Etiket arşivi: Tansu Çiller

85. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı


85. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

Dostlar,

Geçen yıl bu gün sitemizde yayımladığımız yazımızı dikkatinize getiriyoruz :

Bir “küçük” farkla..

  • Artık Türk Abecesi 29 değil 32 harf!

Q, W ve X.. de harflere katıldı..

Nedenleri belli..

Anayasal Resmi Dil Türkçe‘nin yazımı için gerekmiyor bu harfler dilbilim açısından..

Kürtçe için isteniyor, Kürtler istiyor..

Bir başka dilin yazımı için bir başka dilin abecesi bozuluyor..

Bu denli bilgi birikimi, dil uzmanlığı, yurtseverlik, tarih bilinci, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık ve Anayasa’nın 174. madesi ile korunan Devrim yasalarına saygı olsa olsa AKP iktidarında olurdu değil mi??

İmralı sakini istiyor “tak”;

AKP yerine getiriyor “şak”!

Tak-şak paşa olarak adı çıkan eski genelkurmay başkanlarından Doğan Güreş ve
eski başbakanlardan Tansu Çiller ilişkisi gibi..

Ey AKP’liler bilesiniz; gidişiniz hayırlı değil..
Günahlarınız Kaf dağının ardından görülüyor..

Sevgi ve saygı ile.
1.11.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

84. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

Dostlar ,

Bu gün, 1 Kasım, Devim tarihimizde aynı zamanda HARF DEVRİMİ‘nin de yıl dönümü.

Az önce 1 Kasım 1922’de Saltanatın Kaldırılması ile ilgili yazımızı sizlerle paylaştık.

Şidi de Saltanatın hallinden 6 yıl sonra bir başka köklü devrime değinmekteyiz;
HARF DEVRİMİ..

Söylemesi dile kolaydır.. Milyonlarca insanın, okuma-yazma oranı % 7’yi geçmemesine karşın, yüzlerce yıldır kullanageldiği en temel yaşam ve iletişim araçlarından biri olan ABECE’yi (alfabeyi) değiştiriyorsunuz.. Bir seferberliktir, yürek işidir. Geçmişle anlamsız takıntıları kopararak ülkeyi ve ulusu çağdaş Batı uygarlığına döndürmektir. Tam anlamıyla devrimci bir eylemdir..

Yapıp edenlere selam olsun!

ATATÜRK, yeni Abece tanıtımı için Başbakan İnonu ile Kayseri’de

Özlü değerlendirmemizi aşağıda bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net


84. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

     Dil; insanların zihinsel etkinliklerini oluşturması ve aktarması için bir araçtır.
Zihinsel etkinliklerin çok önemli bir kesiminin dil tarafından oluşturulması ve ifade edilmesi, dili insan için yaşamsal kılar.

Bir devlet içinde yaşayan halkın aynı resmi dili yazıp, konuşması ve bu dilin
bütün bireylerce anlaşılır olması gerekir ki; o devlet düzen ve dirlik içine yaşayabilsin. Osmanlı devletinde dil birliği” yoktu. Saray halkı ve aydınlar Arapça ve Farsça’dan oluşan “kokteyl ya da salata” bir dil olan Osmanlıcayı kullanırken; halk çoğu yerde Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın duru Türkçesini yer yer de Arapça’yı kullanıyordu. Dolayısıyla ne halk Saray çevresini ve aydınları anlayabiliyor ne de birbirleriyle anlaşabiliyorlardı.

Okuma-yazma oranı, Arap abecesinin çok zor ve karmaşık oluşu, çocukların
6 aydan önce sökemeyişleri, Osmanlı yönetimim eğitimi ihmali gibi nedenlerle % 7 dolayında idi. Kadınlarda %1’lere düşmekteydi ve okur-yazarların çoğu gerçekte
salt okuyabiliyor fakat yazamıyordu.

Mustafa Kemal Atatürk bu karışıklığın giderilmesi ve çağdaş laik düzene geçişte dilin önemini bildiği için, Türk abecesine (alfabesine) yakın olan Latin kökenli, 29 harfli yeni bir abece ortaya çıkardı.

1 Kasım 1928’de Latin esasından alınan harfler, (Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek) “Türk harfleri” adıyla 1353 sayılı yasayla kabul edilmiştir. Yazı dilinde kullanılan Arap abecesi yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden
Harf Devrimi yapılmıştır.

Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul Sarayburnu Parkı’nda düzenlenen bir şenlikte, Harf Devrimi’ni halka şu sözleriyle duyurmuştur:

     “Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki; Milletimizin yazısıyla, kafasıyla bütün uygar alemin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz..” demiştir.

Atatürk, 9 Ağustos 1928’de İstanbul Sarayburnu Parkı’nda

Harf Devrimi, büyük bir tarihsel olaydır. Sosyal, kültürel ve siyasal alanda geniş yankıları olmuştur.

1 Kasım 1928’de “Türk Harfleri Hakkındaki Kanun” çıkarılarak Harf Devrimi yürürlüğe konulmuş; Yurt çapında çok yoğun çalışmalar yapılarak, Başöğretmen Atatürk önderliğinde yeni abece hızla halkımıza öğretilmiştir. Yeni Türk Alfabesi’nin benimsenmesinin ardından, 24 Kasım 1928’de yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi’ne göre, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka
yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Atatürk bu çalışmalara “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sıfatıyla katılmıştır.

İnsanlık tarihinde, Ulusu’na öğretmenlik yaparak okuma-yazma öğreten bir “Başöğretmen-Ulusal Önder” örneği görülmemiştir.

Latin harfleri üzerinden, çağdaş Batı dünyası ile köprü kurma olanağı böylelikle sağlanmıştır. Günümüzde, Latin harflerini kullanmayan ülkeler ve halkları, büyük güçlükler çekmektedir. Neredeyse evrensel iletişim aracı durumuna gelen İngilizce’nin Latin harfleriyle okunup-yazılması, Atatürk’ün uzak görüşlülüğünün bir başka kanıtıdır.

Atatürk, Dil Devrimi’nin yaşatılması ve kökleşmesi için, kendi parasıyla “Türk Dil Kurumu adıyla bir dernek de kurmuştur (12.07.1932). 12 Eylül 1980 darbesiyle Atatürk’ün vasiyeti çiğnenerek devlet dairesine dönüştürülen Atatürk’ün vasiyeti olan bu Kurum eski durumuna dönüştürülmeli; Dil Devrimi, ulusal birliğin en temel aracı olarak titizlikle korunmalı ve sürdürülmelidir.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

MAĞDURE..

RİFAT SERDAROĞLU



MAĞDURE

Başbakan Erbakan’ın yardımcısı Tansu Çiller, Salı günü ifade vermek üzere Savcılığa gitti. Ankara Başsavcı Vekili O’nu Adliyenin kapısında;

“Hoşgeldiniz Sayın Başbakanım” diye karşıladı. Tıpkı Genelkurmay Başkanını ve Orgenerallerini; “Hoşgeldiniz Sayın Komutanım” diyerek karşıladıkları gibi !…

Çiller; “Geldim, belgelerin tümünü gördüm. Açıklamamı TBMM Komisyonunda yapacağım.” diyerek, ifade vermeye değil, savcının ifadesini almaya geldiği havasını verdi…

Özel Yetkili Savcı Mustafa Bilgili’ye yardımcı olmak üzere düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak isterim. Tansu Çiller açıklamasını 7 Kasım’da TBMM Darbeleri İnceleme Komisyonu’nda yapsın, ben de o zamanki DYP Genel İdare Kurulunda ve DYP Meclis Grubunda yapılan konuşmaları ve bildiklerimi sizlere anlatacağım.

Sayın Savcı;

*Devleti yöneten Başbakan-Başbakan Yardımcısı gibiler “Dürüst, namuslu ve Şeffaf” olmadırlar.
*Servetlerinin hesabını Yargıya ve Kamuoyuna açık-net-doğru olarak vermelidirler.
*Servetlerini, “Çıkına-Annesinin yastığının altına- Çocuklarının pipisine” bağlamamalıdırlar.
*Hizmetçilerinin üzerine çiftlik alıp, önce inkar edip sonra kabul etmemelidirler.
*Başka ülkenin vatandaşı olmamalıdırlar. Yabancı ülkeye vatandaş olurken,
öncelikle “o ülkenin menfaatlerini koruyacakları” yeminini etmemelidirler.
*Servetleriyle ülkelerine yatırım yapmalıdırlar. Başka ülkelere yatırım yapmaları, ülkelerine güvenmedikleri anlamına gelir.
*Birbirlerini “Hırsızlıkla-Mürteci olmakla” suçladıktan sonra,
“TBMM Komisyonlarında aklanmayı” hükümet kurmanın öncelikli şartı yapmamalıdırlar.
*Genel Seçim öncesi vatandaşa verdikleri sözlerin aksine, kendilerine oy verenlerin iradelerini yani “Milli İradeyi” satmamalıdırlar.
*Uluslararası Bankerlerin oyununa gelip, ülkeyi ekonomik krize sokarak, kendi servetleri kat-kat arttırırken, milletin servetini bir gecede yarı yarıya azaltmamalıdırlar.
*Cesur olmalıdırlar. Milli irade yara aldığında susup, koltuklarına yapışmadan konuşmalılar, tavır almalıdırlar. Aradan 15(ON BEŞ) yıl geçtikten sonra konuşmamalıdırlar. Kendi ayıplarını ve yüreksizliklerini bilip, susmalıdırlar.
*Bu kişiler kooperatif ve imar planlarında yapılan yasa dışı oynamalarla bir günde 500 Milyon Dolar rant sağlamamalı ve sağlatmamalıdırlar.
*Bu kişiler, “Milletvekilleri ikna odası”, “Milletvekilleri Borsası” konusunda ne biliyorlarsa isim-isim konuşmalıdırlar. Herkesin haysiyet ve namus anlayışının kendilerinki gibi olmadığını anlamalıdırlar.
*TBMM’de ettikleri yemine (Devletin varlığı ve bağımsızlığı + Atatürk İlke ve Devrimleri + Lâik Cumhuriyet ilkesine uymak) sadık olmalılar ve ettikleri yemini, siyasi çıkarları uğruna çiğnememelidirler…

Sayın Savcı;
Şevket Kazan’ı da dinleyecekmişsiniz. Ona, Çiller hakkındaki söylediklerini ve elindeki Çiller dosyalarını sorunuz. Bu belgeler gazetelerde ve televizyonların arşivlerinde de mevcuttur.
Ayrıca Anayasamızın 174. Maddesi ve bu madde ile ilgili kanunlar yürürlükte iken, Başbakanlık Konutundaki Tarikat-Cemaat önderlerinin davetini ve Erbakan-Çiller Hükümeti zamanındaki “Lâiklik İlkesi” aleyhine verilen beyanatların da sorulması, Anayasa Mahkemesi kararlarının incelenmesi
sizlerin yolunuzu açacak ve adaletin tecellisi sağlanmış olacaktır…

Sayın Savcı;

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temelini oluşturan Anayasamızın ilk üç maddesine gönülden bağlı(!) “Erbakan-Çiller” Refahyol Hükümetinin gerçek yüzü, Savcılığınızın yapacağı titiz araştırma sonucu mutlaka ortaya çıkacaktır. Aylardır tutuklu olarak yargılanmayı bekleyen Profesör Kemal Gürüz ve öbür Askerler de suçlarını öğrenmiş olacaklardır. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Sağlık ve başarı dileklerimle. 05 Ekim 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11