Etiket arşivi: Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu

METİN FEYZİOĞLU GİRİŞİMİ!

Dostlar,

İzmir’den meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı‘nın değerli yazılarına bu sitede
sıklıkla yer veriyoruz ve sizlerden gelen geridönütlerde de, eksik olmayın,
beğeni algımız var..

Aşağıdaki yazı da sanırız bunlardan biri..

Biz de bu konuyu sitemizde işledik..

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ..

başlığıyla..

  • TBB ve başarılı, pırıl pırıl Ceza Hukuku Profesörü Metin Feyzioğlu‘nu,
    çalışma arkadaşlarını gönülden kutlarız.

tümcelerine yer vermiştik.. Aşağıdaki erişkeden (linkten) okunabilir..

http://ahmetsaltik.net/2014/01/05/turkiye-barolar-birliginden-devlet-krizine-cozum-formulu/, 5.1.14

Yine bu yazımızda şu dizelerin altını çizmiştik :

Sevgili Ceyhun’un yazısının içeriğini paylaşıyoruz..

Bu arada, çooooook deneyimli Yargıtay Onursal (Eski) Cumhuriyet Başsavcısı,
şimdi Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sayın Sabih Kanadoğlu‘nun
yerinde gördüğümüz önerilerinin de mutlaka dikkate alınması gerektiğini,
bir takım çalışmasının yerinde olacağını düşünüyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
7.1.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==============================================

METİN FEYZİOĞLU’nun GİRİŞİMİ!

Görsel

METİN FEYZİOĞLU

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZİOĞLU’nun yaşam öyküsü
ilginç ve bir o denli de dokunaklı! Yılmaz ÖZDİL’in son yazısı okunmalı!

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25513430.asp

Özel Yetkili Mahkemeler aracılığıyla yaşama geçirilen hukuk kisveli tertiple ilgili
son girişimi ses getirmiş durumda. Silivri’dekilerle görüşüp onların onayını almış olması, işini sağlama bağladığının kanıtı!

Bu girişime muhalefet kaynaklı tepkiler ilginç! Ana muhalefet önderi ve uluslararası yargıç sıfatlı milletvekilinin sözleri irdelenmeye değer!

Metin FEYZİOĞLU’nu uyarıyorlar! Aman, yolsuzluk güme gitmesin!
Hükümet kendisini temize çıkartmasın.. demekteler.
Sormak gerek! Siz, hiçbir gününüzü bile hem de haksız yere mahpus olarak geçirdiniz mi?

Hem Metin FEYZİOĞLU hem de içerideki yurtseverler sapla samanı ayırt edecek yetenekteler!

  • Kuşkusuz iktidar sıkışmış durumdadır!

Bundan birkaç ay önce Başbakan’ın görüşmeyi bile düşünmeyeceği Metin FEYZİOĞLU ile bir araya gelmesi ve birlikte çalışmayı kabullenmesi anlamlıdır.
En azından çok önemli bir kazanımdır!

  • Silivri’nin, Hasdal’ın, Maltepe’nin, Hadımköy’ün ve Şirinyer’in kapılarının açılması ivedi bir gerekliliktir.

Bu doğrultudaki girişimi hükümeti aklamakla özdeşleştirmek doğru bir tutum değildir.

Hükümetin yolsuzluklarına ilişkin savaşım görevi herkesle birlikte siyasilere ve
doğallıkla da muhalefete düşmektedir.

Yurtseverlere yönelik tertibe öteden beri uzak duranların, kendi milletvekillerinin kurtuluşundan sonra konudan iyice uzak durmaları anlamlıdır!

Muhalefete çağrımdır!

  • Bu işlere uzak durmayın!
  • Yurtseverlerin kapatıldığı zindanların kapılarının açılması
    öncelikli görev alanınızdadır.
  • Ayrıca, o kapıların açılışı sizler için de yararlı sonuçlar doğuracaktır.
    Onların özgürlüğü sizlerin savaşımınıza da olumlu katkı koyacaktır!

“Öküz altında uzağı aramak!” size yakışan davranış olamaz!

Metin FEYZİOĞLU’nun bu çok önemli girişimine omuz vermektir size düşen!
Gölge etmek değil!

Dr. Ceyhun BALCI
İzmir, 07.01.2014

Ceyhun_Balci_portresi

Türkiye Barolar Birliği’nden Cumhurbaşkanı’na 2 Çağrı

Dostlar,

Geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimlerde göreve gelen Sayın Prof. Dr. Metin Feyzioğlu başkanlığındaki TBB (Türkiye Barolar Birliği) ekibi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Taksim’de başlayan ve ülkeye yayılan polis vahşeti ile ilgili olarak
1 hafta içinde 2 açık mektup yazdı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Gezi Parkı olaylarına ilişkin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 2. kez çağrıda bulundu. Feyzioğlu, İstanbul Taksim’de barışçıl bir protesto eylemine emniyet güçlerinin müdahalesi ile başlayan ve kentlere yayılan gösterilerin denetimden çıktığını belirtti. Feyzioğlu, yaşananlara ilişkin Gül’e
şu bilgileri aktardı:

“Emniyet güçleri, yalnızca havaya doğru kullanılması zorunlu olan gaz bombalarını, sokakta gördükleri herkese hatta kapalı mekanlara sığınanlara, hedef gözeterek atmakta; aralarına aldıkları insanları acımasızca dövmekte, halka düşman muamelesi yapmaktadır. Pek çok yerde çevik kuvvet polisleri, daha sonra
teşhis edilmemek için üniformalarındaki sicilleri gizlemek ve rütbelerini sökmek suretiyle yaşlı, genç, çocuk, kadın hiçbir ayrım gözetmeksizin, önlerine gelene gaz bombası atmakta, coplamaktadır. Sokaktaki manzara, emniyet güçlerinin adeta halka savaş açtığı görüntüsünü vermektedir. Polislerin boşalttığı bazı alanlarda, bu durumu
fırsat bilen provokatörler, kamu mallarını yakıp yıkmakta; bu suretle masum gösterileri amacından uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu kişilerin yaptıkları şiddet eylemleri, demokratik gösteri hakkını kullananlara mal edilerek, kitlesel gözaltılar yapılmaktadır.”

HUKUK ve HAKLAR ASKIYA ALINDI

Emniyet güçleri ve provokatörler tarafından halkın can ve mal güvenliğinin ihlal edildiğini ifade eden Feyzioğlu, halkın, hem provokatörlerden hem de polisten aynı şekilde korktuğunu kaydetti. Olaylar sırasında hukuk devleti ve tüm temel insan haklarının
fiilen askıya alındığını belirten Feyzioğlu, devletin polisi ile halkın karşı karşıya getirildiğini ifade etti.

Feyzioğlu, “Siyasal iktidarın, masum ve son derece demokratik gösterileri küçümseyen ve aşağılayan sözleri, kitleleri tahrik etmekte ve olayların denetimden çıkmasına neden olmaktadır. Şiddet şiddeti doğurmakta, nefret nefreti körüklemektedir. Acilen hukukun etkin ve egemen kılınması, demokratik ortamın tesisi, bireylerin can ve mal güvenliğinin sağlanması adına; polis şiddetinden sorumlu olanların bir an önce saptanarak cezalandırılmaları için halka güvence verilmesi, hukuk dışı uygulamaların derhal sonlandırılması ve halkı tahrik edici açıklamalardan kaçınılması yönünde yetkililere gerekli uyarıların yapılması, hususlarını, emir ve takdirlerinize arz ederim.” dedi. (ANKA)

Cumhurbaşkanına Mektup (03.06.2013)

Sayın Abdullah GÜL
Cumhurbaşkanı,

Sayın Cumhurbaşkanım;

İstanbul Taksim’de barışçıl bir protesto eylemine emniyet güçlerinin şiddet uygulamasıyla başlayan ve yurdun pek çok kentine yayılan gösteriler denetimden çıkmış durumdadır.

Öncelikle kişisel gözlemlerime ve meslektaşlarımızdan gelen bilgilere dayanan belirlemelerimizi, Zât-ı âlilerinizle paylaşmayı görev biliyorum.

Emniyet güçleri, yalnızca havaya doğru kullanılması zorunlu olan gaz bombalarını, sokakta gördükleri herkese hatta kapalı mekanlara sığınanlara, hedef gözeterek atmakta; aralarına aldıkları insanları acımasızca dövmekte, halka düşman muamelesi yapmaktadır.

Pek çok yerde çevik kuvvet polisleri, daha sonra teşhis edilmemek için üniformalarındaki sicilleri gizlemek ve rütbelerini sökmek suretiyle yaşlı, genç, çocuk, kadın hiçbir ayrım gözetmeksizin, önlerine gelene gaz bombası atmakta, coplamaktadır.

  • Sokaktaki manzara, emniyet güçlerinin adeta halka savaş açtığı görüntüsünü vermektedir.

Emniyet güçlerince hukukun askıya alınması, başka hukuksuzluklara davetiye çıkarmaktadır. Polisin sıkı şartlara bağlı zor kullanma yetkisini
peşin cezalandırmaya dönüştürmesi, bireylerin yaşam hakkını tehdit etmektedir.

Polislerin boşalttığı bazı alanlarda, bu durumu fırsat bilen provokatörler, kamu mallarını yakıp yıkmakta; bu suretle masum gösterileri amacından uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu kişilerin yaptıkları şiddet eylemleri, demokratik gösteri hakkını kullananlara
mal edilerek, kitlesel gözaltılar yapılmaktadır.

Bir yandan emniyet güçleri diğer yandan provokatörler tarafından halkın can ve mal güvenliği ihlal edilmektedir. Halk, hem provokatörlerden hem de polisten maalesef
aynı şekilde korkmaktadır.

Bu durumun gözlendiği yerlerde hukuk devleti ve tüm temel insan hakları fiilen askıya alınmış durumdadır.

  • Devletin polisi ile halk karşı karşıya getirilmiştir.

Siyasi iktidarın, masum ve son derece demokratik gösterileri küçümseyen ve aşağılayan sözleri, kitleleri tahrik etmekte ve olayların denetimden çıkmasına
neden olmaktadır.

Şiddet şiddeti doğurmakta, nefret nefreti körüklemektedir.

Sayın Cumhurbaşkanım;

Acilen hukukun etkin ve egemen kılınması, demokratik ortamın tesisi, bireylerin can ve mal güvenliğinin sağlanması adına;

•Polis şiddetinden sorumlu olanların bir an önce tesbit edilerek cezalandırılmaları için halka güvence verilmesi, 

•Hukuk dışı uygulamaların derhal sonlandırılması ve halkı tahrik edici açıklamalardan kaçınılması yönünde yetkililere gerekli uyarıların yapılması,

hususlarını, Avukatlık Kanunu’nun 110. maddesinin Türkiye Barolar Birliği’ne yüklediği “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve kollamak” görevi gereğince, emir ve takdirlerinize arz ederim.

Av. Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU
Türkiye Barolar Birliği Başkanı

*****************************************************

Cumhurbaşkanına Açık Çağrı (01.06.2013)

Sayın Cumhurbaşkanım;

Kontrol edilemeyecek bir halk hareketine dönüşmekte olan olaylara müdahil olunuz.

Halk hareketi şiddetle bastırılamaz! Şiddet, şiddeti doğurur!

– İstanbul Valisi’ne, yurt genelinde protestoların geliştiği tüm illerin valilerine ve
İçişleri Bakanı’na polis şiddetine son verilmesi talimatını veriniz.

– Gezi Parkı’na AVM yapılmayacağını halka taahhüt ediniz.

– Polis şiddetinin sorumluları hakkında etkili yasal işlem yapılacağının kefili olduğunuzu halka söyleyiniz.

Bugün tarihi bir sorumluluğunuz var. Yarın çok geç olabilir.
Hemen şimdi müdahale ediniz.
Anayasal sorumluluğunuzun gereğini acilen yerine getiriniz.

Saygılarımla arz ederim.

Avukat Metin Feyzioğlu

************************************

TBB’nin her 2 girişimini bütünüyle destekliyor ve partili Cumhurbaşkanı,
AKP’nin her yasasını bekletmeden hatta kimi kez saatler içinde onaylayan, 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacağı aşağı yukarı kein olan ve son olaylarla iyice yıpranarak tasfiye eşiğine gelen RTE karşısında bakalım A. Gül hazretleri nasıl davranacak??

Göreceğiz..

Bu arada, Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesinde yayımlanan basın açıklaması ise aşağıdaki gibi..

***************

Sayın Cumhurbaşkanımızın Basına Yaptıkları Açıklama

Değerli Basın Mensupları,

Türkiye demokrasiye inanan, demokrasinin kurallarını çalıştıran bir ülke. Hukukun üstünlüğüne inanan bir ülke.

Mahkemelerinin kararlarına üst mahkemelerde itiraz edilebildiği ve itiraz yollarının açık olduğu bir ülke. Dolayısıyla bütün bu kurallar batı demokrasilerdeki standartlar çerçevesinde olmaktadır. Önce bunun bilinmesini isterim tabii ki.

İkincisi şu: Türkiye’de herkesin düşüncesi, fikirleri, inançları, hepsi de saygıdeğerdir. Açık bir toplum içerisinde yaşıyoruz. Ve hepimiz farklı farklı düşüncelerimizi, görüşlerimizi, siyasi eğilimlerimizi, inançlarımızı, bunlara muhakkak ki saygı göstermemiz gerekir. Bu saygı ve sevginin şüphesiz karşılıklı olması gerekir. Herkes öz ülkesinde, kendi ülkesinde, en geniş şekilde kendisini özgür hissetmesi gerekir.

Bu çerçeve içerisinde demokrasiler dediğimizde demokrasilerle tabii ki seçimlerle halkın iradesi ile her şey, ülkeyi yönetenler ortaya çıkar. Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. Seçimlerin dışında da farklı görüşler, farklı durumlar eğer itirazlar varsa bunların da çeşitli yollarla dile getirilmesinden daha tabii de bir şey olamaz. Barışçı gösteriler de şüphesiz ki bunun bir parçasıdır.

Bu anlamda son günlerdeki gelişmeleri bu çerçeve içerisinde görüyorum. Ve şunu da açıklıkla söylemek istiyorum ki: İyi niyetli olarak verilen mesajların da alındığının bilinmesini isterim. İyi niyetli olarak verilen mesajların hepsi alınmıştır. Bunların muhakkak ki günü geldiğinde gereği de yapılacaktır. Zaten bunun işaretini de eminim ki hepiniz görüyorsunuz.

Yalnız, bundan sonra artık dikkatli olmak gerektiğine inanıyorum. Hepimizin tecrübeleri şunu göstermektedir ki: Maalesef bu tip toplumsal olayların neticesinde illegal örgütler devreye girerler ve onlar esir alırlar ve çok yanlışlara sokarlar. Buna hiç müsaade etmemek gerekir. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum ki; herkes sağduyulu olmalı. Kurallara herkes uymalı ve itirazları görüşleri varsa bunlar barışçı bir şekilde dile getirilmeli ki, bunlar getirildi, bundan sonra hiç kimsenin kabul etmeyeceği, imajlarımızı zedeleyici davranışlara da hiç müsaade etmemek gerekir.

Şunu da unutmayalım ki: Bir ülkenin imajını yapmak kolay değildir. Hepimiz hep beraber Türkiye olarak 10 yıl içerisinde didindik, uğraştık ve Türk ekonomisini, Türkiye’nin imajını içeride ve dışarıda çok üst noktalara taşıdık. Bunun zedelenmesi hiç kimseye fayda getirmez. Hepimize zarar verir. Ülke hepimizindir ve ülkemize sahip çıkmamız gerekir.

Şunun da yine bilinmesini isterim ki: Bütün bu son üç dört gün içerisindeki gelişmeler gösteriler, bunlar yapılırken Türkiye’nin demokrasisi de test edilmiştir. Demokratik olmayan, hukukun üstünlüğüne inanmayan ülkelerde bu tip gösterilerin nasıl neticelendiğini şöyle bir etrafımızdaki Ortadoğu’daki bazı ülkelerde olup bitenlere bakarsanız oradaki maliyetlerini göreceksiniz.

Türkiye’de ise bunlar gördüğünüz gibi çok şükür onarılmaz acılar tattırmadan gelişmiştir, neticelendirilmiştir ve bu saatten sonra artık hepimizin yapacağı şey sakin olmak, kurallara uymak ve neticede ülkemizin herhangi şekilde zarar görmesine fırsat vermemek olacaktır.

Ben bir kez daha bütün vatandaşlarımın büyük bir sağduyu içinde hareket edeceklerine inanıyorum ve demin söylediğim gibi verilen bütün iyi niyetli düşünceler, hep bunlar okunmuştur, görülmüştür, not edilmiştir ve mesajlar da alınmıştır.

Bütün vatandaşlarıma bu vesile ile sevgilerimi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Abdullah GÜL
Cumhurbaşkanı
3.6.13,
http://www.tccb.gov.tr/aciklamalar/252/86291/sayin-cumhurbaskanimizin-basina-yaptiklari-aciklama.html

**************************

TBB’nin istemlerine ne ölçüde uygun, takdirlerinize bırakıyoruz..

TBB’ni de daha fazla hayalci olmamaya çağırıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 5.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net