Etiket arşivi: TÜRKER ERTÜRK : JAPON KALE MAÇ

TÜRKER ERTÜRK : JAPON KALE MAÇ

JAPON KALE MAÇ

portresi_adiyla
Türker Ertürk

Geçtiğimiz ay Gülen Cemaati’ne yakınlığı ile bilinen yazar Bahri Şenkal, CHP’lilerden, solculardan ve Kemalistlerden özür dilemiş. Şenkal yazısının başlangıç bölümünde;

Sevgili CHP’li, solcu ve Kemalistler!..

Sizlerden şahsım adına özür diliyorum!..
Sizlerden samimi dindar ve muhafazakar insanlarımız adına özür diliyorum!..
Milletimiz adına özür diliyorum.!.. Cumhuriyet adına özür diliyorum!..
Demokrasi ve laiklik adına özür diliyorum!.. İnsanlık ve insan hakları adına özür diliyorum!..
Hak, hukuk, adalet adına özür diliyorum!.. Özgürlük adına özür diliyorum!..
Özür diliyorum, zira biz sizleri anlayamamışız!..
Sizler bizlere, ‘Gerici, yobaz, bağnaz, geri kafalı’ derken anlatmak istediğiniz şeyler varmış ama bizler anlayamıyormuşuz!.. Bizlere “dinci“ derken anlatmak istediğiniz şeyler varmış ama,
biz önyargılarımızdan dolayı anlayamıyormuşuz!..”
diyor.

İçtenlikli mi?

Gerçekten güzel yazılan, duygulara hitap eden, kavganın bitirilmesini talep eden ve toplumsal barışın önünü açmaya çalışan bir elin uzatıldığı hissiyatını veren bir yazı. Tek bir sorun var!
Bu sözler içten mi?

Gülen Cemaati, herhangi bir dini cemaat değil. 1960’ların sonunda İzmir’de ortaya çıktı,
zaman içinde çok büyüdü ve başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerde de faaliyet gösteren bir harekete döndü. Cemaatin halen Türkiye’de; yüzlerce okulu, televizyon ve radyo kanalları, gazeteleri, kontrol ettiği sivil toplum kuruluşları, bankası, Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu (TUSKON) var. Mart 1999’dan beri ABD’nin Pensilvanya eyaletindeki Saylorsburg kasabasında yaşayan Gülen’in başta ABD olmak üzere güçlü bir yurtdışı örgütü de var.

Fettullah Gülen’in dünya görüşü Siyasi İslam. Yani; Türkiye Cumhuriyeti’ni İslami esaslara göre yapılandırmak istiyorlar. Bu konuda inançlılar, samimiler, uzun soluklu bir mücadele sürdürdüler ve sürdürüyorlar. Hedeflerine ulaşmak için her yolu mubah gördüler,
herkesle işbirliği yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.

Humeyni gibi!

Gülen hareketi, normal yollarla ve siyaseten iktidara gelemeyeceğini bildiğinden, iktidarlarla işbirliği yaparak onların gücünü kullanmayı, sahip oldukları eğitim kurumlarıyla militan yetiştirip, onları özellikle yargıda, emniyette ve askeriyede yerleştirerek devleti ele geçirmeyi planlamışlar.

Bu gerçekleri bildiğimize göre; Gülen hareketini dini bir cemaat olarak niteleyebilir misiniz? Gülen hareketi, dört dörtlük bir karşı devrim örgütüdür. Devleti ele geçirmeyi,
darbe yapmayı, Gülen’i Hümeyni örneğindeki gibi Türkiye’ye getirmeyi ve Halife yapmayı planlamışlar. Hatta bu projenin arkasında, finans-kapital emperyal sistemin önemli odakları da var!

Fettullah Gülen ve hareketi; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisine, demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğe, Atatürk önderliğinde yapılan Türk Devrimlerine karşıdır. Atatürk’e “deccal” demelerinin bir arka planı var. Bu söylem, insani ilişkiler içinde bir anlık kızgınlık sonucu söylenmiş bir söz değil. Dünya görüşünüz siyasal İslam ise, İslam’ı
dünyevi yaşamın referansı yapmak istiyorsanız, halifeliği bu topraklara tekrar getirmeyi düşüyorsanız, Atatürk’e kızmanız ve küfür etmeniz çok normal.

İttifaklar aranıyor

Şimdi gelelim Bahri Şenkal’ın özür dilemesine. Bu özür dilemenin içten olması için,
siyasal İslamcı dünya görüşlerinden vaz geçiyor olmaları gerek. Bu şimdilik olanaklı gözükmüyor. Bir an için Şenkal’ın içten olduğunu düşünelim. O zaman bu özür dileme,
Gülen Cemaati’nin içtenlikli görüşlerini yansıtmıyor demektir.

Bu özür dileme söylemi esasında, hedefe ulaşmak için işbirliği yapılanın sürekli değiştiği
Japon Kale Maç gibi bir şey. Dün AKP ile işbirliği yapıldı Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlar kotarıldı ve karşı devrim sürecinde önemli aşamalar kat edildi; bugün Kemalistlere, solculara, CHP’lilere, Cumuriyetçilere göz kırpılıyor, ittifaklar aranıyor ve yapılıyor.

Cemaat, Erdoğan’ın operasyonlarına karşın kan kaybetse de hala güçlüdür.
Emperyalizm arkasında hala durmaktadır.

Gülen ve Cemaat; ülkemizin bekası, esenliği ve
toplumsal barışımız için 1 numaralı tehdittir.

Hal böyleyken; onları görmezden gelerek veya destekleyerek toplumsal öfkeyi ve muhalefeti yalnızca Erdoğan’ın üzerine odaklamak,
Erdoğan giderse ülkemiz kurtulacak” demek ve arkadaki büyük planı yok saymak, ya cehalettir ya da kişisel çıkarlar ve siyasal gelecek için işbirlikçilik yapmak, ülkemizin geleceğini
ateşe atmaktır.

Cumhuriyet Bayramınızı kutlar saygılar sunarım.
(28 Ekim 2015)

==================================

Dostlar,

Sayın E. Tuğamiral Türker Ertürk yerinde bir uyarıda bulunmakta.
Ancak sorulması gereken sorular var :

1. Emperyalizmin arkasında hala -kale gibi- durduğu Cemaatin üzerine
Erdoğan nasıl gidebilmektedir? 
2. Bu tasfiye / süpürme hareketi açıktan emperyalizme karşın olamayacağına göre,
nasıl oluyor da pervasızca sürdürülebilmektedir?
3. Cemaat aynı zamanda bir suç örgütü, dinci darbeci… vs. olduğu için yasal olarak hesabının sorulması gerekiyor ise bile, hiçbir hukuksal ölçü tanmadan iktidar / hükümet gücüyle fiilen linç ve infaz ahlaksal – etik ve hukuksal açıdan savunulabilir ya da görmezden gelinebilir mi?

Bize göre Türkiye’miz her durumda hukuk devleti olarak kalarak ancak hukukun üstünlüğünü yaşama geçirebilir. “Silahların denkliği” önemli bir ilkedir belki ama bir hukuk devleti işlenen suçların kanıtlarını kolluk, istihbarat vd. araçlarıyla yine hukuk içinde kalarak ortaya koymalı ve bağımsız yargıya sunmalıdır.

FG Cemaatının ülkemiz için yıkıcı tasarımları ve ne denli tehlikeli olduğu açıktır,
tartışma dışıdır. Kuşkusuz engellenmeli, tasfiye edilmeli ve yargılanmalıdırlar.
Ancak hep hukuk içinde kalarak.
Tersi durumda Devlet / iktidar meşruluğunu yitirebilir, kamuoyu önünde desteği çekilebilir
ve karşı tararf lehine hiç de istenmeyen mağdurluk doğurabilir.

Özetle, çifte standarda düşmemek gerekir.
Cemaat’a gelince hukuk devleti ihmal edilebilir, size – bize gelince hukuk devleti zorunludur.. konumuna düşülmemelidir; bu tutum savunulamaz.

Hukukun üstünlüğünüamasız” savunan kesimlerin de fanatik biçimde suçlamalarla bastırılmaması, infaz edilmemesi, linç edilmemesi gerekir; tersi gene etik – ahlak hukuk ve demokrasi dışına çıkar.

Ayrıca bu gün Cemaatle taktik hesaplaşma içine giren Erdoğan’ın sütten çıkmış ak kaşık olduğu savlanamaz, dün işbirliği içindeydiler.. Bir konuşmasında Erdoğan “.. ne istediler de vermedik.. 18 üniversiteyi onlara verdik..” demişti örneğin. Şimdi ise Erdoğan ve AKP mutlak iktidar istemekte, iktidar gücünü hiç kimse ile –koalisyon dahil- asla paylaşmak istememektedirler. T.C.’ne karşı dünkü kutsal müttefik, köprüler belli ölçüde geçildikten sonra nehrin ortasında timsahlara bırakılmaktadır. Her tür vefa, etik – moral.. ayaklar altında olduğu gibi, Makyavelizm’in katı – tipik bir Türk uygulaması nitelemesi bile durumu betimlemeye
(hali tesvire) el vermemektedr.

Zor ve nazik bir denge.. Ama yine de özenle kollanması gerek ve bu olanaklı..

Sevgi ve saygı ile.
29 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com