin bir biçimde seçimde dayanışmacı davranması ile
doğacak sinerjiyi canlandırabiliyor muyuz kafamızda??

Bu bakımdan, ülkemiz için yaşamsal önem taşıyan 1 Kasım 2015 zoraki yineletilecek
genel seçimlerde CHP, soldaki Atatürkçü – Kemalist oyları toparlayacak tüm yolları
mutlaka izlemelidir! Bu politikadan müthiş bir sinerji çıkabilir, asla heba edilmemelidir.
Toplumun gönlünde taht kurmuş Atatürkçü öncüleri aday listesinde kazanacak yerlerde
görmek istiyoruz..

Her şeye karşın Büyük Atatürk‘ün kurduğu, ülkemizin kurucusu, Devrimleri yapan, Türkiye’nin en kıdemli siyasal partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin 92. yaşını
coşkuyla kutlamak istiyoruz.

Dostumuz, arkadaşımız sevgili Kemal Kılıçdaroğlu’na, belli çekincelerle güveniyoruz.
CHP’nin pusulasını Kemalist Devrimciliğe döndürmesini istiyoruz kendisinden.
Türkiye’nin de CHP’nin de kurtuluşu bu  yolda..
CHP, Kemalist Devrimciliğe sarılarak bir kez daha Türkiye’yi kurtarabilir, kurtarmalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
09.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SURUÇ’TA BOMBAYI ABD Mİ PATLATTI?

suruç 22

 

 

 

 

 

 

 

 

SURUÇ’TA BOMBAYI
ABD Mİ PATLATTI?

portresi

 

 

 

 

Zeki  Sarıhan
(Fatsa, 25 Temmuz 2015)

20 Temmuz’da Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobani’nin yeniden imarı için bir araya gelen
sosyalist gençlerin toplantısında bombayı kim patlattı?

Canlı bombanın yalnız kimliği değil, IŞİD adına hareket ettiği kısa sürede anlaşıldı.
Çünkü PYD, Kobani’yi IŞİD’den kurtarmıştı ve bu iki örgütün savaşı hızla devam ediyordu. Olay hiçbir komplo teorisi kaldıramayacak kadar açıkken, Aydınlık gazetesi
21 Temmuz günü, bütün gazetelerden farklı olarak şu manşetle çıktı:

“Terör dalgası Türkiye’de- ABD’den BOMBALI MESAJ, 30 ÖLÜ

Gazete “Güvenlik bürokrasisi”ne atfen (AS: yollama ile) şu iddiada bulundu:

PKK koridorunu önleme amacıyla güvenli bölge planları yapan Türkiye’ye
ABD bombayla yanıt vermişti.

Güvenlik bürokrasisinin Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Genel Kurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin olduğu, O’nun 1. sayfadan başlayan yazısından anlaşılıyordu:

“Saldırı CIA, MI6, Mossad’ın bilgisi dâhilinde olabilir.
Bir taşla birkaç kuş vurulmak istenmiş gibi.”
diyordu Pekin.

Aydınlık’ı bu komplo teorisine sarılmaya iten duygu, onun uzun süredir izlediği bir politikayla ilgili. Adını Vatan Partisi olarak değiştiren İşçi Partisi’nin en büyük hedefi
Kürt siyasi hareketidir. Türkiye’deki Kürtlerin ABD tarafından Türkiye’yi bölmeleri için kışkırtıldığını ileri süren parti, ABD’nin şimdi neden Esad rejimini bırakıp IŞİD kuvvetlerini bombaladığını da anlayamıyor.

IŞİD, en yakın örneği Naziler olan, insanlığın birkaç yüzyıllık tarihinde pek az görülen
bir vahşet örgütü olarak, Orta Doğu’daki halklar kadar bütün milletlerin, dinlerin, mezheplerin, uygarlıkların, en azılı düşmanı. Dolayısıyla yalnız Esad hükümetinin değil ABD’nin de onu hedef almasının anlaşılabilir nedenleri var.

İkinci Dünya Savaşı’nda emperyalist İngiltere ve ABD ile Sovyetler Birliği’nin Alman faşizmine karşı birlikte savaşmasının nedeni de herkes için tehlikeli olan bir düşmanı
alt etme ihtiyacı idi. IŞİD’e karşı bir ortak cephe en yakın tehlikenin bertaraf edilmesi zorunluğundan kaynaklanıyor.

Bir süre önce bu partinin Kürt siyasi hareketine karşı “Örtülü olarak” IŞİD’i desteklediğini yazdığım için bu partinin etkisindeki kimi arkadaşlar Vatan Partisi’ne iftira ettiğimi
ileri sürdüler. Partilerinin IŞİD gibi çağ dışı bir vahşet örgütünü örtülü olarak da olsa destekleyemeyeceğini düşünmüş olmalılar. Bu durum, yalnızca onların iyi niyetli olduğunu gösterir; Partinin PYD’ye karşı IŞİD’den medet ummadığını değil.

Vatan Partisi liderlerinin bu tutumları yeni de değildir. Başka birçok örneği yanında, Kobani savunması sırasında Tayyip Erdoğan gibi İP Genel Başkanı da “Kobani düştü düşecek” demişti. O, Kürtlerin düzde savaşamayacaklarını, sonlarının geldiğini ileri sürüyordu. O tarihte Kürtleri yurtsuz bırakmak isteyenler de IŞİD’ciler idi.
Günümüzde de Vatan Partisi sözcüleri Kürtlerin yaşadığı Suriye’deki bölgenin
Türk ordusu tarafından işgal edilerek burada bir “Güvenlikli Bölge” oluşturulmasını istiyor. Hükümetin de böyle bir plan üzerinde çalıştığını biliyoruz.

“Sosyalist Olmanın Verdiği Mutluluk” başlıklı yazıma verilen yanıtlardan bazılarına bakılırsa, Suruç’ta Kobani’ye yardım için toplanan ve büyük bir IŞİD suikastına uğrayan gençler sosyalist olamaz! Çünkü onlar Kobani’ye yardıma gidiyorlardı…

Kendisinden başkasının sosyalist olduğunu kabul etmeyen, kendisi de
Sosyalizme hiç yakışmayan görüşler savunanlara bilmem ne demeli?
Her halde onlar için Milliyetçi Sosyalist (Nasyonal Sosyalist) dense hata edilmiş mi olur?
Bütün enerjisini Kürt, Ermeni, Rum düşmanlığına harcayan bir hareket için
başka ne söylenebilir?

============================

Dostlar,

Sayın Zeki Sarıhan, kıdemli bir Sosyalist dostumuzdur.
Doğrultu tutarlığını koruduğu için ayrıca saygıya değer bir kişiliktir.
Bu sitede kendisinin pek çok yazısına yer verilmiştir..
Bu yazısı da üzerinde düşünülmeye değer bir içeriktedir.
Katılıp katılmamak ayrı bir olgudur ama sorunlara farklı yaklaşımları irdelemek
bilimsel aydın sorumluluğudur.

Sevgi ve saygı ile.
26 Temmuz 2015, Mudanya

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

el Abyad düşerken Kürt koridoru genişliyor


el Abyad düşerken Kürt koridoru genişliyor

Vatan Partisi yönetici ve uzmanları her vesile ile Suriye ve Irak politikalarımızın Türkiye için bir intihar olduğunu yazdı, çizdi, konuştu…

portresi

 

Soner Polat
E. Amiral
AYDINLIK,
19.6.2015

 

Vatan Partisi yönetici ve uzmanları her vesile ile Suriye ve Irak politikalarımızın Türkiye için bir intihar olduğunu yazdı, çizdi, konuştu… Dileyen arşivleri inceleyebilir! Beşar Esad karşıtı ve Barzani lehindeki politikaların Irak ve Suriye’yi bölünme ve parçalanmaya sürükleyeceğini duyurdu. Bir şey daha söyledi: “Irak ve Suriye’yi bölen süreçler, dönüp dolaşır Türkiye’yi de böler!”

Şimdi hükümete yakın gazeteler hem de manşetten PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin,
ABD desteği ile Arap ve Türkmenlere de katliam yaparak, sınırımızın yanı başında
yeni bir devlet kurmak üzere olduğunu okuyucularına duyuruyorlar.

Cumhurbaşkanı
Erdoğan diyor ki;

“Tel Abyad bölgesinde Araplar ve Türkmenlerin hedef alındığı gibi bir hava var.
O bölgeden yaklaşık 15 bin Arap ve Türkmen Türkiye tarafına geçti.
Onların boşalttığı yerlere PKK ve PYD yerleştiriliyor. Bu pek hayra alamet değil! Hassasiyetlerimizi herkesin göz önünde bulundurması lazım!”

Hemen şunu söyleyelim. Herkes kendi işine bakar. Sadece güler geçerler! Eğer aklınız varsa
ve bileğinize güveniyorsanız, ya tek başınıza ya da yapacağınız ittifaklarla oyuna girersiniz,
onurlu bir şekilde ülkenizin çıkarlarını, gerekirse bedel ödeyerek savunursunuz.
Bakın, İran’ın Kudüs Kuvvetleri hem Irak’ta hem de Suriye’de cirit atıyor.

Şimdi de Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nu dinleyelim:

Türkiye’deki sığınmacı sayısı 2 milyona ulaştı. Omuzumuzdaki yük büyüyor.
Sığınmacılar için şimdiye kadar 6 milyar dolardan fazla harcadık.
Uluslararası toplumdan aldığımız para ise sadece 300 milyon dolar.”

Hani “semer vuran çok olur” derler ya! 300’ü bile iyi almışsınız!
Göç dalgasına gelince! Onu kimse durdurmayacak, bilakis teşvik edecek.
ABD uçakları yanlışlıkla (!) bombalar yağdıracak.

Bölge Arap ve Türkmenlerden temizlenecek ki;
Kürtler kaygısızca ve coşkuyla cirit atabilsin!

Devlet kurarken, nüfus, sayım, demografik yapı gibi formaliteler var ya!

Geçmişin kısa özetini yapalım                 :

CIA ve PENTAGON, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi etkisiz muhalif grupları kurarken
ve bunları silahlandırırken, bu silahların IŞİD gibi radikal dinci örgütlerin eline geçeceğini biliyordu. Bu girişim, IŞİD’i silahlandırma planının alt unsuruydu.
Bu hususlar şimdi basına sızan resmi belgelerde yer alıyor.

IŞİD, CIA ve İsrail’in bir oyuncağıydı. Onlar kurdu, destekledi ve kendi hedefleri için kullandı. Bu konular bugünlerde Batı’nın çok satılan gazetelerinde, kanıtları ile birlikte
yer alıyor.

– IŞİD, Irak’ta Kürt bölgesini, Kerkük’ü de içine alacak şekilde tarihi Sünni Arap ve
Türkmen topraklarına doğru genişletmek ve daralan alanda Sünni bir Arap devleti kurmak
ve böylece Irak’ı fiili olarak üçe bölmek için kullanıldı, kullanılacak!

IŞİD, Suriye’de bir Kürt devleti kurmak ve onu denizle buluşturmak için kullanılıyor.

Suriye’yi bölme planlarının etkili bir vasıtası oldu.

– ABD, Suriye’nin kuzeyinin Türkmen ve Araplardan temizlenmesi ve Kürtlerin önünün açılması için AKP hükümetlerinin ısrarla teklif ettiği, sığınmacılar için “güvenli bölge” tesisini ve bu alanın, “uçuşa yasak bölge” de ilan edilerek güçle korunmasını kabul etmedi.

Tel Abyad’ın PYD’nin eline geçmesi ile bölgedeki gelişmeler ülkemizin hayati çıkarlarını tehdit eden kritik bir boyut kazandı. Muhtemelen kısa dönemde ABD’nin hava ve örtülü
kara desteği ile PYD ve PKK Halep’e saldıracak. Bunun ise ülkemize yönelik bir milyon kişilik bir göç dalgasını tetiklemesi kaçınılmaz görülüyor.

– İç sorunları ile boğuştuğu için ve biraz da Türkiye’ye tepki olarak PYD’ye geniş bir
özerklik veren ve karşılığında Suriye’nin birlik ve bütünlüğü için destek arayan Beşar Esad,
şimdi daha büyük bir ayrılıkçı sorun ile karşı karşıya kalmıştır.

ÜLKEMİZDEKİ AKTÖRLERİN KONUMU:

– Geçmişte Kobani (Arap Pınarı) için özel tezkere isteyen Yeni CHP’in, seçim sürecinde
kendi oylarını bile HDP’ye (PKK) yönlendirdiği düşünülürse, genel politikası doğrultusunda, IŞİD’in insanlık düşmanı olduğu gibi söylemlerin arkasına gizlenerek, ABD ve PYD’in yanında yer alması yüksek bir olasılıktır.

HDP (PKK) bütünüyle emperyalist güçlerin hizmetinde olacaktır.

MHP’in, doğrudan ABD’yi karşısına almasa bile, Türkiye’nin milli çıkarları doğrultusunda PKK/PYD karşıtı bir tavır alacağı ve milli politikalara karşı çıkmayacağı düşünülmektedir.

– AKP içindeki Gül’e yakın, emperyalist merkezler ve Cemaat ile uyumlu kanadın
ABD politikaları ile çatışmayan bir çizgide olacağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın kanadın ise daha dengeli bir tutum içinde olacağı değerlendirilmektedir.
– Ülkedeki oligarşik çevreler ve gayrı millî sermaye ABD politikalarını destekleyecektir.

NE YAPILMALI ?

– Bu tür uluslararası krizlerde bir ülke hayati çıkarlarını korumak için iki konuda
asla taviz vermez:

“Kararlılık ve Süratli Reaksiyon”

Öncelikle,

“bir oldubitti ile yaratılan mevcut statükonun asla kabul edilmeyeceği”,

bu statükonun “de facto” bir duruma dönüşmesine izin verilmeyeceği,
devlet düzeyinde sert bir üslupla gündeme getirilmelidir.

– Derhal bölge ülkeleri ile ortak bir politika arayışı içine girilmeli,
Rusya ve Çin gibi Avrasya güçlerinin desteği aranmalıdır.

– Bölge Suriye devletinin sınırları içindedir. Girişilecek her türlü eylemde
uluslararası meşruiyet için Suriye yönetimi ile eşgüdüm içinde hareket edilmelidir.

ABD ve Batı’nın Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını yok saydığı ve ülkemizi bölecek gelişmelerin odağında olduğu açık, kesin ve net bir şekilde görülmüştür.

Bu durum Cumhurbaşkanı düzeyinde, “Bu pek hayra alamet değil!” şeklinde özetlenmiştir.

– Her devletin birinci görevi, varlığını devam ettirmek, birlik ve bütünlüğünü korumaktır. Türkiye, tek başına kalsa bile, sınırlarımızdaki uğursuz gelişmeleri engelleyebilecek yeteneklere sahiptir. Türkiye, jeopolitik akıl ve stratejik vizyon ile mevcut yeteneklerini buluşturduğunda, sadece caydırıcı gücü ile bu belayı def edebilecek kudrettedir.

– Türkiye milli güç unsurlarını çok uluslu görevler, uluslararası sorumluluklar,
barışı koruma görevleri için değil,
kendi hayati çıkarlarını korumak maksadıyla kullanmasını öğrenmelidir.

====================================

Dostlar,

Türkiye 3 gündür bir cenaze töreni ile meşgul – dolu..
3 gündür Bayraklar yarıda, ulusal yas sürdürülüyor..

İyi güzel de çevrede başlatılan yangına ne ölçüde tepki verebiliyor?

Cumhurbaşkanı düzeyinde, “Bu pek hayra alamet değil!”

söyleminden ibaret ise, vah halimize..

Türkiye, yaşamsal çıkarlarını korumak için, E. Amiral Sayın Soner Polat’ın
bu çok önemli makalesinde dile getirdiği uyarıların gereğini yapmalı ve
kamuoyunu da sürekli olarak bilgilendirmelidir..

ABD, vura vura – maşaları PKK – PYD – ÖSO – IŞİD vb. ni tepe tepe kullanarak,
BOP’un = 2. İsrail’in kurulmasını sürdürüyor..
Coğrafyayı sahiplerinden temizliyor ve Türkiye’ye de sınırları açmak kalıyor.

Bundan daha sefil ve aciz bir dış politikası olmadı Türkiye’nin..
Zamanlama da çooook “müsait”! TBMM ortada yok, AKP iktidarı ve Bay RTE can telaşında.

Sevgi ve saygı ile.
18 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

HDP ile Kardeşi..

HDP ile Kardeşi..

portresi_adiyla

 

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
http://yeniadana.net/kose-yazilari/hdp-ile-kardesi-95.html, 14.6.2015

 

Atlantik dünyasının iki yakası da HDP´yi seviyor.
Zamanı gelince kardeşini de sevecek Kardeşi henüz çok küçük, ama HDP büyüdü
ve Diyarbakır´dan yola çıkıp İstanbul finans-medya çatıları üzerinden
Brüksel ve Washington´a uzanmış durumda.. 

HDP, Halkların Demokrasi Partisi´nin bir kardeşi var:
Demokratik Bölgeler Partisi, kısası DBP.

O da eşbaşkanlı. İkisi birlikte, demokrasiyi birey-yurttaş temelinde ve ülke genelinde değil, “halklar” ve “bölgeler” üzerine inşa edeceklerini seçtikleri adlarla ilan ediyorlar.

Şimdi baş rol HDP´de.

HDP, Türkiye´de anayasa ve siyasal rejimi “halklar”, yani milliyet,
etnik topluluk,
ulusal azınlıklar temelinde değiştirmek için uğraşıyor.
Kısacası etnikçiliği, güney doğu Anadolu bölgesinden çıkarıp tüm ülkeye yayıyor.

Amacı şu     : Anayasa değiştirilsin, etnik topluluklar siyasal kimlik olarak kabul edilsin, anadiller resmi dil olsun, eğitim-yargı başta yaşamın tüm alanları “çok-milliyetli” hale getirilsin. Bunun için “Türk vatandaşlığı” ve Türkçe´nin resmi dil olması engel;
bu engel anayasadan çıkarılacak.

Anayasadan çıkarılacak sözcükler konusunda 2012 yılında AKP ile anlaşmışlardı;
CHP yönetimi de bu anlaşmayı uygun bulmuştu.
Ama olmadı, Anayasa´yı değiştiremediler.

Şimdi, Haziran 2015 seçimlerinin hemen ardından, belli başlı çıkar çevreleri
çözüm süreci”ne göre koalisyon derlerken, hiç kuşkunuz olmasın,
anayasayı bu yönde değiştirme gücü yakalamaktan söz ediyorlar.
HDP´nin ardından bakan Kandil-HPG,

silah bırakmak da neymiş,
önce çözüm sürecini tamamlayın bakalım

derken, anayasadan söz ediyor.

HDP bütün bu süreçte, “milleti bakımından bölünmez bir bütün” olan Türkiye´yi yurttaşları bakımından bölme hedefi güdüyor.
Böylece ulusal devlet yerine “milliyetler devleti” yaratabilecek.

Kardeş DBP beklemekte.

Yedekte bekleyen DBP, şimdilerde köşeye çekilmiş,
kardeşinin ne kadar mesafe alacağına bakıyor.
Öyle ya, “millet” yerine “milliyetler devleti” getirildiğinde
bu rejim nasıl örgütlenecek?
Bunun bir şekilde toprağa yerleştirilmesi gerekir.
Bir şekilde bedene kavuşturulması gerekir.

Kardeş DBP, milliyetler devleti kurulması için ipin ucu göründüğünde,
büyük ve yaratıcı çözüm gücü olarak sahnenin önlerine doğru yürüyecek.

Ülke bölgelere ayrılsın,
Bölge idareleri kurulsun;
Anayasanın tanıdığı “etnisiteler”in anadilleri,
artık her biri siyasal kimlik sahibi olduğuna göre,
bir bölgede hangi etnisite çokluk ise onun anadili o bölgede resmi dil olsun.

Zaten büyüklerinden BDP, 2012 yılında TBMM´nde kurulmuş olan
Anayasa Uzlaşma Komisyonu´na bu önerileri resmi olarak vermişti.
Hazırlık hiç yok değil.

DBP, “ülkesi bakımından bölünmez bir bütün” olan Türkiye´yi
toprağı bakımından bölme hedefi,
yani eyaletler devletinin ortaya atılması için hazırda bekletiliyor.

Atlantiğin iki yakasında heyecan var..

Atlantik dünyasının iki yakası da HDP´yi seviyor.
Zamanı gelince kardeşini de sevecek.
Atlantiğin iki yakası, ABD ile AB, Irak´a olduğu gibi, dünyanın her köşesine
barış, özgürlük ve demokrasi götüren çağdaş merkezler.
HDP de kardeşi de zaten barış ve demokrasinin partileri!
Kardeşi henüz çok küçük, ama HDP büyüdü ve Diyarbakır´dan yola çıkıp
İstanbul finans-medya çatıları üzerinden Brüksel ve Washington´a uzanmış durumda.

Avrupa Birliği´nin HDP sevgisi,
en çok “milliyetlere özerklik” hedefine bağlanmış görünüyor.
ABD´nin sevgisi ise, kardeş DBP ile birlikte “etnik bölgelere özerklik” çerçevesinde
daha da kabaracak gibi.
Etnik bölgeler/eyaletler hayali,
Atlantik´in iki yakasında besbelli, çok heyecan yaratıyor.

Yüz yıl önce yine böyle heyecanlı idiler.
Muratları gerçekleşmedi.
Bu heyecanı bir yüzyıllığına daha erteletme mücadelesini sürdürmek de
bizim için onurlu bir iş olacak.

======================================

Dostlar,

Sayın Prof. Birgül Ayman Güler

Bir Cumhuriyet kadını..
Harman yürekli bir bilim kadını..
Şu verdiği savaşıma bakar mısınız?
1918’de kurulan Yeni Adana gazetesinde bu gün yayımlanan yazısını bizimle paylaşmış.
Bir kez daha ürpererek okuduk yazıyı..
Satır satır..
Sözcük sözcük..
Dayanamayıp sizin için altını çizdik, kırmızıya boyadık..

Veee. 24. dönem CHP İzmir Milletvekili olan Prof. Güler,
son seçimde 7 Haziran 2015’te aday gösterilmedi..
Bu mu Atatürk’ün partisi??
Yalnız Prof. Güler mi??
Prof. Süheyl Batum CHP’den ihraç edilmedi mi?
Onur kavgası verip Mahkeme kararı ile dönmedi m?
Uşak Milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz ve Mersin Milletvekil İsa Gök
tasfiye edilmedi mi?
Emine Ülker Tarhan dışlanmadı mı?
E. Amiral, yiğit ve mücadeleci insan Türker Ertürk harcanmadı mı?
Uzatalım mı??
Ne adına, niçin_??
Herhalde Sayın Prof. Ayman’ın bu yazısında ifşa ettiği adımları atabilmek için..

*****

Ve o CHP, şimdi tutmuş, AKP için “Devr-i sabık yaratmayacağız..” diyebiliyor !?

Bunca muazzam yolsuzluğun, soygun ve talanın, 4 bakanı koltuğundan eden yüz kızartıcı skandalın, Gezi cinayetlerinin, 12,5 yılda öldürülen yüzlerce insanımızın,
süregelen ağır dinci faşist baskıların, sinsi 2023 planlarının….
hesabı sorulmayacak mı??

Hepsinin üstüne bir bardak soğuk su mu içeceğiz
Y-CHP, Batı dayatmalı koalisyonda AKP ile hükümet ortağı olsun diye??
Batsın öylesi hükümet ortaklığı..

Bay RTE’nin başbakanlık yolunu açan Baykal hazretlerine,
Cemaat – AKP ortaklığıyla atılan kaset kazığı yetmemiş olmalı..
Bay RTE ayağına çağırıp TBMM Başkanlığı rüşvetini uzatınca
Baykal’ın ego yayları gene gevşeyiverdi.. 77-78 taşına gelmiş,
7-8 dönem , 30 yıla yakın süre milletvekilliği yapmış bir insan..
Ve Baykal hala zaaflarının tutsağı.. “Tıpış tıpış” koşuverdi..

Ülke yangın yerine dönmüş, umrunda mı; bir elinde ayna, bir elinde cımbız..

*****

Tarih bu CHP’yi de, bu Baykal’ı da asla bağışlamayacak..
Zerre namusları, haysiyetleri varsa;

AKP dışındaki 3 parti asgari bir programda anlaşıp;
önce AKP’yi hukuksal olarak bitirecek süreci başlatırlar,
sonra da erken seçime giderler.

Ülkenin en öncelikli ve biricik gündemi budur.

7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının zehirli meyvelerini toplamaya başladık.
Vatan Partisi de 50-60 vekil ile TBMM’ye 5. parti olarak girebilseydi,
bu lanetli planlar suya düşmez miydi?
Dahası, HDP yerine VP Meclis’te olsaydı??

Her millet, yaraşır olduğu idareyi buluyor korkarız..

Bu iğrenç emperyalist oyunu da bozmak,
bu ülkenin yurtseverleri olarak boynumuzun borcu olsun..

Yüce Atatürk’ün kutsal emanetini sonsuza dek koruyacağız!

Sevgi ve saygı ile.
14 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazının pdf biçimi : HDP_ile_Kardesi_ve_bizim_yanitimiz_14.6.2015

Savaş mı çıkaracaksınız?

Savaş mı çıkaracaksınız?

????????????????????????????????????????????????????????????

Naci BEŞTEPE
AYDINLIK, 8.6.15

 

Zonguldaktayım. Köyleri dolaşıyoruz.Birkaç köylü ile bir köy kahvesinde sohbet ediyoruz.
İçlerinden biri köyün emekli imamı.
Vatan Partisi’ni anlatmaya çalışıyorum.
Ermeni soykırım yalanına karşı verilen mücadeleyi özetliyorum.
Bölücü teröre karşı politikamızı anlatıyorum .
Hoşlanmıyor imam.
AKP gibi düşünüyor. “Analar ağlamasın” söylemi aklına yatmış.

“Açılımda ne var?” diyorum, herkes gibi bilmiyor.
RTE ne diyorsa onun doğrusu o. Sorgulama yok.

İŞGAL EDİLEN ADALARIMIZ 

Yunanistan’ın Ege’de işgal ettiği 150’den fazla ada-adacık ve kayalıklardan haberiniz var mı? diye sorduğumda hayretle yüzüme bakıyorlar.

“Olmaz öyle şey” diyorlar.

Aynı durum Zonguldak’ın çok yerinde oldu.
Doğal. Çünkü Ulusal Kanal izlemeyen, Aydınlık okumayanın bunu bilmesi çok zor.

Vatan Partisi’nin verdiği uğraşı anlatıyorum.

AKP iktidarı sorumlularını ağır ceza mahkemesine vereceğimizi söylüyorum.

“Adalarımızı geri alacağız” deyince İmam sertçe soruyor :

“Savaş mı çıkaracaksınız?” 

“Gerekirse evet” yanıtımdan hoşnut olmuyor.

*****

SIRA NEREYE GELİR? 

Kararlı ve mücadeleci olmadan bir şey kazanılamayacağını vurguluyorum.
Sorularımı sıralıyorum;

Güneydoğu’da “analar ağlamasın” diye bölünmeye göz mü yumalım?

Ermenilerle sorun çıkmasın diye “soykırım yalanını” kabul edip ardından tazminat ve
toprak taleplerine kapı mı aralayalım?

Savaş çıkmasın diye vatan topraklarımızı işgal edene mi bırakalım? 

İmamın gözünün içine bakarak son sorumu soruyorum;

– Densizin biri gelip eşini istese, kavga çıkmasın diye verecek misin?

*****

VATAN NAMUSTUR 

Ben “vatan namustur” öğretisi ile yetiştim.
Gerektiğinde vatan için seve seve ölmeye yemin ettim.
Vatanımın bir karışına yapılan tecavüzü kabul edemem.
Asker olan her Türk genci aynı yemini eder.
Öyle anlaşılıyor ki bazı Türk gençleri ettiği yeminin anlamını bilmiyor veya o yeminin
yalnızca silah altında iken geçerli olduğunu sanıyor.
Az da olsa vatan toprağına karşı duyarsızlığa üzüldüm.

AKP SONUCU VE SONU 

Kardak Kayalığı için savaş kararı veren ve Yunan askerini oradan gönderen devlet yöneticileri ve kahraman askerlerimizi anımsadım.
Askerlerin hemen hepsi Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy davalarında yıllarca hapis yatırıldı.
Millet duyarlı olsa hapse atılabilirler miydi?
AKP’nin ülkeyi ve ulusu getirdiği sonuç budur.
Ve dilerim 8 Haziran 2015 iktidarlarının sonu olur.
Türk ulusu yeni yönetimlerle milli benliğine, onuruna yeniden kavuşur.

***

PAZARTESİ İĞNELERİ 

PARALEL

RTE, Sivas mitinginde “tek devlet “ yerine, “paralel devlet” dedi.
Dil bile paralel…

MELİH

Başbakan Davutoğlu, İ. Melih için Arınç’a “Muhatap alma, seçimden sonra hallederiz.” demiş.
AK hesaplaşma günü gelmiş…

ADALET

Dünya Adalet Projesi oluşumuna göre, Hukukun Üstünlüğü endeksinde Türkiye bir yılda
21 sıra gerileyip 102 ülke içinde 80. sıraya indi.
İktidarda adı Adalet olan parti var da…

VALLAHİ

Davutoğlu, “Vallahi o tırlar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu.”
Şimdi yemin etsin. Mahkemede sanıklar yemin edemiyor.

==========================================

Dostlar,

E. Tümg. Naci Beştepe dostumuz Zonguldak’ta onca dar olanaklarla çoook yoğun ve
yorucu bir seçim kampanyası yürütürken bir yandan da nitelikli bir aydın olarak
AYDINLIK Gazetesindeki aydınlatıcı yazılarını eksik etmiyor..

Yukarıdaki yazısı da ne çok öğretici değil mi??

AKP, 18 Mart Çanakkale Zaferi anmalarında Zaferin gerçek komutanı – yaratıcıcı
Yarbay Mustafa Kemal‘in adını geçirmedi. DİB hutbelerde Yarbay Mustafa Kemal‘den
söz ettirmedi. Onlara göre din – iman gücüyle ve dua ile bu zafer kazanıldı!
Dua eden imamlar Zonguldak’takinin ataları mıydı acaba?
Öyleyse vay halimize..
Bu gidişle duanın da bereketi kalmayacak!

Bir de; AKP cenahı şu son 7 Haziran seçim hezimetini neden dualarıyla engelleyemedi?
Parayla adam tutup topluca dua ettirmekteydiler..

Tanrı da Tayyip’i ve AKP’sini boşadı korkarız!

Sevgi ve saygı ile.
09 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Ali Demirsoy : PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

 

PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

portresi

 

Prof. Dr. Ali Demirsoy
Hacettepe Üniversitesi emekli öğretim üyesi
Tlf: 0312.297 80 40

 

İsteyenin izinsiz olarak gireceği Facebook sayfam
https://www.facebook.com/prof.dr.ali.demirsoy?fref=ts
Özel Facebook sayfam (izinle girilebiliyor)
https://www.facebook.com/ali.demirsoy.568
Blog: http://alidemirsoy.blogspot.com.tr/

Değerli Kardeşim,

Vatan Partisi‘nin bir adayı olarak, eğitim yol haritamızın, eldeki olanaklarla (büyük kaynak talebi olmadan) daha iyi nasıl yönlendirilebileceği konusundaki görüşlerimi siz değerli dostlarımla paylaşmak istiyorum. Bu ülkede eğitimden şikâyeti olmayan kimse yok; çözüm olarak her yıl değişen sınav ve müfredat gündeme getiriliyor. Çok daha iyilerini başarmamız mümkün. Yeter ki eğitimi, çıkarlarımızın ve beynimizin bir yerlerinde sakladığımız gizli amaçların bir aracı olarak görmeyelim. Düşüncelerinizi iletmeniz yol haritamızın daha doğru yönelmesini sağlayacaktır.

Saygılarımla. 29.5.15

*****

PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

Bir davaya inanmak ve uğruna mücadele etmek insanı mutlu kılar.
O davanın ideolojisi, teorisi ve pratiği bütünsellik teşkil eder.
İdeolojiler sınıflar üstü değildir.
Teori pratikten çıkar ama ideolojik kaynağını mensup olduğu sınıftan alır.
“Pratik teorik bilgiden daha üstündür” sözü belirleyicidir.
Sırf teori ile yetinenler idealizmin batağına batmaktan kurtulamazlar.
Odalara hapsolanlar, seçim döneminde tatil beldelerinde gününü gün edenler, pratik içinde olmadıkları için hiçbir işe yaramazlar. Pratiğin dışında kalanların sözlerini dikkate alanlar
hata işlerler. Parti ruhu dediğimiz şey; mücadeleler içinde süzülüp biriken bilgi teorisidir.
Bu teorinin geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması önemlidir. Bilgi teorisi sürekli geliştirilmez ise hayattan koparak gericileşir ve biter.

1) “Devrimin teorisini, yöntemlerini bilmek isteyen, devrime katılmak zorundadır.”

2) “Bilgi edinmek isteyen, dünyayı, yani gerçeği değiştirme pratiğine bizzat katılmalıdır.”

3) “Bütün bilginin kaynağı, kendisini çevreleyen nesnel dünyayı, insanın, duyu organları ile algılamasında yatar.”

4) “Bilgi sürecindeki sıraya gelince, deneyim önce gelir.”

Vatan Partisi Türkiye’nin kaderini belirlemede belirleyici yere sahiptir.

Bu bakımdan partimizin üyelerinin her bakımdan donanımlı olması bizleri sevindirir.
Vatan Partisi olarak Türkiye devrimini ilmek ilmek işliyoruz.
Aceleciliğe düşmeden ve öncelikli görevlerimizi savsaklamadan yolumuza devam ediyoruz.

A) Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinde ihanete izin çıkmaz!
B) Milli Demokratik Devrimimizin koşullarını hazırlıyoruz!
C) Türkiye tam bağımsızlığını kazanacak ve birleşecek!

Başaracağız ve gerçekten başaracağız.

Hepinizi kardeşçe kucaklıyorum.

Prof. Dr. Ali Demirsoy
Vatan Partisi Erzincan Milletvekili Adayı

================================

Dostlar,

Ali Demirsoy hocamızın yazdıklarını aynen paylaşıyoruz..

Kendisini ve eylemini tümüyle destekliyoruz..
Geçirdiği çok ağır aile travmasına karşın ayakta ve üretmeyi sürdürüyor..

O’nun gibi gerçek bir bilgenin TBMM’de yer alması ülkemiz için övünç kaynağı.

Ülkemizi yöneten zat Bay RTE, şu anda kamyoncuların genel kurulunda konuşuyor..
Önemli bir şey söylediği yok.. Savunmada, neden her yerde konuşuyormuş; onu yanıtlıyor..
Bir de ayrıştırıcı – ötekileştirci – aşağılayıcı – suçlayıcı söylemini durmaksızın sürdürüyor..

Acaba, o makamda, 34 yaşında Biyoloji Profesörü olan ve akademik yaşamını 67 yaşını bitirdiğinde 34 yıllık profesör olan Demirsoy Hocamız otursaydı nerelerde konuşurdu, ne söylerdi ve nasıl söylerdi?? İnsan merak etmeden edemiyor..

Şu sırada da TV’lerde Başbakan A. Davutoğlu konuşuyor.. Bar bar bağırıyor..
Sesi kısılmış, kitlelere ilkokul öğrencisi gibi davranarak vaaatler alıyor, sözler verdiriyor..
Ne denli zorda ve çaresiz.. İkisi de..

İnsanın içi daralıyor..

İşte özetimiz böyle..

Bir de VATAN PARTİSİ’nin adaylarına bakınız…
Pırıl pırıl, birikimli, gözleri ışıl ışıl, efendi ama kararlı; yoksul ama onurlu, dimdik..
Bu yurdun emekçi evlatları.. Sicilleri tertemiz.. Ülkeye hep ama hep hizmet etmişler..
Çoook genç olanları da var..

Var gücümüzle, maddi – manevi destek olmayı hak ediyorlar..

Dileriz yarın Adana mitingini sorunsuz başarırlar aslanlar gibi..

Devletin AKP’leştirildiği bir iklim.. mide bulandırıyor, asap bozuyor..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Birinci basamak sağlık çalışanlarının en uzun süreli GöREV’i başladı

Birinci basamak sağlık çalışanlarının
en uzun süreli GöREV’i başladı

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/asmgorev-5395.html, 20 MAYIS 2015 

Birinci Basamak sağlık çalışanlarının, Sağlık Bakanlığı’nın baskısı ve işten atma tehditlerine karşı düzenlediği 3 günlük G(ö)REV eylemi bugün, tüm Birinci Basamak sağlık birimlerinde geniş katılımla başladı.

Birinci Basamak sağlık hizmetleri sunan yaklaşık 70 bin sağlık çalışanı bugün (20 Mayıs 2015) tüm yurtta, en uzun süreli iş bırakma eylemini başlattı.

Sağlık Bakanlığı’nın Birinci Basamak sağlık çalışanlarına yönelik olarak haftalık 40 saat çalışma süresinin üzerine, Cumartesi günleri de nöbet zorunluluğu getirmesi ve Birinci Basamak
sağlık çalışanlarının bu dayatmaya karşı nöbet eylemlerini başlatmasının ardından,
işten atma tehditlerine varacak ceza puanı artışına gitmesi, Birinci Basamak sağlık çalışanlarını bu en uzun süreli eyleme zorladı.

Birinci Basamak sağlık çalışanları, tüm Türkiye’de Tabip Odalarının öncülüğünde gerçekleştirilen etkinliklerde, Sağlık Bakanlığı’nın bu dayatma ve baskısına karşı tepkilerini
dile getirdiler. Eylem ve etkinlikler bugün ve izleyen iki boyunca sürecek.
23 Mayıs Cumartesi günü de yine “nöbet eylemi”ne devam edilecek.

İllerden gelen fotoğraflara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Aydın

Antakya

Balıkesir

Batman

Bursa

Diyarbakır

Gaziantep-Kilis

İzmir

Manisa

Mardin

Mersin 

Muğla

Şırnak

Urfa

Van

20.05.2015

BASIN AÇIKLAMASI

ANNE VE BEBEK ÖLÜMLERİ ARTARKEN, AİLE HEKİMLERİNİ, HEMŞİRELERİ İŞTEN ATMAKLA TEHDİT EDEN SAĞLIK BAKANI’NA:

EŞİT, NİTELİKLİ, ULAŞILABİLİR, ÜCRETSİZ SAĞLIK
VE ÖZLÜK HAKLARIMIZ İÇİN GÖREV’DEYİZ!”

Bu gün ve 21-22 Mayıs günleri Aile Sağlığı Merkezleri’nde (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nde (TSM) hizmet üretemeyeceğiz.

Birinci Basamak sağlık hizmeti sunan yaklaşık 70 bin sağlık çalışanı tüm yurtta,
en uzun iş bırakma eylemi yapmak zorunda bırakılıyor.

Sağlık Bakanlığı, 5 aydır ASM çalışanlarına hafta içi 40 saat çalışmaya ek olarak,
Cumartesi günleri ‘nöbet’ adı altında fazla çalışmayı dayatıyor.

Hafta içi, kendisine kayıtlı bebeğe, gebe kadına aşısını, izlemini yapan; hastasını muayene eden, tedavisini yapan, köy köy gezen, evlerde hastasını ziyaret eden, entegre sağlık hizmeti verilen yerlerde gece gündüz demeden gelen her hastaya bakan, tatillerde ölü muayenesini yapan,
ev ev, okul okul aşı kampanyası yürüten birinci basamak sağlık çalışanına, ek olarak
Cumartesi günleri de gel çalış deniyor.

ASM sağlık çalışanları bu haksız hukuksuz Cumartesi fazla çalıştırma dayatmalarına karşı 5 aydır direniyor ve çoğunlukla ASM’lerini açmıyor.

Sağlık Bakanlığı, ASM çalışanlarının 5 aydır sürdürdükleri kararlı ve başarılı direnişini kırmak için, 16 Nisan 2015’te yeni bir yönetmelik yayımlayarak, Cumartesi direnişini sürdürenleri
işten atmakla tehdit eden ağır ceza puanları getirdi.

Sağlık örgütlerinin, Sağlık Bakanlığı ile bu konuda yaptığı görüşmeler sonuçsuz kalmış,
en son TTB’nin Sağlık Bakanı ile bir kez daha görüşme talebi karşılık bulmamış;
aksine Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, basına verdiği demeçte TTB’ye halkın sağlık hizmeti almasını önemsemediği şeklinde suçlamalarda bulunmuştur.

Sağlık örgütleri, sağlık çalışanlarının haklarını savunurken, halkın sağlık hakkını savunmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır.

Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz                    :

Halktan, ödedikleri sağlık primlerine ek olarak katkı, katılım, muayene, ilave, ilaç farkı vb. adları altında 12 çeşit ücreti kim alıyor?

Özel hastanelere giden halkı, soyup soğana çeviren farkları %200’lere kim çıkardı?

Nüfusun %10’u sigorta kapsamı dışındayken, primlerini ödeyemeyen binlerce yurttaş
sağlık hizmeti için cebinden para ödüyorken,

Koruyucu sağlık hizmetlerinde; bebek ölümlerinden, anne ölümlerine artış yaşanırken;
tam aşılı çocuk sayısı düşerken, kızamık salgınları görülürken,

Muayene süreleri 2-3 dakikaya inmişken, tüm bu haksızlıkları halka kim reva görüyor?

Bu mu halkı düşünmek!

Aile Sağlığı Merkezleri’ni, zincir hastanelerin patronlarına satmadan önce, sağlık çalışanlarını, az paraya, çok çalıştırıp pazarlamaya yönelik girişimlerinizi güçlendirmeye çalıştığınızı duymayan kalmadı.

  • ASM’lerin zincir hastanelerine satışı sonrasında, Birinci Basmakta verilen tüm hizmetlerin paralı olacağını biliyoruz.

Bizler;
– koruyucu sağlık hizmetlerin önemsendiği,
– halka yeterli muayene sürelerin ayrıldığı,
– her kesimin, eşit, ücretsiz, iyi sağlık hizmeti alabildiği,
– çalışanların haklarının gasp edilmediği,
– sağlık hizmetlerinin toplumun gereksinimlerine göre sunulduğu

bir sağlık ortamı istiyoruz.

Kimin halkı düşündüğü gün gibi ortada!

Birinci Basamak sağlık çalışanları, bu gün ve sonraki iki gün, Cumartesi fazla çalışma ve
işten atma tehditlerine karşı, kendi haklarını korumak için 3 gün hizmet üretemeyecek.

Taleplerimiz karşılık bulana dek eylemlerimizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

Saygılarımızla.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ 

==============================================

Dostlar,

Meslektaşlarımızın ve üyesi olduğumuz meslek örgütümüz TTB’nin
(TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ) bu eylemini;

1- Bütünüyle desteklediğimizi,
2- Doğru ve yerinde bulduğumuzu,
3- Haklı ve adil – yasal istemlere ve saptamalara dayandığını
4- Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmetlerini ve sistemini iyi yönetemediğini
hatta çooook kötü yönettiğini
5- AKP’nin sağlık hizmetlerinin halka değil sermayenin çıkarlarına dönük olduğunu
6- AKP’nin sağlık politikalarının kökünün dışarıda, IMF – DB dayatması
“Health Transformation” (Sağlıkta Dönüşüm) olduğunu
7-  SGK’nın finansal yoğun bakımda olduğunu
8- Sağlık sistemi üzerinden yerli – yabancı sermayeye ulusal kaynakların aktarıldığını
9- GSS’nin sermayenin kârının sigortası durumuna geldiğini
10- Sağlığa harcanan onmilyarlarca Dolar (50+ Milyar $!) ulusal kaynağa karşın,
halkımızın sağlık düzeyi göstergelerinin beklenen ölçüde iyileşmediğini (Verimsizlik!)
11- AKP iktidarının lanetli bir denklem kurarak PRİM = EK VERGİ alarak
verginin karşılığı kamusal sağlık hizmetini unutturduğunu ve vergileri iç ettiğini
12- Devletin, yerli – yabancı sermaye adına, halkın sırtında sağlıkta sopalı tahsildara dönüştürüldüğünü….

……

Acı acı saptayarak İSYAN İÇİNDE des- tek – li – yo -ruz…

1971’den beri Tıbbiyeli olan (Hacettepe Tıp 1. sınıf) 44 yıllık bir sağlık emekçisi olarak saptıyoruz. Gidilen yol yol değildir..
AKP’nin iğneden ipliğe yanlış bu vahşi sağlık politikalarının durdurulması zo-run-lu-dur!

Ulusal sağlık politikalarına,
SAĞLIKTA SOSYALLEŞTİRME REJİMİNE geri dönülmelidir!

Bu bağlamda bir program, yalnızca VATAN PARTİSİ PROGRAMINDA var…

*****

56. Parasız ve Nitelikli Sağlık

Bütün yurttaşlar sosyal güvenlik kapsamına alınacaktır. Sağlık alanında her düzeydeki eşitsizliğe son verilecek, herkese nitelikli sağlık hizmeti verilecektir. Sağlık hizmetleri iki yıl içinde parasız hale getirilecek; işyeri, mahalle, köy ve okul temelinde yeniden örgütlenerek halkın ayağına götürülecektir. Türkiye bütün bu olanaklara sahiptir.
Sosyal güvenlik kurumları çökmekten kurtarılacak, hizmet için yeterli hekim ve hastabakıcı görevlendirilecek ve araç gereç tahsis edilecektir. Sosyal güvenlik kurumlarının özel kesimden alacakları hızla tahsil edilecektir. İnsan sağlığını piyasaya feda eden, hastayı müşteri olarak gören ve çoğaltan sistem değiştirilecektir. Para kazanmaya değil, hastalıkları önleyici sağlık hizmetine öncelik verilecektir. Halkın sağlık bilgisi yaygın eğitim kampanyalarıyla geliştirilecektir.
Sağlık hizmetinin planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesine, sağlık görevlileri ile hizmetten yararlananların etkin katılımı sağlanacaktır. Bu bağlamda hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilecektir. 

57. Halka Ucuz ve Nitelikli İlaç

Sosyal güvenlik kurumlarına ve halka ucuz ve nitelikli ilaç sağlanacaktır. Millî Hükümet,
millî ilaç sanayisini yabancı ilaç tekellerine karşı koruyacak ve destekleyecektir. Araştırma çalışmaları özendirilecek ve geliştirilecektir. Millî güvenliğin gereği olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün 100 temel ilacı ve aşılar Türkiye’de üretilecektir. Türkiye’de üretilebilecek ilaçlar dışardan alınmayacaktır. Yabancı ilaçlara ruhsat, sıkı kayıtlara ve süreye bağlanacaktır.
Sağlığa zarar veren bilinçsiz ilaç tüketiminin kışkırtılmasına son verilecektir. Halk bu amaçla eğitilecektir.
*****

Son derece tutarlı ve gerçekçi…

Başka hiçbir siyasal partinin programı ile karşılaştırılamayacak ölçüde hem de..

23 sayfalık dolu dolu ve sistematik bütünselliği olan Vatan Partisi Programı‘nı okumak için pdf olarak indirebilirsiniz…

VATAN_PARTISI_Programi_2015
http://ahmetsaltik.net/2015/04/29/milli-hukumet-programi-vatan-partisi-programi/

Sevgi ve saygı ile.
21 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ANITKABİR’de 19 Mayıs Konseri ve AKP’nin hazin halleri..

ANITKABİR’de 19 Mayıs Konseri

ve AKP’nin hazin halleri..

Her meslekten ve her yaştan 750 korist ve 28 amatör koro, yeni bestelenen ATATÜRK marşını ve Atatürk’ün sevdiği şarkıları coşku içinde seslendirdiler..

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın efssane şefi Hikmet Şimşek’in 1998’deki konserinden 17 yıl sonra 2. kez böylesine coşkulu bir halk etkinliği sergilenmiş oldu.

Bu arada 12. CB Bay RTE, hukuk dışı biçimde bir kez daha, Aksaray’da seçim propagandasında idi. Başvezir Davutoğlu da seçim telaşında idi Zonguldak’ta. Anıtkabir’e Gençlik ve Spor Bakanı gitti Hükümet adına.. AKP’nin Atatürk’e ve Devrimlere bakışı bir kez daha
apaçık ortada.. Tayyip bey 18 Mayıs’ta Samsun’daki seçim propagandasında gene
ATATÜRK sözcüğünü ağzına almadı.. “Gazi Mustaf Kemal” dedi alışılageldiği gibi..
19 Mayıs törenlerini yasaklayanlar, sözde Samsun’da 1 gün önceden O’nu anıyorlardı..
Ne de yavan ve iğreti idi ağızlarında, içtenlikten uzak mı uzak..

Tayyip bey çok yorgun ve unutkan oldu epey.. Geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında
asgari ücret için “Bin TL dolayında herhalde..” dedi.. Oysa 949 TL idi ve bir zamanlar
bu düzeyde bile geliri olmayan, ev kirasını RP’nin ödediğini Şevket Kazan’ın ağzından öğrendiğimiz birisi, Devlet Başkanı olduğunda asgari ücrete ve emekçinin yaşam kavgasına
bu denli yabancılaşmamalıydı.

“1 milyon da çok para mı??” diyerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na alınan lüks otomobili savumdu. Eleştirenlerin kendilerinin ve çocuklarının “altında” Mercedes araçlar olduğuu söyledi. Bu aracın gerçek değerinin de 1 milyon TL değil 300 bin TL dolayında olduğunu ekledi. Bu veri doğru ise, söz konusu lüks makam aracı en az 300 işçinin asgari ücretine denktir..

300 000 TL / 949 TL= 316 asgari ücret…

1 milyon TL ise 1 000 000 TL / 949 TL = 1054 asgari ücret..

Bursa’da 15 bin dolayında emekçi (Renault, Tofaş, Mako vb.) ücretlerinin geçinmelerine yetmediğini bildirerek en sonunda greve gittiler..

Onlara selam olsun..

Dileriz, sermaye yanlısı AKP iktidarı, milli güvenlik vb. gerekçelerle Bakanlar Kurulu kararı ile grevi ertelemeye gitmez.. Geçtiğimiz yıl MESS grevinde Bakanlar Kurulu, skandal bir biçimde, daha grev başlamadan, Bakanlar Kurulu toplanmadan bakanlara imzalatılmış hukuksal olarak yok hükmünde bir “Karar” (?!) ile durdurma kararı vermiş ve safını emekçiden yana değil, sermayeden yana koymuştu. Hem özüyle hem biçimiyle Hukuku da hiçe sayarak..

***

12. CB Bay RTE dün de Karaman’da, seçilme yaşının 30 olduğunu, seçme yaşının 18 olması nedeniyle seçilme yaşıının da 18’e indirilmesi gerektiğini belirtti. Oysa seçilme yaşı 25 idi..
ve 13 Ekim 2006’da kendi iktidarları döneminde Anayasa değişikliği ile sağlanmıştı.

Bir de kendince “pratik zeka” önerisi oldu.. 18 yaşında TBMM’ye seçilen gençlerin askerlik sorununu, vekillikte geçen sürenin askerliğe sayılması.. Tayyip beyin akıl yürütmesi zaten “ilginç” ve “sui generis” (kendine özgü) idi; giderek bu 2 özellik daha da belirginleşiyor..

****

Daha nicelerini sayalım ???

“Necip” (soylu) milletimiz herhalde 7 Haziran 2015 seçiminde kendi celladına milyonlarca oy (20-21 milyon) boca etmeyecektir… Oysa yaklaşık 5 milyon oy, kalleş % 10 barajını aşarak VATAN PARTİSİ‘nin TBMM’ye girmesine yetecek ve ülkemizin yazgısı değişecek..

Vatan Partisi’nin 19 Mayıs Ankara Mitingi çok başarılı ve coşkulu idi bu arada..

Sevgi ve saygı ile.
20 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com