Etiket arşivi: Ulu Önder Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk’ün Görevden Alınması ve İstifası


Mustafa Kemal Atatürk’ün Görevden Alınması ve İstifası

Naci_Bestepe_portresi


E. Tümg. Naci BEŞTEPE

 

 

Mustafa Kemal Paşa, 3. Ordu Müfettişi sıfatıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışından başlayarak ulusal örgütün (milli teşkilat) kurulması ve milletin aydınlatılması için çalışmalara başladı.

Bu kapsamda askeri makamlarla da yazışmalar yaptı.

Birlik komutanlarını, ulusal örgüt (milli teşkilat) konusunda hazırlarken, görevlerini
terk etmemelerini ve İstanbul Hükümeti’nin görev değişikliği yapması halinde de kendilerinden sonra geleceklerin aynı doğrultuda çalışacaklarına emin olmadan makamlarını boşaltmamalarını istedi.

3 Haziran’da sorumluluk alanındaki makamlara çektiği telgrafla; Ermeni muhtariyetinin ve İngiliz himayesinin kabul edilmemesini istedi.

Bundan üç gün sonra, 8 Haziran 1919’da Harbiye Nazırı (MSB) tarafından
İstanbul’a geri çağrıldı.

Geri çağrılma üzerine, bundan sonraki etkinlikleri bireysel olarak yürütmenin
zor olacağını, bu nedenle ulusal birlik ve dayanışmayı sağlayacak bir kurulun (heyetin) oluşturulmasına karar verdi.

Kongrelerin toplanması için girişimleri başlattı.

Dahiliye Nazırı (Bakanı) Ali Kemal, 23 Haziran 1919’da yayımladığı genelge ile;

 İngilizlerin isteği ile Mustafa Kemal’in görevden alındığını,
– İyi bir asker olmakla birlikte siyaseti bilmediğinden yanlışlar yaptığını,
– Faaliyetlerinin, BARIŞ KONFERANSI öncesi zararlı olduğunu,
– Hükümet işleri ile ilgili olarak hiçbir talebinin karşılanmamasını,
– İstanbul’a geri getirilmesinin Harbiye Nezareti’nin yetkisinde olduğunu bildirdi.

Mustafa Kemal bu genelgeyi ancak Sivas’a geldiğinde, 26 Haziran’da öğrendi.

Elazığ Valiliğine görevlendirilen Kur. Alb. Ali GALİP Bey, Sivas Valisi’nden
Mustafa Kemâl Paşa’yı tutuklamasını istedi. Ancak Vali Reşit Paşa kabul etmedi. Kendisi de tutuklamaya cesaret edemedi.

Mustafa Kemâl Paşa, Erzurum’a varınca Kâzım Karabekir ve yol arkadaşlarını toplayarak;

  • “Görevin resmi makam ve üniformaya sığınarak, el altından yürütülecek türden olmadığını, açıkça ortaya çıkarak milletin hakları adına gür bir sesle bağırmak ve bu sese milleti ortak etmek gerektiğini, görevden alındığı için kendisi ile işbirliği yapacakların da kendisinin karşılaşacağı sonuçlarla karşılaşabileceğini, ancak ne olursa olsun bir kişinin
    ortaya atılması gerektiğini..”
    söyledi.

Mustafa Kemâl Paşa’nın önderliği sürdürmesi kararı alındı.

Erzurum Kongresi hazırlıkları sürerken, Padişah Vahdettin ve Damat Ferit İstanbul’a dönmesi için sürekli çağrı yapıyorlardı.

Mustafa Kemâl Paşa her kezinde “gelmem” yanıtı verdi.

Sonuçta 8/9 Temmuz gecesi yapılan telgraf haberleşmesi ile resmi görevi sonlandırıldı.

İstanbul’un görevden alma telgrafı üzerine Mustafa KEMAL Paşa, saat 22.50’de Harbiye Nezareti’ne ve 23.00’da Padişah’a aşağıda orijinali ve tercümesi yazılı
metni gönderdi. Böylece resmi görevle birlikte askerlikten de ayrılmış oldu.

Kendi ifadesi ile o günden başlayarak,

  • “Resmi sıfat ve yetkilerden sıyrılmış olarak, yalnız milletin sevgi vefedakârlığına güvenerek ve onun tükenmez feyiz ve kudret kaynağından güç ve ilham alarak vicdani görevine devam..“ etti.

1921 yılında TBMM askeri rütbe ve makamını verene dek çalışmalarını
sivil olarak sürdürdü.

Sivil olarak görev yapmasında zorluk çıkmaması için, Vilayet-i Şarkiye
Müdafaa-yi Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nin başına geçmesi sağlandı.

Ulu önder Atatürk bu hareketi ile, asıl olan rütbe ve makamların değil
ulusun gönlünde edinilen yer ve sağlanan güven olduğunu kanıtlamıştır.

Türkiye’yi yönetenlerin hiç unutmaması gereken çok önemli bir tarihsel derstir.

Umarız tarihten ders almasını bilirler.

YENİDEN 19 MAYIS

Dostlar,

“Atatürk’ü Anma; Gençlik ve Spor Bayramı” haftası sürüyor..

Siyasal iktidar görmezden gelse de..

Başbakan, bilmem kaçıncı yıldır üstüste kutsal ulusal bayramlarımızda
değişik gerekçelerle bulunmasa da..

Yeni Gençlik ve Spor Bakanı (Suat Kılıç), Reyhanlı’daki acı katliamı bahane ederek
19 Mayıs Konserlerini iptal etse de..

Reyhanlı’da siyasal iktidarın tartışmasız 1. derece sorumlu olduğu kırımda kurban sayısı resmi olmayan rakamlarla yüz’ü aştığı halde ulusal yas ilan etmeyen ama
olay günü (11 Mayıs 2013, öğlen saatleri) Burhan Kuzu‘nun oğlunun – 2 bakanın da katıldığı- o gün akşamki düğününü iptal etmeyen bir anlayışla karşı karşıya olsak da..

Bildiğinizi üzere bu konuda sitemize epey yazı, makale koyduk.

Bizim 17 Mayıs 2013 günü İzmit’te verdiğimiz konferansın power point yansılarını da..

Şimdi de Sayın Ertuğrul Gezenoğlu‘nun çok öğretici makalesini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
22.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Yeniden 19 Mayıs

ERTUĞRUL GEZENOĞLU
15.5.2013, www.add.org.tr

Ulu önder Atatürk 1927 yılında Nutuk’a ‘’19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım.‘’ diyerek başlamıştır. Genel kabul gören tarihlere göre 19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı, 9 Eylül 1922 bitişidir. Ama özellikle İzmir’de yaşayan bizler için Ulusal Kurtuluş Savaşı İzmir’in işgali olan 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin’in düşmana attığı
ilk kurşun ile başlamış ve 9 Eylül 1922’de bitmiştir. Yani Ulusal Kurtuluş Savaşı İzmir’de başlamış ve İzmir ‘de biterken aynı anda Kuruluş dönemi başlamıştır.

Hasan Tahsin’in İzmir için ayrı bir önemi vardır ve her yıl artan bir katılımla
15 Mayıs günü anma töreni yapılmaktadır.

Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun direnişin başlangıcı olmuş, Efeler düşmana karşı çete savaşlarını başlatmış ve ülkenin her yerinde direniş hareketleri önce cemiyetlere daha sonra da Kuvay-ı Milliye’ye dönüşmüştür.

Bu gelişmeler yaşanırken Atatürk Anadolu’yu kongrelerle dolaşarak 23 Nisan 1920’de Ankara’da BMM‘ni toplamıştır. Yokluklar ve zorluklar içinde çalışan İlk Meclis üyelerinin tümünü minnet ve saygı ile anıyorum.

Meclisin açılması ile, direniş hareketleri sonucu oluşan Kuvay-ı Milliye, düzenli bir Türk Ordusu’na dönüştürülerek Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandırılmıştır.

Lozan’da ülkenin tapu senedi emperyalistlere kabul ettirildikten sonra (24 Temmuz 1923), sıra Cumhuriyet’in ilanına gelmiştir (29 Ekim 1923).

Adeta kıyametin koptuğu nokta 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilan edildiği andır.

O ana dek Atatürk ile birlikte olan birçok komutan Atatürk’ün karşısında yer almışlardır.
Bundan sık sık söz etmekten amacım, genellikle devrim karşıtlığının 14 Mayıs 1950’de başladığı şeklindeki yanlış düşüncenin değişmesini istediğimdendir.

14 Mayıs1950 –  27 Mayıs 1960 devrim karşıtlarının ilk iktidar dönemidir. Ne acıdır ki, ülkeye demokrasiyi getiren, muhalefet olmayı içine sindiren, bir anlamda iktidar olmalarının önünü açtıkları tarafından daima Atatürk’ün yanında yer almasından olsa gerek, en çok saldırılan kişi İsmet Paşa olmuştur. Bugün de aynı haksızlıklar aymazlık derecesinde yapılmaktadır.

Bu düşünceleri aklımdan geçirirken duyduğum bir cümle beni etkiledi. Cümle şöyle idi;

“ Hep Atatürk’ün silah arkadaşları diyoruz ama Atatürk’ün fikir arkadaşlarından bahsedenimiz yok, çünkü O’na fikir arkadaşlığı yapan yoktu.”.

Bana göre bu cümle, ‘’İsmet Paşa dışında fikir arkadaşlığı yapan yoktu.” şeklinde bitmeliydi ama yine de çok önemli bir tespit olduğunu düşünüyorum.

Bu cümleyi geniş anlamda değerlendirirsek;

Eğer İsmet Paşa dışındaki komutanlarla 29 Ekim 1923’teki ayrışma olmasaydı;
Serbest Fırka olayı yaşanmaz, isyanların etkileri az olurdu. Ülkenin, 1929 Dünya Ekonomik Krizinin de yaşandığı o zorlu ilk yıllarda enerji birlikteliği sinerjiye dönüşeceğinden hem kalkınmada hem de Devrimci atılımlarda kısa sürede daha hızlı sonuçların alınması olanaklı olabilirdi.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir özveri ile cephelerde başarıdan başarıya koşan komutanların utku (zafer) sonrası Atatürk’le savaşta olduğu gibi baş başa vererek yani O’na silah arkadaşlığından sonra fikir arkadaşlığı yapmaları durumunda ortaya çıkacak tablonun getireceği olumlu sonuçlarla Kuruluş dönemi daha verimli olabilirdi.

Musul – Kerkük sorunu aynı Hatay sorunu gibi çözülerek Misak-ı Milli sınırlarına katılmış olurdu. Böyle bir durumda petrolü olan Türkiye’nin ulaşacağı olumlu noktayı tahmin etmek zor değildir. Karma ekonomi uygulaması ile adeta yoktan var edilen kamu iktisadi kurumlarının (KİT) yanı sıra özel sektör de kısa zamanda gelişme sağlayacağından, sanayileşme kısa zamanda ülkeye yaygın bir biçimde dağılacaktı.

İşte bu tabloyu çok iyi hesap eden emperyalistler, ülkede birçok isyanı körükleyerek
Musul – Kerkük’te istediklerini elde etmişlerdir.

Köy Enstitüleri projesi daha erken başlayabilir, toprak reformu rahatça yapılabilir,
1930 ekonomik krizi fırsata dönüştürülebilirdi. Cepheleşmelerin en büyük nedeni olan cehaletin yenilmesi, ulusal gelirin hakça paylaşılması sağlanabilirdi. Böylece Cumhuriyet’in Halkçılık ilkesi sosyal devlet anlayışı ile birleşerek özgür ve mutlu toplum ideali gerçekleşmiş olurdu.

Kentlere gelenlerin kentli olmasını sağlamak için açılan Halkevleri kırsal kesimden daha bilinçli olarak gelecek olanlarla kucaklaşarak kültürlü, düzenli, mutlu kentlerin oluşması sağlanabilirdi. Şehirlerde ister gecekondu deyin, ister varoş , böyle bir kesim oluşmaz , çarpık kentleşmenin önüne geçilebilirdi.Kentler büyük çapta göçler ile boğulmazdı.

Tüm bunlar senin varsayımların denilebilir ama yaşanan acı gerçekler somut olarak belleklerimizde silinmeyecek izler bırakarak yerlerini almışlardır.

Yaşananlar yaşanmıştır ama bunlardan yeterince ders alınmış mıdır?
Bu soruyu olumlu yanıtlamak olanaksızdır. Aksine daha önce yaşanan ve unutulması gereken olayların abartılarak gündeme getirilmesi ile cepheler arası keskinleşmeye doğru gidildiği kanaati toplumda oluşmaya başlamıştır.

– 19 Mayıs 2012 öncesi ulusal bayramlara kısıtlama getiren genelge,
– kimi operasyonlarda Nutuk ve Gençliğe Hitabe’nin kayıtlara geçirilmesi,
– bir bölüm medyada Atatürk’e yapılan kabul edilemez saldırılara savcılarca izlemsizlik (takipsizlik) kararlarının verilmesi,
– iktidarın Türk Milleti sözünü kullanmaması,
– kimi toplantılara Türk bayrağının sokulmaması,
– bazı toplantılara saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlanmaması,
– T.C. ibaresinin kimi kamu kuruluşlarından kaldırılması,
– Atatürk resimlerinin indirilmesi,
– 21 Mart 2013 Diyarbakır mitingi ile 8 Nisan 2013 Silivri olaylarının karşılaştırılması bitmeden
– akil insanların toplantılarının yapılış biçimi, protestolara karşı
sert müdahaleler,
– 1 Mayıs 2013 İstanbul olayları..

toplumda geniş bir tepki oluşmasına neden olan gelişmelerdir.

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk’e, Türk bayrağına, Atatürk ve Cumhuriyet’in devrim ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olanların marjinal diye nitelendirilmesi ve adeta
yok sayılmak istenmesi ülkemize aymazlık derecesinde yapılan bir kötülüktür.

Şu bilinmelidir ki; kendini yurtsever ve ulusalcı kabul edenler hiç de az değildir.
Sessiz bir çoğunluk olarak vakur bir şekilde sabretmektedirler. 29 Ekim 1923’ten başlayarak Atatürk’ün karşısında yer alanlar nasıl halkın gönlünde yargılanarak mahkum olmuşlar ise , yurtsever ve ulusalcılara yapılanları da halk gönlünde yargılayıp mahkum edecektir.

Bundan sonra yapılacak seçimlerde halkın gerçekleri görmesi sağlanarak sandıkta demokratik yoldan alınacak seçim zaferleri ile tekrar Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuşulması, ülkemizin geleceğinin tek çıkış yoludur.

Önemli olan bugünlerde gerekirse bedel ödeyerek doğru yerde durabilmektir.
Doğru yerde duranları, şu anda bedel ödemekte olanları ve bu uğurda bedel ödeyeceklerini bilerek direnenleri en içten duygularla selamlıyorum.

Başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere bu ülke için şehit ve gazi olanları minnetle anıyor, güller ve ışıklar içinde yatmalarını diliyorum.

Bedel ödeyenler ve ödeyecek olanlar; güçlerini Türk Milleti’nden, Atatürk’ten ve damarlarındaki soylu (asil) kandan almaktadırlar.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!…

Kaygı ve saygılarımla…

Ertuğrul GEZENOĞLU
19 Mayıs 2013

İstanbul Barosu : ANKARA VALİLİĞİNİN CUMHURİYET KUTLAMALARINI YASAKLAMA KARARI HUKUKA AYKIRIDIR, HALKIN CUMHURİYETİ KUTLAMASI YASAKLANAMAZ !


Dostlar,

İstanbul Barosunu gönülden kutluyor, son derece değerli olan bu açıklamasnı çok iyi zamanlanmış ve cesaret verici buluyoruz.

İstanbul Barosu’nun açıklamasına bütünüyle katılıyoruz.

Barolar Birliği, TMMOB, TTB, TOBB gibi öneml, ve büyük ölçekli örgütleri de bu kritik dönemde göreve açğırıyoruz..

Hem de gecikmeden..

Öta yandan, Yönetsel (İdari) yargıya taşınan (Nöbetçi İdare Mahkemesi) Ankara Valiliği’nin talihsiz yasağı hakkında verilecek kararın “ANKARA’da YARGIÇLAR VAR” dedirtecek nitelikte olması umudumuzu da bir yurttaş olarak dillendirmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. (Anayasa’nın 138. maddesine saygı kusuru aklımızdan geçmeden..)

Sevgi ve saygı ile.
24.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

Haber » Güncel
Son Güncelleme: 24.10.2012 13:14:44
Etkinlik Tarihi: 23.10.2012

ANKARA VALİLİĞİNİN CUMHURİYET KUTLAMALARINI YASAKLAMA KARARI HUKUKA AYKIRIDIR, HALKIN CUMHURİYETİ KUTLAMASI YASAKLANAMAZ ! 

Basına yansıyan haberlere göre Ankara Valiliği, 29 Ekim yürüyüş ve kutlamasının yasal olmadığı gerekçesiyle engelleneceğini duyurmuştur. Valilikçe yapılan açıklamada kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmek istenildiği,  yapılmak istenen yürüyüş ve kutlamanın 2911 Sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırı olduğu, kanunsuz eylemin güvenlik güçlerince engelleneceği ve eylemi organize edenler ile katılanlar hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılacağı ifade edilmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki 29 Ekim 2012 günü Ankara’da yapılacağı ifade edilen buluşma, 2911 Sayılı Kanun kapsamına giren bir toplantı ve gösteri yürüyüşü değildir. Nitekim anılan Kanunun 2. maddesine göre Toplantı; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını, Gösteri yürüyüşü ise; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri ifade etmektedir. 

  • Oysa gerçekleştirilecek olan buluşma Kanundan açıkça anlaşılacağı üzere 2911 Sayılı Kanun kapsamında bir toplantı yahut gösteri yürüyüşü olmayıp,
    89 yıllık bir geleneğe dayanan Cumhuriyet kutlaması, töreni, şenliğidir.

Kaldı ki, anılan Kanunun 4. maddesinde, “istisnalar” başlığı altında maddede belirtilen toplantı ve faaliyetlerin 2911 Sayılı kanunun hükümlerine tabi bulunmadığı açıkça belirtilmektedir. Maddenin (b) bendinde Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar’ın bu Kanun kapsamında olmadığı yoruma ihtiyaç göstermeyecek şekilde belirtilmektedir.Cumhuriyet kutlamalarının 89 yıllık bir gelenek kapsamında yapılan tören ve şenlik olduğu tartışmasızdır.

Nihayet her durumda,

2911 sayılı Kanunun 3. maddesine göre;

  • “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Bu Kanuni düzenlemeler dikkate alındığında, yasaklama kararının kanuni bir dayanağı ve makul/meşru bir sebep ve gerekçesinin bulunmadığı, dolayısıyla kararın kanuna, hukuka aykırı olduğu açıkça görülmektedir.

Emperyalizme karşı Türk Ulusunun yazdığı bir destan,

  1. ulusal varlığımızın ve bütünlüğümüzün harcı, olan Cumhuriyetimizin kitlesel bir coşku içinde kutlanmasının bu şekilde yasaklanması geldiğimiz noktayı göstermekte, acı ve üzüntü vermektedir. Tarih ve toplumsal vicdan bu konuda gerekli yargıyı her zaman olduğu gibi verecektir.Ne yazıktır ki, Ulu Önder Atatürk’ün, Cumhuriyetin kurucu ilke ve değerlerinin toplumsal bellekten silinmesi yönündeki çabalar hız kazanmıştır.

  2. Bilinmelidir ki, Cumhuriyet ve Atatürk sevgisi bu toplumun yüreğine, belleğine kanun veya kararlarla konulmadığı gibi bu şekilde de silinemez.

  3. Türk mucizesi Cumhuriyetin kutlanmasını da hiçbir güç engelleyemez!

Bu vesile ile İstanbul Barosu olarak bir kez daha ve güçlü bir şekilde;

* Cumhuriyetin kazanımlarını,
* Atatürk ilke ve devrimlerini,
* üniter devleti,
* ülkenin bölünmez bütünlüğünü

savunma ve koruma kararlılığımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.

İSTANBUL BAROSU
24.10.12,
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=7423