Etiket arşivi: Ülkücülük

Zeki Sarıhan : BİR HATANIN YOL AÇTIĞI SONUÇ


BİR HATANIN YOL AÇTIĞI SONUÇ

Zeki_Sarihan_portresi 

Zeki Sarıhan
 
Bakmayın öyle geçmişimizle övünüp sudan çıkmış ak kaşık gibi göründüğümüze. Hepimizin geçmişinde birçok hata vardır.
Zaten hatasız insan olmaz. Hatalar, ders çıkarılmak içindir.
 
1960’lı yıllarda Ankara Yüksek Okullar Talebe Birliği adında bir kuruluş vardı. Bu kuruluşu oluşturan dernekler Gazi Eğitim, Erkek Teknik, Kız Teknik, Yüksek Öğretmen ve Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu öğrenci dernekleri idi. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Öğrenci Derneği de kuruluşu oluşturanlar arasında ise de o sırada iki başlı ve mahkemelik olduğundan Birliğe katılamıyordu.
 
10 Mayıs 1968 günü bu Birliğin genel kurul toplantısı yapıldı. Ankara’da
5 yüksek okulun öğrenci derneklerini temsil edecek böyle bir birliğin kongresine siyasal çevreler de önem veriyor olmalıydı ki
kongreyi Güçbirliği temsilcileri de izlediler.
 
O tarihlerde gençler arasında üç siyasa akım vardı.
Soldan sağa doğru Sosyalizm, Sosyal Demokrasi, Ülkücülük.
 
Gazi Eğitim Öğrenci Derneği sosyalistlerin elindeydi. Ben de okul adına birliğe delege seçilen 2 kişiden biriydim. Enstitünün 1. sınıfındaydım. Siyasal deneyimlerim yeterli sayılmazdı.
 
Arkadaşlarım, beni birliğin başkanlığına aday gösterdiler. Öbür okulların delegelerine beni tanıttılar. Fakat başkan seçilmem kolay olmadı.
Çünkü öbür okulların da başkan adayları vardı, biraz da yukarıda saydığım üç siyasal akım, derneğin yönetiminde temsil edilmek isteniyordu.
 
Oylamalar neredeyse kilitlenmişti ki 6 Haziran 1968 günü, 20. tur sonunda başkan seçilebildim. 9 kişi bana oy verdi, 3 kişi başka bir adayda diretti, 2 de çekimser oy çıktı. Uğraşıp didinip başarmıştık…
 
İyi hoş da başkan yardımcısı kim olacaktı? Ben Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’ndan bir arkadaşa söz vermiştim. Bunun nedeni onun da benim gibi sosyalist olmasıydı. Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu’ndan sosyal demokrat bir arkadaşın 2. başkan olmasında direttilerse de bunu kabul etmedim. Yönetim tümüyle sosyalistlerin elinde olmalıydı! 
 
Ben o zaman Türkiye İşçi Partisi’nin etkisindeydim. TİP, CHP’yi, sağcı bir parti olarak nitelendiriyordu. Bu görüş 1940’lı yıllarda doğruydu fakat köprülerin altından çok sular akmış, CHP 1950’de muhalefete düşmüştü. Ayrıca 2. başkan olması için söz verdiğim arkadaşa karşı
da mahcup olmak istemiyordum.
 
8 Haziran günü Yüksek Öğretmen Okulu’nda ilk yönetim kurulu toplantısını yaptık. Bu toplantı tam yedi saat sürdü ve Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu delegeleri bana güvensizlik belirttiler.
Çeşitli usul sorunları gündeme geldi ve konuyu sonuçlandıramadık, toplantıyı 15 Haziran’a erteledik.
 
Belirlenen günde yeniden toplandık. Kimi CHP’li delegeler beni sorguladılar. “Geçen hafta cumartesi günü neredeydiniz?” dediler.
O gün Fikir Kulüpleri Federasyonu’na gittiğimi hatırladım. CHP’liler, ülkücüler ölçüsünde değilse de soğuk savaş döneminin hâlâ etkisi altındaydılar. Sosyalizmi yabancı bir ülkenin ideolojisi gibi görenler eksik değildi. 
 
Güvensizlik oylaması bu toplantıda sonuçlandı. 3 evet, 3 boşa karşı
12 güvensizlik oyuyla Ankara Yüksek Öğretmen Okulu başkanlığım sona erdi. Başkanlığa Turizm Ticaret’ten Sosyal Demokrat bir arkadaş seçildi. O da yaptığı ittifakların sonucu olarak ülkücü bir delegeyi başkan yardımcısı yaptı.
 
Başkan ertesi yıl okulunda devre yitirdi ve dolayısıyla başkanlığı da düştü. Onun yerine ülkücü 2. başkan, başkanlığı devraldı. 
 
Yanlış ittifak anlayışı sonucu koskoca Ankara Yüksek Okullar Talebe Birliği, benim acemi ellerimle ülkücülere teslim edilmiş oldu.
12 Mart 1971 askeri darbesi geldiğinde başkan hâlâ aynı kişiydi.
Kongre yaptığı falan da yoktu. Yayımladığı bildirileri görünce
yaptığım hatayı hissediyordum ama iş işten geçmişti artık.
 
Sizce buradan günümüz için çıkarılması gereken ders var mı?
Hani hepsi benden olsun diye yola çıkarak tümünü yitirmek gibi falan. Yani kaş yapayım derken göz çıkarmak… 
(30 Haziran 2014)