Etiket arşivi: sosyal politikalar

“EBOLA SALGINI” ve Düşündürdükleri..


“EBOLA SALGINI” ve Düşündürdükleri..

Dostlar,

Türkiye ve Ortadoğu’nun kan ve ateşle yoğrulan gündeminde yoksulluk – yolsuzluk – yasaklar kol gezerken (AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerine bu 3 slogan ile girmiş ve başarılı olmuştu!?). Dünyanın başka coğrafyalarında başka başka
ciddi sorunlar yaşanmakta..

Gelir dağılımındaki vahşi eşitsizlik derinleşerek sürüyor; YOKSULLAŞTIRMA..

Çevreye dönük acımasız kapitalist yıkım sürdürülüyor..

Sağlık sorunları da öyle. 5 trilyon Doları aşan muazzam küresel sağlık giderine karşın (yarısı 320 milyonluk ABD’de, kalanı 7 milyarlık Dünyada!),
küresel sağlık düzeyi göstergeleri “Sağlık Durumu mu / Hastalık durumu mu?” (Disease status or health status?) sorusunu sorduracak nitelikte (DSÖ uzmanları Prof. Beaglhole ve Prof. Bonita; Public Health at the Crossroad-2004 adlı kitapları).

Bu bağlamda, yukarıdaki başlığı taşıyan bir makale yazdık. Sn. Hulki Cevizoğlu‘nun yayımlamakta olduğu Popüler Bilim adlı aylık dergisinin son sayısında yer aldı.
Bu yazımızı sitemizden de paylaşmak istiyoruz.. Şöyle başlıyoruz :

Ebola_haritasi_2014

 

 

 

 

 

 

*****

“EBOLA SALGINI” ve Düşündürdükleri..

Giriş…

Ebola virüs hastalığı (EVH), Ebola virüsünün neden olduğu kanamalı bir hastalıktır. Virüs ilk olarak 1976’da Sudan ve Kongo’daki salgınlarda saptanmış ve Kongo’daki bir ırmağın adından esinle “Ebola” adı verilmiştir. Virüs yarasalardan geçiyor, önce deride küçük zedelenmeler (lezyonlar) gelişiyor, sonra lenf düğümlerine, karaciğere ve dalağa yayılıyor.

Hastalık yüksek ateş, şiddetli halsizlik, kas ağrısı, baş ağrısı, boğaz ağrısı yakınmaları ile başlıyor. Ardından bulantı, kusma, döküntü geliyor. Daha sonra böbrek ve karaciğer işlevleri bozuluyor ve kanamalar (iç ve dış) başlıyor.
Eğer hastalar klinik belirtilerin ortaya çıkışını izleyen 14. gününü geçirmiş ise sağkalım şansı daha yüksektir. Hastalarda görülen yaygın kanama, ödem ve şoka neden olmaktadır. Virüs, hastanın bağışık sisteminden kendisini saklayabilmektedir.
Ebola virüsü insanlara hasta hayvanların organ, doku, kan, salgıları ile yakın değinmeyle bulaşır.

***************

Devamla                 ; 

Salgından korunmak için halkımızın genel sağlık düzeyinin yükseltilerek bağışık direncinin artırılması gerekir ama bu hemen sonuç alınacak bir eylem – makro hedef değildir. Halktan yana ulusal beslenme – gelir – tarım – gıda – eğitim .. önlemlerini bir bütün olarak uygulamayı gerektirir.

Bunun için de hükümetlerin küresel piyasaların güdümünden mutlaka sıyrılarak değindiğimiz alanlarda SOSYAL POLİTİKALAR izlemekten başka seçenekleri yoktur.

(Ebola virüsü hızla yayılıyor!, http://ahmetsaltik.net/2014/09/16/ebola-virusu-hizla-yayiliyor/)

Yineleyelim     :

  • Ebola salgınını tetikleyen nedenler olarak tartışma gündeminde olanlar çoğunlukla biyolojik değil; ekolojik ve ekonomik-sosyal-siyasal-kültürel nedenlerdir.
  • Ebola salgını; sağlığın ekolojik, siyasal, sosyal ve kültürel boyutunu
    ortaya koyan bir salgın olarak da adlandırılabilir.
    (Ebola Virüs Hastalığı, Dr. Duygu Öcal, AÜTF Halk Sağlığı AbD Semineri, 15.9.2014)

***************

Ve şöyle bağlıyoruz :

Bağlarken…

Hastalığın başlangıç belirtileri özgül olmadığınan, erken tanı her zaman kolay ve olanaklı olmuyor.
Bu yüzden sağlık çalışanlarının bütün hastalar için olması gerektiği gibi standart uygun korunma önlemlerini almaları önemsenmelidir. Bunlar temel el hijyeni, solunum yolu hijyeni için koruyucu donanım (uygun maske) kullanımı güvenli enjeksiyon uygulamaları ve güvenli gömme (defin) uygulamalarıdır. Hastalar ile
bir metreden daha yakın değinmelerde yüzü koruyucu maske, uzun kollu önlük ve eldiven giyilmelidir.

4 Eylül 2014’te ilk aşı denemesi 39 yaşında bir kadın hastada yapılmıştır.
Bu aşı önce yalnızca maymunlarda denenmiştir. Sonucu henüz bilmiyoruz..
(Ebola Virüs Hastalığı, Dr. Duygu Öcal, AÜTF Halk Sağlığı AbD Semineri, 15.9.2014)

Ebola enfeksiyonu için etkili sağaltım ve aşı olmadığından, hastalığı ve ölümleri azaltmak için tek yol toplumu risk etmenleri ve koruyucu önlemler hakkında eğitmektir. Ayrıca metinde sıklıkla yer verdiğimiz kişi ve toplum sağlığını koruyup geliştirecek tıbbi, sosyal, ekonomik, kültürel önlemlerin bütüncül bir politika çerçevesinde sürekli olarak yürütümüdür.

***********

Bu makalenin tümünü okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

EBOLA_SALGINI_ve_Dusundurdukleri_POPULER_BILIM_icin_22.10.14

 

Sevgi ve saygıyla.
09.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

 

 

Ebola virüsü hızla yayılıyor!


Ebola virüsü hızla yayılıyor!

 

Dostlar..

Batı Afrika’nın 4 yoksul ülkesi (Gine, Liberya, Sierra Leone ve
Nijerya)
 onca yoksulluk ve yoksunlukları yanı sıra bir de EBOLA virüsü bulaşı (enfeksiyonu) ile boğuşmaktalar.. Elbette sonuçlar çok ağır hatta yıkıcı..

Uluslararası toplumun teknik sağlık önlemlerine ek olarak,
insancıl ekonomik yardım yapması da bekleniyor bu ülkelere..

Türkiye açısından ise, SAĞLIK BAKANLIĞI eşgüdümünde
Hükümetin geniş kapsamlı bilimsel önlemleri titizlikle sürdürmesi gerekiyor.

Salgından korunmak için halkımızın genel sağlık düzeyinin yükseltilerek
bağışık direncinin artırılması gerekir ama bu hemen sonuç alınacak bir
eylem – makro hedef değildir.

Halktan yana ulusal beslenme – gelir – tarım – gıda – eğitim .. önlemlerini bir bütün olarak uygulamayı gerektirir.

Bunun için de hükümetlerin küresel piyasaların güdümünden sıyrılarak
değindiğimiz alanlarda SOSYAL POLİTİKALAR izlemekten başka seçenekleri yoktur.

Sevgi ve saygı ile.
16 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Ebola virüsü hızla yayılıyor!

Sağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hatipoğlu,
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Ebola salgınında olgu sayısının
4366’ya, ölümlerin ise 2218’e ulaştığını bildirdi.

http://haber.tr.msn.com/saglik/ebola-vir%C3%BCs%C3%BC-h%C4%B1zla-yay%C4%B1l%C4%B1yor-3, 16.9.14

Sağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hüsem Hatipoğlu, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Ebola salgınında olgu sayısının 4366’ya, ölümlerin ise 2218’e ulaştığını, virüs yayılma hızı artarken alınan
önlemlerin salgını önlemeye yetmediğini bildirdi.

Hatipoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı olarak

Gine,
Liberya,
Sierra Leone ve
Nijerya’daki

Ebola salgınını yakından izlediklerini söyledi.

Yalnızca salgını değil, bölgenin ekonomik ve siyasal yapısını da gözlemlediklerini
ifade eden Hatipoğlu, bu parametrelerdeki (AS: ölçütlerdeki) bozulmalar sonucunda, başta temel gıda maddeleri olmak üzere fiyatların yükseltmesinden ve halkın kısıtlı olan gelirlerinin daha da düşmesi sonucu beslenme bozukluklarının artmasından endişe ettiklerini dile getirdi.

Hatipoğlu, Türkiye’de Ebola virüs olgusunun görülmediğini bildirerek,
“Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Ebola salgınında olgu sayısı 4366’ya,
ölümler ise 2218’e ulaşmıştır. Virüs yayılma hızı artarken alınan önlemlerin salgını önlemeye yetmediği görülmektedir. Buna karşılık bugün itibarıyla
Türkiye’de Ebola virüs enfeksiyonu olgusu yoktur.” diye konuştu.

Ebola virüsünün özgün bir sağaltımının bulunmadığını, önemli olanın kişinin virüse karşı vücut savunma sisteminin geliştirilmesi gerekliliğine değinen Hatipoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü:

  • “Ebola virüsü enfekte şempanze, goril, maymun, yarasa gibi yabanıl hayvanlardan insanlara bulaşır. İnsandan insana geçiş, bütünlüğü bozulmuş deri veya mukozanın enfekte insanların kan ve vücut sıvılarıyla doğrudan değinmesiyle olur. Ayrıca hastanın vücut salgılarıyla kontamine
    (AS: bulaşlı) çevresel materyalle de bulaşma olabilir.
  • 2-21 günlük kuluçka süresinin ardından yüksek ateş, baş ağrısı, eklem ve
    kas ağrısı, halsizlik, ishal, kusma, karın ağrısı, iştahsızlık belirtileriyle ortaya çıkar. Ağır olgularda vücutta yaygın döküntü, gözlerde kızarıklık, öksürük,
    nefes almakta güçlük, boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, hıçkırık, vücut içinde
    ve dışında kanamalar, karaciğer ve böbrek yetmezliği görülür. Bilindiği gibi
    Ebola virüsü enfeksiyonunun özgül bir sağaltımı yoktur. Burada önemli olan ‘bağışık sistem’ dediğimiz kişinin virüse karşı savunma sistemidir.
    Vücudun savunma sistemini artıran etmenlerin başında iyi ve doğru bir beslenme gelmektedir.”

Salgın ekonomiyi vurdu

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü‘nün (AS: FAO) yaptığı açıklamaya göre, bölgedeki Ebola salgınının tarım sektöründeki rekolteyi etkilediğini, kişilerin sektörden uzak kalmasıyla üretimin azalmasına ve gıda fiyatlarının artmasına neden olduğunu aktaran Hatipoğlu, bölgedeki halkın hareketlerinin kısıtlanmasıyla gıda maddelerinin pazarlanmasını da etkilediğini anlattı.

Hatipoğlu, paniğin gıda ürünlerinin stoklanmasına, gıda kıtlığına ve kimi ürünlerin fiyatlarının aşırı yükselmesine yol açtığı belirterek, şöyle devam etti:

  • “Salgın ekonomiyi vurmaya başlamıştır. Yatırımcılar virüs korkusundan
    bölgeyi terk etmeye ve Batı Afrika‘daki ülkelerin gelirlerinde düşme oluşmaya başlamıştır. Halkın açlıkla burun buruna kalabilme riski vardır.
    Dolayısıyla bölgenin sağlık personeli ve tıbbi malzeme yanında artan bir hızla temel gıda maddelerine de acil gereksinimi olduğu görülmektedir.
    Uluslararası toplumun ve yardım kuruluşlarının bu gözle de
    bölgeye bakmalarında yarar var.”

AKP Yasal Kürtaj Hakkını da Gaspetti!


AKP Yasal Kürtaj Hakkını da Gaspetti!

Dostlar,

AKP hükümeti, kör kör parmağım gözüne politikası gütmekten vazgeçmiyor.
Bir türlü hukuka uygun bir yönetim sergilemiyor.
Bu davranışın faturası salt politik değildir: hukuksal faturası da vardır.

Yalnızca 2827 sayılı (1983 tarihli) Nüfus Planlaması Yasası değil,
Anayasa da hükümete açık görev vermektedir.

Yalnızca 2827 sayılı yasa değil, doğrudan ANAYASA md. 41 çiğneniyor!

Hükümet doğrudan Anayasa suçu işliyor.. 41. maddeyi çiğniyor.

Bu madde şöyle :

“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin erinç (huzur) ve gönenci (refahı) ile özellikle ananın
ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli önlemleri alır, örgütü kurar.”

1983 tarihli 2827 sayılı yasada önceki yıl kimi değişiklikler yapılarak isteğe bağlı kürtaj sınırlandırılmıştı. Örn. sertifikalı pratisyen hekimin de MR yöntemiyle yapabileceği
10 haftayı aşmayan gebeliklerin sonlandırlması, ancak Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı hekimlerce ve yalnızca yataklı sağlık kurumlarında yapılabilir duruma getirildi.
Endikasyonları daraltıldı.. (5. ve 6. madde değişiklikleri ile ve ilgili Tüzükte)

Anlaşılan bu da yetmedi AKP’ye ve şimdi de SGK bilgisayar sisteminde bu hizmeti vermek isteyen hekimlere “provizyon verilmeyerek” hizmet açıkça engellenmekte.

Gene hekim ve halk karşı karşıya getirilmekte.

  • Uyaralım; sağlık çalışanlarına yöneltilecek şiddetin sorumlusu
    doğrudan Hükümet ve Sağlık Bakanı olacaktır.

Çıkıp apaçık halka açıklayabilir misiniz bu yasa dışı politikanızı?

Uygulamanızı sahiplenir ve savunur musunuz?
Halk, uygulamanın / engellemenin gerçek nedenini anlasın..

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir,
kürtaj uygulamasının sessiz sedasız kaldırıldığını öne sürdü.

Dün bir yazılı açıklama yapan Prof. Dr. Demir, “Kamu hastanelerinde
sosyal güvence kapsamında 10 haftaya kadar ücretsiz uygulanması gereken “ kürtaj”, hiç yasal dayanak olmaksızın sona erdirildi. On line kayıt sisteminde kürtaj işlemi için kullanılan “tıbbi tahliye kodu”  kaldırılınca bu konuda yapılan tüm tetkik ve hizmetler
otomatik olarak durdurulmuş oldu.” dedi.

DOKTORUN ELİ KOLU BAĞLANDI

Prof. Dr. Demir, Medulla Hastane sistemi olarak bilinen GSS (Genel Sağlık Sigortası) ile sağlık kuruluşları arasında, hizmetlerin ödemesini gerçekleştirmek için oluşturulmuş sistemde kadın-doğum doktorlarının kürtaj yapamadığını belirtti. Medula sisteminden kürtaj için gerekli “tıbbi tahliye” bölümünün silinmesiyle yasal olarak belirlenmiş
10 haftalık sürede kürtaj isteyenlere hizmet verilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Demir,

  • “Bu durum kişi hak ve özgürlüklerini ihlal ettiği gibi;
    hekimin hasta sağlığı ile ilgili çok önemli bir konuda elini kolunu bağlamakta ve mesleksel sorumluluğunu yerine getirmesini engelliyor.”
    dedi.

DOĞUM KONTROL YÖNTEMİ DE PARALI OLDU

Prof. Dr. Demir, “Spiral” olarak da adlandırılan ve kamu hastanelerinde kadınlara
ücretsiz olarak uygulanması gereken “Rahim İçi Araçların” (RİA) da doktorlar tarafından yazıldığı halde, hastaneler SGK’ya fatura edemediği için ancak ücret karşılığı takılabildiğini söyledi.

Prof. Dr. Demir, “Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği olarak,
hiçbir yasal dayanağı olmaksızın hastayı ve hekimi zor durumda ve karşı karşıya bırakan bu keyfi uygulamaların bir an önce düzeltilmesini ve konuyla ilgili olarak kamuoyuna bir açıklama yapılmasını Sağlık Bakanlığı’ndan talep etmekteyiz.” dedi.

İSTENMEYEN BEBEKLER SAĞLIKSIZ BİREYLER OLUR
Türkiye’de uzun yıllar aile planlamasını çok temel bir politika olarak sürdürdü. Bu hem çok çocuk doğurulmaması yönündeydi hem de varolan gebeliklerin sağlıklı sürdürülmesi için yapıldı. Ama şimdiki iktidar yapısı bu kavramlara karşı. Çok çocuk doğurmak,
çok fazla ucuz insan gücü üretmek mantığına da uygun. Böylece ucuz iş gücü de ortaya çıkmış oluyor.

Kürtaj kadının çok temel bir hakkıdır, üstelik de
yasal düzenleme olmadan yapılması hiç etik değil.
Bilim insanları da bu kararın dışına atılmış oluyor. Burada hem cinsel ilişkide korunmayı öğretmeme durumu var, hem de istenmeyen gebeliklerin de tamamlanmasını istiyorlar. Kürtaj konusu özellikle tecavüz bebekleri için ciddi bir sorun. Doğduğu zaman yeni bir yaşam sunabilecek bir Devlet olduğuna ilişkin verilerimiz de yok. Ne düzgün sosyal politikalar var,
ne de koruyucu ailelere yönelik bir gelişme var.
İşsizlik yüksek, ayrımcılık var, şiddet var,
kadın cinayetleri var ve bu sürece yeni bir insan göndermiş oluyorsunuz.
BEBEĞİN PSİKOLOJİSİ DE BOZULUR
Bebeğin psikolojisi de ayrıca önemli bir nokta.
Annesi tarafından istenmeyen bir bebek ciddi sorunlar yaşar, kişilik bozuklukları yaşar, örselenme (travma) yaşar, hatta erişkinlikte psikopati dahi oluşabilir.
Ruh sağlığı iyi olmaz.
(http://www.hurriyet.com.tr/saglik-yasam/25000000989956.asp)

 

*****

 

AKP’ye anımsatalım     :

Bu kısıtlamanın bedelini özellikle alt katmanlar öder…
Yani size oy veren garibanlar..
Üst katmanlar nasılsa sorunlarını çözer..
Hani sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik en başarılı olduğunuz alandı??
Hani sağlık hizmetleri çağ atlamıştı??
Balayı dönemi bitti değil mi?
Dev yerli – yabancı sağlık şirketlerinin doymaz iştahlarını artık SGK ve bütçeden devasa aktarımlar da karşılayamııyor değil mi? Serbest piyasa böyle insanın kanını canını emer..
Ve an gelir, onlara gücünüz yetmez, kendi halkınızı soyarsınız.. Geldiğiniz yer utanç verici ve vahimdir.
Her bakımdan Sürdürülebilir (
sustainable) değildir.

Bir an önce aklınızı başınıza alın ve

 

  • HER-KE-SE ETKİN-YAYGIN KORUYUCU
    SAĞLIK HİZMETLERİNİ öne alın!
    Başka hiç-bir çıkış yok!

Ayrıntıları izlemek için lütfen tıklayınız..

http://www.youtube.com/watch?v=8C7Q0iwt20g,
(07.06.2012, Kürtajın yasaklanması üzerine; 
Ulusal Kanal)

 

KÜRTAJ, SEZARYEN SORUNU ve BAŞBAKANIN TEHLİKELİ HEZEYANLARI.. (http://ahmetsaltik.net/2012/05/29/kurtaj-sezaryen-sorunu-ve-basbakanin-tehlikeli-hezeyanlari/, 29.5.2012)


Sevgi ve saygı ile.
13 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net