Etiket arşivi: tek kutuplu dünya düzeni

SYKES-PICOT’DAN RALPH PETERS’A

PICOT’DAN RALPH PETERS’A

Krd2Nz 

Türker Ertürk
E. Amiral, Araştırmacı – Yazar
İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli anlaşma olan Sykes-Picot‘nun yüzüncü yıldönümündeyiz (16 Mayıs 2016). Zaten, anlaşmanın yapıldığı tarihlerde I. Dünya Savaşı sürüyordu. Bu savaşın diğer bir adı da bildiğiniz gibi; I. Paylaşım Savaşıydı.
Almanya Endüstri Devrimini yapmıştı, sanayisi güçlenmiş ve zenginleşmişti. Ama yeterince sömürgesi yoktu. Çünkü birliğini geç (1871) kurmuştu. Dünyanın sömürgeleştirilmesi konusunda ise; başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, epey mesafe alınmıştı. Almanya, bu nedenle bugünün Büyük Ortadoğu Projesi gibi bir proje geliştirdi. Bu proje, Viyana’dan Hindistan’a kadardı. Osmanlı bir şekilde sömürge yapılacak, İngilizlerin elindeki Mısır ve Hindistan ele geçirilecekti. Bağdat Demiryolu ve Osmanlı’ya yardım, bu nedenle yapıldı.
İslam Aleminin Korucusuyum
İşte bu proje nedeniyle; Alman İmparatoru II. Wilhelm, tahta çıktıktan bir yıl sonra (1889) İstanbul’a geldi ve II. Abdülhamit’i ziyaret etti. Wilhelm 1898’de İstanbul’a yine geldi, arkasından Kudüs’e gitti;“İslam Alemi’nin ve Halife’nin koruyucusuyum” mesajını vermeye çalıştı.
I. Paylaşım Savaşında (1914-1918); bir tarafta İngiltere, Fransa ve Rusya, diğer tarafta Almanya vardı. Osmanlı, Almanya’nın yanında savaşa katıldı. Çünkü Almanya; Viyana’dan Hindistan’a kadar geliştirdiği proje için, Osmanlı’ya ve Padişah dahil yöneticilerine çok yatırım yapmıştı. Ayrıca İngiltere ve Fransa, aralarına Osmanlı’yı almak istemiyorlardı. Çünkü, onu paylaşmak istiyorlardı.
Sykes-Picot; Osmanlı’yı paylaşmak için yapılan gizli anlaşmalardan sadece biri ve en popüler olanıydı. Savaş öncesinde ve sırasında, daha başka gizli anlaşmalar da yapıldı. Savaş sırasında Ruslar, 1917 Ekim Devrimi’nin ardından savaştan çekildiler ve gizli anlaşmaları açıkladılar. Dünya ve biz, Sykes-Picot’yu ilk kez bu vesile ile duyduk.
Köprülerin Altından Çok Sular Geçti
Savaştan sonra savaşın galipleri, Osmanlı Coğrafyasını bölüştüler. Yalnız; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı sayesinde, bu bölüşümün dışında kaldı.
Yüz yıl önce Ortadoğu sınırları, o günün galipleri ve emperyal güçleri tarafından çizildi. Ama köprülerin altından çok sular geçti. Artık tek kutuplu dünya düzeni var. ABD; İngiltere ve Fransa tarafından çizilen haritayı beğenmiyor. Yeni bir harita çizmek, yeni bir statüko belirlemek istiyor. Büyük Ortadoğu Projesi, bunun adı. Bölgemizde ve ülkemizde yaşadığımız istikrarsızlık, terörizm ve vekâlet savaşları, yeni sınırlar çizmek istiyor olmanın getirdiği sancılardır.
Geçtiğimiz günlerde, New York Times’ın internet sayfasında Nick Danforth’un; “Farklı Sınırlar Ortadoğu’yu Kurtarabilir miydi?” başlıklı makalesi yayımlandı. Makalede açık olarak, yeni bir harita ihtiyacı ifade ediliyor. ABD’nin, Ortadoğu’da yeni bir siyasal harita çizme isteği yeni bir şey değil ki! 10 sene önce de Amerikalı Yarbay Ralph Peters’ın Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde (Armed Forces Journal) yayınladığı, bölgemizi ve ülkemizi Büyük Orta Doğu Projesi’ne yönelik olarak balkanizasyona tabi tutan, bölen ve parçalayan harita, bu iradenin sonucuydu.
Dün İngiltere ve Fransa, Bugün Amerika
Dün Sykes ve Picot’ya harita yaptıran güç, İngiltere ve Fransa’ydı. Bugün Peters’a harita yaptıran ve Nick Danforth’a bu ihtiyacı yazdıran güç, ABD’dir. Bugün ülkemizde ve bölgemizde yaşadıklarımız; Peters’ın haritasını üç aşağı beş yukarı gerçekleştirebilmek için yapılan operasyonların sonucudur.
Ne yazık ki; bugün yaşadıklarımızın ne olup ne olmadığının ayırdında olmayanlar, zır cahil olanlar, gaflet (AS: aymazlık), delalet (AS: “dalalet” olacak, sapkınlık) ve hıyanet içinde olanlar var! Ülkemizin iktidarını elinde bulunduranlar; “Bugün Ortadoğu’da olanlar; Sykes-Picot düzeninin yıkılışı, Osmanlı ruhunun yükselişi ve İslam Ümmetinin 21. Yüzyıl’daki dirilişidir.” diyor. Bu sözler; kelimenin tam anlamıyla su katılmamış cehaletin, akıldan yoksun olmanın ve tarihsel derinliğe sahip olmamanın somut bir ifadesidir.
Türkiye Dönüm Noktasında
Kesinlikle bilinmelidir ki; Ortadoğu’da yeni bir siyasal harita çizilmesinde ve yeni bir statüko belirlenmesinde, Türkiye’ye ve İslam’a avantaj sağlayabilecek bir getiri söz konusu değildir. Bu değişikliğin sonucunda, hem İslam hem de Türkiye kaybeder.
Tarihte; her bir zaman dilimi, bir dönüm noktasıdır. Geçmiş belirlendiği için, tarih de tek bir yol olarak gelir. Gelecek ise, sonsuz sayıda seçenek sunar toplumlara. Bu yolların bazıları iyi, bazıları kötüdür ve felaketler içerir.
İşte Türkiye, tam olarak böyle bir dönüm noktasında. Sorun ise; farkındalığı olan siyasetçiler tarafından yönetilip, yönetilmediğimizdir.

Saygılar sunarım. (17.5.16)

=========================================================

Dostlar,

Sayın E. Amiral Türker ERTÜRK‘ün gözlemi ve uyarısı son derece yerinde.
Yeni Osmanlıcıların düştükleri tarihsel – bilimsel yanlışlar öylesine çok ki..
Salt 1 tanesini, daha önce de bu sitede yazdık ama biz gene anımsatalım :

Bilindiği gibi Kurucu Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi, 2. Padişah (Bey) olarak 3 Bizanslı kadın (Asporçe, Theodora ve Horafira) ile evlenmişti. Örn. Horafira, sözde Müslüman omuş ve Nilüfer Hatun adını almıştı. Böylelikle 3. padişah 1. Murat, % 50 Osmanlı (Oğuzların Kayı Boyu) genetiği taşımaktadır. Ardından gelen 33 Padişahın hiçbiri Türk esş almamışlardır. Tümünün de eşi yabancı kadınlardır. Dolayısıyla Kayı Boyu genleri, 36. Osmanlı Padişahı Vahdettine’e dek 34 kez yarılanarak aktarılmıştır. Genetik açıdan

= 5,82076609134674072265625e-11 oranında genetik olarak Osmanlı olmak demektir.
Yani yüz milyarda 5,8.. Kabaca 17 milyarda 1!

Buyurun, Yeni Osmanlıcılar.. size “saf kan” Osmanlı saltanatı! Ve peşinden sürüklenin..
Osmanlı’nın kalmayan ruhunun ihya olacağı boş hayallerini kurun..

Sevgili halkımız; bilim ve akıl dışı boş söylemlerle seni meşgul eden siyasetçileri artık tanı
ve dışla.. Sen bu masalları yutmazsan, masalcı siyasetçiler bunları artık sana anlatamayacak..
Kabahatin büyüğü senin aziz kardeşim; Nazım’ın içi yanarak yazdığı gibi..

Her şey bir yana, işin özü : Türkiye Dönüm Noktasında..

AKP iktidarının durdurulması gerek.. hem de hızla..

BOP_haritasi

RTE, onlarca kez (34 ya da 36 kez!) BOP Eşbaşkanı olduğunu itiraf etti. Yani yukarıdaki haritanın gerçekleştirilmesi için ABD Başkanı ile birlikte “Eşbaşkan” olduğunu. Eeee!?!

Sevgi ve saygı ile.
22 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

AFGANİSTAN’DA NELER OLUYOR ??

E. Amiral Türker ERTÜRK

portresi_gulumseyen

AFGANİSTAN’DA NELER OLUYOR ??

ABD ve Afganistan yönetimleri arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Bunun kamuoyuna malolan ilk belirgin işareti ABD’nin yeni göreve başlayan Savunma Bakanı Chuck Hagel’in geçtiğimiz Cumartesi Afganistan’a yaptığı ziyaret sırasında ortaya çıktı.

Esasında ABD yönetimi ile Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai arasında son dönemde gittikçe artan bir gerginlik olduğu biliniyordu. Son ziyaret sırasında karşılıklı suçlamalar ile Hagelve Karzai’nin görüşme yapmasına rağmen kameraların karşısına geçip ortak basın toplantısı yapmaması, iki ülke arasındaki soğukluğun geldiği son durumu göstermesi açısından dikkat çekiciydi.

Gerginliğin su yüzüne çıkmasına neden olan olaylar Chuck Hagel’in Afganistan’a gelir gelmez ülkede iki bombalı intihar saldırısının meydana gelmesi ve toplam 20 Afganlının yaşamını kaybetmesi ile başladı. Bu saldırıların arkasından önce Afgan yönetiminden daha sonra Amerikalılardan olmak üzere karşılıklı suçlamalar geldi.

Hamit Karzai “Saldırıların komplo olduğunu, amacın hükümetin ülkede güvenliği hala sağlayamadığı algısını yaratmak olduğunu,

  • ABD’nin Taliban’la işbirliği yaparak güvenlik zafiyeti oluşturduğunu,

müttefik askerlerin sayısının azalması durumunda işlerin daha da kötüye gideceğinin gösterilmeye çalıştığını..” söyleyerek ABD’yi suçlamıştır.

Terörün arkasında ABD var!

Karzai tarafından ABD’ye karşı yapılan bu suçlama öyle yenilir yutulur cinsten bir şey değildir. Afganistan Devlet Başkanı, açıkça son patlamalara da işaret ederek
bu terör saldırılarının arkasında ABD‘nin olduğunu söylemektedir.

Karzai’nin ABD’ye karşı bu suçlayıcı açıklamalarından sonra Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (International Security Assistance Force) ve ABD Afganistan Kuvvetleri (U.S. Forces Afghanistan) Komutanı olan Deniz Piyade Orgeneral
Joseph F. Dunford “12 yıldır Afganistan’da çok zor şartlar altında savaşıyoruz, şehit verdik ve kan döktük. Burada istikrarsızlık ve şiddet bizim avantajımıza olamaz.” demiştir.

ABD Savunma Bakanı Hagel ise, “Karzai’ye bunların doğru olmadığını söyledim.” demiştir.

Karzai ve yakın ekibi ABD’nin davranışlarından uzunca bir süredir memnun değildir. ABD Afganistan’da bir yardım gücü olarak değil adeta bir işgal gücü havasında görev yaptığını düşünüyor. ABD çok sık olarak Afganistan hükümetinin kararlarını eleştiriyor ve ihlal ediyor. Hatta bu yüzden Afgan halkı hükümeti “kukla ve köle“ olarak görüyor.

Örneğin Afganistan’daki Guantanamo olarak nitelenen işkence ve kötü muamele iddiaları ile gündeme gelen Bagram hapishanesinin kontrolünü ABD hala Afganistan makamlarına devretmiyor ve erteliyor. ABD yetkilileri “Bagram hapishanesini devretmeyeceğiz çünkü isteklerimiz kabul edilmedi.” diyorlar.

ABD yetkililerinin istekleri ise, tutukluların salıverilmeleri durumunda veto yekisi ve istedikleri zaman içeriye girip sorgulama yetkisi. Sanırım içeri girdikten sonra
tırnak çekme yetkisi de istiyorlardır!

Karzai halka, “Bagram hapishanesinde tutuklu bulunanlardan haklarında suçlama bulunmayanları salıvereceğiz.” sözü vermiş. ABD ise, yıllardır haklarında kanıt olmadan binlerce insanı burada tutuyor. Bu da gösteriyor ki, Afganistan egemen bir ülke değil, ABD’nin işgali altında.

Karzai yönetimi “ABD’nin Katar’da Taliban temsilcileri ile her gün görüştüğünü” söylüyor. Doğrudur! ABD tek kutuplu dünya düzeni içinde küresel liderliğini ve askeri üstünlüğünü sürdürebilmek için Taliban’la, El Kaide’yle ve PKK ile görüşür ve hedeflerine yönelik olarak onlara operasyonlar yaptırır.

Taliban, El Kaide ve PKK

ABD için; Taliban Afganistan’da 2014 sonrasında da askeri varlığını devam ettirebilmesinin, El kaide Suriye’de Beşar’ı devirebilmesinin,
PKK Türkiye
’yi rejim değişikliğini zorlayabilmesinin enstrümanıdır.

Afganistan doğu ve güneyde Pakistan, batıda İran, kuzeyde Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, doğuda da ufak bir sınırla Çin ile çevrilidir. Ticaret yollarının odak noktalarından birinde bulunan Afganistan’ın jeopolitik ve jeostratejik önemi
çok büyüktür. Afganistan bu konumu nedeniyle tarih boyunca İranlılar, Makedonyalılar, Araplar, Moğollar, İngilizler ve Sovyetlerin istilasına uğramıştır.

ABD 2001’den beri bulunduğu Afganistan’ı 2014 sonunda terk etmek istememektedir. ABD’nin Afganistan’da kalabilmesinin gerekçesine ihtiyacı vardır. Gerekçe yok ise yaratılır!

Afganistan petrol ve doğalgaz zengini orta Asya için ABD’nin ileri üssüdür. Afganistan hegemonyaya direnen ve bir bahane ile müdahale edilmek istenen İran’ı doğudan kıskaca almaktadır. Afganistan Doğu’nun yükselen siyasi, ekonomik ve askeri gücü olan Çin’i batıdan kuşatmaktadır.

Bu nedenlerle 2014 sonrasında da ABD’nin askeri gücünün ve üslerinin Afganistan’daki varlıklarını bir biçimde devam ettirmesi yaşamsal öneme sahiptir.

Size, aramızda kalması koşulu ile bir haber vereyim :

Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti Komutanlığı görevini 2014’de Türkiye üstlenecek. Ülkemiz bölünme tehdidi altındayken, yurtseverlerimiz operasyonlarla
tutsak edilmişken, terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ülkemizde
ihtiyaç varken bu dangalakça karara ancak şapka çıkarılır. (15.3.13)

Saygılar sunarım.