Etiket arşivi: TUSKON

Rifat Serdaroglu : ALIN SİZE İSTİKRAR

Rifat Serdaroglu : ALIN SİZE İSTİKRAR

Türk İşadamları, alanlarında çok başarılı kişilerdir.
Özellikle yurtdışındaki rakipleri ile yarışıp, kendilerini kabul ettirmişler ve tüm dünyada başarılı işlere imza atmışlar ve yatırımlar yapmışlardır.
Bugün toplam istihdam içinde Kamu’nun payı %13, Türk Özel Sektörünün payı ise %87’dir. Adları ister TÜSİAD, ister MÜSİAD, ister TUSKON, ister GİAD olsun
bu başarı tüm Türk Özel Sektörünündür…

Türk Özel Sektörünün başarılı olmasındaki en önemli etken
“Demokratik ortamın devamlılığıdır.”

Hukuk Devleti, Uluslararası Hukuk kurallarının geçerli olması, Devletin herkese
eşit davranması, şeffaflık ve dürüstlük, demokratik ortamın olmazsa olmazlarıdır.

Eğer demokratik bir ülkede, işadamları bu gerçekleri görmezden gelir,
demokratik ortama sahip çıkmayıp “İSTİKRAR” dedikleri geçici gerekçenin
ardına sığınırlarsa, en yakın zamanda hem istikrarı hem de tüm kazanımlarını yitirirler…

Dönemin Başbakanı, televizyon canlı yayınında TÜSİAD yöneticilerine açıkça hakaret etti!
Dönemin Başbakanı, birkaç ay önce başarılı işadamları dediği TUSKON üyelerini,
şimdi paralelci- vatan haini etti!
Dönemin Başbakanı, kendisine biat etmeyen MUSİAD üyelerini de teker-teker
piyasadan sildirdi!

İran’da Humeyni ile başlayan “İslam Devleti” uygulamalarında,
bir Molla

“Şu kişinin malının-mülkünün-parasının elinden alınması uygundur..”

diye bir fetva verdiğinde, hoop o mallar ve yılların emeği Molla’nın cebine akar ve
kimse itiraz edemezdi! İtiraz etmeye yeltenenin kellesi alınırdı!

Modern Türkiye’nin AKP iktidarında, İran’lı Molla’nın yaptığı,
1 İktidar Savcısı – 1 İktidar Sulh Ceza Yargıcı ile yapılır hale geldi.
Yatıyorsunuz, şirketleriniz-fabrikalarınız var, sabah kalkınca bir bakıyorsunuz
tüm varlığınız kayyım denen iktidarın adamlarının eline geçmiş!

Dün devletin malı olan bir televizyon, kimsenin haberi olmadan, ihale açılmadan
bugün elin Arabının oluvermiş.
Ne mal güvenliği, ne can güvenliği ne de özgürlük kalmış…

Acaba değerli işadamlarının ve onların örgütlerinin istedikleri istikrar bu mu?
Türk işadamları akıllı da, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar aptal mı?
Türkiye’de Hukuk Devleti ilkesinin dama atıldığını görmüyorlar mı?

Yalnızca haber yaptıkları için, gazetecilerin zindana atıldıklarını görmüyorlar mı?

AKP İktidarının, kendisine biat etmeyen kişilerin mallarına hukuksuz olarak
el koyduğunu yabancı yatırımcılar bilmiyorlar mı?

Şimdi bana söyler misiniz?
Yabancı yatırımcı böyle bir ülkeye niçin gelsin? Parasını burada neden tutsun?

Yıllardır AKP’ye oy vermenin gerekçesi olarak gösterilen istikrar ne âlemde?
Türkiye’de şu an istikrar var mı?

Kentler, kasabalar birer savaş alanı haline dönmedi mi?
Kentler, mahalleler birer bomba-silah deposu haline getirilmedi mi?
Vatan evlâtları her gün şehit olmuyor mu?
İnsanlar günlerce evlerinde aç-susuz bırakılmıyor mu?
Türk Devleti sınırlarına hâkim mi?
Türk Devleti sokaklarına hâkim mi?
Ekonomik durgunluk had safhaya varmadı mı?
Rusya-İran-Suriye-Irak-Mısır-Libya-Tunus ile ilişkilerimizin koptuğu bilinmiyor mu?
Bu komşu devletlerle iş yapan işadamlarımız, AKP İktidarı sayesinde batmadılar mı?

Bu mu istikrar? Bu mu AKP’ye oy vermenin gerekçesi? Ha bu mu?
Eğer buysa, buyrun alın size nur topu gibi istikrar…

Sağlık ve başarı dileklerimle.
10 Aralık 2015
Rifat Serdaroğlu

*****

Teşekkürler Sayın Serdaroğlu..
Yürekli ve çıplak Türkiye fotoğrafları..
Tarihe not düşmeler..

Dileriz Ulusumuz acı gerçekleri çoook gecikmeden algılasın..
Sonuna dek deneme – yanlmaya kalırsa işimiz yaş..
Dibe vurup çommayı beklerken boynunu kırıp kalmak da var..

Sevgi ve saygı ile.
10 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ABD Büyükelçisi’nden Gülen açıklaması ve Çağrışımlarımız..


Dostlar,

Aşağıdaki söyleşi (mülakat) özenle okunduğunda pek çok ipucu ele geçiyor..
Politikalarını onaylar ya da reddedersiniz, ABD adam gibi bir devlet! Kurumları
ve işleyişi oturmuş, “DEVLET AKLI” ile yönetilen bir Dünya devleti – hegemon güç.

Büyükelçinin yanıtlarındaki ince – derin zeka hemen seziliyor. Açık sözlü de..
Olaylara uzun erimli baktıklarını (RTE de gider…), ilişkilerinin kurumsal olduğunu ve ABD’nin çıkarlarını -karşı tarafı da gözeterek- kolladılarını belirtiyor..
“Bizim işimizi de” (Paralel devlet!) bize bırakıyor.. Ülkenin demokratik değerleri benimsediğini belirterek gerçekte hem gazını veriyor hem de bir gerçeği vurguluyor..

Bu Diplomasi” yaman meslek..
Söcüğün Sözcükbilimsel (Etimolojik) kökenine baktığımızda 2 sözcükten türetilen bir bileşik sözcük olduğunu görüyoruz :

– Diplo : Çift
– Macia : Maske

Yan yana getirilince : 2 maske, 2 maskelilik, 2 yüzlülük..
Dışını durdurup içini hiiiç belli etmemek..
Karşıdakinin ayağınıza basmasına ve çok da acıtmasına karşın gülümseyebilmek (dilerseniz sırıtmak diyelim..)
NLP tekniklerini olabildiğine kullanarak mimik – jest – postür, göz hareketleri.. vb. bakımından da hiç açık vermemek ama karşıdakini okumaya çalışmak..
Yüksek çözünürlüklü görüntü kayıtlarını UHD dev ekranlarda ayrıntılı irdelemek..
Yakın gelecekte (halen??), bir gözünüze takacağınız özel lensle,
normal insan gözünün gör(e)meyeceği pek çok şeyi görmek..
Bir kulağınıza yerleştirilen ve doğallıkla görülmeyen lens türü ses aktarıcısı
(lens mikrofon) ile uzaktan bilgi ile beslenmek..
Laser ışınlarıyla ortamdaki ses dalgalarını deşifre ederek konuşulanları çözmek..
Giderek “zihin denetimi” (mind control) tekniklerine uzanım..
Ve de ünlü İtalyan Fizikbilimci Nicola Tesla‘nın “lev-i mahfuz” unda kayıtlı
geçmişe dönük tüm ses enerjilerini “geri çağırarak” (re-call) deşifre etmek..

****

Görüldüğü gibi bu teknoloji günde 45 vakit ibadetle değil; laboratuvarlarda – kütüphanelerde sabahlayarak geliştiriliyor..

Kadınların başını bohçalayarak dini siyasallaştırarak
ve böylesi ülkeleri onmaz hastalığa sokarak hiç ama hiç değil..

Sevgi ve saygı ile.
7 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

ABD Büyükelçisi’nden Gülen açıklaması!

“Bize göre, yasadışı aktivite belirtileri olmadıkça, ülkemde yaşayan
bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak, karşı karşıya olduğumuz

gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır.”

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone Hürriyet gazetesinden
Cansu Çamlıbel’e konuştu.  Ricciardone, 17 Aralık operasyonunda
Fethullah Gülen’e dek birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte o görüşmeden öne çıkan bölümler;

– 17 Aralık operasyonu ile birlikte ortaya atılan eski bakanlar ve
hatta Başbakan’ın aile üyelerini de kapsayan yolsuzluk iddiaları konusunda
ne düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye’ye uzun erimli bir perspektif üzerinden bakıyorum. Türkiye pek çok alanda çok ilerledi. Dünya standartlarında bir demokrasi için giderek gelişen bir farkındalık var. Biliyorsunuz, ‘denge ve kontrol mekanizması’ (checks and balances) dediğimiz şeyin önemi 1990’larda anlaşılmıyordu bile. Otoriterliğe karşı ya da gizli grupların oluşumuna karşı ya da derin devlet denen yapılar içindeki yasadışı faaliyetlere karşı nasıl korunuruz? Bugün bunları tartışıyorsunuz. İyi bir yönetim istiyorsunuz ve istemeyi sürdürdüğünüz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim. Bütün demokrasilerde böyledir; eğer elinizdekiyle yetinip en iyisini isteme azminizi yitirirseniz demokrasiniz ölümcül bir sarmala girer.

– Siz ‘gizli grup’ ve ‘derin devlet’ ifadelerini kullandınız. Türk hükümeti ise ‘paralel devlet’ diyor. Görev yaptığınız 3 yılı aşkın süre içinde Türk devletinin içinde paralel yapılar saptadınız mı?

Biz elimizde bir paralel devlet detektörüyle gezmiyoruz. Bu kavram Amerikalıların anlayabileceklerinin çok ötesinde bir şey. Bunun ne anlama geldiğine karar vermek de, karşılığında ne yapılacağına karar vermek de Türklerin kendisine kalmış. Ne anlama geldiğini bize sizler söyleyeceksiniz. Biz de bu sorunla nasıl başa çıktığınızı büyük bir ilgiyle izleyeceğiz.

– Biraz önce Ankara ile 17 Aralık sonrasında yaşadığınız sıkıntıların kökeninde Fethullah Gülen’in ABD’de yaşaması olduğunu ima ettiniz. Erdoğan Pensilvanya’da yaşayan Gülen’in iadesi konusunu Başkan Obama ile yaptıkları telefon görüşmesinde konuştuklarını söylemişti. Gülen’in Türkiye’ye iadesi masada mı?

Beyaz Saray’ın 19 Şubat’ta gerçekleşen o telefon konuşmasıyla ilgili açıklaması net. Hatta konuşmanın içeriğine açıklama getiren başka bir açıklama daha yapıldı.
Ben de o noktada bırakayım. Ama o telefon konuşmasında bir kez daha vurgulanan temel nokta şuydu:

Biz Türkiye’ye saygı duyuyoruz ve kesinlikle içişlerinize karışmayız. Elbette bu sorunun farkındayız. Evet hükümetiniz konuyu gündeme getirdi. Yasal konularda yapılan tüm başvurulara hürmetle ve ciddiyetle yanıt vereceğiz. Ancak ülkemizde ikamet eden
Türk vatandaşlarının haklarını kullanmasına da karışmayız.

– Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf geçen hafta sorular karşısında Gülen’i kastederek ‘O beyefendiyi unutun’ dedi. Bu ne anlama geliyor?  Gerçekten de ‘bırakın bu işleri iki ülke arasındaki asıl önemli meselelere bakalım’ mı demek? Yoksa ‘Unutun, o artık dönmez’ mi demek?

Ben de sözcümüz Marie Harf gibi iki müttefik açısından gerçekten önemli olan konulara odaklanmak isterim. Bize göre, yasadışı aktivite emareleri olmadıkça ülkemde yaşayan bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak karşı karşıya olduğumuz gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır.

– ABD ile Gülen hareketi arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Böyle bir ilişkimiz yok. Bizim devletlerle resmi ilişkimiz vardır. Türkiye Cumhuriyeti ile hükümetiyle ve kurumlarıyla ilişkimiz var. Demokrasi olduğunuz için de yasal muhalefetle, hukuka bağlı olarak kurulmuş topluluklarla ve sivil toplumla da
düzenli iletişim halindeyiz.

– Gülen Hareketi’ne bağlı bazı sivil toplum kuruluşları olduğuna göre onlarla da ilişkiniz var demek olmuyor mu bu?

Eğer TUSKON gibi iş dünyasını temsil eden gruplardan ya da Gazeteciler Yazarlar Vakfı gibi entelektüel topluluklardan bahsediyorsanız, evet onlarla görüşüyoruz.
Bu gruplarla Amerika ve Amerikalılarla ilişkilerin geliştirilmesine ilgisi olan ve yasalara uyan gruplar olarak görüşüyoruz. Mesela TUSKON, ki ülke arasındaki ticaret ve yatırımların artırılması konusunda Türk ve ABD hükümetlerinin resmi tutumunu paylaşan bir topluluk. (http://sozcu.com.tr/2014/gundem/abd-buyukelcisinden-gulen-aciklamasi-482391/, 7.4.14)

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın Trabzon Konuşması


Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı
Tansel Çölaşan’ın Trabzon Konuşması

portresi

  • ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Türkiye’de kullanılan bilgisayar destekli SEÇSİS sistemi ve sayım yönteminin büyük hileler içerdiğini iddia etti.

Türkiye’de demokrasi ve demokratik bir seçimin olmadığını, bu nedenle
bu Meclisin Anayasayı değiştiremeyeceğini savunan Çölaşan,

  • “AKP, laiklik ve demokrasinin kaldırılması;
  • PKK da etnik bölünme istekleriyle bir ortak anayasa uzlaşması yaptılar.

AKP’nin tek başına anayasa hazırlaması anayasal bir suç..” dedi

Çölaşan, ADD Trabzon Şubesi tarafından düzenlenen Gündem Anayasa Tuzağı konulu konferansta konuştu. Konferansın açılışını yapan şube başkanı Cemal Verep, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük bir saldırı altında olduğunu öne sürdü,
ancak yurtseverlerin, Atatürkçülerin bu saldırılara boyun eğmeyeceğini söyledi.
Verep, “Gün diz çökme değil, diz çöktürme günüdür.
Cumhuriyet ve emek güçleri diz çökmeyeceğini göstermiştir.” dedi.

Daha sonra konferansına başlayan Çölaşan;

  • AKP’nin bir küresel operasyonla işbaşına getirildiğini,

bugün gündemde olan Anayasa yapma çabalarının da bu olayın bir parçası olduğunu savundu.

Çölaşan TESEV, TUSKON, TOBB ve Arı Grubu’nun yeni anayasa konusunda
bu güçler tarafından “özel olarak görevlendirildiğini” belirtti ve şöyle konuştu:

  • “Bugün en önemli olaylardan biri seçmen yazılımı ve sayımı sırasında kullanılan bilgisayar destekli sistemlerdir. Türkiye’de kullanılan sistem, İngiltere başta olmak üzere ciddi ülkelerde artık kullanılmıyor.
  • Bugün YSK’nın denetim görevi elinden alınmıştır.
  • Artık 1 saatte seçim sistemi sayımı yapabilmektedir.
    Ama bu durum büyük hilelere açıktır.
  • Bugün ‘bilinçli olarak’ hiçbir ankette AKP’nin oyu %50’nin altında görülmemektedir. Toplum böylece koşullandırılıp bu sistemle yapılacak seçimde ortaya çıkarılacak sonuca hazırlanmaktadır.”

Çölaşan;

  • Seçim ve sayımla ilgili programın 3 seçimdir kullanıldığını,
  • Seçmen kaydırmaları yapıldığını,
  • 2004’den 2007’ye dek 5 milyon seçmenin kaybolduğunu (!) anımsattı.
  • Bu koşullarda oluşan Meclisin anayasa yapamayacağını savunan
    Tansel Çölaşan, şunları söyledi:

“Demokratik bir yolla gelen bir iktidar ya da koalisyon anayasal değişiklikleri yapar.
Zaten 117 maddesi değişmiş bir 1982 Anayasası var ortada.

  • Anayasayı tek başına bir siyasal partinin yapması bir Anayasal suçtur.
  • Akil’lik; Anayasada olmayan bir yetkiyi kullandığı için Anayasal bir suçtur.
  • PKK ile mücadele yerine müzakere edilmesi, PKK’nın görmezden gelinmesi Anayasal suçtur. Bunu yapan kamu görevlileri Anayasal suç işliyor.
  • 15 milyon Kürt vatandaşımızın isteği yerine, 3,5 milyon PKK sempatizanının isteği ile bölünme anayasası getiriliyor.
  • Bu Anayasada iktidarın isteği ile laiklik ve demokrasi ortadan kaldırılıyor;
  • PKK’nın isteğiyle de bölünme getiriliyor.”

Tansel Çölaşan, İsviçre’nin 76 yılda anayasa yaptığını anımsattı,

“Demokrasi gerçek anlamda uygulandığında ve sınıfsal sorunlar çözüldüğünde
Kürt sorununun da olmayacağını..” savundu.

Çölaşan, Trabzon’da on binlerce vatandaşın katılımıyla düzenlenen,
Taksim’de devletin aşırı güç kullanımını protesto gösterisinde de kısa bir konuşma yaptı ve

“Kararı siz vereceksiniz.
Orta Çağ karanlığı mı istiyorsunuz yoksa çağdaş Türkiye mi?
Kararı biz ve sizler vereceğiz.
Geldikleri gibi gidecekler.” dedi.

(http://viratrabzon.com/haber/trabzon-isyani-onbinler-hukumet-istifa-dedi-4124.html, 1.6.13 ve http://add.org.tr/genel-baskanimiz-trabzondan-destek-verdi-geldikleri-gibi-giderler.html, 3.6.13)