Etiket arşivi: Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu

İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU

İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU

Biz iş Bankası Çalışanları olarak, Erdoğan’ın İş Bankasındaki Atatürk’ün hisselerine el koyulması konusundaki bütün gerçeği biliyoruz. Bu gerçekleri ülkemin her bireyi de bilmeli.

TÜRKİYE İŞ BANKASI AŞ GERÇEKLERİ

‘’İş Bankasına karşı, ağzının suyunu akıtanlara ithaf olunur,,

Bildiklerimiz, Bilmediklerimiz !!!

-İş Bankası’nın % 40.12’si Banka çalışanlarına ait olan Munzam sandık vakfına aittir.

Ülkemizde ve dünyada bu büyüklükte, çalışanlarının ortak olduğu başka bir kuruluş yoktur.

YANİ İŞ BANKASININ PATRONU YOKTUR,
DEĞİŞEBİLEN PROFESYONEL GENEL MÜDÜRLERİ VARDIR.

İş Bankası’nın % 28.09’u bu Bankanın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait olup,
bu hisseleri de Atatürk adına Cumhuriyet Halk Partisi temsil etmekte,
temettü gelirlerini de Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘na bağışlanmaktadır.

  • CHP iş bankasından 1 kuruş gelir alamamaktadır.

– İş Bankasının % 31.79’u da Halka açık hisselerdir. Yani borsadaki İŞ C, İŞ B, İŞ A gibi hisseler.

– İş Bankasının bugünkü piyasa değeri 25.700.569.000 TL (Yirmibeş milyar yediyüz milyon beşyüz altmışdokuzbin TL).

Ülkesini haramiler gibi soyup soğana çevirenlerin, soymaya yeni kaynaklar arayışına girmelerinden dolayı, CHP bahanesiyle saldırmalarının asıl altında yatan gerçek bu paradır.

– İş Bankasının Yönetim kurulu 11 kişiden oluşmaktadır, 7 üye bankanın kendi içinde bankanın çalışanlarından, (yani alaylı) oluşmakta, 4 üye de CHP’li temsilcilerdir.

-İŞ BANKASINDA KARARLAR 6 ÜYENİN OYUYLA ALINMAKTADIR.
Dolayısıyla CHP’li üyeler isteselerde tek başlarına İŞ Bankasında siyasal karar alamazlar ve Banka buna izin vermez.

– İŞ Bankasındaki şu andaki CHP Temsilcileri ;

– Murat Karayalçın; DPT’de Uzman, Ankara Belediye Başkanlığı yapmış, SBF mezunu deneyimli siyasetçi

– Müslim Sarı; Milletvekili, Uzman Ekonomist, SBF Mezunu

– Rahmi Aşkın Türeli; Maliyeci, SBF mezunu, Ekonomist

– Özcal Korkmaz; İktisatçı, Hesap Uzmanı, Maliyeci

Bu temsilci sıfatlarını niye yazdık; Salt İmam Hatip Okulu Mezunu diye bu görevlere atanmadıklarını anlatmak için, TÜBİTAK Başkanlığında olduğu gibi.

– İŞ Bankası tüm çeklerinde “ATATÜRK” logosunu kullanan tek bankadır.

Kaynak : Türkiye İŞ Bankası Çalışanları

İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU

📢 “İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU”

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Biz iş Bankası Çalışanları olarak, Erdoğan’ın İş Bankasındaki Atatürk’ün hisselerine el koyulması konusundaki bütün gerçeği biliyoruz. Bu gerçekleri ülkemin her bireyi de bilmeli.

TÜRKİYE İŞ BANKASI AŞ GERÇEKLERİ

“İş Bankasına karşı, ağzının suyunu akıtanlara ithaf olunur,,
Bildiklerimiz, Bilmediklerimiz .!!!

-İş Bankası’nın % 40.12’si Banka çalışanlarına ait olan Munzam sandık vakfına aittir.
Ülkemizde ve dünyada bu büyüklükte , çalışanlarının ortak olduğu başka bir kuruluş yoktur.

YANİ İŞ BANKASININ PATRONU YOKTUR, DEĞİŞEBİLEN PROFESYONEL GENEL MÜDÜRLERİ VARDIR.

İş Bankası’nın % 28.09’u bu Bankanın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait olup, bu thisseleri de Atatürk adına Cumhuriyet Halk Partisi temsil etmekte, Temettü gelirlerini de Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘na bağışlamaktadır.
CHP iş bankasından 1 kuruş gelir alamamaktadır.

– İş Bankasının % 31.79’u da Halka açık hisselerdir. Yani borsadaki iş C, İş B , İş A gibi hisseler.

– İş Bankasının bugünkü piyasa değeri ; 25.700.569.000 TL (Yirmibeş milyar yediyüz milyon beşyüz altmışdokuzbin TL). Ülkesini harami gibi soyup soğana çevirenlerin, soymaya yeni kaynaklar arayışına girmelerinden dolayı, CHP bahanesiyle saldırmalarının asıl altında yatan gerçek bu paradır.

– İş Bankasının Yönetim kurulu 11 kişiden oluşmaktadır, 7 üye bankanın kendi içinde bankanın çalışanlarından, (yani alaylı) oluşmakta, 4 üye de CHP’li temsilcilerdir.

-İŞ BANKASINDA KARARLAR 6 ÜYENİN OYUYLA KABUL GÖRMEKTEDİR. Dolayısıyla CHP’li üyeler isteseler de tek başlarına İş Bankasında siyasal karar alamazlar ve Banka buna izin vermez.

– İş Bankasındaki şu andaki CHP Temsilcileri;

Murat Karayalçın; eski DPT uzmanı, Ankara Belediye Başkanlığı yapmış, SBF Mezunu, deneyimli siyasetçi.

Müslim Sarı; Milletvekili, Uzman Ekonomist, SBF Mezunu.

Rahmi Aşkın Türeli; Maliyeci, SBF mezunu, Ekonomist.

Özcal Korkmaz; İktisatçı, Hesap Uzmanı, Maliyeci

Bu temsilci sıfatlarını niye yazdım; salt İmam Hatip Okulu Mezunu diye bu görevlere atanmadıklarını anlatmak için, TÜBİTAK başkanlığında olduğu gibi..

– İş Bankası tüm çeklerinde “ATATÜRK” logosunu kullanan tek bankadır.

Kaynak : T. İş Bankası Çalışanları..
========================================

Dostlar;

ERDOĞAN’ın İŞ BANKASI GÜNDEM OYUNU..

Erdoğan’ın olağanüstü sıkışık – gergin – sinirli – kaygılı ve de bitkin.. olduğu son derece açık..
Sivas konuşmasında (7.2.19) patlıcan – domates – biber – patates fiyatlarındaki katlanılmaz artışları alaya aldı ve akıllara seza biçimde Suriye – Güneydoğu Anadolu operasyonlarının ekonomik maliyetine bağladı! Önceki günlerde de marketlerin hizaya çekileceği söylendi..

Ölçüsüz ve irrasyonel bir hamaset ile halkın vatan – yurtseverlik duyguları sömürülüyor gene.. Meydanda haremlik – selamlık erkek ve kadınlar ayrı ve ellerde bayraklar..
İnanılmaz sayıda çok çocuk da meydana doldurulmuş..

Yaşam pahalılığı bir yangın gibi yoksulu – dar gelirliyi kavuruyor ama iktidar acı gerçeklere gözünü – kulağını kapamış. İnsanlar ağır – kaldıramadıkları sorunlarda çaresiz kalınca, örn. kanser olduğunu öğrenen bir hasta, sorunu yadsıma (inkâr, denial) tepkisi verir. O gerçek öylesine teslim alıcıdır ki; kimi insanlar en azından ilk anda yüzleşme güç ve cesareti gösteremez, onu yadsırlar bir süre. Ancak bu tepki sürdürülemez, çıplak gerçek kabul edilmek zorunda kalınır sıklıkla bir çökkünlükle..

Ne var ki, bir de narsisistik kişilik sahibi iseniz, hele hele sizin hatanız sonucu ise o tablo, bu “kabul” kolay kolay gelmez.. Her türlü akıl dışı savunma yapılır ve sorumluluk kabul edilmez.

Günümüzde gelinen yer ne yazık ki burasıdır. Halkın dikkatinin, toplumun gündeminin sürekli değiştirilerek “gerçekliğinden koparılması” zorunludur demokratik olmayan toplumlarda! Ancak yaşamın acı gerçekleri, bu tür manevraları yapmaya artık eskisi gibi elverişli değil.

Çünkü evde tencere kaynatılamıyor!.. Mahzuni’nin deyimiyle Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana..
Tokat’taki kadının hafta içinde geçici iş kurası çekilirken haklı isyanı ve feryadı kulaklardan – gözlerden uzun süre silinmeyecektir:

  • Açım aç, çocuklar doymuyor!

Erdoğan / AKP, İŞ BANKASI gündem oyunu ile hem anamuhalefet CHP’yi yersiz meşgul edip yormak hem de halkı bir kez daha somut gerçekliğinden kopararak adeta “sosyal şizofren” yapmak istemektedir!

Sosyal şizofren zavallı bir “kitle”den sorgulayan – akılcı davranış (rational choice) beklenemez.. Başta milliyetçi – dinsel, hamasi telkinlerle, sürü psikolojisi ilkeleriyle illüzyonlarla, sanrılarla (hallüsinasyonlarla) telkin – kumanda altına alınarak yönlendirilebilir, adeta “felç” olurlar. Ellerine tutuşturulmuş bayraklarla atılan histerik çığlıklar, gerçekte acı sona yaklaşıldığının yürek yakan tamtamları gibidir.
****
Anımsatalım, Anayasa md. 134 / 2 :

  • Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilir.

Dolayısıyla İŞ Bankası’ndaki Atatürk hisselerine yasa çıkartarak “el koymak”, hukuk içinde olanaklı değildir.

Ortada bir vasiyetname vardır ve her vasiyetname gibi, hukuka aykırı olmadığı sürece dokunulmazdır. Atatürk’ün vasiyetnamesinin 1938’den bu yana, “hukuk dışı” olduğuna ilişkin herhangi bir sav ileri sürül(e)memiştir. Zamanaşımı süreleri de çoktaaaan dolmuştur. Üstelik bu vasiyet, Cumhuriyetin kurucusuna aittir, şu ya da bu kişiye değil. Ülkemizin geleceği için yaşamsal önemde araştırma – inceleme – yayın – eğitim yapmak üzere Atatürk’ün kendisinin kurduğu 2 stratejik Kuruma, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu‘na dönüktür. 12 Eylülcüler Mustafa Kemal Paşa’nın, bilerek ve tasarlayarak Devlet dışında birer bağımsız “Dernek” olarak yapılandırdığı bu 2 saygın kurumu Devlet dairesine dönüştürerek ve Anayasaya koyarak kendilerince daha da pekiştirmiş oldular.

Öte yandan Anayasa md. 35 ise Mülkiyet hakkını çok net olarak tanımlamaktadır :

  • Mülkiyet hakkı
    Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Dolayısıyla, Mustafa Kemal Paşa da Mülkiyet ve miras hakkına sahiptir ve bu “evrensel” haklarını kullanmıştır Vasiyetnamesi ile.. Her şeyini Ulusuna bıraktığı gibi, sermayesini sağlayarak kurdurduğu İŞ Bankası hisselerini de 2 ulusal derneğe sürekli gelir olarak bırakıp bir kez daha ileri görüşlülüğünü ve ulus sevgisini kanıtlamıştır.

Dolayısıyla İŞ Bankası’ndaki Atatürk’ün bu paylarının “Hazine’ye aktarılması” herhangi bir “hukuksal” yolla olanaklı değildir. Anayasa değişikliğine gidilecek olursa, bu kez AİHS ve İHEB çiğnenmiş olacaktır.. Bu adımlar da elbette uluslararası yaptırımla karşılaşabilir..

Geçiniz efendim geçiniz…
Erdoğan tükeniyor..
Dün Sivas’ta üniversiteyi kendilerinin getirdiğini söyledi meydanlarda.. Oysa Sivas Cumhuriyet Üniversitesi 1975’te kuruldu.. 44 yıl oldu.. Erdoğan önceki seçim kampanyasında İsparta’da da benzer yanıltma girişiminde bulunmuştu.. İster bilerek, “halkı aptal yerine koyarak”, ister gerçekte.. Yinelenen bu “olgu”, sağlıklı bir insan için söz konusu edilemeyecek bir durum..

Yazık Türkiye’ye, çoook yazık..

Fakat geçecek, geçiyor.. dayanmak – direnmek ve halka, yaşadıklarının ardındaki gerçekleri anlayacağı dille aktararak neden – sonuç ilişkilerini kurabilmesi için desteğe devam..

Sevgi ve saygı ile. 09 Şubat 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

AMAÇ İŞ BANKASI DEĞİL, BÜYÜK PASTA!..

AMAÇ İŞ BANKASI DEĞİL, BÜYÜK PASTA!..

Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

İş Bankası, bankacılık alanında Türkiye’nin en büyük bankası olmasının ötesinde, birçok büyük şirketin ortağı olarak, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük holdingidir.

Atatürk bu bankayı kurarken, “girişimcilere kredi vererek ve gerekirse doğrudan kurucu olarak ulusal sanayinin oluşmasına öncülük etmesini” özellikle belirtmiştir. Bu buyruk doğrultusunda çalışılması nedeniyle cam sektöründen sigortacılığa, gayrimenkulden demir çeliğe ve lastikten tekstile dek Türkiye’nin lokomotifi olan birçok sektörde, İş Bankası iştirakleri önde gelir.

Şişe ve Cam sektöründe Avrupa’nın en büyükleri arasındadır. Soda AŞ, Ortadoğu’nun en büyük soda kuruluşudur.

Şu satırlar Banka’nın web sitesinden alınmıştır:

Finans sektörünün yanı sıra Türkiye’de sanayinin gelişmesine de büyük katkılar sağlayan Bankamız, kurulduğu günden bu yana 294 şirkete iştirak etmiş ve zaman içinde 271 şirketteki ortaklığını devretmiştir. Aralık 2017 itibariyle finans, cam, telekomünikasyon ile sanayi ve hizmet ana gruplarında faaliyet gösteren 23 şirkette doğrudan ortaklığı bulunurken, dolaylı olarak kontrol ettiği şirket sayısı 95’tir.”  Bu siteden şirketler öğrenilir. (https://www.isbank.com.tr/TR/hakkimizda/bizitaniyin/istiraklerimiz/Sayfalar/istiraklerimiz.aspx)

Dolaylı olarak kontrol ettiği şirketler, genellikle kuruluşuna katılmamış ancak verdiği kredileri geri alamayınca ortak olunmuş şirketlerdir. Buna göre toplam 118 şirkete ortaktır.

2015 yılı Haziran ayında yapılan bir törende konuşan Borsa İstanbul Genel Müdürü Tuncay Dinç, “İş Bankası ve halka açık iştirakleri olan 15 şirketin toplam piyasa değerinin 12 Haziran itibariyle 17 milyar dolara ulaşmış olduğunu” bildirmiş ve “halka açık şirketlerimizin toplam değerinin 223 milyar Dolar düzeyinde olduğu düşünüldüğünde, İş Bankası Grubu’nun piyasamız açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır” demiştir. (http://www.fortuneturkey.com/is-bankasi-ve-istirakleri-17-milyar-dolar-14580)

Halka açık 15 şirketin 2015’deki piyasa değeri 17 milyar olduğuna göre, geride kalan 103 şirketi de (ki bunların arasında Paşabahçe Cam, Çayırova Cam, Trakya İplik ve Türk Pirelli gibi büyük şirketler var) göz önüne alırsak pastanın büyüklüğü anlaşılır.

İşin ilginci bu holdingin patronu da yok. Atatürk’ün hisseleri dışında en büyük hissedar banka çalışanları, gerisi halka açık.

Amaç Atatürk’ün hisseleri değil. Atatürk’ün hisseleri ile ilgili, vasiyeti gereği Yönetim Kurulu’nda 4 CHP’li üye var ama bu hisselere karşılık verilen paraları zaten AKP kontrol ediyor. “Atatürk, Atatürk” diyerek, ABD’nin buyruğu doğrultusunda AKP iktidarına giden yolu açan Kenan Evren ve diğer Amerikancı generaller, Atatürk’ün vasiyetini çiğneyerek Türk Dil Kurumu’nu ve Türk Tarih Kurumu’nu devletleştirdiler. Şimdi bunlar AKP’nin denetiminde olduğuna göre Banka’dan gelen paralar denetim altında demektir.

Asıl iştah kabartan yukarıdaki büyük pasta.

Devletin elinde satacak bir şey kalmadı.

Cumhuriyet tarihinin tüm birikimlerini haraç mezat sattılar.

Şimdi deniz bitti. Ekonomik kriz kapıya geldi, dayandı.

6 ay sonra da seçim var. Şimdi bu pastadakileri satarak seçime dek günü kurtarmayı düşünüyorlar.

Çin’den 3.5 milyar $ borç aldıkları için sevindikleri, Kuveyt Emiri’nin gönderdiği 20 milyar $ ile ekonominin biraz nefes alabildiği düşünülürse, bu pasta onlara can kurtaran gibi görünüyordur….
=======================================
Dostlar,

Değerli dostumuz Sn. Prof. Dr. Süleyman Çelik kısa ve özlü olarak AKP iktidarının İŞ BANKASI iştahını ve oyunu yazmış sağolsun.

1970’lere koşarken, Başbakan Demirel ünlü “70 sente muhtacız!” tümcesini kurmuştu ve % 65’e erişen belimizi büken bir devalüasyon yapılmıştı. 10 Ağustos’tan bu yana AKP’nin saklamaya çalıştığı devalüasyon %50’yi buldu.. Nerede duracak, belirsiz..

Hazine – Maliye Bakanı Damat Albayrak Yeni Ekonomik Programı (YEP) dün açıkladı (19.9.18). Halka içirilecek acı ilaç belli oldu. Kriz apaçık kabul edilmiş oldu YEP içeriğine göre. Erdoğan -türlü ama anlaşılabilir nedenlerle- “kriz – mriz yok… bunlar manüplasyon..” diyedursun. Uçan kuştan medet umulduğundan, kör kuruşa muhtaç olunduğundan, İŞ Bankası’nın 20 milyar Doları aşan varlığını da Havuza (Varlık Fonu) atarak borç bulabilmek için gerektiğinde ipotek etmek, rehin vermek..

Bu yeni borçlar da ödenemezse İŞ Bankası’nı da alacaklı yabancı sermayenin dişlerinin arasına terk etmek.. Sonrası tam iflas ve Türkiye’ye el konması

İnsaf yahu, el insaf..

İŞ-BANKASI‘ndan pis ellerinizi çekin..

İğrenç emellerinize bu ulusal bankamızı da alet etmeyin..

İŞ BANKASI Cumhuriyetin ve ATATÜRK‘ün Türk halkına ve ekonomisine armağanıdır.

O nedenle yönetim kurulunda, Atatürk’ün kendisinin kurduğu parti CHP‘den 4 üye, güvence amacıyla atanmıştır.  İŞ Bankasından CHP’ye maddi katkı yoktur.

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna gelir güvencesi sağlanmıştır ileri görüşlülükle.

Laf kalabalığı ve düzeysiz – ucuz polemikle halka tuzak kurarak bu bankayı da Varlık Fonuna aktarıp yutmak vatana ihanetle eşdeğerdir. Şiddetle kınıyoruz!

Sevgi ve saygı ile. 21 Eylül 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BS
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dil Derneği Konferansı : DEVRİM YASALARI – Sinan Meydan

Dil Derneği Konferansı – Sinan Meydan
DEVRİM YASALARI 

Merhaba,

Söyleşimizin konusu DEVRİM YASALARI, konuğu SİNAN MEYDAN
1924’te kabul edilen “Üç Devrim Yasası”nın amacı açıktır:

  • Laik eğitimle toplumu çağdaş dünya ile yarışa sokmak… Bilimsel doğruların ve sanatın ışığıyla, akla dayalı politikalarla, halkın özgür istenciyle çağdaşlaşma ve aydınlanma yolunda ilerlemek… Akılcı ve bilimsel olandan başka doğru tanımamak, inançla akılcı ve bilimsel olanı karıştırmamak… Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde ulusal ve evrensel değerleri anlama, harmanlama becerisi kazanmak…

Biz şimdi çağdaşlaşmanın neresindeyiz? 
Devrim Yasalarını ve günümüzü konuşmak için bekliyoruz.

Figen Çakmakoğlu
Dil Derneği Genel Yazmanı

Tarih: 4 Mart 2018, Pazar   Saat: 16.00
Yer: Çankaya Belediyesi YILMAZ GÜNEY SAHNESİ
Maltepe Mahallesi Müjde Sokak No: 16  Çankaya-Ankara
(Maltepe Parkı karşısı, Maltepe Camisi çaprazı)
============================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği‘nin bu değerli çalışmasını duyurmak istiyoruz..
Sinan Meydan, üretken ve yetkin bir tarihçi.. Nesnel, yurtsever, bilimsel, yürekli.

Dil Derneği sebatlı, azimli Ulusumuzun Dili’ne, TÜRKÇEMİZE sahip çıkıyor vargücüyle.
12 Eylül yönetiminin ATATÜRK’ün vasiyetini çiğneyerek, İŞ Bankası paylarıyla gelir de sağladığı, Dernek statüsündeki kamudan bağımsız TÜRK DİL KURUMU ve TÜRK TARİH KURUMU‘nu birer devlet dairesine dönüştürmesinin üzerinden 30 yıldan çok zaman geçti.

Ordu’nun tepe komutanlarından oluşan bir yönetim nasıl böylesine ürkünç (vahim) bir hata yapabilir?? Üstelik Ülkenin kurucu – kurtarıcısının vasiyetini çiğneyerek! Gelen – giden sağcı iktidarlar da sorunu gidermek için adım atmadılar.. Ulusumuz, DİLİ için direniyor..

Lütfen DİL DERNEĞİ’ne destek verelim…

Sevgi ve saygı ile. 03 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Atatürk Devrimleri Yaşıyor / Bugün ve Her Zaman

Değerli Dilseverler,

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
İzmir’de, Dil Derneği ve İzmir Güzelbahçe Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen;

Cumhuriyetimizin 94.- Söylevin 90.- Dil Devriminin 85.- Yeni Türk Harflerinin benimsenmesinin 89. yıllarını kutlama etkinliğine tüm dilseverler çağrılıdır.

– Atatürk Devrimleri Yaşıyor / Bugün ve Her Zaman

Konuşmacılar: Sevgi Özel, Zeynep Akatlı Altıok, Ayşe Gülsün Bilgehan,
Hidayet Karakuş

Tarih:27 Ekim 2017-Cuma 14.00
Yer: Güzelbahçe Atatürk Kültür Merkezi
==========================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği‘nin etkinlikleri doludizgin sürüyor..

Başkan Sn. Sevgi Özel ve çalışma arkadaşları ile dayanışma sergileyen kişi ve kurumlara çok teşekkür ederiz.

90 yıl ünce bu gün, 24 Ekim 2017 günü, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, ünlü tarih belgeseli SÖYLEV‘inin 5. gününü TBMM’de okumuştu.

Savaşlar ortasında türlü ağır zorluklar içinde günlük tutmak, sonra ülkemizin çok yakıcı sorunları ile boğuşurken böylesine kapsamlı bir belgesel oluşturmak, bunlarla da yetinmeyerek tarihe not düşmek üzere kendi sesiyle TBMM’de Ulusun temsilcilerine adeta tebliğ etmek ve tek tek kanıt belgelerini eklemek… sıra dışı eylemlerdir. Tarihte ancak çok sınırlı sayıda büyük önder benzer eylemler sergilemiştir.
SÖYLEV’i okuyalım, okutalım, gençlere anlayabilecekleri dille aktaralım..
“Dün” ü sağlan belgelerinden iyice kavrayalım..
Bu yakın tarih bilgisini günümüze bağlayalım..
Sonra da geleceği çıkarsamaya çabalayalım..
Böylece tarihten ders alarak onun aleyhimize yinelemesini (tekrrürünü) engelleyebiliriz. Tarih, “tekerrür” takıntısı olan bir süreç – olageliş değildir. Tersine, yasaları olan ve ancak aynı-benzer koşulların varlığında kaçınılmaz (deterministik) olarak aynı-benzer sonuçlar veren bir bilim dalıdır. ATATÜRK‘ün okuduğu 4000’e varan kitabın neredeyse 1200’ü tarihle ilgilidir. 800’ü dil alanındadır. Bu yapıtları yüksek zekasıyla içselleştirerek görkemli eylemlerini – utkularını kazanmıştır. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘nu kurması (1932), pek çok toplantılarına katılması, kalıtından (mirasından) gelir bırakarak Dernek kimliğiyle kurdurduğu bu 2 kurumun yönetsel – akçal özerkliğini sağlaması, Türk Dili ve Türk Tarihi alanında paha biçilmez araştırmalar yaptırmasının ardalanı bu bilince dayalıdır.
– Atatürk Devrimleri Yaşıyor / Bugün ve Her Zaman..
Geçen zaman ATATÜRK‘ü ve eylemini daha iyi anlamamızı ve onlara sarılmamızı sağlayacak..

Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dil Derneği’nin 15. Olağan Seçimli Genel Kurulu : 24 Eylül 2016 – Ankara

logo

Dil Derneği Üyesi
Sayın Ahmet Saltık,

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır…)

Dil Derneği’nin 15. Olağan Genel Kurulu 24 Eylül 2016 Cumartesi günü saat 11.00’de Ankara’da Türk Hukuk Kurumu salonunda (Adakale Sok No. 28 Yenişehir) yapılacaktır.

Dil Devriminin kurumu olan Derneğimiz, Atatürk’ün Türk Dil Kurumu’nun işlevini üstlenmenin ve sürdürmenin sorumluluğunu taşımaktadır. Bu nedenle öncelikle bilimsel, ekinsel ve sanatsal çalışmalara ağırlık vermek; yazın dünyamızı kucaklamak; çocuklar, gençler, öğretmenler ve akademisyenlere yönelmek, eğitim kesimiyle sıkı işbirliğini sağlamak zorundadır.

Bu önemli ve onurlu görevi, Dil Derneği üyelerinin değerli deneyimlerini, bilgi birikimlerini derneğimizin her alandaki çalışma ve etkinliklerine katarak gerçekleştirme kararlılığıyla ve aşağıdaki ereklerle dernek organlarına aday oluyoruz.

1)     Danışma Kurulu, Eşgüdüm Kurulu, asıl ve yedek üyeleriyle bir bütün olan Yönetim, Denetleme ve Onur Kurullarıyla öznellikten arınmış, bilgi paylaşımının sürekli kılındığı kurumsal yapı oluşturulacaktır.

2)     Sözlük Kolu ile Terim Kolu, etkin ve üretken işleyişleriyle dil alanında birer yetke olduklarını kanıtlayacaktır.

3)     Dil Bayramlarımız bilimcilerin, sanatçıların, ülkenin dört bir yanından dilseverin buluştuğu Ulusal Dil Kurultayı düzenlenerek kutlanacaktır.

4)     Süreli yayınlarımız, düşünsel etki yaratacak önemli tartışmalara, kavramsal çözümlemelere öncülük ederek dil alanının başvuru kaynakları olacaktır.

5)     Her düzeydeki okulla, üniversitelerle işbirliği yapılarak gelecek kuşaklara dil bilinci aşılayacak, dilimizin özleşmesi ve Türkçenin doğru kullanımını özendirecek ortak etkinlikler düzenlenecektir.

6)     Cumhuriyet kazanımlarını koruyup yüceltmeyi amaç edinmiş kurum ve kuruluşlarla güçbirliği yapılacaktır.

7)     Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu özerktir, özgürdür! Dil Derneği de kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalarda, işbirliklerinde bağımsızlığını koruyacak, herhangi bir siyasal yapılanmanın yönlendirmesi ya da koruyuculuğunu kabul etmeyecektir.

 

Yürütülecek işleri sorumlulukları paylaşarak, hep birlikte çalışarak yerine getirme anlayışıyla oluşturduğumuz ekteki Dil Derneği 2016-2018 Çalışma İzlencesini genel kurulumuzda bir arada olmak dileğiyle görüş ve değerlendirmelerinize sunarız.

Saygılarımızla. 18.09.2016

Bilgi için: Günay Güner: gunayguner@gmail.com * Hülya Küçükarashk@ada.net.tr
* Işık Kansu: ikkansu@gmail.com

dil_dernegi_2016-18_izlencesi

======================================

Dostlar,

Büyük Atatürk‘ün en kritik işlevli 2 kurumu olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, Yüce Önderin vasiyeti çiğnenerek 12 Eylül 1980 darbesini yapanlarca devlet dairesine dönüştürülerek çalış(a)maz duruma düşürüldü. Dil Derneği, Atatürk’ümüzün kalıtı (mirası) olan Türk Dil Kurumu‘nun işlevini omuzlamak için kuruldu. Son derece sınırlı olanaklarıyla büyük çabalar sergiledi ve ürünler verdi günümüze dek. Kurucularına ve emektarlarına şükranımız büyük.. Atatürk‘ün bu 2 Kurumun yaşaması için İş Bankası hisselerinin bir bölümünün gelirlerini resmen vasiyet ettiğini biliyoruz.. Ancak hukuk ayaklar altında ve 12 Eylül’ün pek çok kalıntısı 1982 Anayasası kezlerce (17 kez!) değiştirilerek, 113 kez madde değişikliği yapılarak bambaşka bir Anayasaya dönüştürüldüğü halde, bu 2 kadim kuruma eski statüsünün verilmesi sağlanmadı.. AKP – RTE zaten 14 yıldır bu bağlamda kılını kıpırdatmadığı gibi, Anayasada öngörülen Atatürk Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu‘nun çalışmalarını bile desteklemedi!

Önümüzdeki “mini” anayasa paketinde haliyle yok..
“Yeni anayasa” heveslilerinin hiçbir taslağında ne yazık ki yok!

Dolayısıyla DİL DERNEĞİ‘ni omuzlamak gene yurtsever devrimcilere kalıyor..

Sayın Başkan Sevgi Özel ve çalışma arkadaşları sanırız 7-8 dönemdir görevdeler (14-16 yıl)..
Sağolsunlar büyük ve anlamlı emekleri oldu.. Şükran borçluyuz 1 tuğla koyana bile! Sn. Başkan Özel, 25 Nisan 2013 günü Dernekte bizden bir konferans rica etmiş ve “DEVLET ve DİL” konulu bu konuşmayı yapma olanağı bulmuştuk.

Bize gelen e-iletiden anlıyoruz ki, bu kez bir liste (ve program!) daha var yukarıda sunulan.. Tüm adaylara başarı diliyoruz.. Bizi telefonla arayarak “Onur Kuruluna” adaylık öneren Sn. Özel’e teşekkür ederiz. Yine telefonla ve e-ileti ile adaylık çalışmalarını duyuran Sn. Hülya Küçükaras‘a da teşekkür ederiz.

24 Eylül 2016 Cumartesi günü saat 11:00’de Türk Hukuk Kurumu‘nda buluşmayı diliyoruz..

atanin_turkce_hk-_soylemi

Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

19 MAYIS DİRENİŞİ…


19 MAYIS DİRENİŞİ…
    

Portresi

 

 

 

 

 

Mustafa Gazalcı
mgazalci@gmail.com 
www.gazalci.net

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 95. yılını kutluyoruz
bu yıl.

          Doksan beş yıl önce 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk,
bir avuç yurtseverle birlikte Samsun’a çıktığında memleketin genel durum ve
görünüşü (manzarai umumiye) şöyleydi:

           Genel savaşta yenilerek koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış,
halk yorgun ve yoksul düşmüş, ordunun elinden silahları alınmış, bizi savaşa sürükleyen Osmanlı yöneticileri kendi başlarının kaygısına düşmüş, İtilaf Devletleri
uydurma nedenlerle yurdun dört bir yanını işgal etmeye başlamışlar… 

          Kısaca ülkeyi kara bulutlar kaplamış.

          19 Mayıs 1919’da başlayan bağımsızlık ve ulusal kurtuluş savaşı
1922’de başarıyla sonuçlanmış.

          Cumhuriyetin Parlak Yılları

          1920’de TBMM açılmış,1923 yılında Cumhuriyet duyurulmuş, aynı yıl
Lozan Barış Antlaşmasıyla bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün dünyaya
kabul ettirilmiş.

          Artarda yapılan devrimler, atılımlarla çağdaş, bağımsız, laik, saygın bir ülke yaratılmış.

          Atatürk ve İsmet İnönü dönemleri yeni Türkiye Cumhuriyetinin parlak ve onurlu yılları olmuş.

          Öğretim Birliği (1924), ardından yeni abece (1928) ile eğitim seferberliği yapılmış. Halkevleri ile kültür ve sanat her yaştan insana ulaştırılmaya çalışılmış.
Türk Tarih Kurumu (1931), Türk Dil Kurumu (1932) ile tarihimiz,
dilimizin incelenmesi, geliştirilmesi bilimsel bir temele oturtulmuş.

          Köy Enstitüleri (1940) gibi çağdaş eğitim kurumları uygulanmış.

          Ekonomik, toplumsal, kültürel birçok reform yapılmış.

          Ödünler ve Sapmalar Dönemi

          Sonra Cumhuriyet devrimlerinden ödünler başlamış.

          1946’da başlayan ödünler 1950 iktidar değişimiyle artmış.

          Köy enstitüleri kapatılmış. Yerine köy ve yoksul aile çocuklarına
İmam Hatip Okulları, Kuran kursları açılmış.

          Osmanlı devletinden kalan borçlar kuruşuna kadar ödenirken,
yeniden borçlanmaya gidilmiş.

          Yaklaşık 60 yıldır ülke sağ iktidarlar tarafından yönetiliyor.
Bunun son 12 yılı AKP’nin tek başına iktidarı.

          Bu sürede yollar, köprüler yapıldı, teknolojik yenilikler geldi.
Gelir dağılımı çarpık da olsa kişi başına düşen ulusal gelirimiz arttı.

          Ancak sağlıklı, adaletli bir gelişme olmadı. Dış ve iç borç yükü arttı.
“2013 yılında toplam borç yükü 995.9 milyar TL düzeyine tırmanarak
Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) %70’ine ulaşmıştır.” (1)

           Neredeyse tüm komşularımızla ilişkilerimiz bozuldu. 2012’de getirilen 4+4+4 sistemiyle Öğretim Birliği ortadan kaldırıldı. Yargı siyasallaştırıldı. Güçler ayrımı bozudu. 17 Aralık 2013’te kimi bakan ve çocuklarının yolsuzluğa, rüşvete adı karıştı. Gazeteciler, aydınlar içeriye atıldı.

          Özetle 2014’te yine memleketin genel görünüşü kötü mü kötü.

          Yeniden Ulusal Bir Direniş

          İşte bu kötü koşullarda Haziran 2013’te İstanbul’da Gezi Parkı’nda gençlerin başlattığı direniş yeni bir umut yarattı toplumda. Bu demokratik direniş ruhu
kısa sürede bütün ülkeye yayıldı.

          Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, bağımsızlıktan, çağdaşlıktan yana olanlar,
gençler, kadınlar mitingler, yürüyüşler düzenledi.

          İktidar ulusal bayramları geçiştirirken halk bu günlere sahip çıktı.
Hukuk dışı baskılar karşısında Atatürkçü düşünceye daha çok sarıldı.

          Gençler, 1919’tan 95 yıl sonra Ata’sının kendisine emanet ettiği
laik Cumhuriyeti, koşullar ne olursa koruyup geliştirecektir.

1) Ali Nejat Ölçen. Türkiye Sorunları, Eylül 2013, sayı 97, AKP’den Kurtuluş Sorunu, Sayfa:14.

Dil Derneği 27 Yaşında!

 

Dil Derneği 27 Yaşında!

Dil_dernegi

 

 

 

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği, kuruluşunun 27. yılını kutlayacak..

Cumhuriyet Gazetesi’nin Kültür Merkezinde..
Bu Cumartesi, 26 Nisan 2014 günü saat 14:00 sonrası..

Bilindiği gibi Yüce ATATÜRK‘ümüzün en önemli kalıtlarından olan
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu 12 Eylül’ün faşist darbecilerince kapatılmıştı. Yerine bir devlet dairesi olarak
Atatürk KültürDil ve Tarih Yüksek Kurumu oluşturulmuştu.
Bu kurumun da neleri yaptığını ya da yap(a)madığını son 30 yılda yaşayarak gördük.

Oysa ATATÜRK, bu 2 kurumu Dernek statüsünde, bürokrasinin dışında özerk olarak yapılandırmış ve gerekli akçal (mali) kaynakları da kendi cebinden sağlamıştı.
Anadolu halkının, Osmanlı’nın 600 yıldır gaspettiği özgürlüğünü geri kazanması ve tarihsel – kültürel özüne dönebilmesi için dil ve tarih çalışmalarını yaşamsal önemde buluyordu. Darbeciler ya da akıl hocaları da herhalde bu stratejik işlevin ayırdında idiler ki; caaanım kurumları tasfiye ettiler ve Dil ve Tarih araştırmalarını engellediler.

İşte Dil Derneği, bu olup bitenleri gören yurtsever aydınlarca 27 yıl önce oluşturuldu (liste aşağıdadır..) Bu 34 devrimci aydının bir bölümü bizim hekim meslektaşlarımızdır.
Kendilerini şükranla anıyoruz..

Dil Derneği1982 Anayasası ile Türk Dil Kurumu özerk bir kurum olmaktan çıkarılıp hükümete bağlı bir birim durumuna getirilince, dilde özleştirme yanlılarının kurum dışında kalması üzerine, 22.4.1987‘de kuruldu. Dernek, Bakanlar Kurulu’nun 24.7.2002 günlü 2002-4812 sayılı kararıyla kamu yararına çalışan derneklerden sayıldı.

Duyuru posteri aşağıdadır.
Dilsever Atatürk Devrimcilerini bekleriz..

Sevgi ve saygı ile.
25 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dil Derneği Kurucuları     : Dr. Haldun Özen, Sevgi Özel, Ali Püsküllüoğlu,
Prof. Dr. Cevat Geray, Beşir Göğüş, Mustafa Ekmekçi, Attila Göktürk, Prof. Dr. Aydın Köksal, Tahsin Saraç, Orhan Asena, Talip Apaydın, Refet Erim, Ali Dündar, Salim Şengil, Adnan Özyalçıner, Prof. Dr. Necip Bilge, Ahmet Maruf Buzcugil, Ali Rıza Önder, Prof. Dr. Türker Alkan, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr. Coşkun Üçok, Prof. Dr. Cahit Talas, Prof. Dr. Bahri Savcı, Gülten Akın, Prof. Dr. Tahir Hatiboğlu, S. Suphi Karaman, Mehmet Aydın, Berin Taşan, İskender Özturanlı, Yılmaz Dağdeviren, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ahmet Yıldız, Prof. Dr. Metin Özek, Yahya Kanbolat

Atatürk’ün En Sevinçli Olduğu An

Dostlar,

Birikimli yazar – aydın Sayın Zeki Sarıhan yine tarihin derinliklerindeki kaynaklardan önemli bir belgeyi paylaşıyor..

Mustafa Kemal Paşa‘nın yaşamda iken tüm malvarlığını Ulusuna bağışlaması..

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘na birer dernek olarak
(Devlet dairesi olarak değil!) çalışmalarını sürdürmelerine elverecek parasal kaynağı vasiyetiyle bırakıyor. Mal varlığı O’nu rahatsız ediyor :

  • “Omuzlarımda Uludağ var!” diyor.

Malvarlıklarını üzerinden düşürdükten sonra de :

  • “İnsanın serveti kendi manevi şahsiyetinde olmalıdır.”

sözlerini dillendiriyor..

Günümüzdeki kokuşmayı, onlarca kez ve milyonlarca dolarlık rüşvet aldıkları savlanan Devletin kimi tepe yöneticilerini ve onları koruyup kollayanları gördükçe, Atatürk’ün büyüklüğünü bir kez daha anlıyoruz..

  • Mala mülke tenezzül etmeyen, nefsini tümüyle terbiye etmiş,
    kendi gerçeğini bulmuş, kamil, GERÇEK İNSAN ATATÜRK!

Sevgi ve saygı ile.
18 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

======================================


Atatürk’ün En Sevinçli Olduğu An

Zeki_Sarihan_portresi

Zeki SARIHAN

Millî Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı, Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı Atatürk,
en sevinçli anını ne zaman yaşamıştır? Kuşkusuz herkes gibi onun da çok üzüldüğü, sevindiği anlar vardır. Onun sevinçli olduğu anlarla ilgili bir liste yapılmış değildir. Tahmin edilebilir ki askeri okullara yazıldığı, onlardan diploma aldığı zaman çok sevinmiş olmalıdır. Her subay gibi rütbelerini aldığı zamanlar, Ordu Müfettişi olarak atandığında, Erzurum ve Sivas Kongrelerine başkan seçildiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olduğunda da sevinmiş olmalıdır. Hele, düşmanın Sakarya boylarında durdurulması ve onu şan ve şöhretinin doruğuna taşıyan Dumlupınar Meydan Savaşı kazanıldığında sevincine payan olmamalıdır.

Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamı, başka sevinçlerine vesile olacak olaylarla da doludur. Cumhurbaşkanı seçilmek az mutluluk mudur? Ardından, hayal ettiği yeni bir düzen için onun emriyle gerçekleşen reformlar için de sevinmiş olması çok doğaldır. Onu sevindirme ihtimali bulunan daha pek çok olay sıralanabilir. Fakat acaba Atatürk’ün yaşamında en sevinçli anı hangisidir? Bunu aşağıda kendisinden öğreneceğiz?

“Bunu vakit geçirmeden yapmalısın”
Tarih 1937 Mayıs ayıdır. Kafasında çok önem verdiği bir karar vardır.
Atatürk’ün Umumi Kâtibi Hasan Rıza Soyak bir görev için Avrupa gezisine çıkacaktır.

Atatürk O’na:

“Çocuk! Çabuk git, gel de artık şu çiftliklerin hazineye devri işini halledelim.
Biliyorsun ben 1927 senesinde Büyük Nutkumu verdiğim celselerden birinde
BMM’ne, bunların Parti’ye ait olduğunu söylemiştim. Bu itibarla devir esnasında hükümetten Parti için bir miktar para alırsak iyi olacaktır. Bakalım; İsmet Paşa’nın dönüşünde meseleyi O’nunla görüşeceğim, en uygun şekli o zamana dek kararlaştırırız.” demiştir.

Soyak, Paris’ten Almanya’ya geçmeye hazırlanırken Ankara’dan nöbetçi yaver telefon eder. Atatürk, Soyak’tan Almanya gezisini yarıda bırakarak derhal yurda dönmesini emretmektedir. O da hemen o akşam yola çıkar. İstanbul’a vardığında Atatürk de buraya gelmiştir. Birkaç saat sonra gemi ile Trabzon’a yola çıkacaktır. Soyak’a İnönü ile görüştükten sonra çiftlikleri bütün tesis ve varlıklarıyla hazineye hibe etmeye kesin olarak karar verdiğini söyler ve Soyak’a şu talimatı verir:

“Sen bu akşam Ankara’ya git. Mevcudu tespit edip bir listesini yap. Ayrıca Başvekilliğe tarafımdan bir mektup hazırla.” Mektubun esaslarını da yazdırır. “Mektup müsvettesini İsmet Paşa’ya göster. Fikrini ve mutabakatını al, sonra bana telgrafla bildir. Bunu vakit geçirmeden yapmalısın. Çünkü Meclis kapanmak üzeredir. Ben istiyorum ki,
tatilden önce durumu Meclis’e arz edilmiş olsun, bunu temin etmelisin!..”

Soyak, denileni yapar. Atatürk adına bir mektup yazar ve bir liste hazırlar.
Müsvette Başbakan tarafından da uygun bulunur. Mektubu ve listeyi telgrafla
Trabzon’da bulunan Atatürk’e arz eder. Atatürk, verdiği yanıtta, uygun bulduğunu, hemen Başbakan’a vermesi gerektiğini, dönüşünde imza etmek üzere
şimdilik telgrafının imza yerine eklenmesini emreder. Telgraf, liste ile birlikte Başbakan’a verilir. Durumun 12 Haziran 1937 günü Meclis’e sunulması kararlaştırılır.

  • “Omuzlarımda Uludağ var!”

Şimdi Trabzon’a dönelim. Atatürk, 11 Haziran 1937 günü bu malları devlete bağışladığı ile ilgili yazısını yazdırmaya başlar.

  • “Malum olduğu üzere ziraat ve zirai iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadıyla muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında birçok çiftlikler tesis etmiş idim.” 

diyerek bunları Hazine’ye hediye ettiğini yazar. Bağışladığı çiftliklerin dönümünü, bunlardaki bina, tesisat, fabrika ve imalathaneleri, canlı demirbaşları liste halinde belirtir. Listede gösterilen çiftliklerin toplamı 154.729 dönümdür. Orman Çiftliği’nden başka içlerinde Yalova’da iki, Silifke’de iki, Dörtyol’da iki, Tarsus’ta bir çitlik de vardır.
Yazdırdıkça “Daha ne vardı?” diye çevresine sorar. Kimse ağzını açmaz.
Trabzon Valisi Yahya Sezai Uzay, Atatürk’ün bu bağıştan vazgeçmesini ister.
Bunu söylemelerini Şükrü Kaya ve Tahsin Uzer’den rica eder. Fakat onlar ses çıkarmazlar. Vali nihayet dayanamaz:

“Atatürk’üm ne olur yazdırmayın bu telgrafı. Siz milleti yok olmaktan kurtardınız.
Türk vatanını, Türk tarihini ihya ettiniz, yeniden var ettiniz. Milletin size hediye ettiği
kaç parça şeydir? Bunlar sizde milletin naçiz yadigârı olarak kalsın.” diye yalvarır.

Atatürk, yazdırmayı bırakarak şöyle konuşur:

  • “Vali, çok sıkılıyorum. (İki elini omuzlarının üstüne koyarak) Omuzlarımda Uludağ var sanıyorum. Ben mektepten çıktığım zaman kılıcımdan başka bir şeyim yoktu. Şimdi millet bana çok veriyor, kâfi bana..” der.

Yazdırmaya devam eder. Yazı biter, Atatürk bunların telgrafhaneye götürülüp Ankara’ya çektirilmesini emreder. Telgrafın makbuzunu alınca ayağa kalkıp şöyle konuşur:

“Oh oh, ne kadar hafifledim ve ferahladım!”

Atatürk İnönü’ye çektiği telgraf okunurken heyecan içindedir. Gözleri nemlenmiştir. “Yıllar evvel düşündüğüm bir işi Trabzon’da tamamlamak mukaddermiş.” der.

Atatürk, Başbakanlığa yazdığı yazıyı halka okutmuş ve şöyle demiştir:

  • “Hayatımın hatırlayabildiğim en sevinçli dakikalarını yaşıyorum.
    Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum. İnsanın serveti kendi manevi şahsiyetinde olmalıdır.
    Ben büyük millete daha neler vermek istiyorum.”

Atatürk’ün “Daha neler vermek istiyorum” diye ima ettiği şey İş Bankası’ndaki serveti olmalıdır. Nitekim bunu da öldüğü yıl olan 1938’de Dolmabahçeye’ye çağırdığı notere vasiyetname olarak yazdırmış, bankadaki hisselerinden doğan nemayı kendi yakınları ve İsmet Paşa’nın çocuklarının öğrenimi için ayırdıklarının dışında kalan esas bölümünü Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakılan bir pay yoktur. Parti yalnızca bu hesabı yönetmekle görevlidir.

Atatürk bu servetten niçin sıkılmıştır?

Atatürk’ün İş Bankası ve Çiftliklerinin kaynağı, bilindiği gibi Hindistan Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’na yardım için gönderdikleri yardımın
bir bölümüdür. Savaş sırasında Atatürk’ün banka hesabında tutulan para,
Savaş’tan sonra özel bir banka olan İş Bankası’nın kuruluşunda ve çiftliklerin alınışında kullanılmıştır. Açıkça yazılıp söylenemese de bunun çeşitli dedikodulara konu olması kaçınılmazdır. Nitekim bunun ağırlığını üzerinde hisseden Mustafa Kemal Paşa, Bankanın kuruluşundan ve Çiftliğin alınışından iki yıl geçmeden 1927’de bu paranın Halk Fırkası’na ait olduğunu söylemiştir.

Atatürk’ün çiftlikleri devlete iade kararını yıllar önce düşündüğü, yukarıya alınan kendi sözlerinden anlaşılmaktadır. Bu durum, 1937 Mayıs’ına dek on yıl daha sürmüş,
bu tarihte Atatürk çiftliklerini devlete bağışlamaya kesin olarak karar vermiştir.
Açıkça anlaşıldığı gibi Atatürk, böyle bir servet sahibi olmaktan rahatsızlık duymuş, bunu devlete devretmekle de üzerinden büyük bir yük kalktığını hissetmiştir.
Bu vesile ile O’nun şu sözü her dönemde ibret alınmaya değer:

  • “İnsanın serveti kendi manevi şahsiyetinde olmalıdır.”

Kaynak: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivlerindeki belgelere, 1937 tarihli kimi gazetelere, Hasan Rıza Soyak’ın Atatürk’ten Hatıralar C. II (İstanbul, 1973), Trabzon Valisi Yahya Sezai Uzay’ın yayımlanmamış anılarına ve başka kimi kaynaklara dayanarak Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 29, İstanbul, 2011, Kaynak Yayınları, s. 257-263.