Etiket arşivi: teokratik bir dikta rejimi

CHP’de kurultay süreci

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
12 Haziran 2023, Cumhuriyet

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nde kurultay süreci başladı. Kurultay takvimine göre 15-21 Haziran’da üyelikler ilçe başkanlıklarında askıya çıkarılacak ve üye olduğu halde üye görünmeyenler bu süre içinde itiraz dilekçelerini verecekler.

Tüm üyelerin oy kullanma hakkı olan tek yer mahalle kongreleridir. İlçe kongrelerinde oy kullanacak olan ilçe delegelerinin belirleneceği yer mahalle kongreleridir. Bu nedenle tüm üyelerin mahalle kongrelerine katılmaları ve üyelik durumlarını itiraz süresinde kontrol etmeleri, demokratik katılım açısından son derece önemlidir.

Mahalle kongreleri, başka bir deyişle ilçe kongresi delege seçimleri, 3-30 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecektir. Her mahallenin kongresi bu zaman diliminde farklı bir tarihte gerçekleşecektir. İlçe başkanlıklarının bu kongrelerin tarihlerini tüm üyelere duyurmaları konusunda her zaman sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu, parti içi demokrasi sürecini engellemek için, genel merkezin talimatıyla, kasıtlı olarak yapılmaktadır.

Mahalle kongrelerinin tarihleri tüm üyelere SMS veya e-posta mesajıyla bildirilmemektedir ya da son anda bildirim yapılarak, yalnızca yönetime yakın olanlara zamanında bildirim yapılarak, katılımın düşük olması ve katılan üyelerin, yönetimi destekleyenlerden oluşması sağlanmaktadır. Bu nedenle tüm üyelerin ilçe başkanlıklarını sık sık arayarak, ilçe başkanlıklarına sık sık giderek, mahalle kongrelerinin tarihlerini izlemeleri büyük önem taşımaktadır.
***
Mahalle kongrelerinde seçilecek olan ilçe delegeleri, ilçe kongresinde, ilçe yönetimini ve il  kongresinde oy kullanacak il delegelerini seçmektedir. İl kongresinde oy kullanacak il delegeleri de, il kongresinde, il yönetimini ve kurultayda oy kullanacak olan kurultay delegelerini seçmektedir. Kurultay delegeleri de, kurultayda parti meclisi üyelerini ve genel başkanı seçmektedir.

Bu nedenle mahalle kongreleri çok önemlidir. Domino taşı etkisi gibi, mahalle kongreleri, bütün süreçte belirleyici bir rol oynamaktadır. Mahallelerin çoğunluğunda kazanan, kurultayda da kazanmaktadır.

Üyelerin çoğunluğu tüzüğü bilmedikleri için, ilçe ve il kongrelerine ve kurultaya ilgi göstermektedirler. Oysa oralardaki durum, mahalle kongrelerinde büyük ölçüde belirlenmektedir.

Bu nedenle hem mahalle kongrelerine katılımın sağlanması hem de mahalle kongrelerinde, genel merkezin, il ve ilçe başkanlıklarının, belediyelerin, tepeden inme yöntemlerle dayattıkları ilçe delegesi listelerine alternatif (AS: seçenek) listelerin ve adayların çıkması, parti içi demokrasi açısından yaşamsal önemdedir.

Mahalle kongrelerindeki seçimler, yargı denetiminde yapılmadığı için, bu kongreler aynı zamanda, en çok usulsüzlüğün ve/veya antidemokratik uygulamanın yaşandığı kongrelerdir.

CHP’de Deniz Baykal da Kemal Kılıçdaroğlu da girdikleri tüm seçimleri kaybettikleri halde, bu şekilde her kurultayda genel başkan olarak seçilmişlerdir!

Bununla birlikte, ilçe ve il kongrelerinde de parti ve belediye yöneticilerinin, delegelere dayattıkları adaylara ve listelere karşı, alternatif adayların ve listelerin çıkarılması, son derece önemlidir.

İlçe kongreleri 5 Ağustos-10 Eylül tarihlerinde, il kongreleri 16 Eylül-15 Ekim tarihlerinde gerçekleşecektir.
***
CHP’nin kurultay tarafından onaylanan parti programındaki

– cumhuriyetçilik,
– halkçılık,
– devletçilik/kamuculuk,
– laiklik,
– milliyetçilik/ulusçuluk,
– devrimcilik,
– sosyal demokrasi ve demokratik solculuk

ilkelerine, tüzük gereği, her parti üyesi uymakla yükümlüdür.

Bu ilkelere sahip çıkan üyelerin, kurultay sürecinde aktif (etkin) olmaları ve

  • CHP’yi ilkelerinden uzaklaştıran yöneticileri partiden uzaklaştırmaları,

AKP tarafından teokratik bir dikta rejiminin kurulduğu bir dönemde,

Türkiye için yaşamsal önemdedir.

CHP’de kazanmadan, Türkiye’de kazanmak olanaksızdır!

Kılıçdaroğlu’nun din takıntısı

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen

1990’lı yıllarda “başörtüsü hakkını” savunarak mağdur rolüne bürünen dinci siyasetçiler, 2002 yılından sonra, AKP’nin çatısı altında, teokratik bir dikta rejimi kurarak demokrasiyi ve laikliği ortadan kaldırdılar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi ise geçtiğimiz hafta, Türkiye’de demokrasi ve laiklik sorunu yokmuş gibi, kamu kurumlarında ve işyerlerinde başörtüsünün takılabilmesini ve kara çarşafın giyilebilmesini de güvence altına alan yasal bir düzenleme yapılmasını önerdi ve bu konuda TBMM’ye bir teklif verdi!

1990’lı yıllarda İslamcı teröristler tarafından katledilen Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı ve hukukçu Muammer Aksoy; tarihçi, ilahiyatçı, yazar ve SHP Parti Meclisi Üyesi Bahriye Üçok; emekli müftü, araştırmacı ve yazar Turan Dursun; gazeteci ve yazar Uğur Mumcu; siyaset bilimci ve yazar Ahmet Taner Kışlalı gibi gerçek mağdurları unutturan CHP yönetimi, AKP’nin gölgesinde siyaset yapma alışkanlığından vazgeçemedi!

  • İran’da yüzlerce kadının başörtüsü takmadığı için katledildiği ve milyonlarca İranlının özgürlük mücadelesi verdiği bir ortamda, CHP yönetimi ortaçağ karanlığına gömüldü!

Arabistan töresinin, geleneğinin ve kültür emperyalizminin simgesi olan;
kadının bedeninin, cinselliğinin ve özgürlüğünün baskı altına alınması amacıyla
yüzlerce yıl önce icat edilen başörtüsü ve kara çarşaf,
CHP yönetimi tarafından,
özgürlük ve evrensel insan hakları paradigmasının içine sokuldu!

***
Üniversitelerde başörtüsünün yasaklanarak başörtülü vatandaşların laik ve bilimsel eğitimden yararlanmalarının engellenmesi yanlıştı. Ancak bu yanlış, başörtüsünün ve kara çarşafın ne anlama geldiğiyle ilgili gerçekleri değiştirmez.

Ayrıca, üniversitelerdeki başörtüsü yasağı ile bazı kamu kurumlarındaki başörtüsü ve kara çarşaf yasağı aynı kategoride değerlendirilebilecek şeyler değildir. Üniversitedeki başörtüsü yasağı, eğitim hakkının engellenmesiyle ilgili bir durumdur.

Askeriye, Emniyet, yargı gibi belli bir kıyafet disiplininin geçerli olduğu, din, mezhep ve dünya görüşü bağlamında tarafsızlığın en üst düzeyde tüm ayrıntısıyla dışa vurulmasının son derece önemli olduğu hassas kurumlarda, başörtüsü ve kara çarşaf özgürlüğü, kurumların, toplumun, kamunun, devletin özgürleşmesini değil, dinin ve mezhebin esiri olmasını sağlar!

Ayrıca başörtüsü ve kara çarşaf, CHP’nin önerdiği gibi yasayla veya AKP’nin önerdiği gibi anayasayla düzenlenecek bir şey değildir. Kıyafetle ilgili konular, kurumların iç yönetmelikleriyle ve yönergelerle düzenlenebilecek konulardır.

  • CHP yönetimi bu girişimiyle, hukuk önünde de komik bir duruma düşmüştür!

Başörtüsünün ve kara çarşafın, İslamın bir gereği gibi sunulması da bir cehalet örneğidir.

İslam dininin temeli olan Kuran’da,
kadının saçlarını ve bedeninin tamamını örtmesini
zorunlu kılan hiçbir ayet yoktur.

CHP yönetimi, demokrasi, laiklik, hukuk, ilahiyat alanlarında, yani konuyla ilgili tüm alanlarda, sınıfta kalmıştır!
***
CHP’deki bu sorunlar aynı zamanda, kurultay tarafından kabul edilen parti programının, parti tüzüğünün ve partinin yetkili organlarının işletilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Parti tüzüğünün 20. maddesinin 1. bölümüne göre, parti meclisi, kurultaydan sonra partinin en yüksek karar organıdır. Parti meclisi, parti tüzüğünün 21. maddesinin 1. bölümüne göre de, parti programı, kurultay kararları ve seçim bildirgeleri doğrultusunda, iç ve dış gelişmelerle ilgili politika ve strateji kararlarını alır.

Başka bir deyişle genel başkan, parti programını, parti tüzüğünü ve parti meclisini yok sayarak, iç ve dış gelişmelerle ilgili politika ve strateji kararlarını, birkaç yakın çalışma arkadaşıyla birlikte alamaz ve sosyal medya veya herhangi bir medya organı üzerinden bu kararları kamuoyuna duyuramaz.

Genel başkan partiyi temsil eder, partiyi bağlayan demeçleri verme ve bildiri yayımlama yetkisine sahiptir, ancak bu temsil ve yetki, kurultayın, parti programının ve parti tüzüğünün belirlediği sınırları aşamaz.