Etiket arşivi: Taksim Dayanışması

Gezi adaleti ve mahkemenin adaletsizliği

Gezi Parkı korunmasaydı, Taksim Meydanı’nda ortak bellek adına ne kalırdı? 27 Mayıs 2013’te ağaçların sökülmesi ile “alışveriş merkezi” için eyleme geçildi Gezi’de.

ÇEVRE ADALETİ

Buna Taksim Dayanışması öncülüğünde yurttaşlar engel oldu ve çevre adaleti böyle sağlandı. Fakat ‘çevre adaleti’, ağır bedeller ödetti:

  • Gezi olayları sırasında öldürülen gençlerin katillerinden hesap sorulamazken, çevre adaleti savunucularına cezalar yağdırıldı.

1454 gündür tutuklu Osman Kavala, 25 Nisan 2022’de ağırlaştırılmış müebbet hapse, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Mine Özerdem, aynı gün 18’er yıl hapis cezalarına çarptırıldı; tutuklama kararı ile özgürlüklerinden alıkondu. Gezi katilleri ve özgürlükten alıkoyanların ortak paydası, devlet adına hareket etmek. Gezi de, devlet adına yok edilmek isteniyordu…

ÇİFTE YÜKÜMLÜLÜK İHLALİ

Alışveriş merkezi girişimi ile “önleme/koruma/geliştirme” yükümlüğünü ihlal ederek devleti temsil edenler, ‘çevresel güvenlik sorunu’ yarattı; İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü emrindeki kolluk güçleri de, Gezi’yi sahiplenenlere, ölümlere varan ölçüsüz şiddet kullandı.

Böylece, varlık nedeni Anayasa gereği

  • İnsan haklarına saygı/insan haklarını koruma ve geliştirme olan devlet temsilcileri, tam tersine ‘kişi güvenliği sorunu’ yarattılar.

Yurttaşlardan şiddet kullanan olmadı mı? Kuşkusuz oldu: Taksim Meydanı, pala sallayan kişileri de gördü. Buna karşın, Türkiye geneline yayılan ve milyonların katıldığı eylemler, genel olarak barışçıl geçti. Bu nedenle, kendiliğinden gelişen bu halk hareketi, demokrasinin post-modern mantığı olarak nitelenir.

MAHKEMEDE ADALETSİZLİK

Ağır bedeller karşılığında Gezi-çevre adaleti sağlanmış olsa da, yargısal adalet sağlanamadı. Gereksiz ve aşırı biber gazı kullandığı için yaralama ve ölümlere neden olan kolluk güçleri ne kadar cezalandırıldı? Belirsiz. Ama bilinen, 25 Nisan kararları ile özgürlüklerinden alıkonulan kişilerin suçsuz olduğu.

18’er yıl hapis ve eğer kaldırılmasaydı ölüm cezası, adil yargılanma hakkı gerekleri veya hukukun genel ilkeleri bir yana, bir dava sürecinin ciddiyetine ve asgari gereklerine tamamen (tümüyle) yabancı. Bu nedenle, hukuken tartışmak veya açıklamak olanaksız.

Kararların siyasal niteliği, Cumhur İttifakı temsilcilerinin ‘yargısız infaz’ tarzındaki müdahaleleri ile teyit edildi (doğrulandı).

Zaten yargı süreci bitmediği ve adli kontrol yaptırım seçenekleri bulunduğuı halde, anında tutuklama kararı da, gerçeği ortaya koymaktan çok çok kişisel intikam saikini (dürtüsünü) yansıtıyor.

HAPİSHANELER: 6 MAYIS

Silivri: 3600 ek gösterge, kolluk ve koruma görevlilerinin beklentisi; koruma görevlileri, meslek kategorisi olarak tanınmak da istiyor.

On gün önce özgürlüğünden alıkonulmuş Can, Tayfun ve Hakan beylerin moralleri yüksek ve gözleri parlıyor. Önemli meslek sahipleri, kamusallık bilinci ve entelektüel birikimi yüksek toplumsal aktörler aynı zamanda.

Yargıdan çok Yürütmenin tutsağı olan Osman Bey’in dosyası ise, hukuk bir yana, basit mantık kurallarına bile tamamen (tümden) yabancı. Atalay, Kahraman ve Altınay aynı koğuşta kalıyor; Kavala ise, tecrit edilmiş (yalıtılmış) durumda. Diğerleri (öbürleri) ile yalnızca ziyaretçi sırasında karşılaşabilirlerse selamlaşabiliyor.

Bakırköy Kadın Mahpusevi Müdürü ile de görüşmeler yaptım. Yapıcı, Mater ve Özerdem de yüksek moralli; güçlü duruşları ve kendilerine güven, haklılıklarından. Mesleki deneyimleri ötesinde, birkimli ve kamusallık bilinci yüksek kişiler. Yaklaşık bin kadın mahpusun 1/3’ü yabancı.

ÖZGÜRLÜK ve MAHPUSLUK

Eğer suçsuzlar olmaması gereken mekanda iseler, suçlular da olmaması gereken yerde oluyor. Kolluk güçlerinden koruma memurlarına dek hazırlık-yargılama ve infaz sürecinde yer alan görevlilerin emeği, Gezi mahpusları örneğinde olduğu gibi suçsuz kişilere yönlendirildikçe gerçek suçlu ve katiller aramızda dolaşmaya devam eder. Bu denli açık adaletsizlik karşısında, özgürlüğünden alıkonulmuş suçsuz ve aramızda dolaşan suçlu sayısının yüksekliği tahmin edilebilir.

  • Özetle adalet, toplumsal güvenlik ve barış için de yaşamsaldır.

Gezi Parkı Davası’nda tüm sanıklara (aklanma) beraat!


Gezi Parkı Davası’nda
tüm sanıklara (aklanma) beraat
!

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/gezi-5325.html, 29 Nisan 2015

Aralarında dönemin İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu,
Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Mücella Yapıcı’ının da bulunduğu, Taksim Dayanışması üyelerinin yargılandığı 26 sanıklı Gezi Davası’nda
tüm sanıklar beraat etti. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada
mahkeme tüm sanıkların beraatine karar verdi.

====================================

Dostlar,

Sağduyu ve adaletin şaşmaz terazisi zor da olsa, geç de olsa,
bedeli kimi kez çoooook yüksek de olsa gerçeği tartıp biçiyor..

Bu kararı sevinç ve alkışla karşılıyoruz..

Türkiye’nin aydınlık birikimini hiç kimse hafife almamlıdır.
Bu muazzam birikim, ülkemizi AKP’nin karanlık ayracından (parantezinden) kurtaracak ve Türkiye, Yüce ATATÜRK‘ün aydınlık yolunda bilimsel akılcılıkla çağdaş uygarlığın da ötesine yürümesini sürdürecektir.

Gezi direnişi sırasında dönemin İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu meslektaşımızın kelepçelenerek gözaltına alınmasını içimize sindiremiyoruz.
Vatan Caddesindeki Emniyet Müdürlüğünde gözaltı süresi sonuna dek uzatılarak (4 gün) ve
son derece olumsuz koşullarda binanın bodrum katlarında tutularak yasal haklarının engellenmesi (yakınları ve avukatı ile görüştürülmemesi) bağışlayamıyoruz.
Bu uygulama apaçık temel insan hak ve özgürlüklerinin çiğnemidir (ihlalidir).
Sevgili Ali’yi (Adli Tıp Uzmanıdır) ve kendisi gibi savaşım insanı eşi Patoloj Uzmanı
Dr. Arzu Çerkezoğlu‘nu buradan selamlıyoruz. Sevgili Arzu da bir kadın emekçi olarak, bizlere coşku veren biçimde DİSK Genel Sekreteridir.

Selam olsun
İŞÇİNİN VE EMEKÇİNİN BAYRAMINA!

Sevgi ve saygı ile.
30 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İstanbul Tabip Odası’ndan : HEKİM KAMUOYUNA DUYURU

Dostlar,

İstanbul Tabip Odası Türkiye’nin en büyük, dünyanın da sayılı büyük
Tabip Odalarındandır.

Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca kurulan Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşlarındandır. 6023 sayılı yasa ile kurulan Türk Tabipleri Birliği’nin en büyük Odasıdır. Yaklaşık 30 bin hekim üyesi vardır.. Bu rakam Türkiye’de hemen hemen
her 4 doktordan 1’i demektir.

Bu örgütün Genel Sekreteri Adli Tıp Uzmanı Dr. Ali Çerkezoğlu, hukuk ayaklar altına alınarak gözaltındadır.

Dr. Ali Çerkezoğlu, Taksim Gezi Direnişi adına Başbakan RT Erdoğan ile görüşen ve zıvanadan çıkaran DİSK Genel Sekreteri Patoloji Uzmanı Dr. Arzu Çerkezoğlu‘nun eşidir. Bu ilişki rastalantı mıdır?

İstanbul Tabip Odası’nın seçimle gelen Genel Sekreteri Adli Tıp Uzmanı Dr. Ali Çerkezoğlu, şimdi de tutuklanması istenmektedir.

  • AKP iktidarı artık lamı cimi yok dinci – faşist bir iktidardır.

Yapılanları kınıyor, dayanışmayı selamlıyorum.

Sevgi ve saygı ile.
11.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Istanbul_Tabip_Odasi_logosu
HEKİM KAMUOYUNA DUYURU

 

Taksim Dayanışması (TD) bir platformdur. Bu platformda meslek örgütleri, sendikalar, siyasi partiler, dernekler ve sivil toplum örgütleri kurumsal düzeyde yer almaktadır. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu da İstanbul Tabip Odası’nı temsilen bu platformda yer almış ve eşgüdüm kurulu çalışmalarına odamızı temsilen katılmıştır.

Taksim Gezi parkının İstanbul Valisi Mutlu tarafından 8 Temmuz Pazartesi günü açılması üzerine TD temsilcileri İstiklal Caddesi üzerinden Gezi parkına doğru yürümeye başlamışlardır. Tam bu sırada Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası‘na aykırı hareketten gözaltına alınmışlardır. 32 temsilci ve sonrasında alınanlarla beraber 51 kişi, Pazartesi 19’dan beri İEM’nün Vatan Caddesi’ndeki hizmet binasında
bodrum katında havasız, oksijensiz ve kötü hijyen koşullarında 50 saattir gözaltında tutulmaktadırlar.

24 saatlik gözaltı süresi keyfi olarak önce 48 saate şimdi ise azami süre olan 72 saate uzatılmıştır. Sağlık sorunları yaşayan ve kalp hastası olan TMMOB İstanbul Mimarlar Odası yöneticisi ve TD Sözcüsü Mimar Mücella Yapıcı girişimlerimiz sonucu
bu akşam serbest bırakılmıştır.

Mücella Yapıcı ve diğer 50 gözaltı 11 TEMMUZ PERŞEMBE GÜNÜ SAAT 09:00′ DAN ITIBAREN Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayına getirilerek mevcutlu olarak Cumhuriyet Savcılarına ifadelerini vereceklerdir.

Hukuksuz ve keyfi olarak gözaltına alınan ve bununla da kalmayıp yine hiçbir gerekçe gösterilmeden kapıları kırılarak evleri aranan 5 arkadaşımızla birlikte
51 arkadaşımızın tamamının serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Arkadaşlarımız ne yazık ki havasız, klimasız ve yetersiz hijyen koşullarında 50 saattir gözaltında tutulmaktadırlar. Bu durum ve kalp hastası Mücella Yapıcı’nın uzun gözaltı süresini protesto etmek için gözaltına alınan 50 kişi kamuoyuna açlık grevi diye yansıyan ama gerçekte yemek yememe olarak adlandırabileceğimiz bir protesto eylemine başlamışlardır.

Taksim Dayanışması gibi İSTANBUL TABIP ODASI ÜYESI HEKIMLER DE
GENEL SEKRETERIMIZ Dr. ALI ÇERKEZOĞLU ve TTB BÜYÜK KONGRE DELEGEMIZ Dr. KAMIL TEKEREK VE 51 ARKADAŞIMIZ ÖZGÜR KALANA, SERBEST BIRAKILANA KADAR SAAT 11’DEN ITIBAREN ÇAĞLAYAN ADLIYESI
C KAPISI ÖNÜNDE BEKLEYECEĞIZ.

ARKADAŞLARIMIZLA BIRLIKTE SAAT 21.30’DA BAŞLAYACAK OLAN
BEŞIKTAŞ ABBASAĞA PARKINDAKI SAĞLIK FORUMUNA KATILMAYI PLANLIYORUZ.

Sizlerin desteği ve gücüyle bu haksız, keyfi ve hukuksuz gözaltılara son verileceğini umut ediyoruz.

Tüm meslektaşlarımıza ve kamuoyuna duyurulur

İSTANBUL TABIP ODASI
YÖNETIM KURULU

Her Yerde Polis Şiddeti Var : Her Yer Biber Gazı ve Basınçlı Su Altında


Her Yerde Polis Şiddeti Var :
Her Yer Biber Gazı ve Basınçlı Su Altında

Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla saat 19.00’da toplanan binlerce kişiye
polis yine müdahale etti.

Saat 19.00’da ellerinde karanfillerle Taksim Meydanı’nda biraraya gelen binlerce kişi, “hükümet istifa” ve

“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları attı.

Taksim Dayanışması üyelerinden 9 kişinin Gezi Parkı’na girilmesine izin verildi.

Saat 20.00 sıralarında polisin müdahale anonsları başladı.

Ardından TOMA’larla polis müdahalesi başladı.

Taksimin bilançosu

TOMA’lar meydanda toplanan binlerce kişiye müdahale etti.

Binlerce yurttaş, İstiklal Caddesi, Sıraselviler, Harbiye yönlerine çekildi.

Yurttaşlar, polis ekiplerine direnişi sürdürüyor.

*****************

  • HÜKÜMETİ ACİLEN SÜKUNETE ÇAĞIRIYORUZ..
    Biber gazının AİHM kararlarıyla kullanımının suç olduğunu ve Türkiye’nin Ali Güneş  davasında Nisan 2012’de tazminata mahkum edildiğini bir kez daha anımsatıyoruz.
  • Sağlık Bakanlığı’nın bu gazın ÖLDÜRÜCÜ olabileceğini açıkladığını (22.6.13) yetkililerin dikkatine getiriyoruz.
  • Kabine üyelerini, AKP yöneticilerini ve Devlet Başkanını, Cumhuriyet Başsavcısını RT Erdoğan’ı frenlemeye acilen çağırıyoruz.
  • Vali ve Emniyet Müdürlerinin, artık meşruluğunu yitiren ve apaçık inatlaşma – kör intikam güdüsüne dönüşen siyasal iktidar emirlerini Anauasanın “kanunsuz emir” bağlamında yerine getirmemeye, düşük yoğunluğa geçmeye, pasif direnişe.. çağırıyoruz..

Direnişçileri de sağduyuyu asla elden bırakmamaya..

Provokatörleri de -varsa- insaf ve vicdana davet ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
22.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak


Dostlar,

Türkiye ayakta..
Can yitikleri var, bilinen 4 can..
Göz yitikleri var, 10’u aşkın insanın..
Ağır yaralı var, 50 dolayında..
7-8 bin dolayında fiziksel – bedensel yaralı ve
Milyonlarca da onuru – gururu zedelenmiş manevi yaralı yurttaş..
Okyanusun ötesinde de Brezilya yönetiminin uygarca, insanca, demokrat davranışı..
Birileri hiç ders almıyor ve Türkiye ağır bedel ödüyor.
Kuşku yok diktatör gidecek ve yasal  hesabı da sorulacak..
Bunca akıldışılığın başkaca açıklaması olabilir mi?

Bu cenderenin kırılmasını, giderek totaliterleşen siyasal iktidarın bırakıp gitmesini istiyor.
Kısır döngü sürüyor. Ülke polisini, polis şefi gibi en tepe yöneticiler yönetiyor ve
ülke şiddet sarmalından yakasını kurtaramıyor..

Sayın Merdan Yanardağ‘ın önemli yazısını birkez daha dikkatle okumak gerek,

“Direniş’te başarıyı ıskalamamak” için..

Sevgi ve saygı ile.
22.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak 

portresi

 

Merdan YANARDAĞ
YURT Gazetesi

 

Bilindiği gibi, AKP iktidarına karşı giderek siyasal talepleri öne çıkan bir
halk isyanına dönüşen Gezi Parkı direnişine “devam” kararı alındı.
Bu direniş, Hükümetin ve Başbakan Tayyip Erdoğan‘ın bütün dengelerini ve kimyasını bozmuş görünüyor. Direnişin kapsamı, bileşimi, Uluslararası desteği onu daha da büyütüyor ve Hükümeti temellerinden sarsıyor.

Birbiriyle örtüşen çok özel ulusal ve uluslararası koşulların iktidara getirdiği
AKP ve Erdoğan, kendilerine sunulan olanağı rejim değişikliği gerçekleştirmek için bir fırsata dönüştürmeye kalkıştı. Ancak öyle anlaşılıyor ki, kendisine biçilen rolü abartarak özerklik alanını bütün sinsi siyasal İslamcı sağ hareketler gibi
fazlasıyla abarttı. Çünkü, bugüne kadar AKP iktidarına kayıtsız şartsız destek veren ABD ve AB sanki bir kıvılcım çakmış gibi bu desteklerini geri çekmeye başladı.

Gerçekte Türkiye’de % 10-15 aralığında bir oy potansiyeline sahip olan siyasal İslamcı hareket, merkez sağın çökmesi ve bu alandan gelen siyaset sınıfının yolsuzluklara batarak tasfiye olması sonucu birden bire kendisini iktidarda buldu. Başlangıçta uzlaşmacı bir tutum izleyerek tepkileri yumuşatmayı başaran AKP, Batı’nın ve ABD’nin bölgeye yönelik stratejik çıkarlarının savunulmasında rol üstlendi. Ancak, bu rolü
kendi özel hesapları için kullanmaya kalktı.İşte Gezi Parkı direnişi bütün kartların yeniden karılmasına ve dizilmesine yol açtığı için gerek Türkiye’de gerekse dünyada Türkiye ile ilgili bütün güçler kendi pozisyonlarını yeniden düzenlemeye başladı. ‘Taksim Dayanışması’ isimli platform tarafından
Gezi Parkı direnişine devam kararı açıklanırken şöyle deniyor:
  • “Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin
    her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir. Bu süre içinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve
    birlikte mücadele edebildiğimizi gördük.”
Evet, en önemli kazanım budur. Onurları kırılmak istenen, aşağılanan, ezilen, sömürülen görmezden gelinen kitleler, gerici-faşizan bir polis rejimi kuran AKP İktidarının yenilebileceğini gördü ve korku duvarını aştı.
***
Hâlâ devam eden, kırılamayan yakın tarihimizin en görkemli halk direnişine Türkiye genelinde 10 milyon yurttaşın katıldığı belirtiliyor. Halkın çok büyük bölümü 11 yıldır kendilerine hakaret edilmesine, aşağılanmalarına, adaletsizliğe, yaşam tarzlarına müdahale edilmesine, değerlerine saldırılmasına, yağma düzenine, sömürüye isyan ettiler. Gezi Parkı direnişi işte bu isyanın fitilini ateşledi. Çünkü insanlar, son 11 yıldır nerede bir ağaç kesiliyorsa orada bir yağma olduğunu biliyor. Çevre bilinciyle buluşan politik düzeyi yüksek bir halk direnişi ile karşı karşıyayız.

  • Bu isyanın ‘Geniş Ortadoğu’da “Arap baharı” diye olayla bir benzerliği bulunmuyor.

Çünkü Arap baharı ile bölgede bütün yozlaşmışlıklarına karşın cumhuriyetler yıkıldı. Yerine dinci rejimler kuruldu. Türkiye’de ise halk, gençlik, emekçiler siyasal İslamcı bir iktidara, dinci bir rejime karşı özgürlük ve adalet için ayaklandı.

  • İnsanlar seküler ve demokratik hakları için meydanlara çıktı.
  • İktidar kibri ve güç sarhoşluğu içinde AKP İktidarı ve Erdoğan
    ağır bir bozguna uğradı.
Hesap hatası yaptılar. Laikliğin toplum tarafından sanılanın ötesinde içselleştirildiğini göremediler ve Cumhuriyeti bir avuç seçkinin rejimi sandılar. İdeolojik ön yargılarının kurbanı oldular.

Cumhuriyetin geniş bir kitle tabanının olduğunu anlayamadılar.

Şaşırdılar, ezberleri bozuldu. Cumhuriyetin yerine daha İslami bir rejim kurarak devletle milleti barıştırmaya kalkıştıklarında, kendilerini milletle kavga halinde buldular.

***

  • Gezi Parkı direnişiyle beklenmedik bir siyasal, kültürel ve ahlaki bir yenilgiye uğrayan Tayyip Erdoğan, bir başbakan gibi değil, dar bir
    siyasal İslamcı grubun lideri gibi, AKP de büyük bir ülkenin sorumluluğunu üstlenmiş hükümet gibi değil, cihatçı bir örgüt gibi davranıyor.
Bu nedenle Erdoğan ve AKP demokratik parlamenter rejimlerin yüklediği sorumlulukların gereğini yapmak (örneğin muhalefetin, baskı gruplarının ve yurttaşların eleştirilerini dikkate almak) yerine bin yıllık gerici, karşıtlaştırıcı ve provokatif bir dile ve
yalana başvuruyor. Yenilgiyi hazmedemediği anlaşılıyor. Saldırganlaşıyor.
Bu nedenle AKP’nin dün Ankara’da düzenlediği “Milli İradeye Saygı” mitingi tam bir fiyaskoya dönüşüyor. Bir milyon kişiyi toplamak üzere düzenlenen mitinge katılım
yüz binin altında kalıyor. Öyle ki, sadece kendi partilerine verilen oyları “milli irade” olarak gören bu çarpık ve faşizan demokrasi anlayışı ağır bir yenilgiye daha uğruyor.Toplumun diğer kesimlerini (burada yarıdan fazlasını) milli iradenin bir başka ifadesi olarak görmeyenlerin altından iktidar zemini kaymaya başlıyor.
Ancak, unutmamak gerekiyor ki, AKP sıradan bir merkez sağ iktidar değil.
AKP 11 yıllık iktidarında ABD’nin de desteğiyle rejimi değiştirdi. O nedenle AKP hükümeti düşse ya da bu parti seçimleri kaybetse bile, kurduğu dinci-faşizan rejim nedeniyle iktidarda kalmaya devam edecek. Bu nedenle köklü bir dönüşüm ve rejimi değiştirecek radikal bir siyasal programa sahip olmadan AKP iktidarına son vermek zor.
Daha önce de altını çizdiğim gibi, bütün olan bitenlerin gösterdiği tek şey var;

  • AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın siyasi ömrü doldu.

Eğer direniş aynı yaygınlıkta ve kitlesellikte sürdürülür, örgütlü bir karakter ve
disiplin kazanır, daha da önemlisi haklılık zeminini korur, akılcı hareket eder ve
siyasal hedeflerini net biçimde ortaya koyarsa fazla beklememiz de gerekmeyebilir.
Bu durumda AKP’nin gidişi bir takvim meselesi haline gelir.

Direnişe “devam” kararı alanların bütün olasılıkları değerlendirip, durumu doğru
analiz ettiklerini umuyorum.

Gezi Direnişi “kimi hatalar” nedeniyle yenilgiye uğrasa bile,
AKP artık eskisi gibi iktidar olamayacaktır.
Kazanmayı bilmek gerekiyor.
Bu toplumun, bu kuşağın bir başarı hikayesine ihtiyacı var.
Iskalamamak gerekiyor.
(Merdan Yanardağ Yurt, 16.06.13)

TARİHE GEÇECEK DİRENİŞ


TARİHE GEÇECEK DİRENİŞ

portresi

 

Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ
ADD Genel Başkan Yardımcısı
http://add.org.tr/tarihe-gececek-direnis.html, 5.6.13

Kepçe girdi, ağaçları sökecekler!

Tarihe geçecek direnişin öyküsü işte bu cümle ile başladı…

27 Mayıs’ta (2013) Taksim Gezi Parkı duvarının 3 metrelik bölümü gece saat 22.00 sıralarında yıkılıp aynı zamanda 5 ağaç da yerinden sökülünce önce bir grup gönüllü
iş makinalarının önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasını engelledi. Ardından
bu gruptan 50 kişi parkta çadır kurarak sabaha kadar nöbet tuttu. 28 Mayıs sabahı parka çevreye duyarlı daha fazla insan gelmeye başladı ve öğlen saatlerinde yıkıma devam etmek isteyen ekip protestocularla tartışmaya girdi ve hiç bir arbede olmamasına karşın polisin biber gazlı müdahalesi geldi.

İşte park protestolarının simgesi olan ve yüzüne doğru biber gazı püskürtülen Kırmızılı Kadın fotoğrafı da o anda çekildi. Ancak sağduyulu hareket eden
Taksim Dayanışmasına uygulanan şiddet çok yoğundu. Ama bilmedikleri bir şey vardı ve 29 Ekim’de (2012) barikatlarla birlikte yıkılan korku duvarları da aşılmıştı. Neyse ki bir türlü sansür uygulanamayan sosyal medya aracılığıyla fotoğraflar ve çağrılar hızla yayıldı ve daha kalabalık gruplar toplanmaya başladı.

Sonunda Gezi Parkı direnişi, ünlüsüyle ünsüzüyle, genciyle yaşlısıyla, dindarıyla ateistiyle, sağcısıyla solcusuyla bir toplumun ortak noktası oldu. Gezi Parkı şimdiye dek, çınarlarının altında, çimlerinin üstünde, omuz omuza duran barış dolu binlerce insanı ağırlamıştı. Herkes kararlıydı, halk burada oldukça ağaçlar da rahat edecekti. Sabaha kadar şarkılar söylendi, kitaplar okundu. İnsanların gözünde umut, ellerinde inançları vardı. Ancak sabah 5’te Gezi Parkı’nı dolduran kalabalık tam uykuya dalacakken, bir ses duyuldu.

Birden ortalık duman içinde kaldı. Biber gazı çadırların içini doldurdu, halk kendine ait yerden zorla çıkarıldı. Bundan sonra, Türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir hareket başladı: İnsanlar, yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü için sokaklara döküldü. 31 Mayıs’tan sonraki olaylar bu hakları geri almak için insanların ne kadar kararlı olduğunu gösteren günlerdir. Uygulanan şiddet, insanları sindirmek yerine, sağduyularını ve özgürlük inançlarını canlandırıyor.

  • Bu uğurda canlar da feda ediliyordu. 

Gezi Parkı Direnişi Yalnız Çevreyi Korumak Amaçlı Bir Eylem Değildir!

Yıllardır iliklerine kadar baskıyı hissetmiş olan insanların gösterdiği bu tepkiyi yalnızca “birkaç ağacın kesilmesine karşı koyma” olarak göstermek ayağa kalkmış bu toplumu tanımamaktır.

  • Bu direniş 31 Mart gerici ayaklanmasının simgesi olan Topçu Kışlası’nın yeniden yapılmasına karşı bir duruştur.
  • Bu direniş yıllardır Türklerin gurur kaynağı olmuş İstanbul’un siluetini yıkan bir zihniyete karşı koyuştur.
  • Bu direniş Atanın yadigârı Atatürk Orman Çiftliğine padişah sarayı yapılmasına karşı bir tepkidir.
  • Bu direniş %50 oy alarak öbür %50’ye yapılan zulme karşı bir başkaldırıdır.
  • Bu direniş Atatürk ve milli mücadele kahramanlarını küçük görmeye karşı gösterilen bir tepkidir.
  • Bu direniş Cumhuriyetin ve kazanımlarının yıkılmasına karşı bir duruştur.
  • Bu direniş ulusal bayramların iktidarla kavga ederek kutlanmasına karşı bir tepkidir.
  • Bu direniş yıllardır derin devletle hesaplaşacağız diyerek kendi derin devletini yaratan bir zihniyete karşı bir duruştur.
  • Bu direniş 2023’ü hedef göstererek önce Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti
    yok etmeye ve 2071’i hedef göstererek Türklerin Anadolu’ya geçişinin yıldönümünde onları Anadolu’dan atmayı hedef koyan hastalıklı yapıya karşı bir yanıttır.
  • Bu direniş doğayı katledecek üçüncü köprüye adı Alevi-Türkmen katliamının baş sorumlusu olan ve halifeliği getiren bir padişahın
    adının (Yavuz Sultan Selim) verilmesine duyulan bir tepkidir.
  • Bu direniş milliyetçiliği ayakları altında alan ümmetçi bir kafaya verilen yanıttır.
  • Bu direniş uyguladığı yanlış politikalarla komşularımızla
    bizi emperyalist savaşın eşiğine getirenlere karşı duyulan bir tepkidir.
  • Bu direniş yaşama hakkı ve ifade özgürlüğünün elinden alınmasına karşıdır.
  • Bu direniş yasa ve kural tanımaz, ağzından çıkan her sözü kanun olarak gören bir zihniyete karşı verilen bir mücadeledir.

Atatürk Gençliği Görevinin Başındadır..

Atatürk’ün Cumhuriyetin korunmasında görev verdiği gençler 12 Eylül 1980 darbesinin apolitik gençlik yetiştirme projesini yırtmış ve vatan müdafaasında ön saflarda yerlerini almışlardır. Sınavlarına girmeme ve mezuniyetlerini yakma pahasına kendilerini sokağa atmışlar ve büyüklerine de örnek olmuşlardır. Hiç kimse boş yere önder aramasın.

Gençlik geleceğine sahip çıkmaktadır.

Bu direnişin önderleri gençlerdir.

Demokratik Kitle Örgütleri ve Muhalefet Partilerine Düşen Görev

Halk ayaklanmıştır.

Artık bu şekilde yönetilmek istememektedir. Gençlik görevi başındadır.
Sırada demokratik kitle örgütlerinin tüm yurtta genel grev ilan ederek gençliğe destek çıkmaları ve en önemlisi de Meclisteki

  • sağduyulu milletvekillerinin istifa ederek sine-i millete dönmeleridir.

Çünkü mevcut iktidarın sorumluluğu kabul ederek
istifa etmeye gönlü yoktur. O halde sizler seçenek bir mücadele örneği ortaya koyun ve sonunda bu başımızdaki hastalıklı zihniyetten kurtulalım.

Aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.