Etiket arşivi: tampon bölge

Türkiye’nin, İdlib cehenneminden çıkmasının yolu!..

Türkiye’nin, İdlib cehenneminden çıkmasının yolu!..

Uğur DÜNDAR
SÖZCÜ, 26.02.2020 https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/turkiyenin-idlib-cehenneminden-cikmasinin-yolu-5646053/

Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ‘dan çarpıcı açıklamalar… Elekdağ, “

  • Türkiye, kitlesel sığınmacı göçüne set çekmek ve sınır güvenliği sağlamak amacıyla İdlib-Türkiye sınırları boyunca Suriye topraklarında 10 km derinliğinde bir tampon bölge oluşturmalı.” dedi.

Değerli okurlarım,

Son iki hafta boyunca İdlib’deki olaylar baş döndürücü ve endişe verici bir şekilde gelişti. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Suriye ordusunun saldırılarıyla 13 askerimizin şehit olmasının ardından, 12 Şubat’ta partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmayla Rusya’yı, İdlib’de izlediği politika nedeniyle oldukça sert ifadelerle suçladı. Esad ordusu, şubat sonuna kadar Türk gözlem noktalarının gerisine çekilmediği takdirde, bunun TSK’nın fiili müdahalesiyle gerçekleştirileceğini açıkladı. “Suriye kuvvetleri nerede karşımıza çıkarsa orada vuracağız”, “Onları Soçi Mutabakatı sınırlarına kadar kovalayacağız.” dedi. Bu arada soruna çözüm bulmak amacıyla Moskova’da, Türk ve Rus heyetleri arasında yapılan müzakereler bir sonuç vermedi. Esad’ın Ankara’nın uyarılarını dikkate almayarak Rus uçaklarının desteğiyle sürdürdüğü harekatta iki şehit daha verdik. 21 Şubat akşamı gerçekleşen Erdoğan-Putin telefon görüşmesi sonrasında da rahatlatıcı bir gelişme olmadı. Halen Ankara- Moskova hattındaki riskli gerilim ciddiyetini koruyor…

Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile bugünkü söyleşimizde, İdlib’deki tehlikeli durumu tüm boyutlarıyla ele alacağız.
★★★
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, sorunun Soçi Mutabakatı’nın uygulanmasından çıktığını biliyoruz. Ancak bu konuya girmeden önce, harekat sahasındaki durumu okurlarımızla paylaşalım.

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ültimatomuna ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) İdlib’de yaptığı yoğun yığınağa rağmen, Suriye ordusu ilerlemesini sürdürdü.

  • Esad, “Halep ve İdlib’in kurtuluş mücadelesi kuzeyden gelen içi boş açıklamalara rağmen devam edecektirKontrolümüz dışındaki tüm Suriye toprakları geri alınacaktır.diyerek Erdoğan’a meydan okudu.

    Bu ortamda 20 Şubat’ta El Nusra bağlantılı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) militanları ve Türkiye’nin denetimindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) birlikleri, TSK‘nın topçu ateşinden de yararlanarak Kriminas-Neyrap bölgesinde başarılı bir taarruzla Esad kuvvetlerini gerileterek Neyrap köyüne girdiler. Ancak, Rus uçaklarının müdahalesi üzerine muhalefet kuvvetleri yeni mevzilerinde tutunamadı ve geri çekildi. Rus uçaklarının ateşiyle 2 askerimiz şehit oldu, 5 askerimiz de yaralandı.

RUS UÇAKLARININ SALDIRISI TÜRKİYE’YE BİR MESAJDIR

(U.D.): Moskova bu şekilde Ankara’ya bir mesaj mı verdi?

(Ş.E.): Bundan kuşkunuz olmasın!.. Moskova’nın verdiği mesaj şudur:

  • Eğer, şubat ayı sonunda TSK, Türk Hükümeti’nin çılgınca talimatı uyarınca, Esad ordusunu Türk gözlem noktalarının gerisine sürmek için bir harekata girişirse, karşısında Rus Hava Kuvvetleri tarafından desteklenen bir Suriye ordusunu bulacaktır… Yani işler bir Türkiye- Rusya askeri çatışması boyutuna taşınmıştır.
  • Böylece, Şam yönetimine verilen ültimatom çöp sepetine atılmış oluyor.

Erdoğan’ın Putin’le iyi ilişkilerine güvenerek, TSK’nın Esad’ın ordusunun hakkından gelmesine Rusya’nın seyirci kalmasını sağlayabileceği yolunda beslediği safiyane umutlar boşa çıkmıştır. Düşününüz bir kere… Rusya asırlar boyunca gerçekleştirmek istediği sıcak denizlere çıkmayı öngören stratejik hedefini Suriye’de bir deniz ve hava üssü kurarak gerçekleştirmiştir. Bu bakımdan, Rusya’nın, kendisine paha biçilmez değerde askeri ve siyasi “leverage” (kaldıraç gücü) sağlayan bu olanağı sunan Suriye’yi ve ordusunu Türkiye’nin insafına terk edeceğini umut etmek akla ve gerçeğe aykırıdır. Keza, Rusya’nın Suriye hava sahasını Türkiye’ye açabileceğini düşünmek de çok yanlıştır…

(U.D.): Türkiye, Suriye topraklarına yoğun bir askeri yığınak yaptı. Basından öğrendiğimize göre yığınak, tanklar da dahil 2 bin zırhlı araç ve 10 bin kişiden oluşuyor… Bu koşullarda bu güç hangi amaçla kullanılacak?

HAVA DESTEĞİ OLMAYAN ASKERİ YIĞINAK RİSKTİR

(Ş.E.): Verili koşullarda, hava desteği olmayan bu gücü Suriye ordusuna karşı kullanmak, ancak Rusya ile savaşa yol açacak aşırı riskli bir süreci göze almakla mümkün olabilir. Bu nedenle caydırıcılığından da çok şey yitirden bu gücün askeri bir işlevi kaldığı iddia edilebilir mi? Esasen daha başlangıçta hava desteğinden yoksun olan bu kuvveti muhtemel savaş alanının merkezine konuşlandırmak, büyük basiretsizlik ve hata örneği değil mi? Kuvveti konuşlandırdıktan sonra da hava savunma ihtiyacının karşılanması için Türk kamuoyu gözünde şeytanlaştırılan ABD’den Patriot füzeleri talep edilmesi de traji-komik bir olay.

  • Stratejik akıldan bir nebze nasibini almayan liderler tarafından yönetiliyoruz.

(U.D.): Bir savaş durumunda ABD ve NATO Türkiye’ye fiilen yardım etmez mi?

(Ş.E.): ABD Dışişleri Bakanı Pompeo önce “Türkiye’nin yanındayız diyerek umut verdi. Fakat sonra Başkan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien, ABD’nin desteğinin fiili değil, siyasal olacağını vurguladı. NATO’ya gelince, İttifak Şartı’nın 5. maddesine göre, NATO ancak bir üye devlet topraklarının bir başka devletin saldırısına uğraması durumunda fiili yardımda bulunabiliyor. Türkiye’nin durumu, 5. madde kapsamında değil.

(U.D.): Ankara ile Moskova birbirlerini 17 Eylül 2018’de Soçi’de imzaladıkları İdlib Mutabakatı’na uymamakla suçluyorlar. Tarafların görüşlerini izah eder misiniz?

RUSYA TÜRKİYE’Yİ İKİ SEBEPTEN SUÇLUYOR

(Ş.E.): Rusya Türkiye’yi, şu iki temel yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmakla suçluyor:

  1. Birincisi, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından terörist olarak tanımlanan silahlı radikal cihatçı gruplarla ılımlı silahlı grupları ayrıştırmasını, bu işlemden sonra da radikal cihatçı unsurları önce silahsızlandırılıp marjinalleştirmesini, sonra da etkisizleştirilmesini…
  2. İkincisi ise Halep-Lazkiye bağlantısını sağlayan M-4 ile Halep-Şam bağlantısını sağlayan M-5 karayollarının ve güzergahlarının teröristlerden temizlenmesini öngörüyor.

    Moskova Ankara’yı, geçen 1.5 yıl içinde, yükümlülüklerini yerine getirmek için hiçbir şey yapmamakla ve ateşkesi cihatçı teröristleri korumak için kullanmakla itham ediyor.

    Bu durumda cihatçı teröristlerin işini bitirme görevinin Suriye ordusu tarafından üstlenildiğini ve Ankara’nın buna itiraz etmeye hakkı olmadığını vurguluyor. Moskova, aynı zamanda Türk gözlem noktalarına da artık gerek kalmadığını, bu nedenle bunların kaldırılmasını talep ediyor. Bilindiği üzere 12 Türk gözlem noktasının üzerinde konuşlandığı ateşkes hattı, muhaliflerle BM tarafından terörist olarak tanımlanmış grupların yaşadıkları yerleri, Şam Hükümeti denetimindeki alanlardan ayırmak için tesis edilmişti.

(U.D.): Ankara da bu suçlamalara kendi teziyle karşılık veriyor.

ANKARA, SURİYE ORDUSUNUN ATEŞKES HATTINDAN ÇEKİLMESİNİ İSTİYOR

(Ş.E.): Ankara itirazını Soçi Mutabakatı’nın 2. maddesindeki,“Rusya, İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacak ve mevcut statüko korunacaktır” hükmüne dayandırıyor ve Moskova’yı Ankara’nın onayını almadan Suriye ordusunun operasyonlarını desteklemek ve bu yolla ateşkes hattının ve statükonun ihlaline yol açmış olmakla suçluyor. Bu nedenle Ankara, statükoya uyulmasını ve Suriye ordusunun Türk gözlem noktalarının oluşturduğu ateşkes hattının ardındaki eski mevzilerine çekilmeleri istiyor. Bu amaçla da Türk gözlem noktalarının yerlerinde kalacaklarını ısrarla belirtiyor. Tabii bu ısrar Ankara’nın İdlib’e yönelik ajandasından kaynaklanıyor.

(U.D.): Nedir bu ajanda?

GÜVENLİ BÖLGE TÜRKİYE’YE TEHDİTLER OLUŞTURUR

(Ş.E.): Ajandanın ne olduğunu Cumhurbaşkanı’nın 21 Şubat’ta cuma namazından çıkışta yaptığı şu açıklamadan öğrendik:

“İdlib’den bir milyona yakın insan Türkiye’ye doğru göç etti. Biz bunlara nerelerde iskan imkanı sağlayacağız? Sınırımızdan Suriye’nin içine doğru 30-35 km gibi bir koridora güvenli bölge ilan edelim dedik. Bu güvenli bölgede briket barakalar yapalım dedik…”

Bu ifadelerden, Ankara’nın İdlib’de kendi denetiminde özel statüsü olacak bir güvenlik alanı elde etmenin peşinde olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin ve Afrin’in sınırlarına bitişik bu alan, 30-35 km derinlikte olacak ve bu alana sığınmacılar yerleştirilecek.

Son derece tehlikeli olan bu proje Türkiye’nin yanı başında Peşaver gibi felaket bir yapının kurulmasına yol açar. Çünkü Suriye’deki El Kaide uzantısı tüm radikal cihatçıları aileleriyle birlikte mıknatıs gibi kendine çeker. Buradaki teröristler, onları dışarıdan finanse eden devletler tarafından Türkiye’ye karşı kullanılır.

Ankara’nın halen verdiği mücadelenin, Soçi Mutabakatı‘nın revizyonuyla saptanacak yeni ateşkes hattının, bu “sözde güvenli bölgenin” sınırlarının azami genişlikte olmasını sağlama hedefini güttüğü anlaşılıyor.

  • TBMM’nin mutlaka toplanarak Mehmetçik’in bu maksat uğruna ateşe sürülmesinin doğru olup olmadığı hususunda karar vermesi gerekiyor.

Ankara’nın gözlem noktaları konusundaki ısrarının da bu konuyu yeni ateşkes hattının çiziminde pazarlık unsuru olarak kullanmak istemesinden ileri geldiği anlaşılıyor.

(U.D.): Peki bu güvenli bölgenin Peşaver gibi olma tehlikesini önlemenin bir yolu yok mu?

(Ş.E.): Tabii ki var!.. Türkiye salt kitlesel sığınmacı göçüne set çekmek ve etkin bir sınır güvenliği sağlamak amacıyla İdlib-Türkiye sınırları boyunca Suriye topraklarında 10 km derinliğinde bir tampon bölge oluşturmalı ve İdlib’deki 12 gözetleme noktasını tampon bölgenin Suriye sınırları boyunca bariyerlerle birlikte konuşlandırmalıdır.

  • Bu şekilde İdlib cehenneminden kaçan Suriyeli göçmenler ile cihatçıların Türkiye’ye sızması önlenebilir.
  • Esasında İdlib’deki El-Kaide uzantısı radikal cihatçı unsurlar Türkiye için de ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bu nedenle, Suriye ordusunun bu unsurlara bitirici darbeyi vurması Türkiye’nin lehinedir. Ankara’nın buna karşı çıkması, altını çizerek söylüyorum, büyük saçmalıktır, makul ve rasyonel değildir.

(U.D.): Esasında Cumhurbaşkanı da “Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır.” diyerek aynı şeyi söylemiyor mu?

SURİYE’DE REJİMİ YIKMA HEDEFİ YANLIŞTIR, HATADIR

(Ş.E.): Cümlenin yarısı doğru, yarısı da yanlış…

  • Suriye’de rejimi yıkma hedefi sakattır, hatalıdır!..  

Suriye’de Baas rejimi, bürokratik, askeri ve yaygın istihbarat ağına dayanan yönetici yapısıyla iktidarı desteklemekte ve ülkeyi bir arada tutmaktadır. Karşısında da ülkeyi yönetebilecek kapasitede, direniş gücü kuvvetli ve uluslararası toplum tarafından desteklenen bir muhalefet yoktur. Türkiye’nin korumasında bulunan ÖSO ise tam bir dayanışma içinde bulunmayan, tümü düzenli ve disiplinli gruplardan oluşmayan, gevşek bir yapıya sahiptir. Esasen bu zafiyeti nedeniyle de muhalefet giderek cihatçı-Selefi eksene kaymıştır.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlayamadığı husus, Irak’ta rejimi temsil eden Baas Partisi’nin yasaklanmasının ve Irak ordusunun lağvının ülkede iç savaşa yol açtığı ve ülkeye terörü ve kaosu getirdiğidir.

IŞİD’in Ortadoğu’nun ve dünyanın başına bela olmasının zeminini bu kararlar hazırlamıştır. O kadar ki Irak’ın işgalinden bugüne dek 17 yıl geçmesine rağmen ülke hâlâ istikrar ve barışa kavuşamamıştır.

  • Bu nedenle Suriye’de rejimin yok edilmesini öngören bir hareket, aynen Irak’ta olduğu gibi sonu gelmez bir kaosa, iç savaşa ve ülkenin geri kalan varlıklarının da mahvolmasına neden olacaktır.

Bunları belirtmemin nedeni, özellikle Rusya ile yaşadığımız hali hazır krizin, Ankara’nın Şam ile doğrudan ilişki kurulmasına daha sıcak bakmasına zemin hazırlayabileceğini düşünmemden ileri geliyor. Aracısız, doğrudan temas ve işbirliği ortamında birçok çetrefil sorunun çok daha kolay çözümü mümkün olacaktır. Böyle bir gelişme durumunda da muhatabımızın Baas yönetimi olacağına hazır bulunmalıyız…

Sabahattin Önkibar : Genelkurmay Hükümeti böyle ikna etti

Sabahattin Önkibar :
Genelkurmay Hükümeti böyle ikna etti

 

 

 

 

 

portresi_kravatli


Aktaracaklarım kulis fısıltısı değil kesin bilgidir ve kaynağı Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Önce PKK’ya karşı başlatılıp sürdürülen operasyonlarla ilgili bazı bilgiler:

TSK, “çözüm süreci” boyunca PKK’yı izlemekten vazgeçmeyip
sürekli bilgi depoladı ve istihbarat kaynaklarını aktif tuttu. 
Dahası, Kandil dahil bütün PKK kamplarını sürekli gözetledi! Bugünlerde yapılan taarruzlar ise asla imaj değil kesin imha operasyonları. Bazılarının iddia ettiği gibi dağlar taşlar vurulmuyor, mağara ve inler yerle bir ediliyor.

75 UÇAK VE HAVADA İKMAL

Yapılan ilk operasyon Türkiye’nin bugüne kadar PKK’ya yaptığı en büyük harekat. F-16 ve F-4’lerden oluşan toplam 75 uçak aynı anda havalanarak Kandil dahil PKK’nın bütün kamplarına bomba yağdırdı. Bu uçakların bazıları kesin hedef tespiti için yere inmeden kampların üstünde defalarca uçtu. Yakıtı bitenler ise Malatya’nın tepesine konuşlandırılan yakıt ikmal uçağı ile desteklendi. Belirlenen ve istihbaratı alınan mağara ve sığınaklar çok etkili olan yeni mühimmatlarla yerle bir edildi. Operasyonlarla PKK’nın ana depoları yani lojistik üsleri büyük ölçüde yok edildi. Dahası, sadece Kandil’de 190 ölü ve 300’ün üstünde zayiat verdirildi.

Yakın geçmişe kadar Kandil’de 6 bin civarında terörist barındıran PKK, Suriye olayı ile beraber bu sayıyı 2 bine indirdi. 4 bin teröristi ise IŞİD ile savaşa gönderdi. Dolayısı ile Kandil’deki terörist zayiatı yaralılarla beraber mevcudun dörde biri oranında.

KCK BÜYÜK TEHDİT

Benzer hava operasyonları aralıksız sürüyor.

Mesela önceki gece, PKK’nın bir daha gelmezler denilerek rehavete kapıldığı Kuzey Irak’taki kamplarına 37 uçakla ikinci bir harekat yapıldı. Aynı zaman diliminde yine yerleri tespitli olan yurt içindeki hedefler için 32 uçak kaldırıldı. Yapılan bu etkili bombalamalar sonucu canı yanan Kandil’den örgüte bütün gücünüzle saldırın talimatı verilmiş. Yoğunlaşan PKK saldırıları bunun için. İlk bilançoya göre, PKK’ya tahminden öte büyük bir zarar verilip örgüt paniğe sokulmuş ve Kandil’in “Öcalan devreye girsin ve süreci yeniden canlandıralım” açıklaması bunun sonucu.

TSK’ya göre bölücü örgüt ile mücadelede çok önemli boyut dağ kadrolarının yanısıra PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’nın tasfiyesi ve bölge hakimiyetidir.

GÜNEYDOĞU SİLAH DEPOSU

Sivil unsurlar diye bilinen bu terörist yapılanma bazılarının barış dediği malum ihanet sürecinde çok güçlendi. Öyle ki Güneydoğu’nun 7-8 ilini silah deposu yaptılar. TSK bunların bir bölümüne nüfuz etmeye başlamış ve yakın bir gelecekte topyekün bir operasyon söz konusu. KCK, İstanbul gibi bazı merkezlerde de büyük bir insan gücüne sahip ama silah bakımından Güneydoğu misali bir yığınak söz konusu değil. Güneydoğu’daki valiler ise artık operasyona takoz olmuyorlar zira siyasi irade, bunun olmazsa olmazlığı noktasında kesin bilgilerle ikna edildi.

APO-FETHULLAH KOLKOLA

ve TSK’dan önemli bir tespit:

Güneydoğu’da bir paralel devlet daha oluşmuştur ve bu yapı ve ülkenin birliğini açıktan tehdit etmektedir.

İlginç olan şu:

Yine TSK’nın saptamaları ile Apocularla FETÖ’cüler arasında kesin bir ilişki söz konusu ve bu husus belgeli. İki paralel yapıyı bir arayan getiren ise MOSSAD ile CIAPeki IŞİD olayı, PYD, Suriye sınırı ve İncirlik konusu mu? Asker IŞİD’ı tehlikeli buluyor ama onu yaratan ve büyütenin yine Batılı istihbarat örgütleri olduğunu söylüyorPYD yine TSK için tehdit kapsamında!

TSK, SURİYE’YE GİRECEKTİ

PYD bağlamında ABD ile anlaştılar” ifadesi tamamen dezenformasyona dayalı bir spekülasyon. Nitekim PYD’ye ait unsurlar vuruldu ve 5 kayıp verdiler ki, Salih Müslim bunu kendisi açıkladı. Ancak mücadelede öncelik sıra ile PKK, IŞİD ve PYD şeklinde.

Gelelim ABD’nin ikna edilmesine:

TSK, harekete geçilmesi için önce siyasi iktidarı yani AKP hükümetini ikna etti. Suriye sınırında Kuzey ya da Kürdistan kuşağı inşası hedefinin İsrail’in emperyal bir projesi olduğunu ortaya koydu. Peşi sıra tampon bölge için hazırlıklar yaptı! Hayır yapılan hazırlık göstermelik değil, TSK sınırı geçip bunu yapacak!

CERABLUS’A TÜRKMEN ORDUSU

ABD bakmış ki Türkiye çok kararlı, mecburen Ankara ile masaya oturdu. İncirlik olayı bu masaya oturmanın sonucu. Kuzey ya da Kürdistan hattının kesilmesi için TSK şimdilik sınırı geçmeyecek ama onun yerine Cerablus’u 6 bin kişilik Bayırbucak Türkmen ordusunun yönetimine teslim edecek ki, bu mini ordu TSK tarafından açıktan destekleniyor. TSK zirvelerine göre, Cerablus IŞİD’den kısa bir süre içinde temizlenecek

ABD ile yapılan gizli bir anlaşma yok. 

Hadise, Washington’un TSK’nın kararlılığı görmesi ve onu karşısına almak istememesidir.

Sonuç ve hüküm: TSK görev başındadır.
(AYDINLIK, 31.7.2015)

============================================

Dostlar,

Yüreğimize su serpen gelişmeler bunlar..
Doğrusu, Sayın Önkibar bu yazısını geçen hafta yazdığında bir “fazla iyimser” bularak yazıyı beklemeye almıştık. Sanırız gelişmeler doğrulayıcı yönde.. Dileriz ki öyle olsun..

Ama kafamızın derinliklerinde sorunun çengeli duruyor : AKP – RTE neden bugüne dek bekledi? Bu zamanlama rastlantısal mı?

Yanıtımız hayır!.. Zamanlama rastlantısal değil! AKP – RTE’nin siyasal rant hesaplarına ikincil. Somut olarak “yinelenecek” seçime (“erken seçim” değil bu!) indeksli.. HDP ve MHP’den birkaç puan emanet – kaçmış oyu geri almak ve 276’yı aşmak.. Buna da yakın görünüyor kimi kamuoyu yoklamalarında.. Ülkemize bedeli çoook ağır olmakta..

Türkiye 20 Temmuz 2015 Suruç kıyımı ile “başlatılan” “kurgulu-denetimli kanlı karmaşa” ile 7 Ağustos’a dek resmi kayıtlarla 50’yi aşkın insanını yitirdi.. Kayda alınamayan Korucu ölümleri  bunun dışında.. Bölücü örgütün yitiklerinin çok daha fazla olduğunu öğreniyoruz. Sonuçta hepsi insan ve bu kanlı faturanın ABD – AB – İsrail 3’lüsünün komplosu olduğunu unutmamak gerekiyor. AKP iktidarı özellikle bu 3’lü ile siyasal flört etti ve iktidarda kalma uğruna ülkemiz bir yol ayrımına sürüklendi. Bu siyasal tercihin bedeli mutlaka ödenmeli, ödetilmelidir.

AKP – RTE, stratejik hatalarını belki belli oranlarda düzeltime girişmiş sayılabilirler..
Ancak gerekçeleri ahlaksal ve hukuksal olarak asla onanamaz.
Dolayısıyla, olası “yinelenecek” seçimde halkımız AKP’yi fazladan oy vererek şımartmamalıdır. HDP ve MHP’nin oyları azalabilir, baraj altına düşmeyecek biçimde azalmalıdır.. Bu oylar AKP dışında başta CHP, Vatan Partisi, SP’ne dağılabilir..

Halkımızın sağduyusuna güveniyoruz..
Ancak gelişmelerin içyüzünün de bıkıp usanmadan kamuoyuna açıklanması gerekir.

SÖZCÜ‘nün haberine göre (7.8.15, syf. 11) New York Times (NYT),

– “Erdoğan Türkiye’yi savaşa sürükleyecek içerikli bir haber yapmıştır.

NYT‘ta son gelişmeler, “Erdoğan’ın erken seçim senaryosu” olarak nitelenmekte ve AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmak için PKK’ya yönelik operasyon başlattığı belirtilmekte..

Sevgi ve saygı ile.
07 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com