Etiket arşivi: Takrir-i Sükun Yasası

Tekke ve Zaviyeler Kapatılmıştır

Dr. Cihangir Dumanlı
E. Tuğg., Hukukçu,
Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Geri bıraktırılmış, yarı sömürge durumuna getirilmiş, yoksul, cahil, savaş yorgunu, hastalıklı bir toplumu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmayı hedefleyen laiklik temelli cumhuriyet devrimi, dini siyasal araç olarak kullanan karşı devrimcilerin direnişi ile karşılaşmış ve onları etkisiz hale getirmiştir.

Devrim – karşı devrim çatışmasının en önemli aşaması genç cumhuriyete karşı yapılan Şeyh Sait isyanı ve buna karşı alınan, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını da içeren önlemlerdir.

Şeyh Sait İsyanı

Hınıs’lı bir aşiret reisi ve toprak ağası olan Nakşibendi tarikatına mensup Şeyh Sait, halifeliğin kaldırılmasına tepki olarak 13 Şubat 1925’de Elazığ’ın Piran köyünde müritleri İle isyanı başlatmıştır. İsyan bir haftada 14 ile yayılmıştır. İsmet İnönü’nün tanımıyla isyan, “Askeri mahiyet arz eden silahlı irtica hareketidir”.

  • İsyancılar yeşil bayrak altında evleri, dükkanları yağmalamışlar, telgraf tellerini kesmişler, resmi binaları işgal etmişler ve resmi görevliler ile jandarma birliklerini etkisiz hale getirmişlerdir.

–  “Allahın emriyle şeriatı geri getireceğiz”
– “Halifelik olmadan Müslümanlık olmaz.”
– “Bize katılanlar cennetliktir,”
– “Kadınlarımızı başı açık gezdiren hükümetin başı ezilmelidir.”

gibi sloganlar kullanan isyancılar Elazığ’a egemen olmuşlar. Diyarbakır’ı iki kez kuşatmışlar, halkın ve güvenlik güçlerinin direnişi karşısında bu kente girememişlerdir.

Başbakan Fethi Okyar başkanlığındaki hükümetin isyana karşı sert önlemler almaktan çekinmesi üzerine, İsmet İnönü ikinci kez Başbakanlığa getirilmiştir.

Yeni hükümet kendisine iki yıllığına geniş yetkiler veren Takrir-i Sükun yasasını Meclis’e getirmiştir. Bu yasaya göre:

  • Biri isyan bölgesinde, öbürü Ankara’da olmak üzere iki İstiklal Mahkemesi kurulmuş;
  • Bölgesel seferberlik ilan edilerek Adana’daki Kolordu seferber edilmiş ve isyan bölgesine gönderilmiş;
  • Basına sansür konmuş, İsyancıları destekleyen kimi dergi ve gazeteler kapatılmış, yazarları mahkûm edilmiştir.

Ayrıca Hıyaneti Vataniye (vatan hainliği) yasasına ekleme yapılarak, dini siyasete alet edenlerin vatan haini oldukları yasa hükmü durumuna getirilmiştir.

Başarılı isyan bastırma harekâtı sonunda Şeyh Said ve yakın adamları Nisan ortasında Bingöl / Genç bölgesinde yakalanarak Diyarbakır istiklal mahkemesinde yargılanmışlardır. Bu İstiklal Mahkemesinde 389 sanık yargılanmış, 29 kişi idama mahkum edilmiştir

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi yargılama sırasında isyanda tekke ve zaviyelerin önemli etkisi olduğunu saptamıştır. 29 Haziran 1925’te mahkeme Başkanlığı savcılığa gönderdiği yazıda “tekke ve zaviyelerin memba ı şer” (kötülük kaynağı) olduklarının, mensuplarının kendilerine kutsal payeler vererek halkı kendilerine secde ettirdiklerinin anlaşılması dolayısı ile kendi il ve ilçelerindeki bu gibi yerleri kapatmalarını bütün illere bildirilmesini” istemiştir.

İsyanın bastırılması üzerine Atatürk’ün yayınladığı mesaj şöyledir:

  • “Türkler cumhuriyetin korunmasına, vatanın gelişmesine, milletin yükselme yolunda çalışmasına engel olmak isteyenlerin uğrayacakları hayal kırıklığını kesin olarak ispat etmişlerdir.” [1]

Ağustos 1925 ayında Şapka Devrimini halka tanıtmak amacıyla Kastamonu gezisinde olan Atatürk, 31 Ağustos’ta Çankırı’da yaptığı konuşmada

  • Tekkeler kesinlikle kapatılmalıdır…. Hiçbirimiz tekkelerin yol göstericiliğine muhtaç değiliz. Biz uygarlıktan, bilimden, fenden güç alıyoruz. Bugün falan ya da filan şeyhin yol göstermesi ile maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar topluluğunda varlığını kesinlikle kabul etmiyorum. demiştir.

Atatürk Ankara’ya döne dönmez Bakanlar Kurulunu Çankaya’da toplamış ve 2 Eylül 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması ile ilgili Bakanlar Kurulu kararnamesini yayınlatmıştır.

Kararname ile tekke ve zaviyelerin kapatılması hem cami veya mescit, hem tekke olarak kullanılan yerlerde cami ve mescitlerin açık kalması, kapatılan tekke binalarından oturmaya elverişli olanların okul olarak kullanılması; tarihsel değeri olan türbe binalarının yönetiminin Milli Eğitim Bakanlığına verilmesi; şeyh, derviş, mürit gibi sıfatların yasaklanması öngörülmekte idi.

Aynı ihtiyacın Ankara’daki İstiklal Mahkemesi tarafından da belirtilmesi üzerine, konu bir yasa tasarısı olarak TBMM’ye getirilmiş ve 30 Kasım 1925 tarihli 677 sayılı yasa ile tekke ve zaviyeler kapatılmıştır.

677 sayılı yasanın gerekçesi şöyledir :

“Tekkeler ve zaviyeler gibi İslam dininin zorunlu kılmadığı kuruluşların, hak yolundan sapmışların elinde düşüncelerin karışmasına ve siyasal amaçların desteklenmesine kadar elverişli olduklarını mal ve canca birçok fedakarlığı gerektiren son gericilik olayı açıkça anlattı, uyanıklık yarattı. Vatan ve devletin esenliği ve huzuru için kuşkulananların dikkatini çekti. Doğu İstiklal Mahkemesinin bu nedenle kendi yargı çevresindeki tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasına karar verdiği bilinmektedir. Ankara “stiklal Mahkemesi de tekkelerin ve zaviyelerin kapatılması gerektiğine hükümetin dikkatini çekmiştir. “

Yasa:

677 sayılı yasa ile tekke ve zaviyeler kapatılmıştır.
Bütün tarikatlarla şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gaipten haber verme, murada kavuşturmak maksadıyla muskacılık gibi unvanların kullanılması bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kıyafet giyilmesi yasaklanmıştır.

Türbeler kapatılmış, türbedarlıklar kaldırılmıştır.

Yasaya aykırı hareket edenlere iki aydan az olmamak üzere hapis, elli liradan az olmamak üzere para cezası öngörülmüştür.

Değerlendirme:

Başlangıçta iletişim araçlarının olmadığı dönemde insanların sosyalleşme gereksinimlerini karşılayan tekke ve zaviyeler, zamanla dini siyasal amaçları için kullanan ve halkın kutsal din duygularını sömürerek çıkar sağlayan tarikat ve cemaatlerin denetimine girmiş ve üretime katkısı olmayan insanların gerici düşüncelerin etkisinde boş zaman geçirdikleri yerler durumuna gelmiştir.

Bu durum Cumhuriyet devriminin temeli olan laikliğe aykırıdır. Çağdaş uygarlığa erişmek isteyen cumhuriyette bu tür ortaçağ kurumlarının yeri yoktur.

Tarikat ve cemaatlerin yuvalanarak gerici düşünceleri aşıladıkları bu tür yerlerin Cumhuriyet’e ne denli büyük tehdit oluşturduğu Şeyh Sait isyanında ortaya çıkmıştır.

Cumhuriyet henüz iki yaşını doldurmadan yapılan irtica eylemi zaten çağdaşlıkla bağdaşmayan tekke ve zaviyelerin kapatılmasını çabuklaştırmıştır.

  • Dini siyasete alet edenlerin vatan haini sayılmasını öngören hıyaneti vataniye kanunu yürürlüktedir.

Devrim – karşı devrim savaşımı (mücadelesi) günümüzde sürmektedir.

  • Tarikat ve cemaatlerin örgütlenerek Cumhuriyet’i ortadan kaldırmaya yönelik eylem girişimleri yakın zamanda da yaşanmıştır.

Karşı devrimcilerin 677 sayılı yasaya aykırı hareketle tarikat ve cemaatleri güçlendirdikleri, yasaklanan unvanları ve giysileri açıkça kullandıkları görülmektedir.
Bu tür oluşumların hoş görülmesi hatta desteklenmesi anayasaya aykırı ve yürürlükteki yasalara göre suçtur.

677 sayılı  yasaya aykırı hareket edenlere iki aydan az olmamak üzere hapis cezası ve elli liradan az olmamak üzere para cezası öngörülmüştür.

Türk Ceza Yasası’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki 4.11.2014 tarih ve 5252 sayılı yasanın  4. maddesi, eski yasalardaki para cezalarının nasıl uygulanacağını düzenlemiştir. Buna göre 31.12.1939’dan önceki yasalarda öngörülen para cezalarının seksen beş bin yedi yüz on beş (85.715) katı uygulanması öngörülmektedir.

Bu nedenle, 677 sayılı yasadaki en az elli liralık para cezasının günümüzde en az 4 285 000 TL (50 X 85.715) olarak uygulanması yürürlükteki yasalar gereğidir.

Cumhuriyet savcılarının dikkatine sunulur.

Şeyh Sait’in üyesi olduğu Nakşibendi tarikatı, isyandan beş yıl sonra 30 Aralık 1930’da da Menemen’de başka bir irtica eylemini vahşice gerçekleştirmiştir (Kubilay’ın şehit edilmesi)

Tarihin bize verdiği ders şudur :

  • Halkın din duygularını kötüye kullanan ve bundan çıkar sağlayan tarikat ve cemaatler laik cumhuriyete tehdittir.
  • Günümüzde farklı adlarla ortaya çıkan tarikat ve cemaatler hoş görüldükleri ve desteklendikleri takdirde, fırsat bulduklarında cumhuriyete karşı ayaklanmaya kalkışabilirler.

Anayasaya aykırı ve yürürlükteki yasalara göre suç olan bu tür oluşumlara izin verilmemeli, hoşgörü gösterilmemeli, ilgili yasalar ödünsüz uygulanmalıdır.

[1] Ş. Süreyya Aydemir. Tek Adam, cilt III, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017, s. 210, 356

TÜRKİYE’DE 1 MAYISLAR

TÜRKİYE’DE 1 MAYISLAR

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

Geçmişten bu güne Türkiye’de 1 Mayısları incelersek;

*        Osmanlı Devleti döneminde işçi örgütlenmesinin en gelişmiş olduğu yer Selanik’ti ve 1911’de burada tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs gösterisi düzenleyerek bugünü kutladılar.

*        1912 yılında İstanbul`da ilk kez 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.

*        1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak “İşçi Bayramı” ilan edildi.

*        1924`te hükümet kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.

*        1925`te çıkan Takrir-i Sükun Yasası, İşçi bayramını kutlamayı yasakladı ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korudu.

*        1935 yılında 1 Mayıs`a “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi.

*        1976 yılında uzun yıllar sonra ilk kez geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim`de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu`nun organizasyonu altında gerçekleşti.

*        1977 yılında İstanbul Taksim Meydanında yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi. Ancak, göstericilerin üzerine ateş açıldı ve göstericilerden 34’ü, yaralanarak ve üstlerine ateş açılması sonucu çıkan izdihamda ezilerek öldü. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe 1977 Kanlı 1 Mayıs olarak geçti. Askeri darbe hazırlığı olarak yapıldığı MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel’e rapor edilince, Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun derhal re’sen emekliye sevk edildi.

*        1978’de yüz binlerce kişi tarafından Taksim Meydanında kutlandı.

*        1979`da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna karşın İstanbul sokaklarında yüz binlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı.

*        1981`de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı.

*        1989`da trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.

*        1996`da Taksim Meydanının yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy`de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi yaşamını yitirince, Kadıköy`de büyük bir kitlesel isyan gerçekleşti. Bu olaydan sonra Kadıköy 2005 yılına dek 1 Mayıs kutlamalarına yasaklı kaldı. Ayrıca telsizinin sesini açık unutan bir sivil polisin göstericiler tarafından oldukça şiddetli bir biçimde dövülmesini Star TV`nin naklen duyurması ve bir başka yerde polislerin eğlenerek seyrettiği bir linç girişimini de naklen yayınlamasıyla belleklere kazındı.

*        2006 yılında en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu. Çeşitli sendikalar ve gruplar saat 12:00 sularında Rıhtım Caddesi`ne yürüdü. Düzenlenen miting sonrası saat 16:00 sularında gruplar tümüyle dağıldı.

*        2007’de 1 Mayıs’ı yeniden Taksim’de kutlayarak aynı zamanda 1977’de olan olayları anmak isteyen kesimleri polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100’den çok kişi yaralandı.Valiliğe göre 580, öbür kaynaklara göre 700’e yakın gözaltı gerçekleşti. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş yaşamını yitirdi.

*        2008 Nisan’ında, 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edildi.

*        2008’de sendikaların hükümetle 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama konusunda uzlaşamaması sonucunda sendikalar, Taksim’e yürüme kararı aldı ve kimi sol görüşlü partiler de bu yürüyüşe katılacaklarını açıkladı. Bunun üzerine, güvenlik güçleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30’dan başlayarak Şişli’de, Osmanbey’de, Pangaltı’da, Nişantaşı’nda, Okmeydanı’nda, Dolapderede ve Kurtuluş’ta olaylar çıktı. Polisin, DİSK, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, ÖDP ve Halkın Kurtuluş Partisi binasında yönelik tutumu ve bir hastanenin acil servisi girişinde gaz bombası atarak birçok kişinin yaralanmasına neden olması çok tartışıldı.[1] Polis; bu olaylar sırasında biber gazı, gaz bombası, basınçlı ve boyalı su kullandı. DİSK binası önündeki olaylarda CHP milletvekili Mehmet Ali Özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. Okmeydanı’nda Burhan Gül adlı 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. Ayrıca Ankara’da Sıhhiye Meydanında yapılan kutlamalarda da olaylar çıktı ve polis, göstericilere gaz bombalarıyla müdahale etti. Ankara’da Sakarya Meydanı’nada yapılan kutlama olaysız sona erdi.

*        2009 Nisan’ında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen önergeyle, 1981’den sonra 1 Mayıs yeniden resmi bayram olarak kabul edildi.

*        2009 Nisan Taksim’e çıkılmasına izin verilmedi.[2]

*        2010 1 Mayıs, 140 bin kişinin katılımıyla Taksim’de kutlandı. (Resmi rakamlara göre).

*        2011 1 Mayıs hafif olaylarla kutlandı.

*        2012 1 Mayıs polis gözetiminde kutlandı.

*        2013 1 Mayıs’tan 4 ay önce Taksim’i yayalaştırma projesi adı altında 1 Mayısın Taksim’de kutlanılması yasaklandı ve buna karşın kimi kesimler Taksim’de kutlamaya çalıştı, polis izin vermedi ve göstericilere karşı ateşli ve ateşsiz silah kullandı, hastanelere gaz bombası atarak cankurtaranları durdurdu, 1977’den sonra olaylı 1 Mayıs olarak tarihe geçti.

*        2014; Taksim’e izin verilmedi! 19’u polis toplam 90 kişi yaralandı. 266 kişi gözaltına alındı.

*      2015; Taksim’e yine izin verilmedi izin verilmemesi nedeniyle Taksim ve Taksim’e giden yollar polis barikatlarıyla çevrildi. Beşiktaş’tan çıkmak isteyen sendikalara ise polis saat 14.06’da gaz bombası, plastik mermi ve TOMA’larla saldırdı, çok sayıda kişi gözaltına alındı.

*        2016; bunların hepsinin olduğu, bu bedellerin ödendiği Türkiye’de en büyük işçi konfederasyonu TÜRK İŞ, 18 Mart dururken 1 Mayıs’ta şehit ve gazileri anmak için Çanakkale’ye gitmeye karar verdi!!! (*)

*        2017; sendika ve sivil toplum kuruluşlarının 1 Mayıs kutlama alanı Bakırköy Halk Pazarı oldu.

*        2018; 1 Mayıs kutlamalarının adresi, Maltepe’deki miting alanıdır.

*        2019; sendika ve sivil toplum kuruluşlarının bu yılki 1 Mayıs kutlama alanı gene Bakırköy Halk Pazarı oldu.

İşçilerin, emekçilerin, tüm çalışanların birlik, dayanışma ve mücadele günü kutlu olsun.
(*) (kaynak: wikipedia)