Etiket arşivi: siyaset

Üç yokluk hali ve üçlü birleşme

GÜNCEL10.11.2022 BİRGÜN

Ortak paydaların silinmesi, üç yokluk hali ile sonuçlandı; yokluklar ise, üçlü birleşmeye yol açtı.

Nasıl? Cumhuriyet Anayasalarının parlamenter rejim ortak paydaları kaldırılınca, şu üçlü yok edilmiş oldu: siyasal karar süreci, hesap verebilirlik, denge ve denetim düzenekleri.

Bunun sonucu üçlü birleşme oldu: kişi+parti+devlet.

Bu olguyu görmeden Anayasa tartışmak, tam bir ikiyüzlülükle bilgi kirliliği yaratarak gündemi örtmekten başka bir işe yaramaz.

Haliyle, “darbe anayasası” nitelemesi de hayli geride kaldı. Nedeni şu: 1982 Anayasası, güvenceli olmayan özgürlük anlayışı ve sınırlı olmayan iktidar anlayışı ile eleştiriliyordu. Ya 40’ıncı yılında? Değişiklikler ışığında kısa bir gözlem:

İlk 20 yılında bu denge büyük ölçüde sağlandı: Güvenceli özgürlükler ve sınırlı iktidar.

İkinci 20 yılında ise, siyasal iktidarı sınırlayıcı denge ve denetim düzenekleri kaldırıldığı için, özgürlükler de kâğıt üstünde kaldı.

Nasıl oldu? 2017 Anayasa kurgusuCumhuriyet anayasalarının parlamenter rejime ilişkin şu üçlü ortak paydasını sildi:

Hükûmetin genel siyaseti Bakanlar Kurulu’nca belirlenir.

Bakanlar, bireysel ve toplu olarak TBMM’ye karşı sorumludur.

Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı ve hükûmet birbirinden ayrıdır.

ÜÇ YOKLUK HALİ

OHAL ortam ve koşullarında, istismarcı değişiklik ile, yüz yılı aşkın zaman diliminde oluşan anayasal kurumlar ve kuralların tasfiyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik hukuk devleti” niteliğini zedeleyen üç yokluk hali ile sonuçlandı:

Kurul halinde (ortak/kolektif) siyasal karar süreci,

Siyasal sorumluluk ve hesap verebilir yönetim,

Denge ve denetim düzenekleri.

ÜÇLÜ BİRLEŞME

Bu üç yokluk hali sonucu yürütme ve devlet yönetiminin anayasal olarak tek kişide toplanması, aynı kişinin Anayasa’nın bağlayıcı kuralları ile bağdaşmadığı halde parti genel başkanı olması, devleti ve yürütmeyi parti hâkimiyeti altına aldı. İktidarı kişiselleştirme ve devleti partileştirme, kişi-parti-devlet birleşmesi sürecini başlattı.

Bu üçlü birleşmenin tipik göstergesi, TBMM’de yapılan haftalık AKP grup toplantıları. Parti toplantıları Cumhurbaşkanı yardımcısı, bakanlar ve atanmış birçok kişinin katılımı ile gerçekleşmekte.

Parti Başkanı’nı ayakta alkışlayan bakanların görüntüsü, devlet yönetiminde, hukuk ve liyakat yerine, ‘siyaset, partizanlık ve dalkavukluk’ üçlüsünün öne çıktığını göstermekte. Aynı bakanlar, bakanlıkları ile ilgili yasama sürecine katılma gereği bile duymuyor.

  • Anayasa dışı birleşme ile,
    Türkiye Cumhuriyeti kamu tüzel kişiliği ile AKP özel tüzel kişiliği iç içe geçti.

YÜRÜTMESİZ BÜTÇE

Parti toplantıları için TBMM’ye gelen Cumhurbaşkanı, bütçe için Anayasa’nın emredici hükümlerine karşın yılda iki kez bile Meclis’e gelme gereği duymuyor.

Gerçi AKP’li ve MHP’li vekillerin bakanlık bütçelerini firesiz savunmaları yürütme görüntüsü verse de, ‘bütçe’de yürütmenin bulunduğu anlamına gelmez; tam tersine, yasama üyelerinin 2017’de bakanlıklar yürütme dışına çıkarıldığına göre, milletvekillerinin bütçe görüşmelerinde bakanlarla yarışı, kendilerini idari birimlere indirgemek suretiyle parti+idare+devlet birleşmesi görüntüsü ortaya çıkarıyor.

HDP VE ADALET BAKANI

CHP’nin başörtüsü önerisini AKP’nin fırsata çevirmesiyle, bakan olarak atandıktan sonra milletvekilliği düşen ve Anayasa konusunda herhangi bir girişim yetkisi bulunmayan B. Bozdağ, Anayasa çalışmasını başlatmakla yetinmedi; TBMM’de grubu bulunan partileri ziyaret eden AKP heyetinin başında yer aldı.

Medya ve politikacılar bir haftadır HDP ile görüşmeyi konuşadursun, yetkisiz bir kişinin Anayasa turlarına öncülük etmesini fark etmedi bile.

YOL HARİTASI ANLAMI

Son gelişmelerin şimdilik tek yararı, “HDP sendromu” üzerine AKP ve MHP ikilisinin ikiyüzlülüğünü bir kez daha teşhir etmiş olması. Ama bu aynı zamanda, HDP gölgesi üzerinden demokratik hukuk devleti savunucularını hedef alan Millet Masası içindeki bazı siyasiler için de bir uyarı oldu. Bütün bunlar, demokratik hukuk devleti yol haritası üzerine neden daha saydam ve tutarlı olunması gerektiği konusunda ders verici olmalı.

Halil Çivi şiiri : GEÇİM DERDİ

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

GEÇİM DERDİ

Ekonomi enflasyonla demlendi,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Çarşı, pazar, bütün mallar zamlandı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Döviz kuru arttı, fiyatlar coştu,
Dar gelirli halkın feleği şaştı,
Yoksulun payına borçlanmak düştü,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
İşçi sabır taşı, esnaf dert küpü,
Yoksulu doyurur zenginin çöpü,
Henüz mevcut değil zenginlik hapı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Ekmek sultan olmuş, soğan başvezir
Patates müsteşar, domates nâzır,(1)
Halkın sofrasında kalmadı huzur,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Çoktan unutuldu etlerin tadı,
Keseyi yoruyor peynirin adı,
Sofraların tadı-tuzu kalmadı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Akşamcılar kaçak içki içiyor,
Yoksul dede torunundan kaçıyor,
Parasızlık sosyal yara açıyor,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Ev sahibi kiracıyı zorluyor,
İşsiz koca karısına parlıyor,
Tuzu kuru olan, halkı horluyor,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Eğitim masrafı sınırı aştı,
Okul derdi baş köşeye yerleşti,
Annenin, babanın huzuru kaçtı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Siyaset, ticaret, mafya birleşti,
Rant kollayıp her köşeye yerleşti,
Garip-gurebaya sefalet düştü,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Dinbazlar(2) din satıp halkı uyuttu,
Yağlı lokmaları yandaşlar yuttu,
Çete, mafya her konuya el attı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Siyasiler işi inada döktü,
Sevgiyi dışladı, kini büyüttü,
Hak, hukuk, adalet tatile gitti,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Başa bela oldu yabancı göçü,
Kaçak işçi oldu ucuz işgücü,
Kayıt dışı kazanç geçim ilacı,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Demokratik, laik rejim bozuldu,
Ahlak ve adalet buza yazıldı,
Güçlüler korundu, güçsüz ezildi,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Demokrasi varsa umutlar tüter,
Seçimle gelenler seçimle gider,
Seçmen oy vermezse iktidar biter,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xxx
Halil Çivi der ki bu yaman haldır,
Halkın sefaleti büyük vebaldır,
Yatırım, üretim tek çıkar yoldur,
Halk geçim derdine derman arıyor.
Xx×
31 Ekim 2022, Çiğli / İZMİR

(1)- Nâzır : Bakan
(2)- Dinbaz : Dinle oynayan dini çıkar konusu yapan. “Pseudo” yani sahte / yalancı dindar

Sokrates ve felsefe

Sokrates ve felsefe

Örsan K. Öymen
Cumhuriyet
, 04.02.2019
Antik Yunan filozofu Sokrates, insanlığın entelektüel tarihini en çok etkileyen kişilerden birisidir. Sokrates sadece diyalog yöntemiyle felsefe yapmayı tercih ederek herhangi bir eser yazmadığı için, onun düşünceleri ağırlıklı olarak öğrencisi Platon’un metinlerinde aktarıldığı kadarıyla günümüze ulaşmıştır.
M.Ö. 469-399 yılları arasında yaşayan ve Atina kent devletinin bir üyesi olan Sokrates, kentini yönetenlerle birlikte, retorikçilere, yani söylemlerini güzel konuşma ve hitabet sanatı üzerine inşa edenlere karşı mücadele vermiştir.
Çünkü Sokrates’e göre, gerçeğe ulaşmak için, mitos’tan logos’a, yani söylenceden akıl yürütmeye geçmek gerekiyordu. Oysa güzel konuşma ve hitabet yeteneği ile en büyük yalanlar ve yanlışlar, doğru ve gerçek gibi ortaya konabilir, insanlar yanlışın doğru, doğrunun yanlış olduğuna dair ikna edilebilirler. Sokrates’e göre retorikte önemli olan gerçeği kavramak ve bilmek değildir, önemli olan insanları ikna etmektir. Oysa bir kişinin bir konuda ikna olması ve bir şeye inanması, o inancın doğru olduğu anlamına gelmez. Bir şeye inanıyor olmak, o inancın doğruluğunun güvencesi ve gerekçesi olamaz.
Sokrates bu nedenle retorikçilerle filozofları keskin bir biçimde ayırmıştır. Çünkü felsefe bilgelik sevgisidir, filozof da bilgeliği seven ve bilge olmak için çalışan kişidir. Bilge olmak için de gerçeğin bilgisine ulaşmak doğrultusunda mücadele vermek gereklidir. Bu da ancak akıl yürütme ile olanaklıdır.
Sokrates, sorgulanmamış ve irdelenmemiş bir yaşamın yaşanmaya değmeyeceğini söylemiştir. Bu nedenle yaşamı boyunca ahlak, erdem, adalet, siyaset, devlet, gerçeklik, bilgi, varlık gibi konularda sorgulayıcı ve analitik düşünceler geliştirmiştir.
Sokrates ahlakı alışkanlıklara, törelere ve geleneklere indirgememiş, ahlakı erdemli olmakla ilişkilendirmiştir. Alışkanlıklara, törelere ve geleneklere göre yaşamak kolaydır, erdemli olmak ise zordur. Yaşamın amacının iyi bir ruhu taşımak olduğunu söyleyen Sokrates, iyi bir ruhu taşımak için erdemli olmanın zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Sokrates adalet, cesaret, dostluk gibi değerleri de temel erdemler olarak ortaya koymuştur.
Sokrates, erdemli olabilmek için de akıl yürütmenin zorunlu olduğunu vurgulamıştı. Analitik bir zihine sahip olan Sokrates, erdemleri kavramadan erdemli olunamayacağını düşünüyordu. Erdemleri kavramak da onların anlamını, onların tanımını, onların özünü kavramak demekti. Dolayısıyla adaleti adalet yapan şeyin, cesareti cesaret yapan şeyin, dostluğu dostluk yapan şeyin ortaya çıkartılıp kavranmasıyla bu erdemlere sahip olunarak yaşanabilirdi. Bu anlamda teori ve pratik bir bütünün iki parçasıdır.
Sokrates’e göre felsefe sadece teorik bir şey olmadığı gibi, sadece pratik bir şey de değildir. Filozof sadece belli başlı eylemlerde ve seçimlerde bulunup, bunların akıl yürütmelerinden ve gerekçelendirmelerinden kaçan kişi olamayacağı gibi, sadece akıl yürütmelerle ve gerekçelendirmelerle uğraşıp bunlardan kopuk yaşayan, düşünceleriyle eylemleri arasında tutarsızlık yaşayan kişi de değildir.
Sokrates bu bağlamda, adalet adını verdiği erdeme o kadar büyük önem vermiştir ki, adalete aykırı eylemlerde bulunan bir kişi olmaktansa, adaletsizliğin mağduru olmanın daha iyi olacağını bile söylemiştir. Çünkü adaletsizliğin mağduru olan kişi acı çeker, ama adalete aykırı eylemde bulunan kişinin karakteri yozlaşır. Adalete aykırı eylemde bulunan kişi iyi bir ruhu taşıyamaz.
Sokrates tüm bu nedenlerden dolayı M.Ö. 399 yılında, Atina kent senatosu tarafından, gençlerin zihinlerini bulandırmak ve tanrılara karşı gelmek suçlamasıyla ölüme mahkûm edilmiştir.
İşte bunlardan dolayıdır ki, Türkiye’nin en çok gereksinim duyduğu şey felsefedir.