Etiket arşivi: Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

“EMEĞİN HUKUKU” KURULTAYI


SENDİKACILIK TARİHİNDE BİR İLK!


29.05.2015, http://www.barobirlik.org.tr/Detay62933.tbb 

ÜÇ BÜYÜK İŞÇİ KONFEDERASYONU VE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
“EMEĞİN HUKUKU” KURULTAYINDA BULUŞTU

FEYZİOĞLU:
EMEĞİN ÖRGÜTSÜZ KALMASI
TÜRKİYE AÇISINDAN EN BÜYÜK TEHLİKEDİR

Türkiye Barolar Birliği, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK tarafından ortaklaşa düzenlenen
“Emeğin Hukuku” Kurultayı, 27-28 Mayıs 2015 günlerinde Türkiye Barolar Birliği’nde gerçekleştirildi.

Saygı duruşu ve TBB Emek Komisyonu Başkanı Av. Abdi Pesok’un sunuşunun ardından
açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, üç büyük işçi konfederasyonunun ilk kez bu kapsamda bir toplantıda
Türkiye Barolar Birliği’nin ev sahipliğinde yan yana oturduğunu söyledi.

Emekçinin hizmetinde olan sendika ve konfederasyonların, hizmet verdikleri emekçilerin aynı sorunlarıyla uğraştığını ifade eden Feyzioğlu, “Tersten söylemek gerekirse, hangi sendikaya ve sendikamız hani konfederasyona bağlı olursa olsun, emekçinin sorunu aynı. Bu sorunlara sadece sendikalarımız, konfederasyonlarımız belki farklı kadrolarla, belki farklı yaklaşıyorlar,
ama özü aynı. Dolayısıyla emekçilerin sorularının, üç büyük çatı örgüt ve Türkiye Barolar birliği tarafından birlikte tartışılması öyle sanıyorum ki, son derece önemli ve sonuç doğuran
çözüm önerilerini ortaya çıkaracak” diye konuştu. Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

EMEĞİN HUKUKUNU SAHİPLENMEK,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BEKASINI DA GÖZETMEKTİR

Amacımız Türkiye’de toplumsal barışı sağlamak. Amacımız Türkiye’de emekçinin alın teri kurumadan, bunun karşılığını almasını sağlamak. Amacımız emekçinin refah içinde yaşamasını sağlamak.

Aslında bütün bunları arka arkaya koyduğumuzda, amacımız Cumhuriyet’in kuruluş değerlerinin yaşama geçmesini sağlamak. Bu bakımdan, emeğin hukukunu sahiplenmek
aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını da gözetmek anlamına gelir,
milletin üstün menfaatini gözetmek anlamına gelir.

Türkiye’de gerek hukuktan, gerek hukuk uygulamalarından, gerek sendika uygulamalarından çeşitli yakınmalar olduğu herkesin bilgisindedir. Zaman zaman yakınma yasalardandır,
zaman zaman yasalar iyi olsa da uygulamadandır. Zaman zaman aşağıdan değil, yukarıdan aşağıya gelen yanlış bir yapılanmadan dolayı sendikalardandır, sendikacılardandır.
Ancak şunu unutmayalım,

Emeğin örgütsüz kalması Türkiye açısından en büyük tehlikedir.

Yakınmanız varsa, çözüm sendikalara sırtımızı dönmek değil, içinde kalıp mücadele etmektir.

Türkiye’de rakamlara baktığımızda örgütlü işçi sayısı inanılmaz bir şekilde düşüş göstermektedir. Özellikle son 20 – 25 yıllık döneme baktığımızda, grev hakkına sahip örgütlü işçi sayısında, ekonominin büyümesiyle de kıyasladığımızda düşüş dramatiktir. Bizim bugün yapmamız gereken, etkili bir örgütlenmenin emek ve emekçi için nasıl gerçekleştirileceğini
ve herkes için nasıl daha yararlı olabileceğimizi günlük siyasetten, her türlü makam,
mevki kaygısından uzaklaşarak tartışmaktır.

Feyzioğlu’nun ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, kıdem tazminatı ve esnek çalışmaya ilişkin sorunlara dikkat çekerek, 30 yaş altında sendikasızlaşmaya doğru bir gidiş olduğunu vurguladı.

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan da 1. sorunun

Türkiye’deki tüm sendikaların işçilerin ancak %10’unu temsil etmesi olduğunu

belirterek, “İşçilerimizi sendikalarda örgütlersek, bugün bunları konuşmazdık” dedi.

Daha sonra kürsüye gelen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, bundan sonra işçilerin ölmemesi için Soma Davası’ndan ders niteliğinde bir karar çıkması gerektiğini söyleyerek,
emekçilerin karşı karşıya bulunduğu sorunlara dikkat çekti.
Beko,

“İşsizlere iş bulmanın tek yolu kölelik değildir.”

diye konuştu.

Açış konuşmalarının ardından Kurultay’ın

“Artan İş Kazaları Çağrıştırmasıyla İş Güvenliği ve İş Sağlığı”

başlıklı ilk oturumuna geçildi. Hak-İş Hukuk Müşaviri Av. Hüseyin Öz’ün başkanlığını yaptığı oturumda Prof. Dr. Levent Akın, Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ile Doç. Dr. Mahmut Kabakçı
birer sunuş yaptılar.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Kürşat Karacabey’in başkanlığını yaptığı,

“Emeğe Etkileri Bağlamında Özelleştirmeler, Taşeronluk ve Özel İstihdam Büroları”

başlıklı 2. oturumda Prof. Dr. Aydın Başbuğ, Av. Dr. Murat Özveri, Doç. Dr. İbrahim Aydınlı görüşlerini dile getirdiler.

Kurultay’ın ikinci gününde; Türk-İş Hukuk Müşaviri Av. Ferhan Tuncel başkanlığında gerçekleştirilen

“Yargı Kararları Işığında İşçilik Hakları ve İşçilik Haklarının Tahakkuku ile İş Güvencesi”

başlıklı oturumda Prof. Dr. Müjdat Şakar, Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, Doç. Dr. Muhittin Astarlı ve Av. Gökhan Candoğan, DİSK Hukuk Müşaviri Av. Necdet Okcan başkanlığında gerçekleştirilen

“Uluslararası Normlar Karşısında Türk Mevzuatı ve Uygulamasında Sendikasızlaştırma”

başlıklı oturumda ise Prof. Dr. Metin Kutal, Doç. Dr. Aziz Çelik ve Yrd. Doç. Dr. Ulaş Baysal konuşmacı olarak yer aldılar.

======================================

Dostlar,

Bu toplantıyı ve emeği önemsiyoruz..
Dileriz TBB sunumları – oturumları kitaplaştırır ve kalıcı bir kaynak ediniriz..

TBB Başkanı Sn. Prof. Feyzioğlu’nun

Emeğin örgütsüz kalması Türkiye açısından en büyük tehlikedir.

Ve HAK-İŞ Genel Başkanı Sn. Mahmut Arslan’ın 1. sorunun

“Türkiye’deki tüm sendikaların işçilerin ancak %10’unu temsil etmesi olduğunu”

bir kez daha öne çıkarmak istiyoruz.. Bize göre,

“SENDİKA YOKSA İSG (İŞÇİ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ) DE YOKTUR!” 

Ve de DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun isyanı :

“İşsizlere iş bulmanın tek yolu kölelik değildir.”

TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) kavşak konumdadır ve politikalarında emekten yana köktenci değişimler – uygarlaşma adımları beklenmektedir.. Bu olumlu tercih değişikliği siyasal iktidarla sinerji yaratarak ülkemizin yüz kızartıcı İSG göstergelerinin iyileşmesine anlamlı katkılar sağlayabilir.. Buna çooook gereksinimimiz var…

AKP’li 12 buçuk yılda en az 15369 işçi yaşamını yitirdi…
YETER ARTIK…

CAN_GUVENLIGI_ISTIYORUZ

Emek verenlere teşekkür borçluyuz…

Sevgi ve saygı ile.
31 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN BÜYÜK GÜÇ BİRLİĞİ


SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN
BÜYÜK GÜÇ BİRLİĞİ

Oy ve Ötesi Derneği ile Temiz Seçim Platformu temsilcileri ve konunun uzmanlarının katılımıyla Türkiye Barolar Birliği’nde yapılan toplantı ortak bildiriyle sonuçlandı

“TÜRKİYE’DE ÇAĞDAŞ BİR YAŞAMDAN VE GERÇEK DEMOKRASİDEN YANA OLAN GENİŞ KİTLELERİN GÜCÜ, HER TÜRLÜ DEMOKRASİ DIŞI OYUNU BOZMAYA FAZLASIYLA YETECEKTİR”

“Temiz – Adil ve Güvenli Seçim” başlıklı yuvarlak masa toplantısı Türkiye Barolar Birliği’nde Oy ve Ötesi Derneği ile Temiz Seçim Platformu temsilcileri ve konunun uzmanlarının da katılımıyla gerçekleştirildi.

Toplantıyı açan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu,
Türkiye Barolar Birliği’nin bir seçim güvenliği odası oluşturduğunu ve salonlarını Oy ve Ötesi Derneği’ne açtığını söyledi. Feyzioğlu, “Buradan hem Ankara’yı hem Türkiye’yi Oy ve Ötesi ile birlikte kontrol edebileceğiz. Diğer gruplara da kapımız elbette açık. 40’a yakın ilde de
avukat desteğini vermeye gayret ediyoruz.” dedi.

Türkiye Barolar Birliği’nin tarafsızlığıyla Türkiye’nin en güvenilir kurumlarının başında geldiğine dikkat çeken Feyzioğlu, toplumda seçim güvenliğine ilişkin birtakım kaygılar bulunduğunu ifade etti. Feyzioğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Orijinal tutanakların toplandığı, saklandığı, arşivlendiği; her sandığa yeterli sayıda temsilci, o temsilcileri destekleyecek yedekler; okulların başına heyetlerin görevlendirildiği bir örgütlenmenin yapıldığı noktasında tereddütler olduğu için toplumda güvensizlik de maalesef artıyor. Dolayısıyla bütün siyasal partilerin çıkarması gereken sonuç,
bu işin asli sahibinin siyasal partiler olduğu. Biz asli sahipleri üzerlerine düşeni tam olarak yapamadıkları düşüncesinde olduğumuz ve toplumun hissiyatını yansıttığımız için
burada sandığa ve oylara sahip çıkmak adına bir araya geldik.

Toplantıyı yöneten Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Başar Yaltı,
seçim güvenliğine ilişkin hukuksal çerçeveyi anlatarak başladığı konuşmasında,
7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının Cumhuriyet değerlerini ve parlamenter demokratik sistemi altüst edecek bir aşamaya götürebileceği kuşkusunu yarattığını söyledi.

Bu seçim sürecinde;
– %10 barajı,
– Cumhurbaşkanı’nın parti lideri gibi propaganda yapması,
– yargı organlarının tarafsızlığı ve bağımsızlığıyla ilgili kuşkular,
– İç Güvenlik Paketi ile vali, kaymakam ve emniyet amirlerine verilen yetkiler

olmak üzere 4 olgunun öne çıktığını kaydeden Yaltı, “Kamuoyunda seçim güvenliği dendiği zaman sandık güvenliğine indirgeyen bir bakış açısı var. Oysa seçmen kütüklerinden başlayan ve seçimin yürütülmesini, bilgisayar ortamındaki yazılımını içine alan çok geniş ve kapsamlı bir anlamı var seçim güvenliğinin” diye konuştu.

*****

“Temiz – Adil ve Güvenli Seçim” başlıklı
yuvarlak masa toplantısı SONUÇ BİLDİRİSİ

Türkiye Barolar Birliği tarafından 25 Mayıs 2015 tarihinde düzenlenen ve açış konuşmasını Birlik Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun yaptığı “Temiz, Adil ve Güvenli Seçim Yuvarlak Masa Toplantısı” metnin altında isimleri yazılı kişilerin katılımlarıyla gerçekleştirildi.

Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu konuşmasında; Türkiye Barolar Birliği’nin bir seçim güvenliği odası oluşturduğunu, seçim güvenliği ile ilgili kaygı duyan ve çalışmalar yapan her sivil toplum örgütüne kapılarının açık olduğunu, kendilerine Türkiye genelinde avukat desteğinin sağlandığını belirtti.

Yuvarlak masa toplantısında; 7 Haziran 2015 Genel Seçimi ile ilgili ülkemizin içinde bulunduğu durum, seçimle ilgili kurumların çalışmaları, adil ve temiz bir seçim konusunda kamuoyuna yansıyan kuşkular, önceki seçimlerdeki usulsüzlükler, hileler ve seçmen iradesine yapılan müdahaleler ayrıntılı biçimde tartışıldı.

– %10 seçim barajı
,
– milletvekillerinin partilere dağılımında büyük adaletsizliklere yol açan d’Hond yöntemi,
– çok sayıda seçmenin bilgileri dışında seçmen listelerinden çıkarılması ve ;
– sahte seçmenlerin listelere kaydı,
– sandık çevresinde, ilçe ve il seçim kurullarında yapılan usulsüzlükler,
– SEÇSİS sisteminin güvenliği,
– seçim çalışmalarının finansmanında partiler arası adaletsizlikler,
– devletin olanaklarının seçimde iktidar partisi için kullanılması ve
– Cumhurbaşkanının Anayasa dışına çıkarak önceki partisi için meydan meydan oy isteyerek seçimin güvenliğine darbe vurması..

yuvarlak masanın başlıca konuları oldu.

Yapılan ayrıntılı konuşmalar ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonrasında
aşağıdaki bildirinin kamuoyuna duyurulmasına oybirliğiyle karar verildi.

Geçmiş seçimlerde kamuoyuna yansıyan yaygın seçim usulsüzlükleri ve hileleri ile 7 Haziran 2015 seçim sürecinde Cumhurbaşkanı tarafından eşitlikçi ve demokratik kurallara uyulmaması toplumumuzda seçimin güvenliği konusunda büyük kaygıların doğmasına ve seçimin meşruiyeti hakkında tartışmalara yol açmıştır. Temiz ve adil bir seçim konusundaki kaygılar ilk kez ulusal sınırları aşarak uluslararası boyut kazanmış durumdadır.
AGİT gözlemcileri cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yayınladıkları tavsiye niteliğindeki raporda; Başbakanın seçimde, resmi devlet organizasyonları ile birleştirilmiş büyük çaplı organizasyonlarını, YSK kararlarına itirazın mümkün olmamasını ve uluslararası kurumların ve vatandaşların seçim gözlemi yapması ile ilgili yasal hükümlerin bulunmaması da dahil olmak üzere AGİT’in temel tavsiyelerinin dikkate alınmamasını eleştirmiştir. AGİT’in kaygıları o denli büyümüştür ki ilk kez bu seçimlerde sandık güvenliğini gözlemlemek için 33 İl’e gözlemci gönderme kararı almıştır.

Ülkemizin seçimlerle ilgili yetkili kurul ve kurumları, son yıllardaki her seçim sonrasında ortaya çıkan usulsüzlüklere ve birçoğu mahkeme kararlarıyla da kanıtlanmış geniş kapsamlı hilelere ve uluslararası uyarılara rağmen gerekli önlemleri almamaktadır. Temiz ve adil bir seçimle ilgili kaygılar o denli artmıştır ki yapılan kamuoyu yoklamalarında seçmenlerimizin yüzde 50’ye yakını seçimin adil ve temiz olacağına inanmamaktadır. Demokratik rejimlerde seçimlere güvenin yitirilmesi, seçim sonuçlarının meşru olmayacağına inanılması ülkenin iç barışı ve toplumsal huzurunun önündeki en büyük tehlikedir. İktidarın bu tehlikeyi görmezden gelerek seçim güvenliği ile ilgili gerekli önlemleri almaması ve Cumhurbaşkanı’nın temiz bir seçim için gerekli olan demokratik kuralları hiçe sayarak oy toplamaya çalışması ulusal ve uluslararası kamuoyunda bir sivil darbe korkusunu da beslemektedir.

Öte yandan seçimlerle ilgili bu olumsuz gelişmelere karşın, ülkemizde barıştan ve huzurdan yana olan, çağdaş ve özgürlükçü bir demokrasinin gerekliliğinin farkına varmış geniş kitlelerde oyuna sahip çıkmak isteği ve bilinci güçlenmeye ve hızla yayılmaya başlamıştır. Bu isteği yaşama geçirebilmek için “Temiz Seçim Platformu” ve “Oy ve Ötesi” gibi sivil toplum kuruluşları ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin kararlı savunucusu Türkiye Barolar Birliği etkili bir toplumsal dayanışma ve çalışma içine girmişlerdir. Bu noktada, varlıkları
temiz ve adil seçime bağlı olan özellikle muhalefet partilerinin de sandık güvenliği konusundaki sorumluluklarını en yüksek düzeyde yaşama geçirmeleri büyük önem taşımaktadır. Çağdaş bir yaşamdan, özgürlükçü bir demokrasiden yana olan geniş kitlelerin temiz seçim isteği seçimlerde seçmen iradesine dönük tüm müdahaleleri aşabilecek bir güçtedir. Bu bilinç ve istek içindeki tüm vatandaşlarımız seçimlerde yapılması olası tüm hilelere karşı mutlaka sandık başına gitmeli, oylarını kullanmalı, yakınlarına da kullandırtmalı ve oylarına sayım bitip resmen açıklanana kadar sahip çıkmalıdırlar. Türkiye’de çağdaş bir yaşamdan ve gerçek demokrasiden yana olan geniş kitlelerin gücü her türlü demokrasi dışı oyunu bozmaya fazlasıyla yetecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TOPLANTIYI YÖNETEN:

Av. Başar YALTI Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı

KATILANLAR : (Soyadı sırasına göre)

1. Erdal AKSÜNGER İzmir Milletvekili
2. Av. Turan ATEŞ (Em. Yargıç)
3. Av. Prof. Dr. Necdet BASA Türkiye Barolar Birliği Başkan Başdanışmanı
4. Sercan ÇELEBİ Oy ve Ötesi Temsilcisi
5. Prof. Dr. Ali ERCAN Emekli Müsteşar
6. Tarhan ERDEM Araştırmacı Yazar
7. Yrd. Doç. Dr. Şeref HOŞGÖR Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi
8. Atilla KART Konya Milletvekili
9. Sadık KIRBAŞ 21. Dönem Çanakkale Milletvekili
10. Yaşar OKUYAN 20. ve 21. Dönem Yalova Milletvekili, Eski Bakan
11. Tacidar SEYHAN 23. Dönem Adana Milletvekili
12. Prof. Dr. Mehmet TOMANBAY 22. Dönem Ankara Milletvekili
13. Erol TUNCER 15. ve 16. Dönem Milletvekili, TESAV Başkanı
14. Prof. Dr. Kemal YILDIRIM Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi

http://www.barobirlik.org/Detay62827.tbb, 27.5.15

==========================================

Dostlar,

Bu toplantıyı dün biz de izledik. 13:30’da başladı ve 5 saate yakın sürdü.
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun açış konuşmasının ardından
toplantıda katılımcılar yaklaşık olarak 20’şer dakika sunum yaptılar.

Toplantı kamera ile kayda alındı ve hızla kitaplaştırılacak.

YSK’yı Anayasa’ya ve 298 sayılı yasaya içtenlikle uymaya çağırıyoruz.

Tüm Yurttaşlarımızı da oy kullanmaya, sandığa ve oyuna sahip çıkmaya…

Sevgi ve saygı ile.
26 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ


Dostlar,

Geçtiğimiz hafta yazdığımız yazıyı yineleme gereği var..

TBB Başkanı yürekli ve yurtsever, yetkin Ceza Hukuku Profesörü
Sn. Av. Metin Feyzioğlu’nun girişimini desteklemek gerek..

Sevgi ve saygı ile.
10 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net  

=======================

Dostlar,

Çooook önemsediğimiz, önemsenmesi gereken bir gelişmeyi paylaşalım.

TBB (Türkiye Barolar Birliği) son derece önemli bir adım attı.

Koşullar (Kuşatma!) AKP ve Gül’ü de bunaltmış görünüyor.
Birçok cephede savaşmak kolay mı?
Önümüzde seçim var..
Dolayısıyla TBB ve başarılı, pırıl pırıl Ceza Hukuku Profesörü Metin Feyzioğlu‘nu, çalışma arkadaşlarını gönülden kutlarız.

Başbakan RT Erdoğan da kendisiyle görüşüp Adalet Bakanı B. Bozdağ’a
TBB ile birlikte çalışma talimatı verdiğine göre, epey iyimser olabiliriz.

Önümüzdeki günlerde, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de ülkede hukukun öldüğünden, çetelerin oyuncağı durumuna getirildiğinden.. yakındığına göre :

TBMM Başkanı Çiçek’in öne çıkan anlatımı şöyle :

  • “Hukuk, adaletin enstrümanıdır, siyasetin enstrümanı değildir.”
  • “Anayasanın 138. maddesi (Mahkemelerin Bağımsızlığı maddesi),
    bu memlekette ölmüştür.”

Çiçek, 5 milletvekilinin tutuklu olduğunu anımsatarak, “Bunların dışında
hükmü kesinleşen, Yargıtay yolunda olan milletvekillerinin durumu ne olacak?

  • Çıkan çıktı, bundan sonrası bizi ilgilendirmez dersek 2015’te fırtına olur..” dedi.

*****
TBMM’de hızlı yasalaşma süreçleri izleyebilir ve yıllardır tutsak alınan
yüzlerce masum yurtseverin serbest kaldıklarını görebiliriz.

Türkiye olağanüstü gerilmiş iken bu adımlar “çok iyi gelecek”..

Türkiye’den ve insanından, kurumlarından umudu kesmemek gerek..
En koyu karanlık, çözüme – aydınlığa da en yakın an oluyor…

Çok teşekkürler Sn. Prof. Feyzioğlu ve Türkiye Barolar Birliği..

Haber ayrıntılı olarak aşağıda..

Başbakan’ın siyasal başdanışmanı ve Ankara milletvekili Yasin Akdoğan’ın STAR’da
yer alan makalesinde açığa vurduğu (ifşa ettiği) “TSK’ye komplo kuruldu..”  itirafının ardından biz de sitemizde “yargılamanın yenilenmesi” önerisinde bulunmuştuk :

http://ahmetsaltik.net/2013/12/09/tesud-basin-bildirisi-balyoz-ve-ergenekonda-yargilama-yenilenmeli/

Sevgi ve saygı ile.
05 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net  

==========================

BASIN TOPLANTISI VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ

Barolar_Birligi_basin_toplantisi_5.1.14
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu
,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunduğu devlet krizine çözüm formülünü
basın toplantısıyla açıkladı.

 

Basın Toplantısı metni:

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN
TÜRKİYE İÇİN ACİL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (I)

Sayın Basın Mensupları;

Zor günlerden geçiyoruz.

Hepimizin zihinleri karıştı.

Yurttaşlarımız kendilerini hukuki güvenceden yoksun hissediyor.

Her geçen gün adalete duyulan güven daha da azalıyor ve devletin temelleri sarsılıyor.

Yargının adalet dağıtamadığı ve etki altında bulunduğu algısı topluma hakim oldu.
Bu, mülkün temelsiz (AS : adaletsiz!) kalması demektir.

Bu noktaya gelmemizin en önemli nedeni, devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayan, özel görevli mahkemelerle sürdürülen ve terörle mücadele mahkemeleriyle varlığını inatla koruyan çift başlı ceza yargılaması sistemidir.

Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulduğuna ilişkin iddialarla güvensizlik
had safhaya ulaşmıştır. Söz konusu iddialar üzerine yine aynı mahkemelere verilen yeniden yargılama dilekçelerinin, sonuç doğurması pek mümkün görünmemektedir. Tam aksine, bütün bu iddialara karşın yargının çözüm üretememesi durumunda, toplumsal gerginlik ve tepkiler daha da artacak, milli birlik ve beraberliğimiz
daha da zedelenecektir.

Geçici çözümlerin, çözüm olmadığı artık anlaşılmak zorundadır. Yalnızca milletvekilleri veya yalnızca kimi davalar için çözüm arayışına girmek, toplumsal kutuplaşmayı ve gerginliği sona erdirmeyecektir.

Biz, hep birlikte ortak aklı bulmak ve yurttaşlarımızın üstün çıkarları,
milli çıkarlarımız ve ülkemizin aydınlık geleceği için sağduyuyla hareket etmek zorundayız.

Türkiye Barolar Birliği olarak, Avukatlık Kanunu’nun bize yüklediği
“hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak” görevimiz çerçevesinde, Türkiye için acil çözüm önerilerimizden ilk bölümünü sizlerle ve sizin aracılığınızla Milletimizle paylaşmak istiyoruz.

Önerimiz, suçsuz olduğunu haykıran yurttaşları rencide edecek bir
af veya şartlı salıverme değildir.

Önerimiz, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılmasını sağlarken,
yargıya güveni de yeniden tesis etmeye yöneliktir.

Yaşanan bu üzücü gelişmelerden olumlu sonuçlar çıkarmayı başaramazsak,
devletimizin ve demokrasimizin gördüğü zarar, kalıcı hasara dönüşecektir.
Diken battığı yerden çıkarılır. Toplumsal vicdan kanadığı yerden tedavi edilir.
Ortak akla ulaşacağımıza ve bir büyük toplumsal kucaklaşmayı sağlayacağımıza
inancım tamdır.

I. TASFİYE HALİNDEKİ ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMELERİN
KESİN OLARAK KALDIRILMASI ve VERDİKLERİ
MAHKÛMİYET KARARLARININ BOZULMASI

  1. 6352 sayılı asayla kaldırılan özel görevli ağır ceza mahkemelerinin, davalar kesin hükümle sonuçlanıncaya dek ellerindeki işlere bakmaya devam edeceklerine ilişkin yasa maddesi (geçici 2. madde) derhal kaldırılmalıdır.
  2. Bu mahkemelerin henüz kesinleşmemiş kararlarını kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmalı ve mahkûmiyet kararlarının sırf bu nedenle,
    görev yönünden bozulabilmesi kanun hükmüne bağlanmalıdır.
  3. Böylece, antidemokratik ve insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmış olan özel görevli mahkemelerin, henüz kesin hükümle sonuçlanmamış davalarda adil yargılanma hakkına aykırı uygulamalarına devam etmeleri önlenmiş olacaktır.
  4. Özel görevli mahkemeleri kaldıran 6352 sayılı Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlandığı 05.07.2012 tarihinden başlayarak bu mahkemelerin adil yargılanma hakkının evrensel ölçütlerine göre meşruiyetinin sorgulanabilir olduğu
    doğrudan yasama organı tarafından kabul edilmiş durumdadır.
    Şu halde, özel görevli mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerine ilişkin yeniden yargılama zorunluluğu kanunla getirilmelidir.
  5. Özel görevli mahkemeler anayasal dayanaktan yoksun oldukları ve amaç kişi
    hak ve özgürlüklerini korumak olduğu için, önerilen yasal düzenlemelerin hiçbiri Anayasa’ya ve AİHS’ne aykırı olmayacaktır. Tam aksine, anti-demokratikliği ve
    adil yargılanma hakkına aykırı usul ve uygulamaları sabit olan bu mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükümlerinden dolayı doğmuş bireysel mağduriyetler ve kamusal zarar, bu şekilde telafi edilmiş olacaktır.
  6. Özel görevli mahkemelerin kesin olarak kaldırılmasından sonra,
    davaların yine özel görevli olan terörle mücadele mahkemelerinde görülmesi, yurttaşların hukuksal güvenlik ve adil yargılanma hakkına ilişkin endişelerini gidermeyecektir. Terörle mücadele mahkemelerinin yargılama konularına bakıldığında, bu mahkemelerin uzmanlık mahkemesi olmadıkları görülmektedir. Buna karşın, yargılama yöntemleri bakımından savunma hakkını sınırladıkları, dolayısıyla maddi gerçeğe ulaşılmasında zaafa neden olup, toplumun adalet duygusunu zedeledikleri ortadadır. Şu halde, terörle mücadele mahkemeleri de, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi ilga edilmek yoluyla kaldırılmalıdır. Böylece, ülkede çift başlı ceza yargısı düzenine son verilmiş olacaktır. Bundan sonra yargılamaların tümü genel mahkemelerde yapılmalıdır.
  7. Bir sonraki aşamada ise, Terörle Mücadele Kanunu ivedilikle kaldırılmalıdır.

II. GEREKÇESİZ MAHKUMİYET ve TUTUKLAMA KARARLARI NEDENİYLE ÖDENEN TAZMİNATLAR İÇİN KUSURU BULUNAN YARGIÇLARA
RÜCU EDİLMESİ

  1. Anayasamıza göre mahkemelerin ve yargıçların bütün kararları gerekçeli olmak zorundadır.
  2. Yasa maddelerinin yinelenmesi ve soyut anlatımlar kuşkusuz gerekçe değildir.
  3. Gerekçesiz verilen mahkumiyet hükümleri ve tutuklama kararları, keyfiliktir.
  4. Bu keyfilik sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince ve Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru sonucunda hükmedilen tazminatlar için,
    kusuru bulunan yargıçlara rücu edilmelidir. Böylece, adil yargılanma hakkını
    ve bireysel özgürlükleri koruyan düzenlemelerin yargı organlarınca hızla benimsenmesi sağlanabilir.
  5. Buna ek olarak, tutuklamada gerekçe gösterme zorunluluğunu yaşama  geçirmek için, CMK md. 100/3’te yer alan katalog suçların da kuşkusuz kaldırılması gereklidir.

III. ADLİ KOLLUK TEŞKİLATININ KURULMASI

  1. Yargı güvencesinin sağlanmasına ilişkin çok önemli bir adım olarak
    Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı “adli kolluk örgütü” oluşturulmalı ve bu örgüt üyelerinin atama – yükseltilmeleri dahil tüm özlük işlemleri güvence altına alınmalıdır.
  2. Bu biçimde kolluğun Cumhuriyet Savcısının buyruklarını yerine getirmeme, savsaklama, soruşturmayı savcıdan bağımsız yürütme uygulamaları da
    son bulacaktır.

Türkiye Barolar Birliği olarak;

Hukukun üstünlüğünün sağlandığı;

İnsan hak ve özgürlüklerinin korunup, insanın üstün değer olarak kabul edildiği;

Yönetebilen demokrasiye ve adalet dağıtan bir yargıya sahip;

Alın teri kurumadan emeğin hakkının ödendiği;

Yurttaşların sosyal güvenliğe ve fırsat eşitliğine sahip kılınıp, geleceğe güvenle baktığı;

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti istiyoruz.

Öbür önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmaya, tüm meslektaşlarımızın ve
milyonlarca yurttaşımızın ortak hedefi olan bu istemlerin izleyicisi olmayı
sürdüreceğiz.

Saygılarımızla.
04 Ocak 2014, Ankara

Av. Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU 
Türkiye Barolar Birliği Başkanı