Etiket arşivi: Tunç Soyer

Kutsal Zalimlik ve İktidar II

58. gün…

Merdan Yanardağ
Siyaset 21.08.2023, BİRGÜN

Türkiye, popüler dilde ‘‘tek adam rejimi’’ de denilen yönetim anlayışı ile, kabile-aşiret düzenine iade edilmiş bulunuyor. Dolayısıyla din-tarım-tacir toplumlarına özgü bir kabile/aşiret kültürü ve asabiyesi (sosyo-psikolojisi) bürokratik düzen ve idari işleyiş üzerinde giderek etkili hale geliyor. Liyakatin yerini sadakat alıyor. Diplomasız olmak neredeyse avantaja dönüşüyor. Toplumsal ahlak, ortak etik değerler çöküyor. Toplum ‘‘ortak iyi’’yi yitiriyor.

İslamo-faşizmin en önemli gücü, işte bu siyasal dönüşümün kitle tabanını oluşturan kesimlerdir. Eziklik, dışlanmışlık, kenarda kalmışlık psikolojisini, kutsal değerler ve siyasallaşmış bir dincilik üzerinden hoyrat bir saldırganlığa ve kıyıcı bir intikamcılığa dönüştüren İslamcılar; bu gücü etkin iktidar aracına dönüştürür. Böylece ulusal zenginliklerin yağmasına dayalı bir talan ekonomisini ilkel sermaye birikimi modeli haline getiren iktidar, yarattığı İslamcı-muhafazakâr burjuvazi (buna ‘‘sermaye sınıfı demek sanırım daha doğru olacak) ile kurduğu düzeni garanti altına almaya çalışır.
***
Siyasal İslamcılık, yeni zenginler sınıfının ve muhafazakâr kodamanların sermaye birikim aracına dönüşür. Türkiye’de popüler olan ve ‘‘Beşli Çete’’ diye kodlanan iktidar yanlısı sermaye çevreleri, bu modelin ürünüdür. Bu sermaye çevreleri, ‘‘sıra bizde’’ saldırganlığı ve ilkelliğiyle servetten ve iktidardan daha fazla pay isteyen, doymak bilmez bir saldırganlık içindedir. Su akarken küplerini doldururlar; çünkü önlerinde hiçbir engel yoktur. Başyüceyi memnun etmek yeterlidir.

‘‘AKP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile tanıdığı olağanüstü yetkiler nedeniyle parti ve devlet aygıtının, lider hizmetinde yönetilmesine ve -Osmanlı ve cumhuriyet idare tarihinin neredeyse hiçbir döneminde görülmeyen- bir güç yoğunlaşmasına neden oldu.’’ (Açıkel, 2023 s.47)

Siyasal İslamcılık ve saldırganlığın bir aşırı milliyetçilik ile ne kadar sentezlenmeye çalışılsa da ortaya eklektik bir yapı çıkar. Bu, içinde yer yer uyumsuzlukları da taşıyan bir yapılanmadır. Tam anlamıyla bir ‘‘sentez’’den söz edilemez. İslamcılar, milliyetçi kültürel havza ile ‘‘terörle mücadele ideolojisi’’ diyebileceğimiz güvenlikçi bir retorik üzerinden ilişki kuruyor. Muhafazakâr ve İslamcı havza, eziklik kompleksinden kutsal bir zalimliğe doğru biraz da retorik üzerinden kışkırtılır.

Bu anlayışa göre, ‘‘Vatan dış güçler ve onların uzantısı olan iç düşmanlar’’ tarafından kuşatılmıştır. Terörü de onlar beslemekte ve desteklemektedir. O halde bu kesimlere ‘‘düşman’’ muamelesi yapılmalı, savaş hukuku uygulanmalıdır. Yapılacak her zulüm meşrudur, mubahtır.

Böylece gerçek olmayan hayali düşmanlar üzerinden açığa çıkarılan ilkel öfke, toplumun en geri, eğitimsiz ve geleneksel değerlerin etkisi altındaki kesimlerine dayanır, onlardan beslenir. Cehaletin despotizmidir.

SİLİVRİ NOTLARI

Evet, Barış Pehlivan da Silivri’ye geldi. İslamcı oligarşinin, hastalıklı bir ruh hali içindeki iktidar trollerinin umarım başları göğe ermiştir! Barış Pehlivan, bu zulüm rejiminin simgesi haline gelen Silivri Cezaevi’ne konuldu diye, Türkiye daha demokratik, daha güvenli, daha kalkınmış, daha eğitimli, daha zengin bir ülke haline gelmedi. Daha güçlü olmadı. Tam tersine güç ve statü kaybetti. Demokrasi dışı totaliter rejimler kategorisine alındığı gibi bu skalada (ölçekte) daha geriye düştü.

Barış ile avukatlarımız aracılığıyla karşılıklı selamlarımızı ilettik birbirimize. İnsan böyle durumlarda ne diyeceğini bilemiyor, ‘‘Hoş geldin’’ desen olamayacak, ‘‘Geçmiş olsun’’ desen uymayacak, adli tutuklu ve hükümlüler gibi ‘‘Allah kurtarsın’’ demek yakışmayacak -buradaki FETÖ’cüler bile böyle demiyor artık- geriye, ‘‘Yanındayım kardeşim, omuz omuzayız’’ demek kalıyor; ‘‘Bu duvarları hep birlikte yıkacağız!’’

İki Barış (Pehlivan ve Terkoğlu) 2010’da buradayken, onları ziyaret için gelmiş fakat savcılıktan izin alamamıştım. Silivri Adliyesi’nde savcı ile neredeyse birbirimize girmiştik. Şimdi ise aynı kampüste (yerleşkede) ama ayrı ayrı cezaevindeyiz! Çünkü yerleşkede 10 ayrı cezaevi bir de duruşma salonlarının bulunduğu adliye kısmı var. Bunlardan 9’u kapalı, biri ise Barış Pehlivan’ın kaldığı açık cezaevi. Kampüsün ekmeği ve yemekleri de orada üretilip dağıtılıyor. İyi halli ve kıdemli mahkûmların kaldığı işçi koğuşları var.
***
Her cezaevi ayrı binalar ve avlulardan oluşuyor. Her birinin güvenliği ve personeli ayrı. Açık cezaevi koğuş sistemine sahip, hükümlüler sadece ortak alanlarda değil, her yerde görüşebiliyorlar. Koğuş kapıları açık ve farklı suçlardan yatan herkes birbiriyle görüşebiliyor. Fiziksel temasın önünde engel yok. Açık cezaevinde hafif suçlardan ceza almış hükümlüler ile cezasının büyük bölümünü yatmış iyi halli olduğu belgelenmiş (disiplin cezası olmayan) ve yatarı 5 yılın altına inen mahkûmlar kalıyor.

Benim kaldığım 9 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ise yüksek güvenlikli. Genellikle tek kişilik odalarda kalınıyor. Havalandırma avluları ayrı. Koğuşlar ise en fazla üç kişilik. Tutuklu ve hükümlüler arasında fiziki temas olanağı sıfır. Sadece pencerelerden, kapı altlarından ve bir de açık yapılan avukat görüşmeleri sırasında denk gelinirse fiziki temas olmaksızın uzaktan görüşüp sohbet edilebiliyor. Biz de öyle yapıyoruz. Can Atalay, Osman Kavala ve diğer “Gezi“ci arkadaşlar ile çeşitli sol örgütlerden siyasiler, 15 Temmuzcular bu bölümde kalıyor. Ağır suçlular, ‘‘terör örgütü’’ mensubu olmakla suçlananlar, suç örgütü liderleri de bizim bölümde. Personel eğitimli ve iyi, güvenlik yüksek. Ortak spor ve üç kişilik koğuşlarda kalmak için ‘‘hasım’’ ve ‘‘düşman’’, zıt örgütlere ya da görüşlere sahip olmamak gerekiyor.
***
Bu karşılaştırmayı, Barış Pehlivan’ın güvenli bir ortamda kalmadığını anlatabilmek için yaptım. Birbirinden çok farklı suçlar işlemiş kişilerin fiziki bir temasa imkân verecek şekilde bir arada olması, ortak alanların kullanımı, koğuşlar arasında gidiş-geliş serbestisi ciddi bir güvenlik sorunu yaratabilir. Bir duyum almış değilim, ciddi bir sorun çıkacağını da sanmıyorum. İdare yüksek bir dikkat göstereceği gibi Barış da kendi önlemlerini alacaktır. Ona destek olacak çok sayıda kişi çıkacağını düşünüyorum. Ancak bütün bunlar nihayet bir öngörü ve varsayımdan ibaret. Barış Pehlivan hakkında sosyal medyada yapılan saldırgan mesajlara açıkça suça azmettirici telkin ve kışkırtıcı yayınlar anımsanınca, önlem almak şart; çünkü hınç ve intikamcı bir hastalıklı ruh haliyle yapılan bu yayınlar, tam da irdelemeye çalıştığım ‘‘kutsal zalimlik’’ kavramının ifade ettiği durumuna denk düşüyor. İlgililerin ve kamuoyunun dikkatini ‘‘içeriden biri’’ olarak bir kez de ben çekeyim istedim. Mutlaka önlem alınmalı.
***
Bu hafta ziyaretime gelenler arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer de vardı. Çok mutlu oldum, İzmir’den kalkıp ziyaretime gelmesi büyük incelikti. Sayın Soyer, kültürel donanımı ve siyasal birikimi ile görgülü ve bilgili bir Belediye Başkanı. Bu yanıyla öne çıkan bir siyasetçi, Türkiye’nin geleceğinde önemli roller üstlenebilecek potansiyellere sahip bir aydın.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili ve ortak dostumuz Avukat Taner Kazancıoğlu ile gelen Soyer ile güzel bir sohbet yaptık. Benim davamı, TELE1’i, memleket sorunlarını konuştuk.

  • İhanete uğrayan cumhuriyeti, yarım bırakılan devrimi konuştuk.

Desteği, dostluğu ve TELE1 ile dayanışması için çok teşekkür ediyorum.

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin değerli Başkanı Zeydan Karalar da selamlarını ve dayanışma mesajını iletmiş. Sevgilerimi iletiyorum.

Bu arada özellikle belirtmeliyim; bütün sosyalist ve devrimci partilere gösterdikleri destek ve dayanışma için çok teşekkür ediyorum. Benim için çok değerlidir. Hemen hemen tamamı avukat dostlarımızı göndererek yanımızda olduklarını bildirdiler, güç verdiler. Sevgiyle selamlıyorum.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla, benim için milletvekillerinden oluşturulan özel komisyon daha ilk haftadan itibaren (başlayarak) beni yalnız bırakmadı. Bu nedenle Sayın Kılıçdaroğlu ve Parti yönetimine çok teşekkür ediyorum. Enis Berberoğlu, Utku Çakırözer, Evrim Korkmaz, Yüksel Mansur Kılınç ve Zeynel Emre’den oluşan komisyon üyeleri hem toplu olarak hem de ayrı ayrı ziyaretime geldiler. Komisyonun sözcüsü değerli meslektaşım Enis Berberoğlu her hafta geliyor. Zahmet verdiğim için mahcup oluyorum. Ayrıca, parti yönetiminde bulunanlar dahil çok sayıda CHP milletvekili de ziyaretime geldi ve gelmeyi sürdürüyor. Tümüne minnettarım isimlerini not aldım, yazacağım. HDP’den de Ömer Faruk Gergerlioğlu geldi, sağ olsunlar.

Oluşturulan komisyon şimdi Barış Pehlivan ile de ilgileniyor. Zaten her geldiklerinde Can Atalay ve diğer arkadaşlarla da görüşmeye özen gösteriyorlar. Eren Erdem de bu hafta geldi. Bu tablo Silivri’nin, siyasal bir mekân ve rejimin niteliğini ortaya koyan simge olarak ülke gündeminde daha sık yer alacağını gösteriyor. Bu durum, ülkenin nereye gittiğini gösteriyor.

Sonuç olarak; dayanışma güç veriyor, yaşamı Silivri’de bile güzelleştiriyor.
Bizim sevincimizdir. Teşekkür ediyorum.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 21 Eylül 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YUNAN

Yunanistan Savunma Bakanı Panagiotopulos, Meis Adası’nda, “Ne diyorsunuz, denize atlayıp karşıya yüzerek gidip geleyim mi?” dedi.

Yüzerek Kaş’a gelebilir ama dönüşte su alır…

HATA

Meral Akşener, Tunç Soyer’in 9 Eylül konuşmasında Padişah Vahdettin’e yönelik (gaflet, dalalet hatta hıyanet içindeydi) sözleri için hüküm cümlesinin hata olduğunu söyledi.

Haine, hain diyememek da hatadır…

SOYSUZ

Sedat Peker’in danışmanı olarak bilinen Emre Olur’un Arnavutluk’tan getirilmesi üzerine soyadı Soylu olan bakan, “Emniyet teşkilatımızı bir soysuzu daha ülkemize getirdikleri için tebrik ederim.” dedi.

Şahıs gerçekten soysuz ise, ülkede bu kadar soysuz varken getirilip soysuzları artırmaya ne gerek vardı?..

GÖRÜŞME

Akşener, iktidarın İmralı (bebek katili, terörist başı) ile görüştüğüne ilişkin duyumları olduğunu söyledi.

RTE’nin yöntemidir, kendi yapar başkalarını suçlar…

ŞEYH

Menzil Şeyhi olduğu söylenen Tik Tok’çu Miraç Orbay, Adıyaman’dan özel uçakla İstanbul’a gelip Rolls Royce araba ile Sultanahmet’e namaz kılmaya gitti.

Sosyal medyada yayımladı.

Buna mürit olan salaklar var oldukça, sömürüyü sürdürmesi doğaldır…

ESCOBAR

Zafer Partisi İstanbul’da kel kafa görüntülü “Yerli ve milli Escobar” pankartı astı. Polis indirdi.

Özdağ’ın sorusunun yanıtını ben merak ettim;
Kim üzerine alındı?..

NADİR

Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy, konser ve festivallerin iptali ile ilgili,

“Bazı bölgelerde, bazı hassasiyetler oluşabiliyor ve kaymakamlıklar nadiren iptal kararları verebiliyor” dedi.

Ne zaman olmuş, nerede olmuş biz hiç duymadık bile…

KİM?

“Kendi evlatlarını Paris’e, Londra’ya, Brüksel’e Washington’a gönderip en iyi eğitim kurumlarında okutup lüks ve şatafat içinde yaşattılar; Anadolu ve Trakya’nın pırlanta gibi çocuklarını ise fakirliğe, cahilliğe hatta göz göre göre ölüme ittiler. Biz bu oyunu bozduk”

Soru : Bu sözün sahibi kim? Çocukları nerede okudu?..

DURUM

TESK raporuna göre her ay 7500 esnaf kepenk kapatıyor.

AKP uçuruyor;

Yandaşı yukarıya, vatandaşı uçuruma…

MİLİTAN

“Vali militan, kaymakam militan” dediği için Berhan Şimşek beş ay hapse mahkum edildi.

Militan değil onlar AKP hizmetlisi…

BABA

RTE, Osmanlı’ya hakaret etti diye kızdığı Tunç Soyer’e “Be hadsiz, bunun babası da aynıydı” dedi.

Soyer’in babası Gülen’i mahkum ettiren askeri savcıydı.

Ailece adamın geçmişine dokunmuşlar…

İŞGAL

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İzmir Belediye Başkanlığı’nı kastederek, “İzmir yönetimi işgal altında” dedi.

Yunan kalsaydı sorun olmazdı!..

KISKANÇ

Almanya işsiz vatandaşlarına ayda 2500 avro maaş veriyormuş.

AKP iktidarını kıskanıp yapmışlardır…

REKTÖR

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Arif Özaydın, AKP‘li Numan Kurtulmuş’un esnaf gezisine katılmış.

Boğaziçi rektörü gibi dik mi dursaydı?..

SORUŞTUR/MA

Arınç’ın AKP milletvekili oğlu Mücahit Arınç, “Peker’in iddiaları acil soruşturulmalı” dedi.

Ucu sana dokunmuyor diye rahat söylersin. Bir de soruşturmayı açtıracak olanlara sor…

YANLIŞ

Enerji Bakanı Dönmez, CHP’nin soru önergesine doğru rakamlarla yanıt veren bürokrat Abdullah Niyazioğlu’nu görevden aldı. Yerine danışmanı Mutlu Koç’u atayıp çifte maaşa bağladı.

Devr-i AKP ‘de doğruyu söylemek yanlıştır…

HASTA

İyi Parti Erzurum İl Teşkilatı, AKP’li vekili ve SPK eski başkanı ağabeyi hakkındaki rüşvet iddiaları ile ilgili suç duyurusunda bulunmak istedi.

Savcının hasta olduğu gerekçesiyle suç duyurusunu kabul edecek görevli bulunamadı.

Savcılık kurumu hasta…

AHİRET

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, 2023 seçimlerinde kullanılan oyun ahirette sorulacağını çünkü tüm mazlum milletler için önemli bir seçim olduğunu söyledi.

Sorular veriliyor mu, çalınıyor mu?..

Geleceğimizi tehdit eden en büyük sorun!..

Uğur Dündar
ugur.dundar@ugurdundar.com.tr

SÖZCÜ, 07 Mayıs 2022

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer“İzmir’de 150 bin civarında göçmen var. Kentsel Adalet Daire Başkanlığı kurduk. Onların gündelik hayatlarında kolaylaştırıcı olmak, bir sorun yaratılmasına imkan vermemek için çabalıyoruz. Adalet arayışları, sosyal hayata entegrasyonları, ne varsa bunlarla ilgilenen birimimiz var. Onlar bir biçimde hayatın içindeler. Onlarla yaşıyoruz. Bunu herkesin hazmetmesi ve bununla devam etmeyi öğrenmemiz lazım” demiş. (AS: Biz asla katılmıyoruz buna!)
★★★
Başkan doğru söylüyor. Özellikle Suriyeli göçmenler İzmir’de hayatın hemen her alanında karşınıza çıkıyor.
★★★
Hiç unutmuyorum, bu güzel kentte yaşadığım yakın geçmişte bir gün, aracımı her zaman yıkattığım yere götürdüm. Beni gördüklerinde güler yüzle karşılayıp fotoğraf çektiren yıkayıcı gençler gitmiş, yerlerine asık suratlı yenileri gelmişti. Orayı yöneten kişiye bu değişikliğin nedenini sordum. “Abi bizimkiler verdiğim parayı beğenmiyorlar. Onları gönderip bu Suriyelileri aldım” dedi.
★★★
Aracımla çıkıp, ilk kırmızı ışıkta durduğumda, yine Suriyeli çocuklar koşup, az önce pırıl pırıl yıkanmış camları güya temizliyormuş gibi yaparak, kirletmeye başladılar! Para verip uzaklaştırarak Alsancak’a doğru yola koyuldum!.
★★★
Aracımı bıraktığım otoparktan çıkarken Suriyeli bir kağıt toplayıcı önümü kesti. Aç olduğunu söylüyordu. Gerçekten de bitkin bir görünümü vardı. Avurtları çökmüş, gözlerinin akı sararmıştı. Her halinden hasta olduğu belliydi. Yüreğim kaldırmadığından cebimde ne varsa onunla paylaştım.

Garip öylesine sevindi ki, o mecalsiz haliyle adeta uçarak uzaklaştı…
★★★
Param kalmadığından, karşı kaldırımdaki bankamatikten çekmem gerekiyordu. İşlemi tamamlayıp paraları cebime koymaya çalışırken bir de ne göreyim? İri kıyım iki göçmen genç, gözlerini elimdeki paraya dikmiş, bir şeyler vermemi beklemiyorlar mı!.. Soğuk kanlılığımı kaybetmeden ikisine de hâlâ para makinesinin sıcaklığını koruyan 10’ar liralık banknotlardan verdim. Başlarıyla “yetmez” gibisinden bir işaret yaptılar. Biraz bekledim. Gitmeye niyetlerinin olmadığını anlayınca, birer 10 lira daha uzattım. Yine yeterli görmediler. İşte o an, kentin göbeğinde bulunmama rağmen başımın belaya gireceğini hissettim. Bunun üzerine her şeyi göze alıp, bir omuz darbesiyle aralarından sıyrıldım ve hiç arkama bakmadan hızlı adımlarla uzaklaşarak yakındaki bir cafeye (AS:  kafeye!) ulaşmayı başardım.
★★★
Güler yüzlü garson “Uğur Bey hoş geldiniz. Ne istersiniz?” deyince derin bir oh çekip “Ne isteyeyim kardeşim? Nihayet Türkçe konuşan, benden para istemeyen ve kendimi güvende hissettiren birine rastladım. Biraz nefesleneyim, bir şeyler içerim” dedim.
★★★
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, insancıl bakış açısı ve iyi niyetle “Onların gündelik hayatlarında kolaylaştırıcı olmak, bir sorun yaratılmasına imkan vermemek için çabalıyoruz” diyor ama, göçmenlerin artık taşınamaz hale gelen varlığı, toplumumuz için başlı başına büyük bir sorun olmuş durumda.

Hem de

acilen müdahale edilmesi gereken ve ülkemizin geleceğini tehdit eden çok büyük bir sorun!..

 

Köy Enstitüleri: Bilginin üretim hali!

Köy Enstitüleri: Bilginin üretim hali!

Mustafa Balbay