Etiket arşivi: teokratik dogmatizm

EVRENSEL İNSANİ DUYGUDAŞLIK, HÜMANİZM ve ÇAĞDAŞLAŞMA

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Herhangi bir ırkın, ideolojinin, dinin, mezhebin, tarikat ya da cemaatin üyesi olmakla övünmek; doğruyu, barışı, ahlakı, hukuku, adaleti, kurtuluşu, insanlığı ve tüm insani güzel değerleri teokratik dogmatizmin ve ırkçılığın o dar kalıpları, kısıtlayıcı ve ötekileri dışlayıcı aidiyeti ya da mensubiyetinde aramak yerine; ayrımsız olarak, insanlık aleminin tümünün ortak üyesi olmak; tüm insanları eşit ve kardeş bilmek çok daha büyük bir onur ve gurur kaynağı olmalıdır.

Hatta bu çerçeveye doğa ve her türlü canlı sevgisini de ekleyebilirsiniz. Ortaçağın en büyük Anadolu hümanisti ve aydınlanmacısı olan ve ” Yatılmışı severim, Yaradan’dan ötürü” diyen büyük ozan YUNUS EMRE‘miz bu toprağın insanıdır. Kendisi ile ne denli onur ve gurur duysak azdır.

Arap toplumlarında ve hatta Türkiye’de, ırklar, dinler, mezhepler, tarikatlar, cemaatler, bölgeler, en önemlisi de siyasal guruplar ve siyasal partiler arasında genellikle STADYUM KÜLTÜRÜ sendromu geçerlidir. Bu sendromda hep ötekilerden, rakiplerinden üstün olma, onları sürekli ezme, her başarı ya da güzelliği kendine, kendi kümesine (gurubuna), kendi inancına ve kendi partisine maletme, ötekilerini de sürekli olarak şeytanlaştırma ve düşmanlaştırma söz konusudur.

Bu çarpık ve sürekli düşmanlık üreten çağdışı zihniyet topluma barış, sevgi ve kardeşlik getirmez. Sürekli gerilim ve çatışma yaratır.

Türkiye dahil, Arap ve İslam toplumları, ırklar, dinler, mezhepler, inançlar, ideolojiler, siyasal partiler ve her türlü toplumsal kümeler arasında sürekli bir gerilim ve düşmanlık üreten bu stadyum kültürü sendromundan kurtulmak zorundadır. Çünkü İslam toplumları arasındaki kabilecilik tarihsel, dinsel ve siyasal düşmanlık ve çatışmaların temelinde de bu stadyum kültürü sendromu vardır.

İslam toplumları arasındaki bu gerilim ve düşmanlıkların en büyük destekçisi, fitnecisi ve yarar sağlayanı da emperyalist Batıdır. Batının bir yüzü ne denli akıl, bilim, aydınlanma ve çağdaşlaşma ise, öteki yüzü de fitnecilik ve sürekli çatıştırma ve sömürüdür.

İslam ülkeleri, hep birlikte, sevgi, barış, kardeşlik içinde ortaklaşa yaşamayı ne zaman öğrenecekler?

Başka bir söyleyişle, İslam toplumlarına akla, bilime, teknolojiye, yurttaşların eşitliğine, hukukun üstünlüğüne, laikliğe ve gerçek demokrasiye dayalı bir aydınlanma ne zaman gelecek?
Yanıt, bu toplumlar insana, topluma, devlete ve doğaya dogmatik değerler yerine, akıl ve bilim gözlüğü ile bakmaya, her türlü kararlarını bu bakış açısı ile almaya başladıkları zaman.

Artık bir saniye bile yitirecek zaman kalmamıştır. Neden hep kendimize düşman üretiyoruz ki!?
“Düşmanımsın, hızımsın / Sen hep bana lazımsın” diyen bu kinci ve düşmanlaştırıcı zihniyet çağdışı ve hastalıklı bir zihniyettir. Toplumu ayrıştırıp, ötekileştirip, düşmanlaştırıp Batının ekmeğine yağ sürmek ve tuzağına düşmektir.

Çağdaşlaşmanın yolunu, ulu önderimiz, kurtarıcımız, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bize göstermiştir.

Uyanalım artık…
Sen-ben yok, biz varız. Toplumsal yapı açısından stadyum kültürü sendromunun yarattığı gerilim ve düşmanlıklara son verme zamanı çoktan gelmiştir. Herkes laik ve anayasal bir hukuk devleti güvencesinde, temel ve evrensel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, sevgi, barış, kardeşlik, adalet ve liyakat… yönetimi ve rejiminde, gerçek bir demokrasi anlayışı ile korkmadan, dini vicdanı ve irfanı özgür olarak yaşamak istiyor.
Karar sizin.