Etiket arşivi: Uğur Dündar; SÖZCÜ

TELE 1 Programımız – 04 Aralık 2020

Dostlar,

Bu gece, 4 Aralık 2020 Cuma günü saat 21:00’de TELE1’de Merdan Yanardağ’ın 5. Boyut Programında olacağız.. / OLDUK..

Korona aşılarını konuşacağız. / KONUŞTUK..

https://twitter.com/tele1comtr/status/1335205407464316928?s=20

İlgi ve bilginize sunarız.
*
Yarın (5 Aralık 2020 Cumartesi) Sn. Uğur Dündar, SÖZCÜ‘deki köşesini bize bırakacak; / BIRAKTI..

Sevgi ve saygı ile. (Güncelleme : 05.12.20, 20.55)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter @profsaltik

KORONA AŞILAMASINDA ÖNCELİKLER SORUNU

KORONA AŞILAMASI NASIL OLACAK?
ÖNCELİK SIRASI NASIL BELİRLENECEK?

SÖZCÜ, 25 Kasım 2020 https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/korona-asilamasi-nasil-olacak-oncelik-sirasi-nasil-belirlenecek-6139744/

Bu gün köşemde, ülkemizin en saygın bilim insanlarından birini, Prof. Dr. Ahmet Saltık‘ı konuk ediyorum.

Değerli hocam, “Korona aşılamasında öncelik kimlerde olmalı” sorumuza geniş bir perspektiften bakarak, üzerinde önemle durulması gereken şu cevapları veriyor:
***
Bilim emekçilerinin KOVİT-19 için aşı geliştirme ve üretmeye oldukça yaklaşması kuşkusuz çok sevindirici. Üstelik tarihte görülmemiş ölçüde kısa sürede ve yepyeni bir teknoloji olan m-RNA üzerinden. (Türkiye’de yerli – milli aşı geliştirme çabaları ölü virüse dayalı..). Doğallıkla, hemen ardından, salgının çok yakıcı olduğu bu dönemde, 7.8 milyarı aşan muazzam dünya nüfusunun tümüne (aşı karşıtlarını da katarak!) hemen yetişmeyeceği için, sınırlı aşı üretiminin hangi önceliklerle kullanılacağı sorunsalı öne çıktı. Üstelik 2-3 hafta ara ile 2 doz aşıla(n)ma gerekli.

Kuşkusuz, bu sorunsalı aşmada birtakım bilimsel tıbbi – epidemiyolojik verilere, ölçütlere ve Tıp Etiği ilkelerine gereksinimimiz var. Hastalığa yakalanma ve ağır sonuçlarıyla karşılaşma riski en başta dikkate alınmalı. Bu bağlamda riskli toplum kümelerinin belirlenmesi ve önceliklenmesinde Epidemiyolojik stratejiler temel yol gösterici olmalı. Sağlık sorunu (dar anlamda hastalık) kimde / nerede / ne zaman görülüyor sorusu Epidemiyolojinin klasik 3’lüsüdür (triad). KOVİT-19 için bu soruların yanıtları hemen hemen bellidir. Tüm Dünyada, eşzamanlı ve tüm yaşlarda, her 2 cinsiyette.. görülmektedir. Ancak bu soru ve yanıtları yeterli değildir. Hastalığa yakalananların meslekleri ve sosyo-ekonomik statüleri son derece belirleyicidir, elimizde bu bağlamda yeter veri birikmiştir. Öte yandan, hastalığın sonuçları bir başka temel ölçüttür. KOVİT-19 kimlerde daha çok öldürücü, iz (sekel) bırakıcı – engelli kılıcıdır? Dr. Alfred Grotjhan, 105 yıl kadar önce değindiğimiz ölçütleri tıp dünyasının önüne koymuştu Sosyal Patoloji adlı kitabında.

Neleri dikkate alabiliriz?

  • Aşının etkinliği ve değişik yaş ve risk kümelerinde yarattığı bağışık yanıtın gücü, özelliği.
  • Değişik yaş ve risk kümelerinde aşı uygulamasının güvenliği.
  • Aşının, KOVİT-19’a yakalanmada ve hastalığı yaymada önleyici etkinliği.
  • SARS-CoV-2 virüsünün (yeni koronavirüs, KOVİT-19 etkeni) ilgili ülkede bulaşma dinamiği
  • KOVİT-19’un Epidemiyolojik, Mikrobiyolojik ve Klinik özellikleri.

***
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, pek çok uluslararası insan hakları metinleri, UNESCO Etik Kodları ve ulusal hukuk sistemleri tüm insanların sağlık hizmetlerine erişimlerini hakkaniyet temelli eşitlik zemininde tanımlamaktadır. Burada söz konusu olan herkesin tam eşit olduğu ideal ve olanaksız bir durum değildir; herkese hak ettiğini verme söz konusudur. “Herkesin hak ettiğini” belirleme ise, zorunlu olarak bir öncelikleme içermektedir. Küresel ölçekte tartışmalar bu eksendedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) doğallıkla bu zor – nazik süreçte de üzerine düşeni yapma çabasındadır.

AKILDA TUTULMASI GEREKENLER

Erkeklerde hastalık kadınlara göre daha ölümcül gitmektedir.
Kimi Siyahlarda ve azınlık etnik kümelerde hastalık daha ciddi seyretmektedir.
Nüfus yoğunluğu, kırsal kesime göre hastalık riskini büyütmektedir.
(HER AİLEYE 1 ÇOCUK!)
Toplum bağışıklığına asla dayanılamaz; hastalığı geçirerek sağlanan doğal bağışıklığın süresi ve gücü belirsizdir. %3 ölüm oranı kabulüyle, önümüzdeki yıllarda 300 milyonu aşkın ölüm kabul edilemez!

Alt sosyo-ekonomik kesimler, yoksullar, işsizler, olumsuz – kalabalık konut koşulları, yetersiz – dengesiz beslenme doğrudan risk etmenleridir ve bu insanlar daha çok hastalanıp ölmektedir.

  • DSÖ kaynakları, uluslararası yazın ve Ülkemiz verilerinden kalkarak, “içinde bulunduğumuz aşamada(Epidemiyolojik verilere göre zamanla değişebilir) aşağıdaki öncelik listesi önerilebilir:

ÖNCELİKLİ RİSK KÜMELERİ KİMLERDİR?

  1. Bakımevlerinde kalan yaşlı erişkinler onlara hizmet verenler
  2. 80 yaşını aşkın tüm insanlar ve sağlık, sosyal hizmet çalışanları
  3. 75 yaş ve üstü insanlar
  4. 70 yaş ve üstü insanlar
  5. 65 yaş ve üstü insanlar (Türkiye’de %9,1 dolayında; yaklaşık 8 milyon, TÜİK, 2019 sonu)
  6. 65 yaş altında yüksek riski olanlar (ek süregen hastalığı olanlar, organ aktarımı yapılmış olanlar, bağışık sistemi baskılanmış olan, kanserli, diyaliz hastaları, KOAH, önemli organ yetmezliği)
  7. 65 yaş altında orta derecede riski olanlar (DM, hipertansiyon, kalp yetmezliği..)
  8. 60 + yaş herkes
  9. 55 yaş üstü herkes
  10. Toplumun geri kalanı (önceliklerine göre kümelenerek)

***
Öte yandan, önümüzdeki aylarda uygulamaya girebilecek olan aşıların gerçek koruyucu güçlerinin ve beklenebilecek olumsuz etkilerinin ancak uzun erimde, yıllar içinde netleşeceğini vurgulayalım. Açıklanan %90-95 koruma oranı henüz “deneysel” verilerdir. İlk dozdan 28 gün sonra bağışık yanıt başlayacaktır. Virüsün mutasyona uğraması durumunda grip gibi her yıl aşılanma gerekebilecektir, ayrıca aşı etkinliği azalabilecektir. Şimdilik, beklenen 2 aşının salt hastalığın ağır geçirilmesini önlemeye dönük olduğu, toplumsal yayılma üzerinde beklenen düzeyde etkili olmadığı akılda tutulmalıdır. Lojistik altyapıda ciddi sorunlar vardır. Maliyet bir başka ciddi sorundur. 1 dozun 30 Doların altına en azından şimdilik inemediği görülüyor. Türkiye’de nüfusun yarısı olan 45 milyona 2 kez aşı 90 milyon doz gerektirir ki, toplam bedel 3 milyar Dolara yaklaşmaktadır ve ciddi tutardır. Önümüzdeki 1 yılda dünya nüfusunun yarısının aşılanabilmesi olanaksız gibidir. Dolayısıyla kısa erimde salgından başımızı kurtarma olanağı yoktur. En az 1 yıl daha, SOSYAL DEVLET desteği ve toplumsal – küresel dayanışma ile klasik korunma önlemlerine (maske – korunma uzaklığı – hijyen) daha da özenle sarılmak zorundayız. DSÖ, dünya genelinde adil dağıtım (fair allocation) için çok çaba harcıyor. Yoksul ülkelerin akçalı (mali) olarak desteklenmesini öneriyor. Türkiye’de de aşılama önceliklerinin kesinlikle saydam, katılımcı, bilimsel ve etik ilkelere dayalı, hakkaniyetli olması kaçınılmazdır.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü açılmalı ve aşıda ulusal özyeterlik sağlanmalıdır.

  • Bu arada, DSÖ uyarısıyla, BM’in öncülüğünde, tüm dünyada 14 günlük eşzamanlı bir TAM KAPANMA son derece yararlı ve gerekli gözükmektedir.
  • Uluslararası DAYANIŞMA anahtardır!
    Sevgi ve saygı ile. 25 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIKMD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

Şükrü Elekdağ : PKK ile müzakere toplumsal kırılmaya yol açar

Diplomattan çarpıcı tespit

Uğur Dündar
SÖZCÜ, 3.10.12

Amerika’yı en iyi bilen diplomattan çarpıcı tespit

PKK ile müzakere toplumsal kırılmaya yol açar

Elekdağ, “PKK’nın çatışmayı tırmandırdığı bir ortamda hükümetin müzakereye girişmesi devletin, PKK’nın hakimiyetini kabul ettiği anlamına gelir. Bu bölünmeden de tehlikeli” dedi.

Sev­gi­li okur­lar,

AKP Ge­nel Baş­ka­nı ve Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın, par­ti­si­nin kon gre­sin­de, ye­ni Os­lo sü­re­ci ko­nu­sun­da te­le­viz­yon­lar­da söy­le­dik­le­ri­ne açık­lık ge­tir­me­si bek­le­ni­yor­du. Zir­ve ya­pan PKK te­rö­rüy­le mü­ca­de­le­de bir yol ha­ri­ta­sı sun­ma­sı da bek­len­ti­ler ara­sın­day­dı. An­cak Er­do­ğan, bek­len­ti­le­rin ak­si­ne, bu so­run­la­ra hiç de­ğin­me­di. Ben de bu­nun ne­de­ni­ni, 6 yıl sü­rey­le Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Müş­te­şar­lı­ğı, 10 yıl da Was­hing­ton Bü­yü­kel­çi­l­ği gö­rev­le­rin­de bu­lu­nan, Şük­rü Elek­da­ğ’­a sor­dum. Çün­kü da­ha ön­ce yap­tı­ğı­mız söy­le­şi­ler­de Sa­yın Elek­da­ğ’­ın di­le ge­tir­di­ği tüm ön­gö­rü­le­ri ara­dan ge­çen za­man doğ­ru­la­dı.

İş­te bu bil­ge in­sa­na yö­nelt­ti­ğim so­ru­lar ve çar­pı­cı yanıt­lar:

UĞUR DÜN­DAR (UD): Sa­yın Elek­dağ, ba­zı de­ğer­len­dir­me­le­ri­niz bir baş­ka­sı ta­ra­fın­dan ya­pıl­sa, komp­lo te­ori­si ola­rak gö­rü­le­bi­lir… Ama gü­ven ve­ri­ci say­gın kim­li­ği­niz ne­de­niy­le siz ko­nu­şun­ca taş­lar zih­ni­miz­de yer­li ye­ri­ne otu­ru­yor, uf­ku­muz açı­lı­yor. Baş­ba­kan Er­do­ğa­n’­ın, kon­gre­de­ki ko­nuş­ma­sın­da ye­ni Os­lo sü­re­ci­ne hiç de­ğin­me­me­si­ni
na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?

ŞÜK­RÜ ELEK­DAĞ (ŞE): Tür­ki­ye açı­sın­dan va­ro­luş­sal ni­te­lik­te ve ulu­sal çı­kar­la­rı teh­dit eden ya­kı­cı so­run­lar ol­ma­la­rı ne­de­niy­le, Baş­ba­ka­n’­ın bu ko­nu­lar­da AK­P’­nin “ta­ri­hi­” kon­gre­sin­de do­yu­ru­cu açık­la­ma­lar yap­ma­sı zo­run­luy­du. Bu hu­sus­ta­ki bek­len­ti­ler de yük­sek­ti. Bu ne­den­le, Baş­ba­ka­n’­ın bu so­run­la­ra de­ğin­me­me­si hem düş kı­rık­lı­ğı­na,
hem de kon­gre için “dağ fa­re do­ğur­du­” şek­lin­de de­ğer­len­dir­me­ler ya­pıl­ma­sı­na yol aç­tı. Baş­ba­kan Er­do­ğan kon­gre­den ön­ce­ki gün­ler­de TV ka­nal­la­rın­da yap­tı­ğı söy­le­şi­ler­de Öca­lan ile ye­ni­den gö­rüş­me ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ni açık­ça ifa­de et­ti. Bu söz­le­ri, PKK’­nın te­rö­rü tır­man­dır­mak ve şid­de­ti gi­de­rek yay­gın­laş­tır­mak su­re­tiy­le AKP ik­ti­da­rı­nı sı­kış­tır­dı­ğı bir or­tam­da söy­le­me­si bü­yük bir ta­lih­siz­lik­ti. Çün­kü, bu kon­jonk­tür­de dev­le­tin PKK ile ma­sa­ya otur­mak is­te­me­si­nin, pes et­mek­ten baş­ka ne an­la­mı ola­bi­lir? Bu iti­bar­la Baş­ba­ka­n’­ın, ül­ke­nin ulu­sal onur ve gu­ru­ru­nu ya­ra­la­yı­cı bir ni­te­lik ta­şı­yan bu sü­re­ce te­mas et­me­si, ha­ma­si do­zu çok yük­sek ko­nuş­ma­sı­na ters dü­şe­cek­ti. Ni­te­kim Baş­ba­kan ko­nuş­ma­sın­da, “Biz bu ül­ke­nin şe­hit­le­ri­ne mah­çup ol­ma­ya­ca­ğız, bu ül­ke­de­ki şe­hit ana­la­rı­nın, şe­hit ba­ba­la­rı­nın baş­la­rı­nın öne eğil­me­si­ne as­la mü­sa­ade et­me­ye­ce­ği­z.” di­ye­rek, te­rör­le mü­ca­de­le­de ta­viz ve­ril­me­ye­ce­ği­ni vur­gu­la­yan bir yak­la­şım be­nim­se­di.

UD: Baş­ba­ka­n’­ın kon­gre­de te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da bir yol ha­ri­ta­sı su­na­ma­ma­sı­nı na­sıl izah edi­yor­su­nuz?

ŞE: Baş­ba­kan “İm­ra­lı ile gö­rü­şü­lü­r” de­yin­ce da­ha ön­ce­ki be­yan ve tu­tum­la­rıy­la açık­ça çe­liş­ki­ye düş­tü. Anım­sa­na­ca­ğı üze­re, Ha­bur ve Os­lo sü­reç­le­ri gi­bi yol­lar­la hü­kü­met ta­ra­fın­dan gös­te­ri­len uz­la­şı­cı yak­la­şım­la­rın PKK ta­ra­fın­dan sa­bo­te edil­me­si, Baş­ba­ka­nı son de­re­ce öf­ke­len­dir­miş ve sert demeçlerine yol aç­mış­tı. Hü­kü­met daha sonra açık­la­dı­ğı “10 mad­de­lik ye­ni stra­te­ji­” ile Öca­la­n’­ın ve­ya PKK’­nın mu­ha­tap alın­ma­ya­ca­ğı­nı ve PKK ile bir da­ha gö­rü­şü­le­cek­se, bu­nun an­cak ör­gü­tün si­lah bı­rak­ma­sı için ola­ca­ğı­nı vur­gu­la­mış­tı. Şim­di, bü­tün bun­lar­dan son­ra, ne de­ğiş­ti de Baş­ba­kan PKK ile ma­sa­ya otur­ma­yı ka­bul ede­bi­le­ce­ği­ni söy­lü­yor? An­ka­ra­’ya mey­dan oku­yan ve te­rö­rü tır­man­dı­ran PKK’­nın si­lah bı­rak­ma­sı söz ko­nu­su ola­ma­ya­ca­ğı­na gö­re, Baş­ba­kan han­gi ge­rek­çey­le mü­za­ke­re sü­re­ci­ni baş­la­ta­cak? PKK’­nın Şem­din­li­’de cep­he sa­va­şı yap­ma­ya cü­ret et­ti­ği, ça­tış­ma­yı tır­man­dır­ma­ya ve yurt sat­hı­na yay­ma­ya ça­lış­tı­ğı bir or­tam­da hü­kü­me­tin PKK ile giz­li ve­ya açık mü­za­ke­re­ye gi­riş­me­si, dev­le­tin PKK’­nın ha­ki­mi­ye­ti­ni ka­bul et­ti­ği an­la­mı­na ge­lir. Böy­le bir du­rum top­lum­sal kı­rıl­ma­ya yol açar ve Tür­ki­ye­’yi bö­lün­me­den de öte çok teh­li­ke­li bir gir­da­ba sü­rük­ler.

“10 mad­de­lik ye­ni stra­te­ji­”nin ön­gör­dü­ğü bir hu­sus da şöy­ley­di:

Te­rör ör­gü­tü sin­di­ri­le­cek ve bu su­ret­le Gü­ney­do­ğu­’da ve di­ğer böl­ge­ler­de ya­şa­yan Kürt va­tan­daş­lar PKK ve KCK’­nın bas­kı­sın­dan kur­ta­rı­la­cak­tı. Böy­le­ce PKK tut­sak­lı­ğın­dan azat edil­miş Kürt top­lu­mu mu­ha­tap alı­na­rak so­run çö­zü­le­cek­ti. Ama, Hü­kü­me­t’­in Su­ri­ye po­li­ti­ka­sı ne­de­niy­le PKK sin­di­ril­mek şöy­le dur­sun bi­la­kis güç­len­di ve bu pro­je su­ya düş­tü. Ya­ni, AKP Hü­kü­me­ti­’nin te­rör­le mü­ca­de­le stra­te­ji­si yok…

UD: Ku­zey Irak Böl­ge­sel Kürt Yö­ne­ti­mi Baş­ka­nı Me­sut Bar­za­ni, kon­gre­de yap­tı­ğı ko­nu­ma­da te­rör­le mü­ca­de­le­de Tür­ki­ye­’ye yar­dım ede­ce­ği­ni söy­le­di. Bu­nu na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?

ŞE: PKK te­rör ör­gü­tü­nün, as­ke­ri ka­rar­ga­hı, lo­jis­tik üs­sü ve gü­ven­li böl­ge­si ve­ya “cep­he ge­ri­si üs­sü­” Ku­zey Ira­k’­ta­dır. Te­rö­rist­ler ci­na­yet­le­ri­ni bu­ra­da plan­lı­yor, sı­nı­rı ge­çip as­ker­le­ri­mi­zi ve si­vil va­tan­daş­la­rı­mı­zı öl­dür­dük­ten son­ra da üs­le­ri­ne ge­ri dö­nü­yor­lar. PKK’­nın Tür­ki­ye­’ye kar­şı sür­dür­dü­ğü sa­vaş­ta, Tür­ki­ye cep­he, Ku­zey Irak da “cep­he ge­ri­si üs”­tür. Eğer cep­he ge­ri­si üs ol­maz­sa, PKK tü­rü te­rör ör­güt­le­ri ya­şam­la­rı­nı ke­sin­lik­le sür­dü­re­mez­ler. PKK’­nın Hak­ka­ri/Şem­din­li­’de as­ke­re kar­şı gös­ter­di­ği di­renç ve Tür­ki­ye için­de ci­na­yet­le­ri­ni tır­man­dı­ra­bil­me­si­nin ne­de­ni, Tür­ki­ye-Irak sı­nı­rı bo­yun­ca Irak top­rak­la­rın­da bir di­zi kam­pı­nın bu­lun­ma­sın­dan­dır. Tür­ki­ye sı­nı­rın­dan başlayarak 5 ila 25 km ge­niş­li­ğin­de bir şe­rit için­de yan ya­na di­zil­miş olan Haf­ta­nin-Me­ti­na-Zap-Ava­şin-Bas­yan-Ha­kurk kamp­la­rı, PKK ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye­’ye sal­dı­rı için bir tramp­len ola­rak kul­la­nıl­mak­ta­dır. Tür­ki­ye­’nin PKK te­rö­rü­nü tas­fi­ye et­me­si­nin bi­rin­ci şar­tı, bu te­rör yu­va­la­rı­nı im­ha et­mek­tir. Ay­nı şe­kil­de uçar bir­lik­ler­le ya­pı­la­cak ha­va/ka­ra ope­ras­yon­la­rıy­la Kan­di­l’­de­ki PKK he­def­le­ri­nin sü­rek­li vu­ru­la­rak PKK’­nın do­ku­nul­maz­lık ve gü­ven duy­gu­su or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­lı­dır. Ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk Tür­ki­ye­’ye bu ope­ras­yon­la­rı yap­ma hak­kı­nı ver­mek­te­dir. K. Ira­k’­ta­ki PKK mev­cu­di­ye­ti tas­fi­ye edil­me­den Tür­ki­ye ne te­rör so­ru­nu­nu, ne de Kürt so­ru­nun çö­ze­bi­lir.

UD: Ope­ras­yon­la­rı ne­den ya­pa­mı­yo­ruz?

ŞE: Baş­ba­kan Er­do­ğan, bu yı­lın ni­san ayın­da AB­D’­den dö­nen Bar­za­ni­’nin Tür­ki­ye­’yi zi­ya­re­ti sı­ra­sın­da Irak Böl­ge­sel Kürt Yö­ne­ti­mi­’nin PKK’­yı top­rak­la­rın­da ba­rın­dı­ra­ma­ya­ca­ğı­nı açık­la­mış ve Bar­za­ni­’ye şu üç se­çe­ne­ği ta­nı­mış­tı:

1) Ya Bar­za­ni ken­di gü­cüy­le PKK’­yı tas­fi­ye ede­cek­ti.
2) Ya­hut bu­nu Tür­ki­ye­’nin yar­dı­mıy­la ya­pa­cak­tı.
3) Ya­hut da, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri (TSK) Ku­zey Irak top­rak­la­rı­na gi­re­rek PKK’­nın bu­ra­da­ki mev­cu­di­ye­ti­ne son ve­re­cek­ti. Ne var ki Baş­ba­kan bu­nu ha­ya­ta ge­çi­re­cek si­ya­si ce­sa­re­ti gös­te­re­me­di.

UD: Hü­kü­me­tin bu si­ya­si za­fi­ye­te düş­me­si ne­den ile­ri ge­li­yor?

ŞE: Bü­yük müt­te­fi­ki­miz ABD, TSK’­nın Ku­zey Ira­k’­ta ka­ra ha­re­ka­tı ya­pa­rak PKK’­yı tas­fi­ye et­me­si­ni en­gel­li­yor. Çün­kü Was­hing­ton, Or­ta­do­ğu stra­te­ji­si­nin ön­gör­dü­ğü he­def­le­rin ger­çek­leş­ti­ril­me­sin­de bir apa­rat ola­rak PKK’­ya ih­ti­yaç du­yu­yor. Bu ne­den­le de PKK’­nın tas­fi­ye­si­ne ya­naş­mı­yor. Bir yan­dan da Tür­ki­ye­’ye PKK’y­la mü­za­ke­re ede­rek so­ru­na si­ya­si bir çö­züm bul­ma­yı da­ya­tı­yor. Söy­le­dik­le­ri­me açık­lık ge­tir­mek için 1 Mart 2003 tez­ke­re­si­nin TBMM’­de red­din­den son­ra­ki dö­nem­de AB­D’­nin Tür­ki­ye­’ye kar­şı iz­le­di­ği po­li­ti­ka­ya bir göz ata­lım:

1 Mart tez­ke­re­si­nin TBMM’­de ka­bul edil­me­me­si üze­ri­ne ABD, Tür­ki­ye­’yi ce­za­lan­dır­ma yol­la­rı­nı ara­mış ve bu amaç­la ilk al­dı­ğı ka­rar, Ku­zey Ira­k’­ta ko­nuş­lan­mış olan PKK un­sur­la­rı­nı he­def lis­te­sin­den çı­kar­mak ve Bar­za­ni­’nin te­rör ör­gü­tü­ne kol ka­nat ger­me­si­ne ye­şil ışık yak­mak ol­muş­tur. ABD, 2003-2007 ara­sın­da da TSK’­nın Ku­zey Ira­k’­ta­ki PKK ka­rar­gah ve kamp­la­rı­na ha­va ve ka­ra ope­ras­yon­la­rı yap­ma­sı­nı ön­le­ye­rek PKK’­nın can­la­nıp güç­len­me­si­ne fii­len kat­kı­da bu­lun­muş ve te­rör ör­gü­tü­nün ha­mi­li­ği­ni yap­mış­tır. 2007 Ka­sım ayın­dan başlayarak ise ABD, te­rör ör­gü­tü­nün tas­fi­ye­sin­de Tür­ki­ye­’nin ya­nın­da yer al­dı­ğı­nı alây-ü vâ­lâ ile açık­la­mış ve ha­va ope­ras­yon­la­rı için is­tih­ba­rat ver­me­yi ka­bul et­miş­se de, sağ­la­dı­ğı is­tih­ba­rat, te­rör ör­gü­tü­nün vu­ru­cu gü­cü­ne faz­la za­rar ver­me­me esa­sı­na gö­re ayar­lan­mış­tır. Ger­çek­te, ABD, Tür­ki­ye­’nin Ku­zey Ira­k’­a gös­ter­me­lik ha­va ope­ras­yon­la­rı yap­ma­sı­na izin ve­re­rek, Türk ka­mu­oyu­nun ga­zı­nı al­ma­yı he­def­le­miş­tir. Bu şe­kil­de te­rör­le mü­ca­de­le­de, ta­bir ca­iz­se ağa­cın in­ce dal­la­rı bu­dan­mış, fa­kat göv­de iler­de da­ha gür dal­lar çı­ka­ra­cak şe­kil­de can­lı tu­tul­muş­tur. Ya­ni, bu­gün­ler­de Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri­nin al­tın dev­ri­ni ya­şa­dı­ğı­nı sık sık di­le ge­ti­ren Was­hing­ton, Tür­ki­ye­’nin al­tı­nı oyu­yor. AB­D’­nin bu tu­tu­mu, Or­ta­do­ğu­’ya yö­ne­lik stra­te­jik viz­yo­nun­dan kay­nak­la­nı­yor. Bu viz­yon uzun va­de­de böl­ge­de AB­D’­nin ve­li-ni­me­ti ola­ca­ğı bir je­opo­li­tik Kürt böl­ge­si­nin oluş­tu­rul­ma­sı­nı ön­gö­rü­yor…

UD: Ya­ni kı­ral çıp­lak ama Türk ka­mu­oyu bu­nu gör­mü­yor.

ŞE: Evet öy­le. ABD ay­rı­ca, si­lah­lı bir PKK’­yı Tür­ki­ye­’ye kar­şı kul­lan­mak için bir koz ola­rak el­de tut­mak is­ti­yor. ABD, Tür­ki­ye gi­bi böl­ge den­ge­le­ri­ni et­ki­le­ye­bi­le­cek po­tan­si­yel­de bir dev­let üze­rin­de, özel­lik­le Or­ta­do­ğu­’nun ye­ni­den ya­pı­lan­ma sü­re­cin­de, kon­trol sa­hi­bi ol­mak ve bu­na im­kan ve­re­cek araç­la­rı elin­de tut­mak is­ter. So­ğuk sa­vaş dö­ne­min­de Was­hing­ton Tür­ki­ye­’yi is­te­di­ği gi­bi yön­len­di­re­bi­le­ce­ği iki et­ki­li ara­ca sa­hip­ti. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si Sov­yet­ler Bir­li­ği­’n­den kay­nak­la­nan teh­dit, ikin­ci­si de Tür­ki­ye­’ye as­ke­ri ve eko­no­mik yar­dım­dı. Ha­len bu 2 araç­tan da mah­rum olan Was­hing­ton, Tür­ki­ye­’nin kon­tro­lü için bir araç ola­rak PKK’­yı eli­nin al­tın­da tut­ma zo­run­lu­lu­ğu­nu du­yu­yor. AB­D’­nin Or­ta­do­ğu stra­te­ji­si­nin 3 te­mel he­de­fi­ni; 1) Ener­ji hav­za­la­rı­nın ve pet­rol ta­şı­ma yol­la­rı­nın de­ne­ti­mi, 2) İra­n’­ın böl­ge­de ken­di­si­ne di­re­ne­cek ve mey­dan oku­ya­cak bir he­ge­mon dev­let ola­rak yük­sel­me­si­nin ön­len­me­si ve 3) İs­ra­il’­in gü­ven­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı oluş­tu­ru­yor. Bu amaç­la­rı doğ­rul­tu­sun­da, ABD, İra­n’­ı den­ge­le­ye­cek bir ağır­lık teş­kil et­me­si ne­de­niy­le, Tür­ki­ye­’yi ya­nı­na çek­me­ye bü­yük önem ve­ri­yor. Bu ne­den­le Was­hing­ton, PKK ko­zu­nu in­saf­sız­ca kul­la­na­rak AKP Hü­kü­me­ti­’ni İran ve Su­ri­ye po­li­ti­ka­sı­nı de­ğiş­tir­me­ye ve AB­D’­nin­kiy­le uyum ha­li­ne ge­tir­me­ye zor­la­dı. Bun­da da ba­şa­rı sağ­la­dı. Bu­na rağ­men ABD, hâ­lâ PKK’­yı göz­den çı­kar­mı­yor. Bu­nun se­be­bi de, Or­ta­do­ğu ve Arap ale­min­de say­gın­lık ve li­der­lik ara­yan Baş­ba­kan Er­do­ğa­n’­ın dış po­li­ti­ka­sı­nın mer­ke­zi­ne Fi­lis­tin da­va­sı­nın sa­hip­li­ği ve “İs­ra­il düş­man­lı­ğı­nı­” oturt­muş ol­ma­sın­dan, AB­D’­nin duy­du­ğu kuş­ku ve kay­gı­dır. Bu ne­den­le Was­hing­ton, İs­lam­cı bir AKP ik­ti­da­rı­nın he­sap­sız ki­tap­sız çı­kış­la­rı­nın AB­D’­nin Or­ta­do­ğu stra­te­ji­si­ne ters düş­me­si­ni en­gel­le­mek ve İra­n’­a kar­şı ya­pıl­ma­sı mu­ta­sav­ver bir ha­re­kat­ta Tür­ki­ye­’nin des­te­ğin­den aza­mi öl­çü­de ya­rar­lan­mak ama­cıy­la PKK’­nın saf dı­şı bı­ra­kıl­ma­sı­nı ar­zu et­mi­yor.

UD: Bi­raz ön­ce, te­rör zir­ve ya­par­ken PKK ile mü­za­ke­re­ye gi­ri­şil­me­si­nin Tür­ki­ye­’yi teh­li­ke­li bir gir­da­ba sü­rük­le­ye­ce­ği­ni söy­le­di­niz. Bu­nu açar mı­sı­nız?

ŞE: AKP Hü­kü­me­ti­’nin söz­de “a­çı­lım po­li­ti­ka­sı­”nı uy­gu­la­ma­ya koy­ma­sın­dan bu ya­na, Tür­ki­ye­’de Kürt so­ru­nu­na çö­züm ara­yış­la­rı­nın sü­rek­li PKK mer­kez­li bir çiz­gi­de ce­re­yan et­ti­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Bu or­tam­da PKK/BDP ta­ra­fın­dan Kürt so­ru­nu­na çö­züm ola­rak bazı öne­ri­ler hü­kü­me­te da­ya­tıl­mak is­ten­miş­tir. Bun­lar şöy­le ta­nım­lana­bi­lir:

1) Kürt kim­li­ği­nin ana­ya­sal ola­rak ta­nın­ma­sı,
2) Ana­dil­de eği­tim hak­kı,
3) Özerk yö­ne­tim,
4) Eko­no­mik kal­kın­ma­nın sağ­lan­ma­sı,
5) Se­çim­ler­de ba­ra­jın kal­dı­rıl­ma­sı,
6) Ge­nel af sağ­lan­ma­sı,
7) Öca­la­n’­ın bir sü­re ev hap­sin­den son­ra ser­best bı­ra­kıl­ma­sı.

UD: Sa­yın Elek­dağ te­şek­kür ede­rim.

ŞE: Ri­ca ede­rim. Ben te­şek­kür ede­rim Sa­yın Dün­dar.

TÜRKLER’İN % 75′İ ‘APO ASILMALI’ DİYOR

2009’dan bu ya­na terörün Tür­ki­ye­’de yo­ğun bir tar­tış­ma ala­nı bul­ma­sı­na karşın ül­ke­nin yüz­de 90’ı­nı oluş­tu­ran Türk kit­le­nin gö­rüş­le­ri tümüyle ih­mal edil­miş ve söz ko­nu­su öne­ri­le­re tep­ki­si­nin ne ol­du­ğu­nun araş­tı­rıl­ma­sı­na lü­zum da­hi gö­rül­me­miş­tir. An­cak, bu ko­nu­da 2011’de ya­pı­lan ga­yet gü­ve­ni­lir bir ka­mu­oyu araş­tır­ma­sı, Türk­le­rin eko­no­mik kal­kın­ma ha­riç PKK/BDP ta­ra­fın­dan ile­ri sü­rü­len tüm çö­züm öne­ri­le­ri­ne kuv­vet­le kar­şı çık­tık­la­rı­nı ve so­ru­na çö­züm ola­rak te­rö­rün yok edil­me­sin­den baş­ka se­çe­nek gör­me­dik­le­ri­ni or­ta­ya koy­muş­tur. Ger­çek­te bu araş­tır­ma­nın ba­zı bul­gu­la­rı ez­ber bo­zu­cu­dur.

UD: Pe­ki bu ka­mu­oyu araş­tır­ma­sı kim ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış?

ŞE: Özel bir müş­te­ri için ya­pı­lan bu araş­tır­ma­nın han­gi şir­ket ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ril­di­ği­ni izin ve­rir­se­niz açık­la­ma­ya­yım. An­cak araş­tır­ma­da­ki bu bul­gu­la­ra gö­re, Türk­ler bu­gün da­hi Öca­la­n’­ın asıl­ma­sı­nı is­te­mek­te (%75), Kürt­le­re bu­gün­kün­den da­ha faz­la hak ve öz­gür­lük ve­ril­me­si­nin iç sa­va­şa ve Tür­ki­ye­’nin bö­lün­me­si­ne yol aça­ca­ğı­na inan­mak­ta (% 75), çö­züm için Öca­lan ile gö­rü­şül­me­si­ne kuv­vet­le kar­şı çık­mak­ta (% 83,1), PKK’­ya ge­nel af çı­ka­rıl­ma­sı­nı ka­bul et­me­mek­te­dir­ler (% 81,3). Araş­tır­ma ay­nı za­man­da Türk­le­rin, Kürt­le­re özerk­lik ta­nın­ma­sı­nı şid­det­le red­det­tik­le­ri­ni (%de 95), ana­dil­de Kürt­çe eği­ti­me izin ve­ril­me­si­ne kar­şı ol­duk­la­rı­nı (% 73,1), be­le­di­ye, has­ta­ne ve mah­ke­me gi­bi ka­mu­sal alan­lar­da Kürt­çe hiz­met ve­ril­me­si­ni, ca­mi­ler­de Kürt­çe hut­be ve va­az okun­ma­sı­nı is­te­me­dik­le­ri­ni (% 87), or­ta­ya koy­muş­tur. Bu bul­gu­lar, AKP Hü­kü­me­ti­’nin bu­gü­nün ko­şul­la­rın­da PKK/BDP ile açık ve­ya ör­tü­lü bir mü­za­ke­re gi­ri­şi­min­de bu­lun­ma­sı ha­lin­de, Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin ka­ba­ra­ca­ğı­nı ve çok sert bir şe­kil­de bu ini­si­ya­ti­fe kar­şı ko­ya­ca­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir. Bu ger­çek­ler ışı­ğın­da ik­ti­da­ra tav­si­ye­miz, ikin­ci Os­lo sü­re­ci­ni baş­lat­ma ka­ra­rı­nı göz­den ge­çir­me­si­dir.

(SÖZCÜ, 3.10.12)