Etiket arşivi: TS 13001 HACCP : Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi

Manisa’daki Askerler Neden Zehirleniyor?

Manisa’daki Askerler Neden Zehirleniyor?

* Zorunlu vatan hizmeti adı altında askere alınan insanların sağlıklarını koruyacak önlemlerin alınması bir zorunluluktur.

Bülent Şık, Gıda Mühendisliği Doktoru (PhD)
İstanbul – BİA Haber Merkezi 18 Haziran 2017, Pazar 10:41
(http://bianet.org/bianet/saglik/187555-manisa-daki-askerler-neden-zehirleniyor)

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Manisa’da askerler son bir ay içinde dördüncü kez gıda kaynaklı zehirlenmeye maruz kaldılar. Aynı yerde, bu kadar çok sayıda insanı etkileyen ve son bir ay içinde dördüncü kez meydana gelen toplu gıda zehirlenmesi olayı görmek gerçekten son derece ender gerçekleşecek bir olay. Öyle ki gıda zehirlenmeleri ile ilgili akademik literatürde bu bir ilk olabilir.

Kışla içinde gıda güvenliği ile ilgili çalışmaların nasıl yapıldığını, insanların sağlığının nasıl korunduğunu ve ne gibi önlemler alındığını bilemiyoruz. Askerlerin ne yaşadıklarını açıklama, ne demeç verme hakkı var ama gıda güvenliği sorunlarını bilen kişilerin onlar adına söz alma hakkı var. Zorunlu vatan hizmeti adı altında askere alınan insanların sağlıklarını koruyacak önlemlerin alınması da bir zorunluluktur.

Neler olmuştu?

27/05/2017 tarihinde Manisa 1’inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında yenen yemeğin ardından gıda zehirlenmesi kuşkusuyla 1049 asker hastaneye kaldırılmış, Er Hüsnü Özel yaşamını yitirmişti. Bu olaydan kısa bir süre sonra Manisa 6’ncı Jandarma Komando Eğitim Alayında, bir başka toplu zehirlenme olayı oldu ve yenen akşam yemeğinin ardından 70 asker zehirlenerek hastaneye kaldırıldı.

İki gün önce 69 asker zehirlenerek hastaneye kaldırılmıştı. Bu olaydan hemen sonraki gün yine bir toplu zehirlenme olayı meydana geldi ve bu kez etkilenen kişi sayısı binlerle ifade ediliyor. CHP Manisa Milletvekili Dr. Yıldız Tur Biçer tarafından yapılan açıklamada: “Zehirlenen asker sayısının 3 bin gibi bir rakama ulaştığı ve olayın sorumlusunun askeriyeye yemek sağlayan Rota firması olduğu” belirtildi. Askeriyedeki karavana yemeğinin özel şirketler marifetiyle yapılıyor olması bile başlı başına bir gıda güvenliği sorunu aslında.

Zehirlenme olgularının sorumlusu olarak gösterilen Rota Yemek Şirketi hakkında CHP’nin birkaç gün önce Meclis’e verdiği araştırma önergesi de reddedilmiş. Olayla ilgili kurum askeriye olduğundan dışa yansıyan bilgiler oldukça az ama neler yaşanmış olabileceği üzerine akıl yürütmek mümkün.

Gıda zehirlenmesi nedir?

Gıda zehirlenmesi mikroplar, bakteriler, parazitler veya virüslerin (AS: mantarları da biz ekleyelim ayrıca bunların hepsine mikroplar deniyor) yiyeceklerle veya sularla birlikte vücuda alınması ya da bu mikroorganizmaların yiyeceklerde oluşturduğu zehirlerin vücuda alınması ile ortaya çıkan hastalıklardır. Gıda zehirlenmeleri yiyeceklerin satın alınması, hazırlanması, pişirilmesi ve servis edilmesi esnasında temizlik ve hijyen kurallarına uymak yoluyla bütünüyle önlenebilir hastalıklardır. Bu önlemleri almak da zor değildir.

Askeri kışlalar, yurtlar, otel ve restoranlar gibi toplu beslenme yapılan yerlerde her bir yemeğin hangi esaslara göre hazırlanacağı ve hangi koşullarda servis edileceği ile ilgili kurallar bilimsel olarak belirlenmiştir. Toplu zehirlenme olgularının ortaya çıkması bir kaza ya da rastlantı olarak açıklanamaz; açıklanmamalıdır. (AS: Umalım AKP “kader, fıtrat demesin!?)

İki nedenle zehirlenme olur: Ya kasıt vardır ya da maliyetleri düşürmek için yiyecek hazırlama süreçlerinde uyulması zorunlu kurallara uyulmamıştır. Kasıt çok ender gözlenen, kurallara uymama ise çok yaygın gözlenen nedendir.

Yalnızca ihmal yok

Gıda zehirlenmelerinin gözlendiği ilk olayda binden çok asker etkilenmişti ve o olay ciddi bir soruşturmaya tabi tutulsa daha sonra gerçekleşen zehirlenmeler kesinlikle ortaya çıkmazdı. Ardarda gerçekleşen zehirlenme olayları bu tip bir araştırma-soruşturma çalışmasının yapılmadığına işaret ediyor. Yapılsa ve önlemler alınsa ardarda zehirlenme olayarı görülmezdi çünkü. Gıda zehirlenmelerinin nedenini saptama, birkaç saatlik bir iştir. Zor değildir. Temel yaklaşım gıdanın tedarik edildiği noktadan başlayıp, sofraya kadar uzanan zincirdeki faaliyetleri gözden geçirmektir. Çoğu durumda 12-24 saat süren laboratuvar analizlerinin sonucu bile alınmadan sorunun hangi noktadan ve olasılıkla hangi zehirlenme etkeninden kaynaklandığı belirlenebilir. Manisa’daki olayda zehirlenmenin yenen etli yemekten kaynaklanması ve zehirlenme etkeninin de Salmonella bakterisi olması kuvvetle olasıdır. Salmonella hastalık yapma gücü çok yüksek ve toplu zehirlenme olaylarında genellikle karşımıza çıkan bir bakteridir. Ama elbette kesin sonuç laboratuvar testleri ile belli olacaktır.

Ortada çok ciddi bir ihmal var ama ihmalin yanı sıra bir sorumsuzluk ve insan hayatını umursamazlık olduğu da çok açık. Aşağıdaki sorulara yanıt alamadığımız sürece de gerçekte ne olup bittiğini öğrenme şansımız olmayacak.

Yanıt bekleyen sorular

Sosyal Haklar Derneği’nin daha önce gerçekleşen zehirlenme olaylarını açıklığa kavuşturmak amacıyla ilgili makamlara sorduğu soruların güncellenerek yeniden sorulmasını önemli buluyorum. Aşağıdaki sorulara mutlaka yanıt aranmalıdır:

1) Kışlalarda yenen yiyecekler taşeron firmalara mı ürettirilmektedir. Türkiye genelinde hangi kışlalarda kaç tane taşeron firma tarafından bu hizmet satın alınmaktadır?
2) Manisa’daki askeri kışlaya yemek tedariki yapan özel şirketin adı nedir?
3) Yiyecekler taşeron firmalar tarafından üretiliyorsa gıda güvenliği üzerinde tam bir denetim sağlamak için hangi önlemler alınmıştır?
4) Mikrobiyolojik testlerle hangi mikrobun zehirlenmeye neden olduğu 18-24 saat içinde öğrenilebilir. Yapılan testlerden elde edilen sonuçlar nelerdir? Zehirlenme olaylarına neden olan mikrobun tespiti yapılmış mıdır? Yapılmadıysa neden yapılmamıştır?
5) Zehirlenme etkeni gıda tedarik zincirinde görevli, yani kışlaya gıda temini ihalesini kazanmış ve kışla mutfağına yiyecek teslimi yapan firmaların ihmalinden kaynaklanmışsa bu firmalara yönelik olarak hangi yaptırımlar uygulanmıştır. Bu firmalar hala yiyecek tedariki görevini yerine getirmekte midir?
6) Kışlalara yiyecek tedariki hangi teknik şartnamelere göre yapılmaktadır? İhaleyi kazanan bir firmanın yiyecek temini yaptığı süre boyunca teknik şartnameye bağlı kalıp kalmadığına yönelik denetim yapılmakta mıdır? Yapılan denetimlerde hangi ölçütler dikkate alınmaktadır?
7) Kışlalarda zehirlenme olaylarının yinelenmemesi için ne gibi önlemler alınmıştır?
******
Bülent Şık
Gıda Mühendisi. Doktora konusu çevre dostu analiz yöntemleri geliştirilmesi üzerine. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli laboratuvarlarda çalıştı. 2009’da öğretim üyesi olarak Akdeniz Üniversitesine geçti. Üniversitede Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin kurulumu ve faaliyete geçmesi çalışmalarını yürüttü. 2010-15 arasında aynı merkezde Teknik Müdür Yardımcılığı yaptı. Gıdalarda ve sularda katkı maddelerinin ve çeşitli toksik kimyasal maddelerin kalıntılarının belirlenmesi üzerine çalışmalar yaptı. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümünde öğretim üyeliği yaparken 22 Kasım 2016’da çıkarılan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarıldı.
==============================================
Dostlar,

İşte böyle… Sorgusuz – sualsiz, suçunu açıkça kanıtlarıyla ortaya koyup savunma almadan ekmeklerinden – onurlarından geleceklerinden aileleriyle birlikte yoksun bırakılarak “SİVİL ÖLÜM” e terkedilen insanlar, ülkemizin AKP ile yangın yerine dönüştürülen ardı arkası kesilmeyen sorunlarına, bilimsel yetkinlikle ve yurtseverlikle yanıt üretiyorlar hala!..

Sayın Dr. Bülent ŞIK da bunlardan biri. Sayın ŞIK’ın önemli ve değerli yazısına metin içinde birkaç yerde tıbbi yetki ve sorumluluğumuzla katkı verdik. Bu sorunda özellikle vurgulanması gereken, TSK’nın kutsal karavana gereksiniminin piyasaya bırakılması ve kaçınılmaz taşeron zinciri kurulmasıdır. Artık çok iyi biliyoruz ki; AKP yandaşları kamu ihalelerini hep alıyor ve hiiiç zahmete girmeden, okkalı bir komisyonu hiç emeksiz cebe indirdikten sonra (elbette bu rantı kendisine sağlayan kişi ve kurumların payını = rüşvetini de vererek!), ikincil işverene (taşeron, sub-contractor) işi devrediyor. İkincil işveren (taşeron) ise, kendisine bırakılan rakama “sığmak” için (!?) işin her yerinden olmayacak kısıntılara gidiyor. Nitelik yitiği – yozlaşma burada başlıyor; okulun çatısı rüzgarda uçuyor, TOKİ evlerini sel basıyor, devlet lojmanları orta şiddette depremde yerle bir olarak masum insanları kurban alıyor, bölünmüş yol 2. günde çöküyor, işyerleri iş cinayetlerinden geçilmiyor… (2016’da kayda giren 1970 emekçi kurban!)

Bunların hemen hemen hepsi makul bedellerle önlenebilir sorunlardır.
Ne kazadır, ne kaderdir, ne fıtrattır ne talihtir.. Düpedüz ihmal ve / veya kasıttır!

  • “Müslüman” yandaş yurttaşa, kâr uğruna, üzerine titrediği dini bile çiğnetilmektedir.
  • Bu ne ağır bir zillettir ve dini yaşamın hemen her alanına alet eden iktidar utanmalıdır.

TS 13001 HACCP : Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi
(Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları)

  • HACCP konusundaki temel çalışmalar, 1959’da NASA’nın uzay programları için sağladığı gıdalardaki uygulamalarla başlamıştır. NASA bu çalışma ile uzaya astronotlarla birlikte yolladığı gıdaların % 100 güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır. Gıda endüstrisinde HACCP uygulamaları 1993’te AB yasalarına girmiş ve 1996’da zorunlu kılınmıştır. Türk gıda sanayisinde HACCP uygulamalarına, Türk Kıda Kodeksi (Yönetmeliği) ile zorunluk getirilmiştir (1997).
  • HACCP sistemi, gıda zincirini hammadde üreticisinden tüketime dek kapsayan, her türlü olası tehlikenin önceden değerlendirilerek gerekli önlemlerinin alınmasıyla risklerin en aza indirildiği öngelen (pro-aktif) bir “risk yönetimi” sistemidir. Başarılı bir HACCP uygulaması, üst yönetimden başlayarak her aşamada çalışan tüm personelin bu sistemi benimsemesi ve disiplinli bir ‘takım’ (ekip) çalışmasıyla sorumluluklarını sürekli olarak yerine getirmesini gerektirir.

Şimdi ivedilikle VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA ve YEM YASASI‘nın aşağıdaki maddeleri uygulanmalıdır (13.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı) :

  • MADDE 40- (1) Gıda ve yem ile ilgili yaptırımlar :
  • a) İnsan tüketimine uygun olmayan gıdalar, giderleri sorumlusuna ait olmak üzere
    piyasadan toplatılır ve mülkiyeti kamuya geçirilir. Bu ürünleri üreten veya piyasaya sunanlar hakkında kamunun sağlığına karşı suçlar kapsamında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusu yapılır.
  • MADDE 41/e : Yapılan resmi denetimler sırasında, işyerinin tümünün veya bir bölümünün insan sağlığı ve gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve yem güvenliği açısından tehlike oluşturur ve ivedi önlem gerektirirse; Üretimin tümü veya tehlike oluşturan bölümünün çalışması durdurulur. Üretim yerlerine beş bin TL, perakende işyerlerine bin TL para cezası verilir. Eksiklikler giderilene dek çalışmaya izin verilmez. (idari para cezası rakamları güncellenecektir..)

Bu maddeleri uygulayacak olan, 13.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA ve YEM YASASI uyarınca Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıdır. Ne yazık ki, bu görev Sağlık Bakanlığından alınmıştır ancak bu tür toplu zehirlenmelerde, salgınlarda 2 Bakanlık gerekli işbirliği ve eşgüdümü kuramamaktadır. 1997’den bu yana süregelen bu soruna etkin bir çözüm getirilmesi gerekmektedir.

663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı’nın kuruluşu, görev ve yetkileri 2011’de değiştirilmiştir. Daha önce gıda işlerinde çalışanların 3 ayda bir hekimlerce dönemsel sağlık muayenesi yapılır ve sağlık karnelerine işlenir, denetlenirdi. Bu KHK ile ise gıda çalışanlarına hijyen eğitimi getirildi.. Ne ölçüde yapılır, kim yapar ve kim denetler.. birer bulmacadır. Oysa demokratik hukuk devleti SAYDAM olmak zorundadır.

G I D A  D E N E T İ M İ

Gıda sektöründe ürünlerin belli nitelik ölçütlerine göre üretilmesi ve bu niteliğin korunarak standartlaştırılması temel ilke olarak benimsenmelidir. Nitelik ögeleri yasal kurallar çerçevesinde piyasalarda izlenmelidir. Bu süreç gıda denetimidir. Türkiye’de gıda denetimi
TSE (Türk Standardları Enstitüsü) standartlarını da içeren gıda mevzuatı çerçevesinde yürütülmektedir. Temel kaynak Gıda Kodeksi (Yönetmeliği) dir. Denetimlerde yapılan nitelik denetimi (kalite kontrolü), son üründe yapıldığından; ortaya çıkan olumsuzlukların geriye dönüşü ve düzeltilmesi olası değildir. Ancak bu yolla güvensiz gıdaların tüketimi engellenebilmektedir ve ekonomik yitikler ortaya çıkmaktadır.

Piyasadaki gıda denetimlerinde böylesi yitiklere yol açılmaması için, nitelik denetimi
gıda endüstrisinin fiziksel olarak içine yerleştirilmeli ve üretim sürecinde yapılmalıdır.
Bu süreç özdenetim’dir (otokontrol). Buna göre nitelik denetimi;

  1. Üretim öncesinde
  2. Üretim sonrasında
  3. Son üründe yürütülmelidir.

Bunların kapsadığı “nokta analizleri” ise; Fiziksel, Kimyasal (Toksik), Mikrobiyolojik ve
Nutrisyonel (besin ögeleri) içeriklerin saptanmasıdır.

Özdenetim, belirli nitelik değerlerinin disiplinle sağlanması ve sürekliliğini içerdiğinden, piyasa denetimlerine gerek kalmayacak biçimde koşulların iyileştirilmesi ve ekonomik yitiklerin giderilmesini sağlar. Özdenetim’in temel koşulu, gıda sektöründe çağdaş teknolojilerin egemen duruma getirilmesi ve bu konudaki eğitimin yaygınlaştırılmasıdır. Bu aşamada tüketicilerin bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi ve tüketici haklarının yasal düzlemlerde tanınması önemsenmelidir.

  • Kamusal sorumluluk vazgeçilmezdir!..

Adını nedense 6 kez değiştiren (geçmiş sabıkalardan sıyrılmaktan başka bir nedeni?!) ROTA firmasının denetim raporları var mıdır, kamuoyuna açıklanmalıdır. Yoksa neden yoktur??

Türk Ceza Yasası’nın 185-196 arası 12 maddesi Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar başlığı taşıyor. Bu hükümler uyarınca sorumlular en ağır yaptırımları görmelidir. Tabii en tepeye dek uzanan siyasal zincir sorumluları da.. Balık baştan kokuyor..

  • Tepede ranta değil insana değer veren bir iktidar olsa, bu facilar yaşanır mıydı??

Bu arada, havaların ısınması GIDA ZEHİRLENMESİ riskini artırıyor..

– Süt kreması ile süt ve öbür süt ürünleri
– Yumurta
– Tavuk etleri ve ürünleri ille öbür etler
– Balık ürünleri ve midye.. en riskli besinlerdir, özel özen (soğuk zincir!) gerektirmektedir..

Beslenmenin 5 altın anahtarını paylaşarak bitirelim :

  1. Temiz tut! EL YIKAMA yaşamsal önemde..
  2. Pişmiş ve pişmemiş gıdaları ayrı kaplara koy! (Salatayı – eti ayrı kaplarda buzdolabın koy)
  3. İyi pişir! (ama yakma)
  4. Uygun sıcaklıkta tut! Buzdolabı sıcaklığı 4 derece, derin dondurucu -18-22 arasında olsun)
  5. Temiz ve güvenli su kullan!

Uzun yıllar Tıp Fakültesinde gıda güvenliği, hijyeni vb. dersleri veren bir öğretim üyesi olarak daha yazacak çoook şey var ama burada keselim..

Daha çok bilgi edinmek isteyenler lütfen tıklayabilir :
http://ahmetsaltik.net/2017/03/20/gida-guvenligi-ve-su-hijyeni-sanitasyonu/

En önemlisi, bir kez daha vurgulayalım:

  • TSK’nın kurumsal bütünlüğünü, emir – komuta zincirini düşmanca ve akılsızca ortadan kaldıran OHAL KHK’larından geri dönmektir. AKP’nin muazzam TSK fobisi yüzünden ödenen gereksiz bedeller büyüyor ve bu durum sürdürülemez, topluma daha fazla dayatılamaz!

Sevgi, saygı ve acı ile. 19 Haziran 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
AÜTF Halk Sağlığı AbD Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı –
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    
profsaltik@gmail.com

IARC : Kırmızı ve işlenmiş etler hakkında

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu, Dünya Sağlık Örgütü‘ne bağlık bir kuruluş olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) geçtiğimiz günlerde
dünya kamuoyu ile paylaştığı kırmızı et ve işlenmiş et ile ilgili basın açıklaması hakkında bilgilendirme yaptı.

TTB Halk Sağlığı Kolu tarafından yapılan bilgilendirmede, IARC’ın açıklamasının işlenmiş kırmızı etle ve bu etlerin yüksek miktarda tüketimiyle ilgili olduğu belirtilerek, besin değeri yüksek olan kırmızı etin, sağlıklı bir beslenmede hayvansal protein açısından önem taşıdığına dikkat çekildi. Bilgilendirmede, Türkiye açısından asıl sorununun gıda sağlığı ve güvencesizliği olduğu kaydedildi.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın Açıklaması Hakkında Bilgilendirme

Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı bir kuruluş olan Uluslararası
Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) kırmızı et ve işlenmiş et ile ilgili bir basın bildirisi yayımlandı. Konu hakkında uzun süreden bu yana çeşitli merkezler tarafından yürütülen bilimsel çalışmalar sonucu IARC;

kırmızı eti kanserojen sınıflamasında Grup 2A; yani insanlar için muhtemel kanserojen grubuna;
işlenmiş et ürünlerini ise Grup 1; yani insanlar için kesin kanserojen grubuna aldı.

Örgüt; kırmızı et olarak sığır, koyun dana gibi memeli hayvan etlerini; işlenmiş et ürünleri dendiğinde ise etin tadını değiştirmek veya saklanma süresini uzatmak için yapılan ve tuzlama, mayalanma, tütsüleme, kimyasallarla işleme veya diğer işlemlere maruz bırakılan kırmızı et ürünlerini kastettiğini açıkladı. Bu grupta sosis, sucuk, salam, pastırma, tütsülenmiş et gibi ürünler bulunuyor. Bu basın açıklaması nedeni ile kırmızı et ve
kırmızı et ürünlerinin güvenli bir gıda olup olmadığı kamuoyumuzda tartışılmaya başlanmış ve tüketiciler arasında tereddütlere neden olmuştur.

IARC’ın kararında önemli bir dayanak olan ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Vakfı’nın (World Cancer Research Fund International) 17 ülkeden 100’den çok bilim insanı ile yürüttüğü ve diyet, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite ve kilonun kanser riski üzerine etkilerinin araştırıldığı CUP projesinin 2011 yayımlanan raporu et ve et ürünleri ile kalın bağırsak kanseri arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu rapora göre çok sayıda bilimsel çalışmanın sonuçları üzerinde yapılan analizler günde 100 gram pişmiş kırmızı et tüketilmesi kalın bağırsak kanserine yakalanma riskini %17; günde 50 gram işlenmiş et ürünleri tüketmek ise %18 artırmaktadır. Buna karşın öbür kanser türleri ile kırmızı et ve kırmızı et ürünleri arasında bir ilişki bulunmamıştır.
Bu sınırların çocuklar için daha düşük olması beklenir.

Bu bulgular doğrultusunda, günlük alınan miktar ile kalın bağırsak kanserinin ortaya çıkışı arasındaki ilişkiyi de göz önüne alarak Uluslararası Kanser Araştırmaları Vakfı,
günlük 100 gram, haftalık olarak da pişmiş ağırlığı 500 gram olan kırmızı etten fazlasının tüketilmemesini önermektedir. Ayrıca kırmızı ete kırmızı rengini veren ham maddesinin; et yüksek ısıda ve kısa sürede pişirildiğinde heterosiklik aminlere ve polisiklik aromatik hidrokarbonlara dönüştüğünü belirterek ve genetik yatkınlığı olanlarda bu maddelerin de kalın bağırsak kanserine neden olduğunu belirterek; kırmızı etin uzun sürede ve düşük ısıda pişirilmesini önermektedir. Ülkemizdeki kişi başına kırmızı et tüketimi bu rakamın çok altındadır; TÜİK verilerini kullanarak yapılan hesaplama da haftalık kişi başına kırmızı et tüketimi ortalama 265 gram olarak bulunmuştur. Bilindiği gibi kırmızı et özellikle protein, demir, çinko, B12 vitamini açısından önemli bir besin kaynağıdır ve dengeli beslenme açısından diyetlerde mutlaka yer almalıdır. Buna karşılık işlenmiş et ürünlerinde kırmızı ete oranla protein, demir, çinko, B12 vitamini daha az bulunmakta; ayrıca işlenmiş et ürünlerinde insan sağlığı için olumsuz etkileri bulunan yüksek düzeyde yağ ve tuz bulunmaktadır. Bu nedenle 500 gr’a dek çıkartılabilecek haftalık et tüketiminin taze kırmızı et olarak tercih edilmesi insan sağlığı açısından daha uygun olacaktır.

Sonuç olarak; kişi başına yıllık ortalama et tüketimi ülkemizde Batı ülkelerine oranla
çok düşük olup; bu miktarın kalın bağırsak kanserine neden olabileceğine ilişkin bir bulgu yoktur. Öte yandan kimi bireyler belirtilen sınırlar üzerinde et tüketiyor, çocuklar da salam ve sosis yiyor olabilir. Bu kişilerin et ve et ürünleri tüketimini azaltmaları gerekecektir.

Önemli bir besin maddesi olan etin pişirilme yöntemlerine dikkat edilerek ve haftalık pişmiş ağırlığı toplam 500 gram altında olacak şekilde diyetlerde yer almasında sakınca yoktur.

Ülkemiz için beslenme alanındaki ana sorun denetim ve yasal yetersizlikler nedeni ile
gıda güvenliğinin olmaması ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler nedeni ile sağlıklı ve
yeterli gıdaya ulaşamama; yani gıda sağlığı ve güvencesizliğidir.

TTB HALK SAĞLIĞI KOLU

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hsk-5787.html, 01.12.2015

======================================

Dostlar,

Halk Sağlığı Uzmanı meslektaşlarımızın hazırladığı yukarıda aktardığımız metin bilimsel ve doyurucudur. IARC, Dünya Sağlık Örgütü’nün Fransa / Lyon’da kurulu yüksek donanımlı laboratuvarları olan önemli ve yetkin bir birimidir.

Ülemizde kişi başına yıllık kırımızı et tüketimi TÜİK verileriyle 12 kg (pişmemiş ağırlık) dolayındadır. Bu rakam, gelişkin Batı ülkelerinin altıda biridir! Üstelik gelir dağılımı ülkemizde çok adaletsiz olduğundan, bu 12 kg kırmızı et / kişi / yıl ortalama verisi temsil edici bir ortalama olmaktan da çok uzaktır. Nüfusun 1/5’inden az olmayan YOKSULLARIMIZIN (on altı milyondan eksik değil!) yılık tüketiminin birkaç kg’ı bulup bulmadığı bile sorgulanabilir.

Dolayısıyla kırmızı et tüketiminde ülkemizin üst katmanları dışında (1/5 nüfus) yıllık / haftalık miktar bakımından bir sorun olmadığı söylenebilir.

İşlenmiş et ürünler bakımından ise daha da dikkatli olmak gerekir.

Bir başka önemli nokta kırımızı etin pişirilmesi ile ilgilidir :

1. Et ürünleri yağda kızartma değil, yağsız tavada ya da elektrikli ızgarada pişirilmelidir.
2. Et ürünlerinin her durumda yanMAmasına çok özen gösterilmelidir.
Yanmış bölümler yenilmemelidir
3. Haşlamada yağlı bölümler de yemeğe katıldığından ek sakınca doğar. Bu bakımdan,
elden geldiğince yağsız bölümleri pişirmek, yağlı bölümleri azaltmak uygun olur.
4. Mikrodalga fırınlarda et ve ürünlerini pişirmek uygun bir yöntemdir.
5. Mangalda pişirmede is ile yanma mutlaka önlenmelidir. Kömür ateşi uygun değildir.
Odun ateşi ya da elektrikli pişirme aygıtları daha sağlıklıdır.

Yeni kesilen hayvan etlerinin buzdolabında 24 saat dinlendirilmesi gerekir.
İşlenmiş et ürünlerinde gıda güvenliği ve hijyen standartlarının Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca daha da iyileştirilmesi ve etkin olarak denetimi gerekir. Türk Gıda Kodeksi (Yönetmeliği) ve bağlı Tebliğleri Bakanlığın tek başına kararları ile güncellenebilir.

TS 13001 HACCP : Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi ödünsüz yürütülmelidir.
Zaman zaman başka ülkelerin gıda gümrüklerinden ürünlerimizin geri çevrilmesi
ve iç piyasada tüketilmesi kabul edilemez!

“VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA ve YEM YASASI
(5996 sayılı Yasa, 13.06.2010’da aşamalı olarak yürürlük aldı.. ) temel mevzuat olup
ilgili Bakanlıkça (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) titizilikle uygulanmalıdır. Mevzuat yetersizliğinden çok, uygulamada sorun vardır. Bakanlık, özel sektör üzerinde denetim ve yaptırım yetkilerini Halk Sağlığını koruma adına yeterince kullanmaktan
geri durmamalıdır. Örneğin;

  • MADDE 41/e : Yapılan resmi denetimler sırasında, işyerinin tümünün veya bir bölümünün insan sağlığı ve gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve yem güvenliği açısından tehlike oluşturur ve ivedi önlem gerektirirse; üretimin tümü veya tehlike oluşturan bölümünün çalışması durdurulur. Üretim yerlerine beş bin TL, perakende işyerlerine
    bin TL para cezası verilir. Eksiklikler giderilene dek çalışmaya izin verilmez.
    (Para cezaları otomatik olarak her yıl güncellenmektedir..)
  • MADDE 40- (1) Gıda ve yem ile ilgili yaptırımlar aşağıdadır :
    a) İnsan tüketimine uygun olmayan gıdalar, giderleri sorumlusuna ait olmak üzere
    piyasadan toplatılır ve mülkiyeti kamuya geçirilir. Bu ürünleri üreten veya piyasaya sunanlar hakkında kamunun sağlığına karşı suçlar kapsamında Cumhuriyet savcılığına
    suç duyurusu yapılır.

Ayrıca Türk Ceza Yasası‘nın «KAMUNUN SAĞLIĞINA KARŞI SUÇLAR»
(3. Bl. md. 185-196) kuralları da (hükümleri) etkin yaptırımlar sağlamaktadır.

Eğitim – denetim – yaptırım 3’lüsü dengeli ve etkin kullanılmalıdır.
Öte yandan Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Gıda Tüketici ve Üretici Kooperatifleri kamu eliyle canlandırılarak halkın yeterli – dengeli beslenmesine
çaba gösterilmelidir.

Gelir dağılımı olağanüstü adaletsizdir mutlaka ve hızla iyileştirilmesi zorunludur.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD

www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Daha çok bilgi için       :
GIDA GÜVENLİĞİ ve SANİTASYONU / AÜTF D5 Ders Notları
http://ahmetsaltik.net/2014/11/13/gida-guvenligi-ve-sanitasyonu-2/

Ayrıca ‘gıda güvenliği’ anahtar sözcükleri aracılığıyla çok sayıda dosya çağrılabilir..