Etiket arşivi: Suriye’ye karşı bir cengaverlik

Türker ERTÜRK : ABD NE PLANLIYOR?

Türker ERTÜRK 

portresi_sade

 

 

 

 
ABD NE PLANLIYOR?

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği kaynaklı raporları;

Erdoğan’ı güce doymayan bir İslamcı,
– bakanlarını eğitimsiz, yeteneksiz, bazılarını rüşvetçi olarak,
– muhalefeti ise gülünç olarak değerlendirmiş.

Ama ABD bunları bilerek bugüne dek AKP’yi destekledi çünkü Ortadoğu’da
ve Türkiye’de planladıklarını daha iyi yaptırabileceği bir taşeron henüz bulamamıştı.

  • Türkiye 11 gündür ayakta ve isyan halinde. 

Bu olayları sadece Taksim gezi parkı projesi ile ağaçların kesilmesi ve
çevreye zarar verilmesi girişimine indirgemek olayı anlamamak olur.

İsyanın nedeni;

Erdoğan’ın insanlarımızı ve kurumlarımızı küçümseyen
– her şeyi ben bilirim yaklaşımları,
diktatörlüğe giden politikaları,
– hukuku ve adaleti ayaklar altına alması,
– emperyalist işbirlikçiliği,
– milli değerlerimize, kurucu ideolojimize ve ulusal kahramanlarımıza düşmanlığıdır.

Bu olanlar uzun süreli bir birikimin sonucudur.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Türkiye’de yaşananlardan dolayı ABD’nin kaygılı olduğunu tarafların provokasyondan kaçınmalarını..” söylüyor.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, olaylar nedeniyle endişelerini bildiriyor.

ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone “ Türkiye güvenli değil “açıklaması yapıyor.

  • Erdoğan iktidara getirildiğinden bugüne kadar ABD’nin bir dediğini
    iki etmemiş ve hizmette kusur eylememiştir.

Fakat buna karşın ABD Erdoğan’a, ruhsal durumu, karakteri, İslamcı gizli ajandası, diktatoryal gidişi ve kestirilemez davranışları nedeniyle güven duymamaktadır.

ABD için kimse vazgeçilmez değildir.

ABD için önemli olan kendi politikalarına en iyi hizmet edecek olanı bulmak ve desteklemektir. Halkın gözünden düşen, yıpranan, kısmen zorluk çıkaran ve hizmette kusur edenler mutlaka deliğe süpürülür ve
hizmet ateşi ile yanıp tutuşan yeni bir yüzle değiştirilir.

Kırmızı çizgi aşılmıştır

Bu arada Suriye için çok önemli gelişmeler olmaktadır. Geçtiğimiz Salı günü,
Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius “Suriye’nin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde halkına karşı kimyasal silah kullandığını, İdlip’te helikopterden atılan örneklerin incelendiğini ve öldürücü sarin gazı olduğunu saptadıklarını” söylüyor.

Sonuçları değerlendiren Birleşmiş Milletler Kimyasal Silahlar İnceleme Kurulu Başkanı İsveçli Ake Selistrom “Artık kırmızı çizgi aşılmıştır.” diyor. ABD’nin aylar öncesinde en yetkili ağızlardan “Suriye yönetiminin kimyasal silah kullandığı belirlenirse
bu kırmızı çizgimizin aşılması olur.”
 dediği bilinmektedir.

ABD tatbikat için 3-4 Haziran’da Ürdün’e Patriot bataryaları ve F-16 savaş uçaklarını intikal ettirdi. Yine tatbikat kapsamında ABD Ürdün’ün Kızıldeniz’de bulunan Akabe limanına yaklaşık bin kişilik deniz piyade gücü ve Amman’a 200 kişilik askeri plancıyı ve komuta kontrol sistemleri operatörlerini getirtti. Tatbikatların bir işlevi de gerginlikten çatışmaya doğru, bu bahane ile savaş konuşuna geçmektir. Ayrıca ABD Donanması Doğu Akdeniz’de Suriye yaklaşma sularında sıklet merkezi oluşturmuş durumdadır.

Öbür yandan, Suriye güvenlik güçlerinin Lübnan sınırında bulunan ve stratejik öneme sahip Kuseyr’de duruma hakim olduğu ve ülke genelinde Batı’da muhalif olarak adlandırılan teröristleri gerilettiği ve duruma her geçen gün daha fazla hakim olduğu haberleri gelmektedir.

Eğer Türkiye’de Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesi için iktidara getirilen Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı halen devam eden bu halk hareketi ile yıkılırsa ABD planları açısından iyi olmaz. Her şeyden önce Suriye’de vekaleten yapılan savaş büyük ölçüde durur ve Türkiye’de sürdürülen projeler çöker.

  • Halen Türkiye’de devam eden halk hareketini Renkli Devrimler ve Arap Baharı gibi okyanus ötesinden yönlendirilen operasyonlara benzeterek Türk Baharı olarak adlandırmak yanlış ve maksatlıdır.

Bu hareket tümüyle Türkiye’nin yaşadıklarından, koşullarından ve iç dinamiklerinden ortaya çıkmış olup ve bir birikimin ürünüdür.

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek

Bu halk hareketinin ABD’nin çıkarlarına zarar vermemesi için Erdoğan’ın deliğe süpürülerek yerine daha yumuşak görünümlü ama projeleri devam ettirecek bir yüze ihtiyaç vardır. Bu yüz şimdilik Abdullah Gül olarak gözükmektedir. Gül’ün açıklamaları, Cemaatin ipleri koparan tavırları, Cemaatçi polislerin gerginliği arttırmak ve işi çığırından çıkarmak için halka düşmanca müdahaleleri, Zaman Gazetesi Kahire temsilcisi Cumali Önal’ın Mısır’da muhalif El vatan Gazetesi’ne verdiği mülakatta Erdoğan’ı mutlak itaat isteyen “ Diktatör “ olarak tanımlaması ve “Taksim olayları diktatör Erdoğan’a karşı bir intifadadır.” söylemleri bu hedefe doğru yüründüğünü anlamlandırmaktadır. ABD başta olmak üzere Batı basınında yazılanlar ve yetkili yöneticiler tarafından söylenenler de bunu teyit etmektedir.

Bugünden sonra artık Türkiye eski Türkiye olmayacaktır.

Erdoğan’ın Başkanlığı bundan sonra söz konusu bile değildir.

Erdoğan ama öyle ama böyle gidecektir.

Deliğe süpürülmesini geciktirebilmek için yapabileceği son hamle,
Suriye’ye karşı bir cengaverliktir.

Savaşlar daima iç sorunları örtmek, baskılamak ve gölgelemek için önemli bir enstrümandır.

ABD’nin Türkiye’de devam eden halk hareketini kendi lehine yönlendirebilme,
işbirlikçi yeni bir yüz bularak eski tas eski hamam olacak girişimine
“Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek“
 adı verilebilir diye düşünüyorum,
bilmem siz ne dersiniz?

Saygılar sunarım.
7.6.13, İLK KURŞUN