Etiket arşivi: Sonuç olarak; Yargıtay’ın aşağıda aktardığımız konuya ilişkin örnek kararı da bu kabul edilemez gidişi durduramadığına göre

CHP’li başkana ‘Erdoğan’ hapsi!

CHP’li başkana ‘Erdoğan’ hapsi!

CHP Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada,
1 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Foto: DHA

Kayseri 10′uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasında CHP İl Başkanı Mustafa Ayan ve avukat oğlu Emre Ayan hazır bulundu. Yerel bir gazete muhabiri ile sohbeti esnasında, bilgisi dışında kayıt alındığını öne süren Mustafa Ayan savunmasında şöyle dedi:

“Beni, mahkemeden çağırdıklarında bu olayı öğrendim. Cumhurbaşkanı makamına gelen birisinin bizim sözlerimize tahammülü olması gerekir. Belki Cumhurbaşkanımızın haberi yoktur bile. Hakaret kastım yok. Eleştirilerimi yarın da yapmaya devam edeceğim. Şeytan kelimesini akıllı insan anlamında, Deccal kelimesini ise aklını kötü yönde kullanan anlamında söyledim.”

Mustafa Ayan, Türk Ceza Kanunu’nun 299/1′nci maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan 1 yıl 6 ay, 299/2′nci maddesi uyarınca hakareti alenen işlediği için
cezada artırıma giderek 1 yıl 9 ay
, mahkemedeki saygın tutumu nedeniyle de cezasında indirime giderek 1 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezası ertelenen Ayan, 3 yıl içinde bir suç işlemediği takdirde hüküm giymeyecek.

CEZA UMURUMDA DEĞİL’

Cezayı yorumlayan Mustafa Ayan, Cumhurbaşkanı ile ilgili yasaların yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunarak, “Bu konu hakkında başvurumuzu yapacağız. Bugün almış olduğum ceza hiç de önemli değil, umurumda da değil. Bu yola başımızı koyduk, cebimizin mücadelesini yapmıyoruz. Mücadelemiz halkımız için.”

‘SİYASET YAPAN BİR CUMHURBAŞKANI, BAŞKAN VAR’

CHP İl Başkanı’nın avukat oğlu Emre Ayan ise kararı temyiz edeceğini,
ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağını belirterek, şunları söyledi:

“Anayasa Mahkemesi’ne hiç açılmayan bir davayı açacağım. Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile alakalı maddenin iptalini isteyeceğim. Çünkü Cumhurbaşkanlığı tanımı Türkiye’de değişmiştir. Halkoyu ile seçilmiş ancak siyasal kimliğini terk etmemiş, siyasetçiden önce siyaset yapan bir Cumhurbaşkanı, başkan var. Sayın başkan, artık Cumhurbaşkanının tanımındaki Cumhurbaşkanı değil.” (DHA ve AA; 17.11.15)

=======================================

Dostlar,

Bu konu artık ciddi bir sorun durumuna gelmiştir.
Ülke yöneticilerinin ve politikacıların çok ağır eleştirilere bile hoşgörü göstermesi gerektiği
pek çok yargı kararına bağlanmıştır. Örneğin :

  • 2008’de dönemin eski Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye karşı “Defol git, aptal” pankartı açan Herve Eon’a kesilen 30 Euro’luk simgesel cezayı görüşen AİHM, 14 Mart 2013’te Fransa’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 10. maddesinin (ifade özgürlüğü)
    ihlal edildiğine karar verdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14.3.2013’te günü
    Eon – Fransa davasında (başvuru no. 26118/10) Mahkeme, siyasilerin kaçınılmaz ve şuurlu bir şekilde kendi söz ve eylemlerini yakın kamu denetimine açık tutmak ve bu yüzden kendilerine yöneltilmiş eleştirilere karşı büyük bir hoşgörü göstermek zorunda olduklarını tekrar eder…
    (www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=965054466839245&id=554457027898993)

    CHP Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan’ın avukat oğlunun pek haklı olarak vurguladığı üzere;

    “..Çünkü Cumhurbaşkanlığı tanımı Türkiye’de değişmiştir. Halkoyu ile seçilmiş ancak siyasal kimliğini terk etmemiş, siyasetçiden önce siyaset yapan bir Cumhurbaşkanı,
    başkan var
    . Sayın başkan, artık Cumhurbaşkanının tanımındaki Cumhurbaşkanı değil.” dir.

Anayasa Mahkemesi eski raportörlerinden kıdemli ve yetkin hukukçu Sayın Bülent Serim
şöyle değerlendiriyor sorunu :

“…Toplumun yarısını sürekli ötekileştiren, ülkenin bölünmesiyle sonuçlanacak Kürt Açılımı’nda ısrarlı olan, siyasal kimliğinden asla vazgeçmeyen bir Cumhurbaşkanı hakkında,
karşıtların nasıl bir düşünceye sahip olduğunu açıklamaya gerek yoktur.

  • Hem siyaset yapacaksınız, hem Anayasa’ya dayanarak siyaseten sorumlu olmayacaksınız, hem de eleştirilince TCY’nın özel düzenlemesinden yararlanacaksınız;
    bunu, bırakınız hukuk mantığını, düz mantık bile kabul edemez.

Kuşkusuz, bu yazı konusunu değerlendirecek yürekli savcı ya da yargıçlara Türkiye’nin
ivedi biçimde gereksinimi vardır. Ne yazık ki laik, demokratik Cumhuriyet’in kurtuluşu
artık “kahramanlara” kalmıştır. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi….”

Daha açık bir anlatımla, TCY’nın 299. maddesindeki özel düzenleme, yansız ve siyaset üstü, Anayasadaki yetki sınırlarını çiğnemeyen, insanları aşağılamayan ve ötekileştirmeyen…..
bir Cumhurbaşkanı için geçerlidir. Başka bir deyişle Cumhurbaşkanı’nın bu maddeden (TCY md. 299) yararlanması, Anayasal konumuna tümüyle bağlı kalmasına; yetki, söylem, eylem ve konuşmalarında bu sınırları gözetmesine bağlıdır. Bunlar ise ne yazık ki RTE’nin tam tersini bilerek ve isteyerek sürdüregeldiği davranışlardır. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin bu tür söz ve eylemleri apaçık, pek çok insanı kaçınılmaz biçimde,
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ kapsamında yanıt – tepki vermeye itmekte, bunlar haliyle tahrik edene tepki olarak, Erdoğa’ınki kadar olmasa da ağır ve sert olabilmektedir (espriyle usulde paralellik!). Erdoğan’ın süregelen tutum ve davranışları; bu davalarda mağdur ettikleri için, kendisinin açıkça suça itici davranışları nedeniyle, çok net olarak, en azından hafifletici neden olarak dikkate alınmalıdır.

İstanbul Barosu eski başkanlarından çok kıdemli ve birikimli hukukçu Av. Turgut Kazan
bir başka açılım getirmekte :

Avukat Turgut Kazan’a göre de, yasalara ve AİHM kararlarına göre bir hakaret suçundan tutuklama gerçekleşmemesi gerekmektedir.   

“AİHM Türkiye’yi ısrarla hakaret suçuna hapis cezası yaptırımını kaldırmaya çağırmaktadır. Bu durumda hapis cezasını kaldırmayıp bir de tutuklama,
kabul edilemeyecek, demokrasi ile bağdaştırılamayacak büyük bir ayıptır.
Bu çağdışı ve ilkel yaklaşım terk edilmeli, Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır.”

demiştir. (BİR GÜN, 18.02.2015)

Son olarak belirtelim ki; TCY md. 299 kapsamında dava açılabilmesi, bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, yine bu maddeye göre Adalet Bakanının iznine bağlıdır. Adli süreç için Adalet Bakanından yazılı izin alınması gerekmektedir. Oysa, duyduğumuza göre Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ilgili Cumhuriyet Savcılığına başvurarak yakınmacı olmakta ve doğrudan koğuşturma başlatılmasını istemektedir. İlgili savcılık makamının
bu başvuruyu işleme koymadan önce önincelemde usulden reddetmesi ya da en iyimser yaklaşımla yazılı izin için Adalet Bakanına göndermesi gerekirken hemen kabul etmesi ve
adli soruşturma (mahkemede yargılama) aşamasını başlatmak üzere iddianame hazırlayıp aslşye ceza mahkemesine sunması sorun kaynağıdır ve hukuk dışıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararını anımsatmak gerekir. YCGK, 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında;

“Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, c suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.”
(Erman S., Hakaret ve Sövme Suçları, s. 80 vd.) denilmektedir.

Sonuç olarak; Yargıtay’ın (üstelik Ceza Genel Kurulu) yukarıda aktardığımız konuya ilişkin bağlayıcı örnek (emsal) kararı da bu kabul edilemez baskıcı, amacı muhalefeti korkutarak susturma amaçlı anti-demokratik gidişi durduramadığına göre, bireysel başvuru (AY md. 148) ile Anayasa Mahkemesi’nin kararını görmek gerekecektir.

Mahkum olan CHP Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan ile savunmanı oğlu Av. Emre Ayan’a ve ve benzer durumdaki çok sayıda 12. CB RTE mağdurlarına dayanışma duygularımızı belirtmek istiyoruz. Erdoğan’a da biraz “teenni” öneriyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
17 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com