Etiket arşivi: Türkiye ekonomisi karanlık bulutların yoğunlaştığı bir döneme sürüklenmektedir.

Reel Ekonomide Karanlık Bulutlar

 

Cumhuriyet 04.09.2013

EKONOMİ POLİTİK

Prof. Dr. Erinç Yeldan


Reel Ekonomide Karanlık Bulutlar

Komşumuz Suriye’ye yönelik askeri müdahale çağrılarının yoğunlaştığı şu günlerde sürekli olarak aynı soruyu duymaktayım:

“Askeri müdahale Türkiye ve bölge ekonomilerini sizce nasıl etkiler?”

Sorunun yanıtı kuşkusuz tek bir insan kaybının dahi paha biçilemez olduğu ve savaşın ekonomik maliyeti üzerine tahminler yapmanın olanak dışı olacağı yönünde.

Ama gelin görün ki, “piyasalar” tedirgin; ekonomi yönünü bulmaya çalışıyor; “uluslararası yatırımcı” adres arayışında; ve ne yazık ki elimizde küresel küre yok.

Sadece “teknik” düzeyde kalırsak aklımıza ilk gelen veri olan sınır ticaretimizin olumsuz etkileneceği. Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinin “normal” sayılabileceği 2010 yılı itibarıyla Suriye’ye ihracatı 1 milyar 844 milyon dolar düzeyinde idi. Bu rakam 2010 yılında 115 milyar dolar tutarındaki toplam ihracatımızın sadece %1.61’ine denk düşüyor. Dolayısıyla mal ihracatı açısından Suriye ile olan ihracatımızın çok büyük boyutlarda sayılamayacağı ve dolayısıyla Türkiye ekonomisinin ticaret kayıplarının göreceli olarak az sayılabileceği öne sürülebilir mi?

Olası savaş konjonktürünün Türkiye ve bölge ekonomileri üzerine olumsuz etkileri kuşkusuz sadece ticaret payları üzerinde olmayacaktır. Hükümet tarafından “onurlu” diye sıfatlanmış bile olsa, küresel ekonomide “yalnızlığa” itilmiş bir ekonomiye “yabancıların ilgisi” gerileyecektir. Oysa Türkiye ekonomisinin son otuz yıldır geleceği yabancı sermaye girişlerine bağımlı ve yabancı sermayenin hoşnut kılınmasına dayandırılmış durumdadır. Çoğunlukla “sıcak” nitelikli spekülatif sermaye girişleri hızlandıkça, ulusal ekonomi genişleme konjonktürüne girmekte; aksi halde ise ekonomi daralmaktadır.

Bunun da ötesinde, pazartesi günkü Cumhuriyet’te Pelin Ünker’in hazırlamış olduğu haberde de ayrıntılı olarak belgelendiği üzere, şirketler kesiminin döviz açıkları katlanarak sürmektedir. En son veri dönemi olan mayıs ayı itibarıyla reel kesim şirketlerinin döviz yükümlülükleri ile döviz varlıkları arasındaki farkı veren şirketler kesimi net döviz açık pozisyonu 161 milyar dolar düzeyine yükselmiştir. Söz konusu rakam ulusal gelirimize oran olarak % 20’ye ulaşmaktadır. Döviz açık pozisyonu,
döviz kurunda olası bir artış karşısında şirketler kesimini doğrudan olumsuz olarak etkilemekte ve sürmekte olan durgunluk koşullarını giderek ağırlaştırıcı etki yapmaktadır.

Ulusal ekonominin dış sermaye girişlerine olan bağımlılığı T.C. Merkez Bankası “finansal istikrar” sorunu olarak ele alınmaktadır. Ancak bir finansal istikrar sorunu olarak takip edilmesine karşın, TCMB’nin elinde ne söz konusu soruna ne de enflasyon hedefinden sapmalara karşı para piyasalarını yönlendirecek istikrar araçları bulunmamaktadır.

Döviz kuru “piyasalara” terk edilmiş; faiz oranları “siyasi otorite” tarafından düzenlenmiş; kredi tahsisat sistemi ise artık ideolojik dogmalar nedeniyle merkez bankalarının görev sahalarının dışına itilmiş durumdadır.

Bu koşullar altında Türkiye ekonomisi karanlık bulutların yoğunlaştığı bir döneme sürüklenmektedir.